MelâMİYİZ İman islam ne demektiR



Yüklə 389,31 Kb.
səhifə6/9
tarix04.11.2017
ölçüsü389,31 Kb.
#30632
1   2   3   4   5   6   7   8   9

        BAKARA SURESİNİN HİKMETİ


Kuranı kerimin bakara suresi ayet 67-73 : cenabı Allah size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor buyuruluyor. bakara nefsi hayvaniyedir. İki köy sınırında,bir kişi ölü bulunmuş. Bunun kimin tarafından öldürüldüğü bilinmediği için,musa a.s. a kavmi müracat ederek, senin rabbın bu ölünün kimin tarafından öldürüldüğünü bilir. Demişler.musa a.s. hakka muracaat ettiğinde; cenabı hak, bir sığır kesilerek onun etinin ölüye vurulması ile dirileceğini, ve ölünün dirilmesiylede, hangi köy ahalisi tarafından öldürüldüğünü söyliyecektir. Dedi. Buna binaen, sığırın renğinin ne olduğunu, yaşlı olup olmayacağını,ve sığırdaki bütün belirtileri sordu ve öğrendi. Cenabı hak sığırın,sarı renkte olacağını,ne çok genç ve nede çok yaşlı olmayacağını, çifte koşulmamış olacağını,alaca olmıyacağını buyurdu. İşte bu bakara diye ifade edilen kişinin nefsi hayvaniyesidir. Bir kişi mürşidi kamile gelerek, kendine nisbet ettiği fiillerini ve varlığını kesmesidir. Bu kesilmesi gerekli nefsi hayvaniye sahiplerinin,rengi Allaha sevgi ve aşkından mütevellit sarı olmalıdır. Akil baliğ olmamış çocuk kadar küçük,ve çok yaşlı duyma ve görme sıfatlarını kaybetmişte olmamalıdır. Meratibini bitirmiş kemal ehlide olmamalıdır. Çünkü onun kurban olmağa ihtiyacı yoktur. Nede hiç bir itikada sahip olmayan kişilede boğazlanmaya laik değildir.işte böylece hakikatı Muhammediye deryasında, kendi insanı asliyesine talip olan kişi, tarif edilmiş oluyor. Sonra tarif edildiği gibi yaşlı bir kadının oğluna ait bir sığır bulunuyor. Fakat yaşlı kadın ,sığırın derisini altınla doldurursanız onu size verebilirim diyor. Yoksa onu satmıyacağım diyor. Musanın kavmi bu teklifi kabul ederek,sığırı kesiyorlar. Ve sığırın derisinide altınla doldurup kadına veriyorlar. Kesilen sığırın etinden, ölü olan o kişiye vurunca ölü diriliyor. Ve dile gelerek, soldaki köy yani nefsi emmare tarafından öldürüldüğünü söylüyor. İşte yaşlı kadın kişinin tabiatı cismaniyesidir. Oğlu ise, ruhun oğlu akıldır. Kendi varlığını yok edip,hakkın varlığında dirilen ölü ise, kalbin oğlu veledi kalptir. Elbette dirildiğinde kendisinin nefis köyü tarafından öldürüldüğünü, ruh köyünün bunda hiç bir suçunun olmadığını söylemiş oluyor. Bir salıkte kamile gelerek, fiil,sıfat,ve vücut nisbiyetlerini boğazlatarak,bunları hakka verince;kendi süfli emelleri doğrultusunda kullanılan kalp, emmare nefsinden kurtulacaktır.kalbin uyanmasıyla hak ve hakikatı idrak etmiş, ve nefsin kalp üzerine istilasından mütevellit, nefis tarafından öldürüldüğünü söyliyecektir. Aslında nefis ile ruh kardeştir. Fakat nefsi hayvaniye yönü bir kişiyi,şehvet,gazap,gibi istek ve arzularla kalbi kadletmiş olurlar. Ve ruh kuvvelerinin yolu üzerine bırakırlar. İşte mürşidi kamil, bunu çok iyi bildiği için nisbiyet olan fiillerini,boğazlayınca artık kötülük yapamaz. Bir hale gelir. Dolayısıylada kalbin uyanmasıylada her şeyi idrak etmiş olur. Bu ayeti kerimelerle anlatılan kıssa bizlere, ne anlatmak istemektedir. Allaha karşı bir sevgi ve arzumuz varsa,bu dünya cirgefinin içinden kurtulup, insani aslımızı bulup huzur ve saadete kavuşmak istiyorsak,mutlaka bir mürşidi kamile gitmemiz lazimdır. Ona hayvani nefsimizi boğazlatıp, bütün Allahın yasak ettiği kötülükleri yok etmek gerekmektedir. Buda fiillerin failinin Allah olduğunu bilmekle olacaktır. Böylece kişinin kötülük yapan damarları kansız ve bıçaksız olarak kesilince,ruh yönünden gelen rabbımın nurları o kişiyi istila edecektir. Böylece kalbi,ruhun nuru ile uyanmış,ve hakkın varlığı ile varlıklandığını gördüğünde, huzur ve saadet içinde her iki alemde mutlu olacaktır. Cenabı hak bizleride bu gafletten uyandırıp mutlu kullarından eylesin.amin.
                        EYYÜB A.S. SABRI


Eyyub peygamber,yusuf a.s. dan sonra gelen bir peygamberdir. Çok zengin,gece ve gündüz ibadetinde daim bir kişiydi. Bir gün şeytan,bunun bu kadar ibadet ve taatını kıskandı. Bir gün cenabı hakka yalvararak, kulun eyyub çok zengin olduğu için,hiç bir ihtiyacı olmadığından bu kadar çok ibadet ve taat yapıyor. Ya rabbi sen bana musaade et, malını mülkünü elinden alalım gör halini dedi. Cenabı hakta,bu musadeyi verdim dedi. Eyyubun elinden bir felaketle ne kadar malı mülkü varsa hepsini aldı. Eyyub a.s. veren Allah,alan Allah dedi. Hiç kederlenmedi. İkinci defasında, çocuklarınıda bir felaketle elinden aldı. Yine veren Allah,alan Allah dedi. Çünkü eyyubun 7 kız ve 7 oğlan evladı vardı. İblis bundada muaffak olamayınca, ya rabbi, vücuduna ibdila vereyimde bak yine ibadetini yapabilecekmi dedi. Cenabı hakta , diline,aklına ve gönlüne dokunma,bunlardan gayrisinin ibdilasına müsade ettim, dedi. Eyyub bu ibtila ile hastalandı. Ve 42 derece sıtma ateşıyla yatağa düştü. Buna rağmen zikrinde ve ibadetinde eksiklik yapmıyordu. İblisin, bu üç defa Eyyuba musallatından bir sonuç alamayınca,çıldırmağa başladı. Bir gün ailesi,ekmek almak için fırına gitmişti.daha önceden iblisin, bu kadın hastalıklı eyyubun eşidir.ona saçından bir miktar kesmeden ekmek vermeyin, telkinatına binaen ekmek vermediler. Çünkü Eyyub a.s. çok hasta olduğu için,saçı uzun olan eşinin saçlarına tutunarak kalkıyordu. Eşide fırından ekmek alamayınca,aç kalma korkusu ile saçından kestirdi. Ve ekmeğide eve götürdü. İblis ise boş durmamış,Eyyubun eşi eve gelmeden haberi Eyyub a.s. getirmişti. Saçının kesilmesini gören Eyyub a.s. iyi olursam sana 100 sopa vuracağım dedi. Eyyub a.s. bu iddalara o kadar sabrediyordu ki,melekler dahi hayrette kaldılar. Bir ara cenabı haktan nida geldi. Ya Eyyub sen benim sabreden kullarımdansın. Artık ayakların yere vur dedi. Eyyub ayaklarını yere vurunca, yerden bir sıcak ve birde soğuk su çıktı. Soğuk suyu iç, sıcak su ilede yıkan denildi.oda aynen öyle yaptı. Sıhata kavuştu. Ayrıca sad suresi ayet 43.dede buyurulduğu gibi Eyyuba bütün ehlini ve beraberinde daha bir mislini bağışladık emriyle eşi ve çocuklarıda,eski iyi günlere döndüler. Eyyub a.s. ın aklın a;eşine 100 sopa vuracağım diye söylediği söz geldi. Buna binaende,cenabı hak,43 ünçü ayetin devamında nida ederek eline 100 başaklı bir demet al ve onu bir defa eşine vurki,sözünde durasın.çünkü biz seni sabırlı bulduk buyuruldu .işte sad suresi ayet 41 den 45. Ayetine kadar Eyyub a.s. dan bahseden kıssa bizlere,zahir olarak böylece anlatılmışsada,bu gün bizler bir Eyyub gibi ayni ibdilaları zahir ve batında geçirmekteyiz. Fakat kendimizden haberdar olmadığımızdan bu ayetlerin bu gün bizlere hitap ettiğini bilemiyoruz. Günümüzdeki iblislerin musallatından nasıl korunmamız gerektiğini,sabırla muaffak olma metodlarını,ehlinden öğrenmediğimiz içinde,ne dünyada nede ahirette mutluluğa geçemiyoruz. Eyyub kul anlamındadır. Bizim gibi cenabı hakka yüzünü dönmüş ,emir ve yasaklarıyla amil olmak için gayret gösteren,kullara iblis musallat olur. Onun görevi hak yolundaki kişilerin doğru yolunun üzerine oturarak, bu hak yolcularını sapıtmak,ve kendisi gibi bunlarında huzurdan kovulmalarını sağlamaktır. Bu işide cenabı haktan musade alarak yapması, dikkate şayandır. Demekki şeytan bile haktan musade almadan bir iş yapamıyor. İşte sad suresi ayet 41 : şeytan beni zorluk ve eleme uğrattı buyurması, kişinin gaflet zamanlarında vesvese ve vehim gibi,haktan uzaklık hali ile,ahlaksızlık ve gadap hallerini nefis yönüyle yaşamasıdır. Şeytan üç defa Eyyub a.s. musallat olmuştur. Birincisinde,malını mülkünü almış, yani fiillerin faili Allah iken onu engellemiş,ikinçisi, çocuklarını yani sıfatlarının mevsufunu örtmüş, ve ruh tecellilerini engelliyerek nefsine nisbet ettirmiş. Üçüncüsündede vücuduna hastalık vererek eleme uğratmıştır. Yalnız kalbi,aklı,ve dili hariç. İşte bir salikte, mürşidi kamile giderek,nefsin kendine ait gibi gösterdiği bu varlıkları,Allaha nisbet etmeği öğrendiğinde, enfusunda nefsi emmare olan, şeytanın vehim ve vesveselerinden kurtularak ,kuvveyi ruhun selametine mazhar olacaktır. Eyyubun eşi sıfatlarıdır. Ruhun nurundan mahrum olan sıfat, elbette nefsin emrinde olduğu için, mahluku mahluk görecektir. Tahsilindeki her türlü ibtila ve tecellilere sıdkıyla sabredenler, tevhid yolu olan ayağını yere vurmasıyla sıcak ve soğuk su çıkacaktır. Soğuk su bedenin, sıcak suda siyretin mutluluğu için kişiyi huzura kavuşturur. Sıcak su hakikat, soğuk su şeriattır. Bir kişi fenafillah olarak bütün şeytanın ibdilalarına sabreder,hakkın varlığı ile var olursa, şirklerinden ve vücut varlığı gibi en büyük günah hastalığından kurtulmuştur. Ve hakikat sıcaklığı ilede yıkanmış olur. Feraiz olan makamı cemden ,hakiki şeriat olan hz. Cem mertebesine iner. Şeriat elbisesini giyerse, soğuk suyuda içmiş olacaktır. İşte vahdet zevki hakikattır. Kesretteki cemalullah zevkide şeriattır. Bu tenzih ve teşbih zevkine sahip olanlar,kendilerinde ve bütün tecellilerde tevhid yaparak imtihanı kazanmıştır. Kendi diye daha evvel bildiği, malı,mülkü olan efalini,çocukları olan sıfatlarını,ve vücudu diye bildiği vücudullahı, cenabı hak ona ihsan etmiş. Ve eski zenginliğine kavuşmuştur denmiştir. Çünkü hakkın zenginliği ile zenginleştiğinden,daimi mutluluğa ermiştir. Nefsin tahakkumundan kurtulan,kul olan Eyyublar,cenabı hakkın en üstün diye vasıflandırdığı,bu insandaki bütün nimetlerin,kemalatıyla o mazhardan açığa çıkarır. Eyyubun 7 kız ve 7 de oğlan evladı vardı. Onlarda ehliyle birlikte rahmete kavuştular. Bunlar kişinin 7 sıfatı subudiyesinin, vahdet ve kesret tecellileridir. Bütün vücuttaki,şubeler ruhun emrine girdiği için refah ve mutluluğa ermiş oldular. Eyyubun ailesine 100 sapı bir araya getirerek bir defa vurmasıda; 99 esmaül hüsnanın 100 ünçü olan Allah isminden cemiyle tecelli etmesidir. Çünkü ruhun, vücut ülkesinde tasarrufu, kalbin bütün sıfatlarından onu sergilemesinden başka bir şey olamaz. Cenabı hak, insanı kamile giderek ilka edilen üç nisbiyetten kurtulan ve selamete çıkan kullarından eylesin. Bu yolda,çok sabretmek ve sadakatla teslimiyet şarttır. Gayriyet ve cehalet hastalığından kurtularak mutluluğa erenlerden eylesin. Amin.

PEYGAMBER VE VARİSLERİNDEKİ HASLETLER

Peygamber ve varislerinde 5 haslet bulunmaktadır. Bu hasletler onlar için vaciptir. Varislerlerindeki bu eksiklikler onlardaki irşad eksikliği olarak görülmektedir. Bu hasletler şunlardır.




1 - İsmet sıfatı


2 - Emanet sıfatı


3 - Fetanet sıfatı


4 - Sıdk sıfatı


5 - Tebliğ sıfatı


1 - İSMET SIFATI :

Günah işlemekten korunmuş, masum, suçsuz anlamlarına gelmektedir. Zaten onların masumiyet ve ahlak güzelliği ile yaşantısını sergilemesi bizlere örnek teşkil etmektedir.




2 - EMANET SIFATI :

Emin olunan kişi, cenabı Allahın kendine verilen emaneti koruması,ehline vermesi, ehli olmayanlara vermemesi demektir. Hz.Ömer r.a. bile halifeliğe geldiğinde; ey insanlar ben Allah ve resuluna itaat ettiğim sürece, sizde bana uyun ve itaat edin.doğru yoldan saparsam kılıçlarınızla beni doğrultun demiştir. Emanet mürşidi kamillerde hilafet sırrıdır. Onu korumaya talip olanlara vermeği, talip olmayanlardan gizlemesi gereklidir. Emaneti taşıyan kamillere, saygı ve sevgi ,onun şahsına değil ondaki emanetedir. Ondaki emanet hilafet sırrıdır.O emaneti tanımıyanlar Allahıda tanımıyor demektir. Cenabı hak inananları bu durumdan korusun. Amin.




3 - FETANET SIFATI :

Akıllı, çabuk anlama kabiliyeti olan, zeki kişiler demektir. Bir peygamber ve evliyadan, bilen ve gören cenabı hak olursa, ondan daha üstün bir anlama ve kavrama sahibi kim olabilirki. Elbette karşısındaki insan toplumları, isterse pozatif ilim sahibi prafesör olsun .bunlardaki üstün zeka ve anlama kabiliyetlerini şahıslara değil, cenabı hakka nisbet etmek, bizlerin vuslatı ve onlardan yeterli faydalanmamız için gerekli olacaktır.




4 - SIDK SIFATI :

Doğru sözlü,yalan sadır olmayan,sadakatta en üstün olan demektir. Onun için islamiyette,teslimiyet ve sadık olma hali, en yüce makamdır. Saliklerinde bu yola gönül verişleri,onların teslimiyet ve sadakatlarıyle bilinmektedir. Teslimiyet ve sadakatları nisbetinde vuslat almaktadırlar.




5 - TEBLİĞ SIFATI :

Allahtan aldığı emirleri, olduğu gibi insanlara aynen bildirmesidir. Kişi ve toplumlara göre ayırım yapmadan her insana ayni mesafede yaklaşmakla bildirmektir. İşte günümüzde,peygamber olmadığına göre,peygamberlerin varisleri olan, mürşidi kamillerde ayni vasıfları aramamız ve görmemiz gereklidir. Bu 5 hasletten bazıları eksikse, onun bu yolda görevli olmadığını hüküm verebiliriz. Yoksa kelam yönünden çok şeyler bilmesine rağmen,bu vacip olan ismet emanet,fetanet,sıdk ve tebliğ sıfatlarına haiz olmıyan,ben mürşidim diyenlere itibar edilmemelidir. Edilirse ne olur. Elbette sıratı müstakim yolundan ayrıldığımız için, dalaletten kurtulamayız. Hep yanlış bilgiler elde ederiz. Helbuki, bizim gayemiz dalaletten kurtulup, hidayete nail olmaktı. Buda, Allah tarafından bu hasletlere sahip olanlara, lütfedilen bir nimettir. Henüz kendisini dalaletten ve ahlaksızlıktan kurtaramayan kişiler,nasıl başkalarını hidayete ulaştırabilir. Cenabı hak cümlemizi hidayet yolu davetine icabet edenlerden eylesin. Amin.


       MUSA A.S. VE ASA MUCİZESİ


Cenabı Allah bir gün Musa a.s. hitaben ,taha suresi ayet 17 ya Musa sağ elindeki nedir. Diye sordu.Musa a.s. da ona dayanırım, davarlarıma yaprak silkerim, ve sürümü onunla yönlendirmek gibi bir çok ihtiyaçlarımı gördüğüm asamdır dedi. Allah buyurduki; onu yere bırak ve Musa asayı yere bırakınca bir ejderha olmuş gördü. Ve korkmağa başladı. Ya Musa korkma, biz onu evvelki haline getireceğiz. Diyerek, Musa a.s. asayı yerden alınca asa eski haline geldi. İkinci bir mucize olarakta , taha suresi ayet 22.Elini koynuna sok ve çıkar. Kusursuz olarak bembeyaz olsun buyuruldu. Oda elini koynuna soktu. Ve çıkardığında, eli bembeyaz olmuştu. İşte bu iki mücize ile firavuna git. Çünkü o çok azıttı. Ona yumuşaklıkla yaklaş, hak ve hakikata davet et. Denildi. İşte ister kendimizde kalp Musasının hakikat şeriat asasıyla, davarları olan sıfatlarına, ruh yönünden gelen ruhani tecelli yaprakları olsun, isterse ruhani tecelliler doğrultusunda yönlenmesi olsun,hak ve hakikat yolunda ona dayanmak suretiyle onu kullanıyorum demesidir. Afakta ise, mürşidi kamilin saliklerini irşad edebilmesi için taklidi şeriat değil, hakikattan sonra gelen şeriatı saniye ile irşad etmesi demektir. Onun için Musanın asası, mutmain olmuş Musa a.s. ın nefsi olmuş oluyor. Yere bırakması ise: akıl nimeti ile onu yönlendirirse insanlarda kabulleniş olmaz. Onun için kendi kontrolundan çıkması için bırak asanı yere buyuruldu. Yani kesbi ilimini bırak ki Allahın vehbi ilmi zuhur etsin, demektir. Bir kişi aradan çekilirse kalır yaradan .Allahın güç ve kudreti sonsuzdur.işte o zaman kişilerin akıl nimetiyle düzdüğü ilim cümlelerinin yanında, cenabı hakkın tecellileri ejderha oluverir. Ayrıca ikinci bir mucize olarakta; elini koynuna sok çıkar buyuruldu. Bir salikte, nisbiyetlerinden kurtulup, hakkın varlığı ile var olduğunda, her ne fiil işlerse işlesin, ondan işleyen hak olduğu için, lekesiz ve bembeyaz olacaktır. İşte bir salikte, Musa olarak kendine nisbet ettiği süfliyetteki nefsini, mutmain olan nefse tebdil ederek ona göre hareket eder,ve yine hakkın varlığı ile var olursa,.bunu yaşantısına intikal ettirdiğinde bütün fiil ve işleri bembeyaz olacaktır. dolayısıylada selamete çıkmış olarak nefis firavununun karşısına bu iki mucize ile çıktığında galip gelecektir. Musa a.s. firavuna gidince :senin Rabbil alemin dediğin nedir. diye sorduğunda;şuara suresi ayet 24 : Rabbil alemin yerlerin ve göklerin, ve ikisi arasındakilerin rabbıdır Dedi. Firavun çok zeki olduğu için, Musa a.s. ın nübüvvet yönüyle verdiği bu cevabı hafife alarak, ben hakikatını soruyorum, o ise nereden cevap veriyor dedi. Halbuki,hakikat yönünün kelamla ifade edilemiyeceğini bilmiyordu. Hiç bir zaman,zatın sıfatla izahı mümkün değildir. O bir zevki ilahidir.ayrıca Rabbil alemin doğunun ve batının ve aralarındaki mevcudun da rabbıdır diyerek sözünü bitirdi. Firavun, Musa a.s. ı sihirbazlıkla suçlayarak tain edilen bir yerde karşılaşılmasını istedi.Firavun 300 sihirbazla meydana geldiler. Ve Musa a.s. ın sihirini kim malup ederse, ona büyük mükafatlar vereceğini söyledi. Sihirbazlar garanti bizim galip gelmemiz görülecektir. Diye firavuna cesaret verdiler. Sihirbazlar evvela Musa a.s. a senmi marifetin göstereceksin yoksa bizmi gösterelim dediler. Musa a.s. da siz buyurun dedi. Her bir ellerindeki, ipleri yere bırakınca,tabiatta ne kadar yılan çeşidi varsa,( çıngıraklı yılan, kobro yılanı ) gibi hepsi ortalığı istila ettiler. Musa a.s. da asasını yere bırakınca,asa ejderha olup bütün sihirbazların yılanlarını yedi. Yani Musa a.s. gibi ilmi ledün diye bilinen hakikat şeriatını ortaya koyunca, bütün alimim diyen diyer kesbi ilim sahiplerine galip gelir. Yunus emrem bir ilahisindede :bir sinek, kartalı aldı vurdu yere bende gördüm tozunu demekle bunu izah etmişlerdir. Sihirbazlar, yani nefsi emmare firavunlarının alimleri,bu ilhamla tecelli eden cenabı hakkın vehbi ilmi karşısında insan güçü olamaz. Bu alemlerin rabbınındır diye, sihirbazlar, Harun ve Musanın rabbına inandık dediler. Tabii ki, firavun bu yenilgi karşısında hitdetlendi. Ve sihirbazlara; sizin kol ve bacaklarınızı çaprazlama kestireceğim dedi. Yani kişinin, efal ve sıfatlarını Allaha nisbet etmenizi men edeceğim. Demektir. İşte bu zevkten sizleri engelleyeceğim dedi. Onlarda, bizler inandık,sen istediğini yapabilirsin dediler. İşte bir salikte, nefsi emmare olan firavunun bu engellemesi, daima olup durmaktadır. Kişi tam inanır, ve teslim olursa,sihirbazların kurtulduğu gibi, zarar görmez ve kutulmuş olurlar. Firavun Musa taraftarlarını yok etmek için, ordularını toplamağa gittiğinde, Musa a.s. da taraftarlarıyla orayı terk ederek, deryaya doğru yol aldı. Cenabı hak, ya Musa asanı suya vur. Sana deryanın ortasından bir asfalt yol açılaçaktır. Dedi. Musa da vurunca 12 yol açıldı. Deryanın ortasına geldiklerinde, firavunda, ordularıyla birlikte deryanın kenarına gelmişlerdi. Musa ile birlikte olan kavim, firavunun ordularıyla birlikte arkalarından geldiklerini görünce,bizi yakalayacaklar diye çok korktular. Musa a.s. ise onlara, korkmayın cenabı hak bizimle beraberdir dedi. Firavunun orduları deryanın ortasına gelince, suyun kapanmasıyla, hepsi orada helak oldular. Musa ve taraftarlarıda, selamete çıktılar. İşte bizlerde, Musa a.s. gibi bir mürşidi kamile tabi olur, onun tevhid okulunda meratibi ilahiyeyi tahsil edebilirsek,asa ve elimizi koynumuza soktuğumuzda benbeyaz olma mucizesine sahip olmamiz zuhur edecektir. İster enfusumuzda, nefsi emmare firavununa galip gelmek,isterse afakımızdaki nice firavunlara galip gelmiş oluruz. Çünkü ebedi mutluluk, dünya ve ahiretteki saadet ve selamet bununla mümkündür. Mevlam cümlemize bu yolu nasip etsin. Amin.

PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMEDİ TANIYALIM


Peygamber efendimiz, miladı 571 senesinde rabiyel evvel ayının 12.ci günü, yani nisannın 20 sine tekabül eden günde dünyaya teşrif etmişlerdir. Dünyaya gelmeleriyle çok olaylar olmuştur. Bizlerde vücut ülkemizde Muhammediliğimizi zevk etmek ve yaşamak istiyorsak, onu çok iyi tanımamız lazımdır. Cenabı Allah bu alemde zattır. Onu bilmemiz zat yönüyle mümkün olmadığı gibi, Resulullah efendimiz de Allahın zatını düşünmeyiniz diye yasaklamıştır. Fakat sıfatlar yönüyle Muhammeddir. Alemde ve ademde, tavsilatı Muhammediyeden tecelli eden cenabı haktır. Alemde nasıl,ruhu cematı, ruhu nebatı, ruhu hayvani eksik tecelliler olup,suret yönüyle insan mazharı tam olsada,siyret yönüyle ruhu insan tam olmazsa yinede eksiktir. Onun için insanı kamilde eksiklerimizi öğrenip suret ve siyreti yönüyle mazharı tam olmamız gerekmektedir. Bazı kişiler, siyret yönüyle Muhammed a.s. mı tanımadıkları için 14 asır evvelki Resulullahın suret yaşam şeklini taklit ederek, yemeği kaşık ve çatalla değilde, parmaklarıyla yediği için, sünnete uyduğunu söylemekte., Resulullah efendimiz çölde yalın ayak yürüdüğü için sıcakta, yalın ayak yürümek sünnet olduğunu söylemekte,ve buna benzer 14 asır evvelki şekil olarak yapılan her türlü zahmet ve ibdidayi halleri sünnet kabul etmektedirler. Bu ve bunun gibi halleri günümüze taşımak sünnet olamaz.bu zihniyet yobazlıktan başkada hiç bir şey değildir. 14 asır evvel yaşam biçimini günümüze taşıyarak sünnete riayet ediyorum diye,14 asır evvelki yaşam biçimine özenmek, cenabı Allahın her an ayrı bir şanda ve her an ayrı tecellileriyle yenilenmekte olduğuna ters düşmektedir. O günün koşullarında,imkan ve ortam o şekilde yaşamı gerektiriyordu. Bu gün ise, bu günkü nimetlerden faydalanma şeklindeki yaşamı gerektiriyor. Bu gün peygamberimiz zuhur etmiş olsa idi, yalın ayak veya yaya olarak gideceği yere, en lüks vasıta ile giderdi. Bir takım elbise ile yetinmez, temiz ve en iyi elbiselerini giyerek inananlara örnek olurdu. Cenabı hakkın helal kıldığı en iyi nimetlerden istifade eder,ve etmemiz içinde tavsiyede bulunurdu. Günümüzde kuranın çok yönlü bir sutun olduğunu, her asırda bir yüzünün bizlere hitap ettiğini,21 inci asırada, yeni bir yüzünün hitap edeceğini anlayan peygamberin varisleri vardır. Onlar toplumun örnek velileridirler. Yoksa her köşede mürşidim diyen çok durur, binde birinin irfanı yok durur. Denen 14 asır evvelki kuranın yaşam yüzünü günümüze taşıyan zihniyet, bu ayetlerden haberdar olmadığı için, mürşidi kamil olamaz. Resulullah efendimiz, cenabı Allahın her an ayrı bir şanda ve her an,ayrı,ayrı tecellilerini zuhura getiren kemalet sıfatıdır. Habibim sen olmasaydın, sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım hadisi kudsi. Buyurulmazdı. Onu iyi tanımak, ve 6666 ayeti kerimeyi günümüze uygulamakla mümkündür.yoksa 14 asır evvelki bir yaşam biçimini tercih etmek gülünç olmaktadır. Dedem giller o zaman için sabanla çift sürüyorlardı, şimdi bu kadar teknolijinin bulunduğu yerde bendemi sabanla çift süreyim . sürersem gericilik ve yobazlık olmazmı. Günümüzdeki moderin aletlerle bu işleri yapmamiz gerekir. Onun için Resulullah efendimizin itikatı zanda ve hayalde bir Allah mıydı. Amel ve mamelesi nasıldı. Ahlak güzelliği ve yaşam biçimi ne idi. Günümüzde yaşamış olsa idi ,yine ayni şekilde o zamanın surette gösterdiği yaşam şeklimi olurdu. Tabiiki hayır. Resulullah efendimiz, cenabı hakkın her an ayrı ayrı tecellilerini ,tavsilatı Muhammediyesinden bizlere hitab edip durmaktadır. Anlayanlar anladılar. Anlamayanlar taklitle uğraşıp durmaktadırlar. Suretten siyrete geçmiyenler, gönüllerinde, hakikatı Muhammedi yaşamaları mümkün değildir. Günümüzdeki Muhammedileri tanımak değil, 14 asır evvelki Muhammedin suretini tanımak için çapa gösterenler ne yazıkki onu hiç bir zaman tanıyamıyacaklardır. Cenabı hak hakikatı Muhammediyeyi tanıyan ve yaşamına uyan kullarından etsin amin.

MÜRŞİDİ KAMİLLER MANEVİ DOKTORLARDIR

İsmail hakkı bursevi 10 ciltlik kuranı kerim tefsirinde;Rahim esmasının manasını verirken, Rahim kulların her isteğini verendir. Kullar bu isteklerini istemezlerse, Allah onlara buğuz eder. Buyurmuşlardır. Peki bu isteğimizi, zandaki bir Allahtanmı isteyeceğiz. Yoksa toplumlar içinden cenabı hakkın, bizzat seçtiği ve mürşidi kamil olarak isim verdiği mazharlar vasıtasıyla, cenabı haktanmı isteyeceğiz. Elbette onların kendi varlıkları kalmayıp insanı kamil resminden dualara icabet eden, her isteyenin isteğini kabul edendir. Salikler mürşidi kamillerinden kendileri için gerekli her şeyi istemelidirler.kamillerde, hastalığınıza Allah şifa versin. Allah işinizi kısa zamanda ihsan etsin. Allah manevi vuslatınızı kısa zamanda göstersin Allah zihin açıklığı versin gibi dualar yaparlar. Cenabı Allahta bu yapılan duaları kabul eder. Zira o kamil resminden duayı kabul eden cenabı haktır. Bu alemde mürşidi kamilleri vasıta kılarak her türlü hastaların şifasını veren, dertlere deva olan cenabı haktır. Onlar manevi doktordurlar. Doktorlukta iki türlüdür.



1 - Zahir doktorlar:

Zahir bedenle ilgili dertlere deva vasıtasıdırlar.



2 - Manevi doktorlar:

Manevi hastalıkların şifası için vasıtadırlar. Mürşidi kamiller, insanların yalnız ilim ve irfaniyetlerini geliştirmezler. Edepte eksiklik, ahlakta eksiklik, itikattaki bozukluk, ameldeki eksiklikler, bütün mahlükatla olan mamele halleri gibi, bir çok yönlerin kemalatı için görevleri vardır. İnsanlar bu saydığımız ilimde, edepte, ahlakta, itikatta, amelde, mamele ve yaşamdaki eksiklikleri olmamiş olsa idi, ne için bizler mürşidi kamile gidelim. Onların Allah tarafından görevleri, insanların bu manevi hastalıklarını tedavi etmektir. Tedavi eden doktorun hastasını tedavi ettiği nisbette yüceliği bilinir. Onun için rahim esmasının gereği olarak, insanı kamillerden her şeyi istemek, cenabı haktan istemek olacağından, istemeliyiz.yalnız yatırlardan, ve ölü olan kabirlerden değil. Çünkü,cenabı hak her yerde tam, ölü kabirlerde yalnız cemadatı ruhu ile olup na tamamdır.doğru yerden ve görevli olan bu mazharlardan isteyimizi cenabı haktan istersek, bizler için hayırlı olan her şeyi cenabı hak inşaallah bizlere ihsan edecektir. İstemediğimiz taktirde de, kamillerin mazharından istekleri kabul edenin cenabı hak olduğunu bilememe cehaletinden de bizlere buğuz edecektir. Zaten o mübarekleri bizlere,bir lütfü ilahi olarak onlardan istesinler diye cenabı hak görevlendirmiştir. Muhammede tabi olmak,Allah tabi olmaktır. Muhammedi tanımamak Allahı tanımamaktır. Muhammede buğuz etmek Allaha buğuz etmektir. Halimizi Allaha şikayet etmek, şikayet değildir. Her türlü müşküllerimizi insanı kamil mazharından cenabı hakka arz edelim. Onların hayır ve dualarını almağa bakalım. Onların sözü hakkın sözü olduğunu unutmayalım.



Yüklə 389,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin