Microsoft Word +Islam Mezhepler Tarihi Yayin Nushasi MehmetAliBuyukkara +++



Yüklə 1,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə128/283
tarix31.12.2021
ölçüsü1,92 Mb.
#113334
1   ...   124   125   126   127   128   129   130   131   ...   283
ILH2004-MZHP

 
Zeydiyyenin İmâmet Anlayışı 
Zeydiyye’yi  İmâmiyye ve diğer  Şiî fırkalardan ayıran en önemli görüşü 
imâmet anlayışıdır. Onlar, imâmeti dinin aslından saymalarına ve ortak 
temellendirmelerde bulunmalarına rağmen, birçok noktada İmâmiyye 
Şîası’ndan ayrılırlar. Zeydiyye, Ali’nin Fatıma’dan gelen evlâdından her kim 
olursa olsun, imâmet şartları kendisinde mevcut olan kimsenin imâmetini 
kabul eder. Bu sebeple ortaya çıktığı devrede, dört Sünnî mezhep yanında 
beşinci mezhep olarak kabul görmüştür. 
Zeydiyye’ye göre Hz. Peygamber, sağlığında isim vererek ve şahıs 
belirterek yerine bir imam tayin etmemiş ve vasiyette bulunmamıştır. 
İmâmiyye’nin dediği gibi bir önceki imam bir sonrakini belirlemiş de 
değildir. Ancak imamın sahip olması gereken özellikler bildirilmiştir. İmam 
olacak kişi, bu özelliklerden hareketle tayin edilir. Taşıdığı vasıflar itibariyle 
Hz. Ali imam olmalıdır.  İmamda bulunması gereken vasıflar, onun üstün 


 
 
108
ahlak sahibi, muttakî, âlim, cömert olmasını, ayrıca kendi imâmetini açıkça 
ilan ederek ortaya çıkmasını gerektirmektedir. İmam olacak kişide mutlaka 
bulunması gereken iki önemli vasıf takvâ ve ilimdir. Ancak bu, 
İmâmiyye’nin ileri sürdüğü gibi, Peygamber’den Hz. Ali yoluyla gelen özel 
(vehbî) bir ilim değil,  kesbî, yani sonradan kazanılmış, öğrenmekle elde 
edilen bir ilim olmalıdır (Fığlalı, 1996, s. 126). 
Zeydiyye’ye göre imam, en küçük şüphelerden dahi kaçınmalı, dinin 
emirlerini yerine getirmede ve yasaklarından kaçınmada son derece duyarlı 
olmalıdır. Çünkü onun günahlardan korunmuş olmak gibi bir vasfı, yani 
ismet  sıfatı yoktur. Zira ismet, yalnızca peygamberlere has bir sıfattır. Bu 
bakımdan Zeyd, büyükbabası Hz. Ali’nin Cemel ve Sıffin’deki savaşlarda 
haklı mı, haksız mı olduğunun kesinlikle bilinemeyeceğini, ama iki taraftan 
birinin muhakkak haksız olduğunu söylemiş, böylece hem Mu‘tezile ile aynı 
görüşü paylaşmış, hem de imamların ismetine karşı çıkmıştır. 
Zeydiyye’ye göre imamın Kureyş’in Hâşimî soyundan olması yeterli 
değildir. Hz. Ali’nin Fatıma’dan olan çocuklarının, Hasan ve Hüseyin’in 
soyundan olması gerekir. Ayrıca, imâmetini açıkça ilan ederek ortaya çıkması 
ve zâlim idareciye başkaldırması gerekir. İmam Zeyd, gâib (gizli) imam 
fikrini reddetmiştir. O, bir imamın kendi imâmetini açıkça ilan edinceye 
kadar biat isteyemeyeceği hususunda ısrarlıdır. Onun bu görüşünü siyasî 
noktadan haklı görmemek imkansızdır; çünkü Zeyd, hilâfetin idarî 
bozukluklar yüzünden Emevîler’in ellerinden kaymakta olduğunu görmüş ve 
idareyi ele geçirmek için, Müslümanların Hz. Ali ve soyuna gösterdikleri 
yakın ilgi ve sevgi etrafında oluşan geniş bir taraftar kitlesi kazanmak yoluna 
gitmiştir. Bu yüzdendir ki o, Müslümanların büyük çoğunluğunun tasvibini 
kazanmak için önceki aşırı Şiî fikirlere karşı çıkarak efdal-mefdûl görüşünü 
ortaya atmıştır (Fığlalı, 1996, s. 126-7).  
Efdal, en üstün ve en erdemli, mefdûl ise daha az üstün ve daha az 
erdemli kişi demektir. Zeyd’e göre, Hz. Peygamber’den sonra en faziletli 
(efdal) kişi Hz. Ali’dir ve imâmete en layık odur. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer 
ise Ali’ye göre daha az faziletlidir. Ancak üstün birisi varken, dünyevî 
maslahat ve acil menfaat dolayısıyla, doğabilecek fitneyi bertaraf edecek ve 
herkesin gönlünü birleştirecekse, daha az üstün olan (mefdûl) birisi imam 
olabilir. Bu sebeple Ebû Bekir ve Ömer’in hilâfetleri meşrudur ve onlar gâsıb 
(hilafeti zorla ele geçiren) olarak görülemez. Ebû Bekir yerine Ali geçmiş 
olsaydı, yukarıdaki maslahatlar gerçekleşmeyebilirdi ve bütün sahâbe onun 
etrafında toplanmayabilirdi. İmam Zeyd, bu yüzden, Hz. Ali’nin imametini 
bildiren açık ve kesin bir nass olmadığı için, ilk iki halifenin hilâfetini kabul 
eden ve Cemel ile Sıffîn savaşlarında Hz. Ali’nin karşısında yer alan 
Müslümanları  tekfîr etmemiştir. Zeyd’in bu görüşleri sebebiyle 
taraftarlarından bazıları onu terk etmiştir. Bununla birlikte Emevîler’in 
zulmünü ortadan kaldırmaya yönelik isyanına, Şiî olmayan halktan ve başta 
Ebû Hanife olmak üzere bazı âlimlerden destek gelmiştir (Kutlu, s. 104).  

Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   124   125   126   127   128   129   130   131   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin