Mezhebin Kaideleri:
İsmailiyye mezhebinin beş esas kaidesi vardır:
a- İmamlık: Sadece İsmail ve onun çocuklarına geçer, başka birisi bu makama sahip olamaz.
b- İmam, yeryüzünde Allah'ın halîfesidir. Bu halife Allah'ın nurunu özünde toplamıştır. Bu sebeble Allah'ın imamda zuhûr ettiğine inanmak din ve imana ait bir değer taşır.
c- İmamlık makamında bulunan kişinin her sözü ilâhî bir emir niteliğine sahiptir.
d- İmamların yaptığı her şey haktır. Onlar yanılmazlar, suç işlemezler, bu bakımdan, masumdurlar.
e- Din ve iman bu mezhebe inanmakla mümkün olur. Dine bağlanmak imam'a tâbi olmayı kesinlikle gerekli kılar.
İsmailiyye mezhebine göre imamlık gizlidir. Onun için gerçek imamın kim olduğunu bilmek kolay değildir. Gizli kalan imamlık, Hz. Muhammed'in peygamber oluşundan sonra ortaya çıktı. İnsanlık tarihi boyunca gizli kalan, insanlara görünmeyen Hz. Muhammed'in peygamberliğiyle ortaya çıkan gerçek imam Hz. Ali'dir. İmamlık Hz. Ali'den sonra onun nesline geçti. Cafer-i Sadık'ın büyük oğlu saklandı, gözlere görünmez oldu. İmamlar ondan sonra yeniden ortaya çıktı ve göründü.244
İsmailîlerde "yedi imam" inancı değişmez bir akidedir. Bu da onlara göre yedi sayısının mübarek oluşundan kaynaklanır. Yedi gezegen, yedi kat sema, birer mübarek oluş belirtisidir. Bütün sırları yedinci imam bilir ve bu sırlara bâtini mana adı verilir.
İsmailiyye mezhebinin sonraki dönemlerde en çok dikkat çeken temsilcisi, efsanevî bir şahsiyete sahip olan Hasan Sabbah'tır.245
DÜRZÎ, DÜRZÎLİK
Fatımî halifelerinden el-Hâkim biemrillah el-Mansur b. el-Aziz billah (385-411/996-1021)'ın veziri Hamza b. Ali'nin kurduğu İslâm dışı bâtıl bir mezhep. Dürzî, bu mezhebin görüşlerini benimseyen kişi. Propagandacı (dâî) lerinden birisi olan Nuştekîn ed-Dürzî (ö. 410/1019)'nin ismine izafetle anılan Dürzîlik, siyasi-itikadî bir mezheptir. Şiîliğin İsmailiye kolundan doğmuştur.
Altıncı Fâtımî halîfesi el-Hâkim, ulûhiyet (tanrılık) dâvâsında bulunarak mektuplara "bismil-Hâkim er-Rahmanir-Rahim" yazdırıyor, hutbede kendi ismi okunduğunda halkı ayağa kaldırıyordu. (Mahmud Es'ad, Tarih-i İslâm, 158) Hâkim, etrafa dâîler göndererek kendi sapık görüşlerinin propagandasını yaptırır ve: "hiç kimsenin kendilerine zarar veremeyeceğini, mezhebe bağlı olanların artık dalâlete düşürülmeyeceklerini" söyler. Veziri Hamza b. Ali de bu mezhebin imamı olur. Bu arada el-Hâkim'in daha önceki dâîlerinden Nuştekin ed-Dürzî (Ânuştekin ed-Derezî) kendisinin imam tayin edilmesi için faaliyet gösterir. Fakat aşırı fikirleri halkı isyana sevkeder ve 410 yılında öldürülür. Halkın reaksiyonu üzerine bir süre ara verilen propaganda faaliyetine Hamza b. Ali yeniden başlar ve etrafa dâîler göndererek birçok taraftar toplar. el-Hâkim'in 411/1021 yılında el-Mukattam dağında kaybolması Hamza b. Ali'nin de inzivaya çekilmesi üzerine Hamza'nın dördüncü vasisi Ali b. Ahmed mezhebin başına geçer. Fakat el-Hâkim'in yerine halîfe olan Ali b. el-Hâkim, Dürzîleri takiple cezalandırır. Bunun üzerine faaliyetlerini gizli olarak sürdürürler. Daha sonra tekrar açıktan çalışmaya başlayarak Teym vadisi, Sayda, Beyrut ve Şam'da yayılırlar.
Dürzîler Haçlı saferlerinde hristiyanlarla işbirliği yaparak müslümanlara karşı savaşmışlardır. Günümüzde Lübnan'ın dağlık bölgelerinde, Suriye, Filistin ve Ürdün'de yaşamaktadırlar. Lübnan anayasasına göre özel hakları olan Dürzîlerin Ortadoğu'da siyâsî güçleri olup bugünkü Suriye yönetiminde büyük etkinlikleri vardır.246
Dürzîlik, Kur'ân'da "sırat-ı müstakim" diye adlandırılan "doğru yol"un dışındaki bâtıl yotlardan birisidir. Bu bakımdan "İslâm mezhepleri" içinde sayılmaması gerekir. Kur'ân-ı Kerim sırat-ı müstakim'in dışına çıkılmaması gerektiğine dair gayet açık olarak birçok âyette hüküm bildirmiştir:
"Îşte benim doğru yolum bu, ona uyun, (başka) yollara uymayın ki, sizi O'nun yolundan ayırmasın!" (el-En âm, 6/153)
Kendilerini gerçek tevhid inancına sahip (Muvahhidun) olarak gören Dürzîlerin Allah hakkında tecessüm (Allah'ı cisim olarak tasvir etme), hulûl (ruhun bir canlıdan başka bir canlıya geçmesi) gibi inançları ve bunların çok karışık yorumları vardır. Onlara göre Allah'ın bir gerçek ulûhiyeti (lahut) bir de beşerî tezahürü (nâsut) vardır. Allah kendisini beşer idrakine ancak bir insan şeklinde yani el-Hâkim şeklinde göstermiştir. Aksi halde insan Allah'ı gerçek ulûhiyetiyle tanımaya güç yetiremezdi. el-Hâkim'in Allah'ın beşerî tezâhürü olarak imamet mevkiine oturması ve onun tebliğini üstlenmesi Allah'ın gerçek tevhididir. Dürzî inancına göre bu gerçek tevhide ulaşan kişinin ibadet mükellefiyeti ve buna ihtiyacı da yoktur.247
Görüldüğü gibi bu mezhep mensupları İslâm'ın saf ve temiz tevhid akîdesini, nefs ve hevâlarına tâbi olan akıllarıyla bulandırmışlar, lâyık olmayan sıfatları Allah'a izafe etmişlerdir. Halbuki gerçek tevhid inancına göre: “Allah birdir, Sameddir (herşey varlığını ve bekasını O'na borçludur. Herşey O'na muhtaçtır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir. Herşeyin başvuracağı, yardım dileyeceği tek varlık O'dur). Kendisi doğurmamıştır ve (başkası tarafından) doğurulmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." (el İhlâs: 112/1-4)
Dürziliğin İnanç Esasları:
Dürzîliğin, Hamza b. Ali tarafından ortaya atılan inanç esasları özetle şöyledir:
1- el-Hâkim bi Emrillah'ı Allah bilmek. Onlara göre Hâkim, Hz. Muhammed'in şerîatını neshetmiştir.
2- Emri tanımak: Bu, yaratıkların en şereflisi olarak kabul edilen Hamza b. Ali'dir.
3- Hududu tanımak: Bunlar Hamza ile birlikte beş vezirdir.
4- Yedi esası bilmek: Bunlar iptal edilen yedi akîde (Kelime-i Şehâdet, namaz, oruç, hac, zekât, cihat ve velâyet) yerine konan yedi vasiyet (vesâya veya hisâl) dir. Bu yedi vasiyet:
1- Sözde doğruluk,
2- İman kardeşlerini koruma ve karşılıklı yardım,
3- Önceki ibadetler ve bâtıl inançların tamamını terk,
4- İblîs'i ve bütün şer güçleri tanımama,
5- Allah olarak Hâkim'in birliğine iman,
6- Ne olursa olsun fiillerine sahip olma,
7- Açık veya gizli onun (Hâkim) ilâhî iradesine teslimiyet ve kabut.
Dürzîlere göre âhiret ve âhiretle ilgili Cennet, Cehennem, Arş, Kürsî, hesap, ceza, mükâfat gibi şeyler hep bu dünyadadır.
Dînî bakımdan Dürzîler, Akıllılar ve Cahiller olarak ikiye ayrılır. Özel kıyafetleri olan akıllıların mezhep esaslarına bağlı olmaları, şehvetlerden kaçınmaları, sigara ve içki içmemeleri, hırsızlık, zina vb. kötülükleri yapmamaları gerekir. Bunların önderlerine Şeyhu'l-Akl denir. Cahillerin dünyevî lezzetleri tatmalarında, refah içinde yaşamalarında bir sakınca yoktur.
Misafirperverlik, israftan sakınmak, ahlâkî değerlere önem vermek gibi özellikleri bulunan Dürzîler, "İslâm esaslarını hiçe saydıkları ve iman esaslarını da keyfi olarak tahrif ve tağyir ettikleri için" müslüman sayılmazlar.248
Dostları ilə paylaş: |