İmanlılar Topluluğu, bu mucizede bu çağın ve kapanışının bir resmini görmüştür. Dağdaki İsa, cennette halkı için dua eden Mesih’i temsil eder. Öğrenciler, yaşamın zorlukları ve fırtınalarıyla mücadele eden imanlıları temsil eder. Kurtarıcı kendisine bağlı olanlara hemen geri dönüp onları tehlike ve dertten kurtaracak, onları cennetin kıyısına sağ salim yönlendirecektir.
N. Tanrı Sözü’ne Karşı Olan Gelenekler (7:1-23)
7:1 Ferisiler ve bazı din bilginleri: Tanrı’nın Yasa’sıyla birbirine karıştırdıkları geleneklerin katı bir şekilde uygulandığı geniş bir sistem kurmuşlardı. Dini liderler bu gelenekleri neredeyse Kutsal Yazılar ile bir tutuyorlardı. As-lında bazı durumlarda Kutsal Yazıları yalanladılar ya da Tanrı’nın Yasa’sını za-yıflattılar. Dinî liderler kuralları kabul ettirmekten zevk aldılar. Halk da gerçekle ilgisi olmayan adetlerden memnun kalarak bunları yumuşak huylulukla kabul etti.
7:2-4 Burada Ferisilerle din bilginlerini İsa’yı
öğrencilerinin yıkanmamış ellerle yemek yedikleri için eleştirirken görürüz. Bu, öğrencilerin yemek yemeden önce ellerini yıkamadıkları anlamına gelmez, ama geleneklerle emredilmiş ayrıntılı adete göre aptes almadıkları anlamına gelir. Örneğin dirseklerine kadar yıkamamışlarsa törensel olarak
murdar oldukları düşünülürdü. Çarşıdan dön-müşlerse, geleneklere göre yıkanmaları gerekirdi. Bu karışık yıkama sistemi, testi ve kaplara kadar uzandı. Ferisilerle ilgili olarak E.Stanley Jones şöyle yazar:
Kudüs’ten O’nu görmeye geldiler. Tutumları o kadar olumsuz ve kusur aramayla doluydu ki, bütün gördükleri yıkanmamış ellerdi. İnsanların kafalarını, canlarını ve bedenlerini temizleyen bu en büyük kurtarma hareketini göremediler. Kocaman gözleri küçük ve önemsiz konuları görmek için iyice açılırken önemli konularda körleşti. Böylece tarih onları Mesih’in olumlu etkisine karşı olumsuz yak-laşan yönleriyle kaydediyor. Geride eleştiri bıraktılar. İsa ise değişen yürekler bıraktı. Onlar kusurları seçtiler; İsa ise izleyicileri seçti. 10
7:5-8 İsa çabucak bu davranışın ikiyüzlülüğüne işaret etti. Halk tam
Ye-şaya peygamberin önceden bildirdiği gibiydi. Rab’be bağlıklarını ifade ettiler, ama içten çürümüşlerdi. Ayrıntılı geleneklerle Tanrı’ya tapar gibi yaptılar, ama geleneklerini Kutsal Kitap’ın öğretişlerinin yerine geçirdiler. İman ve ahlak ko-nularında tek yetki olarak Kutsal Yasa’yı
kabul etmek yerine, Kutsal Yazıların açık taleplerine
gelenekleriyle kaçamak yollar aradılar ya da Tanrı’nın sözlerini istedikleri gibi yorumladılar.
7:9-10 İsa,
geleneklerinin Tanrı’nın Yasasını nasıl geçersiz kıldığına ilişkin bir örnek seçti.
On Buyruktan biri çocukların, anne ve babalarına saygı göstermelerini talep eder (bu onların gereksinim olduğu takdirde bakılmalarını da içerir).
Annesine ya da babasına küfreden
ölümle cezalandırılsın diye buy-rulmuştur.
7:11-13 Ama “verilmiştir” ya da “adanmıştır” anlamına gelen ve
Kurban olarak bilinen bir Yahudi geleneği ortaya çıkmıştır. Diyelim ki, Yahudi bir ana baba büyük bir gereksinim içindeydi. Onlara bakmak için oğullarının parası var-dı, ama bakmak istemedi. Yapacağı tek şey paranın
Tanrı’ya ya da tapınağa adandığını ima eden “Kurban” demekti. Bu onu anne babasını destekleme sorumluluğundan kurtarırdı. Parayı süresiz olarak tutabilir ve herhangi bir işe yatırım yaparak kullanabilirdi. Paranın tapınağa teslim edilip edilmemesi önemli değildi. Kelly şöyle der:
Liderler dinî amaç için gayri menkulü sağlama bağlamak ve kişileri Tanrı Sözü ile ilgili bütün vicdani sıkıntılardan kurtarmak için bu planı tasarlamışlardı... İnsanı anne babasına saygı göstermesi için çağıran ve onlara yapılan bütün kötülükleri suçlayan Tanrı’ydı. Yine de dinî kisve altında Tanrı’nın bu emir-lerine saygı göstermeyenler vardı! Rab, “Kurban” deme geleneğine yalnızca ana babaya yapılmış bir hata olarak değil, Tanrı’nın kesin buyruğuna karşı yapılmış asi bir hareket olarak bakar.11
7:14-16 14’üncü ayetin başında Rab, insanı ağzından içeri girenin kirletmediğini (yıkanmamış ellerle yenen yemek gibi), ancak insanın içinden çıkanın (Tanrı Sözü’nü bir kenara koyan gelenekler gibi) onu kirlettiği gibi devrim yaratan bir açıklamada bulundu.
7:17-19 Öğrencileri bile buna şaşırdı. Eski Antlaşma’nın öğretişiyle yetiştiklerinden domuz, tavşan ve karides gibi hayvanların murdar olduğunu ve onları yedikleri takdirde kirleneceklerini düşünmüşlerdi. Oysa İsa açıkça insanın içine gidenin onu kirletmediğini söylüyordu. Bir bakıma bu Yasa döneminin sonuna işaret etti.
7:20-23 İnsanı kirleten yüreğinden
çıkandır; kötü düşünceler, ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık. Konu içinde insan geleneğinin de listeye alınması gerekir. Kurban geleneği cinayetle aynıdır. Bu kötü ant bozulmadan önce anne baba açlıktan ölebilirdi.
Bu metnin önemli derslerinden biri, daima bütün öğretişi ve geleneği Tanrı Sözü ile denememiz gerektiği ve insandan olanı reddedip Tanrı’dan olana itaat etmemizdir. Bir kişi Kutsal Kitap’a inananlar arasında kabul görmek için ilk önce Kutsal Yazılara uygun açık bir öğretiş verebilir. Bu güveni kazandıktan sonra, insani öğretişi eklemeye başlar. Onun yanlış yapamayacağına inanan sadık izleyicileri, bildirisi Tanrı Sözü’nün keskinliğini körletse ya da açık anlamını sulandırsa bile kör bir şekilde onun ardından giderler.
İşte bu şekilde din bilginleri ve Ferisiler, Tanrı Sözü’nün öğretmenleri olarak yetki kazanmışlardı. Ama şimdi Tanrı Sözü’nün amacını hiçe sayıyorlardı. Rab İsa’nın, insanın Tanrı Sözü’ne değil, Söz’ün insana güven verdiğine dair insan-ları uyarması gerekiyordu. Mihenk taşı daima, “Söz ne diyor?” olmalıdır.
Dostları ilə paylaş: