Muhabbetname


ALLAH VE MUHAMMED’İ NASIL GÖREBİLİRİZ



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə6/83
tarix12.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#69835
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   83

ALLAH VE MUHAMMED’İ NASIL GÖREBİLİRİZ


Cenâb-ı Allah zât ve mutlakiyet yönüyle, ne bu âlemde ne de âlem-i Âhirette görünmesi imkânsızdır. Zira zâtının yanında başka bir zât lâzım ki onu bilsin ve görmüş olsun. Onun mülkünde, ondan başkası olmadığı için onu bilmek ve görmek zât ve mutlakiyet yönüyle imkânsızdır diyoruz. Onun için zât ve mutlakiyet yönüyle, bizler Allah’a îmân eder ve teslim oluruz. Nerededir, nasıldır gibi kesafetle bağlı düşünüşler, bizleri ondan uzaklaştırdığı için düşünmeyiz. Zâten Resûlullah efendimiz, “Allah’ın zâtını düşünmeyiniz.” demiştir. Fakat Allah’ın Rubûbîyyet yönünü, yani zerreden küreye kadar bütün sıfatlarındaki kemâlât tecellîlerini bilmek ve görmek, bizlerin yaratılma gâyemizdir. Onun için sıfatlar yönüyle O’nu görürüz, O’nunla konuşur, sohbet ederiz. O’nunla dâima beraber oluruz. Allah’ın Zâtı sıfatlarını sayarken, “kıyam bi nefsihi” deriz. Allah’ın nefsi ise sıfatlarıdır. O sıfatlarıyla kaimdir. Âfâkta kemâlât sıfatları nasıl İnsan-ı Kâmiller ise, kendi vücûd ülkemizde de, zâtımızın kemâlât tecellîleri elbette, mutmain olmuş nefsimizdir. Onun için, Cenâb-ı Allah’ı kemâlât sıfatlarında görmemiz mümkündür. Zâten Âdem ve âlemde, zâtının sıfatlarında, esmâ alarak fiilleriyle eserini zuhûra getirmesi, bilinmesi ve görülmesi gerekli tek yoldur. Esmâ ve sıfatlara vücûd verdiğimiz müddetçe onu hayâlden ötede bilip göremeyiz. Musa (A.S.)’ın “Görün bana bakayım sana” dediğinde, “Lenterani ya Musa” “sen beni göremezsin” hitabına muhatap olduğu gibi, kesafet vücûd varlığımız olduğu müddetçe görmemiz de mümkün olmayacaktır. Ne zaman Musa’nın, karşıki dağa bakarak ateş sûretindeki Cenâb-ı Hakk’ın tecellîsiyle, kendinden geçmesi, yani kendi varlık dağının aşk ateşinde yok olmasıyla, O’nu görmeye başlamıştır. Yoksa Musa’nın kesafet bakışıyla görmek istediği için, ya rabbi seni benim zannım gibi görmek isteyenlerin ilk tövbecisi ben olayım diyerek, öyle görünemeyeceğini de bizlere bildirmiştir. İşte bizler de bu zannımızdaki gibi görmek istersek elbette dâima “lenterani” “sen beni göremezsin” hitabına muhatap oluruz. Cenâb-ı Hakk’ı zât yönüyle değil zâtının kemâlât sıfatlarından, esmâ ve fiilleriyle dâima şühûd etmemiz mümkündür.

Niyazi-i Mısrî Hazretleri bir ilâhisinde bakın ne buyuruyor:

Zâtı Hakk’ı anla zâtındır senin

Hem sıfatı hep sıfatındır senin

Sen seni bilmek necatındır senin

Gayre bakma sende iste sende bul

Sûreti terk eyle mânâ bulagör

Ko sıfatı bahri Zâta dalagör

Ey Niyazi şark ve garba dolagör

Gayre bakma sende iste sende bul”

Kul mazharından 4 türlü görüş vardır:

1- Hakk’ın Hakk’ı görmesi, özden öze.

2- Hakk’ın kulunu görmesi, özden göze.

3- Kulun Hakk’ı görmesi, gözden öze.

4- Kulun kulunu görmesi, gözden gözedir.

Kuldaki kemâlât derecesi nisbetinde bu görüşlere sahip olunmaktadır. Allah’ın görünmezlik keyfiyeti Ahadiyet âlemine ait olup, Vahdâniyyet âleminde mazharlardan hep görünmektedir. Yeter ki Hakk Mürşidinden bu şühûd ve müşâhedemizi tahsil edelim.

Niyazi-i Mısrî Hazretleri bir ilâhisinde de şöyle buyurmuşlardır:

Hüsnünü izhar eder bunca sıfat

Zâtına insanı bürhan eylemiş

Hakk’ı istersen yürü insana bak

Şemsü zâtı yüzünde Rahşan eylemiş

Hakk yüzü insan yüzünden görünür

Zâtı Rahmân şeklin insan eylemiş”

Hz. Muhammedi de her an görmek mümkündür. O’nun zâhir unsur vücûdunu görmek O’nu görmek değildir. O’nun beşer vücûdunu 14 asır evvel Ebucehil de gördü. O’nun hakîkat-i Muhammediyyesini, Nûr-i Muhammediyyesini maalesef göremedi. Görmüş olsa idi, ona îmân ederdi. Şu halde O’nun nûr ve hakîkat-i Muhammediyyesi, taptaze olarak bilinip görülmektedir.”Levlake levlak vema halaktül eflak” “Sen olmasaydın, sen olmasaydın bu âlemi yaratmazdım.” Hadîs-i Kudsîsinden de anlaşıldığı gibi zâhir ve bâtında Allah’ın Muhammed aynaları olmasa, Cenâb-ı Hakk’ın kendisini seyretmesi mümkün olmayacaktır. Onun için “Ben gizli bir hazine idim, bilinmekliğimi murâd ettim. Bu halkı halk ettim” ifadesinde, kendisini görmek ve seyretmek için, Muhammed aynasını yarattığını bildirmişlerdir. Peygamberimizin “evvelâ ma halakallahu Nuru” (Allah evvelâ benim Nurumu yarattı) “evvelâ ma halakallahu rûhu” (Allah evvelâ benim rûhumu yarattı) “evvelâ ma halakallahu Akli” (Allah evvelâ benim Aklımı yarattı) sözleriyle, küll-i nûr güneşinin, rûh güneşinin ve akıl güneşinin, evvelâ Resûlullah efendimizin güneşi olarak yaratıldığını görmekteyiz. Aslında, nûr da, rûh da, akıl da parçalanma kabul etmez. Fakat tecellî ettiği mazharlarda esmâlar almışlardır. Tafsilât-ı Nûr-i Muhammediyye diye tarif edilen cemâdâtta, nebâtâtta, hayvânâtta ve insanlarda ayrı ayrı bu nûr, rûh ve akıl gibi tecellîlerin, Tafsilât-ı Nûr-i Muhammediyye aynalarından da, her varlığın isti’dâd ve kabiliyetine göre, bu tecellîsinin görünmesi zuhûr etmiştir. Tin Sûresi 4. âyetindeki “Biz insanı en güzel biçimde yarattık” ifadesinden de anlaşılacağı gibi, Cenâb-ı Allah’ın bu âlemde Âdem diye yarattığı bu yüce varlık, Resûlullah efendimizin aynalarından birer cüz olduğuna göre, Allah’ın kemâlât sıfatlarıdır. Bunlarda kemâlâtıyla tecellî eden Cenâb-ı Hakk, tecellî mazharları da Muhammed’i olmuş olur. Muhammedî olan kardeşlerimiz, kendi gönüllerini yakın takibe aldıklarında, dört yerde Muhammed’i göreceklerdir:

1- Enfüste Muhammed

2- Âfâkta Muhammed

3- Vahdette Muhammed

4- Kesrette Muhammed

Enfüste Muhammed’in görünmesi kişinin bütün sıfatlarından mutmain olmuş nefs halinde, rûhun sıfatlarından tecellîsini zevk etmesidir.

Afakta Muhammed’in görünmesi; Hakk Mürşidinin sâliklerinde kendisini kemâlâtıyla nasıl görüyorsa, aynen onun gibi, Tafsilât-ı Nûr-i Muhammediyye olan bu âlemde de, her varlığın farkıyla, şühûd ve müşâhede edilmesidir.

Vahdette Muhammed’in görülmesi Ahadiyet zevkiyle zevklenen kardeşlerimizin, 6 merâtib-i İlâhiye'den Cenâb-ı Hakk’ın tecellîlerini fark gözlüğü ile seyretmesidir. Çünkü bir âyet-i kerîmede Cenâb-ı Allah, bu âlemi 6 günde yarattım buyurmaktadır. İnsan da bir âlem-i kübradır. İşte 6 mertebede Hakk’ın tecellîlerini seyredenler Vahdette de Muhammedi bilir ve görürler.

Kesrette Muhammed’in görünmesi Hadid Sûresi 3. âyette O, ilk ve sondur; görünen ve görünmeyendir. Hem O her şeyi bilendir!” buyrulduğu gibi, Muhammed aynalarından Cenâb-ı Hakk’ın tecellî ettiğine göre elbette, cemâdât, nebâtât, hayvânât ve insanlar gibi bu yerlerde de onu görmemiz tabiidir. Hasan Fehmi Hazretleri bir ilâhisinde :

Bu âlem mebdeyi sensin Evvelsin ya Resûlullah

Nübüvvet hatemi sensin Ahirsin ya Resûlullah

Cemi kurb-i ferâizde Bâtınsın Hakk olur zâhir

Nevafil kurb-i hazrette Zâhirsin ya Resûlullah”

Demek sûretiyle, gördüklerini bizlere bildirmişlerdir. Onun için kendimizdeki, Cenâb-ı Hakk’ın tenzih ve teşbih tecellîlerini Tevhîd yaptığımız zaman, Allah ve Muhammed’siz hiçbir yerin olmadığını görmüş olacağız. Dâima onunla beraber olmak, bu âlemde de, âlem-i âhirette de bizleri, her iki Cennet’te de yaşatmış olacaktır. Allah bütün inanan kardeşlerimi, Muhammed’i bilerek ve görerek yaşamak nasîb etsin.



Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin