1. T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI


- Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON



Yüklə 14,92 Mb.
səhifə65/230
tarix30.04.2018
ölçüsü14,92 Mb.
#49575
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   230

2- Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON

a-Savunmaları,

Emniyet beyanı

Kıbrıs Türk Kuvvetleri Komutanlığı, 49. Piyade alay Komutanlığı görevlerini takiben, 1989 Tuğgeneral rütbesine yükseldiğini, Bu rütbede 1989-92 tarihleri arasında Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini yaptığını, 1992-93 yılında 28.Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı görevinde bulunduğu, 1993 yılında Tümgeneralliğe yükseldiğini, Yeniden bu rütbe ile genel Kurmay genel Sekreterliğine atandığı,1993 ve 95 yılları arasında Genel Sekreterlik görevinde bulunduğu, 1995-97 de, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı Yardımcısı ve daha sonra 7. Kolordu Komutan Yardımcısı görevlerinde bulunduğunu, 1997 yılında Korgeneralliğe yüksekelerek, 15. Kolordu komutanlığına atandığını, Kocaelinde 15. Kolordu Komutanlığı görevinde 2 yıl bulunduğunu,1999 yılında Genelkurmay Lojistik Başkanlığı görevine atandığı, 1999-2001 yıllarında başkanlık görevini yürüttüğü, 2001 yılında Orgeneralliğe yükselerek Ege Ordusu Komutanlığına atandığı, 2004 yılına kadar bu görevi sürdürdüğü, 2004 yılında 1. Ordu Komutanlığına, İstanbul iline atandığını, 2004-2005 yılları arasında Ordu Komutanlığı görevinde bulunduktan sonra 30 Ağustos 2005 tarihinde Kadrosuzluktan emekliye ayrıldığını,Emekli olduktan sonra değişik üniversitelerde, değişik konular üzerine konferanslar verdiğini,Bu süre içersinde davet aldığı pek çok Sivil Toplum Kuruluşunda, yine sempozyum, panel ve konferanslara katıldığını, birçok sivil toplum kuruluşu toplantılarını takip ettiğini, Emekli Subaylar Derneğini, Kadın öncülüğünde ve Kadın ağırlıklı olarak kurulmuş Anadolu ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformunda temsil ettiğini, Türkiyem Topluluğunun davetleri üzerine de düzenlen toplantılarına katıldığı, Bülent Tolon isminde bir kardeşi olduğu, İstanbul ilinde ikamet ettiği, operasyonlar kapsamında gözaltına alınan şahıslardan,

01-Mehmet Şener ERUYGUR’u tanıdığını, kendisinin şahsından önce emekli olduğunu, ADD Genel Başkanı olması nedeniyle 2,5 yıllık süre içersinde 5-6 defa birlikte olduklarını, Bazı yemeklerde karşılaştıkları, Bir arada oluş nedenlerinin ADD çalışmaları münasebetiyle olduğu, bunun haricinde başka bir ilişkisinin bulunmadığını, Kendisinin Başkanlığını yaptığı, Ulusal Birlik Hareketi Platformunun da katıldığı, Ulusal Platformlar Güçbirliği toplantılarının büyük bir kısmına katılmadığı, katıldığında da kendisi bulunmadığı için karşılaşmadıklarını,

02-İlker GÜVEN’i tanıdığını, 1979 yılında yurt dışı görevlere gitmeden önce, Genelkurmayda verilen Kursta ilk kez karşılaştıklarını, herhangi bir yakın dostluğu ve, arkadaşlığının olmadığını, emekliliğim süresindede bazı konferanslarda, panellerde olmak üzere 4-5 kez karşılaştıklarını, kendisinin Tuğamiral olarak emekli olduğunu bildiğini, Kendisi ile bir görüşmesininde İstanbul ilindeki bir ADD Şubesi başkanı olduğunu dönemde olduğunu,

03-Mehmet Ufuk BÜYÜKÇELEBİ’yi Kıbrısta Annan planı referandumu öncesinde beraberinde eski bakanlardan Ufuk Söylemez’le birlikte Ege Ordusu Komutanlığı Karargahına geldiği zaman ilk kez tanıdığını, O tarihte Gözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olduğunu belirttiği, daha sonra uzunca bir zaman karşılaşmadıklarını, emekliliği döneminde zaman zaman telefonla görüşmelerinin olduğunu, son olarak da İstanbul Harp Akademilerinde yapılan bir sempozyum nedeniyle Harbiye Orduevindeki bir kokteylde görüştüklerini, arada bir kendisini aradığını ve Kızgınlıklarını dile getirdiği,

04-Mustafa BALBAY’ı Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi olmasından dolayı tanıdığını, Yaz tatilleri hariç peryodik olarak Ankara’da düzenlenen çok katılımlı yemekli toplantılara gittiğinde orada gördüğünü, radyo ve televizyon kanallarındaki programlarıyla ilgili görüşlerini bildirdiğini

05-Sinan AYGÜN’ü Ankara Ticaret Odası Başkanı olarak tanıdığını, Ticaret odasında düzenledikleri bazı toplantılara katıldığı, bir iki tanesinde konuşmacı olmasını istedikleri, kendisininde konuşmacı olduğunu, Bulunduğu sivil toplum kuruluşlarının katıldıkları Cumhuriyet ve Önce Vatan gibi mitingler öncesinde bayrak Atatürk posteri yardımı için heyetçe ziyaretlerinin olduğu,

06-Erol MÜTERCİMLER’i Emekli olduktan sonra İstanbul’da Emekli Subaylar Derneğince düzenlenen birkaç sempozyum da panelist olarak bulunduklarında tanıdığını, O seminerler esnasında görüşmelerinin olduğunu, ayrıca televizyon programlarından da tanıdığını, bir dostluğu, yakınlığı ya da ahbaplığının olmadığı

07-Veli Küçük ismini ilk kez 1997 yılı Ağustosun da Kocaeli’ne 15. Kolordu Komutanı olarak atandığında kendisinden birkaç ay önce ayrılmış İl Jandarma Komutanı olarak Vali Memduh O.dan duyduğunu, değişik bir yapısı olduğunu söylediğini, Veli Küçük general olduktan sonra törenler münasebetiyle bir veya iki kez gördüğünü, en son iki sene kadar önce vefat eden Coşkun K.’nın Teşvikiye Camiindeki cenaze töreni sırasında gelip kendisini tanıttığını ve elini sıktığını, bu şahısla ilgili tüm münasebetinin bundan ibaret olduğunu,

08-Sevgi ERENEROL’u Türk Ortadoks Kilisesi sözcüsü olarak tanıdığını, İstanbul ordu komutanlığı zamanında düzenlenen sosyal etkinliklerde ve İstanbul’da görev yaparken kutlama amaçlı gelen gruplar arasıda karşılaştıklarını, Sevgi Erenerol’u toplam 5-6 defa gördüğünü, Sevgi Erenerol’un görevli olduğu patrikhane’ye hiç gitmediğini ve hiçbir ortak etkinliğe de katılmadığını,

09-Güler KÖMÜRCÜ’yü tanıdığı, Görevi dolayısıyla gazetecilerin pek çoğunu tanıdığı, ordu komutanlığı sırasında kutlama ziyaretinde bulunduğunu, Köşe yazılarından da tanıdığı, emekliliği sırasında da kendisini telefonla 6 veya 8 kez arayarak ağırlıkla iç güvenlik harekatı ve sınır ötesi operasyonlara dair yazdığı yazıdaki ifadelerin doğruluğu ile yazmayı tasarladığı yazılara dair teknik bazda değerlendirmeler talep ettiğini, Örneğin sadece hava operasyonu yapmak suretiyle Kuzey Irak’taki PKK vardığı söndürülebilir mi gibi, Ankara’da Genel Kurmay Başkanlığının düzenlediği ve tüm basın mensuplarının katıldığı bir sempozyumda karşılaştıklarını, En son olarak da İstanbul’da Genel Kurmay Başkanlığınca Harp Akademilerinde düzenlenen ortadoğu’nun geleceği ve belirsizlikler konulu sempozyum için gece Harbiye’de karşılaştıklarını,

10-Sami HOŞTAN’ı Ergenekon soruşturması kapsamında yakalanan şahıslardan olduğunu fakat tanımadığını,

11-Mehmet Fikri KARADAĞ’ı Ergenekon soruşturması kapsamında ismini duyduğunu, subaylık yaptığı dönemde karşılaşıp karşılaşmadığını hatırlamadığını, kendisiyle birlikte görev yapmadığını, Basından Kuvayı Milliye Derneği başkanı olduğunu duyduğunu, Kuvayı Milliye Derneği ile herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını, Ancak birçok derneğin kendisine özel zamanlarda davetiye gönderdiğini, Kuvayı Milliye’de bu şekilde kuruluş bildirgesi isminde bir davetiye gönderdiği, Ama direk olarak herhangi bir irtibatının bulunmadığı

12- Habip Ümit SAYIN’ı 2005 mayıs ayının ilk haftasında, birgün önceden randevu alarak, ziyarete gelen pek çok heyet gibi, Ümit Sayın da, beraberinde Prof. Dr.Sevil Atasoy ile birlikte kendisini ziyaret ettiklerini, Resmi ziyaretçi olarak karşılandıklarını, Sevil Atasoy’un Adli Tıp Enstitüsü müdürü, Ümit Sayın’ın da yardımcısı olarak tanıtıldığını, Karargahta yaptığı görüşme sırasında, göreve kısa bir süre önce başlamış olan yeni rektör Prof. Dr. Mesut Parlak tarafından görevden alındıklarını ifade ettiklerini, Yalnız olarak şahıslarla görüştüğünü, Bunun haksız olduğunu ve maksatlı olduğunu ileri sürdüklerini, Bundan sonraki açıklamalarında, uzun uzun İstanbul Üniversitesi ve onların bazı fakültelerinde, ciddi bir Kürtçü kadrolaşmanın yaşanmakta olduğunu, aynı şekilde İstanbul Tıp Fakültesine bağlı Adli Tıp Enstitüsünde de bu tarz oluşumların olduğunun endişesinde olduklarını, bunun Türkiye için çok ciddi sorunlara sebebiyet verebileceğini, zira adli işlemlerin Adli Tıp Konusundaki nihai mercinin bu enstitü olduğunu beyan ettiklerini, Adli Tıp Kurumunun bu şekilde Kürtçü grupların eline geçmesi neticesinde, raporlar açısından bazı sıkıntılar doğurabileceğini, ayrıca üniversite de İrticai oluşumlarında giderek artmakta olduğunu anlattıkları, Bunun üzerine kendilerine bu iddialarını güvenlikle ilgili olması ve Ordu Komutanı olarak ta kendisinin İl Güvenlik Kurulu üyesi olması sebebiyle yazılı olarak verip veremeyeceklerini sorduğunu, Vereceklerini beyan ettiklerini, O dönemki Ordu İstihbarat Başkanı ile onun bir üstü olan Ordu Harekat Yar Başkanını çağırarak, bu şahıslarla tanıştırdığını, Kendilerinin hazırlayacakları raporu almalarını söylediğini, Ümit Sayın Ve Sevil Atasoy da, hazırlayarak kendisine göndereceklerini beyan ederek makamından ayrıldıklarını, Bir süre geçtikten sonra Ümit Sayın’ın hazırladığı bir raporu, o tarihte Ordu İstihbarat Başkanı Kurmay Albay Mustafa Canatan’ın kendisini arayarak Raporun geldiğini, şahsının evrakın üzerine kendi el yazısıyla, bu raporun Kara kuvvetleri Komutanlığına gönderilmesini, bir suret MİT Bölge Başkanlığına verilmesini, ayrıca İstanbul Emniyet Müdürlüğü ilgililerine de konunun iletilmesini yazdığını, Bu raporun istihbari bilgi olduğu değerlendirdiği için bu şekilde yaptığını ve İlgileri mercilere gönderdiğini, Daha sonra emekli olduktan sonrada, Ümit Sayın’ın Orduya benzer bazı raporlar gönderdiğini basından öğrendiğini, emekli iken bu şahsın, Ankara iline gelip kendisiyle görüşme taleplerini belirttiğini, Bir keresinde Merkez Ordu Evinde görüştüklerini, Yanında kimse olup olmadığını hatırlamadığını, Yine iddialarını tekrarlayarak, kendisi ile uğraşılmakta olduğunu, özellikle Rektör Mesut Parlak’ın kendisine kasıtlı davrandığını, kendisi üzerinden, Silahlı Kuvvetlere zarar verilebileceğini endişesini taşıdığını, bu sebeple mümkünse komutanlardan randevu alınarak, onlarla konuşmak istediğini verdiği bu raporların bu duruma neden olduğunu, buna benzer iddiaları ileri sürdüğünü

13-Doğu PERİNÇEK’i Üsteğmenliğinden bu yana tanıdığını, 1970 yılında Erzincan Refahiye ilçesinde, bu şahsın yakalanması için yapılan operasyon sırasında yol kontrolü yaptığından buyana adını bildiğini, O dönemde kendisinin arandığını, Emekliliği döneminde, Antalya Üniversitesinde icra edilen bir konferansa, kendisiyle, aynı uçakta seyahat ettiğini, Aynı konferansa panelist olarak katıldıklarını, terör, terörün oluşma sebepleri gibi konularda konuşmalar yaptığını, Bu vesile ile tanıştıklarını, adresine zaman zaman işçi Partisi broşürleri, İşçi Partisinin Türkiyenin kalkınmasına yönelik hazırladığı parti proğramı gibi dokümanları gönderdikleri, Yaptığı pek çok toplantılara da ya sekreterliği vasıtasıyla telefonla yada yazılı davetiye göndermek suretiyle kendisini davet ettiklerini, Her seferinde uygun bir mazeret bulup katılmadığını, Birkaç kez de doğrudan kendisi telefonla arayarak, yapacağı toplantıya katılmasından çok memnun olacağını bildirdiğini fakat kendisinin katılmadığını, 22 Temmuz seçimleri öncesinde, telefonla kendisini aradığını, Mutlaka önemli bir konuda şahsıyla görüşmek istediğini söyleyerek, kendisinin yanına geleceğini söylediğini, o tarihte Ankara ilinde, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın platform çalışmalarında yararlanmak üzere müsaade ettiği, Hereke Sokok No.4 deki binaya kendilerini davet ettiğini. Doğu Perinçek, yanında iki kişi ile birlikte geldiğini, Seçimlere çok az bir zaman kaldığını, çok tanınmış bir kişi olduğunu, değerlendirmeler yaptıklarını, şahsını, İstanbul 1. Bölgeden aday göstermek istediklerini söylediğini,1. Bölge veya 2. bölgeden liste başı yapmak istediklerini söyledikleri, siyasetle uğraşmadığını, siyasi kimlik taşıma arzusunda olmadığı, hiçbir siyasi partide görev almayacağını, kusura bakmamasını söylediğini, Oldukça ısrar ettiklerini, Kararlı bir şekilde olmayacağını söylediğini, Bunun üzerine, İşçi Partisinin başkanı olmasını istedikleri, partinin isminide değiştirebileceklerini söylediklerini ve görüşmesinin böyle bittiğini,

Seçimlerden bir süre sonrasında, eski adı dialog grubu olan ve toplantılarında yöneticiliğini Kamuran İnan’ın yaptığı bir toplantıya davet edildiğini ve Gölbaşında Patalya oteline gittiğini, Orada kalabalık bir grup olduğunu ve içlerinde Doğu Perinçek’in te bulunduğunu, Toplantıda bazı gazetecilerinde olduğunu,bunlardan birinin de Güler Kömürcü olduğunu, Doğu Perinçek’in yaptığı konuşmalarda, derhal bir parti kurulması gerektiği, partinin adının ise Milli İktidar Partisi olması gerektiğini söylediği, Daha sonra dönem içersinde 40 kişilik toplantılar olduğunu, şahsınında bu toplantılar katıldığını, Doğu Perinçek’inde bu toplantılara katıldığı ve ısrarla çok gecikildiğini yeni bir parti kurulması gerektiği veya mevcut bir parti çatısı altında toplanılması gerektiği iddialarını söylediği, Bu toplantıda, bu şekilde oluşacak bir siyası partiden hiçbir fayda sağlanamayacağını, aniden kurulacak bir partiye halkın itibar etmeyeceğini anlattığını, Doğu Perinçek te “Atatürk’temi böyle yaptı paşam” diye kendisene sataştığını, kendisine rahatsızmı oldunuz dediğini, Bu şekilde aralarında bir diyalog geçtiğini, Doğu Perinçek ile irtibatının bu şekilde sonuçlandığı,

14-Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU’nu tanıdığını, Kendisini Üniversite rektörü oluşundan dolayı tanıdığını, Ayrıca Ege ordusu komutanlığı sırasında İzmir Çeşme de düzenlenen, üniversiteler arası kurulun toplantısında da şahsen tanıdığını, Ankara Kent Otelde düzenlenen, takriben 70 seçkin kişinin katıldığı bir yemekte de karşılaştıklarını, Ayrıca birkaç kez de telefon görüşmelerinin olduğunu, Başka bir ilişkisinin olmadığını,

15-İlhan SELÇUK’u Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazılarından dolayı tanıdığını, Daha sonradan şahsen tanıştığını, Ankara Kent otelinde yaz ayları dışında ayda bir kez düzenlenen yemekli toplantılara katıldığını, bu toplantılarda gördüğünü,Toplantılarda düşüncelerini anlattığını, Kent Otelde yapılan yemekli toplantıları, eski gazeteci olduğunu bildiği Engin ….. İsimli bir şahsın bildirdiğini, Toplantılarda seçtikleri tanınmış bir kişinin belirli konularda konuşmalar yaptığını, Türkiyenin ekonomik durumu, Tarım ve benzeri konularda konuşulduğunu, Bu toplantılara eski siyasilerden, emekli yargı mensuplarından, gazetecilerden, Danıştay ve Yargıtayın emekli üyelerinden gelenler olduğunu, Ayrıca Emekli askerlerdende gelenlerin bulunduğunu, Toplantıda fikir alışverişi yaptıklarını, İlhan Selçuk’un Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınması sonrasında bu yemeklerin bir daha düzenlenmediğini,

16-Semih Tufan GÜLALTAY isimli şahsı tanıdığını, Emekli olduktan sonra 2006 yılı ortalarında, Ankara ilinden Başbakanlık eski müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu ile birlikte yemekte beraberken şimdi adını anımsayamadığı bir şahsın, Kadıköy yakasında bir sivil toplum kuruluşunun, Yazıcıoğlu ve ekibiyle tanışmak arzusunda olduğunu, oraya gidip gidilemeyeceğini sorduğunu, Kısa bir görüşmeden sonra, yol üzerinde geçerken uğrayabileceklerini belirtmeleri üzerine yemekten sonra Ankaraya dönüş güzergâhında, Kadıköy tarafında Ulusoy Otobüs terminaline yakın bir yerde 5 katlı bir binanın önünde durduklarını, Binaya girdiklerinde dikkatini tek tip kıyafetli ve siyah gözlüklü bir takım insanların çektiğini, Binanın bir üst katına çıkktıklarında, çok görkemli bir ofis kapısında kendilerini bir şahsın karşıladığını, Oda içerisinde de tek tip kıyafetli şahısların olduğunu, Yaşar bey kendi grubuyla ilgili yaptığı çalışmaları ve yenibir parti kurmak üzere Anadolu da yaptığı nabız yoklama çalışmalarının sonuçlarını anlattığını, Masanın başında oturan genç şahsında kendilerininde böyle bir çalışma içinde olduklarını kendileriyle birlikte çalışmak istediklerini, Konuşmalar devam ederken, oradaki bazı şahısların başkanım dediğini duyduğunu, Şahsın Semih Tufan Gülaltay olduğunu öğrendiğini, Şahıs ve çevresindekilerin dikkat çekici davranışları olduğunu, Şahısla görüşme sonrasında ayrıldıklarını, Yolda Semih Tufan Gülaltay’ın, Akın Birdal’ı vurdurduğunu anlattığını, Anlattığı olaydan bir süre sonra, Semih Tufan Gülaltay’ın kendisine telefonla ulaşmak istediğinin iletildiği, Ancak kendisi ile bir daha görüşmediğini,

17-Alparslan ARSLAN’ı gazetelerden, Danıştay saldırısını yapan şahıs olarak, ismen bildiğini, Bunun haricinde tanımadığını, Ancak kendisinin katıldığı toplantılara katılmış ise bunu da bilemeyeceğini


Savcılık beyanı

Tape:1423 11.01.2008 tarihinde Güler Kömürcü, M.Zekeriya Öztürk’ün yaptığı görüşmesi sorulduğunda;nde; Güler Kömürcü’nün bir toplantıdan bahsederek, “Duyurmuşlar Güler Kömürcüde katılıcak diye” “Tanınmış gazteci Yiğit Bulut, Güler Kömürcü, Emin Çölaşan da aramızda olacak ve Bekir Coşkun aynı zamanda” “Şener Eruygur, İzzettin Doğan, Mehmet Haberal, Mustafa Özbek, Hasan Kundakçı, Tuncay Kılıç, Hurşit Tolon” “… Vural Savaş, Sadi Somoncuoğlu, Tantan, Yaşar Okuyan” “Ufuk Söylemez ... Kamuran İnan” dediği tespit edilmiştir. Güler Kömürcü beyanında, Ankara ilinde katıldığı bir toplantıyı anlattığını beyan ettiği hatırlatıldı, soruldu,

Sözkonusu toplantının Başkent Üniversitesi rektörü Mehmet Haberal'ın daha önce de yaptığı şekilde Ocak ayı içinde 40-45 kişiye gönderilmiş davetiye ile Ankara Gölbaşı Patalya otelinde geçmişte seçim öncesi devam eden bir seri yeni bir siyasi parti oluşturma çalışmaları içinde adı Diyalog Grubu olan ve 2005 yılında Kent Otelde toplanarak Mehmet Demiral, Kamran İnan ve bir takım kişiler tarafından kurulan bu grubun yaptığı bir toplantı olduğunu, toplantının seçimden sonraki ilk toplantı olduğunu, toplantıya hatırladığı ve tanıdığı Şener Eruygur, Güler Kömürcü’nün katıldığını, toplantının amacının siyasi parti kurmak olduğunu, kendi amacının mevcut siyasi partileri güçlendirmek olduğunu, toplantıda ayrıca Doğu Perinçek, Mümtaz Sosyal, Ufuk Söylemez’in de bulunduğunu, Ufuk Söylemez’in ofisi olduğu için bir şekilde bu işin sekretaryasını yaptığını, toplantıda ayrıca Hulki Cevizoğlu, Antalya Üniversitesinden gelenlerinde bulunduğunu, toplantıda seçimler bittikten sonra gecikmeksizin yeni bir siyasi parti kurma konusunun konuşulduğunu;

Atek'in ne olduğunu anımsayamadığını, Yaşar Hacı Salihoğlu'nu tanıdığını, Televizyonda ART'de program yaptığını, bazı sempozyumlarda da kendini dinlediğini, Turan Çömez’i tanıdığını ve görüştüğünü, Doğu Perinçek' i sevmediğini, onun bulunduğu ortamlara gitmediğini, ancak geçmişte Yaşar Hacısalihoğlu' nun Türkiye Topluluğu gibi oluşumlara katıldığını, UBP' nin kuruluş faaliyetlerinde hiç bir alakasının bulunmadığını, SEMİH Tufan Gülaltay ile yukarıda anlattığı gibi bir kez görüştüğünü bir daha da görüşmediğini, 2005 yılında emekli olduğunu, Hasan Atilla Uğur' u tanımadığını, Levent Ersöz' ü ismen tanıdığını ancak bir irtibatının bulunmadığı, Sivil Toplum örgütlerinin sivil toplum görüntüsü altında bir takım anti demokratik faaliyetler içinde bulunulduğu, bu oluşumun hareketlerinden, faaliyetlerinden haberinin olup olmadığı, bu konudaki görüşlerinin ne olduğu soruldu ;kendisine bu faaliyetlere ilişkin, oluşuma ilişkin hiç bir teklif gelmediğini, böyle bir oluşumun içerisinde olmasının mümkün olmadığını,ADD Genel başkanı olması sebebi ile Şener Eruygur ile bir samimiyetinin bulunduğunu, Aynı zamanda bu şahıs ile Ulusal Birlik Platformunun içinde birlikte yer aldıklarını,

Erkut Ersoy'u isimli şahsı tanımadığını, yöneticisi olduğu söylenen özelbüro.com isimli internet sitesini bilmediğini, Bu kişinin kendisine ulaşmak için oğlu olan Ali Tolga Tolon'u aradığından şimdi haberdar olduğu, bu konunun oğlu tarafından kendisine iletilmediğini, kendisi ile de hiç bir şekilde görüşmediğini,

Oğlunun evinde yapılan aramada elde edilen CD içersinde bulunduğu söylenen Ergenekon isimli dokümandan haberi olmadığını, Evin kendi kullanımında olmadığını, Bilgisayarında kendisine ait olmadığını, Bu dokümanın ne şekilde kendisine ulaştığını bilmediğini,

soruşturmadan kapsamlı olarak ancak şu anda haberi olduğunu, Anlatılan doküman ve delillerden böyle bir oluşumun olduğunun anlaşılmakta olduğunu, Ancak kendisinin böyle bir terör örgütü içerisinde olamayacağını bütün meslek yaşamı ve emeklilik yaşantısının gösterdiği, Ergenekon Silahlı Terör Örgütüokyanus kabul edilirse, bir katresinin bile kendisine bulaşmadığını,




Sorgu beyanı

Emniyet ve savcılık beyanlarının doğru olduğunu, emniyet ve Savcılık aşamasında suçunun örgüt üyeliği olabileceği aktarıldığını, ancak bu aşamada biraz önce belirttiğiniz suçların işlenmiş olabileceği şüphesi ile sevk edilmiş olduğunu öğrendiğini, yaptığı savunmalarla kendisine ilk başta yöneltilen üyelikle ilgili suçlamayı dahi bertaraf ettiğini düşünürken huzurunuza çok daha ağır yaptırımları gerektiren suçlamalarla çıkarılmış olmanın şaşkınlığı içerisinde olduğunu belirtmek istediğini,

Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile ilgili kişisel ve ailevi bilgilerin bulunduğu klasör eki belgelerin kendisine Ege Ordu Komutanlığı sırasında kimin tarafından gönderildiğini bilemediği belgeler olduğunu, herhangi bir özel maksat güdülmediğini, Özel kalem müdürü tarafından rutin arşivleme işlemine tabi tutulmuş olabileceğini, görev değişikliği ile bu belgeler 1. Ordu Komutanlığına, oradan da emekli olunca evine intikal ettirildiğini, Savcılık aşamasında da sorulan Ulusal Birlik Hareketi ile Şener Eruygur’un Başkanı olduğu ADD’nin ön ayak olduğu Ulusal Birlik Platformu arasında bir ilgisinin bulunmadığını kendisinin ilgili olduğu platformun isminin Anadolu Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu olduğunu, bu platformda üyesi olduğu emekli subaylar derneğini temsil ettiğini, bu platformun kadın ağırlıklı olduğunu, başkanın Av. Sema Kendirci olduğunu,

İstanbul’a Karadenizlilerin oluşturmayı düşündükleri yeni bir siyasi parti oluşumuyla ilgili olarak düzenlenen bir yemeğe katılmak üzere tanıyıp bildiği Yaşar Yazıcıoğlu’nun davet etmesi ile geldiklerini, yemekten sonra yine partileşme çalışması olan bir platformdan bahsedildiğini, hep birlikte dönerken Anadolu yakası Kadıköy’de bulunan bu yere gittiklerini gittikleri yerde bulunan binanın 4 katlı görkemli ancak içindekilerin giyim tarzları ve davranışlarının güven vermediği bir yer olduğunu, üst katta geniş bir odada gençlerden birisinin kendilerini karşıladığını, bir süre sohbet ettiklerini, buradaki davranış ve konuşmaların hoşuna gitmediğini, bir müddet sonra binadan ayrıldıklarını, Yaşar Yazıcıoğlu ve kendisinin bu kişi kim diye sorduklarında, bu kişinin Akın Birdal’ı vurdurtan Semih Tufan Gülaltay olduğunu öğrendiklerini, böyle bir insanın yanına geldiklerinden dolayı da üzüntü duyduklarını, bir daha da bu şahısla görüşmediğini,

Yarsav’dan başkan Ömer Faruk E.’nu tanıdığını, yalnız tanıdığı zaman başkan olmadığını, bu kişiyi Ankara Kent otelde 60-70 kişinin katıldığı yemekli toplantılardan tanıdığını, bu yemekli toplantıların herhangi bir gizli amacı olmayıp herkes tarafından bilinen ve emekli-görevde Yargıtay-Danıştay üyeleri ve Valilerin katıldığı yemek olduğunu, Bu yemek benzeri bir başka yemekte daha dar kapsamlı Yargıtay Başkan Vekili Osman Ş.’in başkanlığında ve Sayıştay Baş denetçisi Fahri A. organizatörlüğünde yani genel sekreterliğinde katıldığı yemekte de karşılaştıklarını, Kamuoyunda darbe günlükleri olarak bilinen günlüklerde kendisiyle ilgili kısımlarda herhangi bir yanlışlık görmediği için bu konuda bir tekzip yapma ihtiyacı hissetmediğini, çünkü herhangi bir şekilde kişilik haklarının anlatılanlarla zedelenmediğini,

Ümit Sayın’ın kendisi ve kurumuyla ilgili rapor arz etmek istemesinin sebebini ziyaretlerinde anladığını, bu rapor doğrudan kendisine teslim edilmediğini, 1.Ordu karargahına veridiğini raporun konusunun Devletin bekası ile ilgisi olduğunu söylediği çalıştığı kurumun bölücü örgüt mensupları tarafından kadrolaştığını ve aynı zamanda irticai yapılanmanın da büyüdüğünü ,bunda yeni rektörün payının bulunduğunu ima etttiğini,

Kuvay-i Milliye derneğinde çalışan ve bu dernek tarafından kendisine istihbarat yapma-sağlama görevi verilen Erkut Ersoy adlı kişinin oğlu olan Ali Tolga ile irtibat kurduğunu öğrendiğini, Tolganın kendisine bu kişiden hiçbir suretle bahsetmediğini, kendisine ulaşamayanların genelde oğlunu kullanarak ulaşmak istediklerini, Genelkurmay Genel Sekreterliği yaptığı 5 yıllık süreçte bir kısım gazetecilerle kendisine bağlı olan Basın Dairesi sebebiyle doğal olarak tanıştığını, Bahsi geçen gazetecilerin kendisinin askeri konulardaki birikiminden yararlanmak ve kendilerince bazı asker kişilerden randevu alabilmek için diyaloglarını tek yönlü olarak devam ettirmeye çalıştıklarını, Yaşar Hacı Salihoğlu ile de zaman zaman Türkiyem Topluluğu Akademik ortamlarda karşılaşmışlığının olduğunu, ancak samimiyetinin bulunmadığını, Yaşar Hacı Salihoğlu’nun Doğu Perinçek tarafından, Hava Harp okulu öğrencilerinin organizasyonuyla görevlendirildiğine dair bir kısım belgelerden şimdi haberdar olduğunu,


Savcılık beyanı

Tape:1423:11.01.2008 tarihinde Güler Kömürcü, M.Zekeriya Öztürk’ le yaptığı görüşmesi sorulduğunda;Güler Kömürcü’nün bir toplantıdan bahsederek, “Duyurmuşlar Güler Kömürcüde katılıcak diye” “Tanınmış gazteci Yiğit B., Güler Kömürcü, Emin Ç. da aramızda olacak ve Bekir C. aynı zamanda” “Şener Eruygur, İzzettin D., Mehmet H., Mustafa Özbek, Hasan K., Tuncay Kılıç, Hurşit Tolon” “… Vural S., Sadi S., Tantan, Yaşar O.” “Ufuk S. ... Kamuran İ.” dediği tespit edilmiştir. Güler Kömürcü beyanında, Ankara ilinde katıldığı bir toplantıyı anlattığını beyan ettiği hatırlatıldı, soruldu,

Sözkonusu toplantının Başkent Üniversitesi rektörü Mehmet H.'nin daha önce de yaptığı şekilde Ocak ayı içinde 40-45 kişiye gönderilmiş davetiye ile Ankara Gölbaşı Patalya otelinde geçmişte seçim öncesi devam eden bir seri yeni bir siyasi parti oluşturma çalışmaları içinde adı Diyalog Grubu olan ve 2005 yılında Kent Otelde toplanarak Mehmet D., Kamran İ. ve bir takım kişiler tarafından kurulan bu grubun yaptığı bir toplantı olduğunu, toplantının seçimden sonraki ilk toplantı olduğunu, toplantıya hatırladığı ve tanıdığı Şener Eruygur, Güler Kömürcü’nün katıldığını, toplantının amacının siyasi parti kurmak olduğunu, kendi amacının mevcut siyasi partileri güçlendirmek olduğunu, toplantıda ayrıca Doğu Perinçek, Mümtaz S., Ufuk S.’nin de bulunduğunu, Ufuk S.’nin ofisi olduğu için bir şekilde bu işin sekretaryasını yaptığını,toplantıda ayrıca Hulki C.,Antalya Üniversitesinden gelenlerinde bulunduğunu, toplantıda seçimler bittikten sonra gecikmeksizin yeni bir siyasi parti kurma konusunun konuşulduğunu;

Atek'in ne olduğunu anımsayamadığını, Yaşar Hacı S.'yi tanıdığını,televizyonda ART'de program yaptığını, bazı sempozyumlarda da kendini dinlediğini, Turan Çömez’i tanıdığını ve görüştüğünü, Doğu Perinçek'i sevmediğini, onun bulunduğu ortamlara gitmediğini, ancak geçmişte Yaşar Hacı S.'nin,Türkiye Topluluğu gibi oluşumlara katıldığını, UBP' nin kuruluş faaliyetlerinde hiç bir alakasının bulunmadığını, Semih Tufan Gülaltay ile yukarıda anlattığı gibi bir kez görüştüğünü bir daha da görüşmediğini, 2005 yılında emekli olduğunu, Hasan Atila Uğur’u tanımadığını, Levent Ersöz'ü ismen tanıdığını ancak bir irtibatının bulunmadığı, sivil toplum örgütlerinin,sivil toplum görüntüsü altında bir takım anti demokratik faaliyetler içinde bulunulduğu, bu oluşumun hareketlerinden, faaliyetlerinden haberinin olup olmadığı, bu konudaki görüşlerinin ne olduğu soruldu ;kendisine bu faaliyetlere ilişkin, oluşuma ilişkin hiç bir teklif gelmediğini, böyle bir oluşumun içerisinde olmasının mümkün olmadığını,ADD Genel başkanı olması sebebi ile Şener Eruygur ile bir samimiyetinin bulunduğunu, aynı zamanda bu şahıs ile Ulusal Birlik Platformunun içinde birlikte yer aldıklarını,

Erkut Ersoy isimli şahsı tanımadığını, yöneticisi olduğu söylenen özelbüro.com isimli internet sitesini bilmediğini, bu kişinin kendisine ulaşmak için oğlu olan Ali Tolga Tolon'u aradığından şimdi haberdar olduğu, bu konunun oğlu tarafından kendisine iletilmediğini, kendisi ile de hiç bir şekilde görüşmediğini,

Oğlunun evinde yapılan aramada elde edilen CD içersinde bulunduğu söylenen ERGENEKON isimli dokümandan haberi olmadığını, evin kendi kullanımında olmadığını, bilgisayarında kendisine ait olmadığını, bu dokümanın ne şekilde kendisine ulaştığını bilmediğini,soruşturmadan kapsamlı olarak ancak şu anda haberi olduğunu,anlatılan doküman ve delillerden böyle bir oluşumun olduğunun anlaşılmakta olduğunu, ancak kendisinin böyle bir terör örgütü içerisinde olamayacağını bütün meslek yaşamı ve emeklilik yaşantısının gösterdiği, Ergenekon Silahlı Terör Örgütüokyanus kabul edilirse, bir katresinin bile kendisine bulaşmadığını,

Sorgu beyanı

Emniyet ve savcılık beyanlarının doğru olduğunu, emniyet ve savcılık aşamasında suçunun örgüt üyeliği olabileceği aktarıldığını ancak bu aşamada biraz önce belirttiğiniz suçların işlenmiş olabileceği şüphesi ile sevk edilmiş olduğunu öğrendiğini, yaptığı savunmalarla kendisine ilk başta yöneltilen üyelikle ilgili suçlamayı dahi bertaraf ettiğini düşünürken huzurunuza çok daha ağır yaptırımları gerektiren suçlamalarla çıkarılmış olmanın şaşkınlığı içerisinde olduğunu belirtmek istediğini,

Orgeneral Yaşar B. ile ilgili kişisel ve ailevi bilgilerin bulunduğu klasör eki belgelerin kendisine Ege Ordu Komutanlığı sırasında kimin tarafından gönderildiğini bilemediği belgeler olduğunu, herhangi bir özel maksat güdülmediğini,özel kalem müdürü tarafından rutin arşivleme işlemine tabi tutulmuş olabileceğini, görev değişikliği ile bu belgeler 1. Ordu Komutanlığına, oradan da emekli olunca evine intikal ettirildiğini, Savcılık aşamasında da sorulan Ulusal Birlik Hareketi ile Şener Eruygur’un Başkanı olduğu ADD’nin ön ayak olduğu Ulusal Birlik Platformu arasında bir ilgisinin bulunmadığını kendisinin ilgili olduğu platformun isminin Anadolu Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu olduğunu, bu platformda üyesi olduğu emekli subaylar derneğini temsil ettiğini,bu platformun kadın ağırlıklı olduğunu, başkanın Av. Sema K.olduğunu,

İstanbul’a,Karadenizlilerin oluşturmayı düşündükleri yeni bir siyasi parti oluşumuyla ilgili olarak düzenlenen bir yemeğe katılmak üzere tanıyıp bildiği Yaşar Y.nin davet etmesi ile geldiklerini, yemekten sonra yine partileşme çalışması olan bir platformdan bahsedildiğini, hep birlikte dönerken Anadolu yakası Kadıköy’de bulunan bu yere gittiklerini, gittikleri yerde bulunan binanın 4 katlı görkemli ancak içindekilerin giyim tarzları ve davranışlarının güven vermediği bir yer olduğunu, üst katta geniş bir odada gençlerden birisinin kendilerini karşıladığını, bir süre sohbet ettiklerini, buradaki davranış ve konuşmaların hoşuna gitmediğini, bir müddet sonra binadan ayrıldıklarını, Yaşar Y.ve kendisinin bu kişi kim diye sorduklarında, bu kişinin Akın B.’yi vurdurtan Semih Tufan Gülaltay olduğunu öğrendiklerini, böyle bir insanın yanına geldiklerinden dolayı da üzüntü duyduklarını, bir daha da bu şahısla görüşmediğini,

Yarsav’dan başkan Ömer Faruk E.’yi tanıdığını, yalnız tanıdığı zaman başkan olmadığını, bu kişiyi Ankara Kent otelde 60-70 kişinin katıldığı yemekli toplantılardan tanıdığını, bu yemekli toplantıların herhangi bir gizli amacı olmayıp herkes tarafından bilinen ve emekli-görevde Yargıtay-Danıştay üyeleri ve Valilerin katıldığı yemek olduğunu, bu yemek benzeri bir başka yemekte daha dar kapsamlı Yargıtay Başkan Vekili Osman Ş.’nin başkanlığında ve Sayıştay Baş denetçisi Fahri A. organizatörlüğünde yani genel sekreterliğinde katıldığı yemekte de karşılaştıklarını, kamuoyunda darbe günlükleri olarak bilinen günlüklerde kendisiyle ilgili kısımlarda herhangi bir yanlışlık görmediği için bu konuda bir tekzip yapma ihtiyacı hissetmediğini, çünkü herhangi bir şekilde kişilik haklarının anlatılanlarla zedelenmediğini,

Ümit Sayın’ın kendisi ve kurumuyla ilgili rapor arz etmek istemesinin sebebini ziyaretlerinde anladığını, bu rapor doğrudan kendisine teslim edilmediğini, 1.Ordu karargahına verildiğini,raporun konusunun devletin bekası ile ilgisi olduğunu söylediği, çalıştığı kurumun bölücü örgüt mensupları tarafından kadrolaştığını ve aynı zamanda irticai yapılanmanın da büyüdüğünü ,bunda yeni rektörün payının bulunduğunu ima etttiğini,

Kuvay-i Milliye derneğinde çalışan ve bu dernek tarafından kendisine istihbarat yapma-sağlama görevi verilen Erkut Ersoy adlı kişinin,oğlu olan Ali Tolga ile irtibat kurduğunu öğrendiğini, Tolga’nın kendisine bu kişiden hiçbir suretle bahsetmediğini, kendisine ulaşamayanların genelde oğlunu kullanarak ulaşmak istediklerini,Genelkurmay Genel Sekreterliği yaptığı 5 yıllık süreçte bir kısım gazetecilerle kendisine bağlı olan Basın Dairesi sebebiyle doğal olarak tanıştığını,bahsi geçen gazetecilerin kendisinin askeri konulardaki birikiminden yararlanmak ve kendilerince bazı asker kişilerden randevu alabilmek için diyaloglarını tek yönlü olarak devam ettirmeye çalıştıklarını, Yaşar Hacı S.ile de zaman zaman Türkiyem Topluluğu Akademik ortamlarda karşılaşmışlığının olduğunu, ancak samimiyetinin bulunmadığını, Yaşar Hacı S.’nin, Doğu Perinçek tarafından, Hava Harp okulu öğrencilerinin organizasyonuyla görevlendirildiğine dair bir kısım belgelerden şimdi haberdar olduğunu,

Ovalı soyisminde herhangi bir emekli albay tanımadığını, Kemal Aydın diye birisini daha önceden tanımadığını, Ulusal Kanalda herhangi bir program yapmadığını,Doğu Perinçek ile samimi bir diyaloğunun bulunmadığını,telefon konuşmaları ile ilgili emniyetteki ifadesinde ayrıntılı açıklamalarda bulunduğunu, fişleme olarak bilinen ve kişilerin dünya görüşü ile ilgili notlar içeren evrakta Ege Ordu Komutanlığı sırasında kendisine gönderilen belgelerin özel kalemi tarafından arşivlenmesi ile oluştuğunu,herhangi bir şekilde kimseyi fişlemek gibi bir kastının olmadığını, İçişleri Bakanı Abdulkadir A. ile ilgili şecere çalışması da yukarıdaki açıklamaları ışığında değerlendirilmesinin gerektiği,bilgi notlarının kendi arşivinde bulunmasının hiçbir yasal sakıncası olmadığını çünkü bizzat kendi tarafından gizlilik derecesi takdir edilen evraklar olduğunu, iki kişi arasındaki görüşme tutanakları da yine yukarıda açıkladığı gerekçe doğrultusunda eline geçtiğini, basında Nokta dergisinde yer alan Darbe günlükleri ile ilgili yazının kendisiyle alakalı kısmının doğru olduğunu, bu yazılarda herhangi bir şekilde kişilik haklarına saldırılmadığı için tekzipte bulunma ihtiyacı hissetmediğini,


Yüklə 14,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   230




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin