Mit dünden bugüne gizli dünyanin bilinmeyenleri tuncay özkan



Yüklə 3,49 Mb.
səhifə43/53
tarix22.12.2017
ölçüsü3,49 Mb.
#35622
növüYazı
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   53
gözdağıyla etkileyerek Çekiç Güç'ün süresini kendi keyiflerince

uzattırabilmektedirler. Buna karşı bir siyasi otorite de

kullanılamamaktadır.

Şimdi size Çekiç Güç konusunda bir belgeyi sunmak istiyoruz. Belge bu

konuda Türkiye'nin ne keder köşeye sıkışmış durumda olduğunun bir

göstergesidir. Kendi toprağından istemediği, aleyhine çalıştığından emin

olduğu bir yabancı askeri misyonu çıkartmak için neler çektiğinin bir

küçük örneğidır.

TÜRKİYE İSTEMİYOR AMA ONLAR İSTİYOR

Büyükelçi Ünal Ünsal Amerika, İngiltere ve Fransa Büyükelçilerine Çekiç

Güç (Provide Comfort) konusundaki kaygılarını iletiyor. Aldığı yanıtlar

mı ? ... Gelin hep birlikte okuyalım.

"Sayın Büyükelçi Ünal Ünsal, bugün (30 Aralık), ABD, İngiltere ve Fransa

Büyükelçileriyle ayrı ayrı görüşerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin

"Provide Comfort II (PC-II)" Harekatının 30 Haziran 1992 tarihine kadar

uzatılmasına ilişkin 24 Aralık 1991, tarihli kararını resmen duyurmuş ve

bu konudaki örneği ilişik Nota'yı vermiştir. Görüşmelerin özet tutanağı

aşağıda sunulmuştur.

Ünsal, Büyükelçilere, önümüzdeki dönemde, Irak'daki koşulların düzelerek

Provide Comfort harekatının uzatılmasına olan gereksinmenin ortadan

kalkmasını temenni ettiğimizi, ancak, bu gerçekleşmediği takdirde,

Hükümetimizin yeni bir uzatma önerisiyle TBMM'ne gitmesinin güç olacağının

değerlendirildiğini, ayrıca, Siyasi Partilerin de 6 ay sonra tekrar bu

konuyla karşılaşmak istemediklerinin görüldüğünü, bu durumda, Provide

Comfort'un Birleşmiş Milletler veya NATO çerçevesine alınması şeklindeki

bir düzenlemeye gidilmesinin sorunu çözebileceğini düşündüğümüzü, bu

konunun önce ikili düzeyde ele alınmasının uygun olacağını, daha sonra,

danışma mekanizması çerçevesinde görüşülebileceğini ifade etmiştir. Ünsal,

TBMM'nin 24 Aralık 1992 tarihli son uzatma kararında önceki kararlardan

farklı olarak, Hükümete mevzuat çıkarma yetkisinin verildiğini,

Anayasamızın 92. maddesine göre, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası

antlaşmalar uyarınca yapılacak kuvvet konuşlandırmaları için, ayrıca TBMM

izninin alınmasına gerek bulunmadığından, tatminkar bir düzenleme

yapılabildiği takdirde, Hükümetimizce, yeni bir uzatma için, TBMMM'ne

gidilmesine gerek duyulmayabileceğini, ancak, doğal olarak, bu hususta

Şimdiden kesin bir şey söylenemeyeceğini, 6 ay sonraki siyasi koşullara

bağlı olarak, Hükümetimizin konuyu TBMM'ne götürmek isteyebileceğini de

belirtmiştir.

Üç Büyükelçi de, önümüzdeki 6 ay içinde Irak'da şartların düzelmesinin ve

"Provide Comfort"a ihtiyaç bırakmayacak bir durumun ortaya çıkmasının

muhtemel olmadığını ifade etmişlerdir.

ABD BÜYÜKELÇİSİYLE GÖRÜŞME:

ABD Büyükelçisi Richard Barkley, yapılacak danışmaların hangi konuları

kapsayacağını sormuştur. Ünsal, danışmaların, TBMM'nin kararı ışığında

düşünülen yeni düzenleme dahil, bütün konuları içereceğini ifade etmiştir.

Barkley, Körfez Savaşındaki tutumu ışığında, Almanya'nın PC-II'nin NATO

şemsiyesi altına alınmasına nasıl tepki göstereceğini bilemediğini

söylemiştir. Ünsal, iki durumun farklı olduğunu, Körfez savaşında,

İncirlik'in kualisyon kuvvetlerine açılmasının Türkiye'yi tehdit altına

soktuğunu, bu nedenle, talebimiz uyarınca, Almanya'nın çıkardığı

güçlüklere rağmen, AMF'in Türkiye'ye gönderildiğini, bu itibarla, Körfez

Savaşı sırasında NATO'nun olaya müdahil olmasının doğrudan doğruya

tehditle bağlantılı olduğunu ifade etmiştir. Ünsal, büyük ölçüde ABD

katkılarıyla yürütülen PC'nin NATO çerçevesine alınmasına, ABD'nin NATO

içindeki rolünün vurgulanmasını ve NATO'nun uluslararası sorunlarda rol

almasını istemeyen Fransa'nın güçlük çıkarabileceğini; ayrıca, harekat

NATO çerçevesine girdiği takdirde, doğal olarak, bütün müttefiklere söz

hakkı verilmiş olacağını, NATO çerçevesinde bir düzenlemeye gidilmesi

incelenirken bu hususların da gözönünde tutulması gerekeceğini

belirtmiştir. Büyükelçi Barkley, Fransızların göstereceği tepkilerin asla

kestirilemeyeceğini ifade etmiştir.

Büyükelçi Barkley, harekatın uzatılmasından büyük memnuniyet duyduklarını,

bu konudaki güçlüklerin ve yükün ağırlığının Sayın Bakanımızca

üstlenildiğinin bilincinde olduklarını; Meclis toplantısından sonra

kendisini telefonla arayan Sayın Başbakanımızın, kamuoyundaki yanlış

izlenimlerin giderilmesi gerektiğini ifade ettiklerini, kamuoyunu

aydınlatmak için daha aktif faaliyet gösterilmesi gerektiği görüşüne

katıldıklarını, gazeteciler için düzenlenen gezinin başarılı geçtiğini,

belki bu gezilere milletvekillerinin de katılmasının düşünülebileceğini,

herhalükarda, bu alanda Türk tarafının telkinleri uyarınca hareket

edeceklerini kaydetmiştir.

Büyükelçi Barkley, yeni yönetim ile başlayıncaya kadar, fazla bir şey

yapılamayacağını, bununla birlikte, askeri makamların aralarında

görüşebileceklerini, ABD Avrupa Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Oaks'ın

10-12 Ocak'da, Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı Oramiral

Boorda'nın da 19 Ocak'da Türkiye'ye geleceğini, anılan ziyaretlerin tüm bu

konuların görüşülmesi için yararlı bir fırsat oluşturacağını söylemiştir.

Siyasi/Askeri İşler Müsteşarı Connell, Genelkurmay Başkanlığı tarafından

yayınlanan "Uygulama Esasları Belgesi"yle ilgili sorunlar bulunduğunu,

bilindiği gibi, Provide Comfort'a katılan güçlere NATO/SOFA'nın

uygulanması gerektiğine

İnandıklarını, buna yer vermeyen bir belgeyi kabul etmelerinin güç

olduğunu söylemiştir. Ünsal, harekat NATO çerçevesine alındığı takdirde,

bu konuda düzenleme yapılmasının da kolaylaşacağını ifade etmiştir.

Connell, PC konusundaki yeni düzenlemenin, 11 Aralık'ta kurulmuş bulunan

danışma mekanizmasında ele alınabileceğini belirtmiştir. Ünsal, belirli

hususlarda, evvela ikili düzeyde bir mutabakata varılmasının yararlı

olacağını ifade etmiştir. ABD Büyükelçisi bu görüşe katılmıştır.

İNGİLİZ BÜYÜKELCİSİYLE GÖRÜSME:

Büyükelçi Peter John Goulden, öngörülen yeni düzenlemenin içeriğini

sormuş, Ünsal, bunun henüz genel bir kavram olduğunu, mevcut sorunların

aşılması için bir çözüm yolu teşkil edebileceğini belirtmiştir. Büyükelçi

Goulden, müttefikler arasında oluşturulan danışma mekanizmasının mümkün

olduğunca kullanılması gerektiğine inandıklarını, önemli bir olay olmasa

bile, düzenli toplantılar yapılarak bilgi alışverişinde bulunulabileceğini

belirtmiştir. Ünsal, bunun yararlı olabileceğini, bu çerçevede, basında

çıkan yanlış haber ve yorumların da ele alınarak, bunların süratle

düzeltilmesi yollarının araştırılabileceğini ifade etmiştir.

Büyükelçi, Genelkurmay Başkanlığının hazırladığı "Operational

Guidelines"ın bazı veçheleri üzerinde mutabakat sağlanamadığının

bilindiğini, dolayısıyla, bu belgenin herkesçe kabul edildiğinin

söylenemeyeceğini, sözkonusu hususlar üzerinde danışmalara gerek

bulunduğunu belirtmiştir.

Büyükelçi bilahare, Meclisde harekata yönelik olarak dile getirilen

eleştiriler ve mevcut yanlış izlenimler konusunda Şunları söylemiştir:

- Kamuoyunda harekat konusunda ifade edilen bazı hususların gerçeği

yansımadığı bilinmektedir.

- Irak'ın toprak bütünlüğününün korunması gereğini vurgulayan bir politika

izlenmesi gerektiğine katılıyoruz.

- Irak'lı Kürtlere bu hususun öneminin söylenmesine devam edilecektir.

- Terörizme karşı kararlı tutumumuz bilinmektedir.

- Danışmaların sürdürülerek, Şimdiye kadar yeterli ölçüde eğilinmemiş

hususların çözüme kavuşturulması önem taşımaktadır.

- Irak'daki gelişmelere ilişkin danışmalara önem veriyoruz. Nitekim,

yapılan her hususta müttefiklerimizi bilgilendiriyoruz. Doğal olarak, bu

konuda Türk tarafının da bize bilgi vermesini arzu ederiz. Örneğin,

Türkiye'nin Kuzey Irak'daki temasları Kürt liderlerle güvenlik

düzenlemeleri konusunda yapılan görüşmelerle ilgili olarak

bilgilendirilmemiz, sizin yaklaşımlarınızı anlamamıza yardımcı olacaktır.

Zaho'da müttefik ülkeler temsilcileri arasında daha yakın bilgi alışverişi

yapılmasından memnuniyet duyarız. Buradaki personelimiz, yapılan temaslar

konusunda münferit raporlar hazırlıyor. Bu raporlar, MCC durum

raporlarında da kullanılıyor. 5-10 Ocak tarihlerinde muhalefetteki İşçi

Partisi liderlerinden Michael Meacher, "Westminster Foundation For

Democracy" adına Kuzey Irak'ı ziyaret edecek. Kendisi, dönüşte Ankara'ya

uğrayarak, temasları hakkında bana da bilgi verecek. Bu bilgileri size de

iletmek isterim.

- Bosna-Hersek konusunda, hiç bir ülke İngiltere ve Fransa kadar çaba

göstermiyor. Yardımın aksamadan sürmesi, güvenli, bölgeler kurulması ve

sözlü tehditler, yaptırım uygulamaları yoluyla Sırplara baskı yapıyoruz."

Ünsal, Meacher'in, Irak'a gitmeden önce, Türkiye için hassasiyet taşıyan

konularda aydınlatılmasının önem taşıdığını ifade etmiş, Goulden, bunun

yapılacağı yanıtını vermiştir. Ünsal, Bosna Hersek konusunda ise, önemli

olanın alınan sonuç olduğunu, saldırıların sürdüğünü, insanların

katledilmesine devam edildiğini belirtmiştir. Büyükelçi Goulden, bu hususu

kabul ettiğini söylemiştir.

Goulden, Bağdat'a Büyükelçi atandığına ilişkin basın haberlerine

değinmiştir. Ünsal, düzelterek, çok yakında Maslahatgüzar göndereceğimizi;

Sayın Başbakanımızın defalarca belirttiği gibi, uluslararası toplumla

birlikte hareket etmek yönündeki politikamızın sürdüğünü, her vesile ile

Irak'a BM kararlarını uygulaması gerektiğinin anlatıldığını, öte yandan,

Türkiye'nin durumunun diğer müttefiklerden farklı olduğunu, Irak'ın komşu

bir ülke olduğunu, bu itibarla, Türkiye'nin Irak'da olup biten hakkında

ilk elden bilgi almasının ve mümkün olduğunca Irak yönetimini etkilemeye

çaba harcayabilecek bir konumda bulunmasının önem taşıdığını belirtmiştir.

Büyükelçi Goulden, bu konuda bazı riskler olabileceğini, Saddam Hüseyin'e,

ABD yönetimini sınadığı, sorunlar çıkardığı, Türk kamyonlarının

bombalandığı bir dönemde, yanlış bir mesaj verilebileceğini söylemiştir.

Ünsal, Irak'a yanlış bir mesaj verilmeyeceğini, Türkiye'nin tutumunu

yumuşattığı konusunda bir izlenime kapılmamasının sağlanacağını ifade

etmiştir. Goulden, bu beyan karşısında memnuniyetini dile getirmiş ve

Maslahatgüzarımızın gidiş tarihi belirlendiğinde, Koalisyon ülkelerine

bilgi verilmesinden müteşekkir kalacaklarını kaydetmiştir.

FRANSA BÜYÜKELÇİSİYLE GÖRÜŞME:

Fransa Büyükelçisi François Dopffer, Ünsal'ın açıklamaları konusunda,

hemen bir yorumda bulunamayacağını, bu hususları Paris'deki diplomatik ve

askeri makamlara ileteceğini belirtmiştir. Büyükelçinin, düşünülen yeni

düzenleme bakımından sadece BM veya NATO çerçevesinin mi öngörüldüğüne

ilişkin sorusuna cevaben, Ünsal, bunların bizim hatırımıza gelen

seçenekler olduğunu, müttefiklerimizin başka yararlı fikirleri olursa,

bunları da incelemeye hazır bulunduğumuzu ifade etmiştir.

Büyükelçi Dopffer, Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın ziyaretinin çok yararlı

geçtiğini, Cumhurbaşkanının özel bir ziyaret için Türkiye'yi seçmesinin

önem taşıdığını, Mitterrand'ın Sayın Başbakanımızla görüşmesinde, -ki bu

görüşme, resmi ziyaret sırasında yapılandan çok daha muhtevalı olmuştur-

Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması gereğini çok kuvvetli ifadelerle

vurguladığını, dün de Fransız Dışişleri Sözcüsünün Irak'ın 32. paralelin

Güneyindeki uçuş yasağını ihlaline ilişkin açıklamasında Irak'ın toprak

bütünlüğünün korunması gereğine yer verdiğini söylemiştir. Ünsal'ın

görüşmenin tutanağını okuduğunu söylemesi üzerine, Dopffer, tutanağın

Sayın Demirel ve Mitterrand arasında kurulan kişisel "rapport"u

yansıtamadığını, bu kişisel ilişkinin çok iyi şekilde kurulmuş bulunduğunu

ifade etmiştir.

Büyükelçi Dopffer, bilahare, ABD'nin Kıbrıs'a silah satışlarını

yasaklaması konusundaki görüşümüzü sormuş, Ünsal, bunun yeni bir uygulama

olmadığını ve pratikte bir etkisi olmayacağının sanıldığını belirtmiştir."

KELLE AVCISI EĞİTİMİ VE SONUÇLARI

Evet topraklarındaki bir askeri gücü kaldırmak için Türkiye böyle

terliyor. Her 6 ayda bir yaşanan sıkıntılar ve herkesten yükselen bu güç

gitsin isteği, ne yazık ki uygulanamıyor. Hükümet kıvranıyor, parlamento

direniyor, kamuoyu karşı çıkıyor ama sonuç alınamıyor. Türkiye'nin

istekleri dışında Kuzey Irak'da bir Kürt otonomisi sağlanmış durumda.

Olaylar giderek bir Kürt devletine yöneliyor. Çekiç Güç Türk semalarından

çıkıp Kuzey Irak'a uçuyor, oradan dönüyor. Yıllardır bu böyle sürüp

gidiyor. Türkiye ise ne yapacağını bilemiyor. İşte herşeyi etkileyen

siyasi güç eksikliği böyle kararsızlıklarla gelecek üzerindeki ipotoğini

sürdürmeye devam ediyor.

Bütün bunlar Türkiye'nin içinde bulunduğu karmaşanın bir göstergesidir.

Böyle bir ortamda Türkiye'nin Kürt terörünün de baskısıyla istihbarat

yapısında yeni eğitim modelleri ve eleman politikaları konusunda aldığı

kararlar doğru mudur? Örneğin " Kelle avcısı eğitimi" konusu iyice

düşünülmüş bir karar mıdır? Yoksa bir baskının sonucu mudur? Türkiye

İsrail tipi bir devlet terörü ile yüzünü çevirdiği Batıya veya çağdaş

dünyaya ne kadar yaklaşabilecektir? Bunların değerlendirmesi hiç mi hiç

yapılmamaktadır. Yapılan işlem bir baskının sonucu olarak ortaya

çıkmaktadır. Gününü kurtaran devlet anlayışı gelecek konusunda

belirsizlikleri ve kamburları beraberlerinde taşımaktadırlar. MİT, CIA,

MOSSAD arasındaki ilişkilerin bu kapsamda yeniden gösden geçirilmesi

gerekmektedir.

Ayrıca Sönmez Köksal'ın göreve gelmesinin ardından ortaya MİT'in

yetkilerinin genişletilmesi sorunu çıkmıştır. Ancak gariptir bu tartışmayı

başlatan taraf MİT değildir.

MİT ADINA ONDAN HABERSİZ İSTENEN YETKİYİ KİM KULLANACAK

Hürriyet gazetesindeki bir haberle başlayan tartışmada MİT içinde yeni

yetki isteklerinin geliştiği kamuoyuna yansımıştır. Bu konuda özellikle

Hürriyet gazetesindeki köşesinden Oktay Eşki MİT'i eleştiren yazılar

yazmıştır. Uygulamanın Alman Gestapo teşkilatının çalışmasını

hatırlattığını belirtmiştir. Çok da haksız değildir. Yapılmak istenen MİT

gibi kapalı bir kutu için söz konusu olduğunda nelere varılacağı, Türkiye

gibi ülkelerde pek de bilinememektedir. MİT yurt içinde ve dışında

kişileri gözaltına alma , tutuklama ve sorgulama yani operasyon düzenleme

yetkisi istemektedir. Ancak bu zaten MİT'in iç hizmet yönetmeliğinde

bulunan bir yetkidir. Dış operasyonel faaliyetlerde MİT'in bu yetkisi

vardır ve kullanmaktadır. Bu yetkinin kaynağı yasasının kendisine

tanıdığı yönetmelik düzenlemesiyle halledilmiştir. MİT iç operasyonel

çalışmalarında da elemanlarını gerekirse en az polis kadar yetkili

kılabilmektedir. Bu da yine yönetmeliğinden gelen bir uygulama

yetkisidir. Ancak iç operasyonlarda şart Müsteşarın bu operasyon için

izin vermesidir. Gerçi MİT'in yasal zemin arayışı mutluluk vericidir.

Ancak bu uygulamanın sınırsızlıklarından endişelenen aydınlar ve kamuoyu

olumsuz tepki verince bu istek konusunda yeni bir yasal metin gündeme

getirilememiştir. Tartışmalar halen devam ettirilmektedir. MİT'in elinde

bulunan bir yetkinin tekrar verilmesini istemenin ne gibi bir amacı

olabilir? Yanıtlanması gereken soru budur. Kendilerine bu soruyu

yönelttiğimiz MİT yetkilileri bu konuda herhangi bir taleplerinin

bulunmadığını, kamuoyundaki tartışmaların kaynağının kendileri olmadığını

belirtmektedirler. Hangi kaynakların MİT adına bu talepleri dile getirdiği

de bilinememektedir. Ancak yapılan yorumlar iki temel yapıdan oluşan bir

istihbarat teşkilatı isteğinin bunda etkili olduğu şeklindedir. Özellikle

sadece dış istihbarat alanında çalışması istenen MİT'in diğer

birimlerinin dağıtılması yönündeki isteklilerin bu talepleri gündeme

getirdiği ifade edilmektedir.

Operasyon yetkisi konusunda Yeni Forum dergisinde -Kasım 1994- emekli

General Suat İlhan şunları yazmaktadır:

" İstihbarat, kısacası haber- bilgi toplama ve değerlendirme işlemi,

kuruluşların hatta kişilerin her tür faaliyetlerinde ilk ihtiyaçlarını ,

çalışmalarının ilk adımını oluşturması gerekir. bütün alanlarda görülen

hızlı değişim ise istihbarat ihtiyacını gün gün arttırıyor. Yapılan ve

yapılmakta olan sayısız deney sonuçlarından veya çalışma birikimlerinden

yararlanılmadan bir işe başlanması düşünülemez. Aynı deneyleri yapıp, aynı

birikimlere ulaşmak için zaman ve güç harcanması istihbarat çalışmaları

ile önlenebilir. İstihbarat zannedildiği gibi , sadece güvenlik için

yapılan bir gizli çalışma değil, her konunun ihtiyacı olan ve özel eğitimi

gerektiren bir hizmet ve meslek alanıdır.Bütün kurumlarda ve faaliyet

alanlarında ilerleme sağlanması için son bilgilere sahip olunması

gerekir. Ne yazıkki sivil istihbarat işleri için ne bir okul,

üniversitelerimizde ne bir bölüm, ne bir kürsü bulunuyor. Hatta konu ile

ilgili bir kaç günlük seminer dahi düzenlenmiyor. Kurumlara istihbaratla

ilgili değil birim teşkili, sorumlu küçük bir memur bile atanmıyor.

Elbetteki bunların olmadığı yerde istihbarat da olmaz. Bu büyük eksikliğin

sorumlusu bilgi yetersizliği olan politikacılar ve üst düzey

bürokratlardır. Yaratılan boşluğun yasal sorumlusu ise kamu kuruluşu

olarak MİT dir. Yokluklar, boşluklar akla şu soruyu getiriyor: Bütün bu

özel ve kamu kurumları istihbarat yapmadan mı çalışıyorlar? Şüphesiz

ihtiyaçların zorlamasıyla birşeyler yapılıyor. Ancak sistemsiz , ilkesiz

ve dağınık olarak çalışılıyor. Hatta çoğunlukla yapılan işin istihbarat

olduğu dahi bilinmiyor. Vurgulamaya çalıştığımız husus özel olarak

eğitilmiş personelle yapılan teşikilatlı, kurumlaşmış istihbarat

faaliyetleridir. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiliyor. Sanayi

toplumu için istihbarat ihtiyacı ilgililerce anlaşılmaya , yetersiz de

olsa önlemler alınmaya başlanmıştır. Girmekte olduğumuz bilgi toplumunun

temel girdisi de ürünü de bilgidir. Girdi bilgilere dünyanın neresinde

olursa olsun sahip olabilmek için gelişen iletişim tekniğinden

olabildiğince yararlananan, her düzeyin ihtiyacına uygun bir istihbarat

kuruluşu gerekir. Bakanlıklar diğer kamu kurumları ve örgütlü toplum (

sivil toplum ) kurumları dahil bütün kuruluşların kendi alanlarında

dünyadaki gelişmeleri cok yakından izlemeleri , gelişmeleri için bilgi

toplamaları zorunludur. Araştırma faaliyetlerine ayrılan kaynak oranları
Yüklə 3,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin