ses düşmesi denir.
> Ses düşmesi, ünlü düşmesi veya ünsüz düşmesi şeklinde gerçekleşir.
3.3.1. Ünlü Düşmesi
Son hecesinde dar ünlü (ı, i, u, ü) bulunan kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında son hecedeki dar ünlü düşer. Bu olaya sesli (ünlü) düşmesi denir. Sözcükte bir ünlünün düşmesi bir hecenin eksilmesine neden olduğundan ünlü düşmesi, hece düşmesi olarak da adlandırılır.
Örnek(ler)
» karın – ı → karnı
» beyin – imiz → beynimiz
» oğul – u → oğlu
» gönül – e → gönle
> Yapım eki alarak türetilen bazı kelimelerde ünlü düşmesi olur.
Örnek(ler)
» oyun – a → oyna(mak)
» uyu – ku → uyku
» sızı – la → sızla(mak)
> Bazı birleşik sözcüklerin oluşumunda ünlü düşmesi olur.
Örnek(ler)
» kayıp etmek → kaybetmek
» kahve altı → kahvaltı
» şükür etmek → şükretmek
» kayın ana → kaynana
3.3.2. Ünsüz Düşmesi
Türkçede “-k” ünsüzüyle biten bazı kelimeler “-cık / -cik” eklerini aldıklarında sözcüğün sonundaki “-k” düşer. Bu ses olayına sessiz (ünsüz) düşmesi denir.
Örnek(ler)
» ufak-cık → ufacık
» minik-cik → minicik
» sıcak – cık → sıcacık
3.4. Ses Türemesi
Türkçede sözcükler çekimlenirken veya türetilirken, sözcüğe yeni bir ses eklenmesi olayına ses türemesi denir.
> Ses türemesi, ünlü türemesi veya ünsüz türemesi şeklinde gerçekleşir.
3.4.1. Ünlü Türemesi
Sözcüğün aslında olmadığı halde, sözcüğe “-cık” ek getirildiğinde ortaya yeni ünlünün çıkmasına ünlü türemesi denir.
Örnek(ler)
» dar – cık → daracık
sözcüğünde “dar” sözcüğünün aslında “a” sesi olmadığı halde, sözcüğe “-cık” eki getirildiğinde arada “a” sesi türemiştir.
» az – cık → azıcık
» genç – cik→ gencecik
3.4.2. Ünsüz Türemesi
Sözcüğün aslında olmadığı halde sözcüğe ek getirildiğinde ya da sözcüğün başka bir sözcükle birleşmesi sonucunda bir sesin ortaya çıkmasına ünsüz türemesi denir. Ünsüz türemesi çoğu zaman Arapça sözcüklerde görülür. Kimi Arapça sözcüklerin aslında bulunan, ancak sözcük Türkçeye geçerken düşen kimi sesler, daha sonra ortaya çıkabilir.
Örnek(ler)
» af + etmek → affetmek
» red + etmek → reddetmek
» zan – ım – ca → zannımca
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi sözcük başka bir sözcükle birleştiğinde ya da sözcüğe ek geldiğinde sözcükte bir ses artmıştır.
3.5. Ünlü Daralması
Türkçede “a – e” geniş ünlüleri ile biten fillere “-yor” eki getirildiğinde, fiilin sonundaki geniş ünlüler daralarak “ı – i – u – ü” dar ünlülerine dönüşür. Bu kurala ünlü daralması denir.
Ünlü daralmasında;
a ünlüsü → ı veya u ünlüsüne,
e ünlüsü → i veya ü ünlüsüne dönüşerek daralır.
Örnek(ler)
» bekle
|
–
|
yor
|
→
|
bekliyor
|
↓
geniş
|
|
|
|
↓
dar
|
» başla – yor → başlıyor
» gülme – yor → gülmüyor
» susma – yor → susmuyor
> Kaynaştırma harfi, “de-“ ve “ye-“ fiillerinde ünlü daralmasına sebep olur, fakat bu sözcükler dışındaki diğre sözcüklerde daralmaya sebep olmaz.
Örnek(ler)
» de – y – ecek → diyecek
» ye – y – ecek → yiyecek
Bu örneklerde “y” kaynaştırma ünsüzü, ünlü daralmasına sebep olmuştur.
» anla – y – acak → anlayacak
Bu örnekte ise “y” kaynaştırma ünsüzü, ünlü daralmasına neden olmamıştır.
3.6. Ulama
Söyleyiş ile ilgili olan bir ses olayıdır. Ünsüzle biten bir kelimeden sonra ünlü ile başlayan bir kelime geldiğinde iki kelime birbirine bağlanarak okunur. Bu kurala ulama denir.
Ulama sadece söyleyişte olur. Söyleme ve okuma sırasında sözcükler birbirine birleştirilir; ancak bu olay yazıda gösterilmez.
Örnek(ler)
» Tüm anlattıklarımı yanlış anlamışsın.
Bu cümleyi okurken işaretli harfleri birbirine bağlayarak “Tümanlattıklarımı – yanlışanlamışsın” şeklinde okuruz.
Unutulmamalıdır ki ulama sadece söyleyişte olur. Örnekte olduğu gibi söyleme ve okuma sırasında sözcükler birbirine birleştirilir; ancak bu yazıda gösterilmez.
» Üç adam her an beraber gezerdi.
» Son sınavdan yetmiş almış.
» Dün akşam evden ayrıldı.
» ıssız ada, mart ayı, terk etmek, küçük ev, Mehmet Akif Ersoy, tanık olmak…
> Sözcüklerin arasında herhangi bir noktalama işareti varsa ulama yapılamaz.
Örnek(ler)
» Armut, ağaçta yetişen bir meyvedir.
Yukarıdaki örnekte, “armut” ve “ağaçta” sözcükleri arasında virgül bulunduğu için ulama yapılmaz.
3.7. Kaynaşma
Türkçede iki ünlü harf yan yana gelmez. Bu nedenle ünlü ile biten bir kelimenin sonuna ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde iki ünlünün arasına “n, s, ş, y” harflerinden biri getirilir. Bu harflere kaynaştırma harfiveya yardımcı ses; bu olaya ise kaynaşma veya kaynaştırma denir.
Kaynaştırma harflerini (yardımcı sesler) “YaŞaSıN” olarak kodlayabiliriz.
Örnek(ler)
» kapı + a → kapıya
» iki + er → ikişer
» araba + ı → arabası
» pencere + in → pencerenin
» anne + i + i → annesini
» Kitaplarını dolabına yerleştirdi.
» Sınav başvuruları yarın başlayacak.
3.8. Vurgu
Sözcük içinde bir hecenin, cümle içinde bir sözcük ya da sözcük grubunun diğerlerine göre daha baskılı, kuvvetli söylenmesine vurgu denir.
Tanımda da ifade ettiğimiz gibi iki çeşit vurgu vardır: sözcük vurgusu ve cümle vurgusu. Biz burada sesle ilgili özelliklerinden dolayı sadece sözcük vurgusunu ele alacağız. Cümle vurgusu, cümle öğeleriyle ilgilidir.
3.8.1. Sözcük Vurgusu
Sözcüğü oluşturan hecelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı söylenmesine sözcük vurgusu denir.
> Türkçe sözcüklerde vurgu genelde son hecededir.
Örnek(ler)
» kelebek, çocuk, büyük, yakın…
> Pekiştirilmiş sözcüklerde ve ünlemlerde vurgu ilk hecededir.
Örnek(ler)
» kıpkırmızı, yemyeşil, simsiyah…
» aferin, maşallah, eyvah…
> Olumsuzluk eki (-ma / -me) vurguyu kendinden önceki heceye kaydırır.
Örnek(ler)
» gittim → gitmedim.
» geleyim → gelmeyeyim
> Türkçede vurgu, sözcük ek aldıkça, alınan eke kayar.
Örnek(ler)
» oda → odalar → odalarımız
> “ki, de” bağlaçları ve “mi” soru eki vurguyu kendinden önceki sözcüklere kaydırır.
Örnek(ler)
» Geldi mi?, Okudun mu?
» Evimiz de tertemiz oldu.
» Nihayet kardeşim de geldi.
» Çalışmadım ki, görmedi ki.
İsim (Ad)
Varlıkların, duyguların, düşüncelerin, kavramların ve çeşitli durumların karşılığı olarak kullanılan sözcüklere isim (ad) denir.
1. Varlıklara Verilişlerine Göre İsimler
1.1. Özel İsimler
Tek olan, diğer varlıklara benzemeyen varlıkları karşılayan adlardır. Bu isimler, varlıklara sonradan verilir. Verilen bu isim, özel ismin verildiği kişi veya varlık tanındıktan sonra söz konusu kişi veya varlığı zihnimizde canlandırır ve onunla özdeşleşir.
Özel isimler şu şekilde sınıflandırılabilir:
Kişi (şahıs) adları ve soyadları: Mustafa Kemal Atatürk, Cem Yılmaz, Tarkan, Arda Turan…
Kıta, devlet, ülke, millet isimleri: Avrupa, Türkiye, Almanya, Türk, Yunan…
Bölge, şehir, köy, semt, cadde ve yer adları: İç Anadolu Bölgesi, İstanbul, Kadıköy, Ortaköy, Vatan Caddesi…
Dil, din ve mezhep adları: Türkçe, İngilizce, İslamiyet, Hristiyanlık, Sünni…
Eser (kitap, dergi, gazete) isimleri: Safahat, Bilim Çocuk, Milliyet…
Kurum, dernek, işletme isimleri: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Yeşilay Derneği, Atatürk Çapa Fen Lisesi, Güven Bakkaliyesi…
UYARI Özel isimlerin ilk harfi büyük yazılır ve özel isimlere gelen çekim ekleri kesme işaretiyle ayrılır.
Örnek(ler)
» Erdi‘nin ailesi İstanbul‘dan göç etmiş.
UYARI Özel isimlere gelen yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılmaz. Özel isimlere gelen yapım eklerinden sonra gelen çekim ekleri de kesme işaretiyle ayrılmaz.
Örnek(ler)
» Türk
|
–
|
çe
|
–
|
nin
|
→
|
Türkçenin
|
|
|
yapım eki
|
|
çekim eki
|
|
|
» Ankaralı, İngilizceden…
1.2. Cins İsimler (Tür İsimleri)
Aynı türden olan varlıkların ve kavramların ortak isimleridir.
Örnek(ler)
» ev, anne, sevgi, dergi, su, ceket, saat, mavi, daire, edebiyat…
NOT Bazı cins isimler özel isim olarak kullanılabilmektedir.
2. Varlıkların Sayılarına Göre İsimler
2.1. Tekil İsimler
Aynı türden varlığın bir tanesini karşılayan isimlerdir.
Örnek(ler)
» ağaç, öğrenci, asker, elma, pencere, insan, kuş…
2.2. Çoğul İsimler
Aynı türden olan birden çok varlığı karşılayan isimlerdir. Türkçede isimlere çoğul anlam “-lar /-ler” çoğul ekiyle kazandırılır. Bu eki alan isimler çoğul isimlerdir.
Örnek(ler)
» ağaçlar, öğrenciler, askerler, elmalar, insanlar, kuşlar…
UYARI Çoğul eki (-lar / -ler) bazen cümleye farklı anlamlar da kazandırabilir.
Örnek(ler)
» Osmanlılarda yönetim babadan oğula geçmektedir. (Hanedan, soy anlamı katmıştır.)
» Bedeninden kanlar fışkırıyordu. (Abartma anlamı katmıştır.)
» Toplantımıza Mehmet Beyler de teşrif etti. (Saygı anlamı katmıştır.)
» İş yerimize otuz beş yaşlarında bir bayan geldi. (Yaklaşıklık anlamı katmıştır.)
» Bu vazo 1980′lerden kalma. (Zaman anlamı katmıştır.)
» Aramızda nice Mevlanalar var. (Benzerlik anlamı katmıştır.)
2.3. Topluluk İsimleri
Çoğul ekini almadığı halde birden çok varlıktan oluşan bir grubu karşılayan isimlerdir.
Örnek(ler)
» orman, ordu, sınıf, millet, küme, deste, komisyon…
3. Varlıkların Oluşuna Göre İsimler
3.1. Somut İsimler
Beş duyu organımızdan en az biriyle algılayabildiğimiz; yani görebildiğimiz, duyabildiğimiz, dokunabildiğimiz, tadabildiğimiz veya koklayabildiğimiz varlıklara verilen isimlerdir.
Beş Duyu Organımız
Örnek(ler)
Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi, koku, uzun, deniz…
Yukarıdaki kelimeler beş duyu organımızdan en az biriyle algılanabilir. Sıcak, soğuk, rüzgâr dokunmayla; gürültü işitmeyle; mavi, uzun, deniz, çiçek görmeyle algılanabilir. Bu yüzden bu sözcükler somuttur.
3.2. Soyut İsimler
Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden sözcüklerdir.
Örnek(ler)
Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, sevgi, acı (üzüntü), mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder…
Yukarıdaki kelimelerin hiçbiri beş duyu organımızla algılanamaz. Örneğin “nefret” dokunulabilen, görülebilen, duyulabilen, koklanabilen veya tadılabilen bir varlık değildir. Bu yüzden soyuttur.
Fiil (Eylem)
Bir eylemi, bir durumu veya bir oluşu anlatan sözcüklere fiil (eylem) denir. Fiiller kip (zaman) ve kişi (şahıs) eklerini alarak çekimlenir.
Örnek(ler)
» gel, gör, sev, uç, bak, kalk, sor, ye, oku…
> Bir kelimenin fiil olup olmadığını anlamak için “-me /-ma” olumsuzluk ekini ya da “-mak / -mek” mastar ekini kullanırız. Eğer bir kelimeye, “-me /-ma” olumsuzluk ekini ya da “-mak / -mek” mastar ekini getirebiliyorsak o kelime fiildir; getiremiyorsak o kelime isimdir.
Örnek(ler)
» okudu → oku(mak) / oku(ma)dı → fiil
» uyuyor → uyu(mak) / uyu(mu)yor → fiil
» seveceğim → sev(mek) / sev(me)yeceğim → fiil
Yukarıdaki sözcüklere “-mak / -mek” veya “-ma / -me” eklerinden birini getirebiliyoruz. Bu yüzden bu sözcükler fiildir.
» defter → defter(mek) / defter(me) → isim
» dolaptan → dolap(mak) / dolap(ma)tan → isim
» kırmızı → kırmızı(mak) / kırmızı(ma) → isim
Yukarıdaki sözcüklere “-mak / -mek” veya “-ma / -me” eklerini getiremiyoruz. Bu yüzden bu sözcükler isimdir.
Fiilimsi (Eylemsi)
Fiillere getirilen birtakım eklerle oluşturulan; fiillerin isim, sıfat, zarf şeklini yapan sözcüklere fiilimsi denir.
Fiilimsiler, eylemden türeyen, ancak eylemin bütün özelliklerini göstermeyen sözcüklerdir. Bunlar bir fiil gibi olumsuz yapılabilir; ancak bir fiil gibi çekimlenemez.
Örneğin; “silmek” fiilini “siliyorum” biçiminde çekimleyebiliriz; ama “silen” sıfat-fiilini “sileniyorum” biçiminde çekimleyemeyiz.
Fiilimsiler, fiillere getirilen “fiilimsi ekleri” ile ortaya çıkarlar. Yani fiiller bazı ekler sayesinde fiilimsi olurlar. Bu ekler fiilden isim yapma ekleri olarak da bilinir ki bunlar eklendiği fiili isim soylu sözcük yaparak o sözcüğün cümlede “isim, sıfat ve zarf” görevinde kullanılmasını sağlarlar. (Fiilimsiler, fiilden isim yapma eki aldıkları için türemiş bir sözcük olarak kabul edilirler.)
Fiilimsilerin Özellikleri
1. Eylemlerden türetilirler.
2. Olumsuzluk eki (-me / -ma) alabilirler.
3. Fiillerin aldığı “fiil çekim eklerini” yani şahıs ekleri, haber ve dilek kiplerini alamazlar.
4. Yarım yargı bildirir, yan cümlecikte yüklem olurlar. Yan cümlecikte özne, tümleç gibi ögeler bulunabilir. Geçişli olanlar nesne de alabilirler.
5. Cümlede ad soylu sözcük (ad, sıfat, zarf) gibi görev yaparlar.
> Fiilimsiler; isim-fiil, sıfat-fiil ve zarf-fiil olmak üzere üçe ayrılır:
Fiilimsi Kavram Haritası
1. İsim-Fiil (Mastar)
Fiillere getirilen “-ma / -me, -mak / -mek, -ış / -iş / -uş / -üş” ekleriyle yapılır. Bu ekleri, aklımızda daha kolay kalması için “-iş, -me, -mek” veya “-ma, -ış, -mak” şeklinde kodlayabiliriz. Bu ekler fillere gelerek onları cümle içinde “isim” yaparlar. İsim-fiiller, fiillerin isim gibi kullanılabilen şekilleridir.
Örnek(ler)
» Onunla tanışmayı ben de istiyorum.
» Şiir okuyuşuna herkes hayran kaldı.
» Balık tutmak bir yetenek işidir.
» Evin her tarafını güzelce temizlemenizi istiyorum.
» Bu köyden ayrılmak bana çok zor gelmişti.
» Kitap kaplayışını beğendim.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler fiil değil, isim-fiildir. Dikkat ederseniz bunlar “kalem, saygı, ölüm” gibi tam bir isim değil, yapısında eylem anlamı taşıyan bir isimdir. Zaten böyle oldukları için bunlara isim-fiil diyoruz.
> İsim-fiiller, isim çekim eklerini alabilir.
Örnek(ler)
» Bu çocuğun yürüyüşünde bile hayır yok.
cümlesinde “yürüyüşünde” isim-fiili, iyelik (-ü) ve hâl eklerini (-de) alarak kullanılmıştır.
UYARI İsim-fiiller, olumsuzluk ekini almış fiillerle karıştırmamalıdır.
Örnek(ler)
» Ona, kalemi sakın kırma, demiştim.
cümlesinde “kırma” sözcüğü olumsuzluk eki almıştır ve bir işin yapılmayacağını bildirir.
» Odunları kırma işini bugün bana verdiler.”
cümlesindeki “kırma” sözcüğü ise isim-fiildir; çünkü sözcük olumsuz anlam vermiyor ve bir eylemin adını bildiriyor.
UYARI İsim fiil eki almış olmasına rağmen zamanla kalıplaşarak bir varlığın veya kavramın adı haline gelmiş sözcükler vardır. Bunlar fiilimsi olarak kabul edilmezler.
Örnek(ler)
» Bahçedeki kazma herhalde kaybolmuş.
» Masadaki dolma çok güzel görünüyor.
» Danışmada beklediğini söyledi.
» Elindeki çakmak ile oynaması annesini tedirgin etti.
» Her gün dondurma yersen çok hasta olabilirsin.
» Kötü hava şartları sebebiyle tüm uçuşlar iptal edilmiş.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler, isim-fiil eklerini almış olmalarına rağmen, isim-fiil özelliğini yitirmiştir. Artık bu cümlelerde bir nesneye ve kavrama isim olarak kullanılmıştır.
2. Sıfat-Fiil (Ortaç)
Fiillere getirilen “-an (-en), -ası (-esi), -maz (-mez), -ar (-er / -ır / -ir / -r), -dık (-dik / -duk /-dük), -acak (-ecek), -mış (-miş / -muş / -müş)” ekleriyle yapılır. Bu ekleri, aklımızda daha kolay kalması için “-an,-ası,-mez,-ar,-dik,-ecek,-miş“ şeklinde kodlayabiliriz. Çoğu zaman sıfat görevinde kullanılırlar. Varlıkları niteledikleri için sıfat, yan cümlecik kurdukları için de fiil sayılan kelimelerdir.
Örnek(ler)
» Çalışan öğrenci derslerinde başarılı olur.
sıfat-fiil isim
cümlesinde “çalış-” fiili “-an” sıfat-fiil ekini almıştır. Görüldüğü gibi “çalışan” sözcüğü “öğrenci” ismini anlamca tamamlamıştır. Yani sıfat görevinde kullanılmıştır. Dolayısıyla “çalışan” sözcüğü sıfat-fiildir.
» Yaralanan yolcular hastaneye kaldırıldı.
» Bu kırılası ellerinle mi vurdun minicik yavruya?
» Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç.
» İnanılır bir olay değil yaşadığımız.
» Akşama kadar aramadık yer bırakmamışlar.
» Sararmış yapraklar her tarafı kaplamış.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler sıfat-fiildir.
UYARI Bazı sözcükler, sıfat-fiil eklerini alarak kalıcı isim olur. Fiilimsi özelliğini kaybeder.
Örnek(ler)
» Yakacak sıkıntısını bu yıl da çekeceğiz.
» Dolmuş tıklım tıklımdı.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler fiilimsi değildir. Fiilimsi özelliğini kaybetmiş, bir varlığa adolmuştur. Hangi sözcüğün ad olup hanginin olmadığını anlamak için sözcüğü olumsuz yapmayı deneyebiliriz. Eğer sözcük “-ma, -me” olumsuzluk ekiyle olumsuz yapılabiliyorsa, fiil olma anlamı devam ediyor demektir ve bu yüzden sözcük sıfat – fiil olur. Ancak bu eklerle olumsuz yapılamıyorsa sözcük artık fiil anlamını tamamen kaybetmiş ve isim olmuştur. Yukarıdaki cümlelerde geçen “yakacak” sözcüğünü “yakmayacak” şekline getiremeyiz; “dolmuş” sözcüğünü de “dolmamış” şeklinde söyleyemeyiz.
Bu durum sıfatlarla sıfat – fiillerin ayrılmasında da kullanılabilir:
» Ağacın kırık dallarını kökünden kestik.”
cümlesinde “kırık” sözcüğü sıfat-fiil değildir; çünkü biz bu sözcüğü “kırmayık” şeklinde olumsuz yapamayız. Ancak;
» Ağacın kırılmış dallarını kökünden kestik.”
cümlesindeki “kırılmış” sözcüğünü “kırılmamış” şeklinde olumsuz yapabiliriz. Öyleyse bu sözcük sıfat-fiildir.
> Kimi zaman sıfat – fiiller çekimli fiillerle karıştırılabilir. Karıştırmamak için sözcüğün yüklem görevinde mi yoksa sıfat görevinde mi kullanıldığına bakmalıyız.
Örnek(ler)
» Tutmaz dizlerim birden düzeldi. “-mez, -maz” = Sıfat Fiil Eki (Sıfat görevinde)
» Dedemin dizleri tutmaz. “-mez, -maz” = Geniş Zaman Kipinin Olumsuzluk Eki (Yüklem görevinde)
» Koşar adımlarla yanıma geldi. “-ar, -er” = Sıfat Fiil Eki (Sıfat görevinde)
» Her sabah mutlaka koşar. “-ar, -er” = Geniş Zaman Kip Eki (Yüklem görevinde)
» Gelecek yıl şampiyonuz. “-acak, -ecek” = Sıfat Fiil Eki (Sıfat görevinde)
» Seneye bize gelecek. “-acak, -ecek” = Gelecek Zaman Kip Eki (Yüklem görevinde)
» Yırtılmış pantolon ile dışarı çıkma. “-mış, -miş, -muş, -müş” = Sıfat Fiil Eki (Sıfat görevinde)
» En sevdiği pantolonu yırtılmış. “-mış, -miş, -muş, -müş” = Öğrenilen Geçmiş Zaman Kip Eki (Yüklem görevinde)
> Sıfat – fiiller niteledikleri isim düştüğünde onun yerine geçerek bir isim gibi kullanılırlar yani adlaşırlar. Sıfat-fiiller adlaşmış olsa bile fiilimsi sayılırlar.
Örnek(ler)
» Geziden dönen öğrenciler salona geçsin.
cümlesinde “dönen” sıfat-fiili “öğrenciler” isminin sıfatı durumundadır.
» Geziden dönenler salona geçsin.
cümlesinde “öğrenciler” ismi düşmüş “dönen” sıfat-fiili ismin yerine geçmiştir ve adlaşmış sıfat-fiilolmuştur.
3. Zarf-Fiil (Bağ-Fiil, Ulaç)
Fiillere getirilen “-ken, -alı (-eli), -madan (-meden), -ince (-ınca / -unca / -ünce), -ip (-ıp / -up / -üp), -arak (-erek), -dıkça (-dikçe / -dukça / -dükçe / -tıkça /-tikçe / tukça / -tükçe), -e… -e (-a… -a), -r… -maz (-r… -mez), -casına (-cesine), -meksizin (-maksızın), -dığında (-diğinde / -duğunda / -düğünde / -tığında / -tiğinde / -tuğunda / -tüğünde)” ekleriyle oluşturulan sözcüklerdir. Birleşik bir cümlede iki cümleyi bağladıkları için bağlaç; özne, nesne, tümleç aldıkları için fiil sayılan kelimelerdir. Bağ fiillere “ulaç” da denir. Çekim ekleri almazlar. Cümlede zarf olarak kullanılırlar.
Örnek(ler)
» Dereyi görmeden paçaları sıvama.
» El, elin eşeğini türkü çağırarak arar.
» Kol kesilirken parmak acımaz.
» Çocuklar, konuşa konuşa yanımızdan geçtiler.
» İçeri girer girmez konuşmaya başladı.
» O mahalleden ayrılalı tam üç yıl olmuş.
cümlelerinde altı çizili sözcükler zarf-fiildir.
» Konuşarak halletmeliyiz bütün problemleri.
» Küçükken güle oynaya okula giderdik.
cümlelerinde “konuşarak” ve “güle oynaya” zarf-fiilleri, yüklemi “durum” bakımından etkilemiştir. Yükleme sorulan “nasıl?” sorusuna cevap verir.
» Sizinle İstanbul’a gelince görüşürüz.
» Ders çalışırken uyuyakalmışım.
cümlelerinde ise “gelince” ve “çalışırken” zarf-fiilleri yüklemi “zaman” bakımından nitelemiştir. Yükleme sorulan “ne zaman?” sorusuna cevap verir.
Sıfat (Ön Ad)
Varlıkları daha iyi anlatabilmek için bazen daha tanıtıcı sözcükler kullanırız. Bu sözcükleri isimlerin önüne getirerek varlıkların rengini, şeklini, durumunu, sayısını belirtiriz.
İsimlerin önüne gelerek isimleri renk, şekil, durum, sayı vb. yönlerden niteleyen veya belirten sözcüklere sıfat denir.
Örnek(ler)
» Bu akşam eski bir arkadaşımla masmavi denizi seyrettik.
> Sıfatlar, niteleme sıfatları ve belirtme sıfatları olarak ikiye ayrılır:
A. Sıfat Çeşitleri (Türleri)
1. Niteleme Sıfatları
Varlıkların durumlarını, biçimlerini, özelliklerini, renklerini kısaca nasıl olduklarını bildiren sözcüklerdir.
İsimlere sorulan “Nasıl?” sorusunun cevabıdır.
Dostları ilə paylaş: |