7.Mart.2001.Çarşamba
Bu sabah program aksadığı ve sabah yapılacak bir program olmadığı için erkenden uyandırma olmadı. 8.45 te kalktım. Saat onda kahvaltıya indik. Her sabah kahvaltı salonu değişiyor. Ama akşam yemeğini yediğimiz yer hep aynıydı. Kahvaltıdan sonra otelin bahçesine çıkan yolu bulup gezdik. Dün odada otelin broşürünü bulmuştum; buradan otelin bir bahçesi olduğunu, havuz ve tenis kortlarının olduğunu öğrenmiştim. Gerçekten de bahçesi büyük, motel odası tipi odaları da var. Ama Cataract gibi değil. Birsürü tenis kortunun olması bu otelin avantajı. Burada odaların bir özelliği de, gürültüden korunmak için araya bir cam daha konulması. Bahçede dolaştıktan sonra saat onbirde bavulları odanın dışına koyduk ve lobide oturduk. Saat 12.30 da da otelden ayrıldık. Dün gittiğimiz Sakkara Restoranı’na gittik. Yolda Tolga ve Ayman, Mısır’ın özelliklerinden bahsetmeye devam ettiler.
Nüfus: Daha önceden Mısır toplam nüfusunun 65 milyon olduğunu öğrenmiştik. Yıllık yaşam ortalaması 60-64 yaş. Nüfusun %70’i genç. Yani doğum oranı fazla ve bu, az gelişmiş ülke kriteri.
Ekonomik durum: Mısır devletçi bir yapıya sahip ve çok devlet memuru var. Resmi işsizlik oranı %9,5.
Mısır’da belli başlı gelir kaynakları:
-
Petrol
-
Süveyş Kanalı’ndan elde edilen gelirler
-
Ufak endüstriler (petrole bağlı kimya, gıda endüstrisi)
-
Pamuk üretimi
-
Turizm ve ticaret (ticari hayat çok hareketli)
Benzinin litresi, petrol burada üretildiği için sadece 2 L.E. yani bizden çok ucuz. Ancak otomobil vergileri çok ağır. %140 civarında. Yollarda genelde hep eski araba görmemizin nedeni bu.
Mısır, gıda üretiminde kendine yeten bir ülkeyken, Asuan Barajı’nın yapımından sonra Nil nehrinin bereket getirdiğine inanılan çamurunu baraj tuttuğu için tuzlanma başlıyor ve verim düşüyor. Bunun sonucunda Mısır, dışarıdan da buğday alır hale geliyor. Mısır’da yağmur da az. 1 m2’ye 5 ml. yağmur düşüyor.
Eğitim: Mısır’da okuryazarlık oranı düşük. (%45) Eğitim ücretsiz, devlet tarafından sağlanıyor. Okul, 6 yaştan 15 yaşa kadar mecburi. Ortaokul ve lise 3’er yıl. Ortaokula burada, hazırlık okulu deniyor. İngilizce ve Fransızca mecburi dil. İngilizce ilkokuldan, Fransızca da ortaokuldan itibaren öğretilmeye başlanıyor. (Böylece burada çoğu insanın nasıl İngilizce ve Fransızca konuşabildiği anlaşıldı.) Lise sonunda bir bitirme sınavı var, bu sonuçlara göre üniversiteye öğrenci alınıyor. Teknik eğitim çok önemli. Bu bitirme sınavına geçen yıl 250.000 kişi girmiş ve 100 üzerinden 95 alıp en iyi üniversitelere girmeye hak kazananların sayısı 17.000. Mısır’da toplam 15 üniversite var ve geçen sene sınava giren 250.000 kişinin %60’ı üniversitelere yerleştirilmiş.
Saat birde Sakkara’ya, restorana vardık. Yemek faslı bayağı uzun tutuldu. Saat 15.20’de hareket ettik. Ama program daha da aksamıştı. Uçağımız saat yediye alınmış. Buna çok canımız sıkıldı. Sonra bu yeni doğan boş zamanda neler yapılacağını kararlaştırmak için Cataract Otel’e gittik. (15.30) Rehberler karar alırken biz de havuz kenarında oturduk. En azından bu oteli görmeyenler burayı görmüş oldu ve herkes beğendi. Saat 16.40 ta Hotel Cataract Pyramids’ten ayrıldık. Yolda, Mısır ve Kahire hakkında bilgiler almaya devam ettik. Mısır’da kadının durumu bizden daha geri. İnsanlar geleneklere daha bağlı.
Kahire’nin genel özellikleri: Kahire’de 18 milyon nüfus yaşıyor. Başkent olduğu için birçok bakanlığı görmek mümkün, böyle olunca kendimi Ankara’da gibi hissettim bazen. Şehircilik açısından İstanbul ve Ankara’daki sevimsiz manzaraları bu şehirde de görmek pekala mümkün. Bazı yerlerde gecekondu tipi yapılar var, bazı yerlerde de sıvasız ve her an kat çıkılmaya hazır yapılar var. Sokak olgusu yok gibi, her yer cadde. İskenderiye’de gördüğümüz yeşil panjur anlayışı burada da var ama oradaki gibi düzenli değil. Temizlik açısından bizim metropollerden daha zayıf bir şehir. Her gün 15 milyon ton çöp toplanıyormuş, ama yine de yerlerde çöp var.
Kahire’de ulaşım: Kahire’de toplu taşıma için otobüs, minibüs, tren, tramvay ve metro kullanılıyor. Otobüsler birbirleriyle aynı, bizdeki gibi farklı renkler ve cinsler yok. Metro üç hattan oluşuyor. Taksiler burada siyah beyaz. Şimdi yollarda fazla yoğunluk olmamasının nedeni bayrammış. Normalde yollarda 2 milyon araç olurmuş. Trafik kurallarına uymama sorunu bizden çok daha fazla, kırmızı ışık hiç dikkate alınmıyor, kavşağa girerken de dikkat edilmiyor, hep hızlı giriliyor. Yolda yarışanlara da rastlamak mümkün. Zaten araçlar da pek bakımlı sayılmaz, çoğu araç eski. Genelde eski model Peugeot’lar var, özellikle taksiler hep bu marka. Diğer sık görülen marka da Fiat. Fiat arabaları da hep eski.
Spor: Tolga bize yolda spordan da bahsetti, bunun sebebi bugün Kahire’de maç olmasıydı. Maçı ev sahibi Delhi 1-0 kazanmış. Asıl stat sandığım gibi bizim otelden görülen değil, Enver Sedat meydanının yanındaki statmış. Mısır Milli Takımı (futbol), 4 kez Afrika kupasını kazanmış. Tolga, en çok milli forma giyen futbolcunun da Mısır’lı olduğunu söyledi; ama isim söylemedi. Bu, Hossam Hassan’dı. Tolga bunu, ben araya girip söyleyince söyledi. Ayman bunu bilmeme çok şaşırdı, nasıl bildiğimi sordu. Çok mutlu oldu. Mısır’da en çok ilgi çeken spor futbol ve başka branşların adı geçmiyor.
Boş zamanı değerlendirmek için Kahire’de dolaştık, Taksim Meydanı’na benzer ana meydanı, radyo evini, devlet hastanesini, meydandaki metro girişlerini, tren garını gördük. Meydanın adı, El Tahiri Meydanı. Kahire Arkeolojik Müzesi de meydana yakın zaten. Garın karşısında, 2. Ramses heykeli dikkat çekiyor. Sinema yanından geçince Tolga bize, Mısır’da sinamacılığı da anlattı. Mısır’da çok önemli bir film yönetimi var; Mısır diyalekti, Arap ülkeleri içinde en kolay anlaşılır diyalekt. Mısır, Arap ülkelerinin Hollywood’u olarak kabul ediliyor, bu bence normal çünkü Arap kanallarındaki film ve dizilerin hep Mısır yapımı olduğunu önceden biliyordum. Daha sonra 17.30’da Enver Sedat’ın mezarının bulunduğu anıt-meydana gittik.
Anıt ve Enver Sedat’ın mezarı: Enver Sedat 6 Ekim 1981 yılında 63 yaşında bu anıtta bayram töreni izlerken suikasta kurban gidince, öldürüldüğü yere bir lahit yapılmış. Anıt piramit şeklinde, dört parça alt köşelerden başlayıp yukarıda birleşiyorlar. Bu dört parça, güneş ışıklarını, taban da tapınağı temsil ediyor. Anıtın biraz ilerisinde de lahit var. Meydan ve anıt, Anıtkabir gibi ama bence Anıtkabir daha güzel tabii. Buradaki askerler Anıtkabir ve Dolmabahçe Sarayı’ndaki gibi disiplinli değiller, hareketsiz duramıyorlar, rahat rahat resim çektiriyorlar. Kıyafet olarak meydandaki askerlerden lahit kısmındaki askerlere doğru kıyafetler, eski Mısır üniformasından başlayıp günümüz üniformasına kadar değişiyor. Bu anıt, 6 Ekim 1973’te kazanılan zafer ve şehit düşen askerlerin anısı için yaptırılmış; 1975’te Ramazan’ın 10. gününde bitmiş. Anıtın karşısına, caddenin öbür yanına da insanların töreni rahat izleyebilmesi için bir tirübün yapılmış. Bu arada Mısır bayrağının renklerinin anlamını da öğrendik. Siyah, devrim öncesini, beyaz, devrimden sonra gelen barışı ve kırmızı da devrimde dökülen kanları temsil ediyor. (1952 devrimi)
18.20’de Kahire Havalimanı’na geldik. Bavulları görevliler getirdi, böyle olması isabet oldu çünkü normal eşyalarımızla bile kontrol noktalarından geçerken izdiham oldu, sinirler gerildi. Ama bu böyle bitmedi, asıl olay, uçağın saat onbire alındığı, bizim sıramızın dünden bekleyen bir Amerika’lı gruba verildiğini öğrendik. Bunu duymadan önce zaten bavul denetleyip o kalabalık ortamda beklemekten sefil olmuş durumdaydık, bunu duyunca rehberler ve biz çileden çıktık. Tam bir rezaletti, böyle kepazelik, ciddiyetsizlik olur mu? Rehberler bizi protestoya çağırdı, reddetmeden gittim. Bu eylem, üniversite hayatındaki huzur bozucu gereksiz eylemlerden değildi. Alkışlı protesto ile Air Memphis’i protesto ettik, yuh ta çektik. Sonra Ayman, Arapça’da “feciha” kelimesinin rezalet anlamına geldiğini söyledi. Sonra “feciha” “Air Memphis feciha” diye tempo tuttuk. Hep sakin gözüken rehberimiz Tolga bile iyice çileden çıktı, bir sonuç alınamazsa çantaları alıp Air Memphis’in camlarına atıp camları kırmayı önerdi. Tam cümbüş vardı. Diğer rehberler de görevlilerle tartıştılar. Ben görmedim ama sonradan, Tolga’nın bir görevliyi kolundan yakalayıp çevirerek “We want to go NOW!” (hemen gitmek istiyoruz) diye bağırdığını öğrendim. Havaalanı görevlileri, olayları ilgiyle ve biraz tebessümle izliyorlardı. Daha sonra Air Memphis’ten bir üst düzey yetkili gelip, uçağın 21.30 a alındığını söyledi. Büfeden de herkese ücretsiz birer içecek alma hakkı verdi. Bu yüzden bayağı sıra oldu, rehberlerin baskısı ile bir içecek veya bir yiyecek hakkı verildi, ben de bir sandviç aldım. Ama sonra bu olay durduruldu. Daha sonra bizi uçağa aldılar. 21.45 gibi havalandık. Uçuş 1 saat 50 dakika kadar sürdü. Pilot, Galatasaray-Milan maçının devre arası sonucunu da verdi. Galatasaray 1-0 öndeymiş. Ebu Simbel için artık geç olduğu için Asuan’a (Aswan) indik. Burada uzun süre bavul bekledik, bu arada insanlar cep telefonları ile İstanbul ile konuşup maçın sonucunu öğrendiler. Galatasaray 2-0 kazanıp UEFA Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finali garantiledi. Daha sonra 23.55’te bavulları alıp 24.10da otobüse bindik.
Gemiye giderken 24.30’da, eski Asuan Barajı’nın üstünden geçtik. Bu baraj, 1944’te İngiliz’ler tarafından yapılmış. Uzunluğu 2 km, yüksekliği ise 40 m. Gemiye 24.45’te vardık.
Gemimizin ismi Aida 3. İlginç bir nokta, yanındaki geminin ismi de Verdi. Operaya çok meraklılar sanırım, zaten Giza Piramitleri’nin arka kısımlarında bir tirübün görmüştük, Aida operası içinmiş. Gemi, bir nehir gemisiydi, daha çok bir yüzer otele benziyordu. Ana güverte en üstteydi. Girişin üstünde iki kat vardı, iki katın üstünde de güverte. Bizi önce güvertenin altındaki katta bulunan eğlence salonuna aldılar, orada çok az oturup karşısındaki yemek salonuna geçtik. Ve geceyarısı akşam yemeği yedik. Gemide de yemekler açık büfe. Ama özellikle tatlılar daha sınırlı. Kamaralardan bir kısmı girişin altında, deniz seviyesinin altında olduğu için kura çekildi. Üç kişilik odaların kurası aynıydı. Bize giriş katında oda düştü. Birkaç tanıdıkları ile gelen bir aileden bir adam, üç kişilik odada kalınca karısından ayrı düşme ihtimali var diye daha kura çekmeden rehberlerle tartıştı. Bunlar başka gruptandı. Bu günkü sinir bozucu olaylara rağmen bizim grup sükuneti elden bırakmamış ve Tolga otobüste bize teşekkür etmişti. Saat 1.20 de 205 no’lu kamaramıza geldik. Kamarada mini bar ve TV mevcut ama TV çok eski ve hiçbir kanal çıkmıyor. Banyoda küvet yok, ufak bir duş teknesi var. Hareket alanı dar, ama fena değil bence. Piramitlerde hayal kırıklığına uğrayan Canan, bu sevimsiz olaylarla dolu günün ardından çok yakındı, tatilin kötü geçtiğini söyledi. Ama bu olaylara rağmen ben hala olaya iyi gözle bakıyorum ve halimden memnunum çünkü başımıza gelenler 180 kişinin aynı anda başına gelen, grupsal olaylardı ve bu sorunlara şöyle böyle çözüm bulunuyor. Ancak bireysel sorunlar çok can sıkıcı sonuçlar doğurur. Pekala ikimizden birinin pasaportu, bavulu veya cüzdanı kaybolabilir, paramız çalınabilirdi. İşte seyahat o zaman zehir olurdu bence. Saat ikiye doğru yattık.
8.Mart.2001.Perşambe
Bu sabah saat yedide bizi uyandırdılar. Yanıbaşımızda duvarda bir telefon olduğu için oradan uyandırırlar sanmıştım ama kapıyı vurarak uyandırdılar. Kapının kilidi çok ilginç, başta açamadım, adam açtı. Kapıyı kilitlerken anahtar ekseni etrafında dönmüyor, sağa döndürüp yine yerine getirince (sola döndürünce) kapı kilitlenmiş oluyor, aynı şey kilidi açmak için de geçerli. Kapıyı açmak için de tokmağın üstündeki düğmeye basılıyor. Neyse ki bu kilit sistemine çabuk alıştık. Saat 7.20 gibi kahvaltı ettik, yola çıkmadan önce de güverteye baktık. Geniş bir güverte, havuzu da var. Ama güzel bir havuz değil. Saat sekizde de Obelisk, Philae Tapınağı ve Büyük Asuan Barajı gezilerimiz için gemiden ayrılıp otobüse bindik.
Asuan, Mısır’ın güneyindeki en büyük şehir ve Eski Mısır’da önemli bir dini merkez. Asuan kentinin tanrısı da koç başlı tanrı Krob. Memphis, Sakkara ve diğer yerlerdeki tapınaklarda kullanılan mermer, buradaki madenlerden çıkmış. 8.25’te obeliske geldik.
Obelisk: Obelisk, güneş tanrısı Ra’yı temsil eder. 18. yüzyılda, kraliçe Hatshepsut döneminde yapılmış, ama yarım kalmış. Granit taşından yapılmış. Üstünde, Hatshepsut’un Ra’ya sunduğu dualar var, ama bunlar da yarım kalmış. Üste doğru piramidal bir formu var. Üst kısımda Ra’yı temsil eden altından bir piramit yapılması düşünülmüş. Mısır, dünyanın büyük kentlerine 13 tane obelisk yollamış. Bunlardan biri İstanbul’da.
8.45’te obeliskten ayrıldık. Saat dokuzda da Philae Tapınağı’na gitmek için kayıklara bineceğimiz yere geldik. Tapınak bir adadaymış, bunun için kayıkla gitmek şart. Kayık, üstü tenteli, içinde motoru olan bir kayık. Saat 9.20’de tapınağın bulunduğu adaya vardık.
Philae Tapınağı: Bu tapınak bir ada üzerinde yer alır. Ancak Philae Adası sular altında kaldığı için başka bir adaya taşınmıştır. Tapınak, iyilik ve aşk, aynı zamanda da bilgelik tanrıçası İsis’e adanmış. Yunanca Philos kavramı ve Philae adı buradan geliyor. 3. Hori ise, Philae kelimesinin fil anlamına geldiğini savunmuş; Asuan’da fildişi ticareti de önemli. Tapınağın çoğu Ptolemeler döneminde tekrar inşa edilmiş. Tapınak bir Greko Romen (Ptoleme dönemi) tapınağı.Su yüzünden tapınağın zarar gördüğü, yer yer siyahlamış taşlardan belli oluyor. Tapınağın taşınma işi, 1972-80 yılları arasında Mısır hükümetinin ve UNESCO’nun yardımları ile gerçekleşmiş. Bu taşıma işleminde tapınak, 40.000 parçaya bölünerek numaralandırılmış, ve bu parçalar taşınarak, numaralara göre yeni yerinde tekrar tapınak inşa edilmiş. Ama bazı parçalar çalınıp çeşitli yerlere götürülmüş.
Eski Mısır tapınak mimarisinin ilk kısmı, pilon adı verilen duvar. Sonsuzluğu simgeler. Üzerinde, o dönemin firavununun zaferlerini simgeleyen kabartmalar vardır. Bu tapınağın pilonunda, sağda İsis, solda firavunun kabartmaları var ama bunlar Hristiyanlar tarafından kazınmış. Pilonun ardından ikinci kısım açık avlu. Bu avlu, Hatshepsut zamanında yapılmış. Daha sonra sütunlu salon var, ondan sonra tamamen kapalı mekanlar, sunak odaları geliyor. Bu bölümlerden sonra da kült odası gelir. Kült odasında tapınak hangi tanrı-tanrıçaya adandıysa onun heykeli vardır. Burası en karanlık yerdir.
Tapınakta yer yer Bizans ve Fransız izleri de var. İkinci avluda, inek başlı tanrıça Hathor’un sütunları var. Bir bölümde, Hathor’un doğumunu anlatan resimler de olduğu için bu tapınak, doğum tapınağı olarak ta bilinir. Duvar resimlerinden, firavunun iki kartuşu olduğu görülür. Birincisi, doğuş kartuşu. Firavun burada Sa’ra (güneşin oğlu) olarak adlandırılıyor. İkincisi de, Yukarı ve Aşağı Mısır’ın firavunu kartuşudur. Hayat anahtarı işaretinde de üstteki yuvarlak kısım deltayı, sağ ve sol kollar batı de doğudaki dağları, delta ve iki kolun birleştiği, aşağı inen kısım da Nil nehrini gösterir.
Tapınağın avlusunda yer alan 14 sütunla çevrilmiş yapı da, Triamus Köşkü’dür. Burası, Bizans imparatoru tarafından inşa ettirilmiş ufak bir yapı. Kayıkların kıyıya çıkması için bir rıhtım olarak düşünülmüş, yapı tam bitirilemediği için orijinali hakkında yorum yapılamıyor.
10.30’da Philae’den ayrılıp yine kayığa bindik ve 10.45’te kıyıya varıp indik. Asuan Barajı’na ise 11.10’da geldik.
Asuan Barajı: Bu baraj, 300 km’lik bir kıyı boyunu kaplar. Güneye doğru 300 km gidiyor. Barajın taban genişliği 1 km, üstte genişlik ise 40 km. Bu büyük barajın gölüne Nasr gölü deniyor. Barajın yapımına 1960 yılında Nasr zamanında başlanmış. Barajın yapımında iki faktör var:
-
Endüstri devrimi ile elektrik ihtiyacı hissedilmesi. Bugün baraj tüm ülkenin elektrik ihtiyacının %60’ını karşılıyor.
-
Nil’i kontrol altına alma isteği. Mısır’ın can damarı sayılan bu nehir iki yılda bir taşıyor ve bu taşkınlar toprağın verimini arttırıyor. Ancak bazı topraklara su gelmediği için ve suyu adaletli dağıtmak ve tarımın verimini arttırmak için bu baraja gereksinim duyuluyor.
Barajın zararları:
-
Tuz getirmesi. Bu tarımı olumsuz etkiliyor.
-
Portakal bahçelerinin, eski tapınakların su altında kalması
-
Nubya’lilerin hücum etmesi
Bu barajda kullanılan taş miktarı, Giza’daki piramitlerin 7 katı.
Baraj düşüncesi, 1950’li yıllarda öne atılıyor ama gelişmiş-endüstrileşmiş dünya ülkelerinden dördü, vadettiği krediyi vermeyince Nasr, Süveyş Kanalı’na el koyup millileştirir. Bunun sonucunda İngilizler ve Fransızlar Mısır’ı bombalarlar ve Mısır Rusya ile yakınlaşır. Barajın yapımını da Rusya finanse eder. Barajın yapımında 5000 Rus mühendis ve 30.000 Mısır’lı işçi çalışmıştır. Baraj yapımından sonra Nasr Gölü adı verilen göl oluşur. Gölün uzunluğu 500 km, genişliği ise 30-35 km’dir. Gölün yüzölçümü 6000 m2. 169.000 milyon küp su var.
Saat 11.25’te barajdan ayrıldık. Yolda bitki örtüsünün palmiye, lapaye, mango, portakal-limon ağaçlarından oluştuğunu öğrendik. Bitki örtüsü dışında da çöl var tabii. Bu arada evinin yanından geçince, Ağa Han anlatıldı. Ağa Han, Mısır’ın en prestijli kişilerindenmiş. Hz. İsmail soyundan gelmiş zengin bir kişi. Yaşamının büyük kısmını Fransa’da geçirmiş, daha sonra romatizmalarından dolayı doktoru, Asuan’a gitmesini önermiş; Ağa Han da, tatil için geldiği Asuan'’ çok beğenmiş ve buraya ev yaptırmış, yerleşmiş ve burada ölmüş. Mezarı da evinin içinde. Karısı da eski Fransız güzellerinden Begüm. O da geçen sene 84 yaşında ölmüş. Ölene kadar, eşinin mezarına itina ile bakmış. Ağa Han Pakistan’lı ama Hintli olduğu da söyleniyor.
Saat 11.45’te kartuş ve tişört siparişi verenler için Ayman’ın mağazasına geldik. Fiyatları uygun bulmadığımız için ben ve Canan, sipariş vermemiştik, otobüsten de inmedik. Orada 20 dakika kadar kaldık. Gemiye dönerken, Asuan’ın 300.000 nüfuslu olduğunu öğrendim. Kahire’de gördüğümüz şantiye şehir görünümündeki her an kat çıkmaya hazır sıvasız yapılar burada da var. Ama bu yapılar kaçak değilmiş. Ama belli bir inşaat nizamı varsa eğer, böyle her an kat çıkmaya hazır durmaları yasal değil.
Saat 12.30’da gemiye gelip öğle yemeği yedik. Ancak diğer gruplardan birinde olan bir genç kadın, garsonlardan birinin kendine terbiyesizlik yaptığını, masaya vurduğunu öne sürerek olay çıkardı, avaz avaz bağırıp, burada kendisine eziyet çektirildiğini, parasının geri verilip Türkiye’ye gönderilmesini falan söyledi, ona destek veren birkaç kişi de isyanı diğer gruplara da yaymaya çalıştı ama isyan yayılmadı. Ayrıca, hedef seçtikleri garsonların öne çıkarılmasını, dışarıda konuşacaklarını falan söylediler. Neyse ki olay fazla büyümedi. Ferial Hanım ve Nejat Bey’in grupları da bugünkü gezilere geç çıkmışlar, otobüslerinde sorun çıkmış, epey otobüs beklemişler.
Saat 13.20’de otobüslere bindik ve Ebu Simbel’e gitmek için havaalanına hareket ettik. Saat 13.45’te havaalanına geldik. Alanda fazla kimse yoktu. Çıkış kapısına yakın olan havaalanı satıcıları, bizleri görünce çok memnun oldular, bizim turdakilerden bazıları da alışveriş yapıp onların memnuniyetini bozmadı. Adamlar müzik açıp dans ederek satış yapıyorlardı, herhalde havaalanı fazla işlek değil ve adamların normalde canı sıkılıyor. Saat 14.50’de de uçağa bindik. Dün bindiğimiz 9204 sefer sayılı Boeing 727 tipi uçağa bindik. Saat 15.15’te havalandık ve 15.50’de Ebu Simbel havaalanına indik.
Ebu Simbel, Mısır’ın en güneyinde yer alır. Sudan sınırına yakın. Saat dörtte otobüslere bindik ve on dakika sonra tapınaklara yakın indik. On dakika kadar yürüdük. Yolda seyyar satıcı Arap’lar vardı. Türk olduğumuzu öğrenince, Galatasaray maçını hatırlattılar. Biri, Türk olduğumuzu duyunca “Aman yarabbi aman” dedi, çok komikti.16.20’de tapınakların alanına vardık.
Ebu Simbel Tapınakları: Buradaki iki tapınak kompleksi, kuşkusuz gezimizin en önemli bölümlerinden biriydi. Bu tapınakları 2. Ramses yaptırmış. Ramses, 19. hanedanlık firavunlarından. 1. Seti’nin (Sethy) oğludur. 12 yaşından itibaren babası ile yönetime katılıp, babası ölünce 18 yaşında tahta geçer. Bir nevi Kanuni Sultan Süleyman olarak nitelendirilir çünkü imparatorluk en geniş sınırlarına onun zamanında ulaşmış ve pek çok görkemli eser yapılmıştır. En agresif politika izlenmiştir. O dönem Mısır toprakları içinde bugünkü Suriye, Filistin ve Kıbrıs ta bulunmaktadır. Bu dönemde en önemli savaş, Hititler ile yapılan Kadeş Savaşı’dır. 2. Ramses, eşleri ve çocuklarının fazlalığı ile de ünlüdür. 35’ten fazla eşi ve 120’si erkek, 80’i kız olmak üzere 200 çocuğu vardır. Ramses’in eşleri arasından gözdesi, Nefertari’dir. Nefertari, Ramses’e 6 çocuk vermiş. Ramses 67 yıl tahtta kalmış.
2.Ramses, hükümdarlığının 8. senesinde Nubya’yi ele geçirmeye karar verip sefer düzenler. Nubya, Eski Mısır’da altın toprağı anlamına gelir. Nubya torakları, Güney Nubya ve Wawadi (Kuzey Nubya) diye ikiye ayrılır. Kuş denilen Güney Nubya’daki halk, Mısır medeniyetine düşmandır. Kuzey Nubya halkı ise dosttur. Nubya zaman zaman imparatorluğa bağlanmış, zaman zaman da özerk bir bölge olmuş. Buranın fethine ilk kez 4. hanedanlıktan Senefru girişmiş. 2. Ramses, burayı fethederken, kendi kültürlerine uzak olan bu halka kendi gücünü göstermek için çok etkileyici, çok farklı bir tapınak inşa ettirmek ister. Sonunda, bir kaya oyma tapınağı yapılmasına karar verilir. Bir dağın içine tapınak, dağ ve kayalar oyulmak suretiyle inşa edilir, ancak baraj yapımında bu tapınaklar su altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalınca, tapınak değişik bir yere taşınır, üstüne orijinaline sadık kalınarak bir dağ inşa edilir. Tapınak, üste yapılan dağın baskısından zarar görmesin diye de tapınağın üstüne koruyucu bir kubbe yapılıp dağ öyle inşa edilir. Taşınırken tapınak 100 parçaya bölünür, taşıma işleminde UNESCO yardımcı olur.
Büyük tapınağın girişinin yüksekliği 39, genişliği 34 metre. Girişte dört heykel var, dördü de Ramses’e ait, ama birinin sadece ayakları kalmış. Heykellerin yükseklikleri 20 m. Her heykelin arasındaki mesafe de 20 m. Her ağız genişliği 2 m. Bu dev heykellerin bacakları arasında da çocuk kabartmaları var. Bunlar, 2. Ramses’in çocuklarını temsil ediyor. Girişin üst tarafında da 22 tane maymun kabartması var. Bunlar, Mısır’ın 22 bölgesini temsil eder. Girişin sağ-sol tarafında Kadeş savaşında esir edilmiş Hititlilerin kabartmaları var.
Girişten sonra, sütunlu salon gelir. Burada Ramses’in Osirik kabul edilen heykelleri var. Duvarlarda Kadeş meydan savaşından sahneler var. Kadeş Savaşı, M.Ö. 1273 yılında Suriye topraklarında Mısır ve Hititler arasında yapılmış. Hititlilerin başında Hitit kralı Muvatallis var. Yazıtlara göre Mısır ordusu 20.000, Hitit ordusu da 10.000 askerden oluşur. Savaş sonunda galip pek belli değil. Savaş sonunda, tarihin ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Antlaşması yapılır. Bu antlaşmaya göre, dostluk amacı ile Ramses’e Hitit sarayından bir gelin gönderilir. Duvarlarda, Kadeş savaşındaki Mısır arabalarını da görmek mümkün.
Sonra, sunak eşyalarının açıldığı odaya geçtik. Burada sunak kabartmaları var. Sonra daha ufak bir sütunlu salona geçtik. Burası, vadi bayramı salonu olarak bilinir. Burada, tanrı Amon’un kayıkla getirilen kült heykelinin resmi var.
Mağaranın en dibinde kült odası var. Burada dört heykel var. Birinci heykel, şahin başlı Ra, ikincisi Ramses’in Tanrı temsili heykeli, üçüncüsü Amon Ra, başında tüyle temsil ediliyor, dördüncüsü de Ptah. Ptah, Memphis bölgesinin tanrısı. Başı kırık.
Firavun 2. Ramses, yeryüzünün ve yaratılmışların babası olarak kabul edilir, doğum tarihi 21 Ekim ve taç giyme töreni 21 Şubat’ta tören yapılır.
Küçük tapınak girişinde iki Ramses, iki Nefertari ve bir Hathor heykeli var. İçeride tanrıça Hathor’u temsil eden heykeller ve Nefertari ve 2. Ramses’i, Hathor’a sunak yaparken temsil eden heykeller var. Daha sonra sunak ve yiyeceklerin saklandığı odalar var. Giriş kısmında çakal bakışlı tanrı Anubis’in kabartması var.
Tapınaklar bence gerçekten muhteşem. Burayı çok merak ediyordum ve beklediğim gibi çıktı. Heykeller, duvar resimleri çok etkileyici ve günümüze kadar gelmişler.
Tapınaklardan ayrılıp otobüse gelirken, kendime 2. Ramses heykeli aldım. Hayatından gerçekten etkilendiğim bu müthiş hükümdarın heykelini almadan Türkiye’ye dönmemek olmazdı. Fiyatı 70 L.E.’den 20 L.E.’ ye indirdim. Canan da uğurlu böcek heykeli aldı. 17.50’de otobüse geldik. 18.05’te havaalanına geldik. Havaalanında ikinci kez çanta kontrolünden geçerken bilgisayar, çantadaki çakımı tespit etti. İstanbul’da
Dostları ilə paylaş: |