2. Ortak mitler ve tarihî bellek
3. Ortak bir kitlesel kamu kültürü
4. topluluğun bttün fertleri için geçerli ortak yasal hak ve
görevler
5. Topluluk fertlerinin ülke üzerinde serbest hareket im
kânına sahip oldukları ortak bir ekonomi.
Demek ki bir millet,
tarihî bir toprağı/ülkeyi, ortak mitleri
vc tarihî belleği, kitlevi bir kamu kültürünü, ortak bir ekonomiyi,
ortak yasal hak ve
görevleri paylaşan bir insan topluluğunun,
adı olarak tanımlanabilir.
2 0
Koşullu işlevsel bir geçerliliğe sahip bu tanım, millî kimliğin
ne denli karmaşık ve soyut bir doğada olduğunu göster
mektedir. Aslında, millet, kollektif kimliğin öteki türlerine
ait unsurları bünyesinde toplar; millî kimliğin sadece -sınıfsal,
dinsel ya da etnik- başka kimlik tipleriyle kurabileceği terkip
biçiminin değil, ideoloji olarak milliyetçiliğin de liberalizm,
faşizm ve komünizm gibi diğer ideolojilerle girdiği bukalemun
benzeri permütasyonların (değişimlerin) izahatı burada
aranmalıdır. Millî bir kimlik temelde çok boyutludur; şu ya
da bu milliyetçi hizip tarafından bile asla tek bir unsura in-
dirgenemeyeceği gibi bir halkın bünyesine yüzeysel yollardan
kolay ve hızlı bir şekilde zerkedilebilmesi de mümkün değil
dir.
Böyle bir tanımlamanın millî kimliği aynı zamanda devlete
ilişkin herhangi bir kavramlaştırmadan da ayırdığı açıktır.
Devletle ilgili bir kavramsallaştırmada, münhasıran diğer
toplumsal kurumlardan farklılaşmış ve onlardan özerk, belli
bir toprak parçasında baskı ve zor tekeli uygulayan kamu
kurumları kastedilir. Oysa millet, bir tarihî kültür ile belli
20 Millet ile milliyetçiliğin tanımlanışıyla ilgili sorunlar etrafında meydana gelen
pek çok tartışmadan birkaçı için Deutsch (1966, bölüm 1), Rustow (1967, bölüm
1), A.D.Smith (1971, bölüm 7) ve Connor'a (1978) bakın.
32
bir yurdu paylaşan herkesi tek bir siyasî topluluk içinde
birleştiren kültürel ve siyasî bir bağı gösterir. Her ikisinin
de tarihî toprağa/ülkeye atıfta bulunduğu ve (demokratik
devletlerde) halk egemenliğine başvurduğu düşünülürse, bu,
iki kavram arasında kimi çakışmalar bulunduğunu inkâr etmek
anlamına gelmez şüphesiz. Ama, modern devletler kendilerini,
şu ya da bu milletin devleti olarak millî ve popüler tabirlerle
meşrulaştırmak zorunda kaldıklarında bile, içerikleri ve
odakları son derece farklıdır.
21
Bugün "çoğul" devletlerin varlığı, devlet ile millet arasındaki
bu tekabüliyet eksikliğini göstermektedir. Walker Connor'ın
1970'lerin başında yaptığı değerlendirme, devlet sınırları ile
millet sınırlarının çakışması ve devletin toplam nüfusunun
tek bir etnik kültürü paylaşıyor olması olguları gözönüne
alındığında bugün mevcut devletlerin sadece yüzde 10'unun
hakiki anlamda "millî-devlet" olma iddiasında bulunabile
ceklerini göstermiştir. Çoğu devlet, tevellüdü eski Batı dev
letleri bile, bu anlamda birer millî devlet olmayı arzularken
meşruiyet iddialarını, kendi sınırları içinde kalan etnik
toplulukların başkaldırı tehditlerine açık olan bir siyasî birlik
ve halk egemenliği tesisi isteğiyle sınırlama eğilimindedirler.
Devlet ile millet kavramları arasında, kısaca tartışılan bu tarihî
malzemenin ortaya koyduğu derin ayrılığı ortaya serecek daha
pek çok benzeri örnek bulmak mümkündür.
2 2
Dostları ilə paylaş: