The Washington November Çeviren Yunus ÇELİKÖRS
Tıbbî araştırmalar, rahatça ağlayabilen kişilerin daha sağlıklı bir hayat sürdüğünü göstermektedir. Kişinin, keder ve elemden ağlayıp içini dökmekle, büyük ölçüde rahatlayacağı öteden beri bilinmektedir. Ağlamanın ayrıca kan dolaşımı ve solunum sistemine de iyi bir fizikî çalışma sağladığı, ilim adamları tarafından belirtilmektedir.
Gözyaşları kendi başına bir ilâç özelliği göstermektedir. Zira gözyaşlarının zararlı bakteri ve virüsleri öldüren bir enzimi ihtiva ettiği, uzun zamandır bilinmektedir. Minesota St. Paul Ramsey tıp merkezi psikiyatri araştırma labaratuarı müdürü Dr. William Frey tarafından yapılan bir araştırmada, insanın duygulanarak veya sinirlenerek döktüğü gözyaşlarının kimyevî bakımdan farklı olduğu ispatlanmıştır. Duygulanma sonucu akıtılan gözyaşlarmda daha yüksek konsantrasyonda protein bulunmaktadır. Dr. Frey, ayrıca bu tür gözyaşlarının stress sonucunda meydana gelen ve vücuda zararlı olan kimyevî maddeleri bertaraf etmekte olduğuna inanmaktadır.
Kalb hastalıkları, pektik ülser, kolit, deri döküntüleri ve gerilimlerin yol açtığı pek çok hastalığın kaynağı, içe dökülmüş (bastırılmış) gözyaşları olabilir. Günümüzde, erkeklerin çalıştığı pek çok işte çalışmak zorunda kalan hanımlar, onlarla aynı baskılar altında kalmakta ve bunları kontrol etmeye mecbur olmaktadır.
Oysa ki ağlamak; gülmek gibi, duygunun bir çeşit dışa vurulma şeklidir. 1972'de Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre artık erkeklerin ağlaması da, toplumun kabul ettiği bir olay olmaya başlamıştır. Başka birini ağlarken gördüğümüzde ilk tepkimiz "Ağlama!" demektir. Bunun başlıca sebebi, ona yardım edemediğimiz için kendimizi suçlu hissetmemizdir. Ağlamak, ızdırap çekmekte olduğumuzu açıkça ortaya koymaktadır. Fakat toplumumuzda her türlü dert ve ızdırap gizlenmeye çalışılmakta ve insanlar, daima iyi durumda oldukları intibaını vermek istemektedir.
Wisconsin Marquette Üniversitesi psikiyatri bölümünden Prof. Margaret Crepau, ağlamakla sağlık arasında bir alâka olup olmadığını araştırmak üzere üç grup hasta üzerinde çalıştı. Bu üç gruptan birincisinde ülserli, ikincisinde kolitli (ki bu hastalıklar gerilim sonucunda ortaya çıkmıştı) ve üçüncüsünde sağlıklı kişiler bulunmaktaydı. Her gruba, hangi şartlarda ağladıkları ve ağlarken neler hissettikleri soruldu. Sağlıklı grup en sık ağlamakta ve ağlamanın kendileri için faydalı olduğuna inanmaktaydı. Kolitli ve ülserli hastalar nadiren ağladıklarını, ayrıca kendilerini tutabilirlerse hiçbir zaman ağlamayacaklarını belirttiler. Pek çoğu ise ağladıklarında çocuk gibi azarladıklarını, ağlamanın kontrolü kaybetmek demek olduğunu ve kontrolü kaybetmiş görünmeyi hiç istemediklerini yazdılar. Crepau, bunların dış kontrolü muhafaza ederken, iç kontrolü kaybettiklerini ve bundan da dokuların zarar gördüğünü söylemektedir. Yani artan sindirim salgıları, mide iç mukozasını delerek zarar vermektedir.
Günde ortalama onüç bin defa gözlerimizi kırparız. Su, müküs, yağ, protein, tuz ve lizozim isimli mikrop öldürücü enzim; kornea, burun ve boğazdaki mukoz membran üzerinde devamlı salgılanarak nemlendirme vazifesini görürken, bu organları ayrıca zararlı bakteri ve virüslerden de temizlemektedir. Ağladığımız zaman gözyaşı bezlerinden gelen gözyaşları, her iki gözün dış köşesinden akarak göz üzerine dağıtılır ve gözün üstünü yıkar. Ayrıca göz kapaklarından burun kanalına drene olarak burun ve boğazdan akar. Ağladığımız zaman burnumuzu çekmemizin sebebi budur. Burun içine olan akış yeteri kadar hızlı olmadığı zaman, gözyaşları taşıp akarak yanaklardan süzülür.
Ağlama; dolaşım, solunum, damar ve sinir sistemini uyarır. Nabız hızlanır, kan basıncı yükselir. Yutağın kasılması boğazda bir tıkanıklık hissi uyandırırken, diyaframın kasılmasıyla da hıçkırık başlar. Şiddetli bir öksürme ile akciğerden dışarıya saatte 70 mil süratle hava atılır. Kısa süreli ağlama, iyi bir egzersizdir. Bunun da ötesinde göz, burun ve yüzü yıkayan ılık tuzlu su, ana rahmindeki amnion sıvısına benzer. Ağlamak; gerilimi azaltarak kendimizi yenilemiş ve tazelenmiş hissetmemizi sağlar.
Ağlar gibi olduğunuzda ağlamamak için çabalarsanız, ense çene ve göğüs kasları kasılır. Dolayısı ile soluğunuzu tutarsınız. Bu durumda da, ağlarken olduğu gibi burun tıkanır ve burna kan toplanmaya başlar. Gözyaşları, burun kanalı ile burnun içine drene edilerek basınç düşürülmedikçe, burun tıkalı kalacaktır. Tıkanıklık halinin uzaması durumunda ise, burnun virüslere karşı olan direnci zayıflayacaktır. Bu sebeple bazı araştırmacılar, ağlamayan kişilerin daha fazla nezle olduğuna inanırlar. Tabiidir ki bunların hiçbiri, sağlıklı olmak için her zaman ağlamak gerekir anlamına gelmez. Tek bir damla gözyaşı dökmeden sağlıklı olan kimseler de vardır. Bazı insanlar aynı rahatlığı dua ederek, bazıları ise sağa sola bağırarak duyabilirler. Fakat gülmek dışında bu yolların hiç biri ağlamak kadar tedavi edici değildir. İnsanı, diğer canlılardan ayıran önemli özelliklerden biri de, duygulanarak gözyaşı dökmektir. Ancak vücudun yüzyıllardır bilinen bu fonksiyonunda, hâlâ çözüme ulaşmayan pek çok nokta vardır.
Bebekler doğar doğmaz ağlamaya başlarlar. Bu gözyaşları hissî değildir. Ve altı hafta boyunca akıtılan gözyaşları da hissî olmayacaktır. Bu göz sulanmaları, merkezî sinir sistemi olgunlaşınca gerçek gözyaşına dönüşecektir. Antropolojist Ashlyen Montegu'ya göre, gözyaşı dökmeden hıçkırarak ağlandığı zaman fazla hava yutulacak, bu da mukoz membranı kurutacak, dolayısı ile bütün vücut enfeksiyona maruz kalabilecektir. (Mukoz membranda virüs ve bakteri öldürücü enzimlerin bulunduğu nemli bir müküs vardır.) Mesaj oldukça açıktır, demek ki gözyaşı dökmeden ağlayanlar, büyük tehlikelere maruzdur.
Ağlama ilk lisanımızdır. Bebekteki değişik ağlamalar; acıktım, altımı değiştir, kucağına al gibi basit ihtiyaçlarımızı haber veren değişik mesajlar taşır. Ağlama oldukça kompleks mesajları haber verebilir. Yapılan araştırmalar, ağlamanın bebeklerin rahatsızlıkları ile alâkalı ipuçları taşıyabileceğini gösterdi. Bebek ağlamalarındaki şifreleri çözmek amacıyla, artık bilgisayarlar kullanılıyor. Bu cihazlara hasta ve normal bebeklerin ağlamaları kaydedilmektedir. Bilgisayar, yeni kaydedilen bir ağlamayı, daha önceden kaydedilmiş hastalıklı çocuk ağlamalarıyla kıyaslamakta ve ortak karakteristikleri teşhis etmek suretiyle analiz yapmaktadır. Bebeklerin ağlamalarındaki farklılık normal insan kulağı ile farkedilememekle birlikte, bilgisayar bu farklılığı teşhis etmekte ve bebeğin rahatsızlığına ait ipuçları vermektedir.
Kızını evlendiren bir anne gibi pek çok insan, mutlu oldukları zaman da ağlar. Eğer duygulandığınızda gözyaşı dökerek ağlamaz veya ağlamamak için çaba sarfederseniz kontrolünüzü kaybeder ve pek çok hastalığı davet etmiş olursunuz.
Duygulandığınızda, ağlamak için fazla direnmeyiniz. Sizi kimse ayıplamayacaktır.325
İnsan Avucunun İçinde, Koruyucu Bakteriler Var...
Dostları ilə paylaş: |