Microsoft Word +Islam Mezhepler Tarihi Yayin Nushasi MehmetAliBuyukkara +++



Yüklə 1,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə67/283
tarix31.12.2021
ölçüsü1,92 Mb.
#113334
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   283
ILH2004-MZHP

 
Doğuşu ve Gelişmesi 
Ashâb döneminde yukarıda yapılan tanımlar çerçevesinde davranışlar 
sergileyen sahabîler mevcuttu. Nitekim ilk Mürcî tavır, Hz. Osman’ın 
şehadetinden sonra aralarında Abdullah b. Ömer, Sa'd b. Ebi Vakkâs, 
Muhammed b. Mesleme ve Üsâme b. Zeyd gibi sahâbîlerin bulunduğu 
birtakım kimseler tarafından ortaya konmuştu. Bunlar başlangıçta kenara 
çekilip hiçbir şeye karışmayarak Hz. Ali'ye biat etmekten kaçınmışlar, ancak 
daha sonra biat edip ehl-i kıbleye kılıç çekmenin doğru olmadığını 
savunmuşlar ve ehl-i kıble ile savaşmayı, onlara kılıç çekmeyi 
reddetmişlerdir. Onlar için esas olan toplumsal barıştı. Eğer siyasi tartışmalar 
ve dini ihtilaflar bu barışı bozuyorsa, bu tartışma ve ihtilaflarda kimin haklı 
kimin haksız olduğunun, kimin mümin kimin fâsık ya da kafir olduğunun 
kararı Allah’a bırakılmalıydı. Bu erteleme, suskun kalma ya da kenara 
çekilme tavrıyla barışın yeniden tesisinin mümkün olacağını düşünüyorlardı.  
Mürcie, büyük günah işleyen bir kimsenin, mümin sayılıp sayılmayacağı 
hakkındaki tartışmaların çoğaldığı bir dönemde ortaya çıkmış ve Hz. 
Hasan'ın hilâfeti Muâviye'ye devretmesiyle daha da güçlenmiştir. Çünkü bu 
olayın ardından Ali taraftarları ve pek çok kimse, zorunlu olarak Muâviye'ye 
biat etmiş, ardından kenara çekilerek ilim ve ibadetle meşgul olmaya 
başlamıştı. Haricî zihniyeti, Emevî-Hâşimî çekişmesi, Emevîler'in politik ve 
ekonomik siyaseti, o günkü sürecin doğurduğu siyasal, ekonomik ve 
toplumsal problemler Mürcie'nin ortaya çıkışında etkili olan sebeplerin 
başında yer almaktadır. Ayrıca, büyük günah işleyenleri ve kendi dışındaki 
Müslümanları tekfir eden, devlet geleneğine sahip bulunmayan ve medenî 
hayata alışmamış olan Haricîler karşısında bütün Müslümanların eşitliğini 
savunan  ılımlı ve uzlaşmacı bir zihniyetin doğması kaçınılmaz bir sonuçtu. 
Emeviler, yönetimi ele geçirince iktidarlarını meşrulaştırma yolları arayarak 
kendilerinin Allah'ın takdiriyle hilâfete geldiklerini ve O'nun hükmünü icra 
ettiklerini, bu sebeple idareye yönelik isyanın Allah'a karşı yapılmış olacağını 
iddia ettiler. Bu durum Müslümanlar arasında ırk ayırımı telakkisini yeniden 
gündeme getirdi. Emevî halifelerinin Araplar ile mevâlîye farklı muamelede 
bulunması, Arap olmayanların zaman zaman ayaklanmasına sebep oluyordu. 
Ancak sahâbenin bir kısmı susmayı tercih etmiş ve Müslümanların görüş 
ayrılıklarına düşmelerine sebep olan bu fitneye katılmamayı daha uygun 
bulmuşlar ve bunun Hz. Peygamber’e nispet edilen “fitneye karışmama” 
yönündeki bir takım rivayetlerle en doğru bir davranış  şekli olduğunu 
savunmuşlardır.  
İlk Mürciî fikirlerin oluşum dönemi Abdullah b. Ömer’in hayatının 
sonlarına doğru (60/680) başlamıştır.  Şam, Mısır ve Basra'da da mevcut 
olmakla birlikte tarafsızlar grubunun yoğunlukta bulunduğu yer Mekke ve 


 
 
52
Medine idi. Müslümanlar arasındaki yorum farklılıkları had safhaya varıp 
sadece anlaşmazlıklar hakkında hüküm verme safhasında kalmayıp, büyük 
günah işleyenin durumu da bunlara eklenince, ortaya, meseleler hakkında 
peşin hüküm vermeyen ve işi Allah'a havale eden yukarıda isimlerini 
zikrettiğimiz ashab ile şükkâk (kuşkudakiler) diye adlandırılan kimselerin 
yolunu izleyen bir grup çıktı. Bu yeni grup, büyük günah işleyenin durumu 
hakkında peşin hüküm verilemeyeceğini, bunların durumlarının, gaybı bilen 
Allah'a bırakıldığını beyan etmiş, siyasî tartışmalardan uzak kalmış ve günah 
işleyen kişi hakkında herhangi bir şey söylemekten kaçınmıştır. Çünkü günah 
işleyenler hakkındaki dedikoduların, siyasî anlaşmazlıklardan kaynaklandığı 
kanaatine varmışlardır.  
Bu olaylar ve düşüncelerin ardından ircâ’ ile ilgili kanaatler yazıya 
dökülmüştü. Cemel ve Sıffin olaylarından bir müddet sonra kaleme alınan 
Hasan b. Muhammed İbnü’l-Hanefiyye'nin Kitâbü'l-İrcâ’ adlı eseri gündemi 
ele almıştı. Olaylar bu eserin ışığında değerlendirildiğinde Mürcie'nin 
doğuşunun 60-75 (680-694) yılları arasında gerçekleştiği söylenebilir. Çünkü 
Muâviye'nin başlatmış olduğu Hz. Ali'yi lanetleme ve Osman'ı övme 
kampanyası pek çok kimsenin tepkisine yol açtığından, hicri birinci yüzyılın 
ortalarından itibaren her iki halife hakkında ircâ’ nitelikli bir düşünceye sahip 
olmak siyasî bir tavrın işareti haline gelmiştir. Buna göre Mürcie, İslâm 
toplumunu tehdit eden Haricî zihniyetine, Emevî-Hâşimî çekişmesine, 
Emevîler'in Hâricîler’le diğer muhaliflerine karşı acımasız davranışlarına ve 
mevâlîyi küçük görmelerine, özellikle de Müslümanların birbirini 
öldürmesine tepki olarak doğmuş, uzlaşmacı ve birlik taraftarı siyasî bir fırka 
olarak kabul edilmiştir.  
İleriki bir safhada Mürcie, “büyük günah işleyenlerden bazılarının 
günahları affedilir, kötülükleri de iyiliklere çevrilir” demekle kalmamış; daha 
ileri giderek, imana sahip olunduğu sürece günahın hiçbir zararının 
olmayacağına hükmetmişti. Emevî yöneticileri, Havâric ve Şîa gibi iktidarı 
ele geçirmeye yönelik bir amaç gütmeyen Mürcie mensuplarının 
faaliyetlerine engel olmamış ve onları çeşitli görevlere getirmekte sakınca 
görmemiştir. Kendilerini ilme veren bu mezhebin mensupları, daha çok 
Horasan ve Mâverâünnehir'de yürütülen fetih hareketlerine katılmıştır. 
Emevîler döneminde Mürciîlerin desteklediği siyasî hareketler Abdurrahman 
b. Muhammed b. Eş'as (81/700), Yezîd b. Mühelleb (101/719), Zeyd b. Ali 
(122/740) ve Haris b. Süreyc (127/745) isyanlarıdır. 
Konu hakkında bkz. Mehmet Dalkılıç, “Eş‘arî’ye Göre Mürcie Mezhebinin 
Görüşleri ve Mürcie Fırkalarının Ayrılık Noktaları”,  İstanbul Ün. İlahiyat 
Fakültesi Dergisi, 9 (2004).  

Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin