Mesut kaynak


EVLENME Evlenmenin önemi



Yüklə 0,5 Mb.
səhifə8/12
tarix06.03.2018
ölçüsü0,5 Mb.
#44998
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

EVLENME

Evlenmenin önemi. Yüce Allah; kadın ile erkeği birbiriyle mutlu olmaları için yaratmış, aralarında sevgi ve merhamet duygusunu vermiştir. Kur'ân da şöyle buyrulmaktadır Rum 30/21: «Birbirinizle huzur ve sükûnet bulasanız diye, size kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması, Allah'ın ayetlerindendir.» Karşıt cinslerin ayrı yaşamamaları, birlikte olmaları yaratılışa en uygun olanıdır. Bunun da en ideal şekli evlenmektir. Eşler İlâhî Yasalar'a uygun tarzda hayat arkadaşlığı yapacak,yuva kurup çoluk çocuk sahibi olacaklar ve hem de cinsel ihtiyaçlarını karşılayacaklardır. Böylece canlılarda bulunan neslin devamı iç güdüsü de tabii olarak karşılanmış olacaktır. Kur'ân, insanları zengin veya fakir de olsalar evliliğe teşvik etmektedir: Nur 24/32: «Sizden bekar olan kimseleri evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah lûtfu ile onları zengin eder. »

Nikahın yapılışı. Ülkemizde evlilik işlemi, Devletin kontrolünde Belediyelere verilmiştir. Adayların evlenme ehliyeti ve engelleri kontrol edildikten sonra uygun şartlarda olanlar, iki şahit huzurunda görevli memur tarafından nikâh sözleşmesi yapılarak evlenirler. Nikâh, bilhassa kadının güvencesi açısından çok önemlidir. Kur'ân' da şöyle buyrulmaktadır : Nisa 4/21: «...Kadınlar siz erkeklerden sağlam bir teminat almışlardı.» Nikâh sözleşmesi ile ilgili olmamakla beraber, evlenme gibi önemli ve ailenin temellerinin atıldığı bir olayda; dua etmek, Kur'ân'dan ayetler okumak gibi ruhsal yönden mutluluk verici davranışlar da yapılabilir. Hıristiyanlar da ve Museviler de evlenmeler; Belediyede yapılan resmi nikâhtan sonra, dini bir sözleşme olarak Kilise ve Sinagog'da da yapılmaktadır. Osmanlı döneminde nikâh yetkisi ile kadılara (hakim) verilmiş, onlar da özel olarak bazı şahısları vazifelendirmişti. Ayrıca mahalle imamları da kadı (hakim)in kontrolü olmaksızın evlendirme yapabiliyor, bu sözleşmeye de halk dilinde imam nikâhı deniyordu.

Evliliğin devamlılığı için Kur'ân, öncelikli olarak erkeklerin hanımları ile iyi geçinmesini öğütler. Aile kurumunun korunması ve devamlılığında, kocaya daha kapsamlı bir sorumluluk verir. Evliliğin en önemli şartı olan, ırz ve namuslarını korumaları için eşleri uyarır. Geçimsizliklerde taraflara sabır ve hoşgörü tavsiye eder. Eşlerin arasını bulma görevini, tarafların uygun göreceği hakemler vasıtasıyla olmasını öğütler. Karı-koca boşanmak için kesin karar verirlerse, ayrılmanın karşılıklı haklara saygılı olarak güzellikle olmasını ister.

EVLENME ÖNCESİ HAZIRLIK DÖNEMİ

4/24 : ...Evlenmesi yasaklanmamamış hanımları; namuslu yaşamak, zina etmemek şartıyla mallarınızla istemeniz (evlenmeniz) size helâl kılındı...

Kadın ile erkeğin ömür böyu devam edecek hayat arkadaşını bulması, bir yuva kurması ve çoluk çocuk sahibi olmasını sağlayacak evlilik, insan hayatında çok önemli bir olaydır. Bunun için eşler arasında tanışma, görüşme ve nişanlılık dönemleri yaşanır. Taraflar bu süre içinde birbirlerini daha iyi tanır, evlilik için daha sağlıklı karar verebilirler. Ülkemizin bazı bölgelerinde eşlerin görücü usulü ile tanışmadan, görüşmeden yapmış olduğu evlilikler, maalesef çoğunluklu olarak mutsuzlukla sonuçlanmaktadır. Kurulacak aile kurumu, cinsler arasında karşılıklı sorumluluk ve yükümlülük getirir. İşte bunun için evliliklerde adaylar karşılıklı görüşerek ön anlaşma yapmalıdır.

Evlilik teklifi, damat adayları tarafından yapılır. Kadınları mallarınız ile istemeniz ifadesinin anlamı; evlenmeyi kararlaştırdığınız hanımlara karşı duyduğunuz saygı ve değerin göstergesi olarak, ikram ve hediyelerinizle onları isteyin. Bu evlilik boyu devam edecek sevgi, saygı ve değerin başlangıcını teşkil edecektir.

Kur'ân, evlilik öncesi erkekleri şöyle uyarıyor : «İffetli (namuslu) yaşamak ve zina etmemek şartıyla» evlenmeniz size helâl kılındı. Bir sonraki ayet olan Nisa 4/25 de de aynı şekilde kadın da uyarılmaktadır : «İffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla »evlenmeniz size helâl kılındı. Böylece evlilik, hazırlık dönemlerinde de sağlam temellere oturmuş olur. Kutsal bir yuva olan ailenin korunması ve devamının sağlanması için, açık hükümlerle evlilik yasaları kurallaştırılmıştır. Kur'ân, evlilik dışı cinsel ilişkileri kesin olarak yasaklamıştır. İnançlı, sağlıklı bir nesil ve toplumun temeli olan aile ancak namuslu, ahlaklı, sevgiye saygıya dayalı evliliklerin eseridir.

KIZLAR KENDİ İSTEKLERİYLE EVLENMELİDİR

24/33 :...Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli (namuslu) kalmak isteyen genç kızları fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilmelidir ki zorlanmalarından dolayı Allah onlar için çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Kızlar, özgür iradeleriyle hayat arkadaşını seçmelidir. Ömür boyu birlikte arkadaşlık edeceği, aile kurarak çoluk çocuğa karışacağı eşini kendi isteği ile seçmek, onun en doğal hakkıdır. Aksi takdirde o yuvada birlik ve beraberlik olmayacağı gibi, çocuklarında yetişmesinde önemli sakıncalar olabilecektir. Anne-baba kızlarını; onun isteği dışında geçici dünya menfaatleri için zengin veya yaşlı kimseler ile zor ve baskı kullanarak evlendirmeleri, ancak mutsuzluğu getirir. Allah katında bunun günahı da pek tabii ki ebeveynin olur. Evliliklerde gerek kız ve gerekse erkek tarafı olan ailelerin evlenmelerde yalnızca zenginlik aramaları, çok hatalı bir düşünce tarzıdır. Bir kadının veya erkeğin malına göz dikerek yapılan evlilikler, pek çok olumsuzlukları getirir. Nûr 24/32 : «Sizden bekâr olan kimseleri ...evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah lütfu ile onları zengin eder...» Evlenecek adaylarda; temiz soy, iyi terbiye ve güzel ahlâk aile saadeti için yeterli özelliklerdir.

Maalesef Ülkemizde bilhassa Doğu Bölgeler'imizde, kızların rızaları alınmadan görücü usulü ile evlilikler yaptırılmakta; bunun neticesi olarak sağlıksız bir yuva, mutsuz bir aile ve iyi yetişmemiş çocukların meydana gelmeleri de kaçınılmaz olmaktadır.



EVLİLİK KARŞILIKLI SEVGİ VE MERHAMETTİR

30/21 : Birbirinizle huzur ve sükûnet bulasanız diye, size kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması, Allah'ın ayetlerindendir.


24/32 : Sizden bekar olan kimseleri...evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah lütfu ile onları zengin eder...

Kadın ve erkek, dünya yaşamında huzur ve sükûnet bulsunlar diye birlikte yaratılmıştır. Yüce Allah eşlere sevgi ve merhamet sırrını ihsan ederek onları birbirine sımsıkı bağlamıştır. İşte aralarında yanan bu sevgi ve merhamet ışığı, birbirlerine karşı şiddetli bir kavuşma arzusu doğurur. Diğer bir deyişle eşlerde oluşan cinsel istek ve şehvet arzusu, neslin devamı için kendilerine doğal olarak lütfedilmiştir. Bu yalnız insanlarda değil, bütün canlılarda oluş sırrı gereği var olan kuvvetli bir istektir. Kadın ve erkeğin karşılıklı duydukları kavuşma arzusu ile evlenerek birleşen çiftlerin beraberliği, Yüce Allah tarafından lütfedilen ve en büyük manevi güç olan sevgi ve muhabbeti de doğurur. Evlilik ile eşler; cinsel arzu ve isteklerini İlâhî Yasalar'a uygun bir şekilde giderdikleri gibi huzur, sükûn, dayanışma ve paylaşım ihtiyaçlarını da karşılamış olarak mutlu bir yaşama kavuşurlar. Böylece neslin devam etmesine de seve seve aracılık edilmiş olur.



Nikâh; kadın ve erkeğin hayatın hem sıkıntılarında ve hem de sevinçlerinde bir ömür boyu için yaptıkları arkadaşlık ve ortaklık anlaşmasıdır. Devlet nikâh sözleşmesinin kayıt ve tesçilini hangi makama vermişse o yerine getirir. Belediyeye vermişse Belediye nin Nikâh Memurları, (Bizim Ülkemizde olduğu gibi) yok eğer Müftülüğe vermişse (imamlar) yerine getirir. Nikâh, kadınların haklarını güvence altına alan temel bir anlaşmadır. Nisa 4/21 : «...Kadınlar, siz erkeklerden sağlam bir teminat almışlardı.»

Kur'ân; yalnız zenginleri değil, parasal imkânı az olanları da evliliğe teşvik etmektedir. Ayette belirtildiği gibi, yoksul olanlar da evlendikten sonra Yüce Allah'ın lütfu ile zengin olabilirler. Nikâhın neticesinde kurulan aile; gerek toplumun çekirdeğini teşkil etmesi ve gerekse neslin oluşması bakımından çok önemli bir kurumdur.



EŞLERİNİZE MEHİRLERİNİ VERİN

4/4 : Kadınlara mehirlerini nazik ve cömert bir şekilde örf ve çevrenin kabullerine uygun olarak verin...


4/24 : ...Kendilerinden nimetlendiğiniz kadınların mehirlerini onlara verin. Bir borçtur bu...


Mehir, Arap-İslâm toplumlarının örf ve adetlerine göre evlenirken erkeğin eşine verdiği veya borçlandığı para veya maldır. Mehrin miktarı, her ailenin ekonomik durumlarına ve çevrenin kabullerine göre tayin edilir. Bu uygulama, kadına verilen değerin ve saygının ifadesidir.

Musevilerde, İslâmiyet'teki bu geleneğin aksine kızlarına iyi damat adayı bulabilmeleri için, erkeğe drahoma adı verilen para veya mal verme adeti bulunmaktadır. Oysa Kur'ân; servetleri için değil, bizzat kadınların değer ve hakları için onlara mehir verilmesi yükümlülüğünü getirmiştir.



Nimet; iyilik, lûtuf, rızık, ihsân, yiyecek-içecek gibi manalara gelir. Ayette Kendilerinden nimetlendiğimiz kadınlar ın anlamı ise; kadınların erkeklere verdiği maddî ve manevî destek, hayat arkadaşlığı, cinsel ihtiyaçların giderilmesi ve en önemlisi de çoluk çocuk yapma gibi nimetlendirmeleridir. İşte bu özelliklerinden dolayı erkek karısına borçlanır ki, bu da nazik ve cömert bir biçimde ödenmesi gerekli olan mehir verme yükümlülüğüdür.

Bugün Ülkemizin bir çok bölgelerindeki evlenmelerde kadınlara mehir verme adeti uygulanmamakla beraber, Doğu ve Orta Anadolu Bölgelerimizde mehir verme geleneği halen devam etmektedir.



Kur'ân'da geçici (müt'a) nikâhı var mıdır? Geçici (müt' a) nikâhı, bir erkeğin bir ücret karşılığında belli bir süre için evlenmesidir. Kararlaştırılmış zaman (örneğin bir gün, beş gün, bir ay v.s.) bitince evlilik de sona erer. Halk dilinde Acem Nikâhı da denilen bu tip evlilikler, eski Arap ve İran toplumlarında yaygındı.

Kur'ân; İslâmiyetten evvel ikinci sınıf insan durumuna getirilen kadının bütün haklarını vermiştir. O bir ücret karşılığında geçici olarak faydalanılacak bir varlık değil; ailenin hanımefendisi, gelecek neslin emanet edildiği, çocuğuna karşılık beklemeden sonsuz sevgisiyle bağlı olan fedakâr bir annedir. Evlilik, İlâhî Yasalar ile sağlam temeller üzerine kurulmuş, iffet ve namus kavramı yuva kurmanın ilk şartı olarak belirlenmiştir.

Eski ilkel örf ve adetlerin, İslâmiyet'ten sonra da devam etmesini isteyenler, Nisa 4/24 ayetinin manasını kaydırıp değiştirmek suretiyle müt'a nikâhını, Kur'ân'a fatura etmeye çalışmışlardır. Hz. Peygamber de geçici evliliği uygulamıştı, Hz. Ömer'in halifelik zamanında da kaldırılmıştı. gibi rivayetler, hiçbir zaman müt'a nikâhını yasallaştıramaz. Eğer Yüce Allah geçici nikâhı uygun görse idi, Kur'ân'a açık bir hüküm kordu. Kur'ân'da müt'a nikâhı yoktur ve İslâmiyet'in ruhuna ve hükümlerine de tamamiyle aykırıdır.

EŞLERİNİZE YAKLAŞIN

2/187 : ...Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını (takdir ettiklerini) isteyin...


2/222-223 : Sana adet halini sorarlar. De ki : O insana rahatsızlık veren bir haldir. Adet hallerinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman Allah'ın emrettiği yerden onlara varın... Kadınlarınız sizin (evlat yetiştireceğiniz) tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın...

Eşlere yaklaşarak birleşmenin iki eseri vardır: Biri büyük bir lezzet ve zevk, diğeri de nesildir. Her ikisi de Yüce Allah'ın insanlara bir lütfu ve ihsanıdır. Sizin için yazdıklarını (takdir ettiklerini) isteyin. ayetinin anlamı, eşlerle ilişkinin neticesinde, Yüce Allah'tan hayırlı çocuklar vermesini dilemektir. Furkan 25/74 : «Allah'ın iyi kulları (Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak...çocuklar bağışla...) diye yakarırlar.»

Kadınların adet hali, onlara rahatsızlık ve sıkıntı veren bir durumdur. Kur'ân hanımlar ile; onların temizlenme süresi olan 3-10 gün zarfında cinsel ilişkiye girilmemesini, ancak bu hal sonrasında normal ilişkinin devam etmesi gereğini vurguluyor. Ayette kadın bir tarlaya benzetilmektedir. Nasıl tarlaya tohum ekilerek bitki yetiştiriliyorsa, kadına da erkeklik hücresi ekilerek çocuk sahibi olunmalıdır.

YUVANIN DEVAMI İÇİN GAYRET GÖSTERME

4/19: Hanımlarınızla iyi ve güzel geçinin. Onlardan hoşlanmadınızsa, bilin ki sizin hoşlanmadığınız bir şeye, Allah çok hayır koymuş olabilir.


4/35 : Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkek tarafından bir hakem ve kadın tarafından da bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah, kadın ile erkeğin aralarını düzeltmede başarılı olacaktır.

Kur'ân; toplumun çekirdeğini teşkil eden ailenin iyi işlemesini, bozulup dağılmamasını istemektedir. Bunun için öncelikli olarak erkeğe görev vermiştir : Hanımlarınızla iyi ve güzel geçinin! Her ne kadar eşinizde hoşunuza gitmeyen haller bulunsa ve ondan hoşlanmadıysanız bile, hanımınıza iyi davranmakta sebat edin. Sabır ve katlanma gücü göstermek, daha fazla hayırlara sebep olabilir. Yüce Allah bu evliliğe hayır koymuşsa, gelecek çocukların da aileye neşe ve mutluluk getirebileceği olasılığı vardır. Her bir olay bizlerin bilemediği gizli bir sebebin neticesidir. Bakara 2/216 : «...Sizin için daha hayırlı olduğu halde birşeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir siz bilmezsiniz.» Şu halde kötü gibi gelen bir oluşum, sonunda hayırlara da sebep olabilecektir.


Eğer herşeye rağmen geçimsizlik devam ediyorsa, Kur'ân topluma, hakemler vasıtasıyla eşlerin arasını bulma görevi vermiştir. İslâmiyette ailenin dağılmaması için her çareye başvurulur. Hakemler, normal olarak eşlerin ailelerinden seçilir. Geçimsizlik nedenini araştıran hakemler, bunların giderilmesi için eşleri uyarırlar. Ancak arabuluculuğun samimi ve yapıcı olarak yapıldığı durumlarda, Yüce Allah'ın lütfu ile hakemler başarılı olur ve evlilik kurumu devam ederek yuvanın bozulmaması sağlanır. Evliliklerde zorlukları yenerek iyi geçinmek hedef, boşanmak ise son çaredir.

ANNELER İKİ YIL EMZİRİRLER

2/233 : Anneler, çocuklarını emzirmeyi tamamlamak isteyen kimse için tam iki yıl emzirirler.Onların uygun bir biçimde yiyeceğini ve giyeceğini sağlamak, çocuğun babasına aittir... Eğer ana-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu sütten kestirme isterlerse, kendilerine günah yoktur.Çocuklarınızı süt anneye emzirtmek isterseniz, verdiğiniz ücreti güzelce teslim ettikten sonra,bunu yapmanızda bir günah yoktur...

Kur'ân, anne sütüne dikkati çekerek çocuğun beslenmesinde ve gelişmesinde en önemli unsur olduğunu buyurmaktadır. Her zaman taze ve mikropsuz olan anne sütünün tabii protein, vitamin, mineraller ve kazandırdığı bağışıklık sistemi, hiçbir zaman yapma süt ve mamalarda bulunmamaktadır. «Anneler çocuklarını iki yıl emzirirler.» Eğer her hangi bir sebeple anne çocuğunu emziremez ise, tabii olmayan mamaların yerine, çocuk sevgisi taşıyan süt anneler bulup, onların sütleri ile çocuklarını beslemelerinin lüzumu belirtilmektedir. Çocuklara tabii sütün verilmesinin ne kadar önemli olduğu; önce annesinin, eğer mazeretli ise süt annesi tarafından emzirilmesinin lüzumlu olacağı vurgulanmıştır.
Emzirme müddeti iki yıl olduğu belirtilmekle beraber, anne-babanın kararı ve danışması ile bu zaman bir miktar azaltılıp çoğaltılabilir. Süt annelerden doğan akrabalıkların getirdiği evlenme yasağı yaklaşık iki yıl emzirilen çocuklara mahsustur. Hz. Peygamber süt akrabalığı ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur : «Nesep (soy) yüzünden haram olanlar, süt yüzünden de haramdır.»

Çocukların anne sütü ile beslenmesi, anne sevgisine kavuşma yönünden çok önemlidir. Annenin göğsüne yaslanarak süt emen çocuk, ayni zamanda sevgi ve güven ihtiyacına da kavuşmaktadır. İşte böyle bir ortamda yetişen çocuklar, geleceğin sağlıklı nesillerini oluşturarak milletlerin ayakta kalmasını sağlarlar. Ancak günümüzde sihirli besleyici gıda olan anne sütünün yerini, maalesef gıda değeri düşük ve kolay elde edilen yapma mamalar almıştır. Çocuklarımızın beslenme tarzı bu şekilde devam ettiği müddetçe, sağlıksız ve güçsüz bir neslin oluşması da kaçınılmaz olacaktır.



AİLEDE GÖREV VE YÖNETİM

Evlenme; kadın ve erkeğin birlikte yaşamayı kararlaştırdıkları, hak ve görevler de üstlendikleri bir sözleşmedir. Aile hayatının karşılıklı sevgi, saygı ve merhametle yürütülmesi temel ilkedir. Kur'ân, aileyi kuran bireylerin hak ve görevlerini net olarak belirleyip ayrıntıya girmemiştir. Görevler; yaratılıştan kaynaklanan kabiliyetler doğrultusunda, ihtiyaç ve geleneklerin gerektirdiği yükümlülüklerdir. Zorunluluk hallerinde; ailede şartlar değiştiği zaman yapılacak işlerde eşler birbirlerine yardım edecekleri gibi, ihtiyaca göre görevlerini değiştirmeleri de mümkündür.

Kur'ân, iş ve yönetimlerin mutlaka şûra (danışma kurulu) ile yürütülmesini emretmektedir. Topluluğun çekirdeği ve en küçük parçası olan ailenin de şûra ile yönetilmesi ayni yasanın gereğidir. Yönetimin şekli hususunda Kur'ân, açık bir hüküm getirmemiştir. Ailenin idaresini; kader birliği yapmış eşler birlikte eşit haklar ile yürütmeli, tüm aile bireylerinin katılımı ile şûra oluşturulmalıdır.

Ülkemizde 2002 yılında yürürlüğe giren kanun değişikliği ile Türk Medeni Kanunu'na : Ailenin yönetimi eşler arasında eşit olarak yürütülür. hükmü konmuştur. Ailenin reisi erkektir. ifadesi kalkmış, eşlerin aileyi beraberce yöneteceği belirlenmiştir. Böylece toplumların gelişmesini, kemale ermesini sağlayacak demokrasinin temeli de aile ocağında atılmış olacaktır.



KADINLA ERKEĞİN BİRBİRİNDEN ÜSTÜNLÜKLERİ

4/32 : Allah'ın sizi, birbirinizden farklı kıldığı şeylere özlem çekmeyin. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah' tan onun lütuf ve ihsanını isteyin.


4/34 : Erkekler, kadınları (kavvâm) gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz (saliha) kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar...

Yüce Allah, kadın ve erkeği tamamlayıcı olarak ayrı ayrı birbirinden üstün özellikler ile yaratmıştır. Kadının; erkekte bulunmayan anneliğin verdiği yüce bir görev olan çocuğun doğumu ve bakımı ile öncelikli olarak çocukların terbiye edilerek yetiştirilmesi, yuvada huzur ve sükûnun temininde duygusal gayret, aileye içten bağlılık gibi daha birçok üstünlükleri bulunmaktadır. Erkek ise; fizik gücüne, adele kuvvetine sahip, cesur ve mücadelecidir. Fizyolojik bakımdan daha zayıf olan kadınları (kavvâm) gözetip kollayıcıdırlar. Ailenin dış düşmanlardan korunması, geçim ve ekonomik giderlerin temini öncelikli olarak erkeğe ait olduğundan mallarından bol bol harcamaktadırlar.

Kadın ve erkeğin yaratılıştan kaynaklanan farklılık ve üstünlükleri, hak açısından birinin diğerine egemenliği demek değildir. Nisa 4/34 ayetinde geçen ve burada koruyucu, kollayıcı, gözetici anlamında kullanılan kavvâm kelimesi; hizmet eden, hakim, yönetici gibi anlamları da içerir.Kavvâm kelimesinin manasını yanız yönetici, yöneten kabul etmek ve dolayısiyle erkeğe kadının üzerinde bir hak tanımak, Kur'ân'ın ruhuna ve adaletine ters düşer. Bakara 2/228 : «...Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin, kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır.» Ayeti; ataerkil bir düşünce ile, erkeğin kadına egemenliği ve aile reisliği hakkı olarak yorumlanmıştır. Oysa Erkeklerin, kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. ifadesinin manası, erkeğin özelliği icabı kavvâm oluşu yani kadını kollayıp gözetme yeteneği oluşundandır. Ne kadın erkeğe ve ne de erkek kadına egemenlik kuramaz, her ikisi de birbirini tamamlamak için eşit hak ve sorumluluklar ile Yüce Allah tarafından yaratılmıştır. Rûm 30/21 : «Birbirinizle huzur ve sükûnet bulasanız diye, size kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması, Allah'ın ayetlerindendir.»

«İnsanların bazıları bazılarından üstün kılınmıştır.» ayetinin anlamı; gerek kadın ve gerekse erkek, yaratılıştan birbirlerinden üstün özelliklere sahip olmasıdır. Nice kadınlar vardır ki fiziksel güç, iş görme kabiliyeti,bilgi ve akılda birçok erkekten üstündür ve nice erkek de ayni şekilde bu meziyetleri ile birçok kadından daha üstündür. İsra 17/84 :« Herkes varlık yapısına uygun iş görür...» Kadın ve erkek; Yüce Yaratıcı tarafından takdir edilen varlık yapıları gereğince, lütfedilen özelliklerine rıza göstermeli, diğer cinse verilenlere özlem çekmemelidir. Hepsi de Allah katında kararlaştırılmış oluş sırlarıdır. Zaman ve şartlara göre eşler; öncelikli görevlerini değiştirebilecekleri gibi, birbirinin işlerini de üstlenebilirler. Örneğin ihtiyaç halinde erkek, ev işlerine ve evdeki çocuklara bakabileceği gibi, kadın da ailenin geçim ihtiyaçları için dışardaki işlerde çalışabilir.

İyi ve temiz (saliha) kadınlar; aralarında sevgi, saygı ve merhamet olması, kendilerini kollayıp gözetledikleri ve mallarından seve seve harcadıkları için kocalarına saygılıdır. Nasıl Yüce Allah kendilerini koruyorsa, onlar da mal, aile sırları, namus gibi gizliliği gerektiren hususları koruyarak yuvanın devamını ve huzurunu sağlarlar.



AİLEDE YÖNETİM ŞÛRA İLEDİR

42/38 : ... ( İman sahiplerinin ) İş ve yönetimleri, kendi aralarında bir şûra iledir.


5/159 : ... ( Resulüm ) İş ve yönetim hususunda onlarla şûraya git...


Şûra (danışma kurulu) : Herhangi bir konu için bilgi ve ilmin ışığında karşılıklı görüş, fikir alışverişi ile en doğruyu elde etmek çalışmaları yapan kurula denir. Kur'ân, tüm iş ve yönetimlerin şûra ile yapılmasını emretmektedir. Her konuda en doğru ve en güzel; bu danışma kurulları ile bulunacak, böylece toplum da sorunlarını çözerek gelişecektir.

Aile en az bir kadın ve bir erkeğin kurduğu sosyal yapıdır. Başka bir ifade ile aile; en küçük bir topluluk, topluluk ise büyük bir ailedir. Kur'ân, bir toplumun çekirdeğini teşkil eden ailenin çok iyi kurulmasını, korunmasını ve işlemesini istemektedir. Ailenin tüm sakinleri hak ve sorumluluk sahibidir. Kur'ân'da ailenin idaresi, bağımsız olarak ne erkeğe ve ne de kadına verildiğine ait kesin bir ifade yoktur. Yuvanın yönetimini, eşler birlikte eşit haklar ile yürütür. Karı-koca ailenin tüm bireyleri ile birlikte şûra (danışma kurulu) oluşturarak, karşılıklı danışma ve fikir alışverişi ile, sorunlarda doğru kararlar alınması için çalışmalar yaparlar. Karşılıklı saygı, sevgi ile birbirinin haklarına ve sorumluluklarına uyumluluk içinde yuvanın ahengi ve huzuru sağlanır. Böylece toplumları ileriye götürecek, onları geliştirecek demokrasinin temelleri de aile ocağında atılmış olur. Maalesef bazı İslâm Ülkeleri'nin gelişememesinin en büyük nedeni, Kur'ân'ı Kerîm'in yasalarının gereğince uygulanmamasından kaynaklanmaktadır.

EVLENME ENGELLERİ

Eski devirlerde bilhassa İran'da yakın akrabalar ile evliliklerde sakınca görülmez, kardeş arasında bile nikâhlanmalar normal kabul edilirdi. Kur'ân, yakın akraba evliliklerini kesin olarak yasaklamıştır. Evlenme engelleri üç gurupta toplanır. Anneler, kızlar, kardeşler gibi kan akrabalığı (nesep), kayınvalide, gelin gibi akrabalar, kendisine süt veren süt anne ve onun belirli derecedeki yakınları arasındaki süt akrabalığıdır.



Kan akrabalığı (nesep) gibi yakınlarla evlenmeler kromozon ve gen aracılığı ile, ailede mevcut soydan geçme hastalıkların ortaya çıkmasına, doğan çocuklarda ayrıca aklî ve bedensel bozukluklara sebep olmaktadır. Bu yasak, böylece çok önemli sıhhi bozuklukları ortadan kaldırmıştır. Amca kızı, dayı kızı gibi uzak akrabalar ile evlilikler yasaklanmamakla beraber, öncelikle yabancılar ile birleşmeler tavsiye edilmiştir. Evlilikler; akraba olmayanlardan, sonra çok uzak akrabalardan ve en sonunda da eğer zorunluluk varsa yasaklanmamış akrabalar ile yapılmalıdır. Kayınvalide, gelin gibi akrabalar ile evlenmeler, ahlâksal ve sosyal sakıncaları sebebiyle aileyi yıpratacağından yasaklanmıştır. Böylece Kur'ân, toplumun çekirdeğini teşkil eden aileyi sağlam temellere oturtarak devamını sağlamıştır.

Kur'ân; bebeklere süt verilmesine çok önem vermiş, süt alma ihtiyacında olan çocukları korumuştur. Çocuğa süt vermenin akrabalığa sebep olduğu vurgulanarak, emzirme teşvik edilmiştir. O kadar ki bebeğe yaklaşık iki yıl süt veren bir kadın ve onun yakınları, emzirilen çocuğun da süt akrabası olmaktadır. Evliliklerde kan akrabalığı yoluyla men edilmiş kişiler, ayni şekilde süt akrabalığı ile de yasaklanmıştır. Hz. Peygamber konuyla ilgil şöyle buyurmuştur: «Kan akrabalığı (neseb) yüzünden haram olanlar, süt yüzünden de haramdır. » Böylece emzirilen bebek korunularak, etrafında geniş bir akrabalık zinciri oluşmaktadır. Bebeğin gelişmesini sağlayan ve tüm gıdaların üstünde olan anne sütü; acaba çocuklara ne gibi kabiliyet ve özellikler veriyor, bağışıklık sistemini nasıl etkiliyor? Bugünün tıp ilmi, henüz bu gerçekleri açıklayamamaktadır.

Kur'ân; müşrikler (Allah'a ortak koşanlar) ile onlar iman edinceye kadar evlenilmemesini, ayrıca ahlâksız ve iffetsiz insanlar ile de, kendileri düzelinceye kadar nikâh edilmemesi hususlarında iman sahiplerini uyarmaktadır.


Yüklə 0,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin