AVRUPALILARA GÖRE ÇOCUK MU ÖNEMLİ, KÖPEK Mİ?..
İsmail YEDİLER
İngiltere'de ülke çapında bir araştırma yapıldı... Araştırmanın neticeleri, evli çiftler arasında şok tesiri yaptı. Psikologlar, psikiyatrisler ve doktorlar tarafından yapılan bu araştırma neticesinde, evli her 100 kişiden 60'ının beslediği kedi, köpek, balık ve kuş gibi ev hayvanını, karısı veya kocasından daha çok sevdiği anlaşıldı. Bu insanların, hayvanlarına, eşlerinden daha fazla ilgi gösterdikleri de araştırmayla tesbit edildi.
İnsanlardan mânevi duygular, aile kudsiyeti, sadakat ve vefa gibi üstün hisler koparılıp atılınca, onlardan doğan boşluk hayvan sevgisi ile doldurulmak isteniyor. Her biri bir tür kadar kıymetli olan ve ahsen-i takvimde yaratılan insan, mukaddesattan soyulunca dört ayaklılardan da hakir duruma düşüveriyor...
Arkadaşımız Uzeyir Lokman Çaycı'nın Paris'ten bildirdiklerine göre, köpekler için berberler, özel mezarlıklar, şampuanlar, losyonlar, parfümler, kremler var... Gazete ve mecmualarda köpeklerin sağlık sigortalarının yapılması üzerine yazılar yazılıyor. "Dört ayaklılar kulüpleri" kuruluyor. Köpeklerin cenazeleri özel ambulanslarla yüksek ücretlerle yaptırılmış mezarlara taşınıyor ve sonra ziyareti de hiç ihmal edilmiyor. "Dört ayaklılar kulübü"ne üye olan köpeklerin sahiplerine ayrıca üye kartları veriliyor. Kulüpler köpeklerin eğitimini ve haklarını savunmayı üzerlerine alıyorlar. Kulüplere kaydolan köpeklerin uçak masrafları da kayıtlı oldukları kulübe ait. Köpeklerin elbiseleri de oldukça pahalı... 1000 Frangı bulanları var. Kışlık ve yazlıklar bilhassa köpek berberlerinde satışa sunuluyor. Ayrıca köpekler için Tatil kulüpleri de var. Yerleşme bölgelerinden 2 km'den 40 km'ye kadar uzaklıkta bulunan bu kulüplerin haricinde Köpek Eğitim Merkezleri de az değil. Köpekler için pekçok dergi de çıkıyor. Meselâ Belçika'da yayınlanan Woef-Wouf isimli dergilerin yıllık abone ücreti 950 Frank...
Usa Today gazetesinin "İstatistiklere Bakış, Milleti Yönlendirir" adlı köşesinde "Düşünülecek Şey" başlığı altında ABD'de köpeklerin yiyeceğine harcanan paranın, insan yavrusu bebeklere harcanandan daha fazla olduğu bildirildi.
Bilhassa köpeklerin ön plana çıkmasında bana göre, Batı'da sadakat ve vefa hislerinin insanlar arasında yok denecek kadar azalmasının rolü büyük. Çünkü köpek, "köpek gibi sadık" dedirtecek kadar darb-ı mesellere geçmiştir. İnsanların kalbinden kudsi duygular silinip "dört ayaklılardan da aşağı" damgası alınlarına vurulunca, köpeklerin kıymetinin artması mecburi istikamet olmuştur. Bu münasebetle Efendimiz'in (a.s.) bir Hadis-i Şerifini de hatırlayalım: "Kıyamet yaklaştığında, bir kimsenin Köpek Yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten daha cazip gelir."358359
Allah Mutlak Adildir.
SAKATLIK, HASTALIK VE MUSİBETLERDE NE GİBİ HİKMETLER VAR?
Prof. Dr. Münip YEĞİN
Yaradılışımızın icabı olarak, her kişi kendisinde noksan olan şey'in hasretini duymaktadır. Bunun yanında her şeyi tamam olan insan, sahip olduklarının kadrini bilmiyor ve çok kere (sanki bir mirasyedi gibi) onların farkında bile olamıyor. Konunun şu misal ile açıklanmasında isabet vardır: (Bir çocuk, ayakkabısı olmadığı için ağlayıp dururken, birden bire gözüne iki ayağı bulunmayan sakat bir çocuk ilişiyor. Dehşete kapılmış durumdadır, göz yaşlarını silip "Yârab, sana şükürler olsun ki, benim ayaklarım var; meğer ben ne kadar şanslıymışım, beni affet Allah'ım.." diye, yalvarıp huzura kavuşuyor). O halde insan, haline şükredici olmalıdır. Kendisinde mevcut olanları iyi tanımalı ve onların kıymetini takdir etmelidir.
Özetlersek: Yoklukta kendimizden aşağı olanlara bakıp müteselli olmalı. Varlıkta ve ilimde bizden üstün olanlara bakıp onlara yetişebilmek için gayret göstermeliyiz.
İnsanoğlu bu dünyada daima adalet aramıştır. Öncelikle bilmek lâzımdır ki, dünyada asla hakiki adalet yoktur. Mutlak adalet, kıyamet gününde ortaya çıkacaktır. Dünya bir eğitim ve imtihan meydanıdır. Burada aklımızın ermediği, duygu ve hassalarımızın fark edemediği çok karışık mes'eleler vardır. Bazı misaller verelim.
Işıklar âlemi içinde görünür ışınların yeri, sadece % 4 kadar bir yer işgal eder. Diğerleri: Alfa, Beta, Gamma, Radyo, Televizyon, IKS, Ultrason, Infraruj, Ultraviole, Mion, Laser, Radar ve diğer kozmik ışınlardan ibaret, görünmeyen tabiattadırlar. O halde % 96'lık göremediğimizin yanında sadece % 4'lük görüş alanımız vardır. Dolayısıyla istatistiki yönden bizim görüyoruz zannettiklerimiz bile şüpheli mevkide kalıyorlar. Yani biz çok az şeyi görebiliyoruz.
Dokunmak hissimizi ele alırsak, gözlerîrnizin göremediği nice küçük varlıkları ve uzaktaki galaksiler ve seyyareler gibi nice büyük yaratıkları temas ederek tanımamız mümkün değildir.
Diğer hislerimizin güçleri de hemen hemen bu misallerdeki gibi zayıftır ve herşeyi anlamamıza yetmez.
Ancak, hislerimizin üstünde "Akıl" dediğimiz en kıymetli bir varlığımız mevcut. Bir çok noksan yanlarımızı onunla tamamlamak mecburiyetindeyiz. Nitekim aklımız sayesinde bir çok cihazlar imal edilmiş ve bazı meçhullerin bilinmesi veya farkedilmesi mümkün hale gelmiştir. Lâkin meçhullerin sayıları az değil ki...
Yine akıl sayesinde, dünyada görülen bazı muvazenesizliklerin sebeplerini inceleyebiliriz. Meselâ: Doğuştan uzvu noksan yaratılmış olan bir yavru üzerinde düşünelim.
Bazılarımızın zannettiği gibi böyle bir doğuş, asla "Allah'ın adaletsizliği" değildir. Bu tabloda aklını çalıştıran insan için büyük ibretler vardır.
Nasıl ki, vatan kurtulsun diye nice insanlar canlarını feda ederler ve diğerleri o vatan toprakları üzerinde şehid ve gazilerinin sayesinde yaşamağa devam edebilirler...
Allah'ın Mülkü olan bu dünyada, Cenâb-ı Hak insan neslinin devamını ve huzurlu olmasını ister. O sebeple diğer insanların hallerine şükretmeleri ve hallerinden memnun olmaları takdir olunmuştur. Genelde kendisi sağlam olan kişi, herkesin aynı şekilde bulunduğunu zannedecektir. Noksansız bir vücudun ancak bir lütuf olduğunu farkedebilmek, ancak sakat kişileri görmekle mümkün hale gelebilir. İşte bu yüzden bizim nazarımızda birer zavallı gibi kabul edilen sakatların, insanlık âleminin selâmet yolunu bulabilmesinde büyük hizmetleri vardır. Dolayısıyla onların, Allah katında birer şehid ve gazi kadar mübarek kişiler oldukları kanaatındayım. Ancak, insanoğlu buna benzeyen daha bir çok hikmetleri anlamaktan uzaktır.
Bizzat sakatların ve hastaların, Cenab-ı Hakk'ın bu takdirinden haberleri bile olmayabilir.
O halde tekrar edersek: Dünyaya noksanlıkla doğanlar veya sonradan sakatlananların durumlarında adaletsizlik yoktur. Ortada sadece çok anlamlı hizmetler ve derin hikmetler mevcuttur. Bir tarafdan diğer insanların onları görerek, hallerine şükretmeleri ve gönül huzuruna kavuşmaları murat edilmiştir. Diğer taraftan alkol, sigara, uyuşturucu maddeler, zararlı ışınlara maruz kalış, hastalıklar ve sair zararlı şeylerden ve tehlikelerden korunulmasının gerektiği, aksi halde o kişilerin kazanacağı yavruların bunlar gibi sakat olacağı (insanın gözüne sivri kalem batırılmışcasına) hikmet olarak anlatılmak istenmiştir.
Cenâb-ı Hakk'ın bu lütuflarma rağmen günden güne iz'ansız, ferasetsiz, hissiz, şükürden uzak ve bencil özellikteki kişilerin sayıları artmakta ve sakat gençlerin sayıları da o nisbette çoğalmaktadır.
Keza gayrimeşru evlât edinmeler, boşanmalar, üveylikler, aile geçimsizlikleri gibi Cenab-ı Hakk'ın emirlerine uymayan bütün hareketlerin, netice olarak gençlik problemlerini arttırdığı herkesçe biliniyor. Fakat insan, dünyadaki bu harikulade ibret tabloları karşısında hissiz ve bir nevi kör hali ile hâlâ gönül huzuru ve saadet arıyorsa, elbette bulamıyacaktır. Genç nesil, hatalı ana ve babaların yanlışlarını görüp hiç olmazsa kendileri doğru istikamete yönelmezlerse, insanlığın gelecek nesilleri için çok daha karamsar olmak icap eder.360
Dostları ilə paylaş: |