Menloz (ballica) KÖYÜ SÖZLÜK Çalişmasi


U U: Bileşik cümlelerde ilk fiilin sonuna gelen “- ıp, ip, erek, arak” ekine denk gelir. Örnek: Ekmeği kesu



Yüklə 391,18 Kb.
səhifə5/5
tarix24.10.2017
ölçüsü391,18 Kb.
#12266
1   2   3   4   5

U

U: Bileşik cümlelerde ilk fiilin sonuna gelen “- ıp, ip, erek, arak” ekine denk gelir. Örnek: Ekmeği kesu yedi. Çecuğu alu gitti.

Ufandi: Kırıntı

Uzun kulaktan duymak: Kaynağının açıklanması istenmeyen bir bilgi için kullanılan söz

Usti dönmek/gitmek: Başı dönmek

Utanmak: Allah utandurmasun seni. Mahcup etmesin manasında. Rahmetli Allah utandurmasun eyi adamidi.

Uraniya: Ahşap evlerin tavanında yatay uzanan ana ve temel direk.

Uyan: O yan, öbür taraf, karşı taraf

Usullen: Usul ile. Yavaşça, ses çıkarmadan

Uy/durmak: Küskün olan iki kişinin, ailenin barışması, anlaşması

Uç/şma gitmek: Uçarcasına, çarçabuk

Umur: Ömür

Uyma gitmek: Kız ile delikanlının anlaşarak kaçması

Uhdubis etmek: 1. Saç saca birbiriyle dövüşmek 2. Düzensiz, alelacele ve yarım yamalak iş yapmak



V

Virga: Tırmık

Vaktım yok: Dermenım yok

Vindas: Sığırların sinek sokmasından korunmak amacıyla kaçışması

Voros: Yarıya pişmiş, haşlanmış

Vuvus: Ayak bileğinin iki yanındaki kemik çıkıntıları



Vukos olmak: Yemek yemek

Vol: Kesek. Toprağı kazma sırasında oluşan ve ekime elverişli olmadığı için kazmanın tersi ile vurularak ufalanan toprak parçaları

Vetro (Rusça): Büyük kova

Vu/h : eyvah. Şaşırma ifadesi ve bir felaket ve üzüntülü haber karşısında verilen tepki nidası. Örnek: vuh ne iş oldi bağa

Varyoz: Balyoz

Var oni günahina: Önem vermemek, umursamamak. Örnek: İş bitmiş bitmemiş var oni gühanina

Vekşi: Vahşi

Var: Varum oni niyedume. Niyetime var

Vuga: Ekmek kırıntısı

Vuzvuş: Herhangi bir şey üzerindeki tırtık. Ağacın veya kalasın tırtıklı ve çıkıntılı olması.

Vrişil: İri dudaklı

Varayuğa: Var yok konuşmak. Boş laf etmek

Varmak var: “Olduğu kesin” manasında. Örnek: Ekmek varmak var ama sağa vermem

Ver ettuma küfürü, dayaği: Birisini adamakıllı dövmek, birisine galiz küfürler söylemek

Vadeye salmak: Ağır şart koşmak, olması imkansız şeyler istemek

Varos etmek: Sesin karşıberi yankılanması

Vurzula vurmak: Felç gelmek. Bir beddua ifadesi; Vurzula vursun suraduna..!

Vodanis etmek: İneğin rahat yemesi için taze otun ifteri vb sert otlardan ayıklanması işlemi


Y

Ya kover beni: Bırak beni artık, yakamdan düş manasına bıkkınlık ve üzerinden atma ünlemi

Yi: Şimdiki zaman “yor” eki olarak fiil sonuna gelir. Örnek: Yabayi, edeyi (yapıyor, ediyor)

Y düşmesi: “y” ile başlayan bazı kelimelerin başındaki “y” harfi düşer ve kelime bir sonraki harfle başlanarak söylenir. Örnek: İpranmak (yıpranmak) üzmek (yüzmek) üksek (yüksek) ilan (yılan)

Yangıslamak: Birinin sesini taklit etmek

Yangaz: Yan çizen, üçkağıtçı

Yoğran: Yorgan

Yüzbar etme: Yüzleştirme

Yiğın: Bir sırığın etrafına yığılan ot kümesi

Yurek düşmesi: Mide sancısı

Yüzini köpek yalamak: Bir tür beddua. Birisinin yüzünü köpek yalarsa utanmaz olacağına inanılır

Yeni yıl durdi: Yeni bir yıla başlandığında denir.

Yiri: İri

Yiğne: İğne

Yol: yollar üstüne kalmak. Kimsesiz kalmak. Annesi babası eldi, yollar ustine kaldi.

Yari gecemeli: Gece yarısı

Yukli: Yüklü. Hamile. Kadınlar için de kullanılsa da özellikle sığır ve koyunların gebeliği için söylenir

Yürüme gitmek: Yürüyerek gitmek

Yirmak: Irmak

Yomuşak: Yumuşak

Yaprak etmek: Kışın sığırların altına sermek için koruktan yaprak toplamak

Yaylim: Otlak, mera. Hayvanları yaylaya çıkarmak işi

Ye bak hauni: Hele bak şuna manasında şaşkınlık ve yer yer kızgınlık ifadesi. Örnek: Ye bak hauni nasi yalan konuşiy

Yarayişli: Yararlı

Yerleri etmek: daha çok çaylık ve fındıklıkların içindeki ot ve dikenlerin temizlenmesi ve arazinin hasada hazır hale getirilmesi manasında kullanılır.

Yekkün: Yekün, bütün. Örnek: Bağırmaktan yekkün dünyayi yıkdi

Yazluk: Balkon

Yanliyak: Yalınayak

Ya ne : “Ne sandın ya, evet” anlamında, muhatabı tasdik ve doğrulama için kullanılır Örnek: - Demek cami o çeçuk kırdi ha. –Ya ne?

Ya dema/ya konuşma: “Deme ya” manasında esef ve üzüntü bildiren ünlem öbeği. Örnek: Eldi mi, ya konuşma

Ya yalan dema: Üzüntü verici bir durum karşısında “Doğru söyle, gerçekten mi?” manasında şakınlık ifadesi

Yuzgar: Rüzgar

Yarigecemeli: gece yarısı

Yancalma: Yanlamasına. Ev vb. fik tutmak ve yıkılmaması için vurulan destek ağacı, payanda

Yanliyak: yalınayak

Yekten yere: Boşuboşuna, bir hiç uğruna, fuzuli yere. Örnek: Yekten yere adam eldürdi

Yekten: Birdenbire, aniden

Yudurmak: Yitirmek, bir şeyi amacına uygun ve faydalı şekilde kullanamamak, zayi etmek. Örnek: Misilim pandoli yudurdi

Yayuk olmak: yayıkta vuurulan yoğurdun normal bir süre içinde yağının çıkması

Yüzbar: Biriyle, bir nesneyle yüzyüze gelmek

Yazbaşi: İlkbahar

-ydun: Karşı tarafa emir ve ricada bulunurken hikaye geçmiş zaman ekiyle fiilin sonuna gelir. Örnek: Yapsanaydun (yapsana), gitsenaydun, otursanaydun

Yukıni etmek/yapmak: arkada taşınacka ot veya odun yükünü hazırlamak

Yuz tane demek: kızarak veya bıktırıcı nasihat kabilinden peşpeşe birçok şey söylemek, sayıp dökmek

Yüz almak: birinin davranışından şımarmak veya birine güvenerek caka satmak

Yavanluk: İneklerin doğum öncesi sütten kesildiği dönem

Yürek kaçmasi: Korku, aşırı endişe veya ani alınan kötü haberden dolayı insanın yüreğinin yerinden oynamasına denir. Hasta kişi bayansa çemberini getirir, erkekse başına bir süre taktığı çember ile gelir. Şifacı, önce hastanın çemberini dirseğiyle bir ucundan diğer ucuna kadar ölçer. Ve senin yüreğin şu kadar kaçmış, der. Bunu yaparken bi taraftan da dualar okur. İkinci ölçüşünde ise bu sefer farklı bir değer çıkar ve hastanın yüreğini yerine getirir. Sonra bu çember yumak haline getirilir. Hasta bunu 24 saat elbisesinin içinde ve yatarken de yastığının altına koyar.
Z

Zardava: Birr tür dağ sansarı

Zumilas etmek: Ezmek, buruşturmak

Zubuş etmek: Ezmek, dağıtmak, parçalamak,

Zuğlis olmak: Ezilmek, pestili çıkmak



Zimilaç : Sık dikenlik yer.

Zadiberi: Zaten, eskiden beri

Zerveş: Kasaplık hayvanların deriye yapışmış zar tabakası vb. küçük organ parçaları

Zükam (Ar): Soğuk algınlığı

Zorun neidi: Amacın neydi, manasında. Örnek: Niçun vurdun çeçuğe zorun neydi?

Zidina gitmek: Zıt olmak, tersine gitmek, birisinden bi davranıştan hoşlanmamak.

Zirza: Menteşe, eskilerde kapıları arkadan kilitlemek için kullanılan, ucu kanca şeklinde düzenek

Zot: Bir aletin yenilenmesi. İlgili esnaf kendisine getirilen aletin zot mu yoksa paruks mu olacağına göre ücret takdir ederdi. Mesela bir kazmanın ağzı tamamen bitmiş ve yenilenmesi gerekiyorsa bu “zot” işlemine tabi olurdu.

Zaravadis etmek: Ayağın burkulması

Zencir: Ocakta ateşlik üzerine sarkıtılan ve ısıtılacak su ve yemek için ucuna kazan ve güğümün takıldığı demir halkalardan mamul alet

Zıd olmak, zıdına gitme: Birisinden hoşlanmamak, nefret etmek

Ztahra: İp çıkrığı. İp sarmaya yarayan iki çarklı ahşap düzenek.

Zahre: Özellikle öğütülmek üzere değirmene götürülen tahıl çuvalına denir

Zurzila: Hayvanların yiyebildiği bir ot türü

Zivriş: Normalin ötesinde sivri çeneye sahip insana denir

Zunis etmek: Pişirmek üzere tavuğunkaba tüylerini yolduktan sonra deri üstünde kalan ince tüyleri yakmak

Zarabadis : Ayağın burkulması

Zumaş: Bir ot türü

Zumzuklamak: Elle, kolla dürtmek

Eski hesaba göre aylar:

April (ing): Nisan

Mayis: Mayıs

Kirezayi: Haziran

Çuruğayi: Çürük ayı. Temmuz. Bu ayda havanın insanın etlerini çürütecek şekilde aşırı nemli ve yağmurlu olması dolayısıyla bu şekilde adlandırılmıştır.

Ağustos: Ağustos

İstavrit: Eylül

Ohtomrayi (İng): October. Ekim

İzumayi: Üzüm ayı. Kasım

hustiyanar: Aralık

Yeniyıl: Ocak

Kuçukayi: Şubat

Mart: Mart



Köyümüzdeki mahalle, tarla, çaylık, fındıklık vb. yer ve arazi isimleri:

Kuşando


Abendoma (Yun): Apan to omal. Üstteki/yukariki düzlük.

Muhli

Karona

Nişago


İstelehali

Kobolomoğun göli

Melenkler

Uvaniya


Meso

Kasar


Turbiyalar

Şurdaliya

Kanli kaban

Keremidana

Kuspuda

Kozinalar



Korgozorlar

Lusra


Kucumri

Oksodi


Ocakbara

Boşinak


Bilazer

Çahçuguğun yirmağı

Laczorim

Seyiller

Dam yüzme yeri

Mosolof


Çiradiga

Miranlar


Koçumbel

Humsinun çayi

Fefekobol

Ragan

Kırmalar


Lubalar – lubanun suyi

Mandalinanun taşi



Hamizando

Ços


İsrofiller

Fidödiya kabani

Ardin

Mayıla


Mosolof

Kusba: Elips şeklinde toprak tümsek

Kuvar: iplik yumağı

Lisar taşi: Bu taşta Hz. Ali’nin bastonunun ve atının ayak izinin olduğuna inanılır. Ve mütemadiyen ziyaret edilir.

Sülenler (Yun): Havalandırma borusu, su borusu veya hendeği. Kelimedeki sonek, Türkçe de kullanılan ‘Ler’ sonekidir.

Aydoniya: Ay-döneyi. Akşam ayın ilk döndüğü ve göründüğü yer olmasından mülhem bu adı almıştır.

Kambo:Düzlük

Homi/humi: çilek koymak için kestane ağacı kabuğundan yapılan şey


İsirluk (Yun) : Düzlük. Kelimedeki “luk” soneki, Türkçede “lık” sonekinin Karadeniz şivesinde deforme olmuş şeklidir. 
Kukulisler: Birikimler, yığınlar. Yığının şekli olan, ince ve sivri zirveden aşağıya doğru koni şeklinde açılması durumu, bu kelimenin bazı başlık veya yün fesler için de kullanılmasına neden olmuştur.

Lakoz (Yun): Bu toponim Yunanistan’da lakos şekliyle Kefalonia, İyonya adaları, Lakonia, Peloponisos, Mesinia vb. bölgelerde bolca kullanılmaktadır.

Filamura (Yun): Ihlamur ağacı. Flamuria. Kelime hem fleri, hem de flamuri, flampuri şekliyle de eski Rumca’da kullanılmaktadır. Fleri sadece ıhlamurun ağacı, flamuri ise ıhlamurun kullanılan yaprak ve tomurcukları için kullanılır.
Karakoncolos nedir

Karakoncolos (çoğul: karakoncilo) gündüzlerin en kısa olduğu, güneşin ekvatordan en uzak olduğu dönem olan 25 Aralık ile 6 Ocak tarihleri arasında yaşadığı yeraltı dünyasından çıkarak insanlara zarar vermeye çalışan iblislerin adıdır.  


Karakoncolosların görünümü

Eski Yunan’da kallikantzarosların görünümü farklı şekillerde anlatılmaktadır. Kallikantzaroslar diğer kültürlerdeki olduğu gibi yer altı dünyası  yaratıklarının çirkin ve korkunç tüm özelliklerini taşımaktadırlar. Eski Yunan’da genellikle vücudu kıllarla kaplı, at bacaklı, yaban domuzu dişli, bazı hayvan uzuvlarına sahip bir yaratık olarak tasvir edilirlerdi. Zamanla ayı veya dev bir maymuna benzetilen kıllı, pis kokulu bir yaratığa hatta bir hilebaza dönüştürülmüştür.


Osmanlı dönemi Anadolu

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde karakoncolos formunda bahsi geçmektedir:


“Rum kefereleri ekseriya Esvet Nikola ve Sarı Saltık ve Meryem Ana ve Kasım ve Ayanta ve Hızır İlyas ve Şemun ve Bertuk ve Kara Koncoloz nam-ı bednamları günlerinde perhiz üzere oldukları zaman bu balık pazarı aşbazları yağsız taamlardan bakla ve nohud ve mercimek ve galeta ve ipsemata ve ipsomisko yani ekmek tiridi ve alkuryasa yani hıyar boranisi ve kormidiya yani soğan dolması bir gune yağsız üzüm ta’amlaru pişirüb...”
Karakoncoloz açıkta bulunan yiyecek kaplarına tükürüp hastalıklara sebep olmakta, evin dışından insanlara seslenerek dışarı çağırıp, uykusunda dışarı çıkan insanları alıp götürmektedir.

Karakoncolos seyirlik  oyunları:

Trabzon’da Kalandar gecesi (Ocak ortası), Anadolu’da  Ocak veya Mart ortasında köy gençlerinden birisi ayı postu giyip, üzerine çanlar taktıktan sonra ev ev gezdirilir. Ev sahibi oyunculara paranın yanı sıra yöreden yöreye değişen temel besin maddeleriyle un, yumurta, peynir, yağ, pekmez ve üzüm vs. vererek ödüllendirir.

 

Papra pubrik geleneği:

Yaylaya duman inip uzun süre kalkmadığı, yağmurun ardının kesilmediği havalarda güneşin açması için çocukların elbise giydirip, ıslatıp, gelin adını verdikleri bir çalı süpürgesini ev ev dolaştırarak tekerlemeler eşliğinde muhlamalık malzeme toplama adetine denilmekteydi.

Tekerleme: Barba bubrik ne ister/Allah’tan güneş ister/kaşuk kaşuk yağ ister/veren cennet kuşi/vermeyen cehennem kuduği

Litroba şenliği:

Yunanca olup Lutir (yıkanmak, yıkamak) ve poli (şehir) kelimelerinden oluşur ve “şehir yıkanması” anlamına gelir. Günü ise eski hesapla 7 Mayıs, Miladi takvimle ise 20 Mayıs’a denk gelir.

Yöremiz dışındaki yerlerde denizde bir dizi etkinlikle kutlanan bu şenlik, bizde daha çok çocuklarca dağa veya dereye inilerek kutlanırdı.

Köyümüze ait olması muhtemel olup gerek telaffuzu gerekse anlamından emin olmadığımız kelimeler:

Kapnes: alerji ve kaşıntıya karşı ereti otunu yakarak tütsü yapmak. 2 yeni doğum yapan sığırın memelerindeki kılları çıra ateşi ile yakmak

Pilavrasi: dudak ve yüzde çıkan gittikçe çoğalan ve sulanan çıban

Pifono: az olmasına rağmen çok ve bereketli görünen çabuk bitmeyen şey

Domuzluk: Değirmen çarkının bulunduğu alt kısım

Raton: korkuluk, çamaşır, ot veya mısır asmak için ahşap balkona çakılan dal parçası

Hostras etmek: közün kül altında için için yanması

İsteli: Kazma sapı

İstima: sepetin örgüsünün ana iskeletini oluşturan dikey çubuklar

Şumizma: değirmende nöbet sırası için konulan içi mısır dolu küüçk torba

Pifoli: Folluğa tavukları aldatmak için konulan yumurta

Suser: kapının kilit düzeneği

Aya göstermek: şifa bulma umudu kalmamış hastaları, ya ölüm ya şifa bulmaları için tahta küreğe koyup gece aya göstermek

Dalduz: Marangozların kullandığı ağaç oymaya yarayan oluklu demir alet

Kıran: Aşınan ve bu yüzden iyi öğütmeyen değirmen taşlarının iki ucu keskin keser benzeri aletle kertilerek düzeltilmesi

Basarina: Ağacı yontmak için kıskaca almak

Anakuyisi: bıngıldak

Ağrem: tarıma yeni açılmış tarla

Miyabir: bir tür misket oynamak için şimşir ve nadiren kumar ağacından yapılan ve üç misket büyüklüğünde yuvarlak oyun aleti

Sulama: yontularak köşeli hale getirilen kerestede eğrilik veya çukurluk dolayısıyla kalan yuvarlak kısımlar

Mana/maniya: Ateş isinden ötürü kazan, güğüm, tencere altında oluşan siyahlık

Soyka: soyularak çıkarılmaya elverişli ağaç ve sert bitkilerin kabuğu

Dondarci: düğün, cenaze gibi kalabalık veya birlikte yapılan hayır işlerinde işleri çekip çeviren, yöneticilik yapan kişi

Femela taşi: ateşin yandığı ocağın hemen arkasına konan ve çoklukla ocakla kül konan kısmı birbirinden ayıran 20 cm yüksekliğinde güğüm ve kazanın üzerine konduğu dikdörtgen sert taş

Dandanica kuşi: sulak alan ve tarlalarda yaşamayı seven yaklaşık 18 cm boyunda uzun siyah kuyruklu, beyaz göğüzlü, kanatları, sırtı ve başının üst kısmı siyah bir kuştur. Yerdeyken kuyruğunu sürekli sağa sola salladığından Türkçede “ak kuyruksallayan” adı verilmiştir.

Dombalis: Farklı ebatlarda dokuz taşın üst üste konmasıyla iki grup halinde oynanan bir oyun. Bir grup taşları korurken diğer grup elemanları sıra ile bezden sarılarak yapılmış yumruk büyüklüğünde bir topu atarak taşları devirmeye çalışır. Diziden taş yıkmayı başardıklarında kaçmaya başlarla ebe olan grubun elemanları topu aralarında birbirlerine atarak kaçanları vurmaya çalışırlar. Vurulan kişi oyundan çıkar. Kaçan grup elemanlarından hepsi vurulmadan taşları tekrar yığmayı başarırlarsa çula yapmış olurlar ve oyun yeniden başlar.

Dironis etmek: bebeklerin keyifle çıkardığı sesler

Çirakman: üzerine mum, çıra ve fener konulan gerektiğinde duvara asılabilen tahta

Çordikal: genellikle livor ağacından yapılan çocukların buruşturulmuş kağıt parçalarını nefes gücüyle fırlattıkları içi oyularak boşaltılmış kamış çubuk

Firiç: sobada pişirilen meyve

Muşi: Sığırın ön ayağında çıkıntılı yer

Fisir: mısır ayıklama imecesine katılanların oynadıkları bir oyun adı. Halka şeklinde oturan oyunculardan bir tanesi ebe olur ve elinde bir mendille arkalarında dolanmaya başlar. Bu arada oturanlara fark ettirmeden elindeki mendili birinin arkasına bırakır, oyuncu fark etmezse ebe bir tur atıp mendille veya mendilin bağlı olduğu mısır koçanıyla oyuncuyu dövmeye başlar. Eğer oyuncu ebenin mendili koyduğunu fark ederse mendili alıp ebeyi yerine oturana kadar kovalar

Çapak vurmamak: gece boyunca uykusuzluktan gözünü kırpmamak

Kosgon: Kuyruk sokumu

Kuyu oyunu: Kumluk yerde 4 kişi ile oynanır. Her oyuncu önüne üçer tane küçük çukur kazar ve herkesin kendine ait küçük taşları olur, sıra kimdeyse taşları sayarak diğerlerinin çukurlarına dağıtır.

Dağa çıkmali



Divol

Ahtariya



Topal tavuk





Yüklə 391,18 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin