D. Duyanların Sorumluluğu (4:21-25)
4:21 Burada kandil, Rab’bin öğrencilerine bildirdiği gerçekleri temsil eder. Bu gerçekler tahıl ölçeğinin ya da yatağın altına değil, herkesin görebileceği yere konulması içindi. Tahıl ölçeği, izin verildiğinde, Rab’bin işine verilmesi gereken zamanı çalan işi temsil edebilir. Yatak, müjdenin yayılmasının düş-manları olan rahatlığı ve tembelliği ifade edebilir.
4:22 İsa kalabalıklara benzetmelerle konuştu. Anlatmak istediklerinin anlamı gizlenmişti. Ama tanrısal amaç, öğrencilerin bu gizli gerçekleri istekli yüreklere açıklamasıydı. Ne var ki 22’inci ayet, öğrencilerin kişisel iş ya da zevklere, Kurtarıcı adına yapılan tanıklıktan önce yer vermemeleri gerektiğini anımsatıyor. Bunu hatırda tutarak hizmet etmelidirler.
4:23 Bu sözlerin ciddiyeti İsa’nın uyarısıyla belirtilir: “İşitecek kulağı olan işitsin!”
4:24 Sonra İsa konuşmasına bir başka ciddi uyarıyı ekledi. “İşittiklerinize dikkat edin!” Tanrı Sözü’nden bir buyruğu duyarsam, ama itaat etmekte başarısız olursam, onu başkalarına aktaramam. Öğretişe güç ve yer veren şey, insanların gerçeği vaizin yaşamında gördükleri zamandır.
Gerçeği başkalarıyla paylaşırken kullandığımız ölçek bize fazlasıyla geri gelecektir. Bir öğretmen ders hazırlarken öğrencilerden daha çok şey öğrenir. Gelecekteki ödül bizim yaptığımız harcamadan çok daha büyük olacaktır.
4:25 Öğrendiğimiz ve yaşamımızda işlemesine olanak tanıdığımız her ruh-sal gerçek karşılığında daha çok verileceği kesindir. Öte yandan, gerçeğe kar-şılık vermememiz, daha önce elde olanın da kaybıyla sonuçlanır.
E. Filizlenen Tohum Benzetmesi (4:26-28)
Bu benzetme yalnızca Markos bölümünde geçer ve en azından iki şekilde yorumlanabilir. Adam, Rab İsa’yı hizmeti sırasında yeryüzüne tohum saçarken, sonra da cennete dönerken resmedebilir. Tohum gizemli, görülmez ama yeni-lemez bir şekilde büyümeye başlar. Küçük bir başlangıçtan gerçek imanlı har-manı gelişir. Ürün olgunlaşınca ekin göksel tahıl ambarına götürülecek.
Ya da benzetme, öğrencileri yüreklendirmek için amaçlanmış olabilir. Sorumlulukları tohumu ekmektir. Tanrı Sözü’nün O’na boş dönmeyeceğini, ama onun için amaçlamış olduklarını yapmada başarılı olacağını bilerek geceleyin uyuyabilir ve gündüz kalkabilirler. İnsanın gücü ve yeteneği dışında gizemli ve mucizevi bir ilerlemeyle söz, insan yüreğinde Tanrı için meyve vererek et-kinleşir. İnsan eker ve sular, ama Tanrı arttırır. Bu yorumla ilgili zorluk 29’uncu ayetten kaynaklanır. Yalnızca Tanrı, ürün biçme zamanında orağı sallar. Oysa benzetmede, ürün olgunlaşınca orağı sallayanla tohumu eken aynı adamdır.
F. Hardal Tanesi Benzetmesi (4:30-34)
4:30-32 Bu benzetme Tanrı’nın Egemenliğinin büyümesini, hardal tanesi kadar küçük bir başlangıçtan, kuşların barınacağı kadar büyük bir ağaç ya da bitki olmasıyla resmeder. Egemenlik, zulüm gören küçük bir azınlıkla başladı. Sonradan daha popüler oldu ve hükümetlerce devlet dinî olarak benimsendi. Bu büyüme harikulade olmakla birlikte sağlıksızdı: Çoğunluğu Kral’ı ağzıyla övüp gerçekte yüreğini vermemiş kişilerden oluşuyordu.
Vance Havner şöyle der:
Kilise yaraları taşıdığı sürece ilerledi. Madalyalar takmaya başladıklarında ise amaç zayıfladı. İmanlılar Topluluğu için, imanlıların aslanlara yedirildikleri gün, mevsimlik bilet alıp tribüne oturdukları günden daha büyüktü.7
Bu nedenle hardal bitkisi, her türlü sahte öğretmeni barındırma yeri olan ismen Hıristiyan dünyasını resmeder.
4:33-34 33 ve 34’üncü ayetler bizi, öğretme konusunda önemli bir kuralla tanıştırır. İsa, Tanrı Sözü’nü halka dinleyebildikleri ölçüde öğretti. İsa, bir sonraki dersi vermeden onların daha önce öğrendiklerini özümsemeleri için zaman vererek geliştirdi. İsa, dinleyicilerinin kapasitesinin farkındaydı. Onları anlayamayacakları kadar çok bilgiyle tıka basa doldurmadı (bkz. Yu.16:12; 1Ko.3:2; İbr.5:12). Bazı vaizlerin yöntemi, İsa’nın “Koyunlarımı güdün” yerine “Zürafalarımı güdün” demiş olduğu düşündürebilir!
Genel öğretişi benzetmelerle olmasına karşın onları öğrencilerine yalnız kaldıklarında açıkladı. Tanrı, ışığı içtenlikle arzu edenlere verir.
G. Rüzgar ve Dalga İsa’ya Hizmet Ediyor (4:35-41)
4:35-37 Aynı günün akşamında İsa ve öğrencileri Celile gölünün doğu kıyısına hareket ettiler. Önceden herhangi bir hazırlık yapmamışlardı. Diğer kü-çük kayıklar da onları izledi. Sonra aniden büyük bir fırtına koptu. Büyük dalgalar kayığı suyla doldurmaya başladı.
4:38-41 İsa kayığın kıç tarafında uyuyordu. Çılgına dönmüş öğrenciler, O’nu, onların güvenliğiyle yeteri kadar ilgilenmiyor diye azarlayarak uyandırdılar. Rab kalkıp rüzgarı ve dalgaları azarladı. Ortalık anında sakinleşti. İsa sonra izleyicilerini korktukları ve güvenmedikleri için azarladı. Mucizeden do-layı şaşakalmışlardı. İsa’nın kim olduğunu bilmelerine rağmen, doğa olaylarını kontrol edebilenin gücüyle yeniden etkilendiler.
Bu olay Rab İsa’nın insanlığını ve tanrısallığını gösterir. Kayığın kıç tarafında uyudu; bu O’nun insan oluşundandı. Konuştu ve deniz sakinleşti; bu da tanrısallığıydı.
Daha önceki mucizelerin O’nun hastalıklar ve cinler üzerindeki gücünü gös-termesi gibi, bu da O’nun doğa üstü gücünü gösterir.
Sonuç olarak, bu yaşamın bütün fırtınalarında kayığın içinde İsa olduğu zaman asla batmayacağımızı bilerek O’na gitmemiz için bizi cesaretlendiriyor.
Yastıkta uyuyan Rab Sen’sin,
Kızgın denizi yatıştıran Rab Sen’sin,
Kayıkta Seninle olabilsek,
Rüzgarın esmesi ve denizin dalgalanması ne yapabilir?
- Amy Carmichael
Ğ. Cinli Bir Adamın İyileşmesi (5:1-20)
5:1-5 Gerasalılar memleketi Celile gölünün doğu yakasındaydı. İsa orada alışılmamış derecede şiddetli, kötü ruha tutsak ve topluma dehşet saçan bir adamla karşılaştı. Onu engellemek için gösterilen bütün çabalar başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Dağlardaki mezarların arasında devamlı bağırarak ve kendi kendini keskin taşlarla yaralayarak yaşıyordu.
5:6-13 Kötü ruha tutsak adam İsa’yı görünce önce saygılı davrandı, sonra da acı bir şekilde şikayet etti. “Ne kadar gerçek ve korkunç bir görüntü – adam tapınmayla, duayla ve imanla birlikte nefretle karşı gelerek ve korkarak eğildi; özgürlüğü özlerken bile öfkeye sarılan çift kişilik” (Scripture Union Notes).
Olayların sırası tam olarak belli değil, ama aşağıdaki gibi olmuş olabilir:
1. Kötü ruha tutsak adam Rab İsa’nın önünde saygıyla yere kapandı (ayet 6).
2. İsa kötü ruha adamın içinden çıkmasını emretti (ayet 8).
3. Adam aracılığıyla konuşan ruh, İsa’yı tanıdı. O’nun müdahale hakkına meydan okudu ve İsa’ya antla ona eziyet etmemesi için yalvardı (ayet 7).
4. İsa adamın adını sordu. Birçok cinle birlikte olduğunu belirten Tümen’di (ayet 9). Ne var ki bu, adamın kötü ruha (tekil) tutsak olduğunu söyleyen 2’inci ayetle çelişkiye düşmez.
5. Belki de bu İsa’ya kötü ruhların domuz sürüsüne girmesine izin vermesi için yalvaran cinlerin sözcüsüydü (ayet 10-12).
6. İki bin domuzun dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğulmasıyla sonuçlanan izin verildi (ayet 13).
Rab, sık sık bu domuzların mahvolmasına neden olmakla eleştirilmiştir. Birkaç noktaya dikkat edilmelidir.
1. Bu mahva neden olmadı; ona izin verdi. Domuzları mahveden, Şeytan’ın yıkıcı gücüydü.
2. Kusur bulan domuz sahiplerine dair bir kayıt yoktur. Belki de bunlar domuz yetiştirmesi yasak olan Yahudilerdi.
3. İnsanın canı, dünyadaki bütün domuzlardan çok daha değerlidir.
4. İsa’nın bildiklerini bilsek, O’nun gibi hareket ederdik.
5:14-17 Domuzların mahvolmasına tanık olanlar haberi yaymak için koşarak kente gittiler. Kalabalık döndüğünde, önceleri cine tutsak olan adamı İsa-nın ayakları dibinde giyinmiş ve aklı başına gelmiş bir durumda buldular. Halk korktu. Görgü tanıkları tüm hikayeyi yeni gelenlere naklettiler. Bu, halk için çok fazlaydı; bölgelerinden ayrılması için İsa’ya yalvardılar. Olayın şok edici kısmı domuzların mahvolması değil, O’nun gitmesini istemeleridir. Mesih paha-lıya patlayan bir konuktur!
“Hâlâ büyük kalabalıklar, Mesih’in arkadaşlığının onlarda sosyal, parasal ya da kişisel kayıplara neden olabileceği korkusuyla O’nun onlardan uzak kalmasını dilerler. Kendi mallarını kurtarmaya çalışırken canlarını kaybederler.”
5:18-20 İsa kayıkla ayrılmak üzereyken, iyileşen adam O’nunla beraber gitmek için yalvardı. Yeni yaşamını kanıtlayan değerli bir istekti, ama İsa onu Tanrı’nın büyük gücü ve merhametinin canlı tanığı olarak eve gönderdi. Adam müjdeyi, on kenti içine alan bölge olan Dekapolis’e yayarak itaat etti.
Bu, Tanrı’nın lütfuyla kurtulmuş olan herkes için basit bir emirdir: “Evine, yakınlarının yanına dön, Rab’bin senin için neler yaptığını, sana nasıl mer-hamet ettiğini onlara anlat.” Müjde paylaşımı (yayımı) evde başlar!
Dostları ilə paylaş: |