Modern Revizyonizmin Çöküşü


Parti Konferansı'nda alınan kararların, "Sovyet Toplumunda Demokratikleşme ve Politik Sistemde Reform" başlıklı ilk bölümünde şu ifade yer alıyor (I.madde): "



Yüklə 1,32 Mb.
səhifə25/81
tarix18.04.2018
ölçüsü1,32 Mb.
#48558
növüYazı
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   81

Kısa bir süre önce yapılan 19. Parti Konferansı'nda alınan kararların, "Sovyet Toplumunda Demokratikleşme ve Politik Sistemde Reform" başlıklı ilk bölümünde şu ifade yer alıyor (I.madde): "Sovyet devleti proletarya diktatörlüğünün bir aleti olarak doğdu ve, sosyal gelişmenin bir sonraki aşamasında, bütün halkın devletine (vurgu benim) evrimleşti." (Dokümanlar, Moskow News'e Ek, Sayı 29, 17 Temmuz 1988)

Bu, o çok iyi bilinen kruşçevci tez.

Fakat bu tanımın az altında (aynı madde), siyasal reformların unsurlarından biri olarak, "tüm sınıfların ve sosyal grupların istek ve çıkarlarının", "uyumlu hale getirilmesi"nden sözediliyor ki, aydınlatıcı olan da asıl bu olgudur.

"Sosyal gelişmenin" proletarya diktatörlüğü döneminden sonra gelen bir aşamasında, "sınıflardan ve sosyal gruplar"dan oluşan bir demokrasi aşaması düşünebiliyor musunuz? Bu, II. Enternasyonal teorisyenlerinin vazettikleri o "saf demokrasi" olmalı! Ya da aynı şey demek olan, o eski(122) burjuva yalanı.

Lenin, zamanında, Kautsky'nin şahsında, bu "saf demokrasi" yalanının içyüzünü şöyle sergilemişti:

"Sağduyuyu ve tarihi küçük görmüyorsak, değişik sınıflar varolduğu sürece, 'saf demokrasi'den sözedemeyeceğimiz açıktır. Ancak sınıf demokrasisinden sözedebiliriz ('saf demokrasi'nin hem sınıf savaşımını, hem de devletin niteliğini kavrama eksikliğini gösteren bilisizce bir deyim olmakla kalmadığını, aynı zamanda tamamen boş bir söz olduğunu, çünkü komünist toplumda demokrasinin, değişme ve bir alışkanlık haline gelme süreci içinde eriyeceğini, ama hiçbir zaman ’saf' demokrasi olamayacağını burada söylemeliyiz)".

" 'Saf demokrasi' deyimi, işçileri kandırmak isteyen bir liberalin yalanıdır. Tarih, feodalizmin yerini alan burjuva demokrasiyi, burjuva demokrasisinin yerini alan proleter demokrasiyi biliyor" (Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky, Bilim ve Sosyalizm Yay., s.91)

Lenin, Gotha Programı hakkında Engels'in Bebel'e gönderdiği ve "özgür halk devleti" safsatasının teşhir edildiği mektubu yorumlayan notlarında ise, şunları yazıyor:

"Gelişmenin diyalektiği (ileriye doğru seyri) şöyledir: mutlakiyetten burjuva demokrasisine; burjuva demokrasisinden proleter demokrasisine; proleter demokrasiden demokrasisizliğe." (Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, Sol Yayınları, s.137-38)

"Saf demokrasi" ya da "özgür halk devleti" ya da "tüm halkın devleti" bütün bu eş anlamlı liberal yalanlar Lasalle'dan dönek Kautsky'e, dönek Kautsky'den dönek Kruşçev'e geçti. Şimdi Gorbaçov dilinde aynı yalan. Ve her zamanki amaçla, yani bir kez daha, "işçileri kandırmak isteyen bir liberalin yalanı" olarak.

Lenin'in ülkesinde, bugün Lenin'le işte böyle alay ediliyor! Stalin'e ve proleter demokrasisine küfür ve iftira yağdırılırken, dönek Kautsky'nin ve Menşeviklerin ruhu işte böyle şad ediliyor!(123)

Modern revizyonizm, II. Enternasyonal oportünizminin ideolojik mirası üzerinde yükselir. Tüm temel teorik sorunlarda, fakat özellikle de tartışmamıza konu olanlarda, -sınıf mücadelesi, devlet, devrim, diktatörlük, demokrasi, vb.- revizyonistler II. Enternasyonal oportünizminin ve Rus menşevizminin sadık izleyicileridir. Lenin'in, bu ideolojik hasımlarına karşı yürüttüğü ve Leninizmin özünü ve esasını oluşturan polemikler, bugün Sovyet revizyonistlerine karşı da tüm canlılığını koruyor. Şaşırtıcı bir yanı yok bunun. Zira konular ve tartışmanın özü aynıdır. Konular o eski konular, tartışma o eski tartışmadır.

Marksist-Leninist teoride sınıf mücadelesi, devlet, proletarya devrimi, proletarya diktatörlüğü zincirleme kavramlardır. Bir bütünlük arzederler ve Marksizm-Leninizmin esasını oluştururlar. Lenin'in de ifade ettiği gibi, Marks, sınıflar mücadelesi öğretisini devlet ve proletarya devrimine uygulamış ve "zorunlu bir biçimde” proletarya diktatörlüğü kavramına ulaşmıştır. Dolayısıyla proletarya diktatörlüğü, anahtar kavramdır. Proletarya diktatörlüğü Marksizm-Leninizmin özüdür, "Marks'ın baş sloganıdır".

Modern revizyonistler, tıpkı II. Enternasyonal teorisyenleri gibi, Marksizm-Leninizmi bütünlüğü içinde, fakat eşyanın tabiatına uygun biçimde, asıl saldırıyı proletarya diktatörlüğü üzerinde yoğunlaştırarak, terketmişlerdir. Proletarya diktatörlüğünün büyük pratisyeni Stalin'e karşı dinmeyen düşmanlık bu temelde kavranabilir.

Elbette sorun salt, Stalin döneminde sınıf düşmanına, proletarya iktidarı ve sosyalizm muhaliflerine uygulanan baskı ve şiddetin biçimi, dozu, boyutu vb. değildir. Marksizm-Leninizm, sınıf düşmanına uygulanacak baskı ve şiddeti proletarya diktatörlüğünün temel işlevlerinden biri olarak görmekle birlikte, asla sorunu bundan ibaret görmemektedir. "Sosyalizmin ve işçi hareketinin yüzyıllar süren gelişiminin özeti" bir kavramı buna indirgemek, Marksizmi kabalaştırmak ve çarpıtmaktır. Bu kavramın daha Komünist Manifesto'da beliren asıl özü, şudur: Proletarya'nın tarih(124)sel misyonu, kapitalizmi yıkarak sosyalizmi inşa etmek, sömürüyü, sınıfları, her türlü sınıf farklılığını yok etmek, sınıfsız komünist topluma ulaşmaktır. Proletarya bunu ancak egemen sınıf olarak örgütlendiği takdirde ve bu egemenliği, sınıfsız topluma, komünizme ulaşıncaya dek başka hiçbir sınıfla paylaşmadığı sürece yerine getirebilir. Proletarya diktatörlüğü tüm emekçilerin çıkarlarının ifadesidir, fakat o yalnızca proletaryanın egemenlik aracıdır. İşte bundan dolayıdır ki, "tüm halkın devleti" yalnızca bir safsatadır.


Yüklə 1,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin