3- Hz. Mehdi (a.s)’la İlgili Hadisler İncelenirken Hadis Biliminin Usul ve Prensipleri İhmal Edilmemeli
Fığlalı diyor ki: “Hadisler Mehdi’nin kimliği hakkında da ayrılık göstermektedir. Sınıflandırıldığı takdirde:
a- Hasan b. Ali’nin.
b- Hüseyin b. Ali’nin.
c- Abbas b. Abdulmuttalib oğullarından birinin.
d- İsa b. Meryem’in.
e- Veya adı belirtilmemiş ve fakat İslam’ın zaferi için uğraşan her iyi ve doğru kişinin Mehdi olduğu, yahut da olabileceği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi mevcut haberlerden bunların bütünüyle sahih olduklarını söyleyebilmek ve ihtiva ettikleri mübalağa, tutarsızlık, târihi ve içtimaî uygunsuzluk sebebiyle, bunların doğrudan doğruya Hz. Peygamberden bu şekilde söylendiklerini ifade edebilmek, bize göre fevkalâde güç olmaktadır.” [43]
Evet, böyle diyor Fığlalı... Rical ve diraye ilminin bilinen kuralları dikkate alınırsa Hz. Mehdi ile ilgili hadisler konusunda bu tür önyargılarda bulunmanın ilmî bir gerçeklik taşıyamayacağı kolaylıkla anlaşılır. Çünkü bu bilimlerde sırf falan meseleden veya müşkülden söz etmek yetmez, birtakım özel kıstaslar ve prensipler yardımıyla hadisler arası ihtilaflar veya benzeri meseleler -tabi eğer gerçekten varsa- halledilerek meselenin aslı ortaya konulur. Halbuki Fığlalı bilerek veya bilmeyerek bu kıstasları görmezden gelmiştir. Her hal-ü kârda, şimdi ele almak istediğimiz bir kaç noktaya dikkat edilir ve sahih mütevatir hadisler de dikkate alınırsa İmam Mehdi’nin kimliğinin gayet net olduğu ve Fığlalı’yla benzerinin iddia ettiği gibi bir belirsizliğin söz konusu dahi edilemeyeceği görülecektir:
Hz. Mehdi Hakkındaki Şia Kaynaklı Hadislerin Birbiriyle Tam Bir Uyum ve İttifak Taşıyor Olması
Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm hakkında Hz. Resul-ü Ekrem sallâ’llâhu aleyhi ve alih ve onun Mutahhar Ehl-i Beytinden Şia ulemasının naklettiği hadislerin tamamı birbiriyle mutabık ve uyumlu olup her hadis bir diğerinin sıhhat ve doğruluğunu onaylayıcı ve pekiştirici niteliktedir. Bu hadisler tıpkı bir sistemin parçaları gibidirler, her birinin konumu dikkatle incelendiğinde, diğerinin konum ve işlerine ışık tutmakta ve biri diğerini onaylamaktadır. Şia kaynaklarında İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ’la ilgili olarak kayıtlı bulunan hadislerden şu gerçekler sarih olarak anlaşılmaktadır:
a- Hz. Mehdi, Abbas b. Abdulmuttalip oğulları’ndan değil, Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih ’in neslinden ve Hz. Ali aleyhi’s-selâm ’la Hz. Fatıma aleyha selâm ’ın evlatlarındandır.
b- İmam Hasan aleyhi’s-selâm ’ın değil, İmam Hüseyin aleyhi’s-selâm ’ın soyundan gelmektedir.
c- Hz. Mehdi zuhuru sırasında gökten nazil olup inecek olan Hz. İsa b. Meryem aleyha selâm Hz. Mehdi’nin yakın yardımcılarından seçkin yaranlarından olacaktır.
d- Hz. Mehdi, Ehl-i Beyt İmamlarının 12.si ve İmam Hüseyin aleyhi’s-selâm ’ın soyundan 9. İmam olup, İmam Bâkır aleyhi’s-selâm ’dan sonra 7. ve İmam Rıza aleyhi’s-selâm ’dan sonra 4. İmamdır.
Hz. Mehdi konusunda Şia kaynaklarında kayıtlı bulunan sahih hadisler o kadar, net ve detaylıdır ki, bu hadislerin yardımıyla, doğumundan Küçük Gaybet ve Büyük Gaybet dönemlerine, hatta zuhur alametlerine, zuhur çağının nasıl bir çağ olacağına İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ’ın zuhurdan sonra neler yapacağına ve genel programının ne olduğuna dair bütün bilgileri teferruatlarıyla bulabilmek mümkündür.
Bütün bunlar uyum, Ehl-i Beyt İmamlarının ilminin tamamen uyumlu ve birbiriyle mutabık olduğunu göstermesinin yanı sıra bu rivayetlerin tamamına yakın kısmının kesinlikle sahih olduğunu ve bunlar arasında uyduruk rivayetlerin çok nadir bulunduğunu ve “Şia’nın İmam Mehdi aleyhi’s-selâm hakkındaki inançlarının ispatı için Şia kaynaklarında geçen ilgili hadislerin yeterli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kaynaklardaki hadisler, Ehl-i Sünnet kaynaklarına müracaata gerek bırakmayacak kadar çoktur. Nitekim Şia’nın bu hususta Ehl-i Sünnet kaynaklarından da hadis nakletmesinin nedeni meselenin bizzat Ehl-i Sünnet için de kolayca anlaşılmasını mümkün kılıp, hücceti tamamlamak ve Şia inançlarının çoğunun ispatını, bizzat Ehl-i Sünnet kaynaklarındaki belgelerle mümkün olduğunu bilfiil göstermek içindir.
Hz. Mehdi (a.s) Hakkında Ehl-i Sünnet Kaynaklarında Geçen Hadislerdeki Farklılığın En Önemli Nedeni
Mehdilik ve İmamet, İslam dininin en hassas ve en kritik konularındandır. Taşıdığı siyasî ve kültürel önem nedeniyle çeşitli siyasî grup ve akımlar tarafından azami ölçüde kullanılan ve siyasi amaçlara malzeme edilen konuların başında gelmiştir. Mevcut karineler, İslam tarihi boyunca daha ziyade iki akım ve grubun bu inancı kendi amaçları doğrultusunda kullandıklarını göstermektedir. Bunlardan birincisi siyasi iktidarı elinde bulunduran halifeler, ikincisi de bu halifeler için daima bir tehdit unsuru olagelen Zeydîler olmuştur. Bu iki kesim iktidar için her yola başvurmuş, hiçbir yöntemden kaçınmamışlardır. Her iki grup da nebevî hadisleri tevil yoluyla veya hadis uydurma veya rivayetleri tahrif etmek suretiyle Mehdi’nin kendilerinden olduğunu iddia etmişlerdir. Hulefa arasında Abbasilerin sahte Mehdisiyle “Zeydiler”in Muhammed b. Abdullah’ı, bu konuda verilebilecek en bariz örneklerdir; bunların ikisi de Mehdilik iddiasına kalkışarak iktidar tek amaçları İslamî inançla oynamaktan çekinmemişlerdir. Yegane gayeleri sırf iktidarı ele geçirmek veya elindeki iktidarı korumak olan bu iki güruhun karşısında yer alan grup Ehl-i Beyt’in yolunu izleyen Şiiler olmuştur; İmamiye Şiası Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih ’in sahih sünnetini öğrenmek için özellikle onun Ehl-i beyt’ine müracaat etmiştir. Masum Ehl-i Beyt İmamları bu sahte Mehdilik iddialarını daima reddetmiş ve gerçek Mehdi’nin Ehl-i Beyt İmamlarının on ikincisi olduğunu daima vurgulayarak Hz. Mehdi’nin bütün vasıf ve özelliklerini ayrıntılarıyla Müslümanlara anlatmış, böylece gelecekte vukuu muhtemel her nevi sapma veya saptırma girişimlerinin gerçek yüzünün anlaşılmasını mümkün kılmışlardır. Şia hadis kitapları, Ehl-i Beyt İmamlarının bu tür irşat ve bilinçlendirme örnekleriyle doludur, bu örnekler dikkatle incelendiğinde, söz konusu iki siyasi akımın Şia kaynaklarına sızmayı başaramamış olduğu görülür. Ne var ki hilafet akımı Ehl-i Sünnet’in hadis kitaplarına, Zeydilik akımı da Zeydiye’nin kitaplarına nüfuz etmenin yolunu bulmuş ve bu iki akım, bu iki ekol üzerinde gözle görülür tesirler bırakmıştır. Nitekim her iki mektebinde de hadis kitaplarında, Hz. Mehdi’nin Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih ’in evlatlarından ve onun Mutahhar Ehl-i Beyt’nin İmamlarından olduğuna dair çokça hadis kayıtlı olmasına rağmen Mehdi’nin Emevilerden, Abbasilerden veya Zeydiye İmamlarından biri oduğuna dair bazı rivayetlere de yer yer rastlanmaktadır ki, bu iki siyasi ekolün İslam kültüründe bıraktığı izler dikkate alınacak olursa bu tür rivayetlerin varlığına pek şaşılmaması gerektiği de kolayca anlaşılır tabi. Bu akımların bin küsür yıllık bir geçmişle İslam ümmetinin sosyal ve kültürel hayatında hiçbir iz bırakmamış olması esasen mümkün değildi zaten. Öyleyse bugün Ehl-i Sünnet kitaplarındaki hadislerde Hz. Mehdi hakkında yer yer görülen tutarsız rivayetlerin en önemli nedeni; tarih boyunca halifeler ve iktidar sahiplerinin bu kitaplara nüfuz edebilmiş olması ve Mehdi’nin Hz. Resulullah’ın sallâ’llâhu aleyhi ve alih soyundan ve Hz. Ali aleyhi’s-selâm ile Hz. Fatıma aleyha selâm ’ın evlatlarından olduğuna dair bu kitaplarda geçen onca sahih hadisin arasına; Mehdi’nin Emevi veya Abbasi halifelerinden biri olduğuna dair birtakım uydurma hadisler sokuşturulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Fakat, daha sonra da etraflıca açıklayacağımız üzere bu iktidar düşkünü uydurma Mehdiler, bütün dünyaya adaleti yayamadıkları, esasen beklenen ve vaat olunan Mehdi aleyhi’s-selâm ’ın diğer işaret ve vasıflarına da sahip olmadıklarından meselenin aslı anlaşılmakta gecikmemiş ve Ehl-i Sünnet uleması bu uyduruk hadisleri ya ret veya tevil yoluna gitmiş ve tabi, bu arada bu tevilin gerçek Mehdilikle ilgili sahih hadislerle aykırılık göstermemesine dikkat etmişlerdir.
Dostları ilə paylaş: |