2 nolu alt komisyon tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 2,59 Mb.
səhifə16/37
tarix07.01.2019
ölçüsü2,59 Mb.
#90806
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   37

08.02.2012 Tarihli Toplantı




  • Açılma Saati: 10.00



  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Anayasa Uzlaşma Komisyonu 2 nolu Alt Komisyon toplantısını açıyorum.

  • Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; hoş geldiniz. Burada sizleri dinlemek üzere toplanmış bulunuyoruz. 30 Nisana kadar görüşleri toplamaya devam ediyoruz. Şimdi TESK’in görüşlerini alacağız. Hatırlıyorsunuz başlangıçta da ziyaret etmiştik. O bakımdan Türkiye’de en geniş tabanı olan kuruluşlarımızdan birisi, görüşleriniz bu bakımdan ayrıca bir kıymet ifade ediyor. Biz tabii sadece görüşlerinizi alıyoruz, müzakere yapmıyoruz üzerinde. Gerekirse belki bazı konuların açılması için soru sorabiliyoruz. Toplam kırk dakikalık bir süremiz var. Mümkünse bunun son on dakikasını bu şekilde sorulara bırakırsak memnun olurum.

  • Buyurun.

  • TÜRKİYE ESNAF VE SANATLARLAR KONFEDERASYONU GENEL BAŞKAN VEKİLİ FAİK YILMAZ – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

  • Hayırlı sabahlar diliyorum. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunu buraya davet edip, görüşlerimizi aldığınız için sizlere şahsım ve teşkilatımız adına, Genel Başkanım adına teşekkür ediyorum.

  • Ben Faik Yılmaz: Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Genel Başkan Vekiliyim. Arkadaşlarım Sayın Naci Sulkalar Bey de Genel Sekreterimiz. Sayın Tuncer Kılıç Bey’de Teftiş Kurulu Başkanımız.

  • Uzun zamandan beri kamuoyunun gündeminde olan, üzerinde yoğun tartışmalar yapılan ve hâlen yürürlükte bulunan 1982 Anayasası, halkın çok büyük bir bölümünün oyları ile kabul edilmiş olmakla birlikte, olağanüstü şartların ve yönetimin hüküm sürdüğü bir dönemde kabul edilmiş olması nedeniyle siyasi partiler, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, akademik çevreler ve toplumun farklı kesimleri tarafından sürekli eleştirilere maruz kalmıştır. Söz konusu Anayasa, günümüze kadar çok sayıda değişikliğe uğramış olmasına rağmen, zihinlerde bu Anayasaya karşı oluşan olumsuz algıyı yok etmek mümkün olmamış ve toplum tarafından benimsenip sahiplenilmemiştir.

  • Toplumumuzun neredeyse tüm kesimlerinin, değiştirilmesi gerektiği konusunda mutabakat sağladığı 1982 Anayasası'nın yerine yeni bir anayasa yapılması için Mecliste grubu bulunan ve seçime katılarak geçerli oy kullanan seçmenin yaklaşık yüzde 95'inin iradesini temsil eden dört siyasi partimizin temsilcilerinden oluşan Uzlaşma Komisyonu kurulması ve toplumun tüm kesimlerinin anayasa yapım sürecine dâhil edilmesi, uzlaşma ortamı içinde yeni bir anayasa yapılması bakımından önemli bir fırsat ve adım olarak değerlendirilmektedir kurumumuz tarafından.

  • Yeni anayasa yapılması konusunda, toplumumuzda oluşan bu büyük mutabakatın ve tüm kesimlerin sürece dâhil edilerek ortak aklın egemen kılınmasının, toplumun beklentilerine uygun, ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir anayasa yapma şansını artıracağı da malumunuzdur.

  • Bu itibarla aşağıda ilkeler, değerler ve kavramlar çerçevesinde genel hatları ile ortaya konulduğu üzere, kuvvetler ayrılığı ilkesini esas alarak, birinin diğerine karşı üstünlük kurmayacağını, yani her bir gücün bağımsızlığını koruyacağını güvence altına alan, bunların etkin ve dengeli bir şekilde uygulanmasını sağlayacak,

  • -Yasama organının denetim görevini hakkıyla yerine getirebileceği,

  • Yargının tarafsız, bağımsız ve şeffaf bir şekilde çalışmasının garanti altına alınacağı,

  • Hukuk devleti, laiklik, sosyal devlet ve demokrasi gibi ilke ve kavramları güvence altına alan ve bunların etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacak,

  • Evrensel ölçülerde bireysel temel hak ve özgürlükleri ön planda tutarak güvence altına alan,

  • Siyasal iktidarı ve gücü elinde bulunduranlara karşı bireyleri koruyan,

  • Taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan hak ve özgürlüklerin ihlâl edildiği gerekçesiyle ülkemize karşı açılan ve ulusal hukukumuz ile çelişmesi nedeniyle aleyhimize sonuçlanan davalara ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını esas alarak çelişkileri giderecek, hak ve özgürlükleri sözleşmedeki hükümlerle uyumlu hâle getirerek güvenceye bağlayacak,

  • Hesap verebilirliğin ve şeffaflığın benimsendiği,

  • Demokrasinin gereği olarak çoğunluğu değil çoğulculuğu esas alan,

  • Toplumun hiçbir kesimini ötekileştirmeyen, dışlamayan; hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa ayrıcalık tanımayan ve ayrımcılık yapmayan,

  • Hakların kullanımında ve ödevlerin yerine getirilmesinde eşitlik ve adaleti ön planda tutan,

  • Seçim sisteminin, temsilde adalet yönetimde istikrar ilkeleri arasındaki dengenin gözetilerek adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde kurulacağı,

  • Siyasi partilerin demokratik esaslar çerçevesinde kurulup faaliyet göstereceği, parti tabanları ve seçmenlerin sesi ve taleplerinin ulaştırılacağı kanalların açık olacağı,

  • Bu ülkenin toprakları üzerinde yaşayan her vatandaşın eşitlik, özgürlük, kardeşlik içinde yaşamasını amaçlayan,

  • Herkesin ve her kesimin benimseyip sahiplenebileceği, yeni bir anayasanın yapılması tarafımızca da önemsenmekte ve desteklenmektedir.

  • Bu bağlamda olmak üzere, yapılacak yeni anayasa ile ilgili yaklaşım ve önerilerimiz yukarıda genel olarak ortaya konulmakla birlikte, esnaf ve sanatkârlarımızı ve meslek kuruluşlarımızı doğrudan ilgilendiren hükümlerle ilgili görüş ve önerilerimiz de aşağıda sunulmuştur.

  • 1- Mevcut Anayasamızın "Vergi ödevi" başlıklı 73'üncü maddesinde yer alan vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklere İlişkin düzenlemeler, gerek vergi yüklenicileri, gerekse vergilendirme yetkisi ile tahsil yetkisi verilen organlar açısından oldukça önemlidir.

  • Verginin genelliği ilkesi ile mali güce göre vergilendirme ilkesinin Anayasada yer alması, bu ilkelerin kanunlarla veya ikincil mevzuatla değiştirilmesini önlemek bakımından gereklilik arz etmektedir. Anayasadaki mevcut düzenlemenin, bu ilkelerin anayasal güvence altına alınması açısında da yeterli olduğu düşünülmektedir.

  • Bununla beraber, vergilerin mali amaçlarının yanında sosyal politika aracı olarak da kullanılabileceği unutulmamalıdır.

  • Diğer taraftan, hemen tüm parlamenter sistemlerde olduğu gibi vergilendirme yetkisinin yasama organına verilmesi, vergilerin kanuniliği ilkesinin bir gereğidir. Anayasa metninde de olduğu gibi, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulup, değiştirilip yine kanunla kaldırılmalıdır.

  • Vergi ödeyiciler açısından öngörülebilir ekonomik koşulların sağlanması ve istikrarlı bir ekonomik yapının sürdürülebilmesi için vergilerin kanunilik ilkesinden hiçbir şekilde taviz verilmemelidir.

  • Örneğin, vergi oranlarının yüzde sıfır ile mevcut oranın 4 katı arasında belirlenmesi yetkisinin kanunla Bakanlar Kuruluna verilmesi, vergilerin kanunilik ilkesine tamamen ters yönde bir uygulama olup pratikte vergilendirme yetkisinin Bakanlar Kuruluna verildiği sonucunu doğurmaktadır.

  • Bakanlar Kurulu Kararları ile yeniden belirlenen vergi oranları, kararların Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girmektedir ve aynı tarihten itibaren ilgili tüm mükellefler açısından uygulanması zorunludur. Bu durum, yukarıda da ifade edildiği üzere, yatırımları olumsuz etkilemekte ve uygulamada sorunlara neden olmaktadır.

  • Bu nedenle vergi oranları, istisnalar, indirimler ve muafiyetlerle ilgili değişikliklerin, Resmi Gazete'de yayımlandıktan en az iki ay sonra yürürlüğe gireceği yönünde bir düzenleme yapılmalıdır. Böylelikle vergi mükelleflerinin vergi yükünü doğrudan etkileyen değişikliklerde, bu değişiklikler için gereken hazırlık süreci Anayasa ile tanınmış olacak ve gerek yatırımcılar için, gerekse diğer vergi ödeyicileri için bir planlama yapma olanağı sağlanacaktır.

  • 2- 1982 Anayasa'sının 129'uncu maddesinin son fırkasında memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlanmıştır.

  • Bu çerçevede memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirlemek ve izlenecek usulü düzenlemek amacıyla 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun çıkarılmıştır.

  • Söz konusu kanunun, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanacağı belirtilmiştir. Ayrıca, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin bazı istisna ve saklı hükümler getirilmiştir.

  • Yine, 1982 Anayasası'nın 128'inci maddesinin birinci fıkrasında, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına gere yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevliler eliyle görüleceği; 129'uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde ise, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği ve disiplin kararlarının yargı denetimi dışında bırakılamayacağı belirtilmiştir.

  • Anayasamızın 135'inci maddesine dayanılarak 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu'na göre kurulan Konfederasyonumuz ve alt teşkilatı mensupları; Anayasa’mıza göre bir kamu tüzel kişisinde asli ve sürekli hizmetleri yürüttükleri, genel idare içinde yer alarak bir nevi kamu hizmeti sundukları, disiplin hükümleri bakımından memurlar ve diğer kamu görevlileri ile aynı anayasal hükümlere tabi oldukları ve 5362 sayılı Kanun'un 59'uncu maddesine göre esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreterleri ile personeli görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle bu kuruluşların paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine bilanço, kesin hesap, rapor, diğer her çeşit evrak ve defterleri üzerinde suç işledikleri takdirde bu suçlardan dolayı adli olarak kamu görevlileri gibi ceza görmelerine rağmen, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleriyle ilgili işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturmasını idari merciin iznine bağlayan anayasa hükmünün dışında kalmaktadırlar.

  • Dolayısıyla hem kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca sunulan kamu hizmetlerinin sürekliliğini sağlamak bakımından hem de esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının kamu tüzel kişisi olmaları ve anayasamıza göre de diğer kamu tüzel kişilerinin yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerini yürütenlerin memur ve diğer kamu görevlisi sayılması, disiplin hükümleri bakımından memurlarla aynı anayasal hükümlere tabi olmaları ve kamu görevlileri gibi ceza görmeleri nedeniyle esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yetkili organlarının üyeleri ve genel sekreterleri ile personeline de memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılama usulünde olduğu gibi izin sistemini benimseyen hükmün anayasada yer alması gerekli görülmesini düşünmekteyiz.

  • 3- Değerli komisyon üyelerimiz, demokrasinin sürdürülebilmesi ve kuvvetlenmesi için toplumdaki orta sınıfın güçlenmesi / güçlendirilmesi gerekmektedir. Kuşkusuz ki; bu da yeterli değildir. Örgütlü toplum yaratılmalıdır. Sivil toplumun güçlenmesi, orta sınıfın ve bu bağlamda esnaf ve sanatkârların örgütlü bir biçimde ağırlığını hissettirmesi gerekmektedir. Örgütlü - güçlü orta sınıfın yani esnaf ve sanatkârların gücünün duyulduğu bir toplumda demokrasi tüm kurum ve kuralları ile kurumsallaşabilir ve kesintiye uğramaz.

  • Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Konfederasyonumuz ülkemizde yaygın olarak gerek yatay ve gerekse dikey olarak örgütlenmiştir. Dayanağı anayasadır. 1961 Anayasası’nın 122’nci maddesi ile ilk kez anayasal dayanak oluşturulmuş ve bu ilke 1982 Anayasası’nın 135’inci maddesi ile de daha ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir. Gerçekten de 1982 Anayasası’nın 135. maddesinde "Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir." şeklinde düzenlenmiştir.

  • Yeni bir anayasa yapım sürecinde söz konusu dayanak hüküm daha özgürlükçü, işbirliğine açık bir şekilde ele alınmalıdır. Devletin sağlayacağı bu düzenleme / tanıma kuşkusuz ki negatif bir özgürlüktür. Yeni bir anayasa negatif bir özgürlükle yetinemez; yetinmemelidir. Ülkenin her yöresinde her türlü hizmeti üreten esnaf ve sanatkârların örgütlenmesi, gücünü duyurarak demokrasiyi güçlendirebilmesi için devlet de gerekli önlemleri alarak pozitif yükümlülük üstlenmelidir.

  • Çağımızda örgütlenme ve benzeri özgürlükleri tanıyan ve dolayısıyla negatif özgürlükler sağlayan devlet kabul görmemektedir. Evrensel hukuka göre özgürlüklerin tanınması yanında, etkin bir biçimde kullanılması için önlemler alan bir devlet istenmektedir. Bu nedenle esnaf ve sanatkârlar için yeni anayasaya bu ilkeler getirilmedir.

  • Anayasada yer alan hüküm çerçevesinde çıkarılan 5362 sayılı Kanun uyarınca; esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve mesleki eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlakını korumak, esnaf ve sanatkârlar odaları, birlikleri ve federasyonları arasında birliği temin ederek gelişme ve ilerlemeyi sağlamak, esnaf ve sanatkârların çalışmalarını mesleki yönden ve kamu yararına uygun olacak şekilde düzenlemek, esnaf ve sanatkârları yurt çapında ve uluslararası düzeyde temsil etmek, sorunlarının çözümü için ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar nezdinde gerekli girişimlerde bulunmak, ulusal ekonomideki gelişmelere paralel olarak gerekli tedbirleri almak ve bakanlık tarafından esnaf ve sanatkârlarla ilgili verilecek görevleri yapmak amacıyla kurulan Konfederasyonumuz ve alt teşkilatı, ülkemizin her tarafına yayılmış geniş ve köklü bir örgütlenmeye sahiptir. Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları devletten hiçbir mali destek almadan faaliyet yürütmekte, hatta yaptıkları faaliyetler ve üyelerinin sicillerini tutmaları nedeniyle doğrudan devlete vergi, harç ve prim ödemektedirler.

  • Dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının kanunla kurulmasına ve esnaf ve sanatkârın güçlü ve yaygın bir şekilde örgütlenmesine, sorunlarının çözümünde etkin rol oynamasına, temsiline, meslek disiplininin sağlanmasına dayanak oluşturan ve Anayasamızın 135'inci maddesinde yer alan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin düzenlemenin korunmasının son derece önemli ve yaşamsal olduğu düşünülmektedir.

  • 4- 1982 Anayasası'nın 148'inci maddesine 07/05/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanun'un 18'inci maddesiyle eklenen "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır." ifadesi ile Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı tanınmıştır.

  • Bu düzenleme ile bireylere; Anayasamızda güvenceye kavuşturulmuş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki hak ve özgürlüklerden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini ileri sürerek hakkını üst mahkeme nezdinde arayabileceği bir yolun iç hukukumuzda da tanınması sağlanmış, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yüksek yargı mercileri önünde davacı olarak iddia ve savunma hakkı verilmiş yani kısaca iç hukukunuzda yüksek yargı nezdinde bireysel hak aramanın yolu açılmış, dolayısıyla temel hak ve özgürlükler konusunda önemli bir gelişme kaydedilmiştir.

  • Kuşkusuz, Anayasada güvenceye kavuşturulmuş bireysel temel hak ve özgürlüklerin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi nedeniyle hakları haleldar edilen bireylere bazı hakların verilmesi kadar, bu haklara sahip olanların, haklarının farkında olup, ona göre gerekli başvuruları yaparak hukuki süreçleri izlemeleri de bir o kadar önem arz etmektedir.

  • Bununla birlikte, temel hak ve özgürlükleri kamu gücü tarafından ihlal edilen bireyler; yargı süreçlerinin hukuki takibinin uzmanlık gerektirmesi, karmaşık ve uzun olması, dava ve yargılama masraflarından kaçınma, hak arama bilincinin yeterince oluşmaması, adli yardıma gereksinim duyma ve ihlalin kamu gücü tarafından yapılması ve onu karşısına almak istememe gibi nedenlerle hak ve özgürlüklerinin ihlaline karşı yargı yoluna başvurmaktan imtina edebilmektedirler.

  • Bu itibarla, yukarıda ifade edilen olumsuzluklar da dikkate alınmak suretiyle, toplumumuzun çok büyük bir kesiminin örgütlü bulunduğu, mevcut Anayasanın 135'inci maddesinde düzenlenmiş olan ve "...belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak maksadıyla kanunla kurulan..." kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, temel hak ve özgürlükleri kamu gücü tarafından ihlal edilen üyelerinin hak ve özgürlüklerini korumak için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru hakkı tanıyan hükümlerin anayasada yer alması sağlanmalıdır.

  • 5- Değerli komisyon üyelerimiz, 1982 Anayasası'nın 166'ncı maddesi ile; sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının ve hükümet temsilcilerinin bir araya gelerek ekonomik ve sosyal sorunlar ile bunlara ilişkin çözüm yolları hakkında görüş üretmek, ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında sivil toplum kuruluşlarının görüş ve katkılarının alınmasını sağlamak ve fonksiyonel bir kurumsal yapı kazandırmak amacıyla oluşturularak anayasal güvenceye kavuşturulan Ekonomik ve Sosyal Konseyin, ekonomik ve sosyal politikaların belirlenmesinde ve sorunların çözümünde toplumun tüm kesimlerinin görüş ve önerilerini ifade edebileceği bir platform olması, sorunların çözümüne ve katılımcı demokrasi kültürümüzün gelişmesine de katkı yapması bakımından Ekonomik ve Sosyal Konseyin kurumsal yapısının yeni yapılacak anayasada da korunmasında büyük yarar olduğu düşünülmektedir.

  • 6- Yürürlükte bulunan 1982 Anayasası'nın 173'üncü maddesinde, devletin esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alacağına dair hüküm getirilmiştir.

  • Söz konusu hüküm anayasaya konulurken, esnaf ve sanatkârlar

  • dolayısıyla kamuyu ilgilendiren en önemli meslekler bile ticaret odasına gidip kaydolduğunuz zaman sizden hiçbir belge istemezler, bu meslekleri belgesiz yapabilirsiniz. Alman Küçük İşletmeler Kanunu’nun arkasına eklenmiş “Ek A” diye, en son onlar, girişim özgürlüğünü de kısıtlamamak bakımından, işte, Küçük İşletmeler Yasası’nın arkasındaki ekleri biraz küçülttüler. Her meslek belgeli olmasın ama hayati olanlar mutlaka belgeli yapılabilsin diye en son kırk beşe indirdiler onlar. Çalıştırdığınız işçi sayısı isterse bin olsun, sermayeniz ne kadar büyük olursa olsun, ister gerçek kişi taciri olun ister tüzelkişi taciri olun eğer o kırk beş mesleği yapıyorsanız asla ve asla belgesiz yapamazsınız. Eğer siz sermayedarsanız sizden istemezler ama çalıştırdığınız kişilerin o belgeye sahip olması gerekir. Bu 102’nci madde değişmediği sürece, Türk toplumunda hâlâ duvarcı, damcı, aklınıza ne gelirse, taşçı, kasap hepsi belgesiz yapılıyor. İşte, esnaf niteliğindeki kişiler oradan, o kaçak yoldan gitmek suretiyle ticaret odalarına kaydoluyorlar, tüccarım diye, hâlbuki bunların hepsi esnaf ve sanatkâr. O sayı 1 milyon 300 bine öyle çıkıyor. Çünkü Türkiye’deki limitet şirketlerin sayısı sadece 600 bin, anonim şirketler bunun çok daha gerisinde, dörtte 1’i. Bunu arz etmek istedim.

  • BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir şey soracağım size, hemen çok kısaca. Bir kere geç kaldım ama burada okudum.

  • Şimdi, benim için önemli olanı vermişsiniz, çok önemli bir şey bu. Çok kısa bir şey söyleyeyim: Benim babam 80 öncesinde siyasetçi, Adalet Partisinin senatörü. Ben hep ona şöyle derdim: Ya baba, çiklet fabrikası kuruyorsunuz, bir şey kuruyorsunuz, bu ülke gelişmiyor derdim, o zaman öyle düşünürdük. O da derdi ki: “Oğlum, çok önemli bir şey yetiştiriyoruz. Bak, Araplar alıyor makineyi, Amerika’dan getiriyor. Vidası düşse Amerika’dan uçakla adamı getiriyor, vidayı takıyor. Biz ise bunları yapabilen esnaf ve sanatkârlar yetiştirdik, ta Osmanlı’dan beri bu gelenek vardır. Siz bunu iyi değerlendiremiyorsunuz.” Şimdi esnaf ve sanatkârın ne kadar önemli olduğunu kaybetmeye başladığımızda anladık. O yüzden, sizin şeyiniz çok önemli bizim için de.

  • Fakat bir tek şey söyleyeceğim: Temeline dokunmuşsunuz. Yalnız sizden bir istirhamım var, platform içerisinde ve kendi hukukçularınızla da yaparsınız: Çok doğru bir şey söylemişsiniz. Üçüncü şey de “Demokrasinin sürdürülebilmesi için toplumdaki orta sınıfın güçlenmesi, güçlendirilmesi gerekmektedir.” demişsiniz. Kuşkusuz ki bu yeterli değildir. Örgütlü, güçlü orta sınıfın yani esnaf ve sanatkârların gücünün duyulduğu bir toplumda demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla kurumsallaşabilir, kesintiye uğramaz demişsiniz ve arkadan, yeni bir anayasa yapım sürecinde söz konusu dayanak –yani 135’ten bahsediyorsunuz- daha özgürlükçü, iş birliğine açık bir şekilde ele alınmalıdır, bir.

  • İki, bir de çok doğru, benim de doğru gördüğüm bir şey var: 173’e girerken aynı burada söylediğiniz, küreselleşmenin işte uluslararası ticaretin önündeki engelleri azalttığı, bölgesel entegrasyonların güçlendiği yoğun rekabet kaldığı… Bu hızlı değişim, dönüşüm ortamında ayakta kalabilmeleri şuna bağlıdır demişsiniz: İşte 173’ün yeniden düzenlenmesi gerekli.

  • Şimdi, bunlara kesinlikle katılıyorum amma velakin sizlerden benim bir beklentim var yani şu çok güzel: 135’le 173’ün… Bizler yapacağız bunu ama bir destek olma babında nasıl düzenlenebileceği yönündeki biraz daha formülleri, ayrıntılı bir formülü üretmenizin çok yararlı olacağını düşünüyorum. Çünkü sizlerin gerçekten korunabilmesi iyi niyetlere bırakıldığı takdirde -çok da güzel yazmışsınız- sadece negatif bir özgürlük biçiminde düzenlendiğinde yeterli olmadığı gözüküyor. Dolayısıyla, bunun pozitif bir yükümlülük şekline dönüştürülebilmesi için böyle ipuçlarını verin, yeterli.

  • Bir de Ekonomik ve Sosyal Konsey konusunda ne düşündüğünüz… Mesela Fransızlar ki sadece esnaf ve sanatkâra dayalıdır küçük ve orta ölçekli işletmelere, o yüzden çok önemlidir. Ekonomik ve Sosyal Konsey de çok önemli bir görev vermiştir. Yani bunun gibi… Yani ne yapılması lazım? Biraz daha formülasyonu net bir şekilde koyarsanız ben de tahmin ediyorum ki bu komisyonun çalışmalarına çok katkısı olacaktır, çok da yararı olacaktır diye düşünüyorum.

  • Teşekkür ederim.

  • MUSTAFA ÖZTOP (İstanbul) – Teşekkür ederiz.

  • Süreyi biraz aştık, sağ olun.

  • İSTANBUL ESOB BAŞKANI FAİK YILMAZ – Anayasa’yla ilgili olan bölümde bizim siyasete istifaden girmemiz dolayısıyla zaten TESK’te konuştunuz, biz onu bir daha getirmiyoruz. Ama Almanya’da, Fransa’da, İtalya’da, oradaki çalışan arkadaşlarımız, başkan olan arkadaşımız… Berlin’in Başkanı şu anda milletvekili, Pittsburgh’ta gene senatör. Onlar da bu şeye devam ediyor. Ama tabii politikayı politikacılar yapsın diyoruz, bir şey demiyoruz.

  • Ben hepinize çok teşekkür ediyorum kurum adına.

  • Gene Sayın Genel Başkanım Bendevi Palandöken’in size sevgi ve saygılarını iletiyorum.

  • BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz de saygılarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz.

    Yüklə 2,59 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
  • 1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   37




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin