Mimar Sinan ve Takipçileri Dönemi (Klasik Dönem)


CAPE TOWN Güney Afrika Cumhuriyeti'nin yasama başşehri.613 CAR



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə29/36
tarix27.12.2018
ölçüsü1,17 Mb.
#86722
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   36

CAPE TOWN

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin yasama başşehri.613



CAR

Bir kadın sokak kıyafeti.

Zar şeklinde de telaffuz edilen car ke­limesi "örtü" ve "peştemal" anlamlarını taşıyan Arapça izârdan bozularak Türk­çe'ye girmiştir. Bu kıyafete çeşitli bölge­lerde çar, çarşaf, çadır, ehram, futa, bür-gü, bürük gibi isimler verilmekte ve çok yerde bu isimler birlikte kullanılmakta­dır; bunların Arapça'daki genel karşılığı ise mülâedir (örtü).

Kadının baştan ayağa Örtünmesinde en kolay kıyafeti teşkil eden car, vücu­da göre kesim ve dikimi olmayan, bazı yörelerde sadece köşelerinin sivriliği yu­varlatılmış, ortalama 185 x 215 cm. bo­yutlarında dört köşe bir örtüden ibaret­tir. Bürünülmek suretiyle baş dahil to­puklara kadar bütün vücudu örter; bu sebeple Türkçe adı bürgü veya bürük-tür. Burgunun Arapça'ya bürku' / ber-kü' / bürka" şeklinde geçtiği ileri sürül­mekte614 ve bazı Arapça-Türk-çe sözlüklerde bürku'un karşılığı "bür­gü" olarak verilmekte işe de615 gerek bürku'un yalnız "yüz örtüsü, peçe. maske" anlam­larına gelmesi, gerekse burgunun Türk­ler tarafından geç dönemlerde benim­senmiş olmasına karşılık bürku' kelime­sinin İbnü'l-Arâbî (ö. 231/845), Sâhib b. Abbâd (o. 385/995) ve İbn Manzûr (ö. 711/1311) gibi sözlük âlimleri tarafın­dan kullanılmış olması616, bu iddianın sadece kelimeler ara­sındaki zahiri benzerliğe dayandığını gös­termektedir.

Car yün. ipek, keten ve pamuktan ge­nellikle siyah, beyaz, kahverengi, duma-nî renklerde düz, yollu veya siyah-beyaz damalı olarak özel şekilde dokunmuş in­ce kumaşlardan yapılmakta, ekseriya İpeklileri kılaptanla işlenmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da cara ehram denilmekte ve bunlar Erzurum çevresi gibi soğuk bölgelerde mor koyun yünü­nün evde dokunmuş tabii kahverengi ku­maşından, Urfa çevresi gibi sıcak bölge­lerde ise ak koyun yününden dokunmuş çok ince kumaşlardan yapılmaktadır. Car, ya alından itibaren yüzü açık bırakacak şekilde veya alnı da kapatıp kumaşın kenarlarını iç yüzden elle burun üzerin­de tutmak suretiyle yalnız gözleri açık­ta bırakacak şekilde kullanılmakta ve nadiren uygulanan birinci şekilde yüze peçe takılmaktadır. Car genellikle çok ince kumaşlardan yapıldığı için bazan yüzü tamamen örtecek şekilde de kul­lanılabilmektedir. Özellikle Konya bölge­sinde alt uçları bele sokulmak, üst uç­ları başın üzerinden alınıp çene altında birbirine iğnelenmek suretiyle de örtül­mektedir.

Çarşafın da kelime anlamı çar gibi "ör­tü" olduğu ve pek çok yerde cara çar­şaf denildiği halde gerçekte bu iki elbi­se türü birbirinden farklıdır. Çarşaf düz bir örtü olmayıp biçilip dikilen bir giyim eşyasıdır ve carın gelişmiş şeklidir617. Bu iki elbisenin birbirine olan benzerliği daha çok genel görünüm açı­sındandır ve her ikisinde de kullanılan peçe bu benzerliği arttırmıştır. Çar ile çarşafın birbirine karıştınlmasındaki di­ğer bir sebep ise isimler arasındaki ben­zerliktir. Aslı Arapça olan car, çar şek­linde de söylenmekte ve halk arasında bunun Farsça kökenli çarşafın kısaltıl­mış şekli olduğu sanılmaktadır.618



Bibliyografya:

Lane. Lexicon, I, 52-53, 192-193; Kâmûs-ı Türkî, s. 464; Mevlût San. el-Meuârid: Arap-ça-Tilrkçe Lügat, "bürku'" md.; Pakalın, 1, 67-70, 258-259, 327-329; R. Ekrem Koçu. Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Ankara 1967, s. 47-48, 50-51, 65-68; Bölgesel Türk Giysileri, İstanbul 1972, s. 29, 122; Neriman Görgünay, Erzurum Merkez İlçesi ile Ciuar Köy­lerinde Kadın Giyimi Üzerine Araştırmalar, Er­zurum 1973, s. 42; Pars Tuğlacı. Osmanlı Dö­neminde İstanbul Kadınları, İstanbul 1984; SA, 1,301.



CAR619

Eskiden Medine'nin Kızıldeniz kıyısındaki zahire ithal limanı olan ve bugün el-Büreyke adıyla anılan küçük bir yerleşim merkezî.

Yaklaşık olarak Bedir'e 28, Cuhfe'ye İSO, Medine'ye 200 km. mesafede yer alır. Asr-ı saâdet'te ve daha sonraki dö­nemlerde Mısır. Habeşistan, Aden, Çin ve Hindistan'dan gelen ticaret gemileri­nin rahatlıkla yanaşıp yüklerini boşalt­tıkları küçük bir sahil şehri ve önemli bir limandı. Medine'den kalkan bir kervan dört beş günlük bir yolculuktan son­ra Câr'a ulaşırdı. Şehrin bir bölümü sa­hilde, bir bölümü de Karâfe köyünün bulunduğu adada yer alıyordu. Özellikle Habeşistan'dan gelen tüccar gemileri Karâfede demir atardı. Şehir halkı tica­retle uğraşır ve su ihtiyaçlarını Vâdiiyel-yel'deki kaynaklardan karşılardı.

Habeşistan'a hicret eden müslüman-lar dönüşlerinde Kızıldeniz yoluyla Câr Limanı'na çıkmışlardır. Hz. Ömer, Mısır Valisi Amr b. Âs'a Medine halkının er­zak sıkıntısı çektiğini bildirerek haraç olarak alınan hububatı deniz yoluyla gön­dermesini emretti. Bunun üzerine Mı­sır'dan Câr Limanı'na gönderilen hubu­bat ve zeytinyağı buradan Medine'ye sev-kedildi. Câr'a gelen erzakla yakından il­gilenen Hz. Ömer bizzat Câr'a giderek yirmi gemiyle gönderilen erzakın mu­hafaza edilmesi için iki depo yaptırmış­tır. Zeyd b. Sâbife de halkı durumları­na göre bir deftere kaydetmesini ve ge­len erzakla ilgili olarak her biri için bir senet yazıp altını mühürlemesini istedi. İslâm tarihinde senetle hububat satışıy­la ilgili ilk örnek budur.

Câr üzerinden Medine'ye erzak nakli Hz. Osman zamanında karışıklıklar çıkın­caya kadar sürdü. Daha sonra Muâviye ve Yezîd devrinde yeniden başlayan sev-kiyat Şiî isyanları yüzünden zaman za­man sekteye uğramakla beraber Abba­sî Halifesi Ebû Ca'fer el-Mansûr zamanı­na (754-775) kadar devam etti. Ortaçağ'ın sonlarına doğru Yenbû Limanı daha faz­la önem kazanarak Câr'ın yerini aldı. Bu­gün el-Büreyke adıyla anılan Câr'da tari­hî eserlere ait bazı kalıntılar mevcuttur.

Bibliyografya:


îbn Sa'd. et-Tabakât, I, 208; III, 282, 311; İbn Abdülhakem. Fütûhtı Mışr (Torrey), s. 166; Be-lâzürî. Fütûh (Fayda), s. 309; İbnü'l-Fakîh. Kitâ-bui-Bütdân, s. 78; Ya'kübî. Târîfy II, 154; a.mlf., Kitâbü'l-Büldân, s. 313, 341; İbn Hurdâzbih. el-Mesâlik üe'l-memâlik, s. 153; Taberî, Târih (Ebü'l-Fazl), II, 654; IX, 553; Ebü'l-Ferec el-İs-fahanî. Mekâtitü't'tâlibiyyîn (nşr. Seyyid Ah-med Sakrl, Beyrut, ts. (Dârü'l-Ma'rife), s. 706-717; İbn Havkal. Şûre£ü7-arz, 1, 21, 31; Huda düV-'âlem(Minorsky), s. 81-148; Bekri, Mu'cem, I, 355-356; Kâdî İyâz. Meşâriku enuâr, Kahire 1333, i, 169; Yâküt, Mu'cemul-büldân, II, 93-94; Ebü'1-Fidâ. Takuîmü't-büidân620, Tahran 1349, s. 113, 166; Müstevfî, Nüzhetü't-kulûb (Strange), s. 15; Kâ-mûsui-alâm, M, 1754; Atik b, Gays el-Bilâdî. Kalbul-Hicaz, Mekke 1405/1985, s. 146, 150, 155,156.


Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin