"Pazartesinden itibaren Temeşvar'da sıkı bir anket yürüten bir kaç gazeteci bir konuda anlaşabildiler: 4500, sonra 7000 ölü gömüldü denilen kocaman toplu mezarlıkların izine rastlanmadı. Korkunç çatışmaların çıktığı, hastahanelerde katliamlar yapıldığı haberi verilen, başkentin 250 km kuzeyindeki sanayi şehri Brasov'da öyle bir şey olmamış. Şüphesiz 17 ölü, içlerinde her yerde olduğu gibi Çavuşesku çiftinin korkunç sempatizanları ’‘teröristlerin"de(239)cesetlerini saymak gerekir. Her halükarda, 25 Aralık Pazartesi günü Brasov'dan dönen Medecins du Monde- dünya tabiplerinin getirdikleri ve ciddiye alınan ilk tahmin. 364'ü Bükreş için olmak üzere, tüm Romanya hastahaneleri için Bernard Kouchner'in (Romanya'dan dönen Fransız müsteşarı) ileri sürdüğü 766 ölü sayısı doğru görünüyor."
Kafkasya olaylarının bastırılması ve onu izleyen SBKP Merkez Komitesinin genişletilmiş toplantısının "başarıyla" sonuçlanması emperyalist karar odaklarını az da olsa rahatlattı. Borsalardaki heyecan ve telaş geçici olarak yatıştı. Ama ne zamana kadar? Kaç günlük? Değişik vesilelerle Doğu Avrupa'da çorap söküğü gibi yaşanan sürecin ucunun mutlaka SSCB'ye dayanacağını belirtmiştik. Sovyetler Birliği'nin Doğu Avrupa'daki uydu müttefikleri tamamen döküldüler. Döküm süreci, pazarlıklar, karşılıklı uzlaşmalar ve ödünler sonucu nispeten sancısız kapandı, kontrolden çıkmadı. Tüm abartmalara karşın Romanya da buna dahildir. Sürecin hakemliğini Batılı emperyalist güçler ve SSCB koordinasyonlu olarak yürüttüler, oyun bozanlık yapan Çavuşesku'ya "özel" muamele uyguladılar. Gorbaçov Doğu Avrupa halklarının kaderini Batılı emperyalistlerle pazarlık konusu ederek Sovyetler Birliği'nin bütünlüğünü(241)ve birliğini korumayı sağlayacak imkanlar elde etmeyi düşünüyordu ve halen bunun hesaplarını yapıyor.
Gelinen aşamada SSCB hakemlik pozisyonunu kaybetti, kendisinin de bir deneme tahtası olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ateşin üzerine körükle gitmeye özen gösterilmesinin sebebi, SSCB'deki büyük ölçekli bir iç karışıklığın uluslararası düzeyde korkunç bir tehlike faktörü oluşu ve Sovyet askeri gücünün kime karşı ve nasıl kullanılacağından kaynaklanan korkudur. Yoksa Sovyet-Batı işbirliği bozulabilir ve emperyalizm SSCB'ni Osmanlı İmparatorluğu gibi ameliyat masasına çekmeye niyetlenir. Sovyet yönetimi emperyalizme verilebilecek tüm tavizleri verdi, elinde verebilecek başka hiçbir şeyi kalmadı. Ve Gorbaçov, hep lafta kalan yardım, destek beyanatları dışında hiçbir şey koparamadığı Batılı emperyalistlerin iştahlarını dizginlemek, saldırılarını göğüslemek için arta kalan iki kozunu kullanıyor. Birincisi Alman birliği sorunu. "Doğu Avrupa'da Çözülme ve Bazı Sonuçlar" adlı yazıda (Bkz. s: 227-232) belirtmiştik; "Alman Birliği" emperyalist güçler arasındaki çelişkileri kızıştırmak için Sovyetler Birliği tarafından bir koz olarak kullanılacaktır. Nitekim ilk belirtileri başladı. Gorbaçov’un Hans Modrow'a verdiği reçete ile beklenenden erken bir süre içinde olayı gündeme getirmesi, aslında SSCB'nin ne denli tehlikeli bir döneme girdiğini gösteriyor. Bir kaç ay önce SSCB "Alman Birliği"ne karşı olduğunu açıkladığı zaman, biz bu tavrın bir taktik olduğunu iddia etmiştik.
Sovyet yönetiminin kullandığı ikinci koz ülkedeki iç karışıklığın dizginlenmemesinin oluşturacağı tehlike. Perestroyka ve Glastnostun SSCB'de başarıyla sonuçlanması Gorbaçov'un işbaşında kalmasına indirgenmiş durumda, onsuz olmaz! Kapitalizmin ideologları da öyle düşünüyorlar, henüz başka bir alternatif keşfetmiş değiller. Arasıra Boris Yeltsin'in adı geçiyor, ama istikrarsız bir yedek lastik, macerayı göze alamıyorlar. Dolayısıyla Gorbaçov Batılı emperyalistlerin rakipsiz "en iyi umudu" (G. Bush) kalmaya devam ediyor. Kafkasya olayları gerek(242)Sovyet yönetimini gerekse Batılı emperyalist çevreleri epey endişelendirdi. Bu gelişmelerin nasıl kullanıldığı, farklı amaçlar için istismar edildiği konusuna biraz sonra döneceğiz. Önce Sovyet iç politikası çerçevesinde Kafkasya krizinin kökeni, önemi ve yeri hakkında bazı gözlemlerde bulunalım.
Azeri-Ermeni çatışması neyin ürünü?
Sovyetler Birliği, Ekim Devrimi sayesinde ve onun ilkeleri temelinde, ulusal sorunları en adil, en erken ve en radikal bir tarzda çözen tek ülke oldu tarihte. Sovyetler Birliği, dini, etnik, kültürel açıdan değişik, iktisadi ve sosyal gelişim düzeyleri farklı ulusların eşit ve gönüllü birliği üzerinde inşa edildi. Onlarca değişik ulusun eşit, özgür ve kardeşçe-bir arada, aynı çatı altında yaşadığı bir başka ülke dünyada gösterilemez. Sovyetler Birliği bir zamanlar, sosyalist iken, öyle bir ülke idi. Kapitalist dünyada bunun örneğine insanlık tarihi şahit olmamıştır, o var olduğu sürece de şahit olunmayacaktır. En ileri burjuva demokrasilerinde dahi ulusal baskılar varlığını sürdürdüler, sürdürüyorlar.
Sovyetler Birliği artık sosyalist bir ülke değil, onu oluşturan ulusların bugünkü birliği artık eşit, özgür ve gönüllü bir beraberliğe dayanmıyor. Kapitalist restorasyon değişik cumhuriyetler arasında gittikçe artan farklılıklar yarattı. Merkezi yönetim Rusların tekeline girdi ve onları egemen ulus konumuna soktu. Örneğin SSCB'nin toplam petrol üretiminin %71'ini 1940 yılında Bakü sağlıyordu. 1988 yılında bu oran %1,5'e düşmüş bulunuyor. Bu düşüş Azerbaycan'da petrol rezervlerinin bittiğinden kaynaklanmıyor. Sibirya'da yatırım yapmayı daha uygun görüyorlar, o kadar. 1940’lı yıllarda Azerbaycan SSCB'nde gelişmenin, bolluğun sembolüydü, oysa '60'lı yıllarda bu cumhuriyetin ulusal üretiminin artış hızı diğer komşularına göre iki kat düşüş kaydetmeye başladı. Ekonomik hayatta konjonktürel veya başka(243)faktörlerden doğan olumsuzluklar ve elverişsizlikler olabilir. Merkezileştirilmiş planlı sosyalist ekonomilerde bu tür olumsuzlukları telafi mekanizmaları vardır. Sovyetler Birliği'nde sosyalist ekonomik düzen tasfiye edildiği için fedakarlık sürekli tek taraflı işliyor. Bu durum sadece Azerbaycan'a özgü değildir, değişik alanlarda ve farklı boyutlarda eşitsizlik genelleşmiş ve kök salmış bir vaziyettedir. Onun için hoşnutsuz sesler her taraftan yükselmeye başladı, Baltık bölgesinden Kafkasya'ya kadar.