13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 0,89 Mb.
səhifə3/13
tarix10.08.2018
ölçüsü0,89 Mb.
#68634
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Önceki kullandığınız cep telefonları kimin üzerine kayıtlı idi, numaraları hangileri açıklayabilir misiniz?”

Sanık İhsan Göktaş:” numaraları teker teker hatırlamıyorum ama zaten sizde var, kullandığım telefonlar, bu telefonları da Türkcell dükkanlarına gidip hazır kart istiyorum dediğimde veriyorlardı. Kimlik sormuyorlardı. Ama tabi o telefon tabi dolduruyorsunuz ya kontör vs o tür telefonlardandı. Birilerinin üzerine kayıtlı mıydı onlar yoksa neydi onu bilemiyorum. Ama hazır kart alıyordum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sizin kullanımınızda olan 539 872 57 88 hatırladınız mı bu numarayı.?”

Sanık İhsan Göktaş:” evet şu an ama o numarayı kullanmıyorum ama o numarayı kullandım. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” kullanmış olduğunuz telefon numarası Özlem Arı üzerine kayıtlı, ve sizin aramalarda üzerinizde Özlem Arı adına düzenlenmiş kimlik kartı çıkmış, Özlem Arı kimdir, bu kimliği başka bir yerde kullandınız mı.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Yok, Özlem Arı hanım benim Hamburg daki restoranlarımın işletmesinden sorumlu kişi idi vaktinde Hamburg’ta kendisi üzerine Pülümürlü olduğunu biliyorum. Zaza olduğunu biliyorum. Daha fazla bilgim yok ve kendisinin Sarıgazi de çatı katında bir dairesini kiralayacaktı, amcasının yanında amcasını da tanırım. Mülayim insanlardır hoş insanlardır. Misafirperver kişilerdir. Ve o daireyi daha sonra vazgeçti kiralamaktan ve kimliği ile halihazırda kontrada kaldı kendisi vazgeçtiği için onlarda sürekli hep ben bir yerde kalmadığım için tabi ki çantamın içindeydi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Bu telefonu kimliği kullanarak mı çıkarttınız.”

Sanık İhsan Göktaş:” Yok, özlem hanım Türkiye’ye geldi. Beraber bir ayı geçkin Sarıgazi de ikamet ettik, amcalarının yanında. Ailecek kaldık orda ve o esnada özlem hanım telefon hattı almıştı Türkiye’de kaldığı için kendisi kullanmayacağı için de bana telefon numarası lazımdı o telefonu ben kullandım. O telefon numarasını.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Başka kimin üzerine kayıtlı telefon kullandınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Dediğim gibi halihazırda Türkcell dükkanlarından.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” şu anda değil, suç tarihinde. İddianameden önce.“

Sanık İhsan Göktaş:”Telefon numaraları kimin üzerine kayıtlı olduğunu bilmiyorum dediğim gibi herhangi bir dükkana girip hazır kart istediğimi söylediğimde bana çıkarıp veriyorlardı. Şu an biliyorum kimlik soruyorlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Kaç tane telefonunuz vardı o şekilde.”

Sanık İhsan Göktaş:” beş veya altı. yani sürekli değiştirmek zorunda kaldım telefonlarımı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” İsak Himaştayn adına kayıtlı bir telefon kullandınız mı?

Sanık İhsan Göktaş:” Hatırlamayacağım, hatırlayamayacağım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 539 521 36 12 sizin telefonunuz mu.?”

Sanık İhsan Göktaş:” şu an numarayı hatırlamayacağım ama dediğim gibi altı yedi tane telefon numarası kullandım ve neden bazen hani ismimi kaydetmek istemedim onu da açıkladım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Kuvai Milliye Derneği içersinde istihbarat topladığınızı söylüyorsunuz, Kuvai Milliye 1919 derneğinin Maltepe de bulunan konteynırından haberiniz var mı.? Orada herhangi bir ekip bulunuyor muydu, o ekip ne iş yapıyordu biliyor musunuz açıklar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Kuvai Milliye Derneği içinde olduğum sürece Hüseyin Görüm bu dediğiniz konteynırı hep anlatırdı. İşte neden ilahi yönlendirmeden doğru orda bulundu vesaire oranın önemini anlatırdı. Anca o anlatmalardan doğru biliyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Orda bir ekip var mıydı? Hazırda bekleyen genç bir grup var mıydı.?”

Sanık İhsan Göktaş:” haberim yok hatta ben anlatımlarına göre de ordan kovulduğunu ve ordan atıldığını duyuyordum Kuvai Milliye de. Yani Hüseyin Görüm’ün anlattığı versiyon vardı bir de Hüseyin Görüm’ ün etrafındaki insanların konuştuğu versiyon vardı. Ve ordan artık oraya işte gidemediklerini veya orda bir faaliyet olmadığını duyuyordum hep derneğin içindeyken. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Özel kuvvetler komisyonu diye bir komisyon kurulduğunu gördünüz mü.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Hayır görmedim efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Durmuş Ali Özoğlu’nu tanıyor musunuz?”

Sanık İhsan Göktaş:” Özür dilerim kimi efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Durmuş Ali Özoğlu, “

Sanık İhsan Göktaş:” Yok isim olarak hatırlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” İbrahim Özcan,”

Sanık İhsan Göktaş:”Yok isim olarak hatırlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Durmuş Ali Özoğlu Tempo dergisine verdiği bir mülakatta 2000 kişilik motorize bir ekip kurarak suçlularla mücadele edeceklerini, özellikle Kürt mafyası ile mücadele edileceği konusunda açıklamalarda bulunmuş, Kuvai Milliye bünyesinde siz bu konuda ne biliyorsunuz.”

Sanık İhsan Göktaş:” o dediğiniz dergiyi ben Kuvai Milliye derneğinde görmüştüm, özellikle o sayfada işaret yapmışlar ve o nokta dergisindeki o haberi okudum. O dergiden doğru biliyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” konuşuluyor muydu dernekte böyle bir çalışma.?”

Sanık İhsan Göktaş:”Vaktinde Hüseyin Görüm anlatırdı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Ne diyordu.”

Sanık İhsan Göktaş:” Şu an sizin de söyle işte motor alınacak bu motorlar sokaktaki ne diyorlar asayişi koruyacak. Güvenlik açısından vesaire.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Mehmet Fikri Karadağ ile özellikle telefon görüşmelerinde tape no 950, 7 Aralık 2007, 961, 9 Aralık 2007 yaptığınız görüşmelerde göz göze görüşsek iyi olur, dayı diyorsunuz. Yüz yüze görüşmek istiyorsunuz. Buluşuyorsunuz. Yüz yüze ve özel konuştuğunuz konular nelerdir, bunları açıklar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” evet, yanlış anlaşılmasını engellemek için ben benim benden büyük insanlara genelde dayı derim. Yoksa daha önceden bir tanışmışlığım yok Fikri Bey ile kendiside bunu teyit etmiştir veya umarım teyit eder. Ve kendisinin telefonunu bu Messenger den doğru benimle konuşan biraz da yönlendiren İrfan Yıldız’dan Fikri Bey in cep telefonunu aldım. Ve kendisini de o derneğin hala genel müdürü olarak kapıda deklarasyonu olduğu için kendisini bulup hani bu dernekte madem buranın hani şeyisin sahibisin müdürüsün böyle olaylar oluyor haberin var mı demek amacı ile kendisi ile buluştum. Tarif ettiği yere gittim ve bir Şişli de Türkcell dükkanına gel demişti oraya gittim. Daha sonra beni Türkcell dükkanının üstündeki kata çıkardı. Etrafı kalabalıktı o gün onun. Ve yukarıya çıkardı beni bende kendimi dedim ben ihsan Göktaşım. Dedim şu an derneğe gidiyorum ben sizin derneğinize orda sizin isminiz yazıyor kapıda. Ve orda ben şunları şunları şunları gördüm. Ve bu konuyu neden engellemiyorsunuz, niye salip çıkmıyorsunuz çünkü Kuvai Milliye yazıyor orda kapının girişinde. Hüseyin Görüm yazmıyor. Bana işte kendisinin küs olduğunu, oraya uğramadığını söyledi ve bende kendisine bana bu olayı savcıya ve hukuka götüreceğim taşıyacağım için o insanları ordan uzaklaştırmak istediğim için bana ne tür bir done verebilir yardımcı olabilir mi diye kendisine soru sordum. bu görüşmeyi de o Kadıköy den Bostancı’ya giderken bir büyük bir yol güzergahı var, şu an hatırlayamayacağım ismi nedir oranın, orda buluştuk. Dışarıda bir bankta oturduk kendisi ile. İkinci kez buluştuğumda, bana done vermedi ama. Kendisine de dedim eğer sen Hüseyin Görüm ile bu işi kasıtlı yapıyorsan bil ki engelleyemeyeceksiniz, bilin ki ben bu olayı savcıya kadar taşıyacağım, ya bu isim buradan duvardan indirilecek aşağıya yada sizler gideceksiniz diye kendisine sözlerde bulundum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Türkcell bayisinin üzeri dediğiniz yer dükkan mıydı yoksa bir ev miydi.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Ticari şey vardı, tekstil parçaları vardı dikiş makinesi gibi makineler vardı çok karışık ve göz kirliliği olan bir yerdi yani karışık bir dükkandı, ama ev değildi. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Başka kimse var mıydı siz görüşürken yanınızda.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Fikri bey, bilmiyorum neden hani beni tanımadığı içinde biraz hani ceketini çıkardı, belindeki silahı gördüm. Döndü beni görsün diye, benim niyetim kötü değildi zaten. Ben fiziksel hareketlerde kimseye bulunmam. Bulunmadım da. Kendisini etrafında çok yoğun sıkı toplantı vardı. Zaten ben geç gidebildiğim için Şişli’ye yolu şaşırdım. Biraz da geç vardım yanına, ama etrafında onunla toplantıya girmek isteyen dört beş tane kişi gördüm. Ama içeriğini bilmiyorum, ne olduğunu da bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” o kişiler dernekte gördüğünüz kişiler miydi başkaları mıydı.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Dernekte onları hiç görmedim efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yine ifadenizde dernek yöneticililerinin zaman zaman toplantı yaptıklarını, sizi gizli görüşmelere almadıklarını beyan etmişsiniz. Ne tür gizli görüşmeler yapıyorlardı. Kimlerle yapıyorlardı açıklar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Gelen kişiler Kuvai Milliye’nin binasının iç yapısını biliyorsunuzdur, hemen direk yukarıya çıkarlardı. Ben yukarıya izin verilmezdi zaten dediğim gibi bu demir kapıların arkasında toplantılar yapılırdı. Oraya gelen kişilerde direk yukarıya çıkarlardı. Ve Ceylan Hanım da onlara çay servisi yapardı. Ben ceylan hanım’a sorardım hani abla bir şey duydun mu neyi konuşuyorlar diye. Ama zaten kadıncağız da çay verme esnasında hiçbir şey konuşulmazmış. Bana aktardı ceylan abla. Ve kapı örtüldüğünde tabi ceylan abla da bilmiyor bende bilmiyorum içerde neler oldu neler yapılıyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Ali Kutlu, Murat Çağlar ismindeki şahısları tanıyor musunuz.?”

Sanık İhsan Göktaş:” isim olarak tanımıyorum efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sizde Ali Kutlu adına düzenlenmiş Türk Telekom faturası kapalı zarf içerisinde ele geçirilmiş. bunu özellikle mi aldınız.”

Sanık İhsan Göktaş:” Bana Mustafa Morlevi arkadaş birkaç tane kart getirmişti bunları ihsan kullanabilirsin diye. Şu an tahmin ediyorum o kartlardan bir tanesidir. ”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Mustafa Morlevi kimdir.?”

Sanık İhsan Göktaş:”Mustafa Morlevi dernekte tanıdığım kişi, bana kendisi Mustafa diye tanıştırıldı, Morlevi soy ismi olduğunu daha sonra öğrendim. Mustafa’nın kendi söyleyişine, beyanına göre de işte babasının İsrailli olduğunu biliyorum, annesinin Türk bayan olduğunu biliyorum, kendisi de bana söylediği gibi sokakta hani idame ettiriyor hayatını, ve Hüseyin Görüm de Mustafa Morlevi yi burda kalabilirsin diye yanına almış. Daha sonra da Mustafa Morlevi bana kendi haberi yok iken Hüseyin Görüm ona arka odaya geç ben seni çağırdığımda elinde Tevrat ile içeriye gir ve sağımda dur dediğini bana anlattı. Ve kendisinin o gün de oraya basın geleceğini haberi olmadığını anlattı. Daha takibi gün bir gün sonra da kendisini gazetede hazreti Musa olarak lanse edildiğini görünce çok korktuğunu ve ağladığını anlattı. Mustafa Morlevi o kişidir.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Bu şahsın herhangi bir tarikatlarla bir ilgisi var mıydı.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Kendisi zor durumlarda ve şu an hala zor durumda olduğunu biliyorum, kendisine bir çok kez de işte kardeşçe ve ağabeyce o tür yerlerden uzak dur, seni kullanırlar, veya hiç ilintili olmadığı olayların içinde kendini tekrar bulursun, öyle yerlere gitme diye bir çok kez kendisine işte kardeşçe ikazda bulunduğum kişidir. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Aramalarda sizden Muzaffer Tekin, Kuddusi Okkır, Oktay Yıldırım’a ait resimler ele geçirilmiş, bu kişileri tanıyor musunuz? Resimlerini daha önce kendileri ile görüştünüz mü resimleri görmeden önce.?”

Sanık İhsan Göktaş:” hayır, kendileri ile hiçbir zaman görüşmedim, şu an kendileri de zaten o resimlerim basına yansıdığını gördüm ve o kişilerin dolayısıyla tabi şimdi artık biliyorum bu günün tarihinden itibaren hep sürekli isimleri geçen kişiler olduğunu, basından duyuyorum ama o resimlerin hani daha sonra ne kadar başka olaylarla alakası olduğunu tahmin etmemiştim ve ben sadece Kuvai Milliye derneğini hani o çerçevede olarak algılamıştım. O durumlarda daha derin bir şey olacağını ne tahmin etmiştim. Ne algılamıştım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Size kim verdi bu resimleri.”

Sanık İhsan Göktaş:” o resimler dernekte açık olan odalarda vardı zaten hep dolaşıyordu oralarda. İşte konu olduğunda birbirlerine gösteriyorlardı. Ve olayı hem hani sezdim yani bu bir şeyler çıkar bunun altından diye sezdim. Ve zaten oralarda hani her yere konan resimlerde yanıma aldım daha sonra muhakkak basın, basın diyorum emniyet marifeti ile bu işler olduğunda bakın bu kişiler var işte bunlar var diye masaya koyarım tahmini ile aldığım resimler yanıma.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” dernekte bu kişiler ile ilgili ne konuşuluyordu.”

Sanık İhsan Göktaş:” Tekrarlayacağım benim orda olayın sonuna doğru ben üç ay önce oraya yaklaşmıştım Kuvai Milliye derneğine, zaten orda hakiki Kuvai Milliye ruhu ile gelen insanları sürekli kovuyorlardı ordan. Çünkü yani Kuvai Milliye Derneği çerçevesindeki bir derneğin yapması gereken toplantılar, seminerler yapılmıyordu tam tersi sapkın şekilde vaazlar verip esrar partileri düzenleniyordu. Ve o yukarıdaki toplantılarda zaten beni almıyorlardı. Ve Hüseyin Görüm de bu İslam Arslan adındaki Hz. İsa diye basına yansıttığı kişi ve onun yanındaki Doğan Özer ikisi esrar ve alkol kullanırlardı. Bu kişilerde Hüseyin Görüm’ün talimatı ile saat 3,5-4 gibi gece yarısı tape kayıtlarında vardır, hani darp ettiler beni işte boğazımı falan sıktılar. Ve bunu da dile getirmiştim. Ve tape kayıtlarında bahsetmiştim bu konularda. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Kahraman şahin, Erol Ölmez, tanıyor musunuz bu şahısları. ?”

Sanık İhsan Göktaş:” Kahraman Şahin ismini duydum, çünkü ben dernekten çıktığımda oraya gelmiş, hani ara sıra ben dışarıya giderdim kendi hakiki ticari ilişkilerimi koşturabilmek amacı ile. Ben orda yokken kahraman Şahin bir kere gelmiş, Hüseyin Görüm ile görüşmüş. Ama ben gelmeden önce de ordan uzaklaşmış, ismini biliyorum, basında da birkaç kere resmini gördüm ama kendilerini şahsen tanımam.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” sizi darp eden uzun boylu kişi kimdir.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Doğan Özer isminde olduğunu biliyorum, çok dikkatçi bir yüzü vardır, kendisi daha önce Kuvai Milliye derneğine gidip çıkan kişilerdenmiş, artı Kuvai milliye üyeliğinden dolayı da Kuvai Milliye kimlik kartı varmış yanında. Doğan Özer ile dediğim gibi İslam Arslan haşa Hazreti. İsa olarak da basına yansıtılan vatandaş o dediğim gece Hüseyin Görüm’ün talimatı ile biraz göz dağı vermek için beni orda hırpaladılar. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Erol Ölmez’i tanıyor musunuz.?”

Sanık İhsan Göktaş:” İsim olarak basından duydum, ama kendisini şahsen tanımam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sizin üzerinizde bir adet Fatih Mehmet Göytak adına tanzim edilmiş, 17.07.97 tarihli 626 milyon liralık senet ele geçirilmiş, bu senedi size kim verdi ne amaçla verdi açıklar mısınız?”

Sanık İhsan Göktaş:” Efendim dernekte dediğim gibi çok dikkat çeken evraklar vardı, üzerlerinde yüksek rakamlar bulunan ve zaten bu Kuvai Milliye Derneği adı altında bambaşka işler yürüttüklerini gördüğüm ve duyduğum için de o evraklarında daha sonra emniyetin ve savcının işine yarayacağını tahmin ettiğim için yanıma aldım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Ne tür faaliyetleri vardı, bu çek senet tahsilatı şeklinde bir şey var mıydı.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Yani ordaki toplantılardan sonra aşağıya yansıyan konuşmanın kertiği deyim, bu tür şeylere ne diyorlar, içeriye o tür işler olduğunu duyuyordum aşağıda. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Kimden duydunuz.?”

Sanık İhsan Göktaş:” İsimlerini tanımıyorum ama sürekli Hüseyin Görüm’e biat eden, yaptıkları şeyin İslam olduğunu düşünen veya Kuvai Milliye profiline uyduğunu düşünen kişiler aşağıda konuşulan ve isimlerini bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Aşağıda nezarethane diye bir yer var mıydı Kuvai Milliye nin altında.”

Sanık İhsan Göktaş:” şimdi genel anlamda zemin kat ve kiler katı çok ağır pis kokuyordu, ama nezarethane dediğine ben hani kitli bir yer, bir insanın kilitlenip kendi iradesi ile çıkamayacağı bir yer diye aklımda öyle bir fikir oluşuyor ama nezarethaneyi andıracak bir mimari iç yapı yoktu. Kuvai Milliye derneğinin altında. En azından benim o üç ay zaman içinde bulunduğum ortamda yoktu, daha öncesini bilemeyeceğim. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sizin telefonunuzun hafıza kartı incelemesinde K. M. Tüzük İrfansorki.pvi şeklinde bir dosya içersinde, dernek tüzüğü ve üyelikten çıkarma ile ilgili alınmış notlar var bu notların içersinde K. M Tüzük İrfansor kim yazdı demişti, askeriyede yazıldı diye, şeklinde bir notunuz var, Kuvai Milliye tüzüğünün askeriyede yazıldığını siz nereden biliyorsunuz, nerede yazılmış.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Bunu bana irfan Yıldız isminde isakhimelştayn@hotmail.com dan doğru benimle irtibatlı olan o yazışmaları biliyorsunuz o kişiden öğrendim. Onun dediği ibare ile not ettim onu askerle yazılmış ibaresini. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Nerde yazılmış, ?”

Sanık İhsan Göktaş:” Bu tap messanger de İrfan beyin dediği yerde ama ismi olarak hatırlamıyorum işte aklımda kalan askeriyede yazıldı dediğidir. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” İrfan Yıldız’ın vasfı nedir yani bu şahsın dernekle alakası nedir.?”

Sanık İhsan Göktaş:” İrfan Yıldız, bu derneğe benim gitmemi işte orda işte iyi insanlar olduğunu söyleyerek bende o yüzden o derneğe gittim. Baktım görünürde hoş güzel ama işte zaten bir saat orda oturursanız olayın tamamen çığırından çıkmış vaziyette bir grup olduğunu her insan çok net görebilir orda. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yine telefonunuzun hafıza kartında aufahme16.vof,17.vav,18.vav şeklinde ses dosyaları tespit edilmiş, bahsi geçen ses dosyaları incelendiğinde dosyaların birbirinin devamı olduğu ve bir toplantı ortamının kaydedildiği anlaşılmakta. Toplantıda üç erkek ve bir bayan konuşuyor, ve bu konuşanlar Kuvai Milliye derneğinin yöneticileri derneğin mevcut durumu ve gelecekte yapılması gerekenleri tartışıyorlar. Siz bu ses kayıtlarını gizli olarak mı aldınız, başka ses ve görüntü kaydı yaptınız mı? Yaptığınız bu kayıtları herhangi bir yere ulaştırdınız mı.? Açıklar mısınız?”

Sanık İhsan Göktaş:” Bu konuşma Oğuz Alparslan Abdulkadir’in evinde oldu. Kuvai Milliye derneğinin genel sekreteri olarak tanıdığım kişinin evinde oldu. Toplantıda Vural Küçük olarak kendini tanıtan kişi vardı, ben vardım ve Oğuz Alparslan Abdülkadir vardı. Ve Ayşe Ceylan Genç hanım vardı.burdaki toplantımızın amacı kadir çelik diye o programı yapıyor Objektif diye. Kadir çelik Hüseyin Görüm’ün bu sapkın tavırlarını veya çığrığı çıkmış tavırlarını basına yansımasına sebep olacaktı. Benim kendi şahsi derdim Kuvai Milliye isminin böyle çirkin bir şeye adapte olmaması idi. Sokulmamasıydı ve ben Abdulkadir den de kendisinden bana bu konuda yardım etmesini istedim. Hüseyin Görüm’ün çıkacaksa da Hüseyin Görüm olarak çıksın, ne yapacağı varsa o haltı da yesin ama Kuvai Milliye ismini o şekilde rencide etmesin etmesini engellemekti. O amaçla Abdulkadir bizi evine çağırdı. Moda Kadıköy taraflarında evi ordaydı. Zemin katta ve o konuşma esnasında da bu küçük Cep bilgisayarıma el bilgisayarıma o konuşmayı kaydettim ve dediğiniz gibi de o konuşmaların parça parça takibi kayıtlardır. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Bunları bir yere ilettiniz mi.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Bunları emniyete verecektim zaten ama zaten siz de onu elde ettiniz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Emniyette veya başka istihbarat birimlerinde sizin irtibatlı olduğunuz kimse var mıydı yani size böyle bir görev mi verdiler gidin çekim yapın ses kaydı yapın, görüntü kaydı yapın belgeleri toplayın şeklinde bir görev mi verildi.Kendiniz mi yaptınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Bana hani ferdi olarak kişi olarak kimse görev vermedi ama ben şunu diyorum, amacım reklam yapmak da değil, kısa ve öz, hani zaten hani insan tarihinin atalarının bilincindeyse görevinin ne olduğunu çok iyi bilir. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 25.11.2007 tarihinde Oğuz Alparslan Abdulkadir ile Mustafa Alpay arasında bir telefon görüşmesi var orada Oğuz Alparslan diyor ki, abi bu ihsan Göktaş ben diyor, ordu ile ordu kanalı var diyor, bende diyor bir sürü bir adam daha var adını unuttum, ben mesela bir ekip de olabilir oyunlarını bozmak istemiyorum. Eğer doğru bir yerlerde doğru kişilerse o anlamda soruyorum şeklinde Mustafa Alpay’a sizin hakkınızda soruyor, Mustafa Alpay’ı tanıyor musunuz, siz ordu ile bağlantınız olduğu şeklinde izlenim verdiniz mi kimseye bir şey söylediniz mi açıklar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” ben İrfan Yıldız askerdir ve kendisi bana asker olduğunu söylediği için.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Mustafa Alpay,”

Sanık İhsan Göktaş:” Mustafa Albayı ben tanımıyorum, şahsen tanımıyorum ve tek asker olarak tanıdığım işte bu Yavuz Kara dediğim kişi artı İrfan Yıldız’dır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” nerde asker İrfan Yıldız?”

Sanık İhsan Göktaş:” İrfan Yıldız benim bildiğim ast subay ama bu tabi bana kendisinin söylediği bilgidir ve Heybeliada da askerlik yaptığını biliyorum. Ve konuşmalarda da asker dediğim dile getirdiğim kişilerde onlardır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Tape no 956 25 Aralık 2007 tarihinde Mehmet Fikri Karadağ ile yaptığınız görüşmede; valla işte bu işi temizlemeye çalışıyorum zaten az kaldı temizlenecek de. Bazı yerlerin haberleri var, bu ona Hz. İsa’yı, Musa’yı göstereceğim ben çok az kaldı. Şeklinde bir beyanınız var bu bazı yerler dediğiniz nerelerin haberi var siz kiminle irtibat halindesiniz kimlere ilettiniz bu durumları.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Kadıköy’deki polis emniyet birimi narkotik ve ordaki asayiş o, artı hani bu Kuvai Milliye adını kötüye kullanarak bu pisliği yapan kişilerin de basından doğru kamuoyunda hani bu Kuvai Milliye derneğinin kendisi değildir. Burda insanlar ferdi hareketleri ile ferdi egolarını tatmin etmek için bir yapılanmadır. Kuvai Milliyenin kendisi değildir. Amacı ile basına yansıtmaktı o konuda söz ettiğim bir kişi Mehmet Ali Önel beydir. Ve bu konudan kendisine birçok kez görüşmüştüm zaten. Kamuda bu olayın ve aydınlanması berrak hale getirilmesi birincisi o kişidir, ikincisi de bu asker olarak bildiğim irfan Yıldız’dır. Onlarla paylaşıyordum. Artı emniyet bu ne diyorlar polis marifeti deniyormuş ona. Polis marifeti ile ordaki insanların suçüstü yapılması ve ordan çekilmesi idi dediğim gibi amacım ya ordan o ismi almak. İndirmek. O binanın cephesinden yada o insanları ordan polis marifeti ile emniyet gücü ile uzaklaştırmaktı. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Size bizzat bir görev veren oldu mu.gidin bunları alın yapın şeklinde görev veren oldu mu, yazılı veya sözlü görev verildi mi.?”

Sanık İhsan Göktaş:”hayır efendim, benim görevi haddimi aşmayarak kendim üstlendim, çünkü orda yapılan şeylere huyum suyum göz yumamayacak kadar kesin ve net.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Tape no 3378 Faruk İsimli Şahıs ile yaptığınız görüşmede, Faruk diyor ki ee şimdi, ee renkte çok hafif bir sorun var, Orjinalinin aynısını siz de abi bir boyaya geliyorsunuz abi burada telefonla konuşacak kadar aptal değilsiniz ya. Hiçbir şekilde yok hiçbir şekilde hayır. Hiçbir şekilde. Faruk da diyor ki, başka bir şey söyleyeceğim şeyi o istediğin o orjinali tutmadı. Siz de öksürüyorsunuz, tamam buraya gelin tamam buraya gelin, Faruk sabitten arayım mı, siz de yok buraya gelin hayır telefondan konuşulmaz böyle şeyler ya diyorsunuz. Bu şifreli boya orijinal şeklinde söylediğiniz şeyler nedir ve telefonda konuşamayacağınız kadar gizli olan olaylar nelerdir, Faruk isimli şahıs kimdir.bu görüşmeyi açıklar mısınız ?”

Sanık İhsan Göktaş:” Tabi, ben Faruk yanımda ikinci kez yanıma monte edildi. Bir Üsküdar da leylim kafe denilen yerde Faruk melik sınmaz benim yanıma şaklaştırıldı. O irfan Yıldız takımından dolayı. Orda onun benim masama oturulmasını istememiştim. Daha fazla insanlarla insanlarla tanışmak istememiştim. Çünkü üç sene dediğim gibi etrafımda bazı insanlar monte edilip etrafımda bazı şeyler döndürülüp ihale bana yıkılacağını biliyorum bunu da üç sene önce basınla ben yayında televizyonda söyledim. Bu olayın olduğunu o yüzden de üç kişiden beş kişiden fazla insanlarla tanışmamaya, tokalaşmamaya çalışıyorum, Kuvai Milliye zamanında ama bu Faruk Melik Sınmaz denilen arkadaş, Kuvai Milliye ye tekrar yanıma gönderildi. Kuvai Milliye de benim malım değil, benim kendi şahsi olayım değil, tabiri caiz ise. Ben tabi onu oraya gelme gitme diyemedim. Çünkü gözle görünür ahlak dışı hukuk dışı bir şeyi yoktu Faruk Melik Sınmaz’ın. O yüzden de Kuvai Milliye Derneği’ne girip çıkardı. Kendisinin bana mütahit olduğunu, bu alanda da birçok projesi olduğunu, CV olarak masaya koydu. Bende bu işlerin yanında ticari olarak ayağa kalkabilmem için Kadıköy’ de birçok boş binaların krokisini mal sahipleri ile görüşerek aldım. Yatak hesabını yaptım, amacım hotel yapmaktı. Ve ticari işlerimi de telefonda konuşup santoloji yani mal ismini öğrenerek adresi öğrenerek direk oraya gidip o olayı engelleyeceklerini bildiğim içinde ticari olaylarımı telefonda itina ile konuşmamaya özen veren birisiyim ve bu konuda da Faruk Melih’i de tembihlemiştim. Benim ticari işlerimi ticari yapacağım insanların isimlerini ve adreslerini telefonda hiçbir zaman söyleme diye birçok kez bu sebebiyetler tembihlediğim kişidir. “


Yüklə 0,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin