Ücret Garanti Fonu İşsizlik Sigortası Fonu içinde değerlendirilmekte olup Fonun varlığı, 30.11.2009 tarihi itibariyle, ödemeler toplamı 31.258.716,00.-TL düşüldükten sonra 108.526.888,00.-TL’dir. 2009 Kasım ayında Ücret Garanti Fonu’ndan 743 kişiye toplam 818.577,43.-TL ödeme yapılmıştır.
30 Kasım 2009 tarihi itibariyle, Fonun girişler toplamı; 15 milyar 893 milyon TL İşçi ve İşveren primi, 5 milyar 381 milyon TL Devlet Katkısı, 15 milyon 622 bin TL İdari Para Cezası, 349 milyon 26 bin TL Gecikme Zammı, 194 bin TL Diğer Gelirler, 114 milyon 580 bin TL İade girişi, 29 milyar 65 milyon TL faiz geliri olmak üzere toplam 50 milyar 819 milyon TL olarak gerçekleşmiştir.
İşsizlik Sigortası Fonu toplam varlığı, çıkışlar toplamı 9 milyar 223 milyon TL düşüldükten sonra 41 milyar 596 milyon TL’dir.
Şirketlerin %62’si İşe Alımı Durdurdu…
Türkiye Personel Yönetimi Derneği (PERYÖN), şirketlerin %62’sinin işe alımları durdurduğunun belirlendiğini açıkladı. TNS Türkiye tarafından online olarak gerçekleştirilen “İnsan Kaynakları Yönetiminde Ekonomik Kriz Önlemleri Araştırması” sonuçlarına yer verildi. Araştırmaya katılan şirketlerin % 62’sinin personel alımlarını durdurduğu sonucuna ulaşıldığı vurgulandı. Sonuçlarda her ne kadar işverenlerin insan kaynakları yönetiminde çok fazla değişikliğe gitmediği görülse de Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olması ve sürekli büyüyen iş talepleri istihdam sorununu artırıyor. (Dünya,24.12.2009)
Rakamlar, veriler, istatistikler ve gerçekler ortada. İcraatın içinden programlarını ve partinin grup toplantılarını yandaş TV’lerden canlı olarak naklen yayınlatıp, baskılanmış kur ve rakamlarla ekonomide sanal tozpembe tablolar çizerek böbürlenmek marifet değildir.
Asıl marifet; işsize iş ve 15 milyona yaklaşan yoksul ve 1 milyona yaklaşan açlık sınırında bulunan vatandaşlarımıza bayat gıda ve kömür poşetleriyle değil ama onurlarına yakışır kalıcı ve düzenli bir şekilde iş ve aş sağlayarak, ülke yararına ve milli menfaatlerimize uygun doğru ekonomi politikalarını hayata geçirmektir.
Türkiye’nin en acil sorununun istihdam ve işsizlik olduğu, Türkiye yangın yerine dönmeden soruna çözüm bulunması gerektiği açık şekilde ortadadır. İşsizliğin, yoksulluğun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi, işsizliğin yarattığı sorunlara ve gelir yoksunluğuna, mevcut yaklaşımlarla çözüm bulmak mümkün değildir.
Hükümet öncelikle, ekonomiyi istihdam odaklı hale getirmek ve istihdamı artırıcı ve işsizliği önleyici politikaları uygulamak durumundadır.
İstihdam ve işsizlik sorununa karşı izlenecek politikalar geniş odaklı ve geniş kapsamlı olmalı ve bütünlük içerisinde çözüm oluşturmalıdır.
MHP işsizliğe çözüm oluşturmada özgün projeleri olan ve bu konuda en hazırlıklı olan partidir. İstihdam politikalarını kararlılıkla uygulayacak bilgi ve birikimde kadroları olan bir siyasi parti olarak işsizliğe çözüm Milliyetçi Hareket Partisinin iktidar olmasıdır.
Muhalefet partilerinin iktidara “işsizliğe karşı çözüm” projeleri üreterek sunma görevi yoktur. Ancak MHP olarak genel ekonomik konularda olduğu gibi ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren her konuda düşünce ve önerilerimizi milletimizle ve kamuoyu ile paylaşmaktayız. TBMM gurubumuzda her vesile ile her konuda eleştirilerimizi ve önerilerimizi ortaya koymaktayız. Ancak bunlardan çok azı iktidar tarafından dikkate alınmaktadır. Sayın Başbakan bizim söylediklerimize iyi kulak verirse doğru yolu bulması kolaylaşacaktır.
Demokrasilerde iktidar olanlar sorunlara çözüm bulmak zorundadır. Demokrasinin anlamı ve özelliği de budur.
İşsizliğe çare bulamadığını itiraf eden Sayın Başbakan işsizliğe çareyi muhalefetin bulmasını istemiştir. Eğer muhalefet çare bulursa siyaseti bırakmaya hazır olduğunu söylemiştir. Bu bir acziyetin ve tükenişin ifadesidir.
Başbakan bu sözleriyle başarısızlığını kabul ve itiraf etmiştir. Bu nedenle Başbakanlık makamında daha fazla kalmaması gerekir. Demokrasilerde sorunları çözemeyenler giderler, çözebilecek olanlar gelirler.
ÜCRETLER
TÜİK’in üç aylık sanayi istihdam anket’inin 2007 yılı sonuçlarına göre; kişi başına aylık ortalama brüt ücret 1,813 TL, kişi başına aylık ortalama brüt kazanç ise 1,670 TL olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılının da kişi başına aylık ortalama brüt ücret 2,046 TL, kişi başına aylık ortalama brüt kazanç ise 1,893 TL olarak gerçekleşmiştir.
Memur Ücretleri
Memur zamları Devlet memurları ve kamuda çalışan sözleşmelilerin maaşlarına 2009 yılının ilk 6 ayında yüzde 4, ikinci 6 ayında yüzde 4,5 oranında zam yapıldı. Sözleşmeli personelin ücret tavanı, 1 Ocak 2009-30 Haziran 2009 döneminde 2 bin 809 lira, 1 Temmuz 2009-31 Aralık 2009 döneminde ise 2 bin 935 lira olarak uygulanmakta.
Hükümetin memur maaşlarına bu yıl yüzde 2,5 artı 2,5 zam yapılması kararıyla en düşük memur maaşı 1 Ocak 2010'da 25,47 lira artarak 1044,29 liraya ulaştı.
2010 yılın ikinci yarısında ise Başbakanlık Müsteşarı'nın maaşı 4 bin 834,65 liraya ulaşacak. En düşük memur maaşı ise 1 Temmuz 2010'da itibaren bin 70,40 liraya çıkacak. Hükümetin memur maaşlarına gelecek yılın birinci ve ikinci altı ayları için yaptığı yüzde 2,5 artı 2,5 zam kararı ile bazı unvanlardaki maaş artışları sosyal yardımlar hariç şöyle olacak:
Türkiye Kamu-Sen AR-GE Merkezi, hükümetin bu yıl memur maaşları için zam kararının maaşlara yansıması konusunda sosyal yardımların dışarıda tutulduğu bir hesaplama yaptı. Buna göre, yüzde 2,5'lik zamla memur maaşları 1 Ocak 2010'da itibaren yılın ilk yarısı için 25,47 ile 115,26 lira arasında artacağı belirtildi. Başbakanlık Müsteşarı'nın maaşı 1 Ocak 2010'da 4 bin 610,25 liradan 115,26 lira artışla 4 bin 725,51 liraya ulaşacağı belirtildi.
En düşük memur maaşı olarak bilinen ve işe yeni giren hizmetlinin aldığı bin 18,82 lira ise yüzde 2,5'lik artışla 1 Ocak 2010'da 25,47 lira artacağı, en düşük memur maaşı bu yılın ilk yarısında bin 44,29 lira olacağı, 1 Ocak 2010'dan itibaren 16 yıllık çalışması olan avukatın maaşı 43,54, öğretmenin maaşı 34,96, imamın maaşı 32,42, hemşirenin maaşı 30,91 ve lise mezunu memurun maaşı 26,84 lira artacağı belirtildi.
Kamu işçisinin toplu sözleşme süreci anlaşmayla sonuçlandı.
300 bin kamu işçisi için Türk-İş ve hükümet arasındaki pazarlık anlaşmayla sona erdi. 2009 yılı ilk altı ayda yüzde 3, ikinci altı ayda yüzde 5.5 zam yapıldı, düşük ücretler 60 TL artırılacak. 2010 yılının ilk ve ikinci altı ayında yüzde 2.5'ar zam yapıldı.
-
En düşük 666 TL olan ücret kümülatif yüzde 18.5 zamla 123 TL artacak.
-
1000 TL olan ücret kümülatif yüzde 15 zamla 152 TL artacak.
-
1200 TL’lik ücret kümülatif yüzde 8.7 zamla 104 TL artacak.
-
1500 TL’lik ücret kümülatif 8.7 zamla 130 TL artacak.
-
1750 TL ücret kümülatif 8.7 zamla 152 TL artacak.
-
2000 TL ücret kümülatif 8.7 zamla 173 TL artacak.
Memurlar da hastane ücreti ödeyecek;
2009 yılı merkezi yönetim bütçe kanununun 28. maddesi ile memurlar ve bakmaya yükümlü olduğu aile fertleri için katılım payı uygulaması getirilmiştir. Uygulamanın detayları 31 Aralık 2008 tarihli 7. mükerrer resmi gazetede yayımlanan tebliğ ile ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre sadece sağlık ocağına ve aile hekimine gidilmesi halinde katım payı verilmeyecektir.
Hastanelerin ticarethane mantığıyla işletilmesini asla kabul edilmeyecek bir durumdur. Katkı paylarının çoğunun vatandaşın haberi olmadan maaşlarından otomatik olarak kesilmektedir. Devlet hastanelerinde muayene başına 5 TL, özel hastanelerde her muayene başına 12 TL katılım payı ödüyoruz. Ayrıca eczaneye gittiğimizde reçete başına 3 TL alınıyor. Tedavilerde ve kullanılan araç gereçlerde katılım payı adıyla alınan paralar arttırıldı. Üstelik bu paraların çoğu zaman haberimiz olmadan maaşlarımızdan otomatik olarak kesilmektedir.
Hastanelerde kişi başına ortalama 143 TL farkına varmadan vatandaşın cebinden alınmaktadır. Madem hastaneye her gidişimizde para ödeyeceğiz, neden bir de sağlık sigortası primi ödüyoruz? Bakanlığın verilerine göre, Türkiye’de kişi başına yıllık 4 muayene yapılıyor. Başka deyişle yılda ortalama 4 kez doktora gidiyoruz. Muayene katılım payı, reçetelerden kesilen 3 TL, ilaç ve tedavi katılım paylarıyla birlikte 70 milyon nüfustan yıllık toplam en az 10milyar TL alınıyor. Yani kişi başına ortalama 143 TL’miz hastanelerde farkına varmadan cebimizden alınıyor.
Memur maaşına yapılan zam ortalama 37,5 TL iken, verilen bu zam kepçe ile geri alınıyor. Dört kişilik aileden kesilen para yıllık 572 TL, yani aylık 48 TL’ye denk geliyor. En düşük memur maaşına yapılan zam ortalama 37,5 TL dir. Bir taraftan verirken, diğer taraftan kepçe ile alıyor. Hastaneye adım attığımız andan ilaç alıncaya kadar tedavi süreci hastalıktan daha acı verici hale gelmektedir. Bugün bir asgari ücretliden ayda 86 lira 63 kuruş kesinti yapılmaktadır. Bunlara memurlar, Bağ kur’lular ve yüksek ücret alan işçilerin ödedikleri yüksek orandaki katkı payı dahil değildir. Özel sağlık sigortası, bir kişiden 1.500 lira alıyor. Özel hastanelerde en iyi şekilde muayene ettiriyor. Oysa sadece asgari ücretliden yıllık 1.040 lira alınıyor. İlaç için çalışandan yüzde 20, emekliden yüzde 10 kesiliyor. Bu yaklaşım sosyal devlet anlayışına terstir. Sağlık herkese lazım. Çünkü sağlığın pazarlığı olmaz…
Emekliler Açlık sınırı altında yaşamaya bırakılmıştır;
Türkiye’de Tüm işçi emeklileri derneği verilerine göre 8 milyonu aşan İşçi, Bağ-kur ve memur emeklisi 2008 yılında maaşlarına 2 dönemde yapılan % 9,2’lik (ortalama yıllık 55 TL) artış verilirken, sadede temel ihtiyaç maddelerine (Gaz, Su, Elektrik) gelen zamlar aylık 150-160 TL (Gıda Harcamalar Hariç) yük getirmiştir. 2009 yılı için öngörülen altışar aylık ücret-maaş artışları kamu çalışanları (memur) ve emeklileri için yüzde 4,0 ve 4,5 oranlarında gerçekleşmiştir. İşçi ve esnaf emeklilerinin maaş artışları ise yüzde 3,8 ve 1,8 oranıyla sınırlı tutulmuş, % 80’ni açlık sınırı altında yaşamak zorunda bırakılmıştır.
2010 yılı Emekli Zamları Ele Geçmeden Eridi; Birleşik Emekliler Derneği ve Türk Emekli-Sen tarafından 2010 Yılında emeklilere yapılan maaş zamları ile ilgili basın açıklaması göre;
S.S.K, BAĞ-KUR ve Tarım Emeklisinin: en düşük aylığına % 20.4, en yüksek aylığına % 4.5 oranında zam yapılarak; 601.- TL olan en düşük S.S.K Emekli Aylığı 683.-TL’ye, en düşük Tarım s.s.k Emekli Aylığı 480.- TL, en düşük BAĞ-KUR Emeklisi aylığı 555.- TL’ye, en düşük BAĞ-KUR Tarım Emekli Aylığı 380.- TL’ye çıkıyor. Memur Emeklisi de % 2,5 zamma TALİM ediyor.
Ocak 2010 tarihinden geçerli ZAM ORANLARINA bir bakalım;
-
Akaryakıt % 35 Elektrik % 8
-
Su % 16 Ulaşım % 8
-
Gaz % 11 Kırımızı Et % 53
-
Tavuk % 41 Kuru Soğan % 85
-
Sebze % 31 Deterjan % 15
-
Sigara % 30 Gazete % 44
-
Bakliyat % 28
Hükümetin ücretliye yapmış olduğu zammın yetersiz olduğu, AKP’nin ücretlilere ceza vermeye devam ettiği ortadadır. Memurun ve işçinin ayakta duracak geçimini sağlayacak gücü ve sabrı kalmamıştır. Kredi kartları borçlarından dolayı yüz binlerce memur ve işçinin evlerine maaşlarına hacizler gelmektedir. Buna rağmen başbakan hala tabloyu pembe görmekte, işçilerin, memurların hayat standartlarını yükseltmeyle ilgili her hangi bir atılım yapmamaktadır. Her geçen gün memur, işçi ve emeklilerin aldıkları ücretler enflasyon karşısında çok hızlı erimektedir. Emekliye sadece yüzde 4 zam yaparken emekli kimsesiz yaşlılarımızın kaldığı huzurevlerine yüzde 30 zam yapılabildiler.
Asgari ücret
2009 yılında 16 yaşından büyük işçiler için ilk 6 ay % 4,3, ikinci 6 ay % 4,1 zam yapıldı. 2010 yılında geçerli olacak yeni asgari ücreti belirledi. 16 yaşından büyük işçiler için ilk 6 ay % 3, ikinci 6 ay % 3 zam yapıldı.
2009-2010 Asgari ücretler:
01.01.2009-30.06.2009 Tarihleri Arası
|
Saatlik Asgari Brüt Ücretler
|
Günlük Asgari Brüt Ücretler
|
Aylık Asgari Brüt Ücretler
|
16 Yaşını Doldurmuş İşçiler
|
2,96 TL
|
22,20 TL
|
666,00 TL
|
16 Yaşını Doldurmamış İşçiler
|
2,52 TL
|
18,90 TL
|
567,00 TL
|
01.01.2010-30.06.2010 Tarihleri Arası
|
Saatlik Asgari Brüt Ücretler
|
Günlük Asgari Brüt Ücretler
|
Aylık Asgari Brüt Ücretler
|
16 Yaşını Doldurmuş İşçiler
|
3,24 TL
|
24,3 TL
|
729 TL
|
16 Yaşını Doldurmamış İşçiler
|
2,76 TL
|
20,7 TL
|
621 TL
|
|
|
|
01.07.2009-31.12.2009 Tarihleri Arası
|
Saatlik Asgari Brüt Ücretler
|
Günlük Asgari Brüt Ücretler
|
Aylık Asgari Brüt Ücretler
|
16 Yaşını Doldurmuş İşçiler
|
3,08 TL
|
23,10 TL
|
693,00 TL
|
16 Yaşını Doldurmamış İşçiler
|
2,62 TL
|
19,65 TL
|
589,50 TL
|
01.07.2010-31.12.2010 Tarihleri Arası
|
Saatlik Asgari Brüt Ücretler
|
Günlük Asgari Brüt Ücretler
|
Aylık Asgari Brüt Ücretler
|
16 Yaşını Doldurmuş İşçiler
|
3,38 TL
|
25,35 TL
|
760,5 TL
|
16 Yaşını Doldurmamış İşçiler
|
2,88 TL
|
21,6 TL
|
648 TL
|
BEKAR BİR İŞÇİ İÇİN NET ASGARİ ÜÇRET
|
DÖNEMİ
|
01.01.2009
|
01.07.2009
|
01.01.2010
|
01.07.2010
|
ASGARİ ÜCRET
|
666,00
|
693,00
|
729,00
|
760,50
|
NET ELE GEÇEN TUTAR
|
527,13
|
546,50
|
576,57
|
599,12
|
ASGARİ ÜCRETİN İŞVERENE MALİYETİ
|
DÖNEMİ
|
01.01.2009
|
01.07.2009
|
01.01.2010
|
01.07.2010
|
Brüt Aylık Ücret
|
666
|
693
|
729
|
760,5
|
İşveren Sgk Payı (%19,5)
|
129,87
|
135,13
|
142,16
|
148,3
|
İşveren İşsizlik Sigortası (%2)
|
13,32
|
13,86
|
14,58
|
15,21
|
İşveren Maliyet Tutarı
|
809,19
|
841,99
|
885,74
|
924,01
|
GELİR DAĞILIMI VE YOKSULLUK
AKP iktidarı Türk Milletini “yoksullukta eşitliğe” mahkûm etmiştir. 1 Aralık 2009 tarihinde TÜİK tarafından açıklanan 2008 Hanehalkı Bütçe Araştırması’ndan elde edilen yoksulluk göstergeleri ile yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiş 2007 yoksulluk göstergelerine yer verilmiştir.
Türkiye’de yoksulluk oranı % 17,11’dir…
2008 yılında Türkiye’de fertlerin yaklaşık % 0,54’ü yani 374 bin kişi sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının, % 17,11’i yani 11 933 bin kişi ise gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Kişi başı günlük harcaması, satınalma gücü paritesine göre 1 Doların altında kalan fert bulunmamaktadır. Buna karşın satınalma gücü paritesine göre kişi başı günlük 2,15 Dolar olarak tanımlanan yoksulluk sınırı altında bulunan fert oranı %0,47, yoksulluk sınırı 4,3 Dolar olduğunda yoksul fert oranı ise % 6,83 olarak tahmin edilmiştir.
2007 yılında % 0,48 olarak tahmin edilen açlık sınırının altında yaşayan fert oranı 2008 yılında % 0,54’e yükselmiş, yoksul fert oranı ise % 17,79’dan % 17,11'e düşmüştür.
2008 yılında, 4 kişilik hanenin aylık açlık sınırı 275 TL, aylık yoksulluk sınırı ise 767 TL olarak tahmin edilmiştir.
Kırsal yerlerde yaşayanların yoksulluk riski kentsel yerlerde yaşayanlardan fazladır. Kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanlarda 2007 yılında % 34,80 olan yoksulluk oranı 2008 yılında % 34,62’ye, kentsel yerlerde yaşayanların yoksulluk oranı da % 10,36’dan % 9,38’e düşmüştür.
Hanehalkı büyüklüğü arttıkça yoksulluk riski artıyor
2008 yılında hanehalkı büyüklüğü 3 veya 4 kişi olan hanelerde bulunan fertlerin yoksulluk oranı % 8,48 olurken, 7 ve daha fazla olan hanelerde fertlerin yoksulluk oranı % 38,20 olarak hesaplanmıştır. 7 ve daha fazla kişiden oluşan hanelerden kentsel yerlerde oturanlar için yoksulluk riski % 26,95 iken kırsal yerlerde bu oran % 54,03’dür.
Fertlerin çalışma durumlarına göre yoksulluk riski de değişiyor
2008 yılında ücretli-maaşlı çalışanlarda yoksulluk oranı % 5,93 iken, yevmiyeli çalışanlarda bu oran % 28,56, işverenlerde % 1,87, kendi hesabına çalışanlarda % 24,10 ve ücretsiz aile işçisi olanlarda ise % 32,03 olmuştur.
En yüksek yoksulluk riskine sahip olan tarım sektöründe çalışanlarda yoksulluk oranı 2007 yılında % 32,05 iken, 2008 yılında % 37,97 olarak tahmin edilmiştir. Sanayi sektöründe çalışanlarda 2008 yılında yoksulluk oranı % 9,71 olarak hesaplanırken, bu oran hizmet sektöründe çalışanlarda % 6,82 olmuştur. 2008 yılında ekonomik olarak aktif olmayan fertlerin yoksulluk oranı % 13,73 iken, iş arayan fertlerin yoksulluk oranı % 17,78’dir.
Eğitim durumu yükseldikçe yoksul olma riski azalıyor…
2008 yılında okur-yazar olmayanlarda yoksulluk oranı % 39,59 olurken, ilkokul mezunlarında bu oran % 13,44, lise ve dengi meslek okulları mezunlarında % 5,64, yüksekokul, fakülte ve üstü mezuniyete sahip fertlerde % 0,71 olmuştur. İlköğretime başlamamış olan 6 yaşından küçük çocukların yoksulluk riski ise % 22,53’tür.
TÜİK tarafından açıklanan bu veriler doğrultusunda partimizce yapılan değerlendirmeler de;
A- Veriler ilişkin özet bilgiler
• En son Yoksulluk Araştırması 1 Aralık 2009 tarihinde yayınlandı ve 2008 yılını referans etmektedir.
• En son Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 17 Aralık 2009’da yayınlanmış olup, 2006 ve 2007 yıllarını referans göstermekle birlikte bu gelir verileri aslında 2005 ve 2006 yıllarına aittir. Bu konuda rakamları dikkatli kullanalım.
• Nispi yoksulluk konusunu ön plana çıkartalım.
B- Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması hakkında bilgiler
• Anketin saha çalışması 2006-2007 yıllarını kapsamaktadır.
• Ankette elde edilen gelirler 2006 için 2005 yılını, 2007 için 2006 yılını ifade etmektedir.
• Bu ankete göre en yoksul kesim(ilk % 20), en zengin kesimin (en üst % 20) yaklaşık 1/8’i kadar gelir almaktadır.
• Gini oranının 0.43’ten 0.41’e gerilediği ifade edilmektedir. Yoksullukta eşitliğe doğru bir gelişme vardır.
• 2005 yılında ortalama yıllık eşdeğer hane halkı geliri 18.827 TL’dir. Ortalama dolar kuru ile(1.3410) bu gelir 14.040 dolardır.
• 2006 yılında (anket 2007 yılında yapılıyor) 2005 yılına göre maaş ve ücretlilerin GSMH’dan aldıkları pay yüzde 40.8’den yüzde 39.1’e geriliyor.Memurlar 2006 yılında 1.1 puanlık gelir kaybı yaşıyor ve yoksullaşıyorlar.
• Sosyal transferler 2006 yılında GSMH’nın yüzde 18.2’sine ulaşıyor.
• Sosyal transferler içinde emekli maaşlarının oranı yüzde 94.0
• Sosyal transferlerin yüzde 3.8’i yoksullara gidiyor.
• En zengin gruba yapılan sosyal transferlerin oranı ise yüzde 43,2.
• 2006 yılı verilerine göre eşdeğer hane halkı geliri dikkate alındığında nüfusun yüzde 20.6’sı yoksuldur. (Eşdeğer medyan gelirin % 50’si yöntemine göre. Bu yöntem OECD, Eurostat ve AB gelir ve yoksulluk istatistiklerinde en çok kullanılan yöntemdir.)
• Bu değer TÜİK tarafında 2005 yılı gıda +gıda dışı yoksulluk sınırı olan yüzde 20.5’lik değerle karıştırılmamalıdır. Buradaki yüzde 20.6’lık değer 2006 yılı rakamıdır. TÜİK yoksulluk araştırmasında gıda+diğer yoksulluk sınırı hesabına göre yoksulluk yüzde 17.81’dir. İkisi arasında yüzde 16.0’lık fark vardır. Dolayısıyla yoksulluk rakamları konusunda da TÜİK verilerinin şaibeli olduğu buradan çok açık bir şekilde anlaşılıyor.
• Eşdeğer medyan değer ile gıda +gıda dışı harcamaların verdiği yoksulluk değeri verisi 2005 yılına dahi ait olsa aynı olması zaten kabul edilebilir değildir.
• Yüzde 50’lik eşdeğer hane halkı geliri dikkate alındığında nüfusun ayrıca yüzde 18.0’ yoksullaşma riski ile karşı karşıyadır. Bir ekonomi kriz halinde yoksulluk oranı asgari yüzde 40’lara dayanacaktır. Bu veriler göre 2008 ve 2009’da yoksulluk oranının bu rakamlara ulaşması beklenmektedir.
• Yoksullaşma riski kırda yüzde 15.0 iken kentlerde yüzde 1.7’dir.
• Nüfus açısından hesaplandığında kentlerde çok daha ağır bir tabloyla karşılaşılması söz konusudur.
• Orta Anadolu, Akdeniz ve Doğu Marmara’da Gini oranı değişmemiştir. Yani bu bölgelerde gelir dağılımında bir iyileşme yoktur.
• Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde ise gelir dağılımı daha da bozulmuş ve 0.38 olan Gini katsayısı 0.41’ yükselmiştir.
• Bu iki değer Türkiye’de aslında gelir dağılımının kağıt üzerinde iyileştirildiğinin bir göstergesidir.
Dostları ilə paylaş: |