|
|
səhifə | 15/53 | tarix | 22.12.2017 | ölçüsü | 3,49 Mb. | | #35622 | növü | Yazı |
|
polis teşkilatı güçlü bir şekilde mevcuttur. MAH'ı içe döndürmenin
zararları ileriki yıllarda, daha da fazla görülecektir. Bu dönemde Atatürk
ile anlaşmazlığa düşen milletvekilleri ve askerlerin telefonları dinlenir.
İçerde Türkiye Komünist Partisi üyelerine karşı sert operasyonlar ve
gözdağı nitelikli büyük tutuklamalar yapılır.
Atatürk'ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanlığı makamına gelen İsmet İnönü de
istihbarat çalışmalarına büyük önem vermiştir. O da elindeki yetkiyi sert
kullanan otoriter liderlerdendir. "Milli Şef" dönemi gizli servis için
zor koşullar altında geçer.
İnönü, İkinci Dünya Savaşı sırasında izlediği denge diplomasisi sayesinde
Türkiye'yi savaşın dışında tutmaya çabalarken, İngiliz, Alman, Fransız ve
Sovyet gizli servisleri Ankara'da savaş rüzgarları estirmektedirler.
Bunları izlemekle görevli MAH'ın, onca eksiğe ve ekonomik sıkıntıya karşın
başarısız olduğunu söylemek mümkün değildir. Hatta bazı olaylarda o denli
etkili olunmuştur ki dünyanın kaderini değiştirecek gelişmelere yön
verilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı Türkiye'nin etrafını bir ateş denizine çevirirken,
buna kapılmamak için direnen hükümet oldukça zorlanmıştır. Balkanların
Almanlar tarafından işgali, ardından yaşanan Rus-Alman savaşı, Türkiye'yi
çok zorda bırakmıştır. Almanlar bir yandan; İngiliz, Fransız, Amerikan
hükümetleri bir yandan Türkiye'yi çekiştire dursunlar, gizli servisler
arasında süregelen çatışmalar bu dönemin Ankara, İstanbul hatta
Anadolu'sunda artık alışılagelmiş olaylardandır.
Seferberlik vardır. Ekmek, kömür, tütün, kibrit , tekel ürünleri karneye
bağlanmıştır. 1939'a göre fiyatlar 1940' lı yıllarda neredeyse 10 kat daha
artmıştır. Karaborsa hakimdir. Savaş her an beklenmektedir. Çünkü bu
yönde yürütülen korkunç bir İngiliz propagandası söz konusudur.
Tam bu darboğazda yaşanan Erzincan depremi 23 bin insanın ölümüyle büyük
bir felaketi ve ekonomik yıkımı da Türkiye'nin başındaki belalara ekler.
Yaşam savaş dışında ama büyük stres ve zorluklar altında
sürdürülmektedir. İngiltere, Fransa ve Amerika Türkiye'ye büyük baskılar
yaparak, kendi saflarına çekmeye uğraşıyorlar, ancak İnönü'nün istediği
ekonomik ve askeri yardımı kendileri için kullanmaktansa ne yapacağını bir
türlü kestiremedikleri Türkiye'ye vermeyi çıkarlarına uygun
görmemektedirler. Ayrıca geçmiş dersler bu ülkelerle ilişkilerde
Türkiye'nin güven krizini arttırıcı nedenler oluşturmaktadır.
Sovyetler ile Almanların savaş öncesinde oluştudukları savunma ve
işbirliği anlaşmaları Türkiye üzerinde şok etkisi yapmıştır. Almanlar,
Sovyetlerle birlikte Türkiye'yi savaşa ve kendi saflarına çekmenin
acımasız planlarını yürürlüğe koyarlar. Alman radyoları Erzincan
depreminin tanrının Türklere kendi saflarında olmadıkları için verdiği
bir ilahi ceza olduğunu bile savunurlar.
Hitler 1 Eylül 1939'da ansızın girdiği Polanya'da hızla ilerlemiş,
İngiltere ve Fransa Almanlar' a savaş ilan etmiştir: İkinci Dünya Savaşı
böylece başlamıştır.
Türkiye casusların cirit attığı, izlerin birbirine karıştığı bir
durumdadır. Türkiye genelinde MAH tarafından etkin faaliyetleri saptanan
yabancı gizli servilerden bazıları şunlardır:
Abwehr: Alman istihbarat dairesi.
SD : Alman İmparatorluk Güvenlik Başkanlığının yönettiği (RSHA) Alman
istihbarat örgütüdür.
MI 6: İngiliz karşı istihbarat birimi (Secret Intelligence Service-SIS)
MI 9: Kaçakçalar ve sığınmacılarla ilgili İngiliz gizli servis dairesi.
OSS: CIA'nın selefi olan Amerikan istihbarat kuruluşu. Özel sektör için
istihbarat yapan bir avukat olan Bill Donovan tarafından İkinci Dünya
Savaşı'nın hemen öncesinde kuruldu. Daha sonra CIA olarak yeniden
yapılandırıldı.
SI : OSS'nin bilgi toplama ve değerlendirme birimi ( Secret İntelligence)
OWI : Savaş dönemi Amerikan haber ve propagandasını yaymakla görevli
örgüt.
SO : Amerikan sabotaj örgütü. Gerilla eylemleri ve kundaklamalarla
görevliydi.
X 2: OSS karşı istihbarat birimi
Fransız Gizli Servisi: Türkiye'de ve bölgedeki faaliyetleri Osmanlı'
İmparatorluğu zamanından buyana devam etmekteydi.
Yunan, Bulgar, Yugoslav ve Arap gizli servisleri.
NKVD: İkinci Dünya Savışı sırasında Sovyet gizli polisi ve casusluk örgütü
olan kuruluş.
MU : Tekne ve kayık operasyonlarıyla ilgili Amerikan gizli servis
birimi( Maritime Unit).
ALMAN CASUSLAR ATAKTA
Türkiye, topraklarında cirit atan bu teşkilatlarla ve batılı güçlerin
diplomatlarıyla boğuşmaya çalışırken, kendisine uzanan Sovyet-Alman
ittifakı tehditlerine de, yine çok dengeli karşılıklar vermiştir.
Öncelikle Sovyetlere yönelik Fransız ve İngiliz operasyonlarına
topraklarından üs olanağı sağlamıştır. Fransız uçakları Türkiye'nin
izniyle Bakü petrol tesislerinin fotoğraflarını çekerek Almanların
buradan sağladığı yakıt ile ilgili birinci elden belgeler toplanmıştır.
İstanbul'daki Nazi yanlısı " Töton klüp " basılmış, burada toplanan Alman
casuslara gözdağı verilmiştir. Önemli tesislerle ilgili sabotajların
kokusu da bu baskında alınmıştır. Bunun üzerine İstanbul'da tersaneler ve
fabrikalarda görev yapan yüzlerce Alman teknisyen'in işine son
verilmiştir. Önemli savunma mevziilerinin haritasını çizen iki Bulgar
ajanı da ele geçirilerek sınır dışı edilmişlerdir.
1940 Nisanında bir Alman, donanma tesislerinin filmlereni çekerken
yakalanır. Adamın karısını izleyen MAH, kocasının yakalanmasından hemen
sonra Alman arkeolog Hans Hennig Osten ile temas kurduğunu, sonra da zehir
içerek öldüğünü saptar. MAH arkeologu da uzun süre sorgular ve askeri
mahkemeye sevkeder. Mahkeme Osten'e 12 yıl hapis cezası verir. Osten
Alman operasyonlarının İstanbul'daki yürütücü şefidir. Cezanın ardından
Alman casus sınır dışı edilir. Aslında MAH o dönem hükümetinin de kararı
çerçevesinde Almanlar ile müttefiklerin birbirlerine karşı mücadelelerini
sesizce izlemektedir. Türkiye ile ilgili faaliyetlere bulaşmayanlara
müdahale edilmemektedir.
Wilhelm Canaris, Alman askeri gizli servisi Abwher'in 1934'de şefi
olmuştur. Onun zamanın da örgüt eleman bakımından dev boyutlara ulaşır.
Canaris İstanbul'a Yüzbaşı Paul Leverkuehn'i yeni temsilci olarak atar.
Leverkuehn İstanbul'da yoktan dev bir Alman ajan ordusu yaratır.MAH
Bunlardan Türkiye ile ilgili olaylara bulaştığını saptadıklarını derhal
sınır dışı eder. Almanların casusluk merkezi Bulgaristan'dır.
O dönemde bütün gizli servislerin pavyonlarda çalışan kızlardan kurulu
ekipleri bulunur. Gizli servislerin Türkiye'deki en önemli yardımcıları
bir kısmını ele geçirdikleri Rumlar, Ermeniler ile Yahudilerdir. Onlar
halkla kaynaşmış ve Türk vatandaşı kimlikleriyle rahatlıkla her işte
kullanılmaktadırlar. Türkiye 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlarla
ilişkilerde çok dengeli bir yaklaşımı elden hiç bırakmamıştır. Çünkü
Almanlar Osmanlı'nın son döneminde, Cumhuriyetin ilk yıllarında
danışmanları , askerleri ve teknik adamlarıyla Türkiye'nin bütün hasas
notkalarını bilecek kadar uzun zaman Anadolu'da kalmışlardır. Savaşın
ikinci yarısında da Türkiye üzerindeki toprak taleplerini hiç saklamayan
ve zaman zaman saldırganlaşan Sovyetlere karşı saldırıya geçmişlerdir. Bu
nedenle onların da daha sonra Sovyetlere karşı yapacakları bazı istihbari
çalışmalara olanak yaratılmıştır. Ancak kontrol hep elde tutulmaya
çalışılmıştır.
Almanlara İkinci Dünya Savaşı sırasında yapılan yardımların başında silah
ve eleman geçişlerinin kolaylaştırılması ile bazı sabotaj eylemlerinin
gerçekleştirilmesi gelir. Bu sabotaj eylemleri genellikle İngilizlere ve
Fransızlara karşı Türk topraklarının dışında gerçekleştirilir. Türkiye
savaş sırasında takındığı kurnaz bağlantısız ve bağımsız tutumu
çıkarlarını gözönünde tutarak zaman zaman bozmaktadır. Ancak ana amaç
Türkiye'nin menfaatleridir. Alman gizli servisi Türkiye'de olağanüstü faal
durumdadır. Balkanlarda Almanların yığınakları vardır. Bulgaristan,
Almanların Türkiye'ye karşı yürüttükleri casusluk harekatının üssü
olmuştur. Türkiye bunun karşısına 37 tümen askeriyle sınır güvenliği için
dikilmiştir. İç istihbarat ağıyla da casusluğa karşı durmaya
çabalamaktadır. Türkiye ile Almanya arasında 18 Haziran 1941 yılında
imzalanan zoraki ve denge hesaplarına dayanan dostluk ve işbirliği
anlaşması, gizli servisleri de birbirine bazı konularda yakınlaştırmıştır.
Almanlar bundan yararlanarak "Zeplin harekatı" adı ile Urallara ve Güney
Sovyetlere ajanlarının sızdırılması işini hallederler.Türkiye o dönemde
kendisinden toprak talepleri bulunan Sovyetlere karşı Almanlara yardımcı
olmaktadır. Almanlar Türkiye'nin beklenmedik bu yardımları karşısında
olağanüstü casus sızdırma başarıları elde etmişlerdir. Ancak Zeplin
harekatı ile Türkiye üzerinden Sovyetlere sızan bir grubun ele geçirilmesi
ve Sovyetlerin bunu Ankara nezninde protestosu, Türkiye'yi daha dikkatli
olmaya itmiştir. Bunun üzerine Zeplin harekatı bitirilir. Ancak gizli
serviler arasındaki temaslar savaş boyunca da devam eder
CASUSLUK TEKNOLOJİSİ GELİŞİYOR
Almanların özellikle Ortadoğu politikalarında elden çıkarmamaya gayret
gösterdikleri ve çok yoğun casusulk faaliyetinde bulundukları İran'da
Türkiye'ye yönelik pek çok olay gelişmektedir. Berlin'in İran'daki gizli
faaliyetleri ve buradaki destekleri İngiliz ve Sovyetleri 1941 'de İran'ı
işgal senaryoları üretecek kadar çok etkilemiştir. İngilizlerin
Ortadoğudaki ilerlemeleri sonucu bölgede sıkışan Alman ve onların
destekçisi Arap'lar kaçacak tek ülke olarak Türkiye'ye sığınmışlar ve
faaliyetlerini İstanbul'dan devam ettirmişlerdir. Almanlar bu dönemde
Türkiye'deki yeni savunma alanlarını saptamak için denizden küçük
teknelerle Karadeniz kıyılarından sızma girişimlerinde bulunmuşlar ama
bunda başarılı olamamışlardır. Almanların asıl başarılı oldukları casus
uçuşlarıdır. Bulgaristan'dan havalanan casus uçaklar Türkiye, Suriye ve
Sovyetlerin savunma hatlarına ilişkin geniş bilgiler içeren fotoğraflar
çekmeyi başarmışlardır. Bu yıllar savaş teknolojisiyle birlikte casusluk
amacıyla kullanılan araçların da son derece geliştiği dönemlerdir.
Türkiye bu dönemde Alman işgalinden kaçan pek çok kişinin ev sahibi
konumuna düşmüştür. Bunların arasında büyük bir çoğunluk da casusluk
faaliyetine yönelebilecek olanlar veya casuslardır. Hele Almanların
dostluk ve saldırmazlık anlaşması imzaladıkları Sovyetlere saldırmaları
üzerine bu göç trafiği giderek artar. Türkiye bunu önlemek için parası
İngilizlerce verilen bir küçük büro oluşturur. Bu büronun masrafları
İngilizlerce karşılanır ve amaç Türkiye'ye girip çıkan herkesin fotoğraflı
bir şekilde izlenmesidir. Bu sırada Türkiye'de dünya çapında yankılar
uyandıracak pek çok casusluk olayı yaşanır.
CASUSLUK TARİHİNİN UNUTULMAZ OLAYI: ÇİÇERO TARİHİ DEĞİŞTİRECEK
Bunlardan biri de dünya casusuluk tarihine geçen Çiçero olayıdır.
Çiçero takma adlı ajan Elyasa Bazna, İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Sir
Hugh Knatchbull Hughessen 'in oda hizmetçisidir. Dönemin İngiliz Dışişleri
Bakanının yakını da olan büyükelçiye, dünyanın önemli olaylarıyla ilgili
bütün bilgiler gizli şifrelerle geçilmektedir. Elçi bunları okuyup
Türkiye'nin savaşa dahil olması konusundaki yöntemini belirlemektedir.
Ancak elçinin kötü bir huyu vardır; belgeleri evine götürüp odasında
okumayı yeğlemektedir. İşte bu sırada Elyesa Bazna devreye girip
belgelerin fotoğraflarını almaktadır. Bu fotoğrafları daha sonra
Almanlara 23 bin sterlin karşısında satan Bazna, Almanlar'dan asrın
casusluğu karşısında, sahte para alarak, hayatının da kazığını
yiyecektir.
31 Ekim 1943 yılından itibaren Almanlara verilmeye başlayan belgeler
arasında ,Hitlere karşı en büyük darbenin indirileceği Normandiya
çıkarmasının gizli planları da bulunmaktadır. Planlar o kadar mükemmeldir
ki Hitler bunların düzmece olduğunu sanarak büyük bir hata yapacaktır.
Çiçero olarak adlandırılan Bazna, İngilizlerden öylesine önemli belgelerin
fotoğraflarını alarak Almanlara satmıştır ki, Almanlar dahi
şaşırmışlardır. Trakya'ya müttefik güçlerin radarlarının yerleştirilerek
Romanya'daki petrol sahasına uçakların ulaşımının sağlanması ile Roozvelt
,Churchill ve İnönü arasıdaki görüşmelerin tutanakları Bazna yoluyla
Almanlara geçmiştir. Almanların Ankara Büyükelçiliğine Nisan 1939 da
atanan ve Birinci Dünya Savaşı sırasında da Osmanlı ordusunda çarpışırken
1918'de esir düşen, dolayısıyla da Türkleri çok iyi tanıyan Von Papen,
ihtiyatı bir kenara bırakarak bu bilgileri edindiklerini Türk Dışişleri
Bakanı Menemencioğlu'nun yüzüne söylemiştir. Menemencioğlu, durumu
İngilizlere iletir. Ancak casus bulunamaz. Belge akışı da bir süre daha
devam eder.
Osmanlı ordusundaki çalışmaları nedeniyle göğsünde iki Türk madalyası da
taşıyan Von Papen, Çiçero olayı için, özel olarak kaleme alınan Türkiye
ve o dönemin Ankara'sına yönelik hatıralarında bakın neler anlatıyor:
ALMAN BÜYÜKELÇİSİNİN İTİRAFLARI
" Stalıngrad faciası ve böylece ortaya çıkan Hitler'in dirayetsizliği
üzerine diğer ülkeler artık Almanların askeri başarı alanında bütün
gücünü sarfetmiş olduğunu anlıyordu. Almanların durumu zayıfladıkça,
Türkiye'nin de tarafsızlığını muhafaza etmesi güçleşiyordu. Numan
Menemencioğlu'nu Kahire'ye davet etmiş olan Eden, orada Numan Bey'i
tazyik etmiş, artık Türkiye'nin müttefiklerine karşı olan vecibelerini
yerine getirmek zamanının geldiğini söylemişti. Buna karşı Menemencioğlu;
Türkiye'nin durup durup da artık son anda sanki zaferin nimetlerinden pay
almak ister gibi harbe katılmak istemeyeceği, bunu İngiliz basının da
haklı olarak tenkid ettiği şekilde, Mussolini'nin mağlup Fransa'yı
arkadan vurmak hareketine benzer bir iş olacağı cevabını verdi.
Kahire'den döndükten sonra kendisiyle yaptığım temasda, işin ciddiyetini,
Türkiye'ye harbe girmesi için yapılan tazyikin derecesini gerçekten
anladım. Almanya askeri alanda durumu düzeltemezse, Türkiye ekonomik
zorunluluklar yüzünden siyasetinde esaslı değişiklikler yapmak zorunda
kalacaktı. Bu hususu Menemencioğlu açıkça söylemişti. Bunun üzerine hem bu
durumu Hitler'e bildirmek, hem de müttefiklerin nihai zaferi elde etmek
üzere giriştikleri teşebbüsleri ve askeri hareketleri meydana koyan bir
istihbaratı vermek üzere bizzat uçakla Berlin'e gittim. Bu istihbaratı
yapan ajanı Çiçero adı altında gizliyordum. Bu casusuluk işi dünya
kamuoyuna makaleler, kitaplar, büyük bir film ve casusuluk maceralarının
en önemlilerinden biri olarak aksettirilmiştir. Bu derece önemli bir
hadise olarak sayılıp sayılmayacağını bilmiyorum. Yalnız o zaman bildiğim
bir şey vardı: Hitler bu haberleri öğrendikten sonra, siyasi yollarla
dünya harbini sona erdirmeye teşebbüs ederse belki Almanya için son bir
kurtuluş çaresi olabilirdi.
Ama ne Hitler, ne de Ribbentrop fena haberleri dinlemek istemiyorlardı. Bu
işin arkasında da İngiliz gizli servisinin bulunduğunu düşünmek
rahatlarına geliyordu. Herkesin bildiği Çiçero vakasını burada
canlandırmaya lüzum bulmuyorum. Yalnız daha başlangıçtan beri hadisenin
Bir İngiliz tertibi olmayacağını bana düşündüren bazı olayları zikretmek
isterim.
Vaktiyle bizim sefaret müsteşarının şöförü olan o sırada da İngiliz
elçisinin oda hizmetkarlığını yapan Jenke ismindeki şahıs bir gün beni
arayarak çok mühim bir haber vereceğini, böyle bir teklifle alakadar olup
olamayacağımı sordu. Kendisini hemen reddettim. Çünkü o sırada
telefonların çoğu dinleniyordu. Bir yandan da ifşa edeceği sırrın pek
mühim olduğunu söylediği için, sefarette bulunan Gestapo temsilcisine
durumu anlattım. Şayet bu bir dalavere ise mesuliyeti Gestapo ajanının
yüklenmesi daha doğru olacaktı. İlk aldığımız malümat bir telgraf
suretiydi. İngiliz hariciyesinden Sir Hughe'ye gönderilmiş olan bir
telgrafı oda hizmetçisi alıp yatak odasına götürmüş ve gizlice
fotokopisini almıştı. Telgrafı okuyunca sahte olamayacağına hemen
hükmettim.
Bu şifresi çözülmüş bir telgraftı.Bu istihbaratın devamına karar verdim.
Gestapo sorumlusuna da bu meseleden benden başka kimseye bahsetmemesini
emrettim. İstihbaratı Çiçero işi adı altında gizliyorduk. Ajan
mütemadiyen para istiyordu. Her yeni telgrafda ücereti biraz daha
arttırıyordu. Nihayet malümatın bedelini ödeyecek para akalmadı. bunun
üzerine yeni tahsisat istedim. Berlin'deki Gestapo şefi istenen parayı
gönderiyordu. Sonradan meydana çıktığı gibi gönderilen paralar hep sahte
idi. Hitler o dönemde en usta uzmanları toplayarak bu sahte paraların
basımı konusunda bir matbaa kurmuştu. Sahte banknotları o kadar mükemmel
hazırlıyorlardı ki, paranın sahte olup olmadığını tetkik için verdiğimiz
bankalar bile , banknotların hakiki olduğunu tasdik ediyorlardı. Bu kabil
maksatlar için milyonlar basıldı. Harp içinde bir göle atılan bu paraların
yakın zamanda çıkarıldığı malümdur.
ÇİÇERO MÜTHİŞ BELGELER SATIYOR
Çiçero'dan aldığımız malümet cidden çok kıymetli idi. Bu sayede Tahran'da
yapılan gizli konferansda Almanya hakkında alınan kararlardan haberdar
olduk. İngiliz hariciyesinin tekliflerini öğrendik. Türkiye'yi harbe
sokmak için gösterilen gayretleri, Almanların müdahalesine meydan
bırakılmadan, Türkiye'deki üstlerden Romanya petrollerinin bombalanması
projelerinden bu yolla haberdar olduk.Petrollerin imhası meselesi önemli
idi. Buna mani olmak lazımdı. Ben hemen Menemencioğlu ile temas ettim.
İnglizlerin Türk üslerini kullanarak Pioşti'yi bombalayacağına dair
kulağıma şaiyalar geldiğini, böyle bir şey yapılırsa Hitler'ih İstanbul,
Ankara, İzmir gibi şehirleri harabe haline getireceğini söyledim.
Menemencioğlu böyle bir tasavvurun olmadığını ifade etti. Ama Çiçero'nun
getirdiği yeni telgraflardan menemencioğlu'nun konuşmamızı hemen Sir
Hughe'ye anlattığını anladım.Sir Hughe Londraya çektiği telgrafta 'Papen
çok şey biliyor' diye yazmıştı. Yine Çiçeronun getirdiği vesikalardan '
Operatıon Overlord' adı altında gizlenen projeden de haberimiz oldu. Bu
proje İngiliz ve Amerikan kuvvetlerinin Fransa'nın kuzey sahiline yapacağı
çıkarma hakkında idi. Ayrıca Churchill'in, Stalin ve Roosevelt ile olan
Dostları ilə paylaş: |
|
|