MelâMİYİZ İman islam ne demektiR



Yüklə 389,31 Kb.
səhifə5/9
tarix04.11.2017
ölçüsü389,31 Kb.
#30632
1   2   3   4   5   6   7   8   9

                        NEVRUZ

Nevruz yeni gün demektir. Yani ,ilk baharın başlaması nedeniyle,baharın ilk günü anlamına gelen nevruz denilmektedir. Cenabı Allahın mevsimlerdeki sırlarından biride nevruz dur.çünkü kışın son günlerinde, evvela birinci cemre havaya düşer. 7 gün içinde havalar biraz ısınır. 7 gün sonra 2 inçi cemre suya düşer. Buda 7 gün devam eder. Ve ağaçlara su yörür. 3.ünçü cemre de 7 gün sonra toprağa düşer ve toprakta don ve buzlar erir. 21 gün sonra havalar kış soğuklarından sıyrılmıştır. 7 gün sonra yani,birinci cemreden itibaren 28 gün sonra nevruz başlamış olur. Nevruz girince gece ile gündüzde musavi olur. Artık ilk bahar 21 marta tekabül eden bu günde başlamıştır. İranlılar bu günü yılbaşı kabul etmişlerdir. Azarbeycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan gibi bazı bize göre doğu ülkeleri, ilk baharın gelmesi ile çesitli şenlikler yaparlar. İşte tevhid ehlide bayram yapar. Onlar bayramı yalnız zahirde tek taraflı değil,batın yönü olan ,birinci cemreyi fiillerin failini 7 sıfatı subudiyesi ile bilir, ikinçi cemreyi, sıfatların mevsufunu 7 sıfatı ile bilir. üçünçü cemreyi, vücudun vücudullah olduğunu 7 sıfatı ile bilip ısıttığında o vücudun soğukluğu,yani haktan ayrılığı kalmıyacaktır. Sonundada bunların hepsini yine 7 sıfatıyla kendi vücut ülkesinde sıcaklığını zevk ederek, dostu ile ilk bahar bayramını yapma imkanını sağlıyacaktır. Burada zahir ve batın musavi dir. İlk bahar geldiği için ruhun bütün sıfatlardan tecellisi zuhur edecektir.



                      KABİR ZİYARETİ


Kabir ziyaretini Resulullah efendimiz bir müddet ashabına yasak etmiş, bir zaman geçtikten sonra, tekrar insanların ibret almaları için serbest etmiştir. Bu ne demektir. İnsan öldüğü zaman ,insanatı ruhu,hayvanatı ruhu, nebadatı ruhu o cesetten alınmaktadır. O cesette yalnız tek cemadatı ruh kalmıştır. Ölen o kişinin cesedinden ruh tecellisini çeken cenabı hak tekrar o cesede tecelli etmesi veya o cesedin her hangi bir mameleye tabi olması düşünülemez. Cenabı hak o cesede tekrar tecelli etmek istese idi, o cesetten tecellisini kesmezdi.Onun için o ceset dünyada iken o ruha giydirilmiş bir elbise idi. Elbise eskidi, onu toprağa gömdük geldik. onun hiç bir hükmüde kalmadı. Yalnız yaşayan kişiler kabirlere giderler,oradakileri ziyaret ederlerse hiçmi fayda görmezler. Evet fayda görürler. Yalnız toprak altındakilerden değil, kendi vücut varlığının manevi şualarından ve dalgalarından istifade ederler. Çünkü insan alemi kübradır. 18 bin alem insan çekirdeğinin içinde bi tamam mevcuttur. Ziyaret ettiği kişinin esması ve gözüde kabirlerin taşlarından etkilenerek kendi alemindeki o ruhların frakanslarını birleştirerek hem zahirde, bir gün bende buraya geleceğim diye ölümü hatırlamiş olacaktır. Hemde kendi vücut ülkesinde o kabirlerdeki kişilerin esma ve ziyaret nedeninin hisleri gönül tellerini dillendirecek,kişilerin gönüllerindeki o kişiler için pencere ve kapılarıda açmiş olacaktır. kişilerin hallerine göre,ağlamak, manevi gönül konuşması sağlamak, ziyaretcinin tüylerinin diken diken olması ve etkilenmesi gibi bazı zevki hallerin zuhuruda olacaktır. Yalnız bunlar toprak altındaki cesetin dalgaları değildir. Bu halleri kendi vücut kabrinde mevcut olan o veli veya kişilerin ruhaniyetinin tecellileridir. Tabiiki buda evliya veya kişilere sevgi ve inanç miktarınca olacaktır. Yoksa arifler, ceseden aralarından ayrılan büyüklerini kabirlerde değil, ariflerin gönlünde ararlar. Kabirler Ramazan bayramında,üçünçü bayram günü ve kurban bayramındada arefe günü yapılması daha ecir getirir denilmektedir. Neden. Çünkü arefa hakka arifiyeti remzeder. Yani vahdet deryasına ayak basanlar,bütün sıfatları ziyaret ederek onlara çok büyük mükafatlar sağladığını bilirler. Aynen bu vücut ülkesindede ruhullah olabilen kişiler,bütün sıfatlardan o ruhun ayniyet tecellilerini gösterdiği gibidir. Nesimi h.z.leride kah çıkarım gök yüzüne seyrederim alemi ,kah inerim yer yüzüne seyreder alem beni buyurmuşlardır. Gök yüzünden alemleri seyretmesi demek: bütün sıfatlardan samadaniyeti ile tecelli eden cenabı haktır. İşte canlı ve yaşayan bir kişi de arefeye ayak basmışsa ayrı ayrı sıfatlar durumunda olan duaya muhtaç canlı kabirlere, üç ihlas ve bir fatiha okurlarsa, onlarda elbette bundan sonsuz fayda görürler. İster zahir yönü ile olsun, isterse batın yönü ile olsun :birinci ihlas efalini okuması, ikinci ihlas sıfatlarını okuması,üçünçü ihlas vücudunun vücudullah olduğunu okumasıdır. Fatiha ise: 7 ayetten ibaret olan kişinin kendisinin hakkın o mazhardan zuhuratından ibaret olduğunu okuması,tarif edilemiyecek kadar canlı vücut kabirlerindekilere fayda sağlıyacaktır. Ramazanın üçünçü bayram günüde, ayni manaya gelmektedir. Ramazan bayramı üç gün olup: birinci bayram efali ilahiyeyi,ikinci bayram sıfatı ilahiyeyi, üçüncü bayram günüde zatı ilahiyeyi remzetme günleri olduğu için, bu üç nisbiyetten kurtulan dostla buluşur ve sevişir. Buda vahdaniyete kavuşanlar bu bayramı yaparlar. Pir h.z.leri,bizim vuslatımız ikidir. 1- edna süluk 2- ala süluk tur. Buyurmuşlardır. İşte ayrı olan kulun nisbiyetlerinden kurtularak vahdaniyet deryasında ruhullah olmasıdır. Ala süluk ise, Ruhullah olan cenabı hakkın vahdaniyetinin sıfatları olan kullardan zuhuratıdır. Onun için diri olan kamiller,ölü durumunda olan salike daima üç ihlas ve bir fatiha okuyup durmaktadırlar. Onlarda kendi vücut kabristanlığını her zaman ziyaret tecellileri ile sonsuz mutluluğa ermektedir. Zahirde bedensel olarak salikler insanı kamilleri ziyarete giderler, insanı kamillerde her bir salikten kemalat tecellileriyle her an zuhur etmektedir. Allah cümlemize beden kabristanlığındaki insanı kamilleri ziyaret etmek nasip ve müessir eylesin amin.

                MUSA VE HIZIR KISSASI




Kuranı kerimin kehf suresi 60-83 ci ayeti kerimeye kadar kıssa olarak anlatılan musa ile hızır vakası bizlere sayılamıyacak kadar ders vermektedir. Bizim gibi musaların, her zaman hazır ve bütün müşküllerimize deva olabilecek hızırlara yani mürşidi kamillere ihtiyacımız vardır. Onlar şeriat ve hakikat deryalarının birleştiği mecmual bahreyn mertebesinin sahibleridir.orda bulunurlar. Ayetlerin zahiri aynen anlatıldığı gibidir.zahir olarakta ibret almamiz lazımdır. Fakat,kıssada geçen her türlü vaka ve olayın batınını bilmezsek remzettiği mana ve şifreleri anlamadığımızdan, laikiyle istifade ettiğimizi söyleyemeyiz. bir gün musanın kavmi, musa a.s. a senden üstün alim bir kimse varmıdır dediler. Musa a.s. yoktur dedi. Çünkü afakta peygamberlerden üstün alim kimse olmaz. Enfusta kişinin nefsi emmaresi benlik ve çok bilmişlikten mütevellit, oda yoktur diyecektir. Cenabı hak musa a.s. a iki denizin birleştiği yerde bir kulum var, onunla görüş dedi. Musa a.s. onu ben nasıl bulabilirim diye sordu. Cenabı hakta, sepete yiyecek, olarak, koyacakları, balığın. Bulduracağını, söyledi. Arkadaşı yuşa ile yola çıkan musa,yollukları olan balığı alarak yürüdüler. Yani balık aşkıydı. Arkadaşı yuşa ise nefsi idi. İki deryanın birleştiği yerde mola verdiler. Ve musa uykuya daldı. Musa uykuya dalınca sepetin içindeki balık bir yol bularak denize gitti. Çünkü balığın denize gittiği vakit, kalp musası uykuda ve nefis yuşasıda uyanık olur. İnsanda vehim şeytanı,nefis yuşasının, kalp musasına balığı hatırlatmasını unutturdu. Tekrar yollarına devam ettiler. Bir zaman sonra musa a.s. yuşa balığı getir yiyelim dedi. Oda senin uyuduğun o iki denizin birleştiği yerde,o denize bir yol buldu gitti dedi. Musa ,işte gitmemiz gerekli yer orasıdır diyerek geri döndüler. Ve oraya geldiklerinde, bir piri fani gördüler. Selam vererek,yanına yaklaşıp arkadaş olmak istediğini,söyledi, oda otur bakalım,evvela bir yemek yiyelim,sonra bu mevzuyu konuşuruz dedi. Yemekte hızırın önünde pişmiş bildırcın eti ve kudret helvası vardı. Musanın önündede,çiğ bir tavuk vardı. Musa bunun hikmetini sordu.oda;senin gibi bu yiyeceğinde çiğ,onun için seninle arkadaşlık yaptığımda sen benim sözlerime itiraz edersin dedi. Musa da itiraz etmiyeceğini ve çok şeyleride sizden öğrenirim inşaallah dedi. İşte, hızır olan mürşidi kamillere, hak ve hakikatı öğrenmek için gelen salikler,hiç itiraz etmeden vuslatlarını tahsil etmelidirler. İtiraz ederlerse, oracıkta kalırlar. Bir adım dahi ilerleyemezler. Hızırla bırlıkte musa , oradan kalkıp vapur iskilesine geldiler. Ve bir gemiye bindiler. O beldede hızırı herkez tanıdığı için,onlardan gemiye binme ücreti bile almadılar. Gemi denizde biraz açılınca,hızır gemıyı deldi.musa hemen itiraz ederek,ücretsiz bindikleri gemiyi neden deldiğini sordu. Hızırda;kendisine itiraz etmemek için söz verdiğini,böyle benim işlerime karışırsan ayrılacağını söyledi. Sonunda karaya çıktılar. Orada bir çocuk topluluğunun oyun oynadıklarını gördüler. Hızır o çocuklardan birisinin başını koparıvardi. Bunu gören musa,tekrar itiraz ederek günahsız bu çocuğu ne için öldürdün dedi. Hızırda çocuğun kürek kemiğini çıkararak musaya,sen kürek ilminden anlarsın diyerek verdi. Musa baktıki;çocuğun anne ve babası çok temiz insanlar,fakat çocuğun ileride bir fesatcı olacağını gördü. Ve anladı. Musaya hızır,bir daha itiraz edersen yollarımız ayrılacaktır.dedi. tekrar yollarına devam ederek bir şehre geldiler. Orada bunlara hiç bir kimse yiyecek vermedi. Fakat orada yıkılmakta olan bir duvarı hızır düzeltti. Buna binaen musa, bu işimizin karşılığında üçret alır ve yiyeceğimizide temin ederiz dedi.hızırda işte bizim arkadaşlığımız buraya kadardır. Ben onu ücret karşılığı değil,fisebilillah olarak yaptım.dedi.hem ben bu üç olayı cenabı hakkın emirleriyle yaptım. Kendiliğimden yapmış değilim dedi. Musa da madem cenabı hakkın emriyle yaptınız,bana bunun hikmetlerini söylerseniz memnun olurum dedi. Hızır, gemiye bindikten sonra,gemiyi delmemdeki hikmet; o gemi 10 yetimin malı idi. Yakında seferberlik ilan edilecek, ülkenin zalim patışahı bu gemi delik diye emrine almak istemiyecek. Ve yetimlerde,geminin ticaretinde çalışarak madur olmalarını önlemek için yaptım dedi. İşte mürşidi kamillerde, kendilerine tabi olan saliklerin 5 zahir 5 batın duygularını hak ve hakikat yolunda irfaniyetlerini sağlaya bilmek için saliklerin varlık gemilerinin delinmesini sağlarlar. Çünkü zalim hükümdar olan nefsi emmare,bu duyguların malı olan o varlığa sahip çıkmasın. Bir saliktede,kamilinin verdiği zikirden sonra tevhidi efali aldığında,bütün fiillerin failinin Allah olduğunu anlayınca,varlık gemisine su girdiğini görecektir. Yani,o ilim nuru olan suyun,varlık gemisine efal deliğinden gemiyi istila ettiğini anlayacaktır. Tabiiki musalarda o güne kadar kendine nisbet ettiği bütün fiillerin faili Allahtır denınce itiraz edecektir. Çünkü hemen kabullenmek çok zordur. Çocuğun başının koparılmasıda; anne ve babası çok temiz insanlar olduğu halde, çocuk büyüyünce,fesatcı olacağı için cenabı hakkın ilhamı ile başını kopardım. Yani;o güne kadar nefsi emmaresinin doğrultusunda giden sıfatlarla,zahir olup kin, gadap ve şehvet gibi vesaire sıfatların öldürülmesidir. İnsanlarda baş, sıfatların tecelli mahalli olması nedeniyle başı koparıldı. Denmiştir. Anne ve babanın temiz kişiler olması da, ruh ve onun tecelli sıfatlar olan nefis, aslında rabbımın emirlerindendir. Ne zaman emmare nefse uydu, o zaman fesat çıkarır. Duvarın yıkılıp tekrar yapılmasına gelince: o duvarın altında iki yetimin hazineleri vardı. O yetimler henüz küçük oldukları için, akıl bali olmadan duvar yıkılıp o hazineleri, başkaları almasın diye duvarı yeniledim. Çünkü o zamana kadar çocuklar büyüyecek, hazineler duvarın altında olduğu için hiç kimsenin haberi olmayacaktır. Diye yaptım dedi duvardan murat senin diye bildiğin vücudundur. Bazı zevat duvarın altında ki biri la ilahe illallah dır. Biride Muhammeden resullullah dır. Demişler bazılarıda biri öz, biride söz hazine küpleri demişlerdir. Bazılarıda o duvarın altın daki hazineden kasıt biri celal biride cemaldir demişlerdir. İşte sendeki bu hazinedede biri ten, biri candan ibarettir. Hızır gibi kamillerden aldığın telkinatla, kişinin variyetini, efal burgusuyla delmeli ve harab etmeli, sıfatlarından zuhur eden nefsin, kişiye nisbiyet isteklerinin başını koparmalı, ve vücudun vücudullah olduğu idrakı ile mülkünde ondan başkasını bırakmıyarak, daima zatından sıfatlarına tecelli ile, sıfatlardaki fiilleri müşahade etmemiz gereklidir. Peygamber efendimiz, Musa a.s hızıra biraz daha sabretmiş olsa idi, daha çok şeyler öğrenecek idi demiştir. Dikkat edilirse, her seferinde musa itiraz etmiş, ve sonunda da özür diliyerek kendini levm ( kınama) etmiştir. Buda bir salikin her hakkın doğru tecellilerine itiraz etmesi doğarsada, kuran-ı kerm terazisiyle tartınca hemen levm etmesi ,yani hata yaptığını kabul edip tövbe etmesi gereklidir. işte kişinin vuslatını bu levm etmeler yükseltecektir. Onun için bu kıssa bir salik ile, bir mürşidi kamilin arasındaki olaydan ibadettir.yukarıdaki kıssada;gemiden murat kişinin variyetidir. Variyet gemisini delmeli,harab etmeli,yani variyeti bırakmalıdır.ikincisi Öldürülen erkek çocoğundan murad ise insanın kendine nisbet ettiği nefsidir.üçüncü,eski duvarın yıkılmasıda,insanın kendi vücududur. Eskiden vücud senindir zannederdin,sonra onu düzeltip hakkın olduğunu anlamiş oldun. Ruh makamı ,cem makamıdır. Bir kimse kamilden yaptığı tahsille,kesreti tabiyyeden kurtulur. Çünkü efal,sıfat,ve vücudun hakkın olduğuna vakıf olunca,kesreti tabiyye kalmaz. Vahdaniyet deryası olan ruh makamı yani makamı ceme vuslat bulmuş olur. Cenabı Allah cümle ihvanata bu kıssayı layikiyle idrak etmek nasip etsin. amin.

              ZEKERİYYA A.S. KISSASI

Zekeriya a.s. ali imran ailesinden meryem valdemizin dayısıdır. İsa a.s. ın annesi,meryem valdemizin terbiye ve irşadını üzerine almıştır. Meryem valdemizi kızlığında, onu kapısı yüksek bir kalede irşadını yaparken,yaz yiyeceklerini kışın, kış yiyeceklerinide yazın meryemin yanında görünce sordu. Bu yiyecekleri sana kim veriyor. Dedi. Oda bana bunları rabbım ihsan ediyor dedi. İşte bir kamilden irşat olan salikte,nisbiyetleri olan efalini,sıfatlarını,ve zatını ifna ederek varlığının hakkın varlığı olduğunun idrakında olunca; cenabı hak ona vahdette kesreti,kesrettede vahdet tecellilerini lütfedecektir. İşte bu tecelliler,ruhun yiyecekleridir. Zekeriya a.s. ali imran suresi ayet 38: ey rabbım ,bana senin katından pak ve mübarek bir çocuk ihsan et diye dua etti. Cenabı hakta ,ali imran suresi 39: Allah sana Yahya adında bir bir çocuk ihsan etti.o kavminin efendisi olacaktır Dedi. Bunun üzerine,Zekeriya a.s. ya rabbım, ben 99 yaşındayım. Eşimde 98 yaşında, saçlarım ağardı.belim büküldü,.ailemde kısır iken nasıl bu yaştan sonra oğlan çocuğum olacaktır.dedi. cenabı hakta, ali imran suresi ayet 40-41 : Allah ne dilerse onu yapar,onun için zorluk yoktur buyuruldu. Zekeriya a.s. bunun nişanı nedir bunu bana bildir dedi. Cenabı hakta;üç gün kimseye söz söylememendir. Bununla beraber rabbını çok an ve akşam sabah tesbih et buyuruldu. İşte bir salikte ruhunu imam sıfatlarını cemaat yaparak rabbının mihrabında,gönül semasına ellerini açarak, ya rabbi, bu vücut ülkemde daima senin tecellilerini devam ettirecek bir veledi kalp olan,evlat ihsan eyle,diye dua eder. Cenabı hakta,ona şah damarından yakın olduğu için duasını anında duyar, ve Yahya isminde hiç bir kişiye verilmeyen oğlan olduğunu söyler. Henüz kendi varlığını hakkın varlığında yok etmediği için 99 esma tecellilerinin idrakıda zuhur etmemişti. Salikin varlığının son demi ihtiyarlıktır.kendisi henüz vahdaniyete ayak basmamişken eşide, yani sıfatlarıda henüz hakkın tecellilerini zuhur ettiremez. Onun için nasıl olurda Yahya isminde bir evlat olur dedi. Cenabı hakta; Allah ne dilerse onu yapar demekle fenafillah olan bir kişide, kalbin oğlu olan ruh zuhur eder. demektir. Henüz nisbiyetleri bitmiyen bir kişinin veledi kalp zuhuru mümkün değildir. Ama kendi varlığını hakkın varlığında yok eden kişide,o ülkenin efendisi durumunda olan ruhun verilmesi ve o vücut ülkesinde,efendi olarak yönetmesi zuhur edecektir. Cenabı hak zekeriya a.s. a bunun belirtisi üç gün oruçlu olmandır dedi. Yani, efal,sıfat,ve vücut nisbiyetlerinden kurtulduğunda oğlanı görürsün buyuruldu. İster meryem suresi, ayet 1-2. kaf. ha. ya. ayın. sad. zekeriya ya bir rahmet olarak verilen sırlardır. Yani, hafi, ruh, nefis, kalp, ve sır gibi, zevklerin istenmesidir. Bu tabiyat bedenimizden, ruhullah alemine geçip daimliğimiz için bu kıssalarla ibret dolu ayetleri, bizlere çeşitli yönleriyle izah ettiğini görüyoruz. Cenabı hak bizlere bu ayetlerden istifadeler ihsan ettirsin. amin.



