13. AĞIr ceza mahkemesi


Duruşmaya kısa bir ara verildi



Yüklə 371,01 Kb.
səhifə3/4
tarix11.08.2018
ölçüsü371,01 Kb.
#69353
1   2   3   4

Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Bu arada savunması tespit edilmekte olan sanık Hasan Ataman Yıldırım müdafii Av. Hakan Coşkuner ile diğer bir kısım sanıklar müdafileri Av. Bülent Vural, Av. Murat Ekici, Av. Burcu Aydın, Av. Ruşen Özmen’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Hasan Ataman Yıldırım tekrar huzura alındı.

Sorgu ve savunmasına kaldığı yerden devamla.



Sanık Hasan Ataman Yıldırım:”Sayın başkanım, sayın mahkeme heyeti ve sayın savcılar, demin en son bu internette kızımı gönderdiği E-postayı okuyacağım demiştim 7 Ocak 2009’da 13:44’te yani arkamdan yazılmış olan yazı şu şekilde; sevgili dostlarım sabah 7:30’da Ergenekon davası kapsamında babam Hasan Ataman Yıldırım’ı da göz altına aldılar. Bir çoğunuzun bildiği gibi ben babamla çalışıyorum, bu nedenle aynı saatlerde babamın evinde arama yaptıkları gibi genel müdür olduğum Naryaz bilgisayar yazılım ve ticaret limited şirketinde de arama yapıldı. Bilgisayarımıza CD’lerimize notebook’umuzu, disklerimize ve bazı dokümanlara el konuldu. Bir çuvala doldurulup ağzı mühürlenip götürdüler. Öncelikle gelen 8 polis arkadaşlara nezaketlerinden ve anlayışlarından dolayı çok teşekkür ederim hepsi son derece özenli nazik ve dikkatli bir şekilde arama yaptılar hepsiyle keşke başka bir koşulda tanışmış olsaydık. Babam 1950 doğumlu henüz önyüzbaşılığında son senesinde istifa edip sivil hayata geçmiş deniz kuvvetleri komutanlığı tarafından burslu olarak gönderildiği ABD’de aldığı computerseans eğitiminin ardından bilgisayar yüksek mühendisi olarak 1984’te sivil çalışma hayatına başlamıştır. Kendisi çalışkan dürüst Atatürkçü laik ve girişimci bir liderdir hayatımın her saniyesinde onun kızı olmaktan dolayı gurur duydum bugünde aynı duygular içinde sadece Atatürkçü ve demokratik bir insan olması nedeniyle karşılaştığımız bu durumun ailemize bir gurur kaynağı olduğunu belirtirim bu zor günümüzde yanımızda olan tüm dostlara sevgi ve saygılarımı sunarım. Aydeniz Yıldırım genel müdür Naryaz. Evet bu yazıdan sonra 12 Ocak günü tutuklandıktan sonar Aydeniz’in yazdığı ikinci E-posta sevgili dostlarım babam Hasan Ataman Yıldırım dün sevk edildiği mahkeme tarafından Ergenekon davası kapsamında örgüt üyesi olma şüphesi gerekçesiyle tutuklandı. 7 Ocak 2009 günü genel müdürü olduğum Naryaz’da yapılan aramada içerik olarak babam ve şirketimizle hiçbir ilgisi olmayan tamamen bilgimiz dışında ve babamın ilk kez savcılıkta gördüğü bir komplo sonucu kasıtlı olarak yerleştirildiğini düşündüğümüz elektronik kayıtlarda bir takım dokümanlar bulunduğu iddia edilmektedir ofisimizin toplantı odasında arama yapıldığı sırada ilk kez gördüğümüz ofiste kullandığımız markalardan farklı bir marka flash bellek ve hafıza kartı ofisin muhtelif yerlerinde bir yazılım şirketinde olağan olarak çokça bulunan yüzlerce kendi CD’lerimiz arasına karıştırılmış yabancı CD’ler babamın kişisel bilgisayarında kendisinin haberi olmayan yabancı elektronik dosyalar bulunduğu iddia edilmektedir. Toplantı odasında bulunduğu iddia edilen flash bellek ve hafıza kartını bizimle ilgisi olmadığını normalde ofis içinde kullanmadığımız bir marka ve cihaz olmaları nedeniyle kolayca fark ettik. Ancak yüzlerce CD arasında karıştırılmış komplo CD’lerini doğal olarak fark edemedik avukatımız aracılığıyla gerek arama sırasında gerek babamın göz altına alınmasından hemen sonra ne olduğunu bilmediğimiz bu CD ve belleklerin avukatımız huzurunda açılarak incelenmesini tarafımıza yedek yada örnek verilmesini talep edilmesine rağmen bu tarihe kadar hiçbir belge yada yedek verilmemiştir. Babam masumdur Türk adaletine olan güvenimiz tamdır, gerçek mutlaka ortaya çıkacaktır. Bu süreç içinde bize destek olan tüm dostlarımıza teşekkür ederim. Aydeniz Yıldırım genel müdür Naryaz bilgisayar. Şimdi burada ikisinde iki mesajda gördüğümüz şekilde polislerin hem iyi davrandıklarını ve hepsiyle keşke başka bir koşulda tanışmış olsaydık şeklinde polislerle olan diyalogunu ve iyi niyetini de özellikle belirtmiş durumda. Zaten dedesi polis olan bir kişinin de polisler hakkında başka bir şekilde düşünmesi mümkün değil. Bende burada hep polis koydu derken kesinlikle bunu gerçek Türk polisine söylemiyorum bunu sade polisin içine yuvalanmış ufak bir gurup olduğunu düşünüyorum, polisimizin şerefli namuslu gerçek polis olduğuna da inanıyorum, polise olan güvenim vardır tamdır. Bu bakımdan ben hep polis dediğim zaman kesinlikle yanlış anlaşılmasın. Yine biraz evvel arada konuşurken kızım özellikle bu elektronik postaların elektronik iki tane o sahte belleğin tekrar hatırlattı bana nasıl olduğunu polis oturtturuyor o arada kızım kalkıyor çay işte kuru pasta servisi için gidip gelecek oluyor yok yok sen otur burada diyor sonra bak diyor polis, polis diyor ki sen burada otur yoksa dolaptan bir şey çıkar sonra polis koydu derler diye de ikaz ediyor. O da diyor kızım diyor ki bende diyor düşünüyorum nasıl olur yani polis koydu öyle şey mi olur diye içimden bir türlü kafam almıyor diyor böyle bir şeyi. Tabi şimdi anlıyoruz ki oraya özellikle koymuşlar ondan sonra sen geç burada otur bak oradan çıktığını gör, kızımı da şahit tutuyorlar yani. Bu kadar üç kağıt olur. Bide bu Aydeniz Yıldırım tarafından gönderilen E-postalar tabi guruplara arkadaşlara tanıdıklara birçok yere gittiği için kısa zamanda yani bilgisayara bakan bilgisayara kullanan E-postasına bakan insanlar tarafından çok kısa bir sürede bilemiyorum ama 10-20 bin demeyeceğim çok daha fazla insan 100 binlerce insana ulaşmış durumda nitekim NTV televizyonunda Can Dündar’ın yönettiği bir açık oturumda taraf gazetesi yazarı polis akademisi öğretim üyesi Önder Aytaçbir’e demiş ki Ataman’ın oğlu Aydeniz, Aydeniz’i erkek adı zannediyorlar onun için öyle diyor konuşmada halbuki kız. Ataman’ın oğlu Aydeniz polis hakkında olumlu E-postalarından yani bu postalarından da özellikle bahsetmiş. Yani bizim polis hakkındaki düşüncelerimiz olumludur. Yani bu kısmı bitiriyorum. Savcılık soruşturması ben şöyle düşündüm; burada Motamot aynen geçmeyeyim, siz daha sonra okuyacağınız zaman savcılık soruşturmasını ben oradan sorulara göre ilgili cevapları veririm burada sadece birkaç kısmı söyleyeceğim daha sonra emniyette savcılığa gittik avukatımda vardı savcı Mehmet Ali Pekgüzel ifademizi aldı. İfadeye saat 22:30’da cumartesiydi başladık, sabaha karşı 3:30’da bitti yani 5 saat kadar sürdü. Saat 11’de de Pazar sabahı gözaltı sürem bitti ama yine orada durduk akşam 18’de de hakim Ömer Diken karşısına çıktık, orada 10-15 dakika kadar sürdü benden sonra da Hüseyin Vural Vural albay vardı onu da aynı hemen arkasından yaptı dışarı çıktık tekrar içeri girdik saat 19’da tutuklandığımızı söyledi. Yani kanunu süremde geçmişti esasında gözaltı süresi işte Metris’e gittik oradan daha sonra buraya geldik. Orada sorulan kısımda bana ilk başta bir takım genel sorular var işte adı soyadı vesairesi bundan sonra oturduğum ev adresi olarak da bir yer yazmışlar hiç bilmediğim bir adres. Şimdi aklımda yok avukatım Naciye Hanım vardı o şahittir belki sayın savcıda hatırlıyor olabilir. Sonradan anlıyorum niye hatalı bir ikamet adresi yazmışlar çünkü polis doğru ikametime geldi eve doğru adresi biliyor sonra sorular içinde 7. soruda 7. sayfada ben soruları burada numara verdim kendim 30. soru oluyor buraya göre. Orada Ataman Atlas diye birinden bahsediliyor, Erkut Ersoy var o kendisi isimleri kaydederken Ataman Atlas yazmış bir yerde Ataman Atlas dediği gerçekte birisi varmış iki Ataman karışmış bende bilmiyorum Ataman Atlas’ın kim olduğunu daha yeni öğrendim. O da Avustralya’da bir avukatmış, neticede herhalde oradan bakarak mı yanlışlıkla mı ne beni karıştırmışlar yani polisin pek orada düzgün çalışmamış. Zaten bu ifadeyi şöyle oldu biz orada gittik bekliyoruz işte geldi önümüze savcıyla beraber oturduk bilgisayara koymuşlar yani savcılık tarafından hazırlanmamış polis tarafından hazırlanan şimdi sorular geldi dedi bilgisayara koydular ondan sonra oradan çıkan soruları sormaya başladılar. Yine başta Atatürkçü düşünüce derneğine üye olduğumu söylemiştim diğer konuları da söyledim. Ondan sonra bunları o zaman ya bu kısma kadar ki zamanı düşünüyorum nasıl yapalım diye bunları çok detayına girmemeyim ama burada şu kısmı anlatayım. Oktay Yıldırım’ı nereden tanıyorum dersek güven gurubu diye Eminönü’nde sepetçiler kasrı var orada aşağı yukarı ayda bir toplantı oluyor, bu toplantı herkesi açık internetten duyanlar gidiyor kapıda adını soyadını söyleyip bir de ufacık kağıt veriyorlar furyasına yapıştırıyor kim olduğu kişiler birbirini tanısın diye mesela ben o toplantılarda ben Oktay Yıldırım’ı orada tanımıştım daha sonra bu demokrasi gurubu E guruba üye oldu oradan arada bir guruba mesaj geliyor direk kendisiyle fazla bir irtibatım yok onları detayları göreceğiz orada Tuncer Kılınç bir gün paşa konuşmacı olarak gelmişti onu gördüm onu söyledim o gurupta. Burada anlattığım benim partilerle ilgili çalışmalarım var, işte onları Sema Pişkinsüt’ün partisi falan anlatıyorum sonra yeni kurduğumuz partileri vesaireleri anlatıyorum onları sorularda daha sonra detaylı cevap vereceğim onun için bunları iki defa baskı olmasın diye bunları hızlı geçiyorum şimdi cevap vermeden. Tanıyıp tanımadığım insanları şey yapıyorum, bana bir takım daha sorular sorarken hep ev ve işyerindeki bilgisayarında filan diye şunlar bulundu diye söylüyorlar, hâlbuki şimdiden söyleyeyim benim iddianamede evimden çıkan bilgisayarların evde bir bilgisayar ve disk ilave yedek diskler, evden bilgisayarlar ve evdeki yedek diskler az miktarda CD var, eski disketler var bunların hiçbirinde suç unsuru yok. artı benim işyerinde kullandığım kendi bilgisayarım veya başka bir bilgisayar kızımın kullandığı veya başka bir bilgisayar veya şirketteki alınan disklerin hiçbirinde de suç unsuru bir şey yok, bu çok önemli. Ama bana savcılık sorgusunu sorarken senin evinde işyerinde ikametinde bilgisayarın işte içinde şunlar şunlar bulundu, ben de şöyle düşünüyorum bunlar diyorum herhalde internete bağlandığımda virüs olarak internet kullanırken çünkü internete bağlandınız bir ekli dosya geldi ekli dosyaya geldiğiniz zaman oradan gelir özellikle ben demokrasi platformunda ekli dosya kullandırttırmıyorum daha evvelde söylemiştim ekli dosyadan virüs ve kötü programlar gelebilir ilkinde ne olduğunu anlamazsınız tıklarsınız o çalışır sizin bilgisayarınıza bulaşır ve bir takım önleyici programlar kullanıyorum Fairwall dediğimiz ateş duvarları programları var ama buna rağmen çıktı diye söyleniyor. Daha sonra geldiğinde sorulara bakıyoruz işte belgelerim directory’sü diyor diyorum belgelerim directoriy’sünü kullanmıyorum gibi yavaş yavaş anlamaya başladım, sorular soruldukça o zaman anladım ki bir de o iki tane ufak bellek çıkmış sahte benim olmayan. Ondan sonra bunun sonuna doğru zaten soruları tek tek değerlendirirsek bunu sonra yapacağım oradan bunun şey olduğu gözüküyor bir komploya kurban gittiğimiz anlaşılıyor onun şöyle bakıyorum. Yalnız bu arada şunu daha evvelde söylemiştim burada da göstermiştim. Ben ADD’ye üyeyim üye olurken de şu resmi vesikalık resmimi göndermiştim üyelik formuyla beraber. Şimdi bu resmi savcı diyor ki Şener Eruygur’u tanıyor musun? Yani işte basından vesaire dışarıdan ama hiçbir arada bulunmadım tanımıyorum. ama ADD üyesiyim dedim resmin çıkması normal ben müracaatta vesikalık resmimi vermiştim. Sonra birkaç ay sonra ek klasörler geliyor orada ek klasörde diyor ki Şener Eruygur’un başkanı olduğu ADD’de bilgisayarda bulunan resim diyor, bu resim gayet norma çünkü resimlerimizi veriyoruz onlarda üye kartı hazırlarken o resmi tarıyorlar bilgisayara koyuyorlar ama bana savcı sorarken Şener Eruygur’un bilgisayarında çıktı diyor. Şener Eruygur’un bilgisayarında değil Şener Eruygur’un başkanı olduğu ADD’nin bilgisayarında çıktığı ek dosyalarda yazıyor bakim burada evet 76. klasör sayfa 200 kesme 203 orada bu resim aynen var. bunu bir dilekçeyle burada daha evvelden burada gösterip konuşmuştum biliyorsunuz. Zaten bu işin komplo olduğu kasıtlı olarak hiçbir şey bulamayınca böyle ADD üyeliğini bile insanları korkutmak için ne olacak şimdi herkes Şener Eruygur ile sanki tanışıyor ediyor gibi suçla al içeri olacak iş değil. İnsanları korkutmak için yapılmış. Evet diğerlerini sonra geçeceğim için şimdi onları geçiyorum. Evet diğer bir olay Murat Ünlü olayı. Şimdi yarbay Murat Ünlü Ankara’da milli güvenlik akademisinde kendisi evet buldum şimdi şu kitabı hem buraya göstermiş olayım milli güvenlik akademisi 65. dönem müdavimleri diyor. Bunun içinde tek tek resimler var kişilerle ilgili Ankara’da bunu size takdim edeyim. 65. dönem benim tutuklu bulunduğum daha doğrusu beni gözaltına almadan evvel iki ay evvel başlayan kasım 2008’de başlayan 2009’un de Şubat, Mart aylarına kadar süren 4-5 aylık bir seminer. Burada içinde guruplar var 17 esasında 100 kişiden fazla 7-8 guruplar varda 17 kişilik bir sınıf var ikinci seminer gurubu diye geçiyor. Buradaki kişilerin biri Murat Ünlü biride Sabri Dilmaç var. Bunu sayfalara baktığımız zaman herkese bir sayfa ayarlamışlar ve Sabri Dilmaç’ın Emniyet Genel Müdürlüğü strateji geliştirme daire başkanlığı başkan yardımcısı olduğu yazılı. Ankara işte polis kolejinden mezun vesaire detaylar var. Bir sayfalık özelliklerini anlatıyor. Şimdi bu kişiyle Murat Ünlü yarbay beraber bulunuyorlar ve Murat Ünlü daha evvelden bir 18 Mart isimli bir denizaltının komutanlığını yapmış ve bana konan belleklerin bir tanesi de bu Murat ünlü’nün kendi özel resimleri müzikleri artı gemisiyle ilgili geminin bölümleriyle ilgili bilgiler yani geminin kullanma talimatı bir nevi diyeyim öyle söyleyeyim gemisi silahı motoru seyri vesaire gibi bölüm bölüm geminin kullanma kılavuzu gibi kendisinin gemideyken komutanı olarak yaptırdığı bilgiler daha başka askeri bilgiler vesaire bunlar var. bu çok açık olarak bu Murat ünlü’nün belgesi o belleği o ufak bellek ondan herhangi bir şekilde alınmış belki içine ilave bir şey konmuş veya konmamış yani öyle bir subayın kendisi bilinçli olarak başkasına verecek hali yok. Ondan bu alınmış. Ondan sonra ama o kendisi deniz altıcı ben deniz üstünde bulunduğum sürede bir de ben ikmal subayıyım benim deniz altıyla hiç ilgim yok ben deniz altıya adımımı dahi atmadım. Hatta şu meşhur denizaltı var müzede hani içinde bomba patlatılacak filan denen Rahmi Koç müzesinde ben Rahmi Koç müzesine bir şirketin toplantısı dolayısıyla gitmiştim ama deniz altıyı uzaktan gördüm. Dedim ki bir gün gelirim hanımımla beraber ben böyle önemli şeylere hanımsız yapmam beraber bir gidelim o deniz altının içini de görürüz bende hiç görmedim hayatımda hem ben görürüm hem hanımım görür diye düşünmüştüm iyi ki gitmemişim bir de benim o deniz altıda bir resmi falan bir şeyim çıksaydı yanmıştım şimdi Ergenekonda. Evet deniz altıyla hiç ilgim olmamasına rağmen bu bilgiler çıkmış durumda. Sayın başkanım bilmiyorum bulabildiniz mi Sabri Dilmaç’ın bunu ben sayfayı verebilirim. Yani olay bu kadar açık şimdi bu dokümanlarda adı geçen Şafak Yürekli var, Koray Özyurt var, başka kişiler var, bunları detaylı olarak anlatacağım, sonra bir de geçenlerde söylemiştim, maskesi düşenler diye bir liste var. Ben içeri alındıktan sonra 21 Ağustos 2009’de Amerika’da Utah eyaletinde fastomening diye şurada geçiyor bir şirket almış oraya yüklemişler. Onunla da ilgili sonra bir dosya vereceğim yani işin aslı şu tamamen bunlar komplo olarak hazırlanmış. O sorularda o zaman bunları geçiyorum. Şimdi burada bir konu daha var ben çağdaş Türkiye partisine 30 Ağustos 2006’daki resmi yemeğinde resmi dediğim bu müsaadesi alınmış bir yemek. O yemekte yaptığım bir konuşma var o konuşmada yani bir bakıyım burada yok galiba bunu da ayrı. O konuda şunu söylüyorum yani Amerika aleyhine Türk askeri Türk halkının askeridir Amerikanıyla gidip petrol için Irak’ta yada başka ülkede savaşması doğru değildir diyorum ben bunu 2006’da yapıyorum o yıl Amerika’ya olan güven yüzde 12 imiş 2007’de bir sene sonra yüzde 9’a düşmüş yani halkın zaten düşüncesi bu yani parti lideri olarak halkla aynı düşünüyorum halkın nabzını tutuyorum. Evet, bunu da kısaca geçeyim onları daha sonra tek tek başkanım olur demi o zaman siz okurken ben tek tek sorulara cevap verebilirim detaylı çünkü iki baskı olmasın. Yine mesela burada ikametinizde diyor halbuki ikametimde değil bunlar burada da söylediğim gibi bulunan bilgiler hep o sırada beni bu şekilde söyleyince bilgiler ben hep şaşırdım kaldım. Yine en önemlisi şu Oktay Yıldırım bana bir posta gönderiyor postada şöyleydi; biz burada Rıza K. Diye yazdım ama Rıza Küçükoğlu bu bir parti olarak Kadıköy belediyesinin evlendirme dairesi nikah dairesinin olduğu yerde bir toplantı yapmıştık, konuda büyük orta doğu projesiydi orada bazı konuşmacı olarak gelecekti, geldi. Fakat Rıza Küçükoğlu gelmedi, son anda bir annesinin hastalığı varmış onun için şehir dışına çıkıyorum gelemeyeceğim dedi bende onun gelmediğini fakat başka kişilerin geldiğini internetten yazı olarak kimler kimler ilan ettik, çünkü sonra gelmedi diyince onu da şöyle bir toplantı yaptık diye internetten gönderince Oktay Yıldırım’da esasında gruba yazıyor, guruba yazdığında o kişiye çatıyor önce ondan sonra diyor ki sizi tanımıyorum ama yüreğiniz vatan için çarptığından hiç şüphe duymuyorum. Ondan sonra devam ediyor, bizler taraflarını net olarak belli eden insanlarla bir arada olmalıyız diyip devam ediyor. Bu altındaki diğer kısımları alıyor polis hem savcılıkta hem daha sonra bir daha iddianameye de tekrar koyuyorlar ama aynı paragrafta geçen sizi tanımıyorum ama yüreğiniz vatan için çarptığından hiç şüphe duymuyorum kısmını almıyorlar. Bakın o kişi beni hiç tanımıyor, çünkü ben onu daha sonra telefon konuşmalarına da geleceğim. O kişi beni bir defa bu güven gurubunda gördü belki iki defa görmüştür ama bende çıkıp orada konuştum güven gurubunda, çünkü katılanlar bu tip toplantılarda toplantı sonunda onlara da 5’er dakika konuşma hakkı tanıyorlar o da çıktı konuştu oradan birbirimizi tanıdık ama ciddi bir irtibatımız yok telefon konuşmalarımız gelince göreceğiz. Bunlar önemli kısımlar en önemlisi ondan sonra diğer şeyleri de geçeyim onları daha sonra anlatırım. Evet yine daha evvelde var Tuncay Özkan ile ilgili sanki ben Sayın Tuncay Özkan’ı partide seçtirmek için kulis yapmışım. Zaten bu hareketin doğal lideri, başka aday yok ki. Evet şimdi bunları anlattıktan sonra esasında sorular hep benle ilgili olmayan benim ilk defa orada duyduğum bir sürü belge bana gösteriliyor veya özetleri söyleniyor yok diyorum tanımıyorum işte tanıdığım kişileri söylüyorum birde orada ben şöyle bir zorlandım kimi tanıyorum kimi tanımıyorum. Şimdi ben Mustafa Balbay’ı tanıyorum o nerden televizyondan çıkıyor ben onu yakından devamlı gördüğüm için tanıyorum ama beni tanımıyor mümkün değil, bütün televizyon seyircisini izleyemez. Dolayısıyla bazı kişilerle bir kere görüşmüşüm veya bir toplantıda söyleyeyim mi söylemeyeyim mi diye şaşırıyorum şimdi. Sonra neden sonra Sayın Mehmet Ali Pekgüzel dedi hani böyle basından medyadan değil de fiilen tanıdıklarını söyle dedi belli bir şeyden sonra ondan sonra ben ona göre konuşmaya başladım yani orada benim bir zorluğum var. Bunu daha sonra detaylı olarak şey edeceğimiz için şimdi bunu geçiyorum tek tek sorularda daha sonra yaparız. Evet bununla ilgili konuşacağım çok şey var. Şimdi iddianameye esas cevaplarıma geleyim, şimdi burada en önemlisi ben profesyonel bir bilgisayar uzmanı ve kullanıcısı olarak bilgisayarda belli bilgileri ayarlarım nereye ne yazacağımı düzgün bir şekilde belli bir sıra izlerim bu da proje bazında olur bazen projeye göre mesela buradaki projeye göre dikkat ederseniz bütün sayfaların altında hem ad soyadım var hangi bölüme ait olduğu kaç sayfanın kaçıncı sayfası olduğu bir de en sonunda tarih var. Aynı zamanda dosyanın ismi de bu şekilde dosya isimlerine bakarsak dosya isimleri de şu şekilde, disk üzerinden de bakarsanız mesela şimdi size anlattığım 4A’nın Şubat ayının önce yıl son ay son gün koymuşum neden alfabetik yani alfanimerik sıraya dizilsin diye. Şubat ayı Mart ayı ve Nisan ayının 2’si, 3’ü ve 4’ünde en son yaptığım değişiklik, her değişiklik yaptığımda hem dosya adını değiştiriyorum hem de dosyanın içine her sayfaya koyuyorum herhangi bir kağıt bir yerde bulduğum zaman bunun hangi tarihini hangi dosyanın parçası olduğunu hangi versiyonun veya sürümün Türkçe’siyle olduğunu biliyorum bu şekilde bir mantık gidiyor. Oradaki bana konan belgenin hiç birinin benle ilgili olmadığı belli benim bilgisayarımda incelenirse zaten buna benzer kodlamaların olduğu gözükecek. Şimdi Zülfü Livaneli’nin bir fıkrası çıkmıştı Ergenekona bir gönderme yapıyor ormanda filleri topluyorlar tavşan kaçıyor önüne çıkanlar neden kaçıyorsun diyince ormandaki filleri tutukluyorlar demiş. Peki sen neden kaçıyorsun fil değilsin ki diyince de iyi ama ben ispat edene kadar ispat edene kadar iş işten geçer demiş. Şimdi bizim durumumuzda aynen böyle şimdi ben size Ergenekon fili olmadığımı ispatlamaya çalışacağım. Burada bilgi depolama hiyerarşisi benim aynı zamanda anlattığım buradaki üniversitede ders olarak verdiğim husustur biz bilgisayarcı olarak en kıymetli ve en hızlı yetişeceğimiz bilgileri bilgisayarın içinde daha sonra erişeceğimiz bilgileri yedeklerde yedek derken eskiden teyp kullanılırdı son zamanlarda işte yine eskiden ufak yerlerde ufak işler için disket kullanılırdı şimdi CD ağırlıkta sonra DVD’ler çıktı onlar kullanılmaya başlanıyor ama biz şirket olarak tek tek böyle az da bir şey değil ki ben bunları tutayım yedeğini alayım komple bizde bol miktarda diskte çıkıyor o diskleri satamıyorsun çünkü eskiden kullanılan diskler bir sene iki sen sonra fiyatları hem düşüyor hem performansı düşüyor biz o disketleri alıyoruz yedek olarak kullanıyoruz yeni aldığımız diskleri kullanmaya başlıyoruz. Yedek alırken de bir sürü bilgi var ben saymadım ama saymaya kalkarsak benim E-postalarım 10 binler mi 100 binler mi bilmiyorum sayısı çok fazladır gelen giden birde bu E-postalar benim dernekle siyasi hayatımla ilgili değil işyerimle de ilgili bir sürü E-posta geliyor günde 1000 tane gelir 1500 tane gelir bu arada bir sürü reklam ve çöp spam dediğimiz İngilizcesiyle çöp postası da gelir bunlarla benim baş etmem mümkün değil. Dolayısıyla bana bütün bu yedekleri tutmuşlar hep CD’lere bir tane işte DVD’ye bunlara gelişi güzel yüklemişler. Bunlar tamamen tertip merkezinin kendine göre bir mantığı kolay çünkü diske falan koymaya kalkarsa bir tane biliyorsunuz televizyonlarda göstermişti birine de polis gidiyor adamda kameraya çekmiş neydi uyuşturucu koyuyor daha sonra geliyor uyuşturucuyu buluyor adamı alıp hapse atıyorlar kaç ay sonra da hapisten çıkıyor eski kayıtlara bakıyorlar buluyorlar polisi sonra tutukladılar. Yani bu şekilde çalışan polislerde maalesef var, evet burada ben çok detaylı olarak bilmiyorum bunun fazla detayına girmeyeyim ama bunun esasında şöyle de yapabiliriz herkesi de meşgul etmemek için gerekirse bu bilgilerin bana ait olup olmadığını naip hakimle oturup benim burada çok detaylı olarak verdiğim madde madde bir sürü hususlar var. bunları tek tek inceleyebiliriz mesela, biz İSO belgeli olduğumuz için bütün hepsini her şeyi kaydederiz. Bizim şirket dışından bir şey geldiği zaman belli olur, bütün bunların hepsi kayıtlıdır. Hııı bir de porno koymuşlar, bu olacak iş değil, ben mutlu bir aile babası olarak şirketimde de iki kızım çalıştığı gibi kızlarımda burada artı başka kızlarda var erkek sayısı az bir ben varım bir Hüseyin bir tane de öbür çocuk var yani üç kişi dört kişi belki kız sayısı 6, 7, kişi 8, kişi 10 kişi. Şimdi bizim öyle diyorum sayılar değişiyor bizim daha evvelden çok daha fazlaydı sayımız ama bu kriz dolayısıyla da düştü şimdi sayımız biraz azaldı. Bu CD’lere o belleklere koymuşlar ben şimdi alacağım bunları koyacağım bir yerlere zaten bilgisayarda olması mümkün değil bir de bağlansam bilgisayarda izi kalıyor nerelere bağlandığım belli bir de porno filan kullanmaya kalkarsanız internette oralarda çok fazla virüs vardır solucan yani kötü niyetli programları hep oraya koyarlar siz oraya bağlandığınız zaman oradan bilgisayara bizim elemanlar falan hiç kimse öyle bir şey yapamaz. Bir de bizim bilgisayar network içinde şirkette aşağı yukarı 15 civarında bilgisayar ve bunlar birbirine bağlıdır ve biri isteyen öbür bilgisayarlara girip bakabilir. Yani ben porno falan bir şeyler kullanmış olsam çıkardı ortaya yani elemanlarım görürdü. Ben nasıl dururum orada nasıl çocukların diğer kızların yüzüne bakacağım olacak iş değil. Artı orada müzik CD’leri var müzik dosyaları var. benim şirkette olsun evde olsun müzik dinlediğimi görmemiştir evde müzik setinden veya televizyondan arabada da giderken arabanında dijital müzik dinleyecek kısmı yok, CD’si de yok arabanın CD’si de yok sadece radyodan belli kanallarım vardır onları dinlerim, ağırlıkla Türk sanat müziği veya değişik hafif müzik vesaire. Ama buraya konan müziklere bakıyorsunuz bu hani rap falan diyorlar tam ismini bilemeyeceğim gençlerin kullandığı hızlı hızlı bir takım müzikler filan koymuşlar, bu benim yaşıma da uygun değil zevkime de uygun değil mümkün değil. Tabi o porno olayını daha evvelde burada konuşmuştuk bunu çok kişilere koymuşlar bir yerde de şöyle yapmaya çalışıyorlar bu porno olayından ha işte bak deniz subayları subaylar bunlar her türlü numarayı yaparlar bir de pornocu şeyi derler yani halkın gözünde böyle saygın insanları küçük düşürmek için koyuyorlar ama daha ben gittiğimden hemen arkasında kızım benle görüşmeden bu işin komplo olduğunu anlayıp her tarafa yaymış. Birde bu gönderilen E-postalar oraya da geleyim aynı anda bir sürü yere dağıldığı için daha sonra ben burada ek dosyalara falan bakarken bir yerlerden bakıyorum Mustafa Özbek’in bilgisayarına da gitmiş sonra sordum siz dedim E-postaları kullanıyor musunuz bakıyor musunuz, yok dedi ben bilgisayara elimi sürmüyorum dedi. Yani her tarafa gidiyor ama bazı insanlarda bilgisayar kullanmasa dahi o adını almışlar onun yerine başkaları bakıyorlardır. Neticede şunu diyeceğim kızımın yazdığı E-posta oradan oraya direk Mustafa Özbek’e gitmiyor başka bir yere gidiyor oradan gönderiyor Mustafa Özbek’e o da bizde neredeyse örgüt bağı kurmaya çalışıyorlar ben daha evvel kendisiyle hiç tanımam etmem görüşmedim. Neticede bunların yedekleme olaylarını anlattım, mesela ben dosya isimlerini kullanırken MR derim Marmara hastanesi demektir, MÜ, Marmara üniversitesi demektir. Aralara boşluk bırakmam Türkçe karakter Marmara üniversitesi derken MÜ’yü kullanmam Ü, Ç gibi veya büyük İ’yi küçük I yani İngilizce karakterleri kullanırım Türkçe’yi kullanmam. Burada onları da yazmışım bunları neden kullanmam? Çünkü bilgisayarlar arasında bu eskiden böyleydi şimdi nispeten düzeldi ama bilgisayarlar arasında Türkçe karakterleri aktarırken bazen sorun oluyor. Çünkü Türkçe karakter gerçekte dünya standartlarında olmadığı için sonradan yapılan standartlarda sorunlar çıkıyor bu yüzden o karakterler bazen iyi gözükmüyor. Dolayısıyla dosya adlarında kesinlikle bunları kullanmam ki ben 33 yıldan beri bilgisayar kullanıyorum yeni değil dolayısıyla beni eski dosyalarımda yeni dosyalarım hep bu şekildedir. Yine burada konan dosyalar Administrator yani genel yönetici olarak kullanmış halbuki bizim bilgisayarımızda kullanıcı adları Ataman1, Aydeniz, Filiz, Hüseyin gibi bir takım isimler var Meltem bunlar o bilgisayarlar o elemanlarda kullanmış oluyor bazen bilgisayarları oradan oraya değiştiriyoruz o kullanıcı adları orada kalmış dolayısıyla veya bir dosyayı alıp üzerini değişiklik yapıp yazdığınız zaman ilk o dosyayı yaratanın adı kalır bunlar bizim şirketteki kullanıcılar ama bakıyorum oradan dosyaları yazanlar son olarak değiştirenler bunlar benle hiç ilgili değil. Artı belgelerim klasörü demin de söylediğim gibi ben belgelerim klasörünü kesinlikle kullanmam, biz bilgisayarı aldığımız zaman C diye directory açarız, zaten standart vardır C diski böleriz bir de böleriz D yaparız, o da yedek olarak kullanırız, diski C ve D diye C diskinde Ata diye directory’si açarım bütün benim her şeyim oradadır. Bunları bilmeyenler tabi kendilerine göre bir şeyler ayarlamaya çalışmışlar. Yine o bulunan CD’ler benim kullandığım markalar değil. Yine alınanların içinde boş CD’ler var, bir de bozuk diye CD’lerin bir kısmını vermişler. Hâlbuki şirkette bakmışlar iade edilenlerin bozuk diye verdikleri sağlam yani onları da çok düzgün bakmamışlar veya içinde beğenmediklerini kimisi bozuk diye atmışlar sağlam olanlarda var. Zaten bunlar biliyorsunuz CMK’ya göre kopyası alınmadan oldu. Burada ben Levent Göktaş’ın o meşhur 51 DVD’sini anlatıyorum onun da nasıl olduğunu hepiniz biliyorsunuz, detaylara gerek yok. Yine bizim Hüseyin Kalkan teknik müdürümüz odaların her yeri aranırken teknik benim odamın yanındaki oda sol yanımdaki ufak oda da o hasta bellekleri buldular, sağ tarafta teknik müdür orada da bir sürü ufak USB bellek var CD’ler var dolu. Polis o odaya geçtiği zaman Hüseyin açıyor bak burada da var diyor kalsın kalsın diyor yani bir sürü USB bellek alınmadı öbür odadan alınsa zaten baş edemeyecek polis aylarca onlarla uğraşacak zaten onlar ne koyduklarını bildikleri için çok detaylı aramadılar daha başka bir şey yine ararken bizim balkon var, balkonda vaktiyle bir kere akrep çıkmıştı küçük kızım Meltem polis orayı ararken orada da bir sürü kutular var bilgisayar biz kutularını atmıyoruz çünkü onlar bazen geri iade ederken orijinal kutuları isteniyor o bilgisayar ambalajlarını da orada çıkartıyoruz biz bilgisayar satmıyoruz ama kendimiz için bazen de müşteri ufak tefek işlerde destek verirken az bir miktarda bilgisayar donanım alışımız satışımız oluyor ama onlarında kutuları duruyor. Polis onları aramaya kalktığı zaman Meltem diyor ki orada diyor akrep çıkmıştı dikkat eden diyor polis aa tamam kalsın burası diyor orayı aramadan çıkıyor zaten oradan bir şey yok. yani dediğimi gibi üstün körü bir arama olmuştu. Evet, yine önemli bir nokta şimdi bazı dosyalarda Microsoft Word veya Excel dosyası var Excel dosyasına yazmışlar onları ileride de göreceğiz şu şunla konuştu bu buna bunu dedi, şu şöyle yapsın böyle yapsın. Yani oturup hiç akıl alacak iş değil Excel dosyasına oturacaksın şu şuna bunu dedi bu dedi diye yazı yazacaksın, güya başkaları yapmış orada benim bilgisayarıma koymuşlar o sahte belleklerin içinde öyle dosyalar var, mümkün değil yani. Bu yani bilgisayarcılarda koyacak bir şey değil. Şurada E-posta trafiğini anlatmak istiyorum, şimdi bana günde 500 ile 1000 civarında E-posta gelir tabi benim kullandığım yahoo gurup var google gurup var, gmail. Gmail adresini adres olarak kullanmıyorum da orada guruplar var bu guruplardan gelir yönettiğim demokrasi platformundan gelir müşterilerden gelir, bütün hepsinde benim adresim sabittir, ataman@naryaz.com.tr bu yıllardır değişmemiştir. Sonra baktım ki şirket işleriyle dernek işleri filan birbirine karışıyor bazen diğer işler, tuttum bir tane daha atamanyıldırım@naryaz.com.tr diye ikinci bir E-posta aldım. Bu ikinci E-postayı da almamın sebebi de ikisi karışmasın diye dolayısıyla iki tane postaya bakıyorum ben yahoo, gmail, Hotmail gibi adreslerde kullanmam. Bu aldıklarım paralı ve Türkiye’deki sunuculardan verilen resmi adreslerdir. Bir daha adres değiştirmiyorum adresimi de yıllardır değiştirmediğim için kaç sene olduğunu bilmiyorum ama 9-10 senedir vesaire yani uzun süredir adresimi de çok yere dağıldığı için çok yerden bana devamlı posta gelir bu arada bir sürü spam da gelir, spam temizleme var önlemi ama başarılı olmuyor neticede çok miktarda gelir. Zaten dosyalarda benim adım soyadım yani bu isimlerde yazar, cep telefonum herkes tarafından bilinir. Fuarlara katıldığımızda ufacık kartvizitlerde bunları herkese dağıtırız. Dolayısıyla bir yerde pazarlama yapıyoruz yani ben şirketi tanıtacağım naryaz’ın kartını vereceğim onun için çok posta gelir. Tabi bazı postalarda mesela müşterimizden geliyor bazı özel şeylerde gönderiyorlar fıkra hikaye vesaire onlara da bunları gönderme diyemiyorsunuz herkesten gelenleri alıyorsunuz mecburen zaten sistem öyle çalışıyor bilgisayar sistemi sizin isteyip istememenize bağlı değil. Şimdi buradaki olay bir nevi atom bombasına benziyor E-postaların dağılması atom bombası bir tane ufak çekirdek patlar o bir sürü çekirdeğe derken çok kısa bir sürede hepsi patlar. Şimdi bu E-postalarda böyle ben tanıdığım diyelim 10 bin kişiye gönderdim ve de bazı guruplara gönderdim, gönderdiğim posta birkaç gün içinde 100 bin 200 bin belki milyon kişiye ulaşmış oluyor. Bir de bazı insanlar birkaç gün içinde değil bakıyorsunuz altı ay sonra sizin gönderdiğiniz bir posta başka bir yerden geliyor. Çünkü o ona o ona göndere bu şekilde dağılmış oluyor 100 binleri bulmuş oluyor. Şimdi bunları anlatmamın sebebi şimdi bana gelen bazı E-postalar vesaire sanki suç unsuruymuş gibi gösteriliyor halbuki benim tanımadığım bir sürü insandan gelen postalarda var. yani bunların beni suçlama için kullanılmaları doğru değil. Şimdi iddianamenin 3. iddianame sayfa 29’da İlyas Çınar, Hasan Ataman Yıldırım ve Hüseyin Vural Vural emekli olmalarına rağmen örgüt içi istihbarat ve örgüt üyelerinin motivasyonunun sürdürülmesi faaliyetlerini yürüttükleri açılan davalarda yargılanan örgüt üyelerinin mahkemede örgüt aleyhine ifade vermemeleri ve örgütte çözülme olmaması örgütte çözülme olmaması amacıyla çalışmalar yaptıkları belirlenmiştir şeklinde bir ifadeyle beni suçluyorlar. Bir kere ben söyledim ben emekli değilim ama daha sonra SSK’dan emekli oldum İlyas Çınar ile zaten daha sonra telefon kısımlarında göreceğiz Hüseyin Vural Vural’da son senelerde irtibatım oldu onu da detaylı anlatacağım ben daha evvelden onlarla hiç ilişkim yoktu. Örgüt üyelerinin mahkemede yargılanmasında örgüt aleyhine ifade vermemesi olayı var. O da yine daha evvel burada söylemiştim bir avukatın tuttuğu bilgileri alıp benim dosyalarımın arasına koymuşlar oradan beni suçluyorlar, benle ilgili değil. Örgüt motivasyonuna gelince ben hep söyledim ben pozitif düşünen bir insanım mutlaka Türkiye’nin hep her zaman iyiye gideceğini düşünüyorum, onun için benim herhalde bu pozitif düşüncemi düşünerek motivasyon için uygun görmüşler bende örgütün motivasyoncusu olmuşum teşekkür ederim. Bana iyi bir görev vermiş savcılar veya polis. Ama burda Kenan Temur var tanıyorsunuz tutuklu polis ben onunla arada konuşurken üzüntülüydü işte çok moral vermeye çalıştım ama başarılı olamadım. Sonunda biliyorsunuz baya bunalımlar geçirdi dolayısıyla ben bu görevi bana veren polislerden ve savcılardan özür diliyorum bana verilmiş olan bu görevi yerine getiremedim. Hüseyin Vural Vural biliyorsunuz açık denizlerde kaptanlık yapıyor bu gittiği zaman 6 ay gibi uzun süreler açık denizlere gider hatta bir e-postada gönderir ben gidiyorum göndermeyin e-postam doluyor diye. O zaman internette kullanamıyor gemide cep telefonu da kullanmıyor posta kutusu da geldiğinde dolu oluyor. Dolayısıyla sonra geleceğim Fenerbahçe’de toplantılar oluyor Bahriye’nin bana da Ataman ya sen bu toplantıları bana bildir diyor orda tanıştım ben kendisiyle. Zaten tekrar motivasyona döneyim bu Ergenekon suçluları olarak bütün insanlar burda morale ihtiyacı olanlar burda ben dışarıda oturup kime moral vereceğim? Moral vereceksem demek ki burda demek onun için beni tutukladılar gel sen burda hapistekilere moral ver diye yani bu durumda beni tutuklayanlar tutuklatmam için bu tertibi hazırlayanlar bu örgütün parçası olarak örgüte yardım ve yataklık etmekten haklarında dava açılmasını talep ediyorum. Yani çok komik bir şey oluyor ama beni buraya alıp koyduklarına göre bende burda herkes beni tanır ben burda mümkün olduğu kadar insanlara moral vermeye çalışıyorum Levent albayım çok yakından tanır beraber geldiğimiz ilk daha tutuklandığımız Vatan caddesinden beri şimdi burda aynı koğuştayız. Hep insanlara moral vermişimdir hep pozitif düşünürüm. Esasında İlyas Çınar, Hasan Ataman Yıldırım, Vural Vural bunlar eski denizci oldukları için senaryo merkezi düşünmüş deniz kuvvetlerine bulaşacaklar nasıl yapılım? Biz önce bunların bilgisayar kullanan dışarıdaki adamlara birer tane yem koyalım bunları tutuklattıralım daha doğrusu bizi tutuklatırken koydukları bu yemler diğer subaylara ait tanımadığım subaylara ait. Hep söylüyorum onlar harp okulu, lise veya daha okula girmemiş kişiler ben onlarla Bahariye’de bulunmadım ben 1984 yılında ayrıldım onlar daha Bahriye’de yok. O kişilere ait koyuyorlar bilgileri sonra gidiyorlar onları tutuklamak için onların evlerini, iş yerlerini arıyorlar. Bizi tamamen yem olarak veya köprü olarak diyeyim kullanmışlar. Hep söylediğim İlyas Çınar ve Hüseyin Vural Vural. Daha doğrusu ben bunların denizaltıcı olduğunu da bilmiyordum onu da söyleyeyim burda daha sonra öğrendim burda konuşurken ya denizaltı belgeleri bilmem ne o dedi ben denizaltıcıyım yani ben onlarla denizaltıcı muhabbeti bile yapmamışım. İkmal subayına denizaltı bilgileri koyuyorlar halbuki bu ikisi denizaltıcı onlara koysalardı iyi olurdu. Şimdi burda bir olay daha var İlyas Çınar’dan çıkan onunki de tesadüf ya 51 nolu DVD İlyas Çınar’dan çıkan 51 numaralı DVD’de veya başka CD bir şeylerde koymuşlar veya o galiba bir tek 51 var orda önemli onunkinde. Orda Dinçer Bayer dileğin kontrolünde diye yazıyor bu Taraf gazetesinde diğer gazetelerde filan çok çıktı o emekli deniz kurmay Albay Dinçer Bayer benim tanıdığım biri. İlyas’a da su üstü gemisine ait belgeler sahte belgeleri koymuşlar. O belgeleri bana koysalardı hem ben su üstü bana uyuyor denizaltı onlara uyuyor İlyas’a ve Vural Vural’a uyuyor. İlyas’a soruyorlar Dinçer Bayer’i tanıyor musunuz? Tanımıyorum diyor çünkü bizden aşağı yukarı 10 yaş falan küçük belki de daha fazla tam kesin bilmiyorum ama minimum 10 yaştır belki de daha fazla bizden küçük. Dinçer Bayer’i ben nerden tanıyorum? Benim hanımın akrabasıdır ilk defada biz Gölcük’teyken onun da annesi gelmişti ordan kendisi değil de annesi geliyor bizimde burda Gölcük’te olduğumuzu biliyor o şekilde biz Dinçer’le tanıştık Dinçer Bayer evli 2 çocuklu yıllardır evli, ailevi sorunları olmayan ailece görüştüğümüz hanımın akrabası baba tarafından akrabası bilmiyorum bunu anlatabildim mi ama çok önemli ama bunun benimle alakası yok bendeki belgelerde yok İlyas Çınar’a konduğunda Dinçer Dilek diye bir kızın kontrolünde diye geçiyor, hâlbuki öyle bir tip değil nitekim bir gün Dinçer’i bu olaylar ortaya çıktıktan sonra biride arıyor gece bir kadın A Dinçer bilmem ne filan diye bu da kızıyor, ya diyor beni rahatsız etmeye başladılar. Yani öyle bir komplo yapıyorlar ki o Dinçer dediğim albayı da taciz ediyorlar belki telefon sonra çıkacak bak onla görüştü bilmem ne diye. Esasında bu Dinçer’den de anlaşılıyor ki çünkü benim Dinçer’le telefon konuşmalarımda var yılbaşı üstü de konuştum ben. Benim şimdi adetimdir, yılbaşı üstü geldiği zaman bütün müşterilere bütün herkese, çevreme, insanlara, e-gruplara yılbaşında mutlaka bir kere posta gönderirim bu arada bayramda olduğu için bu son yıllarda bayram, yılbaşı ikisi de bir oluyor o arada hem yılbaşı hem bayram beraber gönderiyorum, bayramlarda da gönderiyorum, yılbaşında da gönderirim. Yılbaşında da Dinçer Bayer ile görüştüm ben baksalar Dinçer Bayer ile benim irtibatım vardır ha o da çok değil senede 3 defa 5 defa, 2 defa gibi. Yani ortada ciddi bir üçkağıt var, ama yanlış yapmışlar ben diyorum ki muhtemelen bunlar bellekleri karıştırdı o gün koyarken polis alıp giderken onunkini ona onunkini ona karıştırdılar. E insan bir yerde şey yapıyorlar hata çıkıyor tabi ortaya. Bu Murat Ünlü olayını epey anlattım ve bunun araştırılmasın istedim ama dendi ki şimdilik davaya bir şey katmıyor tanık olarak sonradan dinlenecek ki tanık dediğin bilmiyorum bu dava kaç yıl sürecek ne zaman tanıklara sıra gelecek o kişiye ne zaman sıra gelir bilmiyorum. Başka bir şey daha yapmışlar bu 3 İlyas, ben, Hüseyin Vural Vural’a üçümüze bazı belgeleri üçümüze de koymuşlar, baz askeri bilgileri yani hiç olacak şey değil benim onlarla askeri anlamda bir yazışmam yok zaten öyle bir şey olsa internet üzerinden haberleşiriz, göndeririz alırız, veririz veya benim bilgisayarımda da olur bu belge. Yok, evimde de yok iş yerimde de çıktığı yerler benim odamda da çıkanlarda değil o belgeler o sahte hem bellek hem CD’ler. Ön tarafta elemanların oturduğu 7, 8 tane elamanın oturduğu yerde çıkıyor ben alacağım askeri TSK’nın çok gizli bilgilerini CD’de elemanların oturduğu yerlere koyacağım ki orda hiç biri de dolap kilitli değildir. Kilitli değil dolap yok orda kilitsiz dolaplarda veya bilmiyorum dolaptan mı çıktı ortadan mı gözden nerden çıktıysa oralardan bu gizli bilgiler çıkacak buna yani ne bileyim aklın alacağı bir iş değil mümkün değil. Şimdi diğer iki albaya gelirsek İlyas ve Vural Vural bunlar ikisi de emekli Vural Vural albayda okyanus aşırı gemilerde kaptanlık yapıyor gidiyor aylarca çalışıyor. Bende SSK’dan emekliyim biz sadece Fenerbahçe de genelde emekli subaylardır emekli olmayan muvazzaf subaylar hiç gelmez diyeceğim yani oraya 10 tane toplantıya bakarız 1, 2 tane ya gelir ya gelmez çünkü orda hep emekli olanlar birbirini göremiyor zaten Bahriyedekiler görüyor. Fenerbahçe’deki toplantılarda Cuma akşamları yapılır ağırlıklı olarak Cuma akşamı zaten bahriyedekiler oraya gelmesi mümkün değil o saatte 7’den saat 8, 9’a kadar sürer. Benim dediğim gibi saklı gizli herhangi bir şeyim yok ben boşta da gezmiyorum çok da yoğun çalışıyorum bin bir tane işte. Üniversite dersi, şirket işleri ben tabi bütün yaptığım işleri anlatırken şirketi anlatmadım ama ben şirket içinde sabahları işte 7, 7:15 şirketteyim akşamda 7, 7:30 bazen 8 olur şirketten öyle çıkarım ilk giderim ben açarım en son ben ayrılırım. Devamlı çalışan bir insanım Benim örgüt motivasyonu diye öyle bir faaliyetim yok. Ha birde bana TSK amiral, general bilgileri falan bir sürü bilgiler koymuşlar. Peki, madem öyle bir şey koydular ben o generalleri, amiralleri aradım mı hiç biriyle irtibatım var mı? Yok, ben Bahriyedeki muvazzaf insanlarla irtibatım yok sonra geleceğim benim sınıf arkadaşım var Feyyaz Öğütçü en son Balyoz diye aldılar kıyı deniz saha komutanıydı Deniz Kutluk var Ali Deniz Kutluk o da bizim sınıftandı. Özer Karabulut tümamiral ikisi de emeklidir. Emekli ama onlar yeni emekli oldu bir iki sene onlar Ankara’da başka yerde zaten onlarla da cep telefonu olarak da irtibatım yok. İş yerinde aradığım zaman ben koramiral olmuş kuzey deniz saha komutanı olmuş arkadaşımı bir kere gidip yerinde de ziyaret etmedim artı cepten de konuşmadım artı bizim senede birde sınıfımızın toplantısı olur. Ben orda da arkadaşları interneti ben sınıfla ilgili benim e-mail grubumuzda var onu da ben yönetiyorum Yahoo’da. Dolayısıyla arkadaşlara bildiririm herkes ordan internetten bildirir o da grubu üyedir zaten ordan haberleşmemiz olur ama bu herkese açık bir haberleşme üstelik Yahoo gruplarına dışardan bakanlarda orda ki e-mailleri de kabaca görebiliyorlar. Yani saklı gizli bir şey yok orda zaten. Zaten arkadaşımızda bir tek Bahriyede kalan oydu o da yeni yemekli oldu. O da hiç siyasi şekilde hiçbir şeye konuşmaz, etmez, yazmaz. Hiç öyle bir faaliyeti de yoktur ve bende kendisini bu senede bir yemek olacağı zaman kendisini aramam onun emir subayının ararım. Emir astsubayı veya emir subayı onu ararım onunla konuşurum işte derim şu kadar kişi gelecek internette de var aldınız mı izlediniz mi diye? O yemek olur senede bir kere olay bu. Şimdi esas yani bu iddianame kısmı ile ilgili yine birazcık gelen bilgi vermiş oldum ama şimdi tam benimle ilgili kısma geçeyim. Burda iddianamede benim daha evvel benim anlattığım parti ve sosyal faaliyetler anlatılıyor. Bilmiyorum bunları okumaya söylemeye gerek yok herhalde Sayın Başkanım gerek var mı? Burda iddianamede.”

Mahkeme Başkanı :”Savunma siz yapıyorsunuz”



Sanık Hasan Ataman Yıldırım.”Evet, peki şurda genel olarak ilk başta benim daha evvel anlattığım derneklere üyeliklerim var işte Oktay Yıldırım’ı Güven grubunda 3, 4 evvel tanıdığımı anlatıyorum Güven grubu Sepetçiler kasrında halka açık toplantılar var bunları anlatıyorum. Burda iddianamede çok açık bir kerede orda Tuncer Kılınç gelmişti. Yaklaşık 150, 200 kişi kadar dinleyici vardı konuyu da hatırlamıyorum ne konusu olduğunu. Konuşma yaptı arada bir çay, kahve molası veriliyor aşağı yukarı 15, 20 dakika etrafında da bir sürü insan toplanmış oluyor bende gittim 10, 15 kişi bir arada Tuncer Kılınç’ta ortada orda bir merhabalaşmam olmuştur bende eski subayım demişimdir onun dışında başka bir şey konuşmadık kendisi ile ama bana sorduklarında ben onu tabi ordan dolayı tanıyorum dedim yani ama o beni tanımaz mümkün değil. Evet şimdi ben DSP, MHP, ANAP koalisyonlarındaki yolsuzluklardan bahsettim yolsuzlukla mücadele için siyasete atıldığımı anlattım. Sağlık bakanlığındaki olayları anlattım. Hastane otomasyonu vesaire onları anlattım parti çalışmalarını anlattığım için tekrar aynısı burda geçiyor aşağı yukarı. Onları tekrar anlatmama gerek yok. Şimdi Ahmet Tuncay Özkan’ı soruyorlar sayfa 647’de ben buna madde 1 diye başladım cevap verirken kendisiyle direk bir ilişkim olmadı. Ama daha evvel söylediğim gibi Ağustos 2008’de Kartepe’de 250 kişinin katıldığı toplantıda orda kendisiyle tanıştım orda çekilmiş resmimiz de var çok acele olduğu için 2 tane böyle resim var o resimlerde bulanık başkası çekti hemen herkes çektiriyor. Bende çok sevdiğim Tuncay Özkan’la resim çektirmek için hemen şöyle 2, 3 kişi bir araya geldiğimizde çektirdik o resimler bulanıktır ama çektirdim bir tek yani en yakın temasım televizyon dışında orda oldu. Şimdi daha sonra orada Erkut ile başlayan kısım var sayfa 647’de paragraf 6 demişim şimdi orda Ataman Atlas Türk-iş yöneticisi diye geçiyor bana soruyorlar böyle bir kişiyi tanıyor musun Ataman Atlas? Valla adını hiç evvelden duymamıştım ama dediğim gibi bunun daha sonra ben Erkut’u şeyde de gördüm hapishanede de gördüm ona da sordum Ataman Atlas kimdir diye? Valla bende bilmiyorum dedi sonra kızlarıma söyledim dedim geçen o da daha yeni oldu benim aklıma önemsemiyordum ama dedim ki bir internetten araştırın Ataman Atlas diye biri vardı araştırmışlar daha yeni geldi onu da bir gazeteden bulmuşlar o da vardı burda bir yerlerde bulurum Avustralya’da bir avukatmış bilhassa yani ordan başka bir şey yok sonra Erkut’a söyledim dedim ki bak Avustralya’da bir avukatmış tanıyor musunuz? Ha ha galiba dedi benim mail grubumda olacak dedi. Şimdi olay şu onu da söyleyeyim. Buradaki belki detaylı tanıtmalara gelirim ama adres olayını da söyledim şimdi Ataman Atlas’ın adresini yazmışlardı bana soruyorlar muhtemelen onun adresidir diye düşünüyorum çünkü birde diyorlar savcı sen Ataman Atlas diye ikinci bir isim kullanıyor muydun? Yok, böyle bir şey Türk-iş forumda ne olduğunu hiç duymadım zaten öyle bir şey olsa bilgisayarlarda bir yerlerde çıkardı öyle bir şey yok. Tahmin ediyorum savcıda hatırlıyordur bu olayı Erkut’ta yani o da çok iyi tanımıyor bir de ben ha şunu söyleyeyim olay şu Erkut Ersoy bilgisayarda işte özel büro diye bir sistem kurmuş bilmiyorsunuz ordan mesajlar gönderiyor bir iki toplantısına katıldım ben onun daha sonrada söylüyorum bu toplantıya da katıldığım da var. Birde bilgisayar sistemleri bu işte kurduğu için bu gruptaki insanlara diyor ki bize yardım edin para olarak bende size CD göndereyim diyor o bunlar bir takım bilgiler toparlıyorlar açık ama herkese açık her isteyene gönderilecek. Bende buna internetten 50 lira mı, 100 lira mı unuttum bir rakam yani ufak bir cüzi rakam gönderdim bu banka kaydı ile gönderdim resmi şey değil. buradaki amacım şudur tabi ben Amerika’da okuyup oranın da kültürünü aldığım için Amerika’da şöyle yaparlar, internette de bu internet adabında etiğinde vardır. Birisi bir program yaptığı zaman programı koyar bu program bedavadır der. İsteyen alıp kullansın memnun kalırsa bana 10 dolar göndersin der. Şimdi bizim insanlarımız diyeyim kullanır beğense de göndermez o parayı ama genelde Amerikalılarda bu adet vardır bende bu eğitimi aldım tabi bir yerde iki sene bulundum az değil. Baktım dedim bu insan bu kadar bilgi gönderiyor bilgisayarla ilgili de teknik bilgi de gönderiyor. Bilhassa virüslere karşı bak şu virüs çıktı bunu böyle silin internetten bilmem nereye bağlanın ordan temizlik yaparsınız bilgisayarınızı gibi böyle bilgilerde gönderir bu kadar uğraşıyorlar bunlara bende para göndereyim dedim o da CD gönderecekti CD gönderip göndermediğini bilmiyorum ama o onda gönderdiği makbuzda onda bulunan makbuzda Ataman Atlas’a gönderilmiş gözüküyor. Adresi doğru isim yanlış telefon numarası da aynı mı benzer mi neyse telefon numarası da onun bir yerde benim telefonuma benzer geçiyor. Yani öyle bir karışıklık olmuş ortada şimdi ben öyle bir şeyi hatırlamıyorum bana geldi mi çünkü gelse de ya Ataman Atlas diye ya geri gitti yahut da şirkette kayboldu bilmiyorum zaten önemli de bir şey değil. Şimdi ordan daha sonra Hurşit Tolon’u soruyorlar ben parti kuruluşu sırasında Çağdaş Türkiye partisini kurduğumuz zaman Hurşit Tolon’la çok görüşmek istedim neden diyeceksiniz? Yani bu siyasi hayatta internette olsun ve de bizim partinin üyeleri arasında olsun Ataman Bey biz Hurşit Tolon’u partimize davet edelim çok kaliteli bir insan deyip söylediler. Bunun üzerine ben kendisi ile irtibat kurmaya çalıştım ama kuramadım sonradan bir işte telefonunu bir yerden bulduk Ankara’dan arkadaşlarım buldu çünkü biz şimdi İstanbul, Ankara ve İzmir olarak örgütlendik. Ankara merkez İstanbul’da Beşiktaş’taydı sonra Kadıköy’e açtık sonra İzmir’de merkeze açtık tam örgütlenmeye başlamıştık ben Hurşit Tolon’u aradım hatta birde şöyle söyleyeyim benim şişecamdan tanıdığım bir biri vardı o da Hurşit Tolon’un sınıf arkadaşıymış. Bir gün ona da rica ettim, daha doğrusu bu uzun bir zaman içinde olan bir olay. Onu da görünce işte konuşuyoruz böyle böyle a dedi benim sınıf arkadaşım ya dedim sende söyle dedi biz bir sınıf yemeğimiz olacak orda söylerim hani bulursam söylerim artık söyleyip söylemediğini de bilmiyorum. Ama ben Hurşit Tolon’a kendimi tanıtırken bakın dedim ben sizin bir arkadaşınız referans vereyim ben deniz subayıyım, şuyum, buyum böyle bir parti kurduk sizinle görüşmek istiyorum diye birçok rica ettim o da efendi bir insan saygı gösterdi dedi şu gün görüşelim dedi. Ben tabi zaten o sıralar Ankara’ya gelip gidiyorum parti merkezi olduğu için gittim kendisiyle görüştüm ben bütün zaten saklı gizli bir şey olsa bön onları tutup defterime yazmam. Yani normal bir insan yazmaz. Ben onunla görüşmelerimde onları hepsini yazmışım. Hatta Ankara işte merkez orduevine gittim orda bahriyeden tanıdığım başka birini de görmüştüm onlar burda iddianamede yazılı ama yani bilgi olarak yoksa bir şey yok orda. Kendisiyle görüştükten sonra zaten bir 10, 15 dakika kadar görüştük yani kendimi tanıttım, partiyi tanıttım ve partimize gelmesini çok istirhamda bulundum. Kendisi ben dedi herhangi bir siyasi partiyi düşünmüyorum ama dedi isterseniz ben size İzmir’den bir iki isim vereyim dedi şimdi verip söyleyince orda yazmasak olmaz bende aldım onları da not aldım ama kendisiyle kendisinin verdiği isimleri aramadım zaten neyi de aramadım onu da söyleyeyim. İzmir’de zaten bizim örgütümüz kurulmuştu yani başka birisi tavsiye etti diye o ismi al oraya gönder öyle bir şeyde olmaz dolayısıyla bir daha Hurşit Tolon’la aramızda herhangi bir irtibat olmadı. Bütün tanışmamız o kadardır. Şimdi buradan 648. sayfada Fikri Karadağ şimdi bu olayı anlatayım benim gibi biri siyasi parti kuruyor, uğraşıyorsa bir sürü insanla teması olacak. Yine bizim partideki genel sekreterimiz arkadaşımız o Kadıköy tarafında Kuvai Milliye diye bir dernek kurulduğunu ordan bir randevu alıp oraya gidelim dedi iyi dedik kendisi randevu almış birde ben genel başkan yardımcımı aldım şimdi burda okurken bakıyorum 2 genel başkan yardımcım diyorum ama bir tanesi genel başkan yardımcım bir tanesi genel sekreterim. Onlar buraya da bana ziyarete gelmişlerdi. Fatin Akkaya ve Osman Ünal ikisi de biri benden yaşlı biri benden biraz küçük yani aklı başında insanlar öyle söyleyeyim. Onlarla beraber Kuvai Milliye derneğine gittik. Şimdi burda da yazdım ama ben onu anlatayım derneğe gittik bu dernek işte 2 katlı ama galiba 3. katı var iki buçuk gibi tam onu bilmiyorum girişten çıktık merdivenle üst kata yalnız her taraf çok güzel boyanmış, döşenmiş ve duvarlarda da büyük ince televizyonlar var hani en son yeni çıkmış böyle duvara takılan cinsten bir parmak iki parmak kalınlığında güzel televizyonlar var. Ben 1989’dan beri bir sürü STK’larda yöneticilik yaptım STK’ların nasıl parasız olduğunu çok az para ile yürüdüğünü bilirim. Orda şaşırdım dedim bunlar nerden acaba parayı bulmuşlar diye yani bu kadar şey şaşırdım daha sonra işte çıktık konuşuyoruz kendileri anlattılar dediler bu binayı biz milli emlaktan veya vakıflardan ben orda vakıflar vakfında kalmış ama daha sonra buradaki şeylerden bakıyorum galiba milli emlak geçen konuşmalarda geçti ikisi de olabilir. Yani devletten bu binayı aldık dedi ve burda dedi daha eskiden berduşlar yani serseriler falan vardı bina dedi virane halindeydi burayı dedi düzelttik dedi şimdi burası dedi bizim işte merkezimiz oldu Atatürkçü bir dernek vesaire gibilerde bunları anlattı. Ben şaşırdım yani ve sevindim de bir yerde yani Atatürkçü Kuvai Milliye’ci böyle güzel bir dernek kurmuşlar diye. Yalnız konuşmalar sırada Fikri Karadağ konuşmalarda aşağı yukarı yarım saat falan kaldığımızı tahmin ediyorum konuşmalar sırasında tabi biz önce partimizi anlattık o da kısaca kendisine anlatırken bazı iddianamede geçen işte hususlarda olduğu gibi işte tam milliyetçi bir şey kuracaklarını çok iyi işler yapacaklarını birde konuşma sırasında sık sık dini kelimelerle, motiflerle o kadar çok fazla konuşmalarını süslüyor ki yani hayret edilecek bir derecede. Ben orda böyle bir yere geldiğimi şaşırdım yani aşırı bir derecede dini kelimelerde var öyle söyleyeyim. Tabi bizim bu şimdi burda bir yerde vardır tarihi ama burda bakayım tarihini yazmış mıyım? Yok galiba bizim aşağı yukarı hah 23 Ağustos’la başlıyor diyor demek ki biz o civarda gitmişiz bizimde 30 Ağustos’ta partinin yemeği var resmi yemeği var 30 Ağustos zafer bayramı dolayısıyla bir yemek yapalım dedik onlar da var zaten iddianamede. Oraya davet ettik davetiye götürmüştük davetiye de verdik gelirseniz memnun oluruz dedik çıktık. Daha sonra burda tutuklu sanık Durmuş Ali Özoğlu, İbrahim Özcan ifadelerinde anlatırken ben olayı çözdüm ne diyor başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bacanağı Nuri Vardarbaşı tarafından bu dernek desteklenip kurulmuştur. Şimdi olay çözüldü benim kafamda bu Kuvai Milliye derneği kasıtlı olarak Kuvai Milliyeci olan Atatürkçü olan insanları bu dernekte yani bu bir kapan dernek toplayıp bu insanları buradan suçlayıp içeri alacak şekilde bir komplo hazırlandığını düşünüyorum dernek nerden buldu parayı? Bu paranın araştırılması lazım. Daha sonra hemen şurda yeşille gösterdiğim bir kısım daha var burda da şunu anlatıyorum buradan bana bir şey daha hemen yani ne diyeyim bulmacanın parçaları yerine oturmaya başladı. Biz Çağdaş Türkiye partisi kuruluşu sırasında bize Ahmet Vedat Koçal isimde o zaman 25 yaşında yani bu aşağı yukarı 2, 3 sene evvel oluyor bir genç geldi kendisinin bizim partide çalışmak istediğini internetten duymuş veya birileri de galiba bir yerlerden duymuş gelmiş birkaç toplantımıza katıldı. Kurucu olmasını düşünmüyordu bizde sevindik böyle dedik genç biri geliyor çünkü genelde daha yaşlılar geliyor fakat konuşmalarında ben tecrübeli değilim ben bilmiyorum ama bizim o Fatin Akkaya dediğimiz daha yaşlı tecrübeli biri geldi dedi ki Ataman Bey bu gence dikkat edelim bu Fethullahçı dedi. Bilmiyorum dedim valla dedi ben bunun konuşmalarından öyle olduğunu anladım dedi. Biz bunu birazcık dikkatli izleyelim dedi daha sonra bunlar konuşmuşlar diğer 2, 3 kişi bunun kendisi söylemiş Fethullahçı olduğunu söylemiş demiş, evet ben Fethullahçıydım ışık evlerinde yetiştim fakat onların yanlış yaptığını anladım şimdi ayrıldım ben senin gibi çağdaş Türkiye partisi gibi bir partide çalışmak istiyorum tabi biz onu çok geçerli görmedik dedik biz bu kişiyi artık daha sonraki toplantıları falan haber vermeyelim ve bir daha gelmedi. Aradan birkaç ay geçti bu önemli bu anlatacağım önemli bir gün televizyon seyrediyorum evde İstanbul Fatih ilçesi Kıztaşı semtinde yeni bir Kuvai Milliye Derneği kurulmuş haberlerde gösteriyor binayı bayraklarla süslemişler binanın önünde de dernek başkanı kabaca 50 yaşlarında biri çıkmış televizyon muhabiri ile konuşuyor derneğini anlatıyor Kuvai Milliye derneği bu başka Kuvai Milliye tabi. Kurmuşlar onu anlatıyor yanında da bu dediğim Ahmet Vedat Koçal orda duruyor o da birkaç kelime o da konuştu hıı şimdi ben olayı çözdüm o Kuvai Milliye’yi Recep Tayyip Erdoğan’ın bacanağına kurdurdukları gibi bu olay araştırılsın derim. Fatih Kıztaşı’ndaki Kuvai Milliye derneğinde kuran ama bize gelip de bizim almadığımız kişinin de orda başkan yardımcısı olduğu bir kişi. Demek ki sahte Kuvai Milliye dernekleri kuruluyor ve tuzak hazırlanıyor olay bu, bu çok önemli bu hususta gerekirse o kişiyi tanıyan arkadaşları bizim partiye geldiğini nasıl ortaya çıktığını ben şahit olarak getiririm. Evet ben bu olayı bu şekilde çözdüm mahkemenin de buna dikkat etmesini istiyorum.

Mahkeme Başkanı :”Başlıkta bırakın. Kısa bir ara verelim.”

Sanık Hasan Ataman Yıldırım” Peki, peki:”


Yüklə 371,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin