C. İsa Ölümünü ve Dirilişini Yine Önceden Bildiriyor (9:30-32)
9:30 Rabbimizin Filipus Sezariyesi’ne olan ziyareti bitmişti. Şimdi Celile bölgesinden geçiyordu; bu O’nu Kudüs’e ve çarmıha götürecek bir yolculuktu. Fark edilmeden yolculuk etmek istedi. Hizmetinin büyük bir çoğunluğu tamamlanmıştı. Şimdi öğrencileriyle, onlara ders vererek ve onları gelecek olaylara hazırlayarak zaman geçirmek istiyordu.
9:31-32 Onlara tutuklanacağını ve öldürüleceğini, ama üç gün sonra yeniden dirileceğini yalın bir biçimde anlattı. Ama onlar bunu bir türlü anlayamadılar, O’na soru sormaktan da korkuyorlardı. Biz de sık sık soru sormaktan korkarız ve bunun için de bereketi kaçırırız.
Ç. Egemenlikteki Büyüklük (9:33-37)
9:33-34 Kefernahum’da kalacakları eve geldiklerinde İsa onlara yolda aralarında neyi tartıştıklarını sordu. Aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmış olduklarını söylemeye utandılar. Belki de İsa’nın değişen görünümü onların yakında gelecek bir egemenlik için umutlarını canlandırmıştı ve kendilerini oradaki şerefli yerlere göre hazırlıyorlardı. İsa’nın onlara yaklaşan ölümünü anlatmış olduğu bir zamanda, onların kendilerine başkalarından daha çok değer verdiklerini görmek ne kadar acıdır. Yeremya peygamberin dediği gibi, insanın yüreği aldatıcıdır ve her şeyden daha çürüktür.
9:35-37 Onların tartıştıkları konuyu bilen İsa onlara yumuşak huylulukla ilgili bir ders verdi. Birinci olmanın yolunun, hizmette gönüllü olarak en alçak yeri almak ve kendimizden çok başkaları için yaşamak olduğunu söyledi. İsa küçük bir çocuğu onların önüne dikip daha sonra kucağına aldı. En az itibar edilene ve en az meşhur olana, O’nun adı uğruna gösterilen iyiliğin bir büyüklük hareketi olduğunu vurguladı. Gösterilen iyilik İsa’nın kendisine, hatta Baba Tanrı’ya gösterilmiş gibidir. “Ya Rab İsa, öğretişlerin dünyaya dönük yüreğimi incelesin ve içindekileri açığa çıkarsın. Benliğimi al ve senin yaşamının benim aracılığımla yaşanmasına izin ver.”
D. Hizmetkar Aşırı Taraftarlığı Yasaklıyor (9:38-42)
Bu bölüm başarısızlıklarla dolu gibi görünüyor. İsa’nın görünümünün değiştiği dağda Petrus dikkatsizce konuştu (ayet 5-6). Öğrenciler dilsiz bir cini kovma konusunda başarısız oldular (ayet 18). Kimin en büyük olduğunu tartıştılar (ayet 34). 38-40’ıncı ayetlerde onları aşırı bir taraftarlık ruhu içinde görüyoruz.
9:38 İsa’ya, O’nun adıyla cin kovan bir adam bulduklarını ileten Yuhan-na’ydı. Adam kendilerini izlemediği için öğrenciler ona, yaptığı şeyi durdur-masını söylediler. Adam yanlış bir öğreti yaymıyordu ve günah içinde de yaşa-mıyordu. Yalnızca öğrencilere katılmadı.
Beni dışarıda bırakan bir daire çizdiler,
Küçümsenen, isyânkar, muhalefetçi şey,
Ama sevgi ile kazanacak anlayış vardı bende.
Onları içeri alan bir daire çizdik.
9:39 İsa, “Ona engel olmayın. Cinleri adımla kovacak kadar bana imanı varsa, benim tarafımdadır ve Şeytan’a karşı çalışıyordur. Çabucak dönmek, beni kötülemek ya da düşmanım olmak niyetinde değildir” dedi.
9:40 40’ıncı ayet, İsa’nın “Benden yana olmayan bana karşıdır. Benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir” sözleriyle çelişkiye düşüyor gibi görünüyor. Ama burada gerçek bir çelişki yoktur. Matta’daki konu, İsa’nın Tan-rı’nın Oğlu ya da cinin gücüyle dolu olup olmadığıydı. Böyle temel bir soruda O’nunla beraber olmayan O’na karşı çalışıyordur.
Markos’taki soru, Mesih’in Kişiliği ya da hizmeti değil, Rab’bin hizmetindeki kişinin arkadaşlarıdır. Burada hoşgörü ve sevgi olmalıdır. Hizmette O’na karşı olmayan Şeytan’a karşıdır ve bu nedenle de Mesih’in tarafındadır.
9:41 Mesih’in adı uğruna yapılan en küçük iyilik bile ödüllendirilecektir. Mesih’e ait olan bir öğrenciye verilen bir bardak su bile gözden kaçmayacaktır. Bir cini O’nun adıyla kovmak harika bir şeydir. Bir bardak su vermek ise sıradandır. O’nun yüceliği için yapıldığında her ikisi de O’nun için değerlidir. “Çünkü Mesih’e aitsiniz” sözleri imanlıları birbirine bağlaması gereken özdür. Bu sözler önümüzde durursa, bizi Mesih’in hizmetinde parti ruhundan, ufak tefek çekişmelerden ve kıskançlıklardan kurtarır.
9:42 Rab’bin hizmetkarının sözleri ve hareketlerinin başkaları üzerindeki etkisinin düşünülmesi gerekir. Yaşam boyu ruhsal zarara neden olarak bir iman-lıyı sıkıntıya sokmak mümkündür. Küçüklerden birini kutsallık ve gerçek yol-dan saptırmaktansa boynuna kocaman bir değirmen taşının asılıp denize atıl-ması onun için daha iyi olur.
E. İnsafsız Öz Denetim (9:43-50)
9:43 Bu bölümün geri kalan ayetleri disiplinin (öz denetim) ve vazgeçmenin gerekliliğini vurgular. Gerçek öğrencilik yoluna çıkanların daima doğal arzular ve şehvetlerle savaşması gerekir. Onları beslemek mahvolmak demektir.
Rab el, ayak ve gözden söz etti. Bunlardan birini kaybetmenin bunlarla cehenneme atılmaktan daha iyi olduğunu açıkladı. Amaca ulaşmak bütün fedakarlıklara değer.
El işlerimizi; ayak yürüyüşümüzü (yaşantımızı), göz de arzu ettiğimiz şeyleri gösterir. Bunlar gizli tehlike noktalarıdır. Bunlarla ciddi bir şekilde uğraşılmazsa, sonsuz yıkıma neden olabilirler.
Bu metin, gerçek imanlıların sonuçta yok olup sonsuzluğu cehennemde geçirebileceklerini mi öğretiyor? Tek başına ele alınırsa bunu akla getirebilir. Ama Yeni Antlaşma öğretişinin tutarlılığıyla ele alındığında, cehenneme giden bir kişinin hiçbir zaman içten bir imanlı olmadığı sonucuna varmalıyız. Bir kişi yeniden doğduğunu ifade edebilir ve bir süre iyi gidiyor gibi görünebilir. Ama bu kişi sürekli bedene düşkünlük gösterirse hiç kurtulmamış olduğu belli olur.
9:44-48 Rab devamlı16 cehennemden “oradakileri kemiren kurt ölmez, yakan ateş de sönmez” diye söz ediyor. Son derece ciddi. Buna gerçekten inansaydık maddî şeyler için değil, hiç ölmeyen canlar için yaşardık. “Ya Rab, diğer insanların kurtulması için bana tutku ver!”
İyi ki ahlaksal olarak bir eli ya da ayağı kesmek ya da bir gözü çıkarmak hiçbir zaman gerekli değil. İsa bunu böyle aşırılıklarda uygulamamız için belirtmedi. Bütün söylediği, bu organların kullanımını feda etmenin, bunları kötü kullanarak cehenneme sürüklenmekten daha iyi olduğuydu.
9:49 49. ve 50’inci ayetler özellikle zordur. Bu nedenle bunları cümlecikler halinde inceleyeceğiz. “Çünkü herkes ateşle tuzlanacaktır.” Üç ana sorun şunlardır: (1) Hangi ateşe işaret ediliyor?, (2) Tuzlanacaktır sözüyle ne anlatılmak isteniyor?, (3) Herkes sözü kurtulmuşlara mı, kurtulmamışlara mı, yoksa her ikisine de mi işaret ediyor?
Ateş, cehennem (44, 46, 48 ayetleri) ya da imanlının işlerinin ve öz yargılamasının tanrısal yargılamayı da içeren herhangi bir yargı türü anlamına gelebilir.
Tuz, korumayı, arıtmayı ve baharat koymayı gösterir. Aynı zamanda doğu ülkelerinde sadakatin, arkadaşlığın şeref sözüdür ya da verilen bir söze olan bağlılıktır.
Eğer herkes kurtulmamışlar anlamına gelirse, o zaman onların cehennem ateşinde tutulacağı düşünülebilir. Yani sonsuz ceza çekeceklerdir.
Eğer herkes imanlılara işaret ediyorsa, metin onların (1) yaşamda Tanrı’nın eğitici ateşleri aracılığıyla arıtılmaları; (2) kendilerini, öz denetimle fedakarlıkta bulunarak korumaları; (3) Mesih’in Yargı Kürsüsünde denenmeleri gerektiğini ima ediyor olabilir.
“Ve her sunu (ekmek takdimesi) tuzlanacaktır.”17 Bu Levililer 2:13’den alınmıştır (Ayrıca bkz. Say.18:19; 2Ta.13:5). Tanrı ile halkı arasındaki antlaşmanın simgesi olan tuz, halka antlaşmanın ciddi bir antlaşma olduğunu ve bozulmadan tutulması gerektiğini anımsatmak için planlanmıştı. Bedenlerimizi Tanrı’ya diri kurbanlar olarak sunarken (Rom.12:1-2), bu kurbanı geri alınamaz bir adanmışlıkla terbiye etmeliyiz.
9:50 ”Tuz yararlıdır.” İmanlılar dünyanın tuzudur (Mat.5:13). Tanrı onlardan sağlıklı, arıtan bir etki olarak gayret etmelerini bekler. Öğrenciliklerini yerine getirdikleri sürece herkes için berekettirler.
“Ama tuz tuzluluğunu yitirirse, ona tekrar nasıl tat verebilirsiniz?” Tuzun tuzluluğu olmadan bir değeri yoktur. Görevlerini gerçek bir öğrenci olarak yerine getirmeyen bir imanlı kısır ve etkisizdir. İmanlı yaşamında iyi bir baş-langıç yapmak yeterli değildir. Sürekli ve köklü bir özeleştiri olmaksızın Tan-rı’nın çocuğu Tanrı’nın kendisini kurtarmasındaki amacı gerçekleştirmede başa-rısız kalır.
“İçinizde tuz olsun.” Dünyada Tanrı için bir güç olun. Mesih’in yüceliği için yararlı bir etki göstererek gayret edin. O’nun için yaşamınızda etkililiğinizi azaltan herhangi bir şeye karşı hoşgörüsüz olun.
“Ve birbirinizle barış içinde yaşayın!” Bu, öğrencilerin aralarında kimin en büyük olduğunu tartıştıkları 33 ve 34’üncü ayetlere tekrar işaret ediyor. Gururun bir tarafa atılıp yerine herkese alçakgönüllülükle hizmet etme gayreti yerleştirilmelidir.
Özet olarak, 49 ve 50’inci ayetler de imanlının yaşamı, Tanrı’ya bir kurban olarak resmediliyor gibi görünüyor. Ateşle tuzlanıyor, yani benliği yargılama ve benlikten vazgeçme birleşiyor. Tuzla tuzlanıyor, yani değiştirilemez bağlılığın şeref sözüyle sunuluyor. Eğer bir imanlı içtiği anttan geri dönerse ya da gü-nahkâr arzularla uğraşma konusunda başarısız olursa, o zaman yaşamı tatsız, değersiz ve anlamsız olacaktır. Bunun için kutsanmış olduğu görevine engel olan her şeyi yaşamından uzaklaştırmalı ve diğer imanlılarla huzurlu bir ilişki sürdürmelidir.
|