RESULLULLAH EFENDİMİZİN AHLAKI

Resulullah efendimiz bir hadisi şeriflerinde Ben ahlakı tamamlamak için gönderildim Buyurmuşlardır. Bu nedemektir. Ayrıca Allahın ahlakı ile ahlaklanınız. Buyrulmuştur. Allahın ahlakı nedir. Ayşe validemiz de Resulullah efendimizin ahlakını soranlara siz kuran okumuyor musunuz.onun ahlakı kuranın ta kendisidir, buyurmuşlardır. Peki kuran ahlakı nasıl olacaktır. İşte bu soruların cevaplarını verdiğimizde. Resulullah efendimizin ahlakını ne olduğunu anlamış oluruz. Cenabı Allah bu alemde Muhammed aynasından zahiri ve batını ile bütün ahlakını sergilemiştir. Celal ve cemal tecellilerini, zerreden kürreye kadar, ayet ayet tafsilatı Muhammed aynalarından, kuran olarak okuduğumuz 6666 ayetle bizlere kuranı, furganı kitap, halinde sergilemiştir. Bizlerde bu furganı kitap olan sıfatlar alemini sahife,sahife okuya bilmemiz için önderimiz, kainatın mürşidi kamili iki cihan serveri Resullullah efendimizden veya varislerinden tahsil etmekle mümkün olacaktır. bütün cemal ve celal tecelliler, Allahın ahlakı, ve yalnız cemal ve kemal tecellilerde H.z. Muhammedin ahlakı olduğu görülüp anlaşılacaktır. Madem Resullullah efendimiz ahlakı kuran ahlakıdır. Kuran-ı kerim de 6666 ayetten müteşekkildir. Bizlerde 4 tane yan yana gelen altıları tanımakla Resulullah efendimizi tanımış ve görmüş oluruz. Çünkü, birinci altı Resulullah efendimizin hazreti Ebu bekiri remzetmektedir. Hz. Ebu bekir sıtkiyet ve sevgi ve teslimiyeti ile meratibi ilahinin 6 mertebesinden kendini ivşa edip durmaktadır. İşte bir kişide bu meratibin 6 makamında sıtkiyet ve teslimiyetin numunelerini uygularsa Resulullah efendimizin bir yüzünü bilmiş ve görmüş demektir. İkinci yüzü ise, H.z. Ömerin adalet ve şeriat yüzüdür. 6 mertebede bu yüzünüde uygulayanlar Resulullah efendimizin adalet ve şeriat yüzünüde bilmiş ve görmüşlerdir. Üçüncü yüzü ise H.z Osmanın haya ve edep yönüdür. Bunuda 6 mertebede okuyanlar üçüncü yüzünüde bilmiş olurlar. Dördüncü yüzü ise H.z.Alinin ilim ve cesaret yüzüdür. 6 meratibi ilahide bu yüzünü okuduğumuzda da Resulullah efendimizin 4 ciltlik 4 kitap olan h.z Ebu bekir, h.z Ömer, h.z Osman ve h.z Ali yüzlerini 6 şar ciltten meydana gelen bu kitapları okuyup yaşamaya başladığımızda Resulullah efendimizin kemalatı ile ahlakını öğrenmiş ve yaşamış oluruz. Bir çekirdeğin toprağa atıldığında bir zaman sonra gövdesi, dalları, yaprakları ve meyvası meydana gelince şüphe götürmeyecek bir biçimde ortaya çıkıyorsa, tevhid ehlinde de, bu 4 ciltlik kitabı okumakla Resullullah efendimizin 4 yüzü zuhura gelmiş olacaktır. Bizler her zaman muhasebemizi yapalım. Biz neredeyiz. Hangi yönlerimiz eksiktir. İnsanı kamile sevgimiz, teslimiyet ve sadakatımız tammıdır. Sözlerinin hepsinemi yoksa bir kısmınamı inanıyoruz. Daima kendimize bu soruları soralım. Eksik yönümüz varsa tamamlıyalım. Yoksa orada o şekilde durmamız bizi bir adım ileriye götürmez. Bunu da hiç bir zaman unutmayalım. Zannımızdaki bir Rabba teslim olup,onumu seviyoruz,yoksa bir mazhardan tecelli eden Rabbül aleminemi. Kişiler ister dünya alışverişinde, isterse ahiret alışverişinde adaletle hükmediyormu. verdiği sözünde ne dereceye kadar sadakatla hükmünü uyguluyor. Halka hizmet hakka hizmet olarak her mazhardan, hak içinmi yapıyor.yoksa halk içinmi yapıyor. Herkezin bunu kendisine samimi olarak sorması lazımdır. Ayrıca edep ve hayamız,halkamıdır, hakkamıdır. Kendimize soralım. İlim ve cesaret bizimmidir yoksa cenabı hakkınmıdır. Tecelli ettiği mazharlarda geniş bir yelpaze olarak ayrı, ayrı bunu zevk edebiliyormuyuz. işte Resuluullah efendimizin 4 ahlak ve yaşam yönü,4 halifesinin meşrep ve makamlardaki, aldığı isimler yönüyle açık olarak, onu bilmek ve görmek mümkündür. Bu 4 halifesinin bütün meratibi ilahiyedeki yönlerini bildiğimizde, Resulullah efendimizin ahlakını öğrenmiş oluruz. Cenabı hak bunları tetkik eden, ve onları 4 yönü ile yaşayan kullarından eylesin.

           FARK VE CEM HAKKINDA


Tevhidde kişi,ister fena mertebelerinde olsun isterse beka mertebelerinde olsun,mutlaka fark ve cemi kullanmalıdır. Bu nasıl olacaktır. Tevhidi efalde,bütün fiillerin faili Allahtır. Diyen bir kişi,enfusunda farkta,afakında cemde olmalıdır. Çünkü her ne kadar hayırda,şerde hakikatta cenabı hakkın failliği ile, tecelli ediyorsada,sen kesret aliminde yaşama zevkine sahip olduğun için, hayır tecellilerini,hakka nisbet et. Fakat eksik gördüğün kuranın yasak ettiği halleri de kendine nisbet et. Kendine eksiklikleri nisbet etmekle, o halleri kendinde görecek,ve o eksiklikleri peyder pey yok ederek, eksiksiz haline geçeceksin. Yoksa Allah benden böyle tecelli ediyor.benim elimde ne varki dersen,hem Allaha eksiklik isnat etmiş olursun, hemde,bu eksiklikleri görüp izale etmediğin için kemalat kapılarını kapatmış olursun.kişi afakta ise cemde olmalıdır. Çünkü senden gayri diğer bütün insanlarda, namazsızlık, oruçsuzluk ve Allahın kuranda yasak ettiği bazı tecellileri görürsen, onlara müdahale etme. Senden yardım isterlerse o zaman elinden geldiği nisbette ona yardımcı olmağa çalış. Fakat senden yardım istemiyorlarsa, onları tenkit etme.onlardaki bu tecellilerinde faili Allahtır diyerek cem et. çünkü Allah herkezi,istidatları nerede ise,perçeminden yakalayıp orada kullanıyor. Sen onun başına balyozla,neden yasak edilenleri yapıyorsun diye vursan ,Allah hidayet etmedikten sonra sen onu hidayet edemezsin. Yalnız sana düşen görev, onlarında hidayete nail olmaları için,dua etmekten ibarettir. Kendinde yani enfusunda,farkta ol. Şeriat emirlerini uygula. Ve eksikliklerin varsa, tamamlamağa çalış. Afakta da cemde ol. Bütün varlıklardan her türlü tecelli cenabı Allahındır. Diyerek onları tenkit etmekle, vaktini boşa harcama. Allah hidayet ederse, oda eksikliklerini görür,ve yapmaz. Yoksa sen aciz bir kulsun. Elinden ne gelir. Bir salik beka zevkleriyle zevklendiğinde,artık bu idrakı tersine dönecektir. Yani batın olan gönlünde hep cemle,afakta yani zahirde,hep farkta olacaktır. Çünkü Allahın mülkünde,haktan başka varlık kalmamıştır. Dolayısıylada gönlümüzde hep hakla beraber olmağa,cem diyoruz. Afakta yani zahirde ise Allahın tecelli ettiği cemadat, nebadat, hayvanat,ve insanat diye bildiğimiz 4 alemde tecellilerini vasıflarına göre diyerlendirmek, hal ve kallerine göre mamele yapmak kemalattır. Hukuk,şeriat,adalet,ve yaşam bununla kaimdir. Onun için içimiz,hak ile ,dışımız halk ile olsun .kişi kendine daima soracak.benim zevkim;cenabı hakkın bütün varlıklarda tecellisini görme halimidir. Yoksa kendisinin yokluk idrakı ile, her varlıkta tecelli eden kendisimidir. İşte öylece fark ve cem idrakı onu mutlu edecektir. Onun için diyorumki,tevhid ehli olanlar,tecelli eden cenabı hak,tecelli olunan kuldur. İdrakı galip geliyorsa, bu kişiler isterse meratibi bitirmiş olsunlar yinede fena mertebe zevkine sahip olduğundan,enfusta fark ,afakta cem sigasını kullansınlar.daha bir çok kendilerinde eksiklikler göreceklerdir işte bu eksiklikleri levm ederek böyle tamamlayabilrler. Mülkünde,haktan gayri varlık görmiyor,bütün varlıklar onun sıfatlarıdır. Diyerek tecelli farkını görüyorsa,o zaman kendisi daima hakla beraber olduğu için, gönlünde cemde, zahir varlıklar denen hakkın sıfatları ile münasebetinde farkta olmalıdır. Yoksa yılanla beraber olayım, oda hakkın bir tecellisidir diyerek cem sigasını kullanırsa idraksizlığından mütevellit seni sokar öldürür. Cemadata ayrı mamele,nebadata ayrı mamele,hayvanata ayrı mamele, insanata ayrı mamele yapmak afaktaki farktır. Allah insanı, ahseni takvim üzerine yarattığı için,mülkünde haktan başkasını bırakmayan kişide,kuranı kerimin yasak ettiği fiiller zuhur etmez .bazıları ben hakkın mülkünde ondan başkasını bırakmadım diyorda,cenabı hakkın yasak ettiği bazi fiiller ondan zuhur ediyorsa ,bilsinki o yalancıdır. İşte zevkimiz daima bu olmalıdır.

                   ÇALGI ALETLERİ

Asrı saadette,şairler varlıklı olan zenginler için, kapı kapı dolaşıp yalan yanlış şiirler okuyup, çalgı aletleriyle onları şeytani olarak eğlendiriyorlardı. Bunun üzerine şuara suresi ayet 225-226. da şairlerin çalgı aletleriyle, şaşkın şaşkın dolaşıp nefsi şımartan azgınlık ve sapıklık şiirlerini, cenabı Allah yasaklamıştır. Bunun üzerine, inanan bütün sahabelerin çalgı aletı olanları, çalgı aletlerını kırmış ve parçalamışlardır. Bu ayetlerin arkasından; şuara suresi ayet 227. ancak iman edip mümin şairlerin tevhid üzerine Allahı övme, hakka teşvik,hikmetli öğütler gibi ahireti teşvik eden şiir ve ilahilerin çalgı aletleriyle söylenmesinde, beis yoktur buyurulmuştur. Bunun üzerine, sahabeler Allahın zikrinde ve Resulullah efendimizi öğen şiir ve sözlerle aşklarını pekleştırmişlerdir. Tabiin ve tabi tabiin den bu yanada bütün evliyalar, mevlanalar ney ile, Ahmeti Rufai h.z.leri tefle,gudumla,ve diyer bütün velilerde muhtelif çalgı aletleriyle ilahiler okutmuşlardır. Onun için niyette iyilik varsa akibettede iyilik vardır. Kullanılan çalgı aleti hakkamı övgü yapıyor. Yoksa halkamı.hakka övgü ve teşfik varsa,her türlü çalgı aleti helal olur. Hayır. Halka dönük nefsi kamcılıyorsa haramdır. Allah kişilerin suret ve ameline bakmaz, kalp ve niyetine bakar h.ş. cenabı hak bizleri taklit ve gösterişten kurtarsın.AMİN.



Yüklə 389,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin