Mit dünden bugüne gizli dünyanin bilinmeyenleri tuncay özkan



Yüklə 3,49 Mb.
səhifə39/53
tarix22.12.2017
ölçüsü3,49 Mb.
#35622
növüYazı
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   53


altından kalkacağı bir olaydır? Bugün demokratik dünyada CIA'nın

yıpranmışlığı tüm gizli servislere örnek olmalıdır. CIA en başta kendi

ülkesinde olmak üzere karanlık operasyonları nedeniyle şimşekleri üzerine

çeken ve üzerinde hep tartışmaların bulunduğu bir servis olmaktadır.

Demokrasilerde bu tür olayların artık hoş karşılanamayacağının örnekleri

Amerika'da gözler önüne serilmektedir.

CIA tarihinde ilk kez görevi kötüye kullandıkları gerekçesiyle 10 çalışan

cezalandırılmış, bunlardan iki üst düzey yöneticinin işine son

verilmiştir. CIA tarihinde ilk kez uygulanan bu yönteme neden olan şey

Guatamala'lı bir General ile bir Amerikan vatandaşının öldürülmesinin

arkasında CIA'nın bulunduğunun ortaya çıkmasıdır. Bugüne kadar yüzlerce

benzeri olay yaşanmıştır ama ilk kez bir ceza uygulanmaktadır. Görev

sırasında yetkilerini aşan kişileri kollama gibi bir iç direnç geliştiren

gizli örgütlere CIA'daki uygulama çok önemli bir ders olacaktır.

İşlenen cinayetlere Guatamala'da CIA hesabına çalışan bir Albay'ın

karıştığını bilen ve bunu merkez yönetiminden saklayan eski Guatamala ve

Latin Amerika istasyon şefleri görevden uzaklaştırıldılar. Bu görevden

uzaklaştırılmalarda Senato'da bulunan İstihbarat Komitesi'nin baskıları

çok etkili oldu. bu yeni anlayış için baskının parlamentodan gelmesi çok

önemli bulunmaktadır. Olayla ilgili görülen kişilere de disiplin cezası

verilmiştir. CIA içinde 1991 yılında ortaya çıkan skandal 1995 başlarında

kamuoyuna yansımış ve bu sonuç ortaya çıkmıştır.

CIA içinde pek çok yapay oluşumlar meydana getirilerek ekonomik ve

operasyonel denetim örgüt yönetiminin ve denetiminin dışına

çıkarılmaktadır. Bunun kontrolü çok önemlidir. Çünkü gizli servis

çalışanları demokratik dünyada hangi ülkede olurlarsa olsunlar, kim için

çalışarlarsa çalışsınlar yaptıklarının hesabını vermek zorunda

olduklarını bilmelidirler. Amerikan gizli servisininin (CIA)içinde

oluşturulan ve casus uyduları yerleştirmekle görevli bir birimde (NRO), 1

milyar doların zimmete geçirilmesi olayı ortaya çıkartılmıştır. 30 milyar

dolarlık CIA bütçesi içinde kimbilir kaç kişi ve yapay örgüt, bu paraları

denetimsiz kullanmaktadır. Bunların dünya siyasetine etkilerinin ölçülmesi

bile nedredeyse olanaksız kalmaktadır. Bunun önüne geçilebilmesi ise

kesinkez denetim ve hesap vermekten geçmektedir. Bu sözkonusu örgüt CIA'da

olsa aynıdır, MİT'de olsa aynıdır. Dünya bu kurumların denetimini

yapabilecek örgütlülüklere kavuşmak zorundadır. Gizli servisler silahların

değil bilgilerin çarpıştığı yapılar halihe gelmelidir.

CIA, KGB, MİT, MHP VE KAFKASLARDA ÇEÇENLERİN ÖYKÜSÜ

Bu tür skandallarla çalkalanan haberalma birimlerinin değerlendirmeleri ve

istihbarat faaliyetleri de, büyük hatalarla dolu olmaktadır. CIA

operasyonel anlamda istihbaratta sınıfta kalmıştır. Burnun dibindeki

Haiti'ye askeri çıkarma için öngördüğü senaryoları tutturamamıştır.

Havaalanına inen Amerikan çıkarma birlikleri savaş beklerken, şaşkın

şaşkın kendilerini zileyen Haitililer ile karşılaşmışlar ve adeta bir

tatbikat yapmışlardır.

CIA son dönemdeTürkiye ile ilişkilerinde özellikle Kafkaslar ve Kuzey

Irak konularında hassaslaşmış gözükmektedir. Örneğin Çeçen sorunun MİT

tarafından Rus'yanın başına bela edildiği gibi bir kanıya kapılan Rus'ya,

Türkiye'den giden yardımların kesilmesini istemektedir. Bu amaçla Rusya

Federal Karşı İstihbarat Servisi Şefi Sergei Stepaşin ile Dış İstihbarat

Servisi Başkanı Yevgeni Primakov Şubat ve Mart 1995'de MİT'in davetlisi

olarak Ankara'da yaptıkları ziyaretlerde gönüllülerden duydukları

rahatsızlıkları PKK-Türkiye arasındaki mücadeleyi de anımsatarak,

Cumhurbaşkanı Demirel'e kadar anlatma olanağı bulmuşlardır. Aynı yönde

istek Temmuz 1995'de Türkiye'ye gelen CIA Başkanı John Deutch tarafından

da dile getirilmiştir. MİT yetkilileriyle görüşmesine, Amerikan basınına

MİT'in insana dayalı istihbaratta dünyanın en iyi teşkilatı olduğu

şeklinde "Balon" haberler sızdırarak ve bunların Türk basınında

yankılanacağını bilerek, olumlu kamuoyu görüntüleriyle başlayan Deutch,

MİT ile Çeçen gönüllüler arasındaki ayrımı tam yapamamıştır. Aslında

Türkiye, Çeçenistan'a MİT elemanı sevketmemiştir. Ancak Türkiye'deki

Çeçenlerin oluşturduğu gönüllüler aracılığıyla buraya savaşmak için

gönüllüler ve silah gönderilmiştir. Başbakan Çiller kendisiyle görüşen

Çeçen gönüllülere, silah almak için para vermiştir. Çeçen gönüllerin

Ankara'da oluşturdukları grupların ötesinde bu konuda Tansu Çiller'i

ikna için devreye MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş girmiştir. Türkeş

devreye girer girmez Çiller 20 milyon dolarlık para yardımını gönüllülere

aktarmıştır. Bu para silaha çevirilmiş ve gönüllülere silah olarak

uluştırılmıştır.

Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği aracılığıyla silahlar konsunda ön

görüşmeler yapılmış, daha sonra Ukrayna'dan gelen özel temsilciye bu para

verilmiştir. Özel temsilci gider gitmez de silahlar Ukrayna üzerinden

Çeçen savaşçılara aktarılmıştır. Türkiye'den, Azarbeycan ve Dağıstan

üzerinden Çeçenlere gıda ve giyecek yardımları ile sivil, asker ve polis

gönüllülerin gidişi sağlanmıştır. Ancak bu olaylar sırasında Ruslar ve

diğer Batılı istihbarat servisleri MİT elemanlarını aktif olayların içinde

gibi tahlil etmişlerdir.

Bu arada gönüllüler aracılığıyla toplanan paralar da yine aynı yollarla

silaha çevrilmiştir. Yani Türkiye'deki gönüllülerin faaliyetleri ve

oluşturdukları örgütleri, MİT'in ötesinde ve üstünde faaliyetlerde

bulunmayı başarmıştır. MİT yetkililerinin gönüllülerle yaptığı

görüşmelerde, başkaca bir yardımda bulunulmasının mümkün olmadığını açıkça

ifade ettiği belirtilmektedir. Burada MİT engelleyici rol oynamamıştır.

Bu çok önemlidir. MİT daha önceki örneklerinde de görüldüğü gibi

istemediği takdirde bu tür olayların organizesine ve yardım sevkine asla

izin vermemektedir. Bunun en güzel örneği Abhazya ile Gürcistan arasında

yaşanan savaş sırasında MİT gelişmeleri denetlemek ve sınır ötesi yardım

çabalarını engellemekte çok başarılı olmuştur. Ancak bunlar hep hükümetin

isteği doğrultusunda gerçekleşmiştir. O dönemde hükümet içindeki Gürcü

Bakanlar ile Türkiye'deki Gürcü etkinliği Refaattin Şahin ile Hasan

Ekinci'nin başını çektiği bir grup tarafından çok üst düzeyde temsil

edilmiştir. Bu kulisler de olaylara tepkiler konusunda etkili olmuştur.

AZERİ DARBESİ MİT'DEN KELLE ALDI

Türkiye'nin özellikle Kafkaslar ve Orta Asya üzerindeki etkinliği zaman

zaman bölge ülkeleri üzerindeki senaryolar nedeniyle aleyhimize

dönmektedir. Rus gizli servisi hala bölgenin en etkin kurumu olarak

operasyonlarında başarılı olmaktadır. Örneğin Azarbeycan'da darbeye

karıştığı iddia edilen MİT elemanları ile bölgedeki askeri ve sivil

Türkiye'li danışman kadrosundan önemli bir bölümü saf dışı bırakılmıştır.

Bölgeye giden ve MİT 'in eski Müsteşar Yardımcılığı görevinde bulunan

Ertuğrul Güven daha sonra başarısızlığı bahane edilerek merkeze alınmış,

uzunca süren bir tartışma ortamının ardından da emekliye ayrılmıştır.

Güven MİT içinde bir personele yapılabilecek en ağır hakaretlerden birisi

olan kadrosunun Başbakanlığa iade edilmesi durumuyla karşılaşmış ve

emekliliğini istemiştir. Bu sırada darbeye karıştığı iddia edilen bazı

MİT görevlileri de yine MİT tarafından Ankara'ya getirilmiştir.

KUZEY IRAK'DA MİT NE YAPAR?

CIA'nin Kuzey Irak üzerindeki kontrolünün ve yönlendirmesinin ise çok

başarılı olduğunu belirtmek gerekmektedir. Türkiye malesef bu bölgedeki

istihbarat oyunlarına bir türlü dur diyememektedir.

CIA'nın 23 yıl üst düzey görevlerinde bulunduktan sonra emekli olan ve

halen de CIA için raporlar hazırlayan Donald Jameson CNN 'nin haftalık

programı Global View'da yapımcı Ralph Beiglaiter 'in sorularını

yanıtlarken: " Artık Kremlin olmadığına göre sizce bugünlerde, haber alma

örgütleri için Dünya'nın en önemli bölgeleri neresi" sorusuna şu yanıtı

veriyor:

" Bosna gibi çok bariz noktaları bir yana bırakırsak bence en önemli

yerlerden biri Türkiye. İnsanlar Türkiye'ye yeterince dikkat etmiyor. Ama

şu anda CIA'yı ben yönetseydim dikkat ederdim. "

CIA'nın bugün en çok dikkat ettiği ülkelerin başında MİT'in geldiği

kaçınılmaz bir gerçek. Peki ama Türkiye bununla mücadele edebiliyor mu? Bu

sorunun yanıtı ne yazık ki olumsuz olmaktadır. Gerçi MGK bu açıklama'nın

ardından hükümete ve dolayısıyla MİT'e bu casus trafiğine karşı dikkatli

olmasını önermiştir. Ama bu açıklama bile Türkiye'nin bu alandaki

yetersizliğinin bir göstergesi , ya da içerde istihbarat birimi ile

devlet yönetimi arasında bir anlaşamamazlık bulunduğunun göstergesi değil

midir?

Kontrespiyonaj faaliyeti gizli servislerin en çok tecrübe, eğitim,

teknik ve ekonomik olanak isteyen sabırla, titizlikle sürdürülen

işlerinin başında geliyor. Örneğin ajanların cirit attığı söylenen Doğu ve

Güneydoğu Anadolu Bölgelerimiz'e gelen yabancıların sayısına yıllar

itibariyle şöyle bir bakalım isterseniz:

1993 Yılında Bölgeye Gelen Yabancılar

Ağrı 62.519, Diyarbakır 324, Gaziantep 1096, Hakkari 8573, Kars 4195,

Mardin 8311, Şanlıurfa 3463, Van 159, Şırnak 16. 634, Iğdır 72.279.

1994 Yılında Giriş kapılarına Göre Bölgeye Gelen Yabancılar

Ağrı (Gürbulak )3200, Diyarbakır ( Merkez )342, Gaziantep ( Islahiye,

Öncüpınar) 138. 236, Hakkari( Esendere) 138.270, Mardin ( Nusaybin) 104.

068, Şanlıurfa (Akçakale) 3388, Şırnak (Habur) 14. 299, Iğdır (Dilucu)

69.396.

Bu rakamlara her yıl Türkiye'ye turist olarak giriş yapanları, konferans

için gelenleri, bilimsel inceleme adı altında gelenleri de eklerseniz bu

rakmalarla başetmenin zorluğu ortaya çıkacaktır. Ancak bunların iyi

ayıklanarak incelenmesi ve doğru kişilerin peşine düşmek istihbarat

örgütünün kalitesini ve başırısını gösteriyor. Türkiye'de devleti

yönetenler bu başarı konusunda şüpheler dile getiriyorlar.

MİT yetkilileri ise, gelenlerin hepsinin peşine bir adam takmanın

olanaksızlığını ve mantıksızlığını dile getiriyorlar. Gelenleri geliş

kaynaklarına göre, ilgi alanlarına göre, temasta bulundukları kişilere

göre sınıflandırarak takip ettiklerini dile getiren yetkililer "Türkiye'de

casusların cirit attığı" şeklindeki yaklaşımların hatalı olduğunu ifade

ediyorlar. Onlara göre izlenmesi gerekenler eldeki eleman, teknik durum ve

bütçe yeterliliği içinde izlenip, gözleniyor. Ayrıca " Bu tür abartılı

senaryoları paranoyaya vardırmanın da bir gereği yok" diyorlar.

İSTİHBARAT AKAR TÜRK BAKAR

Dünya'da istihbaratın şekil değiştirdiği bu günlerde aslında evindeki

bilgisayarı ile İnternet'e bağlanan hemen herkes Türkiye veya bölge

ülkeleriyle ilgili o denli bilgilere ulaşabiliyor ki klasik casusluk

yöntemleriyle uğraşmanın da pek anlamı kalmıyor. Üst düzey konferanslar,

bilimsel geziler, ayrıca ülkelerin birbirlerine haber vererek

gerçekleştirdikleri diplomatik veya haberalmaya yönelik istihbarat

gezileri sorunu başka bir boyuttan da gündeme getiriyor. Özellikle Kuzey

Irak üzerinde yürütülen ve 50'den fazla yardım örgütü tarafından kanalize

edilen yardım çalışmalarından ne kadarının istihbarat amaçlı olduğu bile

saptanamamaktadır.

Aslında burada Türkiye'nin karşısına çıkan sorun istihbarat faaliyetinden

çok kışkırtıcı çalışmalar olmaktadır. Bunlarla mücadelede ise bölgede

etkinliği tam oluşturamayan Türk gizli servisinin yeterli olamadığı

açıktır. Burada bölgedeki çok uluslu güçlerin çalışmalarına sınırsız

kolaylıklar getiren ve olayların izlenmesini fiilen olanaksız kılan,

planlamadan uzak siyasetçilerimizi eleştirmek gerekiyor. Kuzey Irak'a

herşey Türkiye üzerinden geçiyor. İnsanın aklına Almanların su

kaynkalarını gördükten sonra Türkler için söylediği " Su akar Türk bakar"

sözü geliyor. Biz pek çok olayda olduğu gibi bütün kurumlarımız ve insan

potansiyelimizle önümüzden , avucumuzdan akıp giden olaylara müdahale ve

yönlendirme yerine ya savunmada kalıyor veya suya baktığımız gibi bakmakla

yetiniyoruz.

CIA'NIN UMUDU TÜRKİYE

CIA'nın Ortadoğu operasyonlarının belkemiğini oluşturan ülke Türkiye'dir.

Türkiye ile Amerikan gizli servizsleri arasındaki eğitim, teknik yardım ve

operasyonel anlamdaki birlikte hareket etme anlayışı son 2 yıl içinde

çokça artmış gözükmektedir. Bunun Türkiye aleyhine doğuracağı sonuçlar

konusunda MİT in son derece dikkatli davranması gerekmektedir. " Bu

ilişkilerde çok dikkatliyiz. Biz akıllıyız. Bu aynı zamanda bir akıl

oyunudur ve ülkemiz aleyhine en küçük bir gelişme söz konusu değildir"

savunmalarının kendine güven açısından umut verici ama Amekrikan gizli

servisleriyle girişilen ilişkilerdeki dengeleri korumada yeterli

olmadığı açıktır. Türkiye bu ilişkilerinde 1950 -1960 arasındaki

yıpratıcı, yıkıcı örnekleri iyi incelemeli ve titiz davranmalıdır.

Bağımsızlık ve ulusal politikalarla dünyaya açılma konusunda MİT

rakiplerini dost, düşman demeden aşarak ve kendisini istem dışı

kullanmalara karşı savaşarak diğer kurumalar arasında öncü ve lider

olabilme şansını çok iyi kullanmalıdır.

Amerikan açık istihbarat kaynakları Türkiye üzerine çokça senaryolar

üretmekte, savaş oyunlarında Suriye ile Türkiye arasıdaki su sorununu,

İran ile Türkiye arasındaki rejim sorununu ön plana çıkartmaktadırlar.

Hatta bir ara Amerikan savaş sinaryoları İran'ı cezalandırmada Türkiye'yi

kullanmak üzerine oturtulmuştur. Ancak bu tez MGK da dikkatle incelenmiş

ve Amerikanın bu yaklaşımına dikkat çekilerek İran ile savaştan

kaçınılması gereği üzerinde durulmuştur. Amerikan düşünce üretme

organizasyonları olan Thınk-Thenk'ler özellikle Arap milleyetçiliğinden

İsrail'i kurtarmak amacıyla Kürt ve Türk'leri tampon olarak ileri

sürebilecekleri senaryoları üretmektedirler. CIA bütün bu olayların

içinde yeralmaktadır.

İran üzerinde 1994 yılında yapılan istihbarat operasyonlarının, sadece

hükümet aleyhine olan pisikolojik boyutuna yatırılan para 4 milyon

dolardır. 1995 yılında da en az bu kadar paranın harcanacağı

belirtilmektedir. Bu paraların büyük kısmı basın ve propaganda

faaliyetlerine ayrılmış durumdadır. İran bu propaganda da bazı Türk

gazeteciler ile basın organlarının da Amerikalılar tarafından finanse

edildiklerini öne sürmektedir. Bu konuda İran'ın Kayhan gazesinde bazı

adlar da ileri sürülmektedir.

Irak'da saddam Hüseyin'e karşı 1994 yılında yürütülen operasyon için

harcanan para ise 15 milyon dolardır. Bu paranın daha fazlasının 1995

yılında harcanağı kesindir. Ayrıca CIA'ya bu ülkelere karşı girişilecek

operasyonlar için yeni yetkilerin verildiği de bilinmektedir.

Bunlardan Türkiye'nin etkilenmemesi ise mümkün değildir. Bu konuda

hazırlanan ve MGK da ele alınan raporlarda bu oyunun iyiden iyiye

araştırılıp, gözden geçirildiği anlaşılmaktadır. burada açmaz İran'ın bu

oyunları haklı çıkarırcasına Türkiye karşısında takındığı olumsuz tutum ve

tavırlar olmaktadır.

CIA 'nın Guatemala'daki yasadışı operasyonlarını ortaya çıkartan

Amerikalı Senatör Robert Torricelli Cılınton'a gönderdiği mektupta ,

CIA'nın iç dünyasını şöyle tanımlıyor:

" CIA yetkililerinin Amerikan yönetimine ve ülkenin geneline karşı hiç

bir sorumluluk hissetmediklerini biliyorum."

Türkiye'nin CIA ile ilişkilerinde oldukça dikkatli davranması

gerekmektedir. Daha önceki ilişkilerinin Türkiye'ye ve MİT'e

kaybettirdikleri ortadadır. Türkiye'nin toplam dış borcu 80 milyar

dolardır. MİT'in 1996 bütçe ödeneği 5 trilyon dolayındadır. Bunun dolar

karşığılı 100 milyon dolar etmektedir. Buna örütülü ödenekten aktarılan 5

milyon dolarlık bir gelir daha eklenebilmektedir.

CIA İLE ÇUVALA GİRİLİR Mİ?

Bu nerdeyse CIA'nın İran ve Irak operasyonları için harcadığı bütçe kadar

bir ödenektir. CIA'nin tahmin edilen bütçesi ise 30 milyar dolar cıvarında

bulunmaktadır. CIA'nın da bağlı olduğu Amerikan Ulusal Güvenlik

Ajansı'nın Ortadoğu bütçesini kontrol eden ve Türkiye'den de sorumlu olan

6. Dairesi'nin bütçesi 500 milyon dolar civarında bulunmaktadır. İstediği

anda kaynak yaratabilen, adam satın almada ve operasyonel tavırlarında bol

para harcaya bilen ve yönetiminden habersiz eylemlerde bulunmak gibi

gelenekleri olan bir gizli servisle mücadele etmenin, veya "dost" olmanın

bedellerinin iyi düşünülmesi gerekmektedir. CIA yeniden yapılanmakta ve

değişmektedir. Uzun zamandan buyana siyasilerden alamadığı desteği ,

Clınton yönetimi döneminde ortaya çıkan dışpolitika sorunları nedeniyle

yeniden sağlamaya çalışmaktadır. Amerikan politikacıları dış politikadaki

sarsılan dengelerini kurmak için CIA'ya güven ve yeni operasyon yetkileri

vermektedirler. Türkiye'nin de içinde bulunduğu kuşakta Amerika'nın

örtülü istihbarat operasyonlarını arttıracağı bütçesindeki kaynak

artışından net bir şekilde anlaşılmıktadır.

CIA'nın Fransa'da ve diğer bütün Avrupa ülkelerinde yürüttüğü casusluk

faaliyetleri ve bunların nitelikleri dikkate alındığında,ekonomik

istihbaratta özellikle de silah sanayi konusunda ne kadar hırçın

olabileceği örnekleriyle önümüzde durmaktadır. Fransız istihbarat servisi

DST beş CIA ajanını 1.9 milyar dolarlık bir füze pazarlamasından

kaynaklanan şirketler arası rekabette istihbarat toplama olayında sınır

dışı etmiştir. Aynı tutumlar diğer Batılı ülkelerin gizli servisleri için

de geçerlidir.Türkiye bir pazar ülke olarak , dünyanın en önemli silah

tüketicisi olarak bu tür istihbarat savaşlarına karşı dikkatli olmak

zorundadır.

İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki soğuk savaş dönemlerinin

alışkanlıkları ve tek kutuplu dünya düzenine alışan Amerika, Avrupada

ciddi sıkıntıların içinde bulunmaktadır. Bunların en önemlisi ekonomik

rekabet koşulları ve Amerika'nın bu alanda Avrupalı şirketlerle gireceği

kavgadır. Amerikan istihbarat örgütleri ekonomilerini yakından

ilgilendiren bu ihale yarışlarında kendi firmalarının ön palanda olmasını

sağlamak amacıyla vargüçleriyle çalışmaktalar. Ancak Avrupalı eski

dostların bu çalışmalara artık hoşgörüşle bakmadıkları da bir gerçek.

Özellikle birleşmeden sonra ortaya çıkan ve süper güç olma yolunda dev

adımlarla ilerleyen Almanya ile Avrupa'nın eski hatırı sayılır ülkesi
Yüklə 3,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin