|
|
səhifə | 38/53 | tarix | 22.12.2017 | ölçüsü | 3,49 Mb. | | #35622 | növü | Yazı |
|
Hikmet Çetin ve Ömer Türk ile birlikte, MİT'de kendilerine ayrılan odaya
giderek çalışmalarına başlar. İlk iş MİT gibi sorgu konusunda uzman
çalışanların bulunduğu bir kurumda bu profesyonellerin nasıl ifadelerinin
alınacağı üzerinde bir karar verilmesidir. Bunun için odalarına gönderilen
yeminli daktilo dışarıya çıkartılır ve ifade almalara öncelikle çağırılan
kişilerle yapılan uzun havadan-sudan sohbetlerle başlanır:
ABAS AÇIKLIYOR: RAPORU KİM SIZDIRDI
Örneğin Hiram Abas'ın ifadesinin alınmasından önce 20 dakika o gün havanın
kış olmasına rağmen yağmur yağması üzerine yapılan sohbete geçilir. Abas
ustadır. Ona ve diğer MİT'çilere göre müfettişlerin bu yöntemlerle bir
şey elde etmesi imkansızdır. Abas ifade verirken bir yandan da dalgasını
geçmektedir:
- MİT raporunu kim sızdırdı acaba?
Abas: Kim olacak canım Cumhurbaşkanı Kenan Evren. O daha etüd halindeyken
Cumhurbaşkan'lığındaki MİT temsilcisi damadı Erkan Gürvit aracılığıyla
raporu istedi ve daha sonra basına sızdırdı.
Nasıl olsa müfettişlerin, ülkenin Cumhurbaşkanı ağzına geleni küfür
olarak MİT raporuyla ilgili dile getirdiği bir dönemde gidip kendisine , "
Bu raporu damadınızla birlikte siz mi basına sızdırdınız" diyecek halleri
yoktur. Ama onların da ellerinde kullanacakları kozları vardır...
Tam 102 aktif operasyona katıldığı ifade edilen Abas espirileri, MİT
içindeki hakimiyeti, sorgu tekniğiyle soruşturmacıları etkiler. Ama
onlarda az değildir. Kendisine vatan-millet adına katıldığını söylediği
aktif çatışmalara hangi yetkiyle girdiği sorulur. Öyle ya 12 Mart
döneminden 1992'ye kadar katıldığı çatışmalarda hangi yetki ve sıfatla
bulunmuştur? İşte bu sorunun yanıtı yoktur.
MİT TARİHİNDE HAMBURGER'İN ÖNEMİ
MİT raporuyla birlikte gündeme raporun nasıl basına sızdığı sorusu da
gelir. Bu sorunun yanıtını arayan Kutlu Savaş ve arkadaşları için düğümü
çözecek ipucu bir hamburger yeme öyküsünde yatmaktadır. Basında raporu
yazan kişi İrfan Taştemur'dur. Onun açıklamalarına göre rapor kendisi
İstanbul'dan Ankara'ya çağırılarak götürüldüğü MİT'de önüne konmuştur. O
da bu rapordan öncelikle alıntılar yapmıştır. Bu sırada da MİT mutfağında
hazırlanan hamburgerler'den yemiştir.
İşte bu hamburgerlerin önemi raporun basına sızması öyküsünün anahtarı
olmalarından kaynaklanmaktadır.
Müfettişler raporun basına nasıl sızdığı soruna hep aynı yanıtı
almaktadırlar:
" Basına bu raporu Çankaya Köşkü sızdırdı."
Oysa ortada bir başka iddia vardır. Bu iddianın araştırılmasına öncelikle
raporun hangi tarihde hazırlandığı araştırılarak başlanır. Rapor Ağustos
ayında hazırlanmıştır. Taslak halindeyken Köske çıkmıştır. Köşke çıkarken
hemen hemen aynı tarihlerde İstanbul ve Ankara'da bazı gazetecilerin
masasına da konmuştur. Ama gazete patronları bu raporun
haberleştirilmesine bir türlü cesaret edememişlerdir. Ancak ilginçtir
raporun bitirildiği tarih 10 Kasım 1987'dir . Bu tarih aynı zamanda
basına sızdığı tarihdirde. Raporun üzerine tarih konulurken basının
şahitliği de sağlanmıştır .
MİT'DE HAMBURGER YEMENİN ZAMANI
Peki ama MİT'de gerçekten hamburger pişirilmekte midir? Raporun
pişirildiği bilinir ama ya hamburger?... Müfettişlerin kafasındaki soru
budur. Evet MİT'de yapılan araştırmada hamburger pişirildiği de saptanır.
Hamburger pişirilmesinin üst düzey sorumluluğunu da çok ünlü bir soyad
üstlenmiştir: Doğramacı. Bu Doğramacı, YÖK Başkanı meşhur İhsan
Doğramacı'nın yeğenidir.
Müfettişler bir gün dönemin Müsteşarın'a şakayla karışık " MİT'in ünlü
hamburger'inden yemek istediklerini " anlatırlar. Bu isteklerinin derhal
karşılanacağı ifade edilir. Böylece MİT'de hamburger hazırlandığı da
ortaya çıkar. Sorumulusu çağırılır ve hamburger için alınan malzemenin kaç
gün bekletilerek hamburger yapıldığı sorulur. O da bir veya iki gün içinde
malzemenin hamburger yapıldığını söyler. Bunun üzerine hamburger
üretiminin ne zaman başladığı alınan malzemeler için tutulan defter
kayıtlardan araştırılır. 1987 yılının Eylül ayından itibaren hamburger
yapılmaktadır. Yani MİT raporunu basına açıklayan İrfan Taştemur'un MİT'e
getirilerek hamburger yedirildiğini söylediği tarihlerde, MİT hamburger
hazırlamaktadır ve İrfan Taştemur'da bu hamburgerlerden yemiş
bulunmaktadır. Ama raporun araştırmasında bu tarihten çok önceleri İrfan
Taştemur'un raporla ilgili bilgilere sahip bulunduğu da bilinmektedir.
Müfettişler bu ayrıntılarla önemli sonuçlar elde etmektedirler. Kutlu
Savaş çalıştıkları odayla ilgili olarak MİT Müsteşarına daha ilk
günlerden itibaren şunları söyler:
" Bakın efendim ben askeri okullarda ders verdim. Oralarda ses düzsenleri
vardır ve sınıflar dinlenir. Bu alenen yapılır. Ben de sizin yerinizde
olsum teşkilatımla ilgili çalışan insanların odalarını dinlerim. Bunu da
biz hiç yadırgamayız."
MÜFETTİŞLERİN AÇIĞA ALDIĞI MİT' ÇİLER VE EMEL SAYIN OLAYI
Ayrıca ilerleyen zaman diliminde çalışmalar devam ederken bir başka karar
da MİT'e bildirilir. Müfettişler sadece ilgilendikleri olaylarla ilgili
konularda arşivdeki bilgileri görmek istemektedirlir. Bunun dışındaki
bilgileri görmeyi uygun bulmumaktadırlar. Bunun için iki elemanın
görevlendirilerek arşivden istenilen bilgilerin gerekli ayıklamasını
yapması istenir. Bu böyle de olur. Ama soruşturmaya sekte vurmak
isteyenler veya yönlendirme-yanıltma çabasına girenler derhal açığa
alınacaktırlar. Bu konudaki ceza iki kişiye de uygulanır. Bunlardan birisi
Mehmet Eymür'ün o dönemdeki yardımcısı Korkut Eken'dir. Diğer görevli de
aynı dairede bulunan ve ünlü işadamı Ağa Ceylan'nın dünürü olan diğer
yardımcıdır. Soruşturmanın seyrini beğenmeyen bu ikili müfettişlere bazı
konularda bilgi aktarmamakta direnip soruşturmayı başka yöne çekmek
isteyince, Kutlu Savaş ve arkadaşlarının oluruyla açığa alınırlar.
Soruşturma sırasında eski Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ ile ilgili Emel
Sayın olayı da incelenir. MİT raporunda Üruğ ile Sayın arasında bir gönül
ilişkisinden bahsedilmektedir. Buna ilişkin arşivdeki bilgiler incelenir.
Evet, MİT bir kaynağından gelen duyumu, rapora, arşivdeki dosyasından
alarak aynen aktarmıştır. Ama bu duyum arşive yanlış geçmiştir. Yine
dosyalarda olayın doğrusu bulunmaktadır. Sayın ile Gönül ilişkisi bulunan
kişi bir başkasıdır. MİT arşivindeki bir hatalı yazımın sonucunda Üruğ
paşa ağır yara almıştır. Bir yoruma göre de bu hatalı yazım bilinerek o
rapora konulmuş böylece Üruğ'un yıpranması sağlanarak Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde etkisizleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu da Özal'ın yolunu
açmıştır.
Peki ama MİT hangi yetki ve görev anlayışı içinde Necdet Üruğ'u
incelemiştir? Üruğ sıkıyönetim döneminde İstanbul MİT Bölge Başkanlığı'nın
fiilen en üst düzey idarecisidir. Daha sonra da Genelkurmay Başkanı
olmuştur. MİT askeri kişiler ve kurumlar konusunda araştırma yapmak için
bu kurumların yetkilileriyle bir uzlaşmaya varmak durumundadır, çünkü yasa
böyle demektedir. Ama böyle bir anlaşma da yoktur. MİT Üruğ'u kendi
yöneticiliğini yaptığı zamanlar dahil olmak üzere uzunca bir zamandır
izlemektedir. Ve bu izlemeyi de MİT'in başındaki asker idareciler
bilmektedir. Yani herkes birbiri hakkında bilgi sahibi olmak için MİT'i
kullanmaktadır. Çünkü bu izleme bir istihbarat sızması veya şüpheye
dayanmamaktadır. Arşivler böylece insanların özel yaşamları dahil pek çok
bilgiyle dolmakta ve bunlar da asla yokedilmemektedir.
MİT incelenir ve sonuçta iki kişinin açığa alınması ve bir dizi eleştiri
ile dolu olan rapor hazırlanır. Raporda askerlerin bir basamak olarak
gördükleri MİT Müsteşarlığı görevinin bu işin uzmanlarına ve anlayanlarına
bırakılmasının zamanının gelip geçtiği vurgulanır ve MİT'in yetki ve
sorumluluk alanlarının dışında faaliyetlerde bulunduğu belirtilir. Acil
olarak MİT'in devlet hizmetine sokulmasının kaçınılmazılığı anlatılır.
MİT arşivlerinin özel yaşamlarla dolu olduğu da üç sayfalık raporda
yeralır ve bu uygulama eleştirilir. Raporda yeralan hayali ihracat
savlarının doğruluğunu belgeleyecek gerekli dökümanın da arşivlerde
yeraldığı belirtilir.
Bu MİT'in dışardan bir grup tarafından ilk kez denetlenişidir. Ve
sonuçları açısından da çok önemlidir.
MİT HAYALİCİLERİ SAPTAR VE YAZDIKLARI DOĞRULANIR
MİT raporunda yeralan hayali ihracat suçlamalarıyla ilgili olarak yeni bir
soruşturma açılması gelişen olaylar nedeniyle kaçınılmaz olur.
Soruşturmanın sonucunda pek çok iddia doğrulanır. MİT raporu soruşturması
da hayali ihracat soruşturması şeklinde sürdürülür. Ancak Kutlu Savaş
raporunda özellikle polisi çok yakından ilgilendiren suçlamaların
bulunduğu 17. sayfadaki olayların, MİT tarafından belgelendiğini, Başbakan
Turgut Özal'a bildirir. Bildirir ve kararı da ona bırakır:
" Ayrıca MİT raporunda 17. sayfada yeralan iddiaların kontrolü de bu
vesileyle yapılmış olmaktadır. Önemle belirtilmelidir ki bu konudaki
iddiaların mesnedi vardır ve MİT ilgilileri bu konuyu etüdlerine
dercederken genel olarak konu hakkında doğru enformasyona
dayanmışlardır. Bu konu bu raporumuzun tekliflerinin değerlendirilmesi
çerçevesinde ele alınacağından etüdün 17. sayfasındaki iddialar ayrıca
ele alınmayacak ve kesin bir ihtiyaç belirlemedikçe bir başka rapora konu
teşkil etmeyecektir."
Turgut Özal da zaten böyle bir soruşturmaya hiç bir zaman gerek
duymayacaktır. Sonra gelenler ise onun yolundan hiç çıkmayacaktır.
GİZLİLİK DENİLEN BÜYÜK BALON
Kavga hala devam etmektedir. Ancak burada çok önemli bir sonuç daha
vardır ki gözardı edilmesi mümkün değildir. O da devlet sırrı ve gizlilik
olarak adlandırılan şablonlardır. Gizlilik CIA tarafından ne Watergate'de
ne de İrangate'de sağlanabilmiştir. İngiliz, Fransız Rus gizli servisleri
de benzer skandallarda gizlilik sağlayamamışlardır. MİT için de aynı
şeyler geçerlidir. MİT özellikle başkaları adına kullanıldığı zamanlarda,
sır saklayamadığı gibi skandallara malzeme olmuştur. Buradan hareketle
gizli servilerin kime ve neye hizmet ettiklerinin yanı sıra ne adına neyi
sakladıkları ve gizlilik perdesiyle örttüklerinin de iyice tartışılıp ,
aydınlatılması gerekiyor. Eğer bunlar yapılamazsa hem demokrasiler hem de
gizli servisler büyük zarar görüyor. Daha doğrusu halk adına görev yapan
insanlar, halkı aldatmış ve bilgilenmesini engellemiş oluyorlar.Gizliliğe
ne kadar ve nerede ihtiyaç duyulduğunun yasalarla iyiden iyiye
sınırlandırılması gerekiyor. MİT raporu ve ardından ortaya çıkan gerçekler
gizlilik tartışmalarının ne kadar önemli olduğunun eniyi örneğini
oluşturmaktadır.
MİT raporuyla ilgili tartışmalar o kadar boyutlanır ki, rahatsızlık
toplumun hemen her kesiminde en ağır şekilde duyulur. Bülent Ecevit eski
günlerin birikimiyle sert eleştiriler getirir: "Mit kapatılır ve yeni bir
MİT kurulur" der. Ecevit'in o döneme ilişkin eleştirileri şöyledir:
ECEVİT: MİT KAPATILIR , YENİ MİT KURULUR"
"MİT'in kaçakçılıkla ilgili konulara eğilmesi bence doğaldır. Delillere
dayalı saptamalar yapması bence uygundur. Ben böyle örgütlerin siyasi
etkilerden ve kişisel hesaplardan uzak çalışmasına büyük önem veririm.
Başbakanlığım döneminde MİT'e hiç bir siyasal görev vermedim, özel görev
beklemedim. Ancak bana verilen raporlarından olabildiğince yararlanmaya
çalıştım. MİT raporları genellikle beni tatmin etmezdi. Somut ayrıntılara
girmekten kaçındıklarını gördüm. Bu da üzerlerinde yaratılan yılgınlıktan
ileri gelmekteydi. Onlara yılgınlıklarını aşmaları için teşvikçi oldum.
Alma yeterince sonuç alamadım. MİT'in bilgi ve değerlendirme dışında aktif
görevlere yöneltilmesini her zaman sakancalı bulmuşumdur. Çünkü böylesine
bir görevden büyük siyasal ve sosyal sakıncalar doğar. bana göre
istihbarat örgütleri açık ve temiz çalışmalar yapmalıdır. Günümüzde
örgütlerin içine sızmadan, ajan provakatör kullanmadan bilgi toplama
olanağı vardır. Ancak eski alışkanlıklardan kolay kolay kurtulunamıyor.
MİT olaylar konusunda önceden bilgi alır ama emniyetin bunların üstüne
gitmek için istediği somut bilgileri vermekten de kaçınır. Ben kendi
dönemimde bunu saptamıştım. Benim zamanımda kaçakçılık konusunda çok iyi
raporlar vermişlerdir. Bunlar beni çok sevindirirdi. Sonuç almak için
Sayın Orhan Eyüpoğlu'na ( Dönemin Başbakan yardımcısı) bu raporları
verirdim. Ama haberlerin sızdığı yolunda bilgi alırdım. Türkiye'deki
istihbarat birimleri arasında sağlam bir eşgüdüm gereklidir. MİT
pandoranın kutusu gibi açıldı. Belgeler ve bilgiler gelişigüzel yasadışı
yollardan dağılıyor. MİT'in de pek çok devlet kuruluşu gibi çığrından
çıkmış ve çok tehlikeli, sakıncalı bir biçimde kullanılır duruma gelmiş
olduğu belli. Teorik olarak iki çözüm yolu vardır:
Birincisi MİT kapatılır, yerine daha sağlıklı bir kuruluş yeni bir MİT
oluşturulur. İkincisi; rapor ciddiye alınır ve kasıtlı hazırlanmış olsa da
içeriği tüm iddialar, güven verecek tarafsız bir kurulca araştırılıp
kamuoyu önünde açığa kavuşturulur.
Kurum ağır bir yara almıştır. Başbakan Turgut Özal'ın MİT'in yerine uzunca
bir süredir yeni bir MİT oluşturmak için fırsat kolladığı bilinmektedir.
Raporuniktidara böyle bir fırsat sağlamak üzere tezgahlandığı kuşkusu
zihinlerde uyandı."
KÜSKÜN EMNİYET İLE MİT'ÇİLERİ ,KADER Mİ SİYASİ HESAPLAR MI BARIŞTIRDI
Ancak daha sonra MİT den uzaklaştırılanlar ile MİT raporunda yeralanlar
devletin üst düzey yönetiminde yine bir araya gelirler. Suçlanan Ünal
Erkan Olağanüstü Hal Bölge Valisi, Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü, Vali
Nevzat Ayaz DYP Milletvekili ve önce Milli Savunma ardından Milli Eğitim
Bakanı olurlar. Mehmet Eymür MİT'e geri döner(Kimi çevrelere göre dönüş,
dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in kocası Özer Çiller'in araya girmesiyle
sağlandı. Kimilerine göreyse yeni oluşturulan birimlerde onun yerini
dolduracak eleman sıkıntısı olduğu için dönüş teklifi kendisine
ulaştırıldı.) Korkut Eken ise bir dönem, hakkında rapor yazdığı Mehmet
Ağar'dan gelen iş teklifini kabul edip, polis özel timinin eğitiminden
sorumlu müdür olmuştur.( Korkut Eken ile bir zamanlar aralarından su
sızmayan, kader arkadaşı Mehmet Eymür arasındaki iplerin de bu teklif
nedeniyle ve Eken'in görevi kabul etmesiyle koptuğu belirtiliyor. Eken'in,
MİT'e geri dönen Eymür'ü , kendisini dışırda bıraktığı gerekçesiyle
suçladığı ve kırıldığı aktarılıyor.)
HİRAM ABAS'IN ÖLÜMÜNÜN SIRRI
Herkes görev başındadır, hem de kilit görevleri paylaşırlar. Kimse
hakkında bir soruşturma veya araştırma yoktur. Bir eksik vardır; Hiram
Abas. Abas, 26 Eylül 1990 günü İstanbul'da uğradığı bir suikast sonucu
öldürülmüştür. Bu ölümün üzerindeki sis perdesi de hala aralanabilmiş
değildir.
Abas ile ilgili olarak ölümünün ardından, MİT içindeki askeri kanattan
olduğu bilinen kişiler ellerine aldıkları kağıtlarla, gazeteci gazeteci
gezer ve Hiram Abas'ın uyuşturucu işiyle ilgilendiğini, Yahudi kökenli
olduğunu, MOSSAD'a ve batılı servislere bilgi sızdırdığını, adının nasıl
bir melanet anlam taşıdığını anlatıp dururlar. Bunlar haber de olur. Bu
haberler daha sonra oğlu tarafından yalanlanır. Yine MİT içindeki kavgadır
yaşanan. Abas'ın ölümü üzerine yapılan yorumlarda MİT içi hesaplaşmanın en
temel ölüm sebeplerinden birisi olduğu ifade edilir. Öldürülmesinden hemen
önce, çok yakınında bulunan ve ona koruma sağlayan MİT İstanbul
Bölgesi'nin elemanları başka yerlere tayin edilir. Kendisine gönderilen
korumalar kaldırılır.
Bu konudaki bir iddia da; Abas'ın kendisine ateş eden kişileri tanıdığı
için, arabası yavaşladığında onlara selam verdiği şeklindedir. Ancak bu
ispatlanabilmiş değildir. Ama Abas'ın günde en az yüz mermi yakan,
hareketli hedeflere ateş etmeyi seven, isabetli atışları ve iki silahını
birden hızla ateşlemesiyle ünlü "kovboy" çevikliğinin, 103 adet silahlı
çatışmaya girip çıkmışlığının iki kez yaralanmasının getirdiği
tecrübelerin bu yolla etkisiz kılındığı savlanmaktadır. Aslında gizli
servis ateşidir ortalığı dumana boğan. Çünkü ölüm bile bu kavgaları
bitirmeye yetmemektedir. Gizli servisin içinde hesaplaşmalar bu dünyadan,
öbür dünyaya taşınır durur.
MİT NEDEN KOMPLOLAR ÖRGÜTÜ OLARAK TANINIYOR
MİT sürekli olarak bir komplolar ya da senaryolar örgütü gibi
gözükmektedir. Bunda ana etken MİT'in bünyesel sorunlarıdır. İçindeki
grupların faaliyetleridir. Demokratik olmayan, toplum karşısında
sorumluluktan kaçan yapısı ve üzerindeki oyunlara karşı koyma
mekanizmalarının olmayışı sorunun odak noktasıdır. Gerçi bu hemen her Türk
kurumu için geçerli bir eleştiridir. Ancak istihbarat örgütündeki iç
dinamiklerin ayrı bir yapısı bulunmaktadır. MİT içindeki çekişmelerin
ortaya koyduğu adlar kimi zaman, ya da çoğu zaman, arkalarına aldıkları
askeri veya siyasi güçlerle, yetki ve sorumluluklarının ötesinde; devleti
kurtarma girişimlerinin önemli bir payandası olabilmektedirler.
MİT'in de aralarında bulunduğu pek çok ülkenin istihbarat servisleri,
henüz bu aracı ya da taşeron kullanma veya kullanılma olarak adlandırılan,
bütün örnekleri yasaları ve ulusal çıkarları aşan, bireylere hizmete dönük
sansasyonlara yolaçan uygulamaların, çıkar savaşlarının önüne geçebilmiş
değillerdir. Oysa bu durumda olmanın verdiği zararları pek çok ülke ve
Türkiye yaşamaktadır. Kamu görevlisi kimliği taşıyan insanlar, birileri
adına birşeyleri kurtarma hevesine daldılar mı, o kurumlar ve insanlar
tarihin kara sayfalarını yazmaya başlıyorlar. İspanya, İtalya, Amerika,
İngiltere, Yunanistan, Rusya gizli servisleri bazı kişilerin ya da
grupların, çıkarlarının gerektirdiği davranışlarından dolayı, 2000 yılına
girerken ülkelerine ve istihbarat servislerine büyük sıkıntılar
yaşamaktadırlar. Gizli servislerin en başta bunu görüp bu tür karanlıkları
bünyelerinden uzak tutma ve bunları aydınlatma görevleri doğalarında
bulunmalıdır. Çünkü kirlenen sadece kendi tarihleri değil, ülkelerinin
demokrasileri ve hukuk düzenleri olmaktadır.
CIA'NIN BAŞINA GELENLER VE DEMOKRATİK SERVİS İSTEĞİ
Amerikan gizli servisleri kendi ulusunun Başkan seçtiği Kenedy'i
öldürtmekle suçlanmaktadır. Bu az bir leke midir? Bu hangi gizli servisin
Dostları ilə paylaş: |
|
|