Mit dünden bugüne gizli dünyanin bilinmeyenleri tuncay özkan



Yüklə 3,49 Mb.
səhifə44/53
tarix22.12.2017
ölçüsü3,49 Mb.
#35622
növüYazı
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   53


gelişmişliğin ölçüsü olarak değerlendiriliyor. kendi konumuzda

başkalarının yaptıklarını araştırmaları izlemeden, başkalarının ulaştığı

noktaları kendi araştırma çalışmalarımız için hareket noktası yapmadan

harcanacak emek ve zamana kayıp gözüyle bakılabilir. Çağı yakalamak, çağa

ulaşmak, gelişmeleri gecikmeden izleyebilmek ve özgün katkılarda

bulunmakla mümkün olabilir. Araştırma ve geliştirme dahil her konu, her

alan , her kurum kendi ihtiyacına yönelik bilgi toplama sistemini,

kısaca istihbarat ağını kurmuş olmalıdır.

Milli eğitim çalışmalarımızı örnek alabiliriz: Bakanlıkta bilgi toplama

ve yayma genel müdürlüğü kurulmalı ve dış dünyada eğitim konusunda

yapılan çalışmalar yakından izlenmeli, yayma biriminin çıkaracağı bülten,

dergi ve kitaplarla bakanlığın birimlerine eğitim alanındaki yenilikler,

gelişmeler duyurulmalıdır. bütün bakanlıklar ve kurumlar benzer ihtiyaç

içerisinde bulunuyorlar.

Bilgi toplama görevi verilenler ilk iş olarak yurt dışı görev isterler.

Gerekçe tam bir aldatmacadır. Artık güvenlik dışı bilgilerin yüzde 99'u ha

tta tamamı her yerde bulunabilen açık kaynaklardan elde edilebiliyor.

Yurtdışına kimseyi göndermeden konuyla ilgili yayınlar elde edilerek

tercüme ve değerlendirmeleri yurt içinde yapılabilir.Yurtdışında dışişleri

bakanlığı personeli ve askeri ateşelerin dışında kalan görevlilerin

yaptıkları işleri görenlen bilir. Nasıl seçiliyorlar ve ne iş yapıyorlar

gerçekten incelemeye değer. Ataşelerin diplomatlarla uyumlu çalışmalarını

sağlayacak bir yönetmelik Ulusu hükümeti tarafından yayımlandı.

Uygulanmadığı gibi aransa bulunabileceğini sanmıyorum.

Her toplantıda ilk söz istihbaratın olmalıdır.

İstihbarat konusunu son günlerde tekrar gündeme getirilen MİT görevleri

sebebiyle ele alıyorum.

MİT önceleri stratejik istihbarat yapardı. Bütün konular ilgi alanına

girerdi. Aslında kurum olarak gene öyle. Fakat bu ölçüde yaygın bir

çalışma günümüzde mümkün değil. Eskiden de gereğince yapılamıyordu.

MİT esas olarak iç ve dış güvenliğe yönelik haber ve bilgi toplamalı,

diğer alanların sadece tehdit yaratan yönleri konusunda, kurumlardan

toplayacağı haber ve bilgilere dayanarak değerlendirme çalışmaları

yapmalıdır. MİT eskiden olanın aksine, bakanlıklara ve diğer kurumlara

sürekli olarak bilgi vermemeli, onlardan bilgi almalı, bu kurumlar MİT'in

güvenlik çalışmaları için kaynak oluşturmalıdır. bakanlık ve kurumlar

ihtiyaçların, kuracakları bilgi toplama sisteminden kendileri

karşılamalı, güvenlikle ilgili olan konu ve bilgileri MİT'e

ulaştırmalılar.

Bugüne kadar MİT 'in görevleri üzerinde tartışmalar, her defasında

faaliyet alanının daraltılması ile sonuçlanmış, bir çok konuda eli kolu

bağlanmış ve bazı alanların sahipsiz kalmasına sebep olunmuştur.

MİT'e gözaltına alma ve operasyon yetkisi verilmeye çalışılması

yadırganıyor.

Sorgulamasız istihbarat olmaz. Gözaltına almadan da sorgulama yapılamaz.

İstihbaratta iz üzerindeyken başkasının gelip operasyon yapmasını beklemek

da mümkün değildir. Dünyada bu yetkileri elinden alınmış bir teşkilat

olduğunu sanmıyorum; çünkü çalışamaz ve işini yapamaz.

Yunan istihbarat teşkilatının Türkiye'ye karşı yaptıkları ortada.

Türkiye'de yasal olarak, yapılanlara cevap verecek kuruluş bulunmuyor. Bir

ülke , bir toplum bu kadar sahipsiz bırakılamaz. MİT istihbarattan başka

şey yapmaz derseniz, pisikolojik savunma gibi devler devi bir toplum

ihtiyacı bile öksüz kalır. Yasalarla hak verilmesinden korkmamalı. Yanlış

yapanı cezalandırma yolunu açmak gerekir. Yoksa yeni yeni kuruluş

ihtiyaçları çıkar veya toplumu ve ülkeyi dış güçler kemirir dururlar."

İlginç bir yazı. Aslında istihbarat üzerine yapılan bir kısım

değerlendirmeler doğru olmakla birlikte, MİT in bu tür yetkilerinin

bulunduğunu bilmesi gereken bir uzmanın neden bunu varolan bir şeyi yok

sayarak savunduğunu anlamak zor olmaktadır.

İSLAMCILAR NASIL BİR MİT İSTİYOR

Bu tartışmalara islamcı kesimde uzak duramamaktadır. Türkiye için MİT

tarafından yapılan tehdit unsuru sıralamasında 1995 için PKK' ile atbaşı,

hatta ondan bile bir adım önde bulunduğu raporlara geçirilen şeriat

istekçisi islamcılar, MİT'e büyük ilgi duyan grupların başında geliyor.

Bu ilgi karşılıklı olarak devam ediyor. Örneğin MİT ANAP döneminde tarikat

ehli olan ve islamcı emniyet kadrolaşmasıyla ünlü İçişleri Bakanı

Abdülkadir Aksu ile diğer islamcı -muhafazakar bakanlara ve bürokratlara

Türkiye'de yükselen islami terör eylemleri konusunda brifing verdiğinde bu

kadro anlatılanları gülerek karşılamıştır. Ancak 1993-1994 yıllarında

islami terör Türkiye'de gerçekten etkili ve başedilmesi zor bir yapı

haline gelmiştir.

İslamcı kesimin MİT içindeki değişimle ilgili görüşü 12 Aralık 1994 günü

Zaman gazetesinde yer almıştır. Araştırmacı Mehmet Yale imzasıyla çıkan

yorumda şu görüşlere yer verilmiştir:

" Son günlerde basında MİT ile ilgili bir çok haber ve bazı

değerlendirmeler çıkıyor. Daha önceleri MİT, CIA ilişkilerine dikkat

çekilirken şimdilerde MİT-MOSSAD ilişkileri gündemde. Gerekçe Türkiye'nin

içişleriyle ilgili; yani terörle mücadele. PKK terörü, şimdilik

senaryoları Türk filmine benze de ' islami terör ' dedikleri şeyle

dengelenmek isteniyor. Bunun için yeni bir birim oluşturulduğu, bu birimin

kuruluşunu haklı çıkaracak provakate eylemlerin her zaman için söz konusu

olabileceği öne sürülüyor. Bu sebeple bazı zinde güçlerin Terör ile

Mücadele Kanun Tasarısını zaruri gördükleri ve kanunlaşmasını istedikleri

ifade ediliyor. Kısacası MİT'in dışa yönelik olarak ve dış istihbarat için

çalışmasını, kuruluş felsefesine de dikkat çekilerek bazı güç odaklarının

istemediği açık. Halbuki artık MİT'in dışa açılacağı, gençleşeceği ve

Dışişleri Bakanlığı ile müşterek çalışacağı yolundaki haber ve umutlar,

son günlerde etkili bir varlık göstermeyen bazılarımız adına çoklarını

sevindirmişti.

Netice olarak, sivil başkanı Sönmez Köksal Bey'le MİT'te reform bir kez

daha gündeme gelmişti. MİT 'in artık dışa açılacağı ve Dışişleri

Bakanlığı ile koordineli çalışacağı söyleniyordu. Bunun için MİT'te daha

fazla sivilleşmeye, daha fazla gençleşmeye ve daha fazla fonksiyonerliğe

gidilecekti. Fakat bu reform istekleri anlaşılan bazılarını rahatsız etti.

Kendi ülke çıkarları için tehlikeli bir gelişme olarak görenler oldu.

Türkiye çıkarları bir kez daha rafa kaldırılacak gibi gözüküyor. Halbuki

buna kimsenin hakkı yok. Demokratikleşme olarak takdim edilen tasarının

yasallaşması durumunda ülkenin iç bünyesinde yepyeni ve kapanması zor

gedikler açılacak. Bu endişe geniş halk kesiminde çok yaygın. Keşke

MİT'te reform fırsatı kaçırılmasıydı. Bu reforma paralel olarak sivil

istihbarat kurumları da takviye edilebilseydi. Yine de umutluyuz. Sağduyu,

birbirimizle boğuşmayı ve ülkeyi telafisi imkansız kamplara ayırmayı

reddediyor."

İslamcı kesim MİT üzerinde çok hassas davranmaktadır. Bunda en zor

ulaşabildikleri kurumların başında MİT'in yeralmasının payı büyük olsa

gerektir. MİT içinde islamcı kesime en yakın bulunan müsteşar Burhanattin

Bigalı olmuştur. Bigalı görevini sona erdirmeden önce Suudi Kralı'nın özel

davetiyle Suudi Arabistan'a gitmiş, burada Kral Fahd ile birlikte kutsal

yerleri gezerek hacı da olmuştur. Dönüşünde de MİT içinde ilk kez mescit

açtırmıştır. Mescit önceleri sadece müsteşarlıkta görevli erler için

kullanıma açılmıştır. Daha sonra buna isteyen memurların ve büro

personelinin de katılabileceği belirtilmiştir. Cuma günleri de toplu

namazların kılınması uygulaması gelmiştir. Bu namazlar Diyanet İşleri

Başkanlığı'nın görevlendirdiği imamlar tarafından kıldırılmıştır. Ancak

uygulamada Bigalı'dan sonra değişiklik olmuş, namaz kılmak isteyen erler

için mescit açık tutulmuş, ancak diğer personele kapatılmıştır.

Bigalı'nın dönemi MİT içinde sorunsuz geçmiştir. Bigalı veda konuşmasında

:

" Ben teşkilatın etkinliğini bir sis gibi yoğun, şefaflığını ise bir tül

gibi sağladım" diyerek dönemini özetlemiştir.

Bu konuda islamcı çevrelerin başlarına gelen her olayı MİT adıyla

açıklamaya çalışmaları da bir başka ilgi çekici noktayı oluşturmaktadır.

DRAMATİK BİR ÖLÜM ÖYKÜSÜ VE MİT'İN YAZILI AÇIKLAMASI

Nurcu cematin önde gelen adlarından Yeni Asya Gazetesi ve yayınlarının

sahibi Mehmut Kutlular'ın 17 yaşındaki kızı Vildan Kutlular, aşırı dozda

aldığı uyuşturucu sonucunda yaşamını yitirince Mehmet Kutlular, kızının

"MİT tarafından öldürüldüğünü" iddia etti. Bu iddia karşısında MİT

tarihinde çok ender kullandığı yazılı açıklama yoluna başvurarak olayla

ilgili iddiaları reddetti.

Kutlular, kızını MİT'in öldürdüğünü iddia ederken şunları söyler:

" 28 yıldır basın dünyasında. 38 yıldır da Nurcu hareketin

vitrinindeyim. Devletin belli bir ideolojisi var. Devletin bugün en çok

korktuğu şey, irticadır, şeriattır, islamiyetin gelmesidir. Şimdiye kadar

değişik zamanlarda bir çok tehdide ve anlaşma önerisine maruz kaldım. Beni

öldürseler kahraman yapacaklar. Cemaatte birbirine kenetlecek ve daha

güçleneceti. Ancak beni yaşarken öldürmeyi, itibarımı kırmayı tercih

ettiler. Cemaate 'Büyüttüğünüz adama bakın , kızı eroinman, ailesi

perişan, namusu perişen imajı yaratmak istediler. "

Peki Kutlular, MİT'in kızına karşı böyle bir hareket

gerçekleştirebileceğini nereden anlamış olabilir. Klasik ve geçerli bir

yola başvurmuş; mafyaya gitmiş. Evet mafyaya. Kutlular İstanbul'da

uyuşturucu işiyle uğraşan bir mafyaya başvurarak kızına eroini şırınga

eden Hayri Adıgüzel adlı kişiyle ilgili bilgi ister. Bakın sonrasında

neler oluyor. Kutlular anlatıyor:

" Kızıma eroin verdiği söylenen şu Hayri Adıgüzel hakkında bana bilgi

getirin dedim. O da kabul etti. Bana ertesi gün telefon etti. ' Abi beni

bu işe karıştırma 'dedi. Düşünün bu adamın işleri zaten bu. Bu adamlar

polisten korkmaz ama MİT'ten çekinir bunlar. Demekki işin içinde MİT var."

Evet Kutlular uyuşturucu mafyasından aldığı böyle bir tiyo ile olayın

arkasında MİT'in olduğunu savunuyor.

MİT ise buna tarihinde ikinci kez (ilk açıklama İlhami Soysal'ın

kaçırılması olayıyla ilgili) yaptığı genel yazılı açıklama yoluyla yanıt

veriyor:

" Yeni Asya Gazetesinin 21 Eylül 1995 tarihli baskısında Vildan'ı MİT

öldürdü başlıklı bir haber yeralmıştır. Gazetenin imtiyaz sahibi Mehmet

Kutlular'ın açıklamalarına dayanan sözkonusu habere bazı dergi ve

gazetelerde yer vermiştir. Mehmet Kutlular'ın cemaati karşısında düştüğü

üzücü durumu saptırmak amacıyla milli bir kuruluş olan MİT'i hedef olarak

göstermesi esef vericidir. MİT inançlara ve özgür düşünceye saygı

gösterilmesini şiar edinmiş milli bir kuruluştur. MİT çalışanları

Anayasa'da yansımasını bulan Atatürk ilkelerine, çağdaş düşünceye ve

laikliğe inançla bağlıdır. Mehmet kutlular tarafından yapılan muhayyel ve

herhangi bir dayanağı olmayan haberle MİT Müsteşarlığının hiç bir bağı

olmadığı ve bu doğrultuda yasal haklarını kullanacağı kamuoyuna saygı ile

duyurulur."

Evet, her ideoloji ve inanç sisteminin kafasındaki ve elinde olmasını

istediği MİT farklı farklı. Bazen de her olaydan sonra suçlanabilecek bir

MİT'in elde olması hayırlı ve karlı gelmektedir insanlara.

YUNAN İSTİHBARATI KORKUSUYLA YAPILMAK İSTENEN

Ama herkesin üzerinde birleştiği bir konu MİT'in bugüne kadar yanlış

işlerde ve istihbarat dışı faaliyetlerde kullanılarak yıpratıldığı. Bunun

için de bir yeniden yapılanma ve MİT'in demokratikleştirilmesi ilkesinde

herkes hem fikir gözüküyor. Peki MİT demokratikleşirse Yunan istihbaratı

bizi yutar mı? Bu bazı kafalardaki garip, nedenleri anlaşılamayan bir

soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle bazı çevrelerce Yunan

istihbaratı Türkiye'deki her olayın faili gibi gösterilerek bir yerlere

varılmak istenmektedir. "Yunan istihbaratının Türkiye üzerine yaptıkları"

gibi söylemlerle ortaya çıkanlar; yaşlı, asker - sivil çekişmesi dorukta

olan ve elemanları arasındaki çatışmalar kaosa dönüşen Yunan

istihbaratının, Türkiye'de büyük eylemler yapabilmesinin mümkün olmadığını

bilmelidirler de. Bu konunun uzmanlarının değerlendirmesi bu yöndedir.

Hele Yunan istihbaratının 1995 İstanbul Gaziosmanpaşa olaylarında

kışkırtıcılık yaptığını söyleyenlere, yerli ve yabancı uzmanlar sadece

gülerek yanıt vermektedirler. Ancak Yunan gizli servisinin yaptıkları diye

başlayan cümlelerde bunların ne yaptıkları konusunda bir bilgi

verilmemektedir. PKK destekli politikalar Yunanistan'ın resmi görüşüdür ve

bu yönde bütün Yunan kurumları çalışmaktadır. Yunan pisikozu ile

yaratılmaya çalışılan hava MİT'de bugünkü yolun dışında başka bir

yapılanma arayanların bulunduğunu gözler önüne sermektedir. Bu korkuya

dayanan bir yapılanmadır. Doğru olan şey ise duygusallıktan ve yanlış

yönlendirmelerden kaçınarak yeniden yapılanmaktır. En önemlisi MİT

açısından demokratikleşme ve sivilleşme treninin bu kez kaçırılmamasıdır.

Bunun önüne korkulardan bir duvar örülmemesi gerekmektedir.

Bu fırsatın da kaçırılması durumunda özellikle Ortadoğu, Balkanlar ve

Kafkasya'da Türkiye'yi önemli sorunların beklediği bir dönemde, Türkiye en

büyük kötülüğü yine kendi eliyle kendisine yapmış olacaktır. Çünkü

buralarda halen devam eden sıcak çatışmaların ötesinde büyük bir

istihbarat ve nüfuz alanı yaratma çabası hatta kavgası bulunmaktadır. Bu

kavgada Türkiye'nin rakipleri arasında Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere

ve Fransa gibi ülkeler yeralıyor. MİT'in rakipleri de bu ülkelerin gizli

servisleri olmalıdır.

RUSLAR TÜRKİYE'YE NASIL BAKIYOR

Rus gizli servisi 1995 de piyasaya çıkardığı " Beyaz Kitap-Rus Gizli

Servisleri" adlı kitap da Türkiye üzerine ilginç analizler yapmaktadır.

Ruslara göre Türkiye; Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan , bütün Kafkasya

açısından bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tehdit giderek ilgi artışı

şeklinde gelişmektedir.Rusya'nın bölgedeki etkinliği zayıfladığında bunu

dolduracak ülke de Türkiye'dir. İran 'ın bu konuda bir şansı

bulunmamaktadır. Rusların bu değerlendirmelerinde ilginç olan bir nokta

ise Türkiye'nin Batı çıkarları ile birlikte bölge üzerinde Rus

çıkarlarına karşı olduğunun vurgulanmasıdır. Oysa bölgedeki petrol

konusunda Türkiye'nin etkinliği konusunda Batı da ikiye bölünmüş

durumdadır. Bu konuda İngiltere Ruslardan yana tavır almış durumdadır. 137

seçilmiş devlet görevlisi tarafından yazılan kitapta Türkiye'nin NATO

üyeliğinin Rus çıkarlarına karşı kullanılabileceği de dile

getirilmektedir. Ayrıca Orta Asya üzerindeki konvansiyonel silah

dengesinin "Şimdilik" Rusya'nın lehinde olduğu ancak bunun her an

değişebileceği de bu rapor kitap da kaydedilmektedir. Bu bölgede Türkiye,

İran ve Afganistan'ın etkinlğine dikkat çekilmektedir.

Dile getirilen kaygılar karşısında Rusya'nın bölgedeki etkinliğini korumak

için rakip gördüğü Türkiye üzerinde istihbarat oyunlarına başvuracağı

açıktır. Bir tehlike daha önlem için MİT'i beklemektedir.

LOJMAN İSTİHBARATÇILARI

MİT kaynaklarını en rasyonel şekilde kullanmak durumundadır. Oysa MİT

kendisine sağlanan ekonomik olanaklardan önemli bir bölümünü son derece

plansız ve gereksiz olarak lojman yapımına harcamıştır.

Örneğin 1980 sonrası bütçe ödeneklerinin ( Örtülü ödenekten gelen

istihbarat harcamaları hariç) yüzde 90'nı lojman yapımında harcanmıştır.

Oysa MİT elemanlarının lojmanlarda oturtulması bir başka büyük sakıncayı

oluşturmaktadır. Askerler tarafından 1978 sonrasında elemanların evlerine

gidiş ve gelişlerinde terör nedeniyle ortaya çıkan sorunlar üzerine

başlatılan uygulama, yine asker gelenkelerde varolduğu gibi devam

ettirilmiştir ve ttirilmektedir.Bu uygulama gizliliği ortadan kaldırmakta

ve 1920 li yıllardaki (P) teşkilatının içine düştüğü sorunları yeniden

yaşanır kılmaktadır. Tarihinden ders alması gereken en önemli kuruluş MİT

olsa gerektir. Lojmanlarına hapsolan, toplumla ilişkilerini sınırlayan,

sosyalleşemeyen ve gelişimin karşısına kabuğuna çekilmiş, muhafazakar

anlayışların kalesi gibi dizi dizi lojmanlar ile çıkan bir istihbarat

örgütü başarılı sayılabilir mi?

Teşkilatın ideolojisi olarak aktarılan milliyetçiliği kabartılmış merkez

sağ ve sol yapılanma, kendine uygun eleman modelini de bugünkü yapıda

oturtmuş gözükmektedir. Sönmez Köksal'ın bizzat TBMM de yürüttüğü kulis

çalışmaları sonrasında 11 Kasım 1994 günü TBMM 'ye sunulan ve MİT

çalışanlarının emeklilik ve kıdem esaslarını yeniden düzenleyen yasa

teklifi yeniden yapılanmaya ve 2000'li yılların genç elemanlarına

teşkilyat içinde kadro açma amacını taşımaktadır.

MİT TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK KADRO OPERASYONU

Yapılan operasyon MİT içinde bugüne kadar yaşananlar arasındaki en büyük

kadro operasyonu olma özelliğini taşımaktadır. Kalıcı düzenlemeleri

içermektedir. Sonuçta yaklaşık 600 kişi emekliye ayrılmıştır. DYP, SHP,

ANAP'ın ortak imzasıyla verilen teklife göre MİT bünyesinde kadro

karşılığı sözleşmeli çalıştırılan personel dahil ( MİT içinde bir ikilik

nedeni de sözleşmeli personel uygulaması olmuş ve bu nedenle fazla para

alanlar kurum içinde eleştirilmiştir) memurlardan:

1- Müsteşar Yardımcısı, Başkan, Hukuk Müşaviri, Öğretim Kurulu Başkanı,

Başkan Yardımcısı, Hukuk Müşavir Başyardımcısı, Müşavir Başmüfettiş,

Öğretim Kurulu Üyesi , Başmüşavir ; 60 yaş.

2- Daire Başkanı, Hukuk Müşavir 1. sınıf yardımcısı, Başmüfettiş, Öğretim

Üyesi, Müşavir; 58 yaş.

3- 1. Sınıf İstihbarat Uzmanı, 1. Sınıf Uzman, Hukuk Müşaviri 1. Sınıf

Yardımcısı, Müfettiş,Öğretim Üyesi, Müşavir, Savunma Sekreteri, Daire

başkan yardımcısı, Öğretim Üyesi Yardımcısı; 56 yaş.

4- 2. Sınıf İstihbarat Uzmanı, 2. Sınıf Uzman, Hukuk Müşavir 2. Sınıf

Yardımcısı, Müfettiş Yardımcısı, Öğretim Üyesi Yardımcısı; 54 yaş

5- Diğer kadrodakiler; 52 yaşlarını dolduranlar emekliye ayrılırlar.

Bu yasayla MİT de amaçlanan olay eskiyi temizlemek ve genç kalmayı

sağlamaktır. Yasayla ilgili MİT gerekçesi ise şöyledir:

" Sözü edilen nitelikteki ağır çalışma şartları altında 25 yaşında

teşkilatta göreve başladığı varsayılan yüksek öğrenim görmüş bir personel,

Mıt personel yönetmeliğinin yükselme esaslarına göre, hiç yıl kaybına
Yüklə 3,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin