MektûBÂt tercemesi


İKİYÜZYETMİŞSEKİZİNCİ MEKTÛB



Yüklə 3,26 Mb.
səhifə113/135
tarix07.01.2019
ölçüsü3,26 Mb.
#90817
1   ...   109   110   111   112   113   114   115   116   ...   135

278

İKİYÜZYETMİŞSEKİZİNCİ MEKTÛB


Bu mektûb, molla Abdülkerîm-i Sennâmîye yazılmışdır. Herkese, i’tikâdı düzeltdikden ve işlerini islâmiyyete uydurdukdan sonra, kalbin selâmetde olmasına çalışmak lâzım olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâm olsun! Kardeşimin kıymetli mektûbu geldi. Bizleri sevindirdi. Dostlarımıza olan nasîhatımız şudur: İ’tikâdı, îmânı, Ehl-i sünnet velcemâ’at âlimlerinin kitâblarında bildirdiğine uygun olarak düzeltmelidir. Allahü teâlâ onların çalışmasına bol bol iyilikler ihsân eylesin! Bundan sonra farz, vâcib, sünnet, mendûb, halâl, harâm, mekrûh, müştebeh olan fıkh hükmlerini öğrenmeli, her işi bunlara uygun yapmalıdır. Îmânı ve işleri düzeltdikden sonra, kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere tutulmakdan kurtarmak lâzımdır. Kalbin selâmeti için de, kalbe Allahü teâlâdan başka hiçbirşeyin düşüncesini getirmemek lâzımdır. Eğer bir kimse, bin sene yaşamış olsa, kalbine Allahü teâlâdan başka hiçbir düşünce hiçbir zemân gelmemelidir. Bu sözümüz yanlış anlaşılmasın. Kalbde düşünülen şeyler, Allahü teâlâdan başka bilinmemeli demek istemiyoruz. Çünki, tevhîdi murâkabe edenlerde de başlangıcda bu hâl hâsıl olur. Bizim dediğimiz, kalbe hiçbir zemân, hiçbir düşünce gelmemelidir. Kalbe hiçbir düşüncenin gelmemesi için, Allahü teâlâdan başka herşeyi unutmak lâzımdır. Öyle unutmalıdır ki, birşeyi düşünmek için kendisini zorlasa, düşünemez olmalıdır. Bu çok kıymetli ni’mete (Fenâ-i kalb) denir. Bu, yolun başlangıcında ele geçer. Vilâyetin bütün derecelerine bundan sonra kavuşulur. Fârisî beyt tercemesi:



Bir kimsede hâsıl olmazsa Fenâ,

Hak teâlâya yol bulamaz aslâ!

Bu büyük ni’mete kavuşduran yolların en kısası, Ebû Bekr-i Sıddîkdan gelen yoldur “radıyallahü teâlâ anh”. Çünki, bu büyüklerin yolu, Âlem-i emrden başlamakdadır. Kalbden, kalbin sâhibine yol aramışlardır. Başka tarîkatlerdeki riyâzetler ve mücâhedeler yerine, sünnete yapışmışlar, bid’atden sakınmışlardır. [(Riyâzet) nefsin istediklerini yapmamakdır. (Mücâhede), nefsin istemediklerini yapmakdır.] Behâüddîn-i Buhârî “kuddise sirruh” hazretleri buyurdu ki, (Bizim yolumuz, yolların en kısasıdır). Lâkin sünnete yapışmak çok güç birşeydir. Bu büyüklere uyanlara, onların yoluna katılanlara müjdeler olsun! Mevlânâ Nûreddîn-i Câmî hazret-



-409-

leri buyurdu ki, fârisî beytler tercemesi:



Behâiyye, ne güzel götürücüdür!

Yolcuları gizlice yerine götürür.

Sözlerinin tadı sâliklerin kalbinden,

Halvetde çile çekmek fikrini süpürür.

Bir câhil bu büyüklere dil uzatırsa,

Cevâb vermeğe değmez dersem iyi olur.

Hep arslanlar, bu zincire bağlanmışlardır,

Kurnaz tilki bu zinciri nasıl koparır?

Kâdî Muhammed Şerîfin mektûbu geldi. Fakîrlere olan aşırı sevgisi anlaşıldı. Hoşumuza gitdi. Fakîrin düâsını kendisine ulaşdırınız. Kardeşimiz şeyh Habîbullahın kıymetli mektûbu da geldi. Babasının vefât etdiği yazılı idi. Hepimiz Allahü teâlâ için yaratıldık. Sonunda Onun huzûruna varacağız. Fakîrin “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” düâsını ulaşdırıp başsağlığı dileyiniz! Kendisine söyleyiniz ki, düâ ile, Fâtiha ile, istigfâr ile merhûm babasına imdâd ve yardım eylesin! Çünki mezârdaki ölü, denizde boğulmak üzere olan kimse gibi imdâd bekler. Oğlundan veyâ anasından, babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek olan bir düâyı bekler.

Şeyh Ahmedînin bu büyüklerin yoluna katıldığını ve fâidelendiğini bildiriyorsunuz. Allahü teâlâ, bu doğru yolda ilerlemesini nasîb eylesin! Kendisi yeni müslimân olduğu için, ona fârisî kitâblarda yazılı olan Îmân bilgilerini ve fıkh hükmlerini öğretiniz! Farz, vâcib, sünnet, mendûb, halâl, harâm, mekrûh ve müştebeh olan şeyleri öğrensin ve bunlara göre işlerini düzeltsin! (Gülistân), (Bostân) kitâblarını öğrenmek ve öğretmek, îmân ve fıkh bilgileri yanında, boşuna vakt geçirmek olur. Vesselâm.

279

İKİYÜZYETMİŞDOKUZUNCU MEKTÛB


Bu mektûb, molla Hasen-i Kişmîrîye “rahmetullahi aleyh” yazılmışdır. Kendisinin tesavvuf yoluna girmek ve Muhammed Bâkîbillah hazretlerinin “kuddise sirruh” sohbet ve hizmetinde bulunmak ni’metine sebeb olduğu için, ona şükr etmekde, bu arada Allahü teâlânın, kendilerine verdiği ni’metleri bildirmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâm olsun! İhsân ederek, okşıyarak gönderdiğiniz kıymetli mektûbunuzu mevlânâ Mehdî Alî getirdi. Bizleri çok sevindirdi. Selâmetde olunuz! Şeyh Muhyiddîn-i Arabînin “kuddise sirruh” [(Fütûhât) kitâbının beşyüzellisekizinci bâbında ve Abdülvehhâb-i Şa’rânînin (El-ye-vâkit vel-cevâhir) kitâbında yazılı olan] hilâfetlerinin sırası, ömrlerinin sırasına göredir sözünün, onun hangi kitâbında yazılı olduğunu soruyorsunuz. Kıymetli kardeşim! Bu yazıyı, bundan çok önce (Fütûhât-i mekkiyye) kitâbında görmüşdüm. Şimdi çok düşündüm. Kitâbdaki yerini hâtırlıyamadım. Yine görürsem inşâallah bildiririm.



-410-

Ni’mete kavuşmaklığıma sebeb olduğunuz için, size ne kadar şükr etsem azdır. O ihsânınızın karşılığını ödiyemediğimi biliyorum. Bugünkü se’âdetimiz ve kazancımız, hep o ni’metden hâsıl oldu. Bugünkü alış verişimiz, hep o ihsânınızdan meydâna geldi. Sizin o güzel aracılığınızla öyle şeylere kavuşuldu ki, onları çok az kimseler görebilmişdir. Sizin bereketli vâsıtanızla öyle şeyler verildi ki, pekaz kimse onların tadını duyabilmişdir. İhsânların en kıymetlilerinden o kadar gönderdiler ki, çoklarına ihsânların en aşağılarından o kadar gelmemişdir. Ahvâlin, makâmların, zevklerin, vecdlerin, ulûm ve ma’rifetlerin, tecellîlerin ve zuhûrların hepsini yükselmek için merdiven gibi önüme serdiler. Yakınlık derecelerine ve kavuşmak konaklarına ulaşdırdılar. Anlatacak söz bulamadığım için, kurb ve vüsûl kelimelerini kullandım. Yoksa, kurb ve vüsûl kelimeleri o makâma yaklaşamaz. Söz ile, işâret ile, şühûd ile, hulûl ile, ittihâd ile, keyfiyyet ile, makâm, mertebe demekle, zemân, mekân, ihâta, sereyân, ilm, ma’rifet, cehl, hayret kelimeleri ile anlatılamaz. Fârisî iki beyt tercemesi:



Kuşumdan nasıl haber vereyim sana?

Ankâ ile birlikde yaşar dâimâ!

Ankânın adını herkes bilir ammâ

Kuşumun adını kimse bilmez aslâ.

Allahü teâlânın bu ihsânları, bu sebebler dünyâsında sizin sebebinizle nasîb oldu. Sizin sebeb olmak ni’metinizle ele geçen bu ihsânları saymak, sizin ni’metinize de şükr etmek olacağı için, kısaca yazıldı. Böylece, sizin ni’metinizin şükründen az birşey yapılmış oldu. Size ve doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” izinde gidenlere selâm olsun!



Yüklə 3,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   109   110   111   112   113   114   115   116   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin