Ahmed hulûSİ’de kavramlar


Allah’ın bakışından murad da kendi varlığında bulduğu mânâları, ilmi ile ihâta etmesidir! Allah



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə10/17
tarix07.05.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#50232
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   17

Allah’ın bakışından murad da kendi varlığında bulduğu mânâları, ilmi ile ihâta etmesidir! Allah’ın bakışı, kendi isimlerinin mânâlarını, ilmi ile ihâta etmesidir.

İşte “isim mertebesindeki, isimlere olan ilmi”, diye kastettiğimiz şey “Allah’ın ilmi bakışı”dır!



ZÂTÎ İLİMLE MEYDANA GELMİŞ



ESMÂ MERTEBESİ

"Hakikat-i Muhammedî"



  • Mükemmel imar edilmiş ev...

  • Allah Esmâ'sından kaynaklanan halife özelliğini yaşamakta olan “insan” şuuru...

  • "Beyt-i Mâmur"

O Tur'a (Tur-Sinâ Dağı'nda Musa'nın karşılaştığı hakikate),

Satır satır yazılmış (tüm detayları ihtiva eden) BİLGİ'ye!

Menşur (açığa çıkmış) rakk'ta (algılanır fiiller boyutunda).

Beyt-i Mamûr'a (Zâtî ilimle meydana gelmiş Esmâ mertebesi, Hakikat-i Muhammedî-mükemmel imar edilmiş ev - Allah Esmâ'sından kaynaklanan halife özelliğini yaşamakta olan insan şuuru);

Ref'olunmuş (Fiiller mertebesinin fevki olan ilim) tavana,

Kabarıp taşan (ilim-dalga {wave}) okyanusuna!

Muhakkak ki Rabbinin azabı elbette gerçekleşecek olgudur!(Tûr/1-7)



"ALLAH" ADIYLA İŞARET EDİLEN



"MUTLAK BİLİNMEZ"DİR...

"ZÂTİ İLİM"DE

BİR "NOKTA" OLARAK AÇIĞA ÇIKAN İSE,

HER AN YENİ BİR ŞANDA OLANIN VARLIĞINI(String boyutu-kudret-ilim, enerji-data veri tabanı-Esmâ mertebesini) ANLATIR

Tüm sonsuzluğuyla esmâ mertebesi, “Allah” adıyla işaret edilenin ilminde, bir “nokta”nın, “nokta”mızın projeksiyonunda oluşmuş özelliklerdir!.

Sayısız “nokta”lardan oluşan sayısız âlemler dahi, hep, “Allah” adıyla işaret edilenin ilminde var olan özelliklerle meydana gelir; ve bunlardaki oluşumlara da, bu “nokta”mızın ehlinin muttali olması mümkün değildir!.

İşte bu âlemler dahi, hep İlmi ilâhideki “ilmî sûretler” olduğu içindir ki; “Allah” adıyla işaret edilen mutlak bilinmezdir Zat’ı itibariyle; ve bu yüzden “ALLAH’ın Zat’ını tefekkür etmeyiniz”, (çünkü bu muhaldir) denmiştir.

Bir anki açığa çıkışı, “tek kare resim” olan evren içre evrenlerin 3D algılanmasının geçmişteki “OKU”nuşu, “Zâtî ilim”de bir nokta olarak açığa çıkan ve din terminolojisinde “esma mertebesi” denilen ve her an yeni bir şan da olanın varlığını anlatır. . Esmâ mertebesi diye anlatılan günümüzdeki tespitiyle string boyutu olarak tanımlanan kudret-ilim, enerji-data veri tabanı kastedilir.

Bu ilim, “Allah” adıyla işaret edilenin “Zati ilmi” indindeki sayısız “nokta”lardan yalnızca tek bir “nokta” da açığa çıkandır.



BÜTÜN ÂLEMLERDE GÖRÜLEN MÂNÂLAR,



ZÂT’IN İLMİNDEN (“İLK NOKTA”DAN)

MEYDANA GELMİŞTİR

O ilk noktada, son hareket belirlenmiştir! Bir hücreden bir filin son hücresinin ve eriştiği son yapının programlanışı gibi.

Bu sebeple, nasıl kâinattaki sayısız birimler o tek noktadan meydana gelmişse; ve hepsi de o tek nokta`da mevcut özelliklerle bağlı ise; bütün âlemlerde görülen mânâlar dahi, “ilk nokta” diyeceğimiz Zât`ın ilmi`nden meydana gelmiştir. Ama, Zât`ın sonsuz-sınırsız ilmine, iradesine ve kudretine dayalı olarak.



TÜM MEVCÛDATIN



ÖZÜNDE SAKLI OLAN SIR

[Hazreti Rasûlullah'ın açıkladığı "ilim"-“Hakikat İlmi-“Hakikat İlmi”nin bildirdiği sır]



  • (Orijini itibariyle) “İlim”den ibaret bir Kâinat

  • “Allah İlmi”nin(Tek Bilincin) Eseri->“Evrensel ilim sûretleri

  • İlmî algılayıcılar

(Orijini itibariyle)

“İLİM”DEN İBARET BİR KÂİNAT

Bir an bilgisayar sistemini hatırlayın...

Eminim ki siz, bilgisayar ekranı olan monitörü, bilgisayar sananlardan değilsiniz… Ama öyle sananlardan da okurlarım olduğu için, bunu belirteyim istedim...

Tüm bilgilerle dünyayı kapsayan ve kapısından girenlerce sayısız olaylar yaşanan interneti oluşturan her şey, bilgisayar hard diskine girilen, yanyana gelmiş “sıfır ve bir”lerden ibarettir. Bilgisayarın içine girebilseniz “sıfır ve bir”lerden başka bir şey göremezsiniz! Ekranlarda da pixel görürsünüz, ama resim olarak algılarsınız. Hattâ daha ötesi, bilgisayarın içinde o sıfır ve birlerin ötesinde sadece elektriksel bir dalga hareketi mevcuttur.

Tıpkı tüm yazı ve resimleri oluşturan yanyana gelmiş “nokta”lar gibi… Yazı veya resme büyüterek bakarsanız, resim kaybolur sadece yanyana “nokta”lar görürsünüz.

Bundan önceki yazımda, varlığın özü ve hakikati olan “bilgi”den söz etmiştim. Bu bazılarınca “edinilen bilgi” İngilizce’siyle “knowledge” olarak algılanmış… Oysa bizim anlatmak istediğimiz “bilgi” kelimesi İngilizce’de “data” olarak anlatılan, anlam oluşturan veri mânâsınaydı…

Bir roman, bir yaşam, bir film senaryosu, nasıl bilgisayarda sadece “data”dan “bilgi”den ibaret ise…



Tüm algılanan veya düşünülen evren içre evrenler dahi, string boyutunda, bir “enerji dalgası” ve “data”=“bilgi”den ibarettir!. Algılamak istediğiniz konuya göre ister “enerji dalgaları” deyin, ister “bilgi” paketleri…

Bu realite, tüm “Hakikat”e ulaşmış evliyâullah tarafından algılanır ve yaşadıkları devirlerine göre çeşitli isimlerle anlatılmaya çalışılır, mecazlar, işaretler şeklinde… Algılanan hep aynıdır; algılayanların program ve şartları farklıdır ve o yüzden anlatımlar farklılaşır. “Suyun rengi kabındandır”!

Bunun içindir ki, “Hakikat”e ermiş velîler, “âlemlerin aslı hayâldir!” demiş geçmişte… Hattâ konuyu daha da incelemiş detaylandırmış olarak, “hayâl içinde hayâl içinde hayâldir” vurgulamasını yapmışlardır!.

Tecelli tek tecellîdir (tecellî-i vahid), ikincisi olmamıştır”, diyen zevât, esmâ âleminin tenezzülü (anlamın algılanışı) ile oluşan “melekût” âleminin ve tüm getirisinin, yalnızca, “yok”tan “var” olmuş bir hayâl olduğuna dikkati çekmek istemişlerdir.

Âlemler, “var”lık kokusunu dahi almamıştır” vurgulaması da bu yüzden yapılmıştır!.

Gerçekte, tümüyle “sanal bir âlem”de yaşıyoruz; ama, “gerçekmişçesine” ve “var”mışçasına algılayarak!… Ve dahi bu durum, sonsuza kadar böylece devam edecek çeşitli boyutsal dönüşümlerle!

Bazıları, bu gerçeği fark ederek devam edecek ve bu farkında olmanın getirisini yaşayacak… Bazıları da, bu dünyadan “a’mâ” olarak boyut değiştirip, sonsuza dek “a’mâ”=(bilgi körlüğü) olarak sonuçlarını yaşayacak.

Zirâ, esma boyutunda… Yani… Sayısız Allah isimleri ile işaret edilen özelliklere sahip “TEK”illik boyutunda (“vahidiyet”), yani, “tek kare resim”de mevcut bulunan özellikler, tüm varlıkların yalnızca “ilmî sûretler” (sanal=var olarak algılanan) hâline işaret





“ALLAH İLMİ”NİN (Tek Bilincin-“İlim Sıfatı”nın) ESERLERİ-> “EVRENSEL İLİM SURETLERİ”



  • “Allah’ın Kelimeleri”

  • Allahû Teâlâ'nın çeşitli isimlerinin mânâlarının bir sûrete bürünmüş hâli…

  • Esmâ âleminin tenezzülü (anlamın algılanışı) ile oluşan “melekût” âlemi ve tüm getirisi...

  • Sayısız Allah isimleri ile işaret edilen özelliklere sahip “TEK”illik boyutunda (“Vahidiyet”), yani, “tek kare resim”de mevcut bulunan özellikler…

  • "Evvel", "Âhir", "Zâhir", "Bâtın" isimleriyle ifade edilen "O Tek" mânâ...

  • “İlmi şifreler”

  • “Çok boyutlu tek kare resmin” figürleri

  • Ancak ve sadece, ilim boyutunda ve "İSMEN" var olan; bunun dışındaki varlıkları ise, "yok"tan ve "hayâl"den ibâret olanlar...

  • Varlıkları emanet olanlar

  • (İlim boyutunda varlarsa...) "Var kabul edilişleri" itibariyle olan...

  • Tüm varlıkların yalnızca “ilmî sûretler” (sanal=var olarak algılanan) hâli...

  • “Var”lık kokusu dahi almamış olanlar...

  • "Bilinçteki ilim mânâları"

  • "Bilgi" ile "Yok'tan var edilen İlmî Sûretler"

  • "Musavvir"in meydana getirdiği "Mânâların sûretleri"

  • “Âlemler"

  • Evren içre evrenler...

  • Âlem içre âlemler

  • Çok boyutlu “TEK KARE” bilginin; algılayan bilgi birikimlerinin algılamalarına GÖRE kabul edildiği çok kareler...

  • “Nokta”lar düzlemindeki, ilmî-şuursal açılımlar

  • “Nokta”nın varlığı

  • Kâinata ait olarak bilinen her şey…

  • Evrensel Bilinç

  • Kozmik Bilinç

  • “Küllî Akıl” denen “Tek Akıl”

  • Şuurlu ve bilinçli “Nokta”nın varlığındaki “Allah İsimleri”nin işaret ettiği özellikler ile gene ilimde varolmuşlar…

  • Seyretmeyi dilediği mânâlara uygun suretler...

  • Allah’ın "İlim sıfatı”nın zuhuru…

  • Allah’ın "İlim sıfatı”nın tafsili…

  • "İlim Sıfatı"nın açığa çıkışıyla varolan "ilmî sûretler"

  • İlim Sıfatının "Nokta"daki şuursal açılımı

  • “Allah” İsmiyle işaret olunanın “ilmindeki İlmi Suretler”

  • "İlimdeki mânâ sureti”(Beş duyu ile algıladığımız şekli olan suret anlamında değil!)

  • “İlimde varolmuş anlam"

  • "İlim"de varolmuş “ilmî suret”ler

  • İlmi ilâhi”deki “ilmî sûretler”

  • "İlminde" yaratılanlar

  • Mânâ Sûretleri

  • Her isimle anılan müsemma(her ismin işaret ettiği mânâ)

  • Algılanan ve algılanamayan, bilinen ve bilinmeyen her şey…

  • Duyduğumuz, bildiğimiz, düşündüğümüz, hayâl ettiğimiz her şey ve her kavram…

  • Mahlùkattaki Bilinç

Bütün kâinatta var olan her şeyi, gerçeği itibariyle evreni meydana getiren Aklı Evvel`den ve de O`nun kudretinden, enerjiden meydana geldiğine göre, bütün bilinçlerin özü gerçekte "Kozmik Bilinç" dediğimiz “Evrensel Bilinç”tir... Eskiler bunu, "Allah`ın İlmi", "Allah`ın ilim sıfatının eserleri" diye tanımlamışlardır.



"ALLAH'la beraber hiçbir şey mevcut olmadığına" göre; her isimle anılan müsemma; yani her ismin işaret ettiği mânâ ALLAH`ın ilminde varolmuş ilmi sûrettir!.



"İlmi sûrettir", demek, "ilimdeki mânâ suretidir", demektir!. Bizim beş duyu ile algıladığımız şekli olan suret anlamında değil!.

İlmi suret, "ilimde varolmuş anlam", ya da "bilinçteki ilim mânâları" şeklinde de anlaşılabilir...

Demek ki bütün bu ana kadar duyduğumuz, bildiğimiz, düşündüğümüz, hayâl ettiğimiz her şey ve her kavram gerçekte, sadece ve sadece ALLAH'ın ilminde mevcuttur.



"Kendindeki sayısız manâları seyretmeyi diledi ve o mânâlara uygun sûretleri meydana getirdi."

Nerede?...

Buna, "ilminde" diyebiliriz ancak; eğer mutlak gerçeği dile getirmek gerekiyorsa!.

Elbette, bu kelimelerin mânalarını iyi anlamak lâzım!. Bu, meydana getirilen "sûretler", seyretmeyi dilediği "mânâların sûretleri"dir...

Burada, "sûret" derken, "fizikî sûret" anlamayalım!. Buradaki sûret, "mânânın sûreti"dir.. O sûretleri meydana getiren, "Musavvir" dir!.

Bu, sonsuz ve sınırsız varlıktan söz ederken, O`nun kendinde seyretmek istediği mânâlar derken, şu dünyayı ve üzerinde yaşayan 3-5 milyar insanı düşünmeyelim.

Sadece Galaksi boyutunda, yüz milyarlarla ifade edilen güneşler, bunların uyduları ve bunların her birinde varolan sayısız mânâlar söz konusudur. Bütün bunlar sadece bu galaksidendir!. Bir de bu Galaksi gibi milyarlarla galaksi söz konusudur. Ayrıca insanın bedeninde var olan milyarlarla atomun her birinin kendine has mânâsı ve yapısı söz konusu olduğu gibi, Galaksi boyutunda da, Evren boyutunda da sayısız ve sınırsız varlıklarda var olan, sayısız ve mânâlar söz konusudur

Kendindeki hangi isimler vasıtasıyla oluşacak manâyı seyretmeyi dilediyse, bu irade edişi o şeyin olması demektir!

"Biz, her hangi bir şeyin olmasını dilersek, "OL" deriz, olur"!.

Yani, o şeyin olmasını düşünmesi, zaten o şeyin olması demektir!. O şey düşünüldüğünde, zaten o şey olmuştur!. Olmuş ve bitmiştir; olacaktır değil!.



Allah için, geçmiş ve gelecek gibi bir kavram sözkonusu değildir!

Kendindeki hangi mânayı oluşturmayı dilediyse, o mânaya uygun sûreti dilediği boyutta oluşturmuş ve o sûrette o mânayı yaşamıştır...

Nerede?...

Ne içinde, ne dışında!.

O sûretin oluşması, dilenilen mânâyı yaşaması, o sûretin kendi mânalarını ortaya koyması ile meydana gelmiştir. Ve, o mânalar, ortaya koyabileceği mânaların ve şartların oluşmasıyla meydana gelmiştir. O sûretin o mânayı yaşaması, onu oluşturacak ortam, şartlar ve olaylar neticesinde oluşmuştur.

Ve bütün bunlar, "ilminde" YARATILMIŞTIR!.



Gerçekte, var olan tüm varlıklar, ancak ve sadece, ilim boyutunda ve "İSMEN" vardır.

Bunun dışındaki varlıkları ise, "yok"tan ve "hayâl"den ibârettir!.

İlim boyutunda varlarsa, bu da "var kabul edilişleri" itibariyledir!.

Yani, varlıkları emanettir!. Konulan isimler dolayısıyla, onların Allah dışında bir varlıkları varmış gibi kabul edilirler.

Oysa gerçekte sadece Allah vardır!.

Kime göre?...

"Mardiye Nefs" bilincinde, "Velâyeti Kübrâ" ihsanına ermiş, "feth" sahibi Zevâtın gözünden gören "O" olması durumuna göre!.

İşte bu bakışta anlaşılmalıdır ki, var kabul ettiğin her şey O`nun ilminde yarattığı kendi esma sûretinden başka bir şey değildir!. "Şey"ler bağımsız bir "var"lığa sahip değildir.

Duyulara göre, varsanılan her şey, ilim boyutunda değerlendirilmeye alındığı zaman farkedilir ki, o sadece bir "ilmî sûret"tir!.

Algılanan ve algılanamayan, bilinen ve bilinmeyen her şey, bu şuurlu ve bilinçli “NOKTA”nın varlığındaki isimlerin işaret ettiği özellikler ile gene ilimde varolmuş “ilmî suret”lerdir.

 


Tecelli tek tecellîdir (tecellî-i vahid), ikincisi olmamıştır”, diyen zevât, esmâ âleminin tenezzülü (anlamın algılanışı) ile oluşan “melekût” âleminin ve tüm getirisinin, yalnızca, “yok”tan “var” olmuş bir hayâl olduğuna dikkati çekmek istemişlerdir.

Âlