Ab-i hayat 7 Tasavvuf Adlı Ab-ı Hayat 7



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə7/54
tarix06.01.2019
ölçüsü1,43 Mb.
#90549
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   54

ABANOZ

Kerestesi genellikle siyah, siyaha yakın yeşil ve koyu kahverengi olan, ağır ve sert bir ağaç türü.

Abanoz 42, Ebenaceae familyasından Diospyros cinsi ağaçlara ve keresteleri­ne verilen ad olup aslı eski Mısırca hbnydir (İbr. hobnim). Doğu ve Güney­batı Asya. Afrika ve Amerika'nın tropi­kal bölgelerinde yaklaşık 240 çeşidi bu­lunan abanozun en makbul olanları Seylan, Hindistan ve Afrika'nın içlerin­de, özellikle Nijerya'da yetişen siyah türleridir. Bunların çıplak gözle doku ve damarları farkedilemeyen kömür kara­sı siyahlığındaki keresteleri, kolaylıkla yontu lamayacak derecede sert ve suda batacak kadar ağırdır. 43 Di­ğer türlerden koyu kahverengi “Kırmızı abanoz” Madagaskar adasında, en ağır tür olan 44 koyu zeytunî “Ye­şil abanoz” da Tobago ve diğer Batı Hint adalarında (Karayip adaları) yetiş­mektedir. Akdeniz ülkelerinin bol yağ­murlu kesimlerinde bulunan Trabzon hurması da (D. lotus) kerestesi gri renk­li bir abanoz çeşididir. Ortalama yük­seklikleri 10-15 m. olan ve 25-30 cm. eninde 4,5-5 m. boyunda kalas verebi­len abanozların çok daha uzunları da bodurları da bulunmaktadır. Abanoz kerestesi, dokusunun sıkılığından dola­yı ağaç kurtlarına, mantarlara, rutube­te ve çeşitli dış tesirlere karşı dayanıklı olmakla beraber güneşe karşı hassastır ve çatlamaktadır. Bu sebeple abanoz ağacı bugün, çatlaksız kuruyabilmesi için kesilmeden önce halka şeklinde ya­ralanıp boğularak iki yıl bekletilmekte, kesildikten sonra ise altı ay kadar ye­rinde bırakılmaktadır. Abanoz tomruk­lan ancak bu şekilde açık havada kuru­tulduktan sonra kalas haline getirilerek parafinlenip depolanmaktadır.

Abanoz, dayanıklılığı, ağırlığı, koyu rengi ve taş gibi perdah kabul eden sertliğinden dolayı en eski medeniyetlerden beri doğramacılıkta ve küçük eş­ya yapımında kullanılmıştır. Milâttan önce 111. binyılda Sümer kralları tarafın­dan, Hindistan menşeli sert ağaçlann o zamanın deniz ticaret merkezi olan Bahreyn adasından getirtilerek mâbed ve saray yapımında kullanıldığı, çivi ya­zılı tabletlerde kayıtlıdır. Mısır'da yapı­lan kazılarda ele geçen ahşap eşyanın çoğu Afrika abanozundandır. Avrupa'da abanoz, yüksek kalitesinden dolayı kas­vetli rengine rağmen mobilya yapımın­da uzun süre kullanılmış, ancak maun ağacının tanınmasıyla XVIII. yüzyıldan itibaren yerini ona terketmiştir. Bugün yalnız Endonezya'nın Selebes (Sulavvesi) adasında yetişen ve açık sütlü kahverengi zemin üzerine koyu kahverengi damarlı ahşabı olan Makassar abanozu mobilyacılıkta kullanılmaktadır.

Abanozun İslâm dünyasında sevilen bir ahşap türü olmasına rağmen yaygın şe­kilde kullanılması ancak XIII. yüzyıla rastlamaktadır. Daha önceleri adından, tozu göz iltihaplarına ve mide ağrılarına iyi gelen bir tıbbî bitki olarak bahsedil­diği görülmektedir. Abanozun İslâm sa­natlarında en çok kullanıldığı alan kak­macılıktır. Siyah renginin fildişiyle, se­defle ve sarı, kızılkahverengi, kırmızı renklerdeki ahşapla sağladığı uyum, bu tür malzemeyle birlikte çekmece, kutu ve tavla, dama-satranç tahtası gibi eş­yanın yapım ve tezyininde tercih edilmesine sebep olmuştur. Türk ahşap sa­natının en güzel örneklerini vermiş olan Anadolu Selçukluları, ceviz ağacının yanı sıra abanozu da kullanmışlar, fakat on­dan tek parça ve oymacılık hünerinin gösterilebileceği rahle ve benzeri eşya­dan çok, kündekârî teknikle çeşitli par­çalardan meydana getirilen minber gibi büyük boy ahşap eserlerin yapımında faydalanmışlardır. Bunun sebebi, büyük abanoz parçalarının zamanla çatlaması ve aşın sertliğinin de oymacılıkta ceviz ağacı kadar ustalık gösterilmesine mey­dan vermemesidir. Bu sebeplerle bazı eserlerde abanoz yerine, uzun süre pis su içinde bekletilerek veya gemilerin ar­kasına bağlanıp açık denizlerde dolaştı­rılarak rengi karartılmış {abanozlaşmış) başka sert ağaçların kullanıldığı görül­mektedir. Abanozdan yapılan eşya ara­sında kutu, kalemdan, baston, kılıç kab­zası, kaşık, teşbih, satranç ve dama taş­ları, tavla pullan sayılabilir. 45

Bibliyografya



1- H. Frisk. Griechisches etymotogisches Wörterbuch, Heidelberg 1973.

2- Faik Yaltınk. The Genus Diospyros Lotus in the Flora of Turkey (VI), Edinburg 1978;

3- “Abanoz”, TA.

4- J. Hell. “Abanoz”, IA, I, 4 vd.

5- R. Letouzey. “Ebenales”, Eün., V, 892-894. 46

ABAPÜŞ-İ VELİ


(ö. 890/1485)
Germiyan şehzadelerinden Hızır Paşa'nın oğludur. Balı Mehmed Çelebi ve Balı Sultan olarak da tanınır. Dedesi Süleyman Şah, Sultan Veled'in kızı Mutahhara Sultan'la evli olduğundan soyu Mevlânâ Celâleddîn-i Rümiye kadar ulaşır. Mevlevî dervişlerinden olan ba­bası kendisine saltanat elbisesi yerine tarikat abası giydirdiği için “Abâpûş-i Veli” lakabıyla anıldı. Hayatının büyük bir kısmını Afyonkarahisar dağında yaptırdığı zaviyede geçirdi. Şehre çok az inen Balı Sultan, bu zaviyedeki sohbetleriyle dervişlerinin manevî hayatına ışık tuttu.

Abâpûş-i Veli’nin Mevlevîlik tarihi açısından esas önemi. Dîvâne Mehmed Çelebi'nin babası olması ve oğlunu sağ­lığında postnişin tayin etmesidir. Böyle­ce Afyonkarahisar dergâhı. Konya'dan sonra tarikatın ikinci önemli merkezi olmuştur. Dîvâne Mehmed Çelebi'ye “İkinci pır”, hatta Mevlânâ'nın yeniden zuhuru olarak bakılmıştır. Abâpûş-i Veli’nin kabri Afyonkarahisar Mevlevî Dergâhı'ndadır. 47



Bibliyografya



1- Sâkıb Dede. Sefine. Kahire 1283.

2- Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ'dan Sonra Meulevîlik, İstanbul 1953.

3- Efdalüddin. “Abâpûş-ı Veli”, İTA. 48

ABAR

Arapça bi'r (kuyu) kelimesinin çoğulu. Fıkıh kitaplarının temizlikten bahse­den bölümünde (Kitâbü't-tahâre). herhangi bir şekilde kirlenen kuyunun na­sıl temizleneceği bir alt bölüm halinde ele alınmış ve işlenmiştir. Kelime daha çok bu bölümde kullanılmaktadır. 49



ABAZA HASAN

(ö. 1069/1659), Osmanlı Devleti tarihinde en büyük Celâli isyanını çıkaran âsi reisi. Silâhtar Bölüğü'ne mensup kapıkulu süvarilerindendir. Kara Haydaroğlu İsyanı'nın bastırılmasındaki hizmetlerin­den dolayı dikkati çekerek 1648'de Yeni İl Türkmen voyvodalığına tayin edildi. Bu durum diğer ocak ağalarının kıs­kançlıklarına yol açtı ve Abaza Hasan müddetini doldurmadan görevinden az­ledildi. İktidara hâkim olan ocak ağalan onu ortadan kaldırmaya teşebbüs edin­ce, çevresine büyük bir kalabalık topla­yarak isyan etti. İzmit'i geçip yol kes­meye ve baskınlar yapmaya başladı; bu arada Kastamonu'yu yağmaladı. Buna rağmen hükümet ciddi bir tedbir ala­madı. Nihayet, Şeyhülislâm Kara Çelebizâde Abdülaziz Efendi'den bir fetva alı­narak Sivas Valisi İpşir Mustafa Paşa'nın Abaza üzerine gönderilmesine karar verildi. Bu arada âsilere katılmış bulunan sipahilerin esâmeieri defter­den çıkarıldı. Fakat İpşir Paşa bu görevi kabul etmekte tereddüt gösterince az­ledilerek yerine Karaman Beylerbeyi Katırcıoğlu Mehmed Paşa serdar tayin edildi. Ancak, İpşir Paşa ile birleşen Abaza, Aksaray civannda Katırcıoğlu'nu mağlûp etti.

Bu başansından sonra halktan zorla vergi toplamaya kalkışan Abaza. İpşir Paşa'yı sadârete namzet görmeye başladı; bunun için İstanbul'a yürümeyi bi­le planladı. Bu sırada İstanbul'da ağalar saltanatına son verilmiş, âsilerle anlaş­ma zemini hazırlanmıştı. Nihayet hükü­metin zayıf anından faydalanan âsiler, hazırladıkları hücceti kabul ettirdiler. Buna göre Abaza'ya Türkmen ağalığı, İpşir Paşa'ya da Halep beylerbeyiliği ve­rildi. Bundan sonra kapılarında daha fazla asker beslemeye başlayan âsiler, halka da zulümden geri kalmadılar. İpşir Mustafa Paşa 1654'te sadârete tayin edilince, yanında Abaza Hasan ve binlerce sipahi olduğu halde İstanbul'a geldi. Ancak, sebep olduğu hadiseler­den dolayı bu makamda altı ay kadar kalabildi, çok geçmeden de idam edildi. Bu durum karşısında Abaza da önce Türkmen voyvodalığına, bir müddet sonra da Diyarbekir valiliğine tayin edilerek İstanbul'dan uzaklaştırıldı.

IV. Mehmed'in tahta çıkışının ilk se­kiz yılında devlet otoritesi çok zedelen­miş, on dört sadrazam denenmiş olmasına rağmen müsbet bir sonuç alına­mamıştı. Son olarak birtakım şartlarla Köprülü Mehmed Paşa sadârete getiril­di. Merkezî otoriteyi kuvvetlendirmek ve ülkede asayişi sağlamak amacıyla birçok kimseyi öldürmek zorunda kalan Köprülü. Abaza'yı önce Halep valiliğine tayin etti, daha sonra da Erde! seferine çağırdı. Bu arada Köprülü'nün sert icraatından kaçanlar Abaza'ya iltihak edi­yorlardı. Abaza ise Köprülü'nün Erdel seferi davetine uymayarak padişahtan, onu sadâretten azletmesini istedi. Dev­let kuvvetleri Macaristan içlerinde düş­manla uğraşırken Anadolu'da büyük bir Celâli isyanı başladı. Abaza, Ilgın'da Anadolu Serdarı Murtaza Paşa emrin­deki bir kuvveti mağlûp ettiyse de kış mevsiminin gelmesi üzerine Halep'e çekildi. Bu arada halk Abaza'dan yüz çevirmiş, emri altındaki kalabalık kuv­vetler erzaksız kalmış ve firarlar art­mıştı. Nihayet, bir komplo neticesinde başta kendisi olmak üzere maiyetinde­ki vezirlerle birlikte Halep'te katledildi. İsyan bastırıldıktan sonra Anadolu'da eşkıya ve silâh araması yapılmış, birçok suçlu yakalandığı gibi 80.000 tüfek de müsadere edilmiştir.50



Bibliyografya



1- Kâtip Çelebi, Fezleke, İstanbul 1287.

2- Naîmâ. Târih, İstanbul 1281-83.

3- M. Çağatay Uluçay, XVII. Asırda Saruhan'da Eşkıyalık ve Halk Hare­ketleri, İstanbul 1944.

4- Mücteba İlgürel, Abaza Hasan Paşa İsyanı (doçentlik tezi. 1976, İ Ü.Ed.Fak.);

5- Cl. Huart, “Abaza”, İA.

6- Cl. Huart, “Abaza Ha­san”, El2 (lng). 51


Yüklə 1,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin