Microsoft Word +Islam Mezhepler Tarihi Yayin Nushasi MehmetAliBuyukkara +++



Yüklə 1,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə223/283
tarix31.12.2021
ölçüsü1,92 Mb.
#113334
1   ...   219   220   221   222   223   224   225   226   ...   283
ILH2004-MZHP

 
Âdâb-Erkân 
Alevîler’in ibadet anlayışı bakımından diğer bir husus olan “âdâb-erkân”a 
gelince; bu bir çeşit tarikat nizamnamesi, yol mensuplarının “insan-ı kâmil” 
oluncaya kadar uymaları gereken kurallar diye de anılabilir. Kızılbaş Alevîlik 
ve Bektaşîlik’te büyük benzerlikler taşımakla birlikte belli ölçüde farklılıklar 
da bulunmaktadır.  
Alevîlik’te diğer bir ifadeyle Kızılbaşlık’ta yani Erdebil merkezli 
ocaklarda erkân 16. yüzyılda  Buyruk’la birlikte son şeklini almış, ocaklara 
göre bazı farklılıklar bulunmakla beraber ciddi bir değişiklik olmadan 
günümüze kadar gelmiştir. Bu bakımdan denilebilir ki bu yapının temel 
erkânı kitabı Buyruk olup yolun bütün nizamnamesi bu eserde kayıtlıdır. 
Ancak eserin değişik versiyonlarının bulunması, zaman içinde eser üzerinde 


 
 
181
tasarruflarda bulunulmuş olması ocaklar arasında bazı detay konularda küçük 
farklılıkların oluşmasına yol açmıştır.  
Bektaşîliğe gelince, yine 16. yüzyılda Balım Sultan’ın tarikatta genel bir 
ıslahat ve düzenleme ile erkânı belirlediği genellikle kabul edilmektedir. 
Ancak zaman içinde Dedegân ve Babagân Bektaşîleri arasında bazı 
farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bunlar Babalar tarafından kaleme alınmış 
“erkânnâme” adı verilen onlarca eserde ayrıntılı biçimde açıklanmıştır. 
Erkânlara geçmeden önce her iki yapının hiyerarşisine, diğer bir ifadeyle 
sûfî teşkilatlanmasına kısaca işaret edilmelidir. Kızılbaşlık başlangıçta 
“halife, dede, mürebbi, rehber, musahip ve talip” olmak üzere altı dereceli 
idiyse de, daha sonra halifelik kalkmış, bu makam Bektaşî çelebisi tarafından 
temsil edilmiştir. Bugün söz konusu yapı daha çok dedelik, rehberlik ve 
taliplik olmak üzere üç dereceli bir kategori arz etmektedir. Dedeler 
mürşitlik, pirlik ve mürebbilik görevlerini yerine getiren kimseler olup Hz. 
Peygamber soyundan geldiklerine inanılır. Rehber, dedenin yardımcısı, talip 
de yol mensubu demektir. 
Bektaşîlik ise kollarına göre bazı farklılık taşımakla birlikte genel olarak, 
aşağıdan yukarıya doğru muhiplik, dervişlik, babalık, mücerretlik, halifelik 
veya dedebalık  şeklinde sıralanır. Muhiplik tarikattan nasip alanların 
derecesini teşkil eder. Dervişlik, bunlardan bir dergahta hizmet edenlerden 
liyakatli olanlara özel bir cemle hırka giydirilip yükseltildiği makamdır. 
Babalık, dervişlerden ehliyetli olanların yükseltildiği daha üst bir makam; 
mücerretlik, evlenmeyen halifelere verilen makam; halifelik, en yüksek 
makam, halifebaba yahut dedebaba da bu makamı temsil eden kimsedir. 
Alevîlik ve Bektaşîlik’te asıl amaç “insan-ı kâmil olmaktır. Bunun için 
her can yani talip bir mürşide bağlanarak “dört kapı-kırk makam”ı bilip 
uygulamalıdır.  
Kapılar  şeriat, tarikat, marifet ve hakikat şeklinde sıralanmıştır. Her 
kapının onar makamı bulunmaktadır. Hacı Bektaş Veli’nın Makâlât’ı ile 
Buyruk’ta yer alan kapı ve makamların bazı küçük farklılıklar dikkate 
alınmazsa büyük benzerlik taşıdığı söylenebilir. Buna göre ilk kapı olan 
“şeriat” kapısının makamları inanmak, ilim öğrenmek, ibadet etmek, helal 
kazanç yemek, haramdan sakınmak, hayızlı hallerinde kadınlara 
yaklaşmamak,  şeriat evine girmek, şefkatli davranmak, temiz yeyip temiz 
giyinmek ve iyi şeyleri (ma’rûf) emretmektir.  
İkinci kapı “tarikat” olup makamları mürşitten el alıp tövbe etmek, talip 
olmak, dünya nimetlerine önem vermemek, sabırlı olmak, saygılı olmak, 
Allah’tan korkmak, Tanrı’dan umut kesmemek, hidâyet içinde olmak, toplum 
içinde uyumlu olmak, insanları sevip yoksulluğu seçmektir.  
Üçüncü kapı “marifet” olup makamları edepli olmak, heybet, sabır ve 
namazla Allah’tan yardım dilemek, kanaat göstermek, hayalı olmak, 
cömertlik, ilim sahibi olmak, teslimiyet ve rıza, marifet ve kendi özünü 
bilmektir.  
Dördüncü kapı “hakikat” olup makamları türâp olmak (alçak gönüllülük), 
Muhammed-Ali yoluna boyun eğmek, eline-beline-diline sahip olmak, 
güvenilir olmak, tevekkül, sohbet, sır, rıza, tefekkür ve Tanrı hasretini kalpte 
canlı tutmaktır. 


 
 
182
Kur’an ayetleriyle temellendirilerek sayılan kapı ve makamlarla ilgili 
olarak bazan benzetmelerle de açıklamalar yapılmıştır. Buna göre şeriat gemi, 
tarikat deniz, marifet gavvâs (dalgıç), hakikat incidir. Başka bir ifadeyle, 
şeriat kulluk etmek, tarikat bilmek, marifet ermek, hakikat görmektir.  
Alevilik ve Bektaşilik’te “insan-ı kâmil” olmak için katedilmesi gereken ve her 
birinin on makamı bulunan dört kapı nelerdir? 
Şüphesiz Alevî ve Bektaşî erkânının esası cem adı verilen toplantılardır. 
Alevîliğin sırrı olarak kabul edilen cem, kökeni itibariyle Türkler’in 
İslâmiyet’e girmeden önceki devirlerde belli disiplin kuralları içerisinde 
gerçekleştirdikleri kımızlı dinî toplantılar olup İslâm’ın kabulünden sonra bu 
dinin bazı unsurlarını bünyesine katarak yeniden şekillendirilip 
geliştirilmiştir. Alevîlik’te cem Hz. Peygamber’in miraç dönüşü uğradığı 
kabul edilen “kırklar meclisi” söylencesine dayandırılmıştır. Kısaca işaret 
etmek gerekirse, Hz. Peygamber miraca çıkarken bir aslan yolunu kesmiş, 
kükremeye başlamıştır. Hz. Muhammed ne yapacağını  şaşırmışken gayptan 
duyduğu söze uyarak yüzüğü aslanın ağzına vermiştir. Aslan sakinleşmiş, o 
da yoluna devam etmiştir. Nihayet Rabb’i ile buluşmuş ve O’nunla doksan 
bin kelâm konuşmuştur. Miraçtan dönerken de bir kubbe görmüş, 
yaklaştığında birilerinin içeride sohbet etmekte olduğunu farketmiştir. Üç 
denemeden sonra içeri girdiğinde, yirmi ikisi erkek, on yedisi kadın olmak 
üzere otuz dokuz canın sohbet ettiğini görmüştür. Oradakilere kimler 
olduklarını sorduğunda “bizler kırklarız” cevabını almıştır. Hz. Muhammed: 
“Burada biriniz eksik, ne oldu?” diye sorduğunda onlar, “o birimiz 
Selman’dır” demişlerdir. Ardından kırklardan biri olan Hz. Ali kolunu 
uzatmış, birisi bıçakla koluna vurmuş, aynı anda tüm canların kolundan kan 
çıkmaya başlamıştır. O sırada pencereden bir damla kan girip ortaya 
damlamıştır. Bu Selman’ın kanıdır. Biraz sonra Selman elinde bir üzüm 
tanesi ile gelmiştir. Kırklar bu üzümü Hz. Muhammed’in önüne koyup 
paylaştırmasını istemişler, bunu nasıl yapacağını düşünürken Allah, meleği 
Cebrâil’i göndererek yardımına koşturmuştur. Cebrâil cennetten bir tabak 
getirerek Muhammed’in yanına gelmiş ve “şerbet eyle ey Muhammed” 
diyerek yol göstermiştir. Hz. Muhammed nurdan bu tabağa su koymuş ve 
üzümü ezerek şerbet yapıp kırkların önüne koymuştur. Kırklar bu şerbetten 
içererek tümü sarhoş olmuş ve “yâ Allah” diyerek Hak aşkıyla “uryan 
büryan” semaha kalkmışlardır. Hz. Muhammed de bunlarla birlikte semaha 
girmiştir. Semah ederken Hz. Muhammed’in mübarek sarığı başından yere 
düşmüş ve kırk parça olmuştur. Kırkların her biri bir parçasını almış ve kuşak 
yapıp bağlamışlardır.  
Alevî ve Bektaşî erkânının temelini teşkil eden cem ritüeli, işte, temelde 
miraç olayının ve kırkların meclisinin hatırlanması,  semah hizmeti bu 
mecliste cânların Hak aşkıyla dönüşlerinin canlandırılmasından ibarettir.  
Çeşidi ne olursa olsun cem toplantıları on iki hizmetin yerine getirildiği 
meclislerdir. Oniki hizmetin her birinin ayrı hizmetçileri vardır. Bu hizmetler 
yörelere ve dönemlere göre bazı farklılıklar taşımakla birlikte genelde 
dedelik, rehberlik, gözcülük, çerağcılık, zâkirlik, süpürgecilik, suculuk (saka, 
ibrikdâr), sofracılık (kurbancılık), semahcılık (pervane), okuyuculuk (peyk), 
iznikçilik ve bekçilik olarak sıralanabilir. 
Oniki hizmetten ilki dedeye aittir. Dedenin (pîr, mürşit) postunun yeri 
başköşedir. Dede bu postun üzerine oturur. Başta rehber olmak üzere diğer 
hizmet sahipleri ayakları mühürlenmiş olarak (sağ ayak başparmağı sol ayak 
üzerine konmuş vaziyette) yan yana durup dededen hizmet alır. Dede hizmet 


 
 
183
sahiplerine gülbank okur, yani dua eder ve “hizmetlerinin kabul olmasını” 
diler. Her hizmet sahibi, dedeye niyaz ederek duasını aldıktan sonra 
hizmetinin başına döner. 
Cemlerin icrasında türüne göre bazı değişiklikler bulunmakla birlikte 
hemen hemen bütün cemlerde ortak olan hususlar vardır. Her cemde on iki 
hizmetin yerine getirilmesi, istiğfar edilmesi, canların birbirlerinden razı olup 
olmadıkları sorularak rızalık alınması, topluca tevhid adı verilen nefeslerin 
okunması, cem esnasında zâkir tarafından “duvaz imam” adıyla anılan ve On 
İki İmam’dan bahseden deyişlerin okunması bunlardan bazılarıdır.  
Cemlerin birçok çeşidi vardır. Bunlardan biri “İkrar Cemi” yahut “Nasip 

Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   219   220   221   222   223   224   225   226   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin