Dahası var. Gerekli gördüğümüz ve yapabildiğimiz ölçüde biz, T. Kurtuluş’da içinde herkesi açıkça eleştirdik. Örneğin T. Kurtuluş'un SBKP ile TBKP'nin ideolojik platformlarını birinciyi aklamak niyetiyle birbirinden koparmasını (T.Göker, sayı 10) (Bkz. Modern Revizyonizmin Çöküşü, s:49); 70. yıl konuşmasından hareketle Gorbaçov çizgisi hakkında boş hayaller yaymasını (H. Fırat, sayı: 10, 11) (Bkz. age. s 81-136); "Açık Devrimci Parti" orjinal teori ve tezlerini (A. Azad, sayı: 13); Doğu Avrupa'da utanç verici bir çöküş yaşanırken bile "reel sosyalizm"e ilişkin "eski ve eskimiş kalıplar"ını korumasını (Fırat Cansu, sayı: 28), son derece açık seçik eleştirdik. Bunları unutması ya da gözden kaçırması, bir kere daha T. Kurtuluş'un kendi sorunudur. Ama kalkıp buna rağmen "gölge boksu" ithamında bulunması pek sorumluca bir davranış olmasa gerek. Oysa tartışmakta olduğumuz şu sonuncusu hariç, T.Kurtuluş’un kendisi Ekim'e açık bir eleştiri yöneltmemiş, ama "Birlik ve Ciddiyet" de dahil birliğe ilişkin hemen tüm yazılarında, "abartılmış görüş ayrılıkları", "yapay duvarlar", "Sovyetler Birliği değerlendirmesindeki kolaycı yaklaşımlar" vb. imalı sözlerle bizimle "gölge boksu" yapma yolunu tutmuştur.