MektûBÂt tercemesi



Yüklə 3,26 Mb.
səhifə75/135
tarix07.01.2019
ölçüsü3,26 Mb.
#90817
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   135

194

YÜZDOKSANDÖRDÜNCÜ MEKTÛB


 Bu mektûb, mîr Sadr-ı Cihâna yazılmışdır. Dîn-i islâmı yaymağa çalışmak lâzım olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ, size selâmet versin! Mubârek bedeninize sıhhat ve âfiyet versin! İslâmiyyetin emr ve yasaklarının yayılması ve islâm düşmanlarının yüzkaralarının ortaya çıkarılması haberleri, biz kalbi yaralı, ciğerleri yanık müslimânları çok sevindirdi ve cânımıza cân katdı. Bundan dolayı, Allahü teâlâya sonsuz şükrler olsun! Herşeye gücü yeten Allahü teâlâdan, bu sevindirici işlerin artmasını düâ ederiz. Sevgili Peygamberi “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ” hurmetine düâmızı kabûl buyurmasını umarız. Müslimânların önlerinde bulunanların ve



-232-

değerli âlimlerimizin bu sağlam dînin ve bu doğru yolun artması ve kuvvetlenmesi için gizli ve açık olarak durmadan çalışacaklarına inanıyorum. Biz za’îflere bu konuda söz düşmiyeceğini de anlıyoruz. Yeni hükûmet adamlarının, iyi yaradılışlı oldukları için, din adamlarına ve din bilgilerine kıymet verdiklerini görüyoruz. Bunun için Allahü teâlâya nasıl hamd edeceğimizi bilemiyorum. Biliyorsunuz ki, geçen senelerde, din düşmanlığını körükleyenler, kötü din adamları idi. Ya’nî islâm düşmanları, din adamı şekline girerek yazıları ile, sözleri ile ve hükûmete yol göstererek, islâmiyyeti yıkmağa ön ayak olmuşlardı. Şimdi, bu işde çok uyanık davranınız! Allahına inanan, dînini bilen ve seven, doğru dürüst din adamı bulunuz. İşbaşına, diyânet işlerine böyle sağlam kimselerin getirilmesine çalışınız! Satılmış din adamları, din hırsızlarıdır. Bunların düşüncesi, mevkı’ ve paradır. Sandal-ya kapmak, şöhret salmak sevdâsındadırlar. Allahü teâlâ, müslimânları, bunların fitnesinden korusun! Din adamlarının iyisi “rahmetullahi aleyhim ecma’în”, insanların en iyileridir. Kıyâmet günü, bunların mürekkebleri, şehîdlerin kanları ile ölçülecek, bunların mürekkebleri ağır gelecekdir. İnsanların en kötüsü, kötü din adamlarıdır. İnsanların en iyileri de, iyi din adamlarıdır. Şunu da arz edeyim ki, ba’zı niyyetlerim, askerlerle görüşmeği îcâb etdiriyor. Ramezân-ı mübârek ayında Delhide kalacağım. Ramezân-ı mübârekden sonra büyüklerin hûzuruna kavuşacağım. Vesselâm.



Vefâsızdır, ey denî dünyâ senin her ni’metin!

Ecel fırtınaları, mahv eyliyor her rif’atın.

195

YÜZDOKSANBEŞİNCİ MEKTÛB


Bu mektûb da, mîr Sadr-ı Cihâna yazılmışdır. İslâmiyyeti yaymağa çalışmak lâzım olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ, size selâmet versin! Âmîn. Âlimlerin iyiliği, milletin hepsine yayılır. Bunun için de, herkes onları sever. Çünki insanlar, kendilerine iyilik edenleri sever. Bu sevgi sebebi ile, onların ahlâkı ve âdetleri, herkese, iyilikden aldıkları paya göre bulaşır. Böylece, iyilikler, kötülükler, düzelme veyâ bozulma, başdan aşağı doğru yayılır. Belki de bunun için, (İnsanların dîni, başlarında bulunanların dinleri gibidir) buyurulmuşdur. Geçen senelerde, başımıza gelen kötülükler, bu sözün doğru olduğunu göstermekdedir. Şimdi iyi insanlar işbaşına geçdi. Alçakların dîne saldırmaları gevşedi. Şimdi söz sâhibi olan, iş başında bulunan eli kalem tutan bütün müslimânların, elbirliği ile islâmiyyeti yaymağa çalışmaları lâzımdır. Önce yasak edilen farzları, unutdurulan ibâdetleri, tekrâr meydâna çıkarmalı, ya-yılan harâmları, ahlâksızlıkları yok etmelidir. Duracak zemân değildir. İşi gecikdirmekde fâide yokdur. Bu gevşeklik karşısında, müslimânların yaralı kalbleri sızlamakdadır. Geçen senelerde müslimânlara yapılan baskılar, işkenceler, dahâ unutulmadı. Bunların yine hortlaması, canavarların kuzulara saldırmak ihtimâlleri, müslimânların uykusunu kaçırmakdadır. Söz sâhibleri, sünnet-i seniyyenin yayılmasında gevşek davranırsa, işbaşında olan



-233-

ların hepsi de, neme lâzım derler. Birkaç günlük hayâtın kıymetini biliniz! Eğer ipin ucunu elden kapdırırsanız, müslimânların başına kâfirlerin çullanmasına yol açarsınız. Sonra âh etmek işe yaramaz. Fârisî beyt tercemesi:



Elimden gideni, Süleymân kapdırsaydı,

hem Süleymân, hem peri, hem Ehrimen ağlarlardı.

Müslimânlığın alâmetlerinden biri, imâm yetişdirmek ve bunlara câmi’lerde vazîfe vermekdir. Bu iş gevşemişdi. İslâm memleketlerinin büyüklerinden olan Serhend şehrinde kaç seneden beri bir müftî yokdu. Bu düâcınızın mektûbunu getiren kâdî Yûsüfün dedeleri, tâ Serhend şehri yapılalıdanberi, burada kâdîlık yapmışlardır. Bunun için olan hükûmet senedleri yanındadır. Kendisi sâlih ve takvâ sâhibidir. Eğer uygun görürseniz, bu ehemmiyyetli vazîfeyi ona veriniz! Allahü teâlâ, bizi ve sizi islâmiyyetin doğru yolunda bulundursun! Âmîn.

[İslâmın en büyük düşmanı olan ingilizler, yalanlarla, iftirâlarla, bütün dünyâyı islâmiyyete karşı düşman yapıyorlar. Harblere sebeb oluyorlar. Yapdıkları vahşeti uzakdan seyr ediyorlar. Bir tarafdan da, islâmiyyeti içerden yıkıyorlar. Kadınların, kızların, çıplak gezmelerini, fuhşu, kumarı yayıyorlar. Farzları değişdiriyorlar. Ezânın tercemesini okumağı, hoparlörle okumağı yayıyorlar. Hâlbuki ezân, arabî kelimeleri müezzinin okumasıdır. Ho-parlörden çıkan ses, müezzinin sesi değildir. İnsan sesinin benzeridir. Bu seslerin (Şeytân ezânı) olduğu, büyük âlim Ebû Nu’aymın (Hilyetül-Evliyâ) kitâbındaki Hadîs-i şerîfde yazılıdır. Ho-parlör ile okunan ezânın meşru’ olmadığı da, bu kitâbda yazılıdır. Müslimânlar çok uyanık olmalı, ingilizlerin hiylelerine aldanmamalıdır.]

196

YÜZDOKSANALTINCI MEKTÛB


Bu mektûb, Mensûr Arab’a yazılmışdır. Tesavvuf yolunun yedi konağı olduğu, sâlik her konakda kendinden uzaklaşıp Hak teâlâya yaklaşdığı bildirilmekdedir:

Merhamet ederek gönderdiğiniz ve ihsân ederek yazdığınız kıymetli mektûbunuz, en kıymetli bir zemânda geldi. Allahü teâlâya hamd olsun ki, büyükler, küçükleri hâtırlamakda, yüksekler alçakları okşamakdadır. Allahü teâlâ, bu tevâzu’unuza bizim tarafımızdan hayrlı karşılıklar versin! Fârisî mısra’ tercemesi:



Her ne olursa olsun, dostdan konuşmak, dahâ tatlı!

Yürümekde olduğumuz tesavvuf yolu yedi adımdır. İki adımla âlem-i halk, beş adımla Âlem-i emr aşılır. Âlem-i emrdeki birinci adımda, Tecellî-i ef’âl hâsıl olur. İkinci adımda, Tecellî-i sıfât hâsıl olur. Üçüncü adımda tecellî-i zâtiyye başlar. Bundan sonra kavuşanların bildiği tecellîler hâsıl olur. Bütün bunlara kavuşabilmek için, insanların efendisi, öncekilerin ve sonrakilerin en üstünü efendimizin, “Ona ve Âline ve Eshâbına düâlar ve selâmlar olsun” izinde bulunmak lâzımdır. Tesavvuf yolu iki adımdır diyen-



-234-

ler de oldu. Kısaca anlatabilmek için ve talebeye kolay göstermek için böyle söylemişlerdir. Bu sözle, âlem-i emre ve âlem-i halka bir adım demişlerdir. Yedi adımdan herbiri ile, sâlik kendinden uzaklaşır. Hak teâlâya yaklaşır. Bu yedi adımın hepsi geçilince (Fenâ-i etemm) ve (Bekâ-i ekmel) hâsıl olur. Bu ikisi hâsıl olunca (Vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye) ile şereflenmiş olur. Fârisî mısra’ tercemesi:



Bu, ele az geçen büyük ni’metdir. Acabâ kime verilir?

Bizim gibi zevallıların, böyle sözleri ağza alması bile uygun değildir. Bizlere ancak, büyüklerin ni’metlerinden sızan damlalarla dudaklarını ıslatarak zevklenebilmek yakışır. Fârisî beyt tercemesi:



Şekerin yalnız adını duymak bile,

dahâ iyidir zehr koymakdan dile!

Fârisî beyt tercemesi:



Gök Arşa göre aşağıdır,

Fekat, yerden çok yukarıdır!

Vesselâm evvelen ve âhıren.

[İyi bir insan, kendine ve başkalarına zararı olmayan kimse demekdir. Allahü teâlâ, insanların iyi olmalarını, herkesin râhat yaşamalarını istiyor. Buna kavuşmak için, insanlarda kalb, akl ve nefs yaratdı. İnsanın bedeni, ya’nî bütün uzvları kalbin emrindedir. Kalbin arzûlarına (Niyyet etmek) denir. Nefs, bedenin muhtâc olduğu şeyleri kalbe yapdırmak ister. Nefsin isteklerinin hepsi, kendine de, başkalarına da, zararlıdır. Akl, fâideli ve zararlı şeyleri birbirlerinden ayırmakda, fâideli olanlarının yapmasını kalbden istemekdedir. Allahü teâlâ, iyi işleri kötülerinden ayırmak için, dinleri gönderdi. Sağlam olan akl, kalbin islâmiyyete uymasını emr eder. Her kalb, islâmiyyete uygun hareket ederse, temiz olur, dünyâda hiç sıkıntı olmaz. Kalbin temizlenmesi ve kuvvetlenmesi için, Allahü teâlânın ismini çok söylemesi lâzımdır. Allahü teâlâ, dinleri insanlara sıkıntı vermek için değil, kalbleri temizlemek için gönderdi. Kalb, nefse uymaz, aklı dinleyip islâmiyyete uyarsa, bütün dünyâ râhata, huzûra kavuşur. Aklın vazîfesi, islâmiyyeti öğrenmek ve bunun her yere yayılması için çalışmakdır. Kalb, hep nefse tatlı gelen şeyleri yaparsa, nefse tapmış olur. Allahü teâlâyı unutur. İslâmiyyete uymak, kalbi ve bedeni kuvvetlendirir, nefsi za’îfletir.]


Yüklə 3,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin