Milliyetçilik sosyolojisi



Yüklə 1,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə47/75
tarix04.01.2023
ölçüsü1,37 Mb.
#121965
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   75
5321-Milli Kimlik-Anthony D.Smith-Bahadir Sina Shener-1994-291s

 Cui bono? (Kimin 
faydasına?) Teritoryal milliyetçilerin bütün bu emel ve fikirleri 
nihai olarak kimin çıkarlarına hizmet etmektedir? 
Bu sorunun yanıtı burjuvazinin, orta sınıfların hattâ en­
telijensiyanm çıkarlarına, diye verilmeye çalışılacaktır; her 
belirlemede bu toplumsal kategorilerin nasıl tanımlandığına 
bağlı olarak bu yanıtların belirli bir hakikat payı olabilir, ama 
38 Kamu eğitimine verilen yeni önem hakkında Gellner'e (1983) bakın; ancak kamu 
eğitimi, milliyetçi ideoloji ile bilincin nedeni olmaktan çok sonucudur. 
39 Fransız Devrimi sırasındaki dil eğitimi hakkında Lartichaux'a (1977), III. 
Cumhuriyet dönemindeki için E.Weber'e (1979) bakın. 
185 


sözkonusu yanıt teşebbüsü nihai olarak yanıltıcıdır. 
Kültürel düzeyde, ideoloji ve dil olarak milliyetçilik'in 
entellektüellerin bir ürünü olduğu ve entellektüellerin mil­
liyetçiliğin vaadinin çekiciliğine kapılmaya yatkın oldukları 
ileri sürülebilir. Ancak siyasî düzeyde entellektüellerin hu­
susiyetlerinin kanıt niteliği azalır. Onların yerini, muhtelif 
biçimlerde, başka gruplar alır. Ve "aynı" toplumsal kategorinin 
farklı toplumlarda farklı anlamlar yüklenebilmesi meseleyi 
biraz daha karmaşıklaştırır. 
Burjuvazinin durumunda nispeten bir açıklık vardır. 
Kavramı hiç şüphesiz kesin olarak Marksist teori bağlamında 
belirlemek mümkündür. Ama ardından Marksizmin açıkla­
maya uygunluğu kapitalist veya yarı kapitalist toplumlarla 
sınırlanır. Kavramı Markovitz'in "örgütlü burjuvazi" dediği 
şeyi oluşturacak olan subaylar, polis, üst düzey bürokrat ve 
siyasetçiler, geleneksel seçkinler ve liberal mesleklerin önde 
gelen mensuplarını dahil edecek şekilde genişletmek, açıklayıcı 
gücünü yoketme noktasına götürecek bir sulandırma ola­
caktır.
4 0
"Yüzergezerler" (Mannheim), "modernleştiriciler" 
(J.H. Kautsky), yükselen "Yeni Sınıf" (Gouldner) olarak çeşitli 
şekillerde tanımlanmış olan, her yerde hazır ve nazır orta 
sınıf(lar) ve entelijensiya açısından da durum buna ben-
zer.
4 1 
Aslında, karşılaştırmalı olarak bakıldığında milliyetçi ha­
reketlerin toplumsal bileşimi, tarihsel konjonktüre ve hare­
ketin içinde bulunduğu evreye bağlı olarak hem son derece 
değişkendir ve hem de sınıfları yatay keser. Taraftarları ara­
sında entellektüellerin, tacir ve sanayicilerin, teknisyen ve 
liberal profesyonellerin yanında, sadece "işçi" ve"köylüler" 
(ya da bunların belli tabakaları) değil subaylar, ruhban sınıfının 
40 Markovitz'e (1977, bölüm 6) bakın. 
41 Mannheim (1940); J.H. Kautsky (1962, giriş); Gouldner (1979). 
186 


aşağı tabakasından kimseler, küçük (kimi zaman da büyük!) 
aristokratlar da bulunabilir. Bu durum bizi şaşırtmamalı. 
Millî kimlik kavramının ne denli -farklı toplumsal grupların 
farklı tarihsel konjonktürlerde ihtiyaçlarının, çıkar ve ide­
allerinin soyut ama duygusal bakımdan son derece somut 
bir milletle özdeşleşme yoluyla ve bu özdeşleşme içinde 
karşılandığını hissedecekleri kadar- karmaşık, soyut ve çok 
boyutlu olduğunu gördük.
42
Bu uyarılara rağmen soruyu şöyle 
sormak yine de meşru olabilir; cui bono? Teritoryal ve sivil 
bir temelde millî ayniyetler farklı zamanlarda kimlerin çı­
karlarına hizmet etmektedir? 
Her ne kadar başka toplumsal gruplar da çoğu zaman etkin 
olmuşlarsa da yine, özgül olarak belli bir grubun ilk/erken 
milliyetçiliklerde öne çıkan bir rol oynadığı görülmektedir. 
Bu gruba, şayet bu kavramla kastettiğimiz basitçe profesyo­
neller ise, ekseriyetle (burada daha küçük entellektüeller 
çevresinden ayrı olarak) entelijensiya denmektedir. 
İlk sivil ve teritoryal milliyetçilikler -bazı durumlarda çok 
sayıda işadamı, yönetici ve tüccar, elbette belli bir düzeyde 
kapitalist girişime imkân tanındığı yerlerde, yeni bir sivil 
millet içinde merkezî, düzenli ve bütün ülkeyi kapsayan bir 
pazarın çekimine kapılmışlarsa da- asli dayanaklarını bu 
profesyoneller (hukukçular, doktorlar, mühendisler, gaze­
teciler, öğretmenler vs.) arasında bulmuşlardı. 
Böyle bir iddiayı öne sürerken belli uyarılarda bulunmamız 
gerekmektedir. Profesyonellerin bir sivil millet ideolojisi 
yaratmaları olağan bir durum değildir. Onlarınki daha çok 
fikriyatı yaymak ve onu siyasî kurumlar ve faaliyetler içerisinde 
gerçekleştirmek gibi siyasî bir roldür. Entelijensiyanm -
42 Milliyetçi hareketlerin toplumsal bileşimi hakkında Seton-Watson'a (1960); 
Keirnan'nı A.D. Smith'de (1976) yeralan yazışma ve Breuilly'e (1982, bölüm 
15) bakın; bir eleştiri için Zubaida'ya (1978) bakın. 
187 


profesyoneller- büyük çoğunluğunun bu faaliyetlere katıl­
maları da olağan bir durum değildir. Ekseriyeti kendi kari-
yerleriyle meşguldür. İstisnai durumlar bir yana çoğu insan 
da toplumsal hareketlere katılmaz.
4 3
Ancak eski sömürgelerde 
gelişmiş bir sivil toplumun olmaması, anti sömürgeci milli­
yetçiliğin gelişiminde devletin ve bürokratik kurumların 
ağırlığı, iletişim becerilerine duyulan ihtiyaç, profesyonelleri 
bağımsızlığın şafağında önderlik konumuna getirmiştir. 
Bağımsızlık sonrası Afrikası'nın ilk yasa koyucuları içinde 
önde gelen toplumsal kategori profesyonellerdi, onları hemen 
arkadan girişimciler, yöneticiler ve tüccarlar izlemekteydi. 
Asyalı ve Afrikalı devlet önderlerinden çoğu da bağımsızlığın 
hemen ardından profesyonel tabakalardan gelmişlerdi ve 
aralarında Kenyatta, Nkrumah, Ho Chi Minh, Manley, Senghor 
ve Gandi'nin de bulunduğu pek çokları Batinin yüksek eğitim 
kurumlarında öğretim görmüştü. Bunlar, Batılı, Hıristiyan 
idealler ile sömürgeci siyasî uygulamalar arasındaki u ç u ­
rumdan hayal kırıklığına uğramış, toplumlarına geri dönerek 
halklarının da yardımıyla kendi mesihçi hayallerini gerçek­
leştirmek isteyen daha geniş bir muhitin bir bölümünü 
oluşturmaktaydılar. Ancak bu tam bir geri dönüş değildi; 
aralarından pek çoğu kendi teritoryal ve sivil millet modellerini 
Batı'dan almış ve toplumlarına uydurmaya çalışmışlardı. Başka 
bir deyişle onlarınki gerçek bir "etnik çözüm" değildi, zira 
onların geri döndükleri yer zorunlulukla ya da asli olarak belli 
bir etni değildi. Hattâ koşulların iktidarlarını, sömürge devleti 
oluşturan etnik topluluklardan birine dayandırmaya zorladığı 
zamanlarda bile, hâlâ sömürgeci gücün kovulduğu toprakların 
bütününde yönetimlerini tesis etmek ve çeşitli küçük etnik 
toplulukların yerine veya onların üzerinde yeni bir teritoryal 
43 Profesyonellerin rolü hakkında Hunter'e (1962), Gella'ya (1976) ve Pinard ile 
Hamilton'a (1984) bakın. 
188 


ve sivil siyasî bir kimlik yaratmak arzusundaydılar.
4 4 
Aslında topluluğa uyarlanmış sivil ve teritoryal bir millet 
modeli ile profesyonellerin (ve daha az bir ölçüde olmakla 
birlikte ticaret burjuvazisinin) statü ihtiyaç ve çıkarları ara­
sında "seçici bir yakınlık" sözkonusudur; bir profesyonelin 
talebi "gelişmeye açık bir kariyer", becerilerinin karşılığı olacak 
bir gelir ve mesleğin asaletiyle orantılı bir statüdür. Bu talepler, 
en kolay yoldan yerel kamusal inanç ve ihtiyaçlara göre ölçüp 
biçilmiş olmakla birlikte sivil bir ideolojiye sahip teritoryal 
bir millet içinde karşılanır. Ortak bir yurttaşlıkta somutlaşan 
hak ve görev eşitliği, toplumsal ve coğrafî hareketliliğin 
önündeki engellerin o ülkede yerleşik olma esasına dayalı 
teritoriyalizmde bulunmaması, kamu meselelerine etkin bir 
katılım çağrısı ve her şeyden önce, çoğunlukla epey laik ve 
rasyonalist içerikli, bir örnek bir kamusal sivil eğitime vurgu; 
sivil-teritoryal millet modelinin bütün bu özellikleri, arzulu 
profesyonellerin çıkar ve staü taleplerinin gerçekleşmesine 
vesile olur. 
Teritoryal-sivil millet modelinin sürekliliğinin yegâne, hattâ 
belki de en büyük nedeni bu değildir. Bu, her şeyden önce 
devlet içi düzen ve devletin hukukî tanımı hakkında temel 
bir varsayımdır. Ama yerel entelijensiyanm önder rolü ihmal 
edilmemeli. Toplumsal bütünleşme ve kültürel türdeşlik 
yönünde kamusal alanda yarattığı baskı ve etnik milliyetçilerin 
sunduklarından farklı bir siyasî topluluk imgesi sergilemek 
suretiyle, devlet içi sistemin ve bileşenlerinin içi boş yapısının 
doldurulmasına yardım eder, Gerçeklik bu imgenin epey 
uzağına düşse de, şimdiye kadar halklar ekseriyetle teritoryal 
ve sivil bir toplulukla özdeşleşmeyi başaramamış olsalar da, 
bu yöndeki -dolayısıyla bütünleşme ve türdeşlik boyutunu 
sağlamaya yönelik- baskılar etkinliğini muhafaza ederler. 
44 Örneğin bakın Hodgkin (1956). 
189 


Bu imge ve baskıların farklı toplumlarda farklı çağrışım­
larının olması, türdeşlik, sivil eğitim veya teritoryal katılımın 
Angola, Nijerya ve Pakistan'da bir ölçüde farklı anlamlara 
gelebileceği, inkâr edilemez bir gerçektir. Ne var ki bunlar, 
Batılı olmayan devletlerin bürokratlarının, profesyonellerinin 
ve tüccarlarının çoğunluğu için, devletlerin ve devlet içi 
sistemlerdeki seçkinlerin eylemlerine temel oluşturan, iliş­
kilerini ve davranışlarını birbirleri için anlamlı kılan ortak 
bir dil -ortak kavram ve semboller- oluşturur. 
Ama milliyetçilerin dil ve ideolojileri çağdaş dünyadaki 
dil ve ideolojilerden yalnızca biridir. Sadece rakip bir milliyetçi 
ve millî kimlik biçiminden değil, dört bir yandan yükselen 
meydan okumalarla karşı karşıyadır. Şimdi bu rakibe ve sebep 
olduğu siyasî doğurgularına değineceğim. 
190 


ALTINCI BÖLÜM 

Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin