gerçekleşmesi arasında, daha barbar, kırsal (feodal) bir top
lumla malul bir geri çekilme evresi sözkonusuydu. Avrupa'nın
köken ve gelişimini son derece farklı bir bakıştan okumayı
ilham eden kaynak tam da klasik ile modern evreler arasında
kalan "Ortaçağ"ın bu kırsal toplumuydu.
Ortaçağ literatürü aracılığıyla Avrupa'nın bu kırsal geçmişine
geri dönüş, "Literary medievalism" (edebî Ortaçağcılık), en
başından itibaren (milliyetçiliğe) çok daha fazla bağlıydı.
Araştırma yöntemleri ve edebî verileri bakımından, bir top
luluğun tarih ve kültürünün erken dönemlerinin gerçekten
mevcut olduğu gibi yeniden kurulabilmesi için özgül halkların
ve muhitlerin yazılı tarihlerine bağımlıydı. Hareket esas olarak
Britanya'da kadim Britanya şiir kültü, Ossian ve
Edda ile, şiirde
başladı ve çok geçmeden 1770'lerde Moser, Herder ve genç
Goethe'nin
Sturm und Drang* döneminde Ortaçağ Alman
Romantik kültünün belirtilerini ortaya koydukları Almanya'ya
yayıldı. İlkinde Gotik katedraller, Ortaçağ minyatürleri, vitray,
Hıristiyan romansları, şövalye ve aristokratik soy kütükleri
bir kez daha boy gösterdi. Her yeni peydahlanan milletin
entellektüelleri tarafından "yeniden keşfedildiği" ve her bir
milletin harcını oluşturan değer ve kültürün ve biricik "de
hasının" ifadeleri olarak görüldüğü için, edebî Ortaçağcılık
kültünün, her bir milletin etnik arkaplanına dair yeni yeni
filizlenmekte olan bilincini dolayısıyla etnik milliyetçiliğini
güçlendirici bir etkisi oldu.
4 2
Yeni klasik ve Ortaçağcı gelişmelere açık olmakla birlikte
İngiltere ile Fransa en azından bir süre için yollarını ayırma
eğilimi gösterdiler. İngiltere, "doğanın şairi" Homer'e olduğu
(*) Sturm und Dang (Fırtına ve Şiddet): 18. yüzyıl sonlannda Almanya'da Aydınlanma
akılcılığına karşı doğayı, duyguyu ve bireyi yücelten romantik edebî akım. En
yetkin temsilcileri Goethe ile Schiller'dir. Sturm und Drang, Alman milliyetçi
liğinin manevî kaynaklan arasında yeralmıştır. -ç.n.
42 Alman Gotik uyanışı hakkında Robson-Scott'a (1965) bakın.
143
örüntünün ortaya çıkmasına sebep olur. "Yeni-klasik" diye
bileceğimiz birincisi ilhamını, Avrupa dışı özgün klasik
kaynakları dolayımlayan Batı rasyonalizmi ve aydınlanma
sından alır. Bu Batılı yeni-klasizm çoğu zaman cumhuriyetçilik
ve onun meziyetleriyle el ele gider. Bu arada yerel halkın yerli
geçmişi ya da Ortaçağ (veya soy) mirasına karşı bir ilginin
arttığı görülür. Zaman zaman bu yerlicilik veya Ortaçağcılık
Batılı yeni-klasizme karşı bir denge oluşturur; zaman zaman
da Wilhelm Almanya'sında ve Meiji Japonya'sında görüldüğü
gibi propagandasını tekil ideolojik rejimlerin yaptığı "resmî"
bir milliyetçilik halinde Batılı yeni klasizmle bağdaşır. Böyle
bir terkibin mümkünlüğü, bu kültürel örüntülerin ne denli
esnek ve akışkan olduğunu gösterir. Çünkü gerek yeni-klasizm
gerekse Ortaçağcılık (veya yerlicilik), şimdiki halde yaşan
makta olan kollektif bir yeniden doğuş için örnek teşkil
edebilecek yüceltilmiş bir altın çağ ile kahramanca bir geçmiş
özlemi içindeki daha geniş bir romantizmin türleridir. Ne var
ki aydınlanma ile Ortaçağ romantizmi arasındaki zıtlık aynı
zamanda, milletlerin oluşumundaki iki etnik temel ve rota
arasında bulunan, radikal olarak farklı iki millet kavramını
doğuran daha derin bir kültürel ve toplumsal ayrışmayı
yansıtır.
4 5
Dostları ilə paylaş: