Demokratik Almanya ve Çekoslovakya'ya gelince, bu ülkelerde olayların akışı daha şimdiden ünlü emperyalist formülün sınırlarını aşmış, hiç değilse zorlamış bulunuyor. Bu ülkelerin yönetimleri, kendi iktidarlarının da sonu olur haklı kaygısıyla ve "sosyalizmi savunma" çirkin yalanıyla uzun bir dönem Batıdan ve Kremlin'den gelen "reform" istemlerine direndiler. Ama tabandan gelen kitlesel dalgaların sarsıntısına bir kaç hafta bile dayanamadılar. En utanç verici yıkılışı bu ülkelerin revizyonist klikleri yaşadılar. Uzun yıllardır bu ülke partilerinin ve devletlerinin simgesi haline(257) gelmiş yöneticiler, bir anda tüm güç ve otoritelerini kaybettiler. Kudretli yöneticilerken yalnızca bir kaç gün, hatta bir kaç saat içinde sıradan vatandaşlara dönüştüler. Kitlelerin dinmeyen öfkesi karşısında, koltuklarını korumak kaygısındaki dünkü "yoldaşlar" tarafından uzun yıllar sekreterleri oldukları partilerden bile ihraç edildiler. Yönetimleri dönemindeki tüm kirli işler, rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlıkla elde ettikleri lüks yaşam, bütün çirkinliği ile açığa çıktığı için cezai soruşturmalara konu oldular. Bir kısmı tutuklanmak zorunda bırakıldı. Dünün mutlak iktidar sahibi partiler ağır bir bunalımın içine düştüler, kitlesel istifalarla yüzyüze kaldılar, bölünmenin eşiğine geldiler.