Ahmed hulûSİ’de kavramlar I



Yüklə 1,77 Mb.
səhifə17/21
tarix30.12.2018
ölçüsü1,77 Mb.
#88344
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   21

Ad'a (Hud'un kavmine) gelince, Hak'sız olarak arzda benlik tasladılar ve dediler ki: "Kuvvetçe bizden daha güçlü kimdir?"... Görmediler mi ki kendilerini yaratmış olan Allah, kuvvetçe onlardan daha şiddetlidir! Bilerek (kasten) işaretlerimizi inkâr ediyorlardı! (Esmâ kuvvelerimizi vehmettikleri benliklerine ait sanıyorlardı.)

Bu yüzden, dünya hayatında onlara rezillik-zillet azabını tattıralım diye, o bahtsız günler içinde, onların üzerine dondurucu bir rüzgâr irsâl ettik! Sonsuz gelecek yaşamının azabı elbette daha rezil-rüsva edicidir... Onlar yardımcı da bulamazlar!

Semud'a (Sâlih'in halkına) gelince, biz onlara hidâyet ettik de onlar âmâlığı (körlüğü) sevip, hüdaya (hakikate) tercih ettiler... Bu hâlleri yüzünden kazandıkları ile horlayıcı-alçaltıcı azabın yıldırımı kendilerini yakaladı.

İman edip korunanları kurtardık.

O süreç geldiğinde Allah düşmanları hep beraber toplanırlar ve Nâr'a sevk olurlar.

(Allah'ın düşmanları) oraya geldiklerinde, onların sem'leri (işitme hassaları), basarları (görme hassaları) ve derileri (altındaki tüm bedenleri), tüm yaptıklarıyla onların aleyhine olarak şahitlik etti.



Bedenlerine dediler ki: "Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?"... Dediler ki: "Her şeyi konuşturan Allah bizleri konuşturdu... Sizi başlangıçta O yarattı... Şimdi de O'na rücu ettiriliyorsunuz."

Sem'inizin (işitme azanızın), basarlarınızın (görme azalarınızın) ve bedenlerinizin aleyhinize şahitlik yapmasını ummadığınızdan (keyfinize göre yaşadınız)... Yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmediğini zannediyordunuz!

İşte Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu yanlış zan sizi uçuruma mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz. (Fussilet/13-23)



SAĞIRLAR,

(Dünyadaki sağırlıklarının devamı olarak)

CEHENNEMDE DE İŞİTMEZLER



Ölüm yaklaştığında, bir de bakarsın ki hakikat bilgisini inkâr edenlerin gözleri dehşetle donar kalır! "Eyvah! Gerçekten biz kozamızda yaşıyormuşuz (bu gerçeği fark edememişiz)! Hayır, zâlimler imişiz."

Muhakkak ki siz de, Allah dûnundaki taptıklarınız da cehennem yakıtısınız! Siz oraya varacaksınız!

Eğer bunlar tanrılar olsalardı, oraya gelip girmezler idi! Hepsi orada ebedî kalıcılardır.

Onlar için orada şiddetli-horultulu inleme vardır ve onlar orada (dünyadaki sağırlıklarının devamı olarak) işitmezler!

Bizden kendilerine güzellik, saadet takdir edilmiş olan kimselere gelince, işte onlar ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır.

Onun (cehennemin) gümbürtüsünü işitmezler... Nefslerinin arzu ettiği her şey içinde sonsuza dek yaşarlar.

O en büyük korku (ölüm kavramı kalktığı için) onları üzmez ve melekler onları karşılar: "İşte bu vadolunduğunuz sizin gününüzdür." (Enbiyâ/97-103)



HER KENDİNİ ALDATAN

(Hakikatini inkâr ederek,

bedensellikle, içgüdüleri ve dürtüleriyle yaşayan)

ALLAH İŞARETLERİNİ İŞİTİR,

SONRA SANKİ İŞİTMEMİŞ GİBİ(üstüne alınmadan)

ŞİRK DÜŞÜNCESİNDE ISRAR EDER

Ha, Miiim.

Bilginin tenzîli (tafsile indirme), Azîz, Hakîm Allah'tandır!

Semâlarda ve arzda, iman edenler için işaretler vardır.

Sizin (insanlar-bilinçler) yaratılışınızda ve hayvanları (ırkları) türlendirmesinde, yakîn sahibi topluluk için elbette işaretler vardır.

Gece ve gündüzün dönüşümünde, Allah'ın semâdan yaşam gıdası (bilgi) inzâl edip de onunla ölümü (şuursuz-kendini yalnızca beden sanan yaşamı) sonrasında arzı (şuurlu yaşamla bedeni) diriltmesinde, rüzgârları (sürekli esen fikirleri) yönlendirmesinde; aklını kullanabilen bir topluluk için işaretler vardır.

İşte bunlar Allah'ın işaretleridir... Onları sana Hak olarak bildiriyoruz... Allah'tan ve O'nun işaretlerinden sonra hangi söze iman ederler?

Her kendini aldatan esîme (hakikatini inkâr ederek, bedensellikle, içgüdüleri ve dürtüleriyle yaşayana) yazıklar olsun!

Kendisine bildirilirken, Allah işaretlerini işitir; sonra sanki onları işitmemiş gibi (üstüne alınmadan) büyüklük taslayarak (şirk düşüncesinde) ısrar eder... Onu, içine düşeceği feci azabı ile müjdele!

İşaretlerimizden bir şey ulaştığında, onları alaya alır! İşte onlar içindir aşağılayıcı azap!(Câsiye/1-9)



ALLAH DÛNUNDA YÖNELDİKLERİNİZ



(Var zannettikleriniz)

SESLENİRSENİZ ÇAĞRINIZI İŞİTMEZLER

Diyelim ki işitseler, size cevap veremezler!

Geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü de geceye dönüştürür... Güneş'i ve Ay'ı işlevlendirmiştir... Her biri belirlenmiş bir sürece kadar akıp gider... İşte budur Allah, Rabbiniz! Mülk O'nun (Esmâ özelliklerinin seyri-açığa çıkması) içindir! O'nun dûnunda yöneldikleriniz (var zannettikleriniz) bir hurma çekirdeğinin zarına bile mâlik değildirler.

Eğer onlara seslenirseniz, sizin çağrınızı işitmezler! Diyelim ki işitseler, size cevap veremezler! (Üstelik) kıyamet sürecinde, sizin onlara tanrılık atfetmenizi inkâr ederler... Habîr'in (haberdar olanın) benzeri (kimse) sana haber veremez.

Ey insanlar! Siz Allah'a (mutlak muhtaç) "yok"sullarsınız (Esmâ'sıyla varsınız)! Allah ise Ganî'dir, Hamîd'dir.

Eğer dilerse sizi ortadan kaldırır ve halk-ı cedîd olarak (Esmâ'sının yepyeni bir açığa çıkışıyla) gelir!

Bu, Azîz (karşı konulmaz kuvve sahibi) Allah'a (sorun) değildir. (Fâtır/13-17)



İŞİTME KUVVENİZİN SAHİBİ KİM?



("Allah" diyecekler…)

Toplu hâlde onları haşredeceğimiz süreç... Sonra şirk koşanlara: "Siz ve ortak koştuklarınız, her biriniz mekânınıza" deriz... Akabinde onların aralarını ayırmışızdır... Onların ortak koştukları ise: "Siz bize kulluk etmiyordunuz (kendi evham ve hayallerinize tapınıyordunuz)" derler.

"Bizimle sizin aranızda Allah, şahit olarak yeterlidir... Muhakkak ki biz, sizin kulluğunuzun hakikatinden gâfildik!"

Orada her nefs, önceden ne gönderdi ise onun getirisi olan sonucunu yaşar! Hak Mevlâları olan Allah'a döndürülmüş; uydurmakta oldukları (tapınma objeleri) kendilerinden kaybolup gitmiştir!

(Müşriklere) de ki: "Sizi semâdan ve arzdan kim rızıklandırıyor? Yahut işitme ve görme kuvvelerinin sahibi kim? Ölüden (ölü hükmündeki kendini sırf beden sanma yaşamından) diriyi (Hayy olanın Esmâ'sıyla diri olduğu bilincini) kim çıkarıyor ve diriden (Hakikati itibarıyla diri iken) ölüyü (kendi veya karşısındakinin hakikatini görememe veya kendini sırf beden olarak kabullenip, toprak olup yok olacağını sanma hâlini) kim oluşturuyor? Kim Hükmü tedbir ediyor?"... "Allah" diyecekler... De ki: "O hâlde niye korunanlardan olmuyorsunuz?"



İşte Allah! Hak olan Rabbiniz... Gerçek olan dışında kabulleneceğiniz, dalâlden (sapık fikirden) başka ne olabilir? (O hâlde) nasıl saparsınız?

İşte böylece, Rabbinin inancı bozuk olanlar hakkında: "Onlar iman etmezler" sözü gerçekleşmiştir. (Yunus/28-33)



SESLER, (Kıyamet sürecinde)



RAHMAN’IN KORKUSUYLA KESİLİR!

Bkz. "Kelâm sıfatı”



ALLAH İŞİTMENİZİ(Algılamanızı) ALSA,



ALLAH’IN GAYRI ONU SİZE GETİRECEK

BİR TANRI MI VAR?



İşaretlerimizdekileri yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar (hakikatlerini algılayamayanlar) ve dilsizlerdirler (Hakk'ı itiraf etmeyenler). Allah dilediğini saptırır, dilediğini de sırat-ı müstakimde tutar!

De ki: "Ne hâlde olduğunuzun bilincinde misiniz? Eğer Allah azabı yahut o saat size gelse, Allah'ın gayrına mı yakarırsınız? Eğer doğru sözlü iseniz (söyleyin)."

Bilakis yalnız O'na yalvarırsınız... O da dilerse O'na yalvardığınız konuda size hakikati açar ve (siz de) ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz!

Andolsun ki, senden önce de topluluklara (Rasûl) irsâl ettik... Belki boyun eğerek dua ederler diye onları azap ve hastalık ile yakaladık.

Bari azabımız onlara geldiğinde alçak gönüllülük ile yaklaşsalardı ya! Fakat kalpleri katılaştı (bilinçleri kilitlendi) ve şeytan da (vehimleri de) yaptıkları amelleri kendilerine süslü gösterdi.

Ne zaman ki kendilerine hatırlatılan şeyi (Allah için yaratılmış olduklarını) unuttular, onlara her şeyin (dünya güzelliklerinin) kapılarını açtık... Nihayet (kendilerine) verilenler ile keyiflenip şımardıkları bir sırada, onları ansızın yakaladık! Bir anda tüm umutları sönerek çaresiz kaldılar!

Böylece (nefslerine) zulmeden topluluğun kökü kazındı! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir!

De ki: "Düşünün bakalım, eğer Allah işitmenizi (algılamanızı) ve gözlerinizi (görmenizi) alsa, kalplerinizi (şuurunuzu) kilitlese, Allah'ın gayrı olarak onu size getirecek bir tanrı mı var?" Bak nasıl işaretleri farklı şekillerle anlatıyoruz, sonra (buna rağmen) onlar yüz çevirip ayrılıyorlar.

De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer Allah azabı ansızın veya açıkça gelse, zâlimler güruhundan başkası mı helâk edilir?"

Biz Rasûlleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak irsâl ediyoruz... Artık kimler iman eder ve (durumunu) düzeltirse, işte onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar. (En’âm/39-48)



SUÇLULARIN(Şirk ehlinin)



GİZLEDİKLERİNİ VE FISILTILARINI

YANLARINDAKİ RASÛLLER YAZMAKTADIR

Bkz.İ/İman/Rasûllere iman



İŞİTİP DURDUĞUNUZ HALDE



O’NDAN YÜZ ÇEVİRMEYİN…

Kendileri işitip de (algılamadıkları hâlde),

"işittik" diyenler gibi olmayın!

Bkz.İ/İman/Rasûllere iman/ Allah’a ve Rasûl’e(Rasûlullah'a) ihanet etmeyin! [(Nübüvvet ve risâlet ile size ulaşan ilim ve marifetlere) hıyanet etmeyin!]



İŞİTME HIRSIZLIĞI

Elif, Lââm, Ra... Bunlar O BİLGİnin (Hakikat ve Sünnetullah), Kurân'ın apaçık işaretleridir.

(Öyle olur ki) hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden perdeliler), keşke gerçekte teslim olmuşluğumuzun farkında olsaydık, diye şiddetli arzu duyarlar.



Bırak onları, yesinler, zevklensinler; sonu gelmez arzular onları oyalasın! Yakında bilecekler.

Biz hiçbir bölgeyi belli bir yazgısı olmaksızın helâk etmedik.

Hiçbir topluluk ecelini ne öne çekebilir, ne de erteleyebilir.

Dediler ki: "Ey kendisine Zikir (uyaran-hatırlatıcı bilgi) inzâl edilmiş kimse! Muhakkak ki sen mecnunsun (cinlenmişsin)."

"Eğer doğru sözlü isen, bize meleklerle gelmeliydin?"

Biz melekleri bil-Hak (Hak olarak) inzâl ederiz... O vakit de onlara zaten göz açtırılmaz!

Doğrusu biz indirdik O Zikri, Biz!.. Ve muhakkak O'nun koruyucuları biziz!

Andolsun, senden önceki, aynı inancı paylaşan ilk toplumlar içinde de (Rasûller) irsâl ettik.

Onlara bir Rasûl gelir gelmez, mutlaka onunla alay ederlerdi.

İşte Onu suçluların kalplerinde böylece ilerletiriz.

Ona (hatırlatıcı BİLGİye) iman etmezler... Evvelce iman etmeyenlerin yaşadıkları sonuçlardan da ders almazlar.

Üzerlerine semâdan bir kapı açsak da, onun içinden yükselselerdi...

Elbette şöyle derlerdi: "Gözlerimiz bağlandı, hatta biz sihirlenmiş bir toplumuz!"

Andolsun ki biz semâda burçlar meydana getirdik ve onu ibretle bakanlar için (çeşitli özelliklerle) bezedik.

Onu şeytan-ı racîm'den biz koruduk.

İşitme (oradan gelen mânâları algılama) hırsızlığı yapan müstesna! Onu da apaçık ışık saçan ateş topu izler. (Hicr/1-18)



GÖRME SIFATI



"EL BASİYR"

(Görüntünün ardındaki tek gerçek->Açığa çıkan Esmâ özelliklerini her an seyir ile onlardan çıkanları değerlendirip sonuçlarını oluşturan)



"Muhakkak ki sen bizi (bizle) Basîr'sin!" (Taha/35)

İlgili Âyetler

Allah, onların hakikatlerinin kalplerinden (şuurlarında) açığa çıkışını algılamalarını kilitlemiştir; basîretleri perdelidir. Yaptıklarının sonucu olarak feci bir azabı hak etmişlerdir. (Bakara/7)

Onların misali ateş yakana benzer, ki yakılan ateş çevreyi aydınlatır. Ne var ki kendi hakikatlerinden gelen nûr açığa çıkmadığı için, karanlığa terkedilir; artık göremez! (Bakara/17)

O şimşek (hakikat ışığı) neredeyse göze dayalı müşahedelerini kapsayacak. Onlara her aydınlık geldiğinde, o hakikat ışığıyla birkaç adım ilerler, hakikat ışığı kesilince de içine düştükleri karanlıkta kalakalırlar. Allah dilemiş olsaydı Semî ve Basîr isminin onlarda açığa çıkmasını kısardı. Kesinlikle Allah her şeye Kâdîr'dir. (Bakara/20)

Sen onları dünyalık yaşam hakkında insanların en hırslıları olarak bulursun! Bilfiil şirk içinde yaşayanlardan bile... Her biri bin yıl yaşamak ister! Oysa uzun ömür sürmeleri onları azaptan uzak tutmaz. Allah, hakikatleri olarak yaptıklarını değerlendirmektedir (Basîr). (Bakara/96)

Siz salâtı ikame edin (Allah'a yönelişinizi zâhiren ve bâtınen hakkıyla yapın) ve zekâtı verin (Allah'ın size ihsanından bir kısmını karşılıksız paylaşın ihtiyacı olanlara)... Ne hayır yaparsanız, Allah indînde onu bulursunuz... Muhakkak ki Allah (varlığınızı oluşturan Esmâ'sıyla) Basîr'dir yaptıklarınıza. (Bakara/110)

 (Boşanmış annelerin) süt emzirmesini tamamlatmak isteyen (babalar) için, anneler iki tam yıl çocuklarını emzirebilirler. Bu süre zarfında onların rızkı ve giyim kuşamı örfte olduğu üzere babanın yükümlülüğündedir. Hiçbir nefse kapasitesini aşan teklif edilmez. Ne bir ana ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmamalıdır. Vârise düşen de aynen böyledir. Eğer kendi rızaları ile anlaşarak çocuğu iki yıldan önce sütten kesmek isterlerse kendilerine bir suç yoktur. Eğer çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmek isterseniz, örf üzere verilmesi gerekeni ödediğiniz takdirde, bunda da bir beis yoktur. Allah'tan korunun ve iyi bilin ki Allah (tüm yaptıklarınızın yaratanı olarak)  Basîr'dir. (Bakara/233)



Kendilerine bir mehr tayin ettikten sonra, onlarla yatmadan önce boşamışsanız, karar verdiğiniz mehrin yarısını kendilerine verin. Ancak kendileri veya nikâh akdi vekîlleri vazgeçerse bu haktan, o başka. Sizin (mehrin tümünü ona) bağışlamanız ise takvaya daha uygundur. Birbirinize faziletli davranmayı unutmayın. Muhakkak Allah yaptıklarınızı Basîr'dir (değerlendirmektedir). (Bakara/237)

Allah rızasını isteyerek veya enfüslerindeki bir tespitten (Esmâ bileşimlerinin kendilerinde oluşturduğu anlayış ile) mallarını infak edenlerin misaline gelince... Kendisine şiddetli bir yağmur isâbet edip, yemişlerini iki kat vermiş tepedeki bir bahçeye benzer. Ona böyle bol yağmur yerine çiseleyen bir yağmur dahi yeterlidir. Allah yaptıklarınıza Basîr'dir. (Bakara(265)

De ki: "Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah indînde korunanlar için altlarında ırmaklar akan cennetler vardır ki, orada sonsuza dek kalıcıdırlar. Hem de orada tertemiz eşler (bilincin eşi kusursuz beden olarak da anlaşılabilir) ve Allah'ın kendilerinden razı olması vardır. Allah kullarının hakikatinde olarak Basîr'dir." (Âl-i İmran/15)

Eğer seninle tartışırlarsa de ki: "Vechim Allah'a teslimdir; bana tâbi olanların da." Hakikat-Sünnetullah bilgisi verilmiş olanlar ile ümmî olanlara (bu bilgiden habersiz olanlar-müşriklere) de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?.." Eğer teslim olurlarsa hakikati kabullenmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, işin onlara tebliğden ibarettir. Allah, kullarındaki Esmâ'sının sonucu olarak da Basîr'dir (değerlendirendir). (Âl-i İmran/20)

Ey iman edenler... Dünyada gezip dolaşan ya da savaşa çıkan kardeşleri için "Eğer yanımızda kalsalardı ölmemiş veya öldürülmemiş olacaklardı" diyen hakikati inkâr edenler gibi olmayın! Allah bu fikri onların içinde bir hasretlik acısı olarak meydana getirdi. Allah diriltir ve Allah öldürür (sebepler değil)! Allah yapmakta olduklarınızı (Esmâ'sı itibarıyla onların hakikati ve dahi yaratıcısı olması ile) Basîr'dir (değerlendirendir). (Âl-i İmran/156)

Onlar Allah indînde, (ilim-irfan anlayış farkları nedeniyle) birbirlerinin üstünde olan farklı derecelerdedir. Allah yapmakta olduklarınızı (Esmâ'sı itibarıyla onların hakikati ve dahi yaratıcısı olması ile) Basîr'dir (değerlendirendir). (Âl-i İmran/163)

Muhakkak ki Allah emanetleri ehillerine vermenizi ve insanlar arasında âdil olarak (herkesin hakkını vererek) hükmetmenizi emreder. Muhakkak Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Kesinlikle Allah Semî'dir, Basîr'dir. (Nisa/58)

Kim dünya nimetlerini isterse, bilsin ki dünyanın da, sonsuz gelecek sürecinin de nimetleri Allah indîndendir. Allah Semî'dir, Basîr'dir. (Nisa/134)

Bir zararı olmayacak zannettiler de (hakikate) kör oldular, (hakikatin seslenişine) sağır kesildiler! Sonra Allah onların tövbelerini kabul etti... Sonra onlardan çoğu (yine) kör ve sağır kesildiler! Allah onların yapmakta olduklarına (yaptıklarının yaratanı olarak) Basîr'dir. (Maide/71)

De ki: "Düşünün bakalım, eğer Allah işitmenizi (algılamanızı) ve gözlerinizi (görmenizi) alsa, kalplerinizi (şuurunuzu) kilitlese, Allah'ın gayrı olarak onu size getirecek bir tanrı mı var?" Bak nasıl işaretleri farklı şekillerle anlatıyoruz, sonra (buna rağmen) onlar yüz çevirip ayrılıyorlar. (En’am/46)

Andolsun ki cinn ve insten çoğunu cehennem yaşamı için yaratıp, çoğalttık... Ki onların kalpleri (şuurları) var, (hakikati) kavrayamazlar; gözleri var bunların, onlarla baktıklarını değerlendiremezler; kulakları var bunların, onlarla duyduklarını algılayamazlar!.. İşte bunlar en'am (davarlar) gibidirler; belki daha da şaşkın! Onlar gâfillerin (gılaf içinde-kozalarında yaşayanların) ta kendileridir! (A’raf/179)

Onları hidâyet etmeleri için çağırsanız, işitmezler... Onları sana bakar sanırsın, ama görmezler! (A’raf/199)

Korunanlara gelince, onlara şeytandan bir taife dokunduğunda, (hakikatlerini) tezekkür ederler... Basîretle değerlendirme yaparlar. (A’raf/201)

Onlara bir âyet iletmediğinde: "Onu (kendinden) uydursaydın ya!" dediler... De ki: "Ancak, Rabbimden bana vahyolunana tâbi olurum... Bu (Kur'ân) Rabbinizden basîretlerdir (idrak ettirir), hüdadır (hakikat rehberi) ve iman eden topluluk için rahmettir (kemâlâtlarını açığa çıkarır)." (A’raf/203)

İman edenlere zulüm ve baskı ortadan kalkana; Din (hakikat bilgisi ve Allah sistem ve düzeni) apaçık ortaya çıkıp anlaşılıncaya kadar (bunu yapmanızı engellemeleri hâlinde {zira La ikraha fiyd din=Din konusu zorlama kabul etmez}) onlarla savaşın! Eğer (baskı ve engellemeden) vazgeçerlerse, muhakkak ki Allah onların yapmakta olduklarını Basîr'dir. (Enfal/39)

Onlar ki iman ettiler ve (bu uğurda) hicret ettiler; Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede ettiler ve hicret edenleri barındırdılar ve yardım ettiler; işte bunlar birbirlerinin velîleridir... İman edip hicret etmeyenlere gelince; hicret edinceye kadar onlara sahip çıkma konusunda bir sorumluluğunuz yoktur! Eğer Din'de sizden yardım isterler ise, yardım etmek sizin üzerinize borçtur. Ancak sizinle onlar arasında bir anlaşma olan kavmin aleyhine olmamak üzere... Allah yapmakta olduklarınızı (B sırrınca) Basîr'dir. (Enfal/72)

 (Müşriklere) de ki: "Sizi semâdan ve arzdan kim rızıklandırıyor? Yahut işitme ve görme kuvvelerinin sahibi kim? Ölüden (ölü hükmündeki kendini sırf beden sanma yaşamından) diriyi (Hayy olanın Esmâ'sıyla diri olduğu bilincini) kim çıkarıyor ve diriden (Hakikati itibarıyla diri iken) ölüyü (kendi veya karşısındakinin hakikatini görememe veya kendini sırf beden olarak kabullenip, toprak olup yok olacağını sanma hâlini) kim oluşturuyor? Kim Hükmü tedbir ediyor?"... "Allah" diyecekler... De ki: "O hâlde niye korunanlardan olmuyorsunuz?" (Yunus/31)



O hâlde sen hükmolunduğunca hakikati yaşa (istikamet sahibi olmak, hidâyetin açığa çıkması sonucu olarak hakikatin yaşanması, demektir. A.H.)! Seninle beraber, tövbe edenler de (hakikati yaşayamamalarına neden olan şeylere tövbe edenler)... Sakın taşkınlık yapmayın! Çünkü O, yapmakta olduklarınızı (B sırrınca) Basîr'dir. (Hud/112)

Allah sizi analarınızın karınlarından bir şey bilmez bir hâlde çıkardı... Değerlendirerek şükredenlerden olasınız diye, size sem' (algılama), basarlar (görüp değerlendirme) ve fuadlar (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp nöronları) verdi. (Nahl/78)

İşte bunlar, Allah'ın, şuurlarını, işitme (algılama) kuvvelerini, basîretlerini (değerlendirme kuvvelerini) kilitlediği kimselerdir! Onlar kozalarında yaşayanların ta kendileridir! (Nahl/108)

Subhan ki, kulunu gece Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya isrâ (tayy'i mekân) etti... O'na delillerimizi gösterelim diye... Hakikat şu; "HÛ"; Semî'dir, Basîr'dir!(Isra/1)

Nuh'tan sonra nice kuşaklar helâk ettik... Kullarının suçlarından Habîr ve Basîr'dir Rabbin!(Isra/17)

Muhakkak ki Rabbin dilediğine, yaşam gıdasını (rızkı) genişletir veya daraltır! Muhakkak ki O kullarını Habîr'dir, Basîr'dir. (Isra/30)

Hakkında ilmin olmayan şeyin ardına düşme (zanla karar verme)! Muhakkak ki sem' (algılama), basar (değerlendirme) ve fuad (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp nöronları), işte onların hepsi ondan mesûldür (Şuur algılayıp değerlendirerek hakikatini yaşamak mecburiyetindedir. Kendini zanna dayalı verilerle duyularına kaptırırsa sonucunu yaşar)!(Isra/36)

De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak, Esmâ'sıyla hakikatim olan Allah yeterlidir! Muhakkak ki O, kullarıyla Habîr'dir, Basîr'dir."(Isra/96)

 (Hakikati) işitecekler, görecekler bize gelecekleri süreçte! Ne var ki bugün, o zâlimler apaçık bir sapkınlık içindedirler. (Meryem/38)



Yüklə 1,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin