|
|
səhifə | 44/53 | tarix | 22.12.2017 | ölçüsü | 3,49 Mb. | | #35622 | növü | Yazı |
|
gelişmişliğin ölçüsü olarak değerlendiriliyor. kendi konumuzda
başkalarının yaptıklarını araştırmaları izlemeden, başkalarının ulaştığı
noktaları kendi araştırma çalışmalarımız için hareket noktası yapmadan
harcanacak emek ve zamana kayıp gözüyle bakılabilir. Çağı yakalamak, çağa
ulaşmak, gelişmeleri gecikmeden izleyebilmek ve özgün katkılarda
bulunmakla mümkün olabilir. Araştırma ve geliştirme dahil her konu, her
alan , her kurum kendi ihtiyacına yönelik bilgi toplama sistemini,
kısaca istihbarat ağını kurmuş olmalıdır.
Milli eğitim çalışmalarımızı örnek alabiliriz: Bakanlıkta bilgi toplama
ve yayma genel müdürlüğü kurulmalı ve dış dünyada eğitim konusunda
yapılan çalışmalar yakından izlenmeli, yayma biriminin çıkaracağı bülten,
dergi ve kitaplarla bakanlığın birimlerine eğitim alanındaki yenilikler,
gelişmeler duyurulmalıdır. bütün bakanlıklar ve kurumlar benzer ihtiyaç
içerisinde bulunuyorlar.
Bilgi toplama görevi verilenler ilk iş olarak yurt dışı görev isterler.
Gerekçe tam bir aldatmacadır. Artık güvenlik dışı bilgilerin yüzde 99'u ha
tta tamamı her yerde bulunabilen açık kaynaklardan elde edilebiliyor.
Yurtdışına kimseyi göndermeden konuyla ilgili yayınlar elde edilerek
tercüme ve değerlendirmeleri yurt içinde yapılabilir.Yurtdışında dışişleri
bakanlığı personeli ve askeri ateşelerin dışında kalan görevlilerin
yaptıkları işleri görenlen bilir. Nasıl seçiliyorlar ve ne iş yapıyorlar
gerçekten incelemeye değer. Ataşelerin diplomatlarla uyumlu çalışmalarını
sağlayacak bir yönetmelik Ulusu hükümeti tarafından yayımlandı.
Uygulanmadığı gibi aransa bulunabileceğini sanmıyorum.
Her toplantıda ilk söz istihbaratın olmalıdır.
İstihbarat konusunu son günlerde tekrar gündeme getirilen MİT görevleri
sebebiyle ele alıyorum.
MİT önceleri stratejik istihbarat yapardı. Bütün konular ilgi alanına
girerdi. Aslında kurum olarak gene öyle. Fakat bu ölçüde yaygın bir
çalışma günümüzde mümkün değil. Eskiden de gereğince yapılamıyordu.
MİT esas olarak iç ve dış güvenliğe yönelik haber ve bilgi toplamalı,
diğer alanların sadece tehdit yaratan yönleri konusunda, kurumlardan
toplayacağı haber ve bilgilere dayanarak değerlendirme çalışmaları
yapmalıdır. MİT eskiden olanın aksine, bakanlıklara ve diğer kurumlara
sürekli olarak bilgi vermemeli, onlardan bilgi almalı, bu kurumlar MİT'in
güvenlik çalışmaları için kaynak oluşturmalıdır. bakanlık ve kurumlar
ihtiyaçların, kuracakları bilgi toplama sisteminden kendileri
karşılamalı, güvenlikle ilgili olan konu ve bilgileri MİT'e
ulaştırmalılar.
Bugüne kadar MİT 'in görevleri üzerinde tartışmalar, her defasında
faaliyet alanının daraltılması ile sonuçlanmış, bir çok konuda eli kolu
bağlanmış ve bazı alanların sahipsiz kalmasına sebep olunmuştur.
MİT'e gözaltına alma ve operasyon yetkisi verilmeye çalışılması
yadırganıyor.
Sorgulamasız istihbarat olmaz. Gözaltına almadan da sorgulama yapılamaz.
İstihbaratta iz üzerindeyken başkasının gelip operasyon yapmasını beklemek
da mümkün değildir. Dünyada bu yetkileri elinden alınmış bir teşkilat
olduğunu sanmıyorum; çünkü çalışamaz ve işini yapamaz.
Yunan istihbarat teşkilatının Türkiye'ye karşı yaptıkları ortada.
Türkiye'de yasal olarak, yapılanlara cevap verecek kuruluş bulunmuyor. Bir
ülke , bir toplum bu kadar sahipsiz bırakılamaz. MİT istihbarattan başka
şey yapmaz derseniz, pisikolojik savunma gibi devler devi bir toplum
ihtiyacı bile öksüz kalır. Yasalarla hak verilmesinden korkmamalı. Yanlış
yapanı cezalandırma yolunu açmak gerekir. Yoksa yeni yeni kuruluş
ihtiyaçları çıkar veya toplumu ve ülkeyi dış güçler kemirir dururlar."
İlginç bir yazı. Aslında istihbarat üzerine yapılan bir kısım
değerlendirmeler doğru olmakla birlikte, MİT in bu tür yetkilerinin
bulunduğunu bilmesi gereken bir uzmanın neden bunu varolan bir şeyi yok
sayarak savunduğunu anlamak zor olmaktadır.
İSLAMCILAR NASIL BİR MİT İSTİYOR
Bu tartışmalara islamcı kesimde uzak duramamaktadır. Türkiye için MİT
tarafından yapılan tehdit unsuru sıralamasında 1995 için PKK' ile atbaşı,
hatta ondan bile bir adım önde bulunduğu raporlara geçirilen şeriat
istekçisi islamcılar, MİT'e büyük ilgi duyan grupların başında geliyor.
Bu ilgi karşılıklı olarak devam ediyor. Örneğin MİT ANAP döneminde tarikat
ehli olan ve islamcı emniyet kadrolaşmasıyla ünlü İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu ile diğer islamcı -muhafazakar bakanlara ve bürokratlara
Türkiye'de yükselen islami terör eylemleri konusunda brifing verdiğinde bu
kadro anlatılanları gülerek karşılamıştır. Ancak 1993-1994 yıllarında
islami terör Türkiye'de gerçekten etkili ve başedilmesi zor bir yapı
haline gelmiştir.
İslamcı kesimin MİT içindeki değişimle ilgili görüşü 12 Aralık 1994 günü
Zaman gazetesinde yer almıştır. Araştırmacı Mehmet Yale imzasıyla çıkan
yorumda şu görüşlere yer verilmiştir:
" Son günlerde basında MİT ile ilgili bir çok haber ve bazı
değerlendirmeler çıkıyor. Daha önceleri MİT, CIA ilişkilerine dikkat
çekilirken şimdilerde MİT-MOSSAD ilişkileri gündemde. Gerekçe Türkiye'nin
içişleriyle ilgili; yani terörle mücadele. PKK terörü, şimdilik
senaryoları Türk filmine benze de ' islami terör ' dedikleri şeyle
dengelenmek isteniyor. Bunun için yeni bir birim oluşturulduğu, bu birimin
kuruluşunu haklı çıkaracak provakate eylemlerin her zaman için söz konusu
olabileceği öne sürülüyor. Bu sebeple bazı zinde güçlerin Terör ile
Mücadele Kanun Tasarısını zaruri gördükleri ve kanunlaşmasını istedikleri
ifade ediliyor. Kısacası MİT'in dışa yönelik olarak ve dış istihbarat için
çalışmasını, kuruluş felsefesine de dikkat çekilerek bazı güç odaklarının
istemediği açık. Halbuki artık MİT'in dışa açılacağı, gençleşeceği ve
Dışişleri Bakanlığı ile müşterek çalışacağı yolundaki haber ve umutlar,
son günlerde etkili bir varlık göstermeyen bazılarımız adına çoklarını
sevindirmişti.
Netice olarak, sivil başkanı Sönmez Köksal Bey'le MİT'te reform bir kez
daha gündeme gelmişti. MİT 'in artık dışa açılacağı ve Dışişleri
Bakanlığı ile koordineli çalışacağı söyleniyordu. Bunun için MİT'te daha
fazla sivilleşmeye, daha fazla gençleşmeye ve daha fazla fonksiyonerliğe
gidilecekti. Fakat bu reform istekleri anlaşılan bazılarını rahatsız etti.
Kendi ülke çıkarları için tehlikeli bir gelişme olarak görenler oldu.
Türkiye çıkarları bir kez daha rafa kaldırılacak gibi gözüküyor. Halbuki
buna kimsenin hakkı yok. Demokratikleşme olarak takdim edilen tasarının
yasallaşması durumunda ülkenin iç bünyesinde yepyeni ve kapanması zor
gedikler açılacak. Bu endişe geniş halk kesiminde çok yaygın. Keşke
MİT'te reform fırsatı kaçırılmasıydı. Bu reforma paralel olarak sivil
istihbarat kurumları da takviye edilebilseydi. Yine de umutluyuz. Sağduyu,
birbirimizle boğuşmayı ve ülkeyi telafisi imkansız kamplara ayırmayı
reddediyor."
İslamcı kesim MİT üzerinde çok hassas davranmaktadır. Bunda en zor
ulaşabildikleri kurumların başında MİT'in yeralmasının payı büyük olsa
gerektir. MİT içinde islamcı kesime en yakın bulunan müsteşar Burhanattin
Bigalı olmuştur. Bigalı görevini sona erdirmeden önce Suudi Kralı'nın özel
davetiyle Suudi Arabistan'a gitmiş, burada Kral Fahd ile birlikte kutsal
yerleri gezerek hacı da olmuştur. Dönüşünde de MİT içinde ilk kez mescit
açtırmıştır. Mescit önceleri sadece müsteşarlıkta görevli erler için
kullanıma açılmıştır. Daha sonra buna isteyen memurların ve büro
personelinin de katılabileceği belirtilmiştir. Cuma günleri de toplu
namazların kılınması uygulaması gelmiştir. Bu namazlar Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın görevlendirdiği imamlar tarafından kıldırılmıştır. Ancak
uygulamada Bigalı'dan sonra değişiklik olmuş, namaz kılmak isteyen erler
için mescit açık tutulmuş, ancak diğer personele kapatılmıştır.
Bigalı'nın dönemi MİT içinde sorunsuz geçmiştir. Bigalı veda konuşmasında
:
" Ben teşkilatın etkinliğini bir sis gibi yoğun, şefaflığını ise bir tül
gibi sağladım" diyerek dönemini özetlemiştir.
Bu konuda islamcı çevrelerin başlarına gelen her olayı MİT adıyla
açıklamaya çalışmaları da bir başka ilgi çekici noktayı oluşturmaktadır.
DRAMATİK BİR ÖLÜM ÖYKÜSÜ VE MİT'İN YAZILI AÇIKLAMASI
Nurcu cematin önde gelen adlarından Yeni Asya Gazetesi ve yayınlarının
sahibi Mehmut Kutlular'ın 17 yaşındaki kızı Vildan Kutlular, aşırı dozda
aldığı uyuşturucu sonucunda yaşamını yitirince Mehmet Kutlular, kızının
"MİT tarafından öldürüldüğünü" iddia etti. Bu iddia karşısında MİT
tarihinde çok ender kullandığı yazılı açıklama yoluna başvurarak olayla
ilgili iddiaları reddetti.
Kutlular, kızını MİT'in öldürdüğünü iddia ederken şunları söyler:
" 28 yıldır basın dünyasında. 38 yıldır da Nurcu hareketin
vitrinindeyim. Devletin belli bir ideolojisi var. Devletin bugün en çok
korktuğu şey, irticadır, şeriattır, islamiyetin gelmesidir. Şimdiye kadar
değişik zamanlarda bir çok tehdide ve anlaşma önerisine maruz kaldım. Beni
öldürseler kahraman yapacaklar. Cemaatte birbirine kenetlecek ve daha
güçleneceti. Ancak beni yaşarken öldürmeyi, itibarımı kırmayı tercih
ettiler. Cemaate 'Büyüttüğünüz adama bakın , kızı eroinman, ailesi
perişan, namusu perişen imajı yaratmak istediler. "
Peki Kutlular, MİT'in kızına karşı böyle bir hareket
gerçekleştirebileceğini nereden anlamış olabilir. Klasik ve geçerli bir
yola başvurmuş; mafyaya gitmiş. Evet mafyaya. Kutlular İstanbul'da
uyuşturucu işiyle uğraşan bir mafyaya başvurarak kızına eroini şırınga
eden Hayri Adıgüzel adlı kişiyle ilgili bilgi ister. Bakın sonrasında
neler oluyor. Kutlular anlatıyor:
" Kızıma eroin verdiği söylenen şu Hayri Adıgüzel hakkında bana bilgi
getirin dedim. O da kabul etti. Bana ertesi gün telefon etti. ' Abi beni
bu işe karıştırma 'dedi. Düşünün bu adamın işleri zaten bu. Bu adamlar
polisten korkmaz ama MİT'ten çekinir bunlar. Demekki işin içinde MİT var."
Evet Kutlular uyuşturucu mafyasından aldığı böyle bir tiyo ile olayın
arkasında MİT'in olduğunu savunuyor.
MİT ise buna tarihinde ikinci kez (ilk açıklama İlhami Soysal'ın
kaçırılması olayıyla ilgili) yaptığı genel yazılı açıklama yoluyla yanıt
veriyor:
" Yeni Asya Gazetesinin 21 Eylül 1995 tarihli baskısında Vildan'ı MİT
öldürdü başlıklı bir haber yeralmıştır. Gazetenin imtiyaz sahibi Mehmet
Kutlular'ın açıklamalarına dayanan sözkonusu habere bazı dergi ve
gazetelerde yer vermiştir. Mehmet Kutlular'ın cemaati karşısında düştüğü
üzücü durumu saptırmak amacıyla milli bir kuruluş olan MİT'i hedef olarak
göstermesi esef vericidir. MİT inançlara ve özgür düşünceye saygı
gösterilmesini şiar edinmiş milli bir kuruluştur. MİT çalışanları
Anayasa'da yansımasını bulan Atatürk ilkelerine, çağdaş düşünceye ve
laikliğe inançla bağlıdır. Mehmet kutlular tarafından yapılan muhayyel ve
herhangi bir dayanağı olmayan haberle MİT Müsteşarlığının hiç bir bağı
olmadığı ve bu doğrultuda yasal haklarını kullanacağı kamuoyuna saygı ile
duyurulur."
Evet, her ideoloji ve inanç sisteminin kafasındaki ve elinde olmasını
istediği MİT farklı farklı. Bazen de her olaydan sonra suçlanabilecek bir
MİT'in elde olması hayırlı ve karlı gelmektedir insanlara.
YUNAN İSTİHBARATI KORKUSUYLA YAPILMAK İSTENEN
Ama herkesin üzerinde birleştiği bir konu MİT'in bugüne kadar yanlış
işlerde ve istihbarat dışı faaliyetlerde kullanılarak yıpratıldığı. Bunun
için de bir yeniden yapılanma ve MİT'in demokratikleştirilmesi ilkesinde
herkes hem fikir gözüküyor. Peki MİT demokratikleşirse Yunan istihbaratı
bizi yutar mı? Bu bazı kafalardaki garip, nedenleri anlaşılamayan bir
soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle bazı çevrelerce Yunan
istihbaratı Türkiye'deki her olayın faili gibi gösterilerek bir yerlere
varılmak istenmektedir. "Yunan istihbaratının Türkiye üzerine yaptıkları"
gibi söylemlerle ortaya çıkanlar; yaşlı, asker - sivil çekişmesi dorukta
olan ve elemanları arasındaki çatışmalar kaosa dönüşen Yunan
istihbaratının, Türkiye'de büyük eylemler yapabilmesinin mümkün olmadığını
bilmelidirler de. Bu konunun uzmanlarının değerlendirmesi bu yöndedir.
Hele Yunan istihbaratının 1995 İstanbul Gaziosmanpaşa olaylarında
kışkırtıcılık yaptığını söyleyenlere, yerli ve yabancı uzmanlar sadece
gülerek yanıt vermektedirler. Ancak Yunan gizli servisinin yaptıkları diye
başlayan cümlelerde bunların ne yaptıkları konusunda bir bilgi
verilmemektedir. PKK destekli politikalar Yunanistan'ın resmi görüşüdür ve
bu yönde bütün Yunan kurumları çalışmaktadır. Yunan pisikozu ile
yaratılmaya çalışılan hava MİT'de bugünkü yolun dışında başka bir
yapılanma arayanların bulunduğunu gözler önüne sermektedir. Bu korkuya
dayanan bir yapılanmadır. Doğru olan şey ise duygusallıktan ve yanlış
yönlendirmelerden kaçınarak yeniden yapılanmaktır. En önemlisi MİT
açısından demokratikleşme ve sivilleşme treninin bu kez kaçırılmamasıdır.
Bunun önüne korkulardan bir duvar örülmemesi gerekmektedir.
Bu fırsatın da kaçırılması durumunda özellikle Ortadoğu, Balkanlar ve
Kafkasya'da Türkiye'yi önemli sorunların beklediği bir dönemde, Türkiye en
büyük kötülüğü yine kendi eliyle kendisine yapmış olacaktır. Çünkü
buralarda halen devam eden sıcak çatışmaların ötesinde büyük bir
istihbarat ve nüfuz alanı yaratma çabası hatta kavgası bulunmaktadır. Bu
kavgada Türkiye'nin rakipleri arasında Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere
ve Fransa gibi ülkeler yeralıyor. MİT'in rakipleri de bu ülkelerin gizli
servisleri olmalıdır.
RUSLAR TÜRKİYE'YE NASIL BAKIYOR
Rus gizli servisi 1995 de piyasaya çıkardığı " Beyaz Kitap-Rus Gizli
Servisleri" adlı kitap da Türkiye üzerine ilginç analizler yapmaktadır.
Ruslara göre Türkiye; Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan , bütün Kafkasya
açısından bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tehdit giderek ilgi artışı
şeklinde gelişmektedir.Rusya'nın bölgedeki etkinliği zayıfladığında bunu
dolduracak ülke de Türkiye'dir. İran 'ın bu konuda bir şansı
bulunmamaktadır. Rusların bu değerlendirmelerinde ilginç olan bir nokta
ise Türkiye'nin Batı çıkarları ile birlikte bölge üzerinde Rus
çıkarlarına karşı olduğunun vurgulanmasıdır. Oysa bölgedeki petrol
konusunda Türkiye'nin etkinliği konusunda Batı da ikiye bölünmüş
durumdadır. Bu konuda İngiltere Ruslardan yana tavır almış durumdadır. 137
seçilmiş devlet görevlisi tarafından yazılan kitapta Türkiye'nin NATO
üyeliğinin Rus çıkarlarına karşı kullanılabileceği de dile
getirilmektedir. Ayrıca Orta Asya üzerindeki konvansiyonel silah
dengesinin "Şimdilik" Rusya'nın lehinde olduğu ancak bunun her an
değişebileceği de bu rapor kitap da kaydedilmektedir. Bu bölgede Türkiye,
İran ve Afganistan'ın etkinlğine dikkat çekilmektedir.
Dile getirilen kaygılar karşısında Rusya'nın bölgedeki etkinliğini korumak
için rakip gördüğü Türkiye üzerinde istihbarat oyunlarına başvuracağı
açıktır. Bir tehlike daha önlem için MİT'i beklemektedir.
LOJMAN İSTİHBARATÇILARI
MİT kaynaklarını en rasyonel şekilde kullanmak durumundadır. Oysa MİT
kendisine sağlanan ekonomik olanaklardan önemli bir bölümünü son derece
plansız ve gereksiz olarak lojman yapımına harcamıştır.
Örneğin 1980 sonrası bütçe ödeneklerinin ( Örtülü ödenekten gelen
istihbarat harcamaları hariç) yüzde 90'nı lojman yapımında harcanmıştır.
Oysa MİT elemanlarının lojmanlarda oturtulması bir başka büyük sakıncayı
oluşturmaktadır. Askerler tarafından 1978 sonrasında elemanların evlerine
gidiş ve gelişlerinde terör nedeniyle ortaya çıkan sorunlar üzerine
başlatılan uygulama, yine asker gelenkelerde varolduğu gibi devam
ettirilmiştir ve ttirilmektedir.Bu uygulama gizliliği ortadan kaldırmakta
ve 1920 li yıllardaki (P) teşkilatının içine düştüğü sorunları yeniden
yaşanır kılmaktadır. Tarihinden ders alması gereken en önemli kuruluş MİT
olsa gerektir. Lojmanlarına hapsolan, toplumla ilişkilerini sınırlayan,
sosyalleşemeyen ve gelişimin karşısına kabuğuna çekilmiş, muhafazakar
anlayışların kalesi gibi dizi dizi lojmanlar ile çıkan bir istihbarat
örgütü başarılı sayılabilir mi?
Teşkilatın ideolojisi olarak aktarılan milliyetçiliği kabartılmış merkez
sağ ve sol yapılanma, kendine uygun eleman modelini de bugünkü yapıda
oturtmuş gözükmektedir. Sönmez Köksal'ın bizzat TBMM de yürüttüğü kulis
çalışmaları sonrasında 11 Kasım 1994 günü TBMM 'ye sunulan ve MİT
çalışanlarının emeklilik ve kıdem esaslarını yeniden düzenleyen yasa
teklifi yeniden yapılanmaya ve 2000'li yılların genç elemanlarına
teşkilyat içinde kadro açma amacını taşımaktadır.
MİT TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK KADRO OPERASYONU
Yapılan operasyon MİT içinde bugüne kadar yaşananlar arasındaki en büyük
kadro operasyonu olma özelliğini taşımaktadır. Kalıcı düzenlemeleri
içermektedir. Sonuçta yaklaşık 600 kişi emekliye ayrılmıştır. DYP, SHP,
ANAP'ın ortak imzasıyla verilen teklife göre MİT bünyesinde kadro
karşılığı sözleşmeli çalıştırılan personel dahil ( MİT içinde bir ikilik
nedeni de sözleşmeli personel uygulaması olmuş ve bu nedenle fazla para
alanlar kurum içinde eleştirilmiştir) memurlardan:
1- Müsteşar Yardımcısı, Başkan, Hukuk Müşaviri, Öğretim Kurulu Başkanı,
Başkan Yardımcısı, Hukuk Müşavir Başyardımcısı, Müşavir Başmüfettiş,
Öğretim Kurulu Üyesi , Başmüşavir ; 60 yaş.
2- Daire Başkanı, Hukuk Müşavir 1. sınıf yardımcısı, Başmüfettiş, Öğretim
Üyesi, Müşavir; 58 yaş.
3- 1. Sınıf İstihbarat Uzmanı, 1. Sınıf Uzman, Hukuk Müşaviri 1. Sınıf
Yardımcısı, Müfettiş,Öğretim Üyesi, Müşavir, Savunma Sekreteri, Daire
başkan yardımcısı, Öğretim Üyesi Yardımcısı; 56 yaş.
4- 2. Sınıf İstihbarat Uzmanı, 2. Sınıf Uzman, Hukuk Müşavir 2. Sınıf
Yardımcısı, Müfettiş Yardımcısı, Öğretim Üyesi Yardımcısı; 54 yaş
5- Diğer kadrodakiler; 52 yaşlarını dolduranlar emekliye ayrılırlar.
Bu yasayla MİT de amaçlanan olay eskiyi temizlemek ve genç kalmayı
sağlamaktır. Yasayla ilgili MİT gerekçesi ise şöyledir:
" Sözü edilen nitelikteki ağır çalışma şartları altında 25 yaşında
teşkilatta göreve başladığı varsayılan yüksek öğrenim görmüş bir personel,
Mıt personel yönetmeliğinin yükselme esaslarına göre, hiç yıl kaybına
Dostları ilə paylaş: |
|
|