ZEYDİYE MEZHEBİ
Hz. Ali'nin çocuklarından Hz. Hüseyin'in torunu Zeyd'e mensup olanlara verilen ad. 122/740, senelerinde Emevî yönetimine karşı savaşırken şehit olan Zeyd b. Ali b. el-Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib'in ve oğlu Yahya'nın, zamanlarının imamı olduğunu kabul edenler Zeydiye adı altında anılırlar.
Kûfeliler devrinin büyük âlimi ve fakihi olan Zeyd'e başvurarak bey'at etmek istediklerini belirtmişler, o da kendilerinden bey'at almış ve Emevilerle mücadele etmeye karar vermişti. Fakat, devlet kuvvetleriyle karşılaşıldığı sırada Zeyd'in taraftarları kendisine başvurarak Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer hakkındaki fikrini sormuş o da hayırdan başka bir şey söyleyemeyeceğini ifade etmişti. Bunun üzerine onbeşbinden fazla taraftarı kendisini terketmiş, Zeyd, kendisine sadık ikiyüz kadar kişi ile savaşmış ve sonunda öldürülmüştür (122/70). Zeyd'in oğlu Yahya da bir müddet mücadele ettikten sonra Cüzcan'da yakalanarak 125/743'de öldürüldü. İşte bu hadiselerde Zeyd ve oğlu Yahya'nın tarafını tutanlara, onların düşüncelerini paylaşanlara daha sonra Zeydiye denmiştir.342
Zeyd, ünlü Mu'tezilî Vâsıl b. Atâ el-Gazzal'dan ders almış, büyük babası Ali b. Ebî Tâlib'in Cemel ve Şam ehli ile yaptığı savaşlarda haklı olup olmadığının bilinmeyeceğini, iki taraftan birinin haklı olduğu şeklindeki görüşü benimsemiştir.343
Zeydiye genelde üç kola ayrılır: Bunlar;
1) Cârûdiye,
2) Süleymaniye veya Ceririye,
3) Ebteriye ve Butriye yahut Sâlihiye.
Zeydiye’nin Temel Görüşleri:
Zeydiye'nin ana görüşleri şöyle özetlenebilir:
1- Bütün diğer şia zümreleri gibi Zeydiye'nin esas görüşü de imamet konusunda toplanır. Onlara göre Hz. Fatıma'nın soyundan olmaktan başka zâhit, âlim, cesur, cömert olmak üzere imamet davasında bulunmaktan ibaret olan beş şart kendisinde bulunan kimse imam olmaya layıktır. Ve buna itaat edilmelidir. Hilafet diğer şia grupların ileri sürdüğü gibi nassa dayanmaz.
2- Hz. Peygamberden sonra en faziletli kişi Hz. Ali'dir. Peygamber sadece onun hilafetini tayin etmiştir. Ancak bu isim olarak değil vasıf olarak yapılmıştır. Yani Hz. Ali hakkında Hz. Peygamber onun kemali, fazileti vs. hakkında çok şeyler söylemiştir. Bunlar onun hilafete tayini için yeter sebeptir. Ancak, ashabı kiram bunları dikkate almamış ve başkasına bey'at etmekle hata etmiştir. Bununla birlikte ashaba sebbedilmemelidir.
3- Hz. Ali halife olduktan sonra giriştiği mücadelede, yaptığı savaşlarda ve hakem olayında haklı olup, muhalifleri haksızdır.
4- Mürtekib-i kebire (büyük günah işleyen) nin arkasında namaz kılmak caiz değildir. Bu kimse tevbe etmeden ölürse ebedî olarak cehennemde kalır.
5- Zeydiye, usûlu'd-dinde Mutezileyi takib eder. Furuda ise kendilerine ait bir görüş ve ictihatları yoktur.344
Zeydiye mezhebi zamanımızda Yemen'de yaygındır. Bir çok âlimi, yazılmış kitapları ve tedvin edilmiş fıkıhları vardır. Yemen'de Zeydiye'nin resmi mezhebi Butriye, çölde ise Carûdîye'dir.345
Ayrıca Zeydîlerden, Hasan b. Zeyd'den sonra 520/1126 tarihlerine kadar Hazar denizi civarında çeşitli aralıklarla, bazan birbirlerine muhalefet ederek yirmi kadar imam ve dâî çıkmıştır.346
FUKAHAY-I SEB'A
Medine'de aynı asırda yaşayan tabiîlerden yedi fakih.
Emevilerin iktidarda bulunduğu yıllarda bazı sahâbe çocukları ve tabiînden kimselerin bu iktidar ve yönetime karşı gelip toplumda çeşitli karışıklıkların çıkması yüzünden bir kısım sahâbîler, tabiîler hükümet merkezinden uzak şehirlere çekilip İslâmi ilimlerle uğraşmışlardı.
Onların ilmî çalışmaları ve çevrelerinde toplanan öğrencilerinin gayretleri daha sonra tefsir, hadis ve fıkıh gibi ilimlerin teşekkül ve tedvinini doğurmuştur.
Tabiatiyle birbirinden uzak ve değişik toplumsal şartlara sahip olan bu şehirlerdeki bilginler arasında görüş farkları gittikçe belirgin hâle geliyor ve her şehirde kendisine göre bir fıkıh ekolü doğmaya başlıyordu. Bunların en etkili olanları Hicaz ve Irak ya da diğer adıyla Medine ve Kûfe ekolleriydi. Kur'an, sünnet ve sahâbîlerin icmâlarıyla hükmü belirtilmemiş olan meseleleri Iraklı bilginler, akıl ve ictihad ile çözmeye çalışıyorlardı. Hicazlılar ise daha ziyâde hadis ve geleneklerden hareket ediyorlardı. Dolayısıyla bunlara "Hadis" veya "Eser" ehli adı veriliyordu.
İşte Hicaz ekolünü Fukahây-ı Seb'a denilen yedi fakih temsil etmektedir. Bunların başında Saîd b. el-Müseyyeb gelir. Bunlar, hakkında nass bulunmayan konularda ictihad yaparlarken en çok maslahata önem verirler ve genellikle ortaya çıkmamış problemler üzerinde durmaz ve bu gibi konularda görüş beyan etmezlerdi.
Fukahay-ı Seb'a'ya bu ismin verilmesinin sebebi, sahâbeden sonra fetva işinin bunlara kalması, ilim ve fetvanın daha çok bunlardan etrafa yayılması ve bununla şöhret bulmaları içindir. Nitekim onların yaşadığı asırda Salim b. Abdullah b. Ömer ve benzeri birçok tâbiî âlimler olmasına rağmen fetva işi en çok bu yedi fakihten soruluyordu.347
Bu yedi Fakih şunlardır:
1- Saîd b. el-Müseyyeb (ö. 94/712 veya 105/723): Tâbiîlerin reisi idi. Hadis rivâyeti, zühd, ibâdet ve takvayı nefsinde toplamıştı. Aynı zamanda rüya tâbirini de çok iyi biliyordu. Sa'd b. Ebı Vakkas ve Ebû Hureyre gibi bir grup sahâbîden ve Peygamber efendimizin hanımlarından hadis dinlemiştir. Ebû Hureyre'nin kızı ile evli idi ve hadislerin çoğunu da Ebû Hureyre'den rivâyet etmiştir. Kendisi der ki: Elli seneden beri cemâatle namazda imamın ilk tekbirini kaçırmadım ve elli seneden beri namazda bir adamın kafasına bakmadım (ilk safta durduğu için). Ayrıca elli yıl sabah namazını yatsı abdestiyle kıldığı söyleniyor. Kendisi şöyle diyordu: Allah'a ibâdet gibi insanı şerefli kılan ve Allah'a karşı günâh işlemek gibi insanı küçük düşüren bir şey yoktur.
Emevi yöneticilerinden Abdülmelik b. Mervan'ın oğulları Velid ve Süleyman'ın veliaht olmalarına bey'at etmediği için Abdülmelik'in emriyle Medine valisi Hişâm b. İsmail tarafından kendisine elli değnek vurulup Medine sokaklarında teşhir edildi. Zâlimlerle ilgili şunu söylüyor: Zâlimlerin çevresindeki yardımcılarına ancak kalben nefret ederek bakın, ta ki amelleriniz yok olmasın. Said b. el Müseyyeb Medine'de vefat etmiştir.
2- Ebû Bekr b. Abdirrahman b. Hâris b. Hişâm (ö. 94/712): Tâbiîlerin ileri gelenlerindendir. Kureyş Rahibi diye adlandırılırdı.348
3- Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekr es-Sıddîk (ö. 107/725): Tâbiîlerin ve zamanının en üstün şahsiyetlerindendi. İmam Mâlik, "Kasım bu ümmetin fakihlerindendir" diyordu. Kendisi bir grup sahâbîden rivâyet etmiş, kendisinden de tâbiîlerin büyüklerinden bir cemâat rivâyet etmiştir. Mekke ve Medine arasında bulunan ve Kudeyd denilen bir yerde vefat etmiştir.349
4- Urve b. Zübeyr b. el-Avvâm (ö. 94/712): Alim ve sâlih bir zat idi. Kur'an-ı Kerîm kıraatlarıyla ilgili kendisinden rivâyetler yapılmıştır. Kendisi teyzesi olan Hz. Âişe'den hadis dinlemiş, ondan da İbn Şihâb ez-Zührî ve diğer bazı âlimler rivâyet etmiştir. Medine'de kendi adıyla anılan Urve kuyusunu kendisi kazdırmıştır. Medine yakınında Fur' denilen bir köyde vefat etmiştir.350
5- Ebu Eyyub Süleyman b. Yesâr el-Hilali (ö. 107/725 veya 104/722): Âlim, âbid ve güvenilir bir zat idi. Kendisi, İbn Abbâs, Ebû Hureyre ve Ümmü Seleme'den hadis rivâyet etmiş, ondan da İmam Zührî ve büyük hadisçilerden bir grup rivâyet etmiştir.351
6- Hârice b. Zeyd b. Sâbit (ö. 104/722 veya 100/718): Kadri yüce âlim ve zâhid bir tâbiî idi. Zührî kendisinden hadis rivâyet etmiş, Medine'de vefat etmiştir.352
7- Ubeydullah b. Abdullah b. Ute b. Mes'ud (ö. 98/716): Belli-başlı tâbiîlerdendi. Kendisi İbn Abbâs, Hz. Âişe ve Ebû Hureyre'den hadis dinlemiş ondan da Ebu'z-Zenad, Zührî ve diğer bazıları rivayet etmiştir. Zührî, "Dört denize ulaştım" diyor ve onların arasında Ubeydullah'ı da zikrediyor. Ömer b. Abdilaziz, 'Ubeydullah'ın bir gecesi bana bütün dünyadan daha sevimlidir'; O'nun bir gecesini beytulmâlin parasından bin dinara satın alırım" diyordu. Medine'de vefat etmiştir.353
Ebu Seleme İbnu Abdirrahmân İbni Avf (V.104)’ın da fukahay-ı seb’adan olduğu söylenir. 354
Dostları ilə paylaş: |