Polonya'da olanı tanımlamak için ise sözlüklerde kelime bulmak güç. Orada sistem tek kelimeyle bitmiştir. Bürokrasi acz içine düşünce önce iktidarını ordu darbesiyle korumaya çalıştı. Olmadı. Tuttukları yol, kapitalist yol, mantıki sonuçlarına varmak, vardırılmak zorundaydı. Sonunda(173) burjuva toplumların profesyonel parlamentosunda karar kılındı. Ama bunun için yapılan seçimlerin biçimi utanç verici. Tam bir onursuzluk örneği. Bürokrasi partisi mümkünse iktidarını ve imtiyazlarını teminat altına almak ya da hiç değilse yumuşak bir geçiş sağlamak için -ki bu konuda muhalefetle karşılıklı ve gönüllü olarak anlaşmış olduğu açık- parlamentodaki sandalyelerin yüzde 65'ini (299 sandalye) peşinen kendi adaylarına tahsis ediyor. Muhalefete ise sandalyelerin yüzde 35'i (161 sandalye) için kendi adaylarıyla yarışma hakkını tanıyor. Rezillik, utanmazlık diye buna derler! Ve buna rağmen sonuç: Seçimlerde muhalefet kendisine ayrılan 161 sandalyenin 160'ını, tamamen serbest yarışa dayanan senatonun 100 sandalyesinin 92'sini, yani hemen hemen tamamını, ilk turda, hem de bir çok yerde yüzde 80'lere varan oyla kazanırken, iktidar partilerinin rakipsiz adaylarının çoğu %50 oy barajını aşamıyor, Politbüro üyeleri ve müttefik partilerin liderlerinden oluşan 35 kişilik "Ulusal Liste" adaylarının sadece ikisi ilk turda seçilebiliyor. Eğer başka bir çözüm yolu bulunamazsa, 18 Haziranda bürokrasi partisinin rakipsiz adayları kendi kendine gelin güvey olacak...