Mit dünden bugüne gizli dünyanin bilinmeyenleri tuncay özkan



Yüklə 3,49 Mb.
səhifə15/53
tarix22.12.2017
ölçüsü3,49 Mb.
#35622
növüYazı
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   53


polis teşkilatı güçlü bir şekilde mevcuttur. MAH'ı içe döndürmenin

zararları ileriki yıllarda, daha da fazla görülecektir. Bu dönemde Atatürk

ile anlaşmazlığa düşen milletvekilleri ve askerlerin telefonları dinlenir.

İçerde Türkiye Komünist Partisi üyelerine karşı sert operasyonlar ve

gözdağı nitelikli büyük tutuklamalar yapılır.

Atatürk'ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanlığı makamına gelen İsmet İnönü de

istihbarat çalışmalarına büyük önem vermiştir. O da elindeki yetkiyi sert

kullanan otoriter liderlerdendir. "Milli Şef" dönemi gizli servis için

zor koşullar altında geçer.

İnönü, İkinci Dünya Savaşı sırasında izlediği denge diplomasisi sayesinde

Türkiye'yi savaşın dışında tutmaya çabalarken, İngiliz, Alman, Fransız ve

Sovyet gizli servisleri Ankara'da savaş rüzgarları estirmektedirler.

Bunları izlemekle görevli MAH'ın, onca eksiğe ve ekonomik sıkıntıya karşın

başarısız olduğunu söylemek mümkün değildir. Hatta bazı olaylarda o denli

etkili olunmuştur ki dünyanın kaderini değiştirecek gelişmelere yön

verilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı Türkiye'nin etrafını bir ateş denizine çevirirken,

buna kapılmamak için direnen hükümet oldukça zorlanmıştır. Balkanların

Almanlar tarafından işgali, ardından yaşanan Rus-Alman savaşı, Türkiye'yi

çok zorda bırakmıştır. Almanlar bir yandan; İngiliz, Fransız, Amerikan

hükümetleri bir yandan Türkiye'yi çekiştire dursunlar, gizli servisler

arasında süregelen çatışmalar bu dönemin Ankara, İstanbul hatta

Anadolu'sunda artık alışılagelmiş olaylardandır.

Seferberlik vardır. Ekmek, kömür, tütün, kibrit , tekel ürünleri karneye

bağlanmıştır. 1939'a göre fiyatlar 1940' lı yıllarda neredeyse 10 kat daha

artmıştır. Karaborsa hakimdir. Savaş her an beklenmektedir. Çünkü bu

yönde yürütülen korkunç bir İngiliz propagandası söz konusudur.

Tam bu darboğazda yaşanan Erzincan depremi 23 bin insanın ölümüyle büyük

bir felaketi ve ekonomik yıkımı da Türkiye'nin başındaki belalara ekler.

Yaşam savaş dışında ama büyük stres ve zorluklar altında

sürdürülmektedir. İngiltere, Fransa ve Amerika Türkiye'ye büyük baskılar

yaparak, kendi saflarına çekmeye uğraşıyorlar, ancak İnönü'nün istediği

ekonomik ve askeri yardımı kendileri için kullanmaktansa ne yapacağını bir

türlü kestiremedikleri Türkiye'ye vermeyi çıkarlarına uygun

görmemektedirler. Ayrıca geçmiş dersler bu ülkelerle ilişkilerde

Türkiye'nin güven krizini arttırıcı nedenler oluşturmaktadır.

Sovyetler ile Almanların savaş öncesinde oluştudukları savunma ve

işbirliği anlaşmaları Türkiye üzerinde şok etkisi yapmıştır. Almanlar,

Sovyetlerle birlikte Türkiye'yi savaşa ve kendi saflarına çekmenin

acımasız planlarını yürürlüğe koyarlar. Alman radyoları Erzincan

depreminin tanrının Türklere kendi saflarında olmadıkları için verdiği

bir ilahi ceza olduğunu bile savunurlar.

Hitler 1 Eylül 1939'da ansızın girdiği Polanya'da hızla ilerlemiş,

İngiltere ve Fransa Almanlar' a savaş ilan etmiştir: İkinci Dünya Savaşı

böylece başlamıştır.

Türkiye casusların cirit attığı, izlerin birbirine karıştığı bir

durumdadır. Türkiye genelinde MAH tarafından etkin faaliyetleri saptanan

yabancı gizli servilerden bazıları şunlardır:

Abwehr: Alman istihbarat dairesi.

SD : Alman İmparatorluk Güvenlik Başkanlığının yönettiği (RSHA) Alman

istihbarat örgütüdür.

MI 6: İngiliz karşı istihbarat birimi (Secret Intelligence Service-SIS)

MI 9: Kaçakçalar ve sığınmacılarla ilgili İngiliz gizli servis dairesi.

OSS: CIA'nın selefi olan Amerikan istihbarat kuruluşu. Özel sektör için

istihbarat yapan bir avukat olan Bill Donovan tarafından İkinci Dünya

Savaşı'nın hemen öncesinde kuruldu. Daha sonra CIA olarak yeniden

yapılandırıldı.

SI : OSS'nin bilgi toplama ve değerlendirme birimi ( Secret İntelligence)

OWI : Savaş dönemi Amerikan haber ve propagandasını yaymakla görevli

örgüt.

SO : Amerikan sabotaj örgütü. Gerilla eylemleri ve kundaklamalarla

görevliydi.

X 2: OSS karşı istihbarat birimi

Fransız Gizli Servisi: Türkiye'de ve bölgedeki faaliyetleri Osmanlı'

İmparatorluğu zamanından buyana devam etmekteydi.

Yunan, Bulgar, Yugoslav ve Arap gizli servisleri.

NKVD: İkinci Dünya Savışı sırasında Sovyet gizli polisi ve casusluk örgütü

olan kuruluş.

MU : Tekne ve kayık operasyonlarıyla ilgili Amerikan gizli servis

birimi( Maritime Unit).

ALMAN CASUSLAR ATAKTA

Türkiye, topraklarında cirit atan bu teşkilatlarla ve batılı güçlerin

diplomatlarıyla boğuşmaya çalışırken, kendisine uzanan Sovyet-Alman

ittifakı tehditlerine de, yine çok dengeli karşılıklar vermiştir.

Öncelikle Sovyetlere yönelik Fransız ve İngiliz operasyonlarına

topraklarından üs olanağı sağlamıştır. Fransız uçakları Türkiye'nin

izniyle Bakü petrol tesislerinin fotoğraflarını çekerek Almanların

buradan sağladığı yakıt ile ilgili birinci elden belgeler toplanmıştır.

İstanbul'daki Nazi yanlısı " Töton klüp " basılmış, burada toplanan Alman

casuslara gözdağı verilmiştir. Önemli tesislerle ilgili sabotajların

kokusu da bu baskında alınmıştır. Bunun üzerine İstanbul'da tersaneler ve

fabrikalarda görev yapan yüzlerce Alman teknisyen'in işine son

verilmiştir. Önemli savunma mevziilerinin haritasını çizen iki Bulgar

ajanı da ele geçirilerek sınır dışı edilmişlerdir.

1940 Nisanında bir Alman, donanma tesislerinin filmlereni çekerken

yakalanır. Adamın karısını izleyen MAH, kocasının yakalanmasından hemen

sonra Alman arkeolog Hans Hennig Osten ile temas kurduğunu, sonra da zehir

içerek öldüğünü saptar. MAH arkeologu da uzun süre sorgular ve askeri

mahkemeye sevkeder. Mahkeme Osten'e 12 yıl hapis cezası verir. Osten

Alman operasyonlarının İstanbul'daki yürütücü şefidir. Cezanın ardından

Alman casus sınır dışı edilir. Aslında MAH o dönem hükümetinin de kararı

çerçevesinde Almanlar ile müttefiklerin birbirlerine karşı mücadelelerini

sesizce izlemektedir. Türkiye ile ilgili faaliyetlere bulaşmayanlara

müdahale edilmemektedir.

Wilhelm Canaris, Alman askeri gizli servisi Abwher'in 1934'de şefi

olmuştur. Onun zamanın da örgüt eleman bakımından dev boyutlara ulaşır.

Canaris İstanbul'a Yüzbaşı Paul Leverkuehn'i yeni temsilci olarak atar.

Leverkuehn İstanbul'da yoktan dev bir Alman ajan ordusu yaratır.MAH

Bunlardan Türkiye ile ilgili olaylara bulaştığını saptadıklarını derhal

sınır dışı eder. Almanların casusluk merkezi Bulgaristan'dır.

O dönemde bütün gizli servislerin pavyonlarda çalışan kızlardan kurulu

ekipleri bulunur. Gizli servislerin Türkiye'deki en önemli yardımcıları

bir kısmını ele geçirdikleri Rumlar, Ermeniler ile Yahudilerdir. Onlar

halkla kaynaşmış ve Türk vatandaşı kimlikleriyle rahatlıkla her işte

kullanılmaktadırlar. Türkiye 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlarla

ilişkilerde çok dengeli bir yaklaşımı elden hiç bırakmamıştır. Çünkü

Almanlar Osmanlı'nın son döneminde, Cumhuriyetin ilk yıllarında

danışmanları , askerleri ve teknik adamlarıyla Türkiye'nin bütün hasas

notkalarını bilecek kadar uzun zaman Anadolu'da kalmışlardır. Savaşın

ikinci yarısında da Türkiye üzerindeki toprak taleplerini hiç saklamayan

ve zaman zaman saldırganlaşan Sovyetlere karşı saldırıya geçmişlerdir. Bu

nedenle onların da daha sonra Sovyetlere karşı yapacakları bazı istihbari

çalışmalara olanak yaratılmıştır. Ancak kontrol hep elde tutulmaya

çalışılmıştır.

Almanlara İkinci Dünya Savaşı sırasında yapılan yardımların başında silah

ve eleman geçişlerinin kolaylaştırılması ile bazı sabotaj eylemlerinin

gerçekleştirilmesi gelir. Bu sabotaj eylemleri genellikle İngilizlere ve

Fransızlara karşı Türk topraklarının dışında gerçekleştirilir. Türkiye

savaş sırasında takındığı kurnaz bağlantısız ve bağımsız tutumu

çıkarlarını gözönünde tutarak zaman zaman bozmaktadır. Ancak ana amaç

Türkiye'nin menfaatleridir. Alman gizli servisi Türkiye'de olağanüstü faal

durumdadır. Balkanlarda Almanların yığınakları vardır. Bulgaristan,

Almanların Türkiye'ye karşı yürüttükleri casusluk harekatının üssü

olmuştur. Türkiye bunun karşısına 37 tümen askeriyle sınır güvenliği için

dikilmiştir. İç istihbarat ağıyla da casusluğa karşı durmaya

çabalamaktadır. Türkiye ile Almanya arasında 18 Haziran 1941 yılında

imzalanan zoraki ve denge hesaplarına dayanan dostluk ve işbirliği

anlaşması, gizli servisleri de birbirine bazı konularda yakınlaştırmıştır.

Almanlar bundan yararlanarak "Zeplin harekatı" adı ile Urallara ve Güney

Sovyetlere ajanlarının sızdırılması işini hallederler.Türkiye o dönemde

kendisinden toprak talepleri bulunan Sovyetlere karşı Almanlara yardımcı

olmaktadır. Almanlar Türkiye'nin beklenmedik bu yardımları karşısında

olağanüstü casus sızdırma başarıları elde etmişlerdir. Ancak Zeplin

harekatı ile Türkiye üzerinden Sovyetlere sızan bir grubun ele geçirilmesi

ve Sovyetlerin bunu Ankara nezninde protestosu, Türkiye'yi daha dikkatli

olmaya itmiştir. Bunun üzerine Zeplin harekatı bitirilir. Ancak gizli

serviler arasındaki temaslar savaş boyunca da devam eder

CASUSLUK TEKNOLOJİSİ GELİŞİYOR

Almanların özellikle Ortadoğu politikalarında elden çıkarmamaya gayret

gösterdikleri ve çok yoğun casusulk faaliyetinde bulundukları İran'da

Türkiye'ye yönelik pek çok olay gelişmektedir. Berlin'in İran'daki gizli

faaliyetleri ve buradaki destekleri İngiliz ve Sovyetleri 1941 'de İran'ı

işgal senaryoları üretecek kadar çok etkilemiştir. İngilizlerin

Ortadoğudaki ilerlemeleri sonucu bölgede sıkışan Alman ve onların

destekçisi Arap'lar kaçacak tek ülke olarak Türkiye'ye sığınmışlar ve

faaliyetlerini İstanbul'dan devam ettirmişlerdir. Almanlar bu dönemde

Türkiye'deki yeni savunma alanlarını saptamak için denizden küçük

teknelerle Karadeniz kıyılarından sızma girişimlerinde bulunmuşlar ama

bunda başarılı olamamışlardır. Almanların asıl başarılı oldukları casus

uçuşlarıdır. Bulgaristan'dan havalanan casus uçaklar Türkiye, Suriye ve

Sovyetlerin savunma hatlarına ilişkin geniş bilgiler içeren fotoğraflar

çekmeyi başarmışlardır. Bu yıllar savaş teknolojisiyle birlikte casusluk

amacıyla kullanılan araçların da son derece geliştiği dönemlerdir.

Türkiye bu dönemde Alman işgalinden kaçan pek çok kişinin ev sahibi

konumuna düşmüştür. Bunların arasında büyük bir çoğunluk da casusluk

faaliyetine yönelebilecek olanlar veya casuslardır. Hele Almanların

dostluk ve saldırmazlık anlaşması imzaladıkları Sovyetlere saldırmaları

üzerine bu göç trafiği giderek artar. Türkiye bunu önlemek için parası

İngilizlerce verilen bir küçük büro oluşturur. Bu büronun masrafları

İngilizlerce karşılanır ve amaç Türkiye'ye girip çıkan herkesin fotoğraflı

bir şekilde izlenmesidir. Bu sırada Türkiye'de dünya çapında yankılar

uyandıracak pek çok casusluk olayı yaşanır.

CASUSLUK TARİHİNİN UNUTULMAZ OLAYI: ÇİÇERO TARİHİ DEĞİŞTİRECEK

Bunlardan biri de dünya casusuluk tarihine geçen Çiçero olayıdır.

Çiçero takma adlı ajan Elyasa Bazna, İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Sir

Hugh Knatchbull Hughessen 'in oda hizmetçisidir. Dönemin İngiliz Dışişleri

Bakanının yakını da olan büyükelçiye, dünyanın önemli olaylarıyla ilgili

bütün bilgiler gizli şifrelerle geçilmektedir. Elçi bunları okuyup

Türkiye'nin savaşa dahil olması konusundaki yöntemini belirlemektedir.

Ancak elçinin kötü bir huyu vardır; belgeleri evine götürüp odasında

okumayı yeğlemektedir. İşte bu sırada Elyesa Bazna devreye girip

belgelerin fotoğraflarını almaktadır. Bu fotoğrafları daha sonra

Almanlara 23 bin sterlin karşısında satan Bazna, Almanlar'dan asrın

casusluğu karşısında, sahte para alarak, hayatının da kazığını

yiyecektir.

31 Ekim 1943 yılından itibaren Almanlara verilmeye başlayan belgeler

arasında ,Hitlere karşı en büyük darbenin indirileceği Normandiya

çıkarmasının gizli planları da bulunmaktadır. Planlar o kadar mükemmeldir

ki Hitler bunların düzmece olduğunu sanarak büyük bir hata yapacaktır.

Çiçero olarak adlandırılan Bazna, İngilizlerden öylesine önemli belgelerin

fotoğraflarını alarak Almanlara satmıştır ki, Almanlar dahi

şaşırmışlardır. Trakya'ya müttefik güçlerin radarlarının yerleştirilerek

Romanya'daki petrol sahasına uçakların ulaşımının sağlanması ile Roozvelt

,Churchill ve İnönü arasıdaki görüşmelerin tutanakları Bazna yoluyla

Almanlara geçmiştir. Almanların Ankara Büyükelçiliğine Nisan 1939 da

atanan ve Birinci Dünya Savaşı sırasında da Osmanlı ordusunda çarpışırken

1918'de esir düşen, dolayısıyla da Türkleri çok iyi tanıyan Von Papen,

ihtiyatı bir kenara bırakarak bu bilgileri edindiklerini Türk Dışişleri

Bakanı Menemencioğlu'nun yüzüne söylemiştir. Menemencioğlu, durumu

İngilizlere iletir. Ancak casus bulunamaz. Belge akışı da bir süre daha

devam eder.

Osmanlı ordusundaki çalışmaları nedeniyle göğsünde iki Türk madalyası da

taşıyan Von Papen, Çiçero olayı için, özel olarak kaleme alınan Türkiye

ve o dönemin Ankara'sına yönelik hatıralarında bakın neler anlatıyor:

ALMAN BÜYÜKELÇİSİNİN İTİRAFLARI

" Stalıngrad faciası ve böylece ortaya çıkan Hitler'in dirayetsizliği

üzerine diğer ülkeler artık Almanların askeri başarı alanında bütün

gücünü sarfetmiş olduğunu anlıyordu. Almanların durumu zayıfladıkça,

Türkiye'nin de tarafsızlığını muhafaza etmesi güçleşiyordu. Numan

Menemencioğlu'nu Kahire'ye davet etmiş olan Eden, orada Numan Bey'i

tazyik etmiş, artık Türkiye'nin müttefiklerine karşı olan vecibelerini

yerine getirmek zamanının geldiğini söylemişti. Buna karşı Menemencioğlu;

Türkiye'nin durup durup da artık son anda sanki zaferin nimetlerinden pay

almak ister gibi harbe katılmak istemeyeceği, bunu İngiliz basının da

haklı olarak tenkid ettiği şekilde, Mussolini'nin mağlup Fransa'yı

arkadan vurmak hareketine benzer bir iş olacağı cevabını verdi.

Kahire'den döndükten sonra kendisiyle yaptığım temasda, işin ciddiyetini,

Türkiye'ye harbe girmesi için yapılan tazyikin derecesini gerçekten

anladım. Almanya askeri alanda durumu düzeltemezse, Türkiye ekonomik

zorunluluklar yüzünden siyasetinde esaslı değişiklikler yapmak zorunda

kalacaktı. Bu hususu Menemencioğlu açıkça söylemişti. Bunun üzerine hem bu

durumu Hitler'e bildirmek, hem de müttefiklerin nihai zaferi elde etmek

üzere giriştikleri teşebbüsleri ve askeri hareketleri meydana koyan bir

istihbaratı vermek üzere bizzat uçakla Berlin'e gittim. Bu istihbaratı

yapan ajanı Çiçero adı altında gizliyordum. Bu casusuluk işi dünya

kamuoyuna makaleler, kitaplar, büyük bir film ve casusuluk maceralarının

en önemlilerinden biri olarak aksettirilmiştir. Bu derece önemli bir

hadise olarak sayılıp sayılmayacağını bilmiyorum. Yalnız o zaman bildiğim

bir şey vardı: Hitler bu haberleri öğrendikten sonra, siyasi yollarla

dünya harbini sona erdirmeye teşebbüs ederse belki Almanya için son bir

kurtuluş çaresi olabilirdi.

Ama ne Hitler, ne de Ribbentrop fena haberleri dinlemek istemiyorlardı. Bu

işin arkasında da İngiliz gizli servisinin bulunduğunu düşünmek

rahatlarına geliyordu. Herkesin bildiği Çiçero vakasını burada

canlandırmaya lüzum bulmuyorum. Yalnız daha başlangıçtan beri hadisenin

Bir İngiliz tertibi olmayacağını bana düşündüren bazı olayları zikretmek

isterim.

Vaktiyle bizim sefaret müsteşarının şöförü olan o sırada da İngiliz

elçisinin oda hizmetkarlığını yapan Jenke ismindeki şahıs bir gün beni

arayarak çok mühim bir haber vereceğini, böyle bir teklifle alakadar olup

olamayacağımı sordu. Kendisini hemen reddettim. Çünkü o sırada

telefonların çoğu dinleniyordu. Bir yandan da ifşa edeceği sırrın pek

mühim olduğunu söylediği için, sefarette bulunan Gestapo temsilcisine

durumu anlattım. Şayet bu bir dalavere ise mesuliyeti Gestapo ajanının

yüklenmesi daha doğru olacaktı. İlk aldığımız malümat bir telgraf

suretiydi. İngiliz hariciyesinden Sir Hughe'ye gönderilmiş olan bir

telgrafı oda hizmetçisi alıp yatak odasına götürmüş ve gizlice

fotokopisini almıştı. Telgrafı okuyunca sahte olamayacağına hemen

hükmettim.

Bu şifresi çözülmüş bir telgraftı.Bu istihbaratın devamına karar verdim.

Gestapo sorumlusuna da bu meseleden benden başka kimseye bahsetmemesini

emrettim. İstihbaratı Çiçero işi adı altında gizliyorduk. Ajan

mütemadiyen para istiyordu. Her yeni telgrafda ücereti biraz daha

arttırıyordu. Nihayet malümatın bedelini ödeyecek para akalmadı. bunun

üzerine yeni tahsisat istedim. Berlin'deki Gestapo şefi istenen parayı

gönderiyordu. Sonradan meydana çıktığı gibi gönderilen paralar hep sahte

idi. Hitler o dönemde en usta uzmanları toplayarak bu sahte paraların

basımı konusunda bir matbaa kurmuştu. Sahte banknotları o kadar mükemmel

hazırlıyorlardı ki, paranın sahte olup olmadığını tetkik için verdiğimiz

bankalar bile , banknotların hakiki olduğunu tasdik ediyorlardı. Bu kabil

maksatlar için milyonlar basıldı. Harp içinde bir göle atılan bu paraların

yakın zamanda çıkarıldığı malümdur.

ÇİÇERO MÜTHİŞ BELGELER SATIYOR

Çiçero'dan aldığımız malümet cidden çok kıymetli idi. Bu sayede Tahran'da

yapılan gizli konferansda Almanya hakkında alınan kararlardan haberdar

olduk. İngiliz hariciyesinin tekliflerini öğrendik. Türkiye'yi harbe

sokmak için gösterilen gayretleri, Almanların müdahalesine meydan

bırakılmadan, Türkiye'deki üstlerden Romanya petrollerinin bombalanması

projelerinden bu yolla haberdar olduk.Petrollerin imhası meselesi önemli

idi. Buna mani olmak lazımdı. Ben hemen Menemencioğlu ile temas ettim.

İnglizlerin Türk üslerini kullanarak Pioşti'yi bombalayacağına dair

kulağıma şaiyalar geldiğini, böyle bir şey yapılırsa Hitler'ih İstanbul,

Ankara, İzmir gibi şehirleri harabe haline getireceğini söyledim.

Menemencioğlu böyle bir tasavvurun olmadığını ifade etti. Ama Çiçero'nun

getirdiği yeni telgraflardan menemencioğlu'nun konuşmamızı hemen Sir

Hughe'ye anlattığını anladım.Sir Hughe Londraya çektiği telgrafta 'Papen

çok şey biliyor' diye yazmıştı. Yine Çiçeronun getirdiği vesikalardan '

Operatıon Overlord' adı altında gizlenen projeden de haberimiz oldu. Bu

proje İngiliz ve Amerikan kuvvetlerinin Fransa'nın kuzey sahiline yapacağı

çıkarma hakkında idi. Ayrıca Churchill'in, Stalin ve Roosevelt ile olan
Yüklə 3,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin