Mezheplerde Mehdilik İÇİndekiler


- Hakikatlerin Örtbas Edilmesi



Yüklə 0,57 Mb.
səhifə19/24
tarix06.09.2018
ölçüsü0,57 Mb.
#78592
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24

6- Hakikatlerin Örtbas Edilmesi


Fığlalı; İslam tarihinde kültür ve hizmetleriyle belirleyici bir rol oynamış bulunan ve halihazırda dünya Müslümanlarının 1/4’ünü oluşturan İmamiye mektebini Şianın diğer kolları arasında önemsizmiş gibi göstermek yolunda özel bir çaba sarfetmekte ve Şia içinde “İmamiye” yani 12 İmama bağlı Caferi mezhebini, tarihte varlığı bile tartışılan ya da köklü bir akide ve kültüre sahip bulunmadığı için zamanla yok olup giden fırkalardan biri gibi takdim etmeye çalışmaktadır okuyucusuna... Nitekim Ehl-i Beyt mektebinin hakkaniyetini gizleyebilmek için bu mektebin kendisini gizlemeye çalışarak Şianın kollarına kendisinden kollar ekleyip meseleyi dallandırıp budaklandırmakta ve kâh Sebeiyye gibi var dahi olmayan fırkalardan bahsedip, kâh İslamî bir temele dayanmadığından zamanla yok olup giden fırkaları gündeme getirmek suretiyle Ehl-i Beyt mektebinin şecere-i tayyibesinin meyvesini gizleyebilmek için okuyucunun dikkatini sürekli başka yönlere çekmeye çalışmaktadır. Mesela Mehdilik konusunda Şianın akidelerini ele aldığı 10 sayfaya yakın bir bahsinde Babiye ve Bahailik gibi fırkalara üç sayfa ayırırken, İmamiye’ye bir sayfa ancak ayırabilmiş sayın araştırmacı (!) yazar!

7- Uyduruk Alimler Üretme


Fığlalı’nın Mehdiliği inkar yolunda başvurduğu yöntemlerden biri de uyduruk alimler üretmektir. O şöyle diyor:

“...Ne var ki, alimler bu hadislerin sıhhati hakkında şüpheye düşmüş olmalarına rağmen bu konuda halka tesir edememişler ve “Beklenen Mehdi” (el-Mehdiyy’il Muntazar) veya “söz verilmiş Mehdi (el Mehdiyy’il Mev’ud ) fikri Sünni, Şii ve diğer mezheplerin muhtelif tabakalarında pek renkli şekilde yaşatılmıştır.”

Sahi, Fığlalı’nın “Mehdilik konusunda şüphede oldukları” nı iddia ettiği bu alimler kimlerdir acaba?

Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm ’ın zuhuru ve Hz. İsa aleyhi’s-selâm ’ın nüzulünü şüpheli bulan bu alimlerin adı, sanı, yazdıkları bir eser veya belirttikleri bir hadis ya da rivayetin kayıtlı olduğu bir tek kaynak olsun göstermekte midir Sayın Fığlalı?

Hayır!

İslam alimlerinin Hz. Mehdi’yle ilgili hadisleri kaynak eserlerinde kaydetmiş olduklarını, onun zuhur ve kıyamını hak bildiklerini ve aynı alimlerin bu hususta kitaplar yazıp “İmam Mehdi aleyhi’s-selâm ’la ilgili hadisler mütevatir ve sahihtir” dediklerini bilmemekte midir Sayın Fığlalı gerçekten?



Bu soruya olumsuz cevap verebilmek mümkün değildir.

Makalenin başında uzunca listesini verdiğimiz alimlerin pek çoğunu çok iyi bildiği halde Sayın Fığlalı onları pekalâ görmezden gelmekte ve ne fıkıhta, ne usulde, ne de ricalde ileri bir ihtisası olmayan İbni Haldun’a mal bulmuş mağribi gibi sarılmaktadır.

Bütün inanç ve tavsiyelerine Kur’an ve sünnetten senet gösterip bu iki aslı kendi beşerî fikirlerine tercih eden onca ilimi bir çırpıda silip atarak kendi görüşünü vahyin ve sünnetin üzerinde tutan ve ancak işine geldiği zaman “İslam alimleri de şöyle diyor...” diyebilme utanmazlığını sergileyen ilk kalem olmadığı gibi, sonuncusu da olmayacaktır mutlaka.

Ancak, ister Şia, ister Sünni olsun bugün bütün Müslümanların islâmî ve dinî hükümleri şu veya bu iddiacılardan değil, peygamberlerin varisleri olan gerçek alimlerden öğrenmeyi tercih ettiği ve Müslüman kitlelerin, ulemanın izinde yürümekte olduğu bilinmelidir. Elbette Fığlalı ve benzerleri, ulemanın bütün uyarılarına rağmen hatalarını düzeltme gibi bir kaygı taşımak yerine, kendi düşünce ve fikirlerini Kitap ve sünnete tercih etme ısrarlarını sürdürmektedirler.

İslam’ı dert edinmiş insanlar böyle kimselerin ıslahı için iyiyi emredip kötüden menetme vazifesini ifa etmekteyse de “Bir topluluk kendisini düzeltmedikçe Allah onların halini düzeltmez”tir.

Hz. Mehdi (a.s) İnancı; Yahudiler ve Hıristiyanlar


Daha önceki bölümlerde bazı oryantalistlerle onlara uyan bazı batı hayranı yenilikçi yazarların Mehdilik inancının Yahudilik ve Hıristiyanlıktan İslam’a geçtiği iddiasında bulunduklarını belirtmiştik. İslam ülkelerinde bu ihanetin dikkatli Müslümanlar tarafından fark edildiğini ve Hıristiyanlar ile Yahudiler arasında Mehdilik değil, “İsa Mesih” kavramı tanınmış olduğunu bilen Fığlalı gibi birtakım sıfatlara sahip yazarlar da, her ne kadar yüce İslam dinindeki Mehdilik inancını Yahudilikle Hıristiyanlığa yamamaya çalışmaktaysalar da, bunun çirkin bir iftira olduğunun artık anlaşılması nedeniyle doğrudan doğruya değil de, dolaylı yollardan aynı emeli gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Önceden açıkladığımız üzere oryantalistler öteden beri İslam dinini ilahi bir din olarak değil, beşeri bir dünya görüşü şeklinde takdim edip bu yüce dini Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih ’in şahsî fikirleriymiş gibi gösterme yoluna gittiklerinden sadece Mehdilik hususunda değil; tevhitle nübüvvetten, islamın ibadet ve diğer konulardaki hükümlerine varıncaya kadar bütün boyutlarını ya Yahudilik ve Hıristiyanlığa yamamaya, ya da bu yüce dini, zaman ve mekanın şartlarının doğurduğu bir netice şeklinde değerlendirmeye gayret göstere gelmişlerdir.

 Ne var ki yüce İslam Peygamberinin Allah’ın elçisi olduğu ve Kur’an’ın, onun kendi fikirleri değil, Allah Tealâ tarafından ona vahyedilmiş ilâhî emirler olduğu hakikatine iman etmiş bir Müslüman gözüyle bu meseleye bakacak olursak şunu söylememiz gerekir: Kur’an-ı Kerim’de de açıkça belirtildiği üzere Hz. İsa ve Hz. Musa aleyhum’a-selâm , Allah Tealâ tarafından gönderilmiş hak peygamberler olup İncil ve Tevrat’la gelmiş, insanları eşi ve ortağı olmayan Allah’a, kendi peygamberliklerine, kıyamete, cennet ile cehennemin hak olduğuna, diğer gaybî hususlara imanda bulunmaya davet etmiş ve bu cümleden olmak üzere yüce İslam peygamberi Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih ’in kendilerinden sonra zuhur edip peygamberlikle geleceğini de, yine kendi ümmetlerine bildirmişlerdir. Bunların, aynı ilahi menbâdan kaynaklanması, aynı ilahi hedefleri gözetiyor bulunması cihetiyle bu üç ilahi dinin birçok ortak ve benzer yönler taşıyor olması gayet tabii olduğu gibi, zaruridir de. Nitekim olaya şöyle bir göz atılacak olursa Allah’a iman, kıyamete ve peygamberlerin hakkaniyetine inanma ve Kur’an, İncil ve Tevrat’ta isimleri geçen hak peygamberlere iman etme gibi birçok müşterekler taşıdığı kolayca görülür. Her üç dinin mensupları, birinin diğerinden etkilenmeden, sadece kendi kitaplarının emirleri, beyanları gereği bu hakikatlere inanır ve bunları gayet iyi bilirler. Bu nedenledir ki Mehdilik gibi önemli bir gaybî haberin, Kur’an’da olduğu gibi, diğer semâvî dinlerin kitaplarında da belirtilmiş bulunması gayet tabiidir aslında; daha önce de açıklamasına değindiğimiz gibi, Kur’an-ı Kerim’de de buna işaretle şöyle buyurulmaktadır:

Andolsun biz Zikir’den (Tefrat’tan) sonra Zebur’da da Yeryüzüne salih kullarım varis olacaktır, diye yazdık [52]

Ne var ki İslam diniyle Hıristiyanlık ve Yahudilik dinleri arasında en önemli fark şu ki, son kitap olan Kur’an her nevi tahrif ve bozulmadan korunmuştur. Aynı şekilde, İslam peygamberine ait nice hadislerin tevatür yoluyla veya muhtelif güçlü karineler vasıtasıyla ona ait sözler olduğunu ispatlamak kabildir bugün. Oysa Hz. Musa aleyhi’s-selâm ’la Hz. İsa aleyhi’s-selâm ’a nazil olmuş bulunan ve Allah’ın vahyi olan Tevrat’la İncil’in aslı bugün mevcut değildir. Bugün Tevrat’la İncil’de; semavi bir kitabın vahî muhtevasıyla asla bağdaşmayan ve hiçbir senediyet de taşımayan bozulma ve tahriflere sık sık rastlanabilmektedir. Buna göre bugünkü Tevrat ve İncil’deki metinlerin hangisinin gerçek ilahi vahiy ve hangisinin sonradan uydurma ve tahrif olduğu konusunda başvurulabilecek yegane güvenilir kaynak, Kur’an-ı Kerim’le kat’i sünnetten ibarettir. Bu nedenle, Kur’an-ı Kerim’deki bir mevzua aynen veya az bir farkla Tevrat ve İncil’de de rastlanılması halinde bir Müslüman için bunun anlamı; o metnin ilahi vahiy olup her üç peygamber tarafından tebliğ edildiği ve insanların kaderi üzerindeki etki ve önemi nedeniyle ilahi peygamberlerin müşterek tebliğ ekseninde yer aldığıdır. Daha önce de belirttiğimiz üzere Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm ’la ilgili ayet ve hadisler de, Kur’an ve kat’i sünnetle sabit olup bu konudaki hadisler çeşitli İslam mezhepleri nezdinde mütevatir ve sahihtirler ve bunlara iman da, yüce İslam dininin zaruri şartlarından ve elzem inançlarından sayılır.



Yüklə 0,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin