|
|
səhifə | 8/53 | tarix | 22.12.2017 | ölçüsü | 3,49 Mb. | | #35622 | növü | Yazı |
|
ettikleri Büyük Sultanahmet mitingi gerçekleştirilir. Miting 10 Ekim
1919'da açık havada yapılamadığından Sultanahmet Camiinde
gerçekleştirilir. Konuşmacılar Hamdullah Suphi, Kara Vasıf, Mehmet Emin
Yurdakul, Rıza Nur, Kemal Midhat' dır.
Karakol Cemiyeti çeteleri ve halkı silahlandırır. Anadolu'ya İstanbul
üzerinden silah sevkiyetı için Kocaeli'nde bir merkez oluşturulmuştur.
Teşkilat özellikle gümrüklerde örgütlenmeye önem verip, kara ve deniz
ulaşımında güçlü bir yapı kurmaya gayret göstermiştir. Bunu başardığı için
de çok sayıda sivil ve askeri Anadolu'ya geçirir. Örgüt düşman
cephaneliklerine İstanbul'da baskınlar düzenler, ele geçirdiği cephaneyi
Anadolu'ya aktarır .
Bu sırada Osmanlı yönetimi bir kaos içindedir. İstifa eden Ahmet İzzet
Paşa kabinesi yerine 11 Kasım 1918'de Ahmet Tevfik Paşa kabinesi, 13 Ocak
1919'da İkinci Tevfik Paşa kabinesi, 24 Şubat 1919'da üçüncü Tevfik Paşa
kabinesi, 4 Mart 1919'da ise Damat Ferit'in ilk kabinesi kurulmuştur.
Mustafa Kemal Halep'te Yedinci Ordu komutanı olarak görev yaptığı sırada
Vahdettin'e Talat Paşa kabinesi yerine kurulacak olan kabinede görev almak
istediğini bildirmiş, ancak İzzet Paşa kabinesinde istediği Harbiye
Nazırlığı görevi kabul görmemiştir. Mustafa Kemal İstanbul'da geçen ve
kurtuluş için çareler aranmaya adanan 6 aylık serüveninde güç ve iktidar
aramıştır. Bunu bulabilmek için bir ara 12 Ocak 1919'da istifa eden Tevfik
Paşa'nın yerine Sadrazam olma şansı bulunan Ayan Reisi Ahmet Rıza Bey ile
görüşmüş, ancak Harbiye Nezareti için Cevat Paşa'nın düşünüldüğünü
öğrenmiştir. Bunun yanı sıra Kurtuluş Planını gerçekleştirmek için
arayışlarını yılmadan devam ettirmiştir. Hatta Hürriyet ve İtilaf
Partisi'nin iktidara geleceğinin anlaşılması üzerine onlara yakınlaşmış
ama bu girişiminden de bir sonuç alamamıştır.
Ancak bunun üzerine Samsun'a çıkma ve Anadolu'daki kurtuluş hareketini
başlatma kararı alınmıştır. Bu amaçla önce Mustafa Kemal Samsun'a ordu
müfettişi olarak görevlendirilmiştir. Bu da Damat Ferit Paşa üzerinde
etkili olan Ali Fuat Bey ile akraba olan Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey'in
arzusu ile gerçekleşmiştir. Bu istek karşısında Enver Paşa'yı sevmediği
bilinen, Vahdettin ile 15 Aralık 1917- 4 Ocak 1918 arasında Almanya'ya
geziye giden ve Vahdettin tarafından sevilen Mustafa Kemal'in tayinini
Damat Ferit imzalamıştır. Bu dönemde İttihatçılarla ters düşen Mustafa
Kemal'in bu özelliğinden dönemin iktidarı da yararlanmak istemiştir. Bu
amaçla Doğu'da olaylar çıkartan İttihatçıların üzerine Mustafa Kemal'in
gönderilmesi düşünülmüştür.
Öte yandan Damat Ferit, Mustafa Kemal'i iktidar adayı gördüğü için
İstanbul'dan uzaklaştırmakta ve Samsun'a göndermekte bir sakınca
görmemiş, hatta mutlu olmuştur. Ayrıca 28 Şubat 1919 günü Atatürk ve Fevzi
Çakmak, Kazım Karabekir, Halil Kut ile İsmet İnönü'nün İstanbul'dan
uzaklaştırılması gerektiği konusunda İngiliz gizli servisinin
subaylarından Yüzbaşı Hoyland'ın İstanbul istihbarat merkezine verdiği
raporu da bulunmaktadır. Ancak daha sonra İngilizler Mustafa Kemal ve
arkadaşlarının Anadolu'ya daha önce çıkan diğer yüksek rütbeli subaylarla
buluşması tehlikesi karşısında bu değerlendirmeden vazgeçerek atamanın
durdurulması için Damat Ferit'e bir subaylarını göndermişlerdir.
DAMAT FERİT'TEN İNGİLİZ İSTİHBARATÇISINA MUSTAFA KEMAL RAPORU : "KUŞ UÇTU
EFENDİ"
İngiliz belgelerinde bu olay sırasında, ilgili subaya Damat Ferit'in
yavaşça: "Geç kaldınız efendi, kuç uçtu" demekle yetindiği
belirtilmektedir.
1919 yılında Mustafa Kemal daha Samsun'a çıkmadan önce Fethi Bey (Okyar)
aracılığıyla bir gizli örgütün kuruluş çalışmalarından haberdar
edilmiştir. Ancak bunun adının Karakol olduğu söylenmemiştir. Örgüt,
çalışmalarında Mustafa Kemal'in yanında yer aldığını belirtmekle birlikte,
gizliden bir başka düşünceyi de geliştirmeye çalışmaktadır. Bunda
yurtdışında bulunan İttihat ve Terakki önderlerinin direktiflerinin etkili
olduğu muhakkaktır. Bu amaç, Mustafa Kemal hareketinin İttihat ve Terakki
uzantısı olduğu havasını yaymak, hatta ikna edilmesi durumunda Mustafa
Kemal'i bu çizgiye çekebilmektir.
Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal'e karşı Osmanlı Hükümeti de aynı
propagandanın içindedir. Çünkü halkta İttihat ve Terakkiye karşı büyük bir
tepki vardır. Mustafa Kemal bunu bertaraf edebilmek için çok çaba
gösterir. Karakol örgütünden Mustafa Kemal daha önceleri haberdar olmasına
karşın yapılanmayı tam bilememesinden olsa gerek, Nutuk'da Sivas Kongresi
sırasında haberdar olduğunu belirtmektedir. Kongre sırasında dağıtılan
bildirilerde örgütün kuruluş tüzüğü ve genel görev yönetmeliği yer alır.
Her ikisi de insanlar tarafından eleştirilir ve büyük tepki çeker. Örgüt'ü
Mustafa Kemal'in kurduğunu sanan çevreler tedirgin olmuşlardır. Mustafa
Kemal ise bunu reddeder ve örgütten haberdar olmadığını açıklar.
KARAKOL ÖRGÜTÜ KORKUTUYOR: ADAM ÖLDÜRMEK SERBEST
Bu sırada, İstanbul'da son derece etkili olan örgütün kurucularından Kara
Vasıf Bey, Sivas Kongresine delege olarak katılır. Bu sırada Mustafa Kemal
ile görüşür. Bu görüşmede Mustafa Kemal, örgütü Kara Vasıf Bey ve
arkadaşlarının kurduğunu anlar. Mustafa Kemal yazılı metinlerde bulunan
adam öldürülmesine olur veren ve her askeri kışlada bir Karakol Örgütü
komutanının bulanacağı, bir merkez komitenin oluşturulacağı şeklindeki
görüşlere katılmadığını Kara Vasıf'a belirtir. Hele İttihatçılık ile
bağlantılı bir şekilde yapılacak hareketin yeni oluşuma zarar vereceği
düşüncesini açıkça söyler. Daha sonra örgütün İttihatcılık
propagandalarına karşı önlemler alan, örgütü kendi direktifleri
doğrultusunda çalıştırmaya özen gösteren Mustafa Kemal, bunda tam
anlamıyla bir başarı sağlayamamıştır. Ancak örgütün geniş istihbarat
ağından ve İstanbul'daki etkinliğinden son noktasına kadar yararlanmıştır.
Karakol Örgütü Yönetmeliği'nde amaç yurdun kurtarılması olarak
belirtilmiştir. Her şey büyük bir gizlilik içinde olacaktır. Bunun için
örgüte girinler siyah bir Türk bayrağına sarılı Kuran üzerine yemin
ederler. Bu yemin geleneği gizli kurulan hemen bütün Türk örgütlerinde
aynıdır.
MİT NASIL YEMİN ETTİRİYOR
Bugün MİT'de mensuplarını alırken ve emekli ederken yemin ettirmektedir.
MİT' de iki aşamalı bir yemin uygulaması sözkonusu olmaktadır. İşe
girerken ilk yemin ettirilmektedir. Bu yemin bir yıllık eğitimini
başarıyla tamamlayıp, mensup statüsü kazanan kişilere yaptırılmaktadır.
Yemin bir el silah, bir el bayrak üzerinde yüksek sesle okunmaktadır.
Yemin okunurken yemine tanık olarak odada üç kişi daha bulunmaktadır. Bu
kişiler yemin şahidi olmaktadırlar. Yeminin içeriği Atatürk ilke ve
devrimlerine bağlılık, Türkiye'ye sadakat ve gerekirse ölmek, Anayasa ve
rejimi korumak, bölünmez bütünlüğü savunmak, laiklik ilkesinin savunucusu
olmak ana teması üzerinedir. MİT mensuplarına ettirilen bu yeminin içinde
istihbarat açısından Türkiye'ye sadık kalmak koşulu da bulunmaktadır.
MİT bir de emekli ederken yemin ettirmektedir. Ancak bu sefer ki yemin
kuran, ekmek, namus ve şeref üzerine edilmektedir ve içerde öğrendikleri
ve bildikleri konusunda ölene kadar konuşmamak ve yazmamak, bilgi vermemek
ilkesinden hareketle ettirilen bir moral yemindir.
NEDEN ADAM ÖLDÜRÜLÜR
Karakol örgütü gerektiğinde insan öldürülmesini karara bağlamıştır.
Öldürme geleneği Teşkilat-ı Mahsusa'dan olduğu gibi Karakol örgütüne
geçmiştir. Yönetimden üç kişi öldürülecek kişiyi yargılayıp karar veriyor,
karar başkanın onayından geçtikten sonra infaz ediliyordu. Ölüme yolaçacak
hareketler örgütçe şöyle saptanmıştır:
1- Emirleri yerine getirmemek, bunların yerine getirilmesi sırasında
gerekli fedakarlık ve basireti göstermemek, cemiyet nüfuzunu kullanarak
çıkar sağlamak.
2- Düşmanla işbirliği yapmak ve Türkleri imha etmeye çalışmak.
3-Hayatı pahasına da olsa örgütün sırlarını düşmanlara veya kendi
yakınlarına açıklamak.
Yönetim konusunda örgütü temsil yetkisi başkana verilmiştir. Başkan,
gerekli siyasi ve askeri tüm önlemlerin alınması ile görevlidir. Önemli
konular ise Genel Kurul' un tartışma ve ekseriyet kararına bırakılmıştır.
Örgüt, gelirlerini askeri kaynaklar ve bağışlardan sağlamıştır. Gelirler
çok gizli olarak toplanacaktır. Mustafa Kemal ve Ankara hükümeti daha
sonra bu örgüte operasyonlar için para göndermiştir.
KARAKOLCULAR MOSKOVA DA
Örgüt dış bağlantı açısısından o dönemde Mustafa Kemal hareketine sıcak
bakan ve anlaşmalar imzalayan Sovyetler Birlği'ni ön plana almıştır.
1919 Eylül ayında Kafkaslara gönderilen Osmanlı eski milletvekili Dr. Fuat
Sabit ile Karakol örgütü mensuplarından Yusuf Ziya ve Baha Sait Bey'ler
burada Bolşevik gizli servisiyle ilişkiler kurmuşlardır. Bunların
sonucunda para yardımı da sağlamışlardır. Ruslar ile hem İttihatçıların
hem de Teşkilat-ı Mahsusacıların görüşmeleri vardır.
İç örgütlenmede askeri merkezlerin dışında semt örgütlerine de ağırlık
verilmiştir. Örgüt Beşiktaş, İstanbul, Bakırköy ve Üsküdar bölümlerine
ayrılmıştır. Karakol, hücre zincir sistemiyle teşkilatını oluşturmuştur.
Karakol Teşkilatı mensupları kaçakçılık konusunda uzmanlaşmıştır. Bölümü
Askeri Sevkiyat Müdürü Ali Rıza Bey yönetir. Anadoluya durmadan cephane ve
adam gönderilir.
Örgüt ayrıca Ankara'nın ihtiyacı olan teknik subayları ve diğer askeri ve
sivil elemanları İstanbul Hükümetinde elde ettiği adamları aracılığıyla
atamalarını yaptırarak Anadolu'ya gitmelerini sağlamıştır . Bir süre sonra
örgütün bu yöntemi işgalcilerin dikkatini çekince, sivil giyimli
askerler, örgütün düzenlediği ve gerçeğinin aynısı gibi olan sahte
evraklarla seyahat etmeye başlarlar.
Örgütün üslerinden birisi de Merdivenköy' deki Bektaşi Tekkesi' dir.
Bektaşilerin bu ve benzeri yardımları Kurtuluş Savaşı sonrasında
Bektaşiliğe karşı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının sempatisini
doğuracaktır. Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına dair yasanın kapsam
dışında tutuğu ender dini mezhep örgütleri arasında Bektaşiler de bulunur.
Nedeni ise savaş yıllarındaki dayanışmalarıdır.
LİDERLERİ ANADOLUYA KARAKOL KAÇIRDI
Kaçakçılık bölümü, Anadolu hareketinin lider kadrosunu da İstanbul'dan
kaçırır. Ankara hükümetinin bel kemiğini oluşturacak Fevzi Çakmak, Kazım
Orbay, Saffet Arıkan, Kazım Özalp gibi kumandanları Karakolcular, Anadolu'
ya başarıyla geçirmiştir. Karakol örgütü 1919 ile 1921 arasında tam iki
bin subayı Anadolu' ya kaçırmayı başarmıştır.
Örgütün parolası daha sonra Kurtuluş Savaşı'nın sloganı haline gelen
"Ya istiklal ya ölüm" dür.
Örgüt yapısal olarak :Basın, propaganda, casusluk olarak üç bölüme
ayrılmıştır.
Basın ile ilişkilere büyük önem verilir. Çünkü İngilizler başta olmak
üzere Ankara hareketine karşı çıkan herkes basın yoluyla halkı
etkilemeye çabalar. Örgütün basın bölümünün sorumlusu Ali Rıza' Bey dir.
İleri gazetesi örgütün elindedir.
Propaganda bölümünün sorumlusu Berlin Büyükelçisi Kafkas Fırkası Kumandanı
Kemalettin Sami Bey'dir. Oluşturulan aydın grubuyla birlikte Türk hakları
İngiliz, Fransız ve İtalyan'lara anlatılır.
Casusluk servisinin başında Kurmay Yarbay Edip Servet Bey vardır. Örgüt
sızma, baskın gibi konularda önemli başarılar elde etmiştir. Yabancı
elçiliklerde ajnları vardır. Buralardan gelen belge ve bilgiler şifre
telgraflarla Ankara'ya ulaştırılır. Ali Galip ile adamlarının kongreyi
karıştırmak üzere Sivas'a gönderileceği, Tevfik Paşa Hükümeti'nin bir
darbe ile uzaklaştırılacağı, bazı İngilizlerin Erzurum'a yollanacağı
bilgileri, ajanların çalışmalarından elde edilip, Mustafa Kemal'e
iletilmiştir.
16 Mart 1920 de Misakı Millicilerin sindirilmesi için Meclisi Mebusan'a
yapılan baskını örgütün lideri Galatalı Şevket Bey daha önceden haber
aldıklarını belirtmektedir. Ancak bu baskın çerçevesinde Şevket Bey de
tutuklananlar arasında yer alır. Bu da örgüte büyük bir darbe indirir.
Karakol örgütü ile Mustafa Kemal arasındaki bağ konusunda, Şevket Bey
şunları söyler:
"Mustafa Kemal Paşa Anadolu'daki ordular, İstanbul kapılarına dayandıktan
sonra harekete geçmemizi emrettiğinden karşılık veremedik. Buna zorunlu
olduğumuz gün gerekirse düşmanla beraber şehri yıkacak ve savunmamızı
yapacaktık. Planlarımız hazırdı. Bu gizli mesai sonunda beni en fazla
yoran, tahkir olunan subaylarımızla, halkımızın zamansız bir mücadeleye
atılmasını önlemek yolundaki çabalarım olmuştu. Birliklerine indirilen
darbelerle ruh ve şuurları tam bir ihtilale uğramış yurtseverleri ikna
etmek kolay olmuyordu. Peşinen ölmeye razı olanlar ayaklarıma kapanarak
işbirlikçilerden beşini onunu öldürmeye müsade vermemi istiyorlardı. Kaç
tane subayım emrimi bozmamak için tabanca ile kendilerini vurdular.
Yaverim Mehmet Ali Bey' de bu kahramanlardan biridir."
Örgüt, genel olarak göze göz, dişe diş karşılığıyla çalışır. Kısasa kısas
genel ilkedir. 50 maddelik talimatnamelerinde cezalandırmayı vazifeleri
arasında sayan örgüt "kana kan,göze göz, mala mal alır ve hem de
mukabelei bilmisilde bulunur, asgari iki misliyle hareket eder" demiştir.
Hain olarak saptananların öldürülmesi için fedailerin
teşkilatlandırılacağı da belirtilmiştir. Bu acımasız kuralları yumuşatan
Mustafa Kemal olmuştur.
ATATÜRK KARAKOL'DAN KORKTU
Örgüt şartnamesinde bir milli ordu ve kurmay heyeti de oluşturmuştur.
Ancak bunların kim olduğu belli değildir. Mustafa Kemal bundan büyük
rahatsızlık duyar. Bunların kim olduklarını Kara Vasıf Bey' e sorduğunda
aldığı yanıt: "Sizsiniz" olur.
Oysa Mustafa Kemal'e örgüt kurulurken sorulmamış, olur alınmamıştır.
Mustafa Kemal kendilerine bilgi verilmesini zorunluluktan saymıştır. Ancak
örgütün İstanbul ağının güçlülüğü bu kötü başlayan ilişkilerde
mecburiyetin getirdiği bir ilişkiyi ortaya koymuştur. Bunun en güzel
örneğini Kara Vasıf Bey''i örgütü kurarken sergilediği tutum nedeniyle
samimi bulmadığını dile getiren Mustafa Kemal'in, onu İstanbul'da muhatap
kabul etmesidir.
Mustafa Kemal ile örgüt arasında zaman zaman ortaya büyük sorunlar da
çıkmıştır. Bunlardan birisi Mustafa Kemal' e bağlı olan ve Adapazarı
mevkiinde düşmana ve çapulcu çetelerine karşı büyük başarı sağlayan Kuvayı
Milliye Komutanı Yahya Kaptan'ın öldürülmesi olayıdır. Mustafa Kemal'i
derinden etkileyen olay, İstanbul Hükükümeti'ndeki güçlerle, Karakol
örgütündeki uzantılarının işbirliği ile gerçekeleştirilmiştir.1890'da
Köprülü'de doğan, Rumeli'nde çetecilik faaliyetlerinde bulunan, Teşkilat-ı
Mahsusa da görev alan Yahya Kaptan gözüpekliği ve zoru başarmadaki
maharetiyle tanınıyordu. Anadolu'ya geçtikten sonra Mustafa Kemal ile
görüşmüş ve ona gönülden destek vermişti. Mustafa Kemal'in isteğiyle pek
çok gizli faaliyeti yürüten Yahya Kaptan, meşhur Bekirağa bölüğünü basıp
tutuklu bulunan Halil Kut ile Sadi Bey'i ve Küçük Talat Paşa'yı kaçırarak
kurtarmıştı.
Yahya Kaptan bölgede Mustafa Kemal dışında hiç kimseden emir almamaktadır
ve onun istekleri dışında kuş bile uçurtmamaktadır. İstanbul girişinde
stratejik bir konumda bulunan Yahya Kaptan'a Mustafa Kemal'in direktifleri
de bu yöndedir. Ancak o Mustafa Kemal'e olan bağlılığını canıyla
ödeyecektir.
KARAKOL ATATÜRK'ÜN ADAMINI NASIL ÖLDÜRTTÜ
Önce İstanbul Hükümeti Yahya Kaptan'ın öldürülmesi için talimat verir.
Çünkü bölgedeki etkinliğini kısıtlayan bu adam, hükümetin Anadolu
üzerindeki propaganda ve eleman geçişine engel olmaktadır. Ancak Mustafa
Kemal bundan haberdar olup, Yahya Kaptan'a sahip çıkınca, bir başka plan
yürürlüğe konur. Her yerden Mustafa Kemal'e Yahya Kaptan'ın ne kadar kötü
bir adam olduğu, halka zulmettiği ve Kuvayı Milliye adını kötüye
kullandığına dair mesajlar iletilmeye başlanır. Bunu yapanlar arasında
Karakol Örgütü de yer alır. Mustafa Kemal bunlara direnir. Ancak İstanbul
Hükümeti Yahya Kaptan'ın öldürülmesi için bir grup askeri yola çıkarır.
İzmit Tavşancıl mevkiinde 2 bin kişilik bir hükümet kuvveti, Kuvayı
Milliye Komutanı Yahya Kaptan'ı 7 Ocak 1920 de abluka altına alır.
Tavşancıl köylüleri vatan haini diyerek teslim edilmesi istenilen Yahya
Kaptan'ı hükümet kuvvetlerine vermezler. Ancak köy askerlerce basılıp
evler dağıtılmaya başlanınca Yahya Kaptan kendiliğinden teslim olur.
Bundan sonrasını gelin Mustafa Kemal'in kendisinden dinleyelim:
" Yahya'yı takip ettiren Harbiye Nazırı Cemal Paşadır. İzmit'ten Tümen
Komutanı Vekili'nden gelen 9-10 Aralık 1920 tarihli iki telgrafla
'Duyulduğuna göre iki çarpışmadan sonra Yahya Kaptan 'ın ölü olarak ele
geçirildiği' bildirildi. 11 Ocak 1920'de Tümen Komutan vekili'nden,
İstanbul'dan gelen müfreze komutanına., benim adıma tebligatta bulunup
bulunmadığını sordum. Üç gün sonra 14 Ocak 1920 tarihli raporunda Tümen
Komutan Vekili şu bilgiyi verdi:
' Bizzat yaptığım soruşturmadan...çarpışma olmadığı ve yalnız , Yahya
Kaptan'ın teslim olduktan sonra, köy dışında kesici bir alet ile
öldürüldüğü anlaşılmıştır. Kafatasının olmaması bunu doğrulamaktadır'
Bu uğursuz haber üzerine İstanbul'daki teşkilatımıza 20 Ocak 1920 de Albay
Şevket Bey vasıtasıyla şu telgrafı yazdık:
' Yahya Kaptan'ın öldürülmesinin sebepleri ile, teslim olduktan sonra
kasten şehit edildiği anlaşıldığından, öldürülmesinde kimlerin elinin ve
etkisinin bulunduğunun, İstanbul 'dan müracaat eden pek çok fedakar
arkadaşa açıklama yapılmak üzere acele bildirilmesi rica olunur, efendim.
Heyeti Temsiliye adına Mustafa Kemal.'
Mustafa Kemal bu telgrafı Karakol Örgütü'nün kurucusu ve yöneticilerinden
olan Kara Vasıf'a gönderir.
Kara Vasıf, Mustafa Kemal'in konuyla ilgili daha önce yazdığı
telgarflardan birine 17 Ocak 1920' de verdiği yanıtta şöyle demektedir:
"Mustafa Kemal paşa Hazretleri' ne Özel:
1- Olay yerinde bulunan güvenilir bir zatın ifadesine göre, Yahya Kaptan
yakalanıp köy dışında bulunan karokola götürülürken, çevreden on kadar
eşkiyanın karakol üzerine ateş etmesi üzerine, kaçmaya çalışmış ve bu
sırada öldürülmüştür. Bununla birlikte, iyi bir soruşturma yapılması için
Dostları ilə paylaş: |
|
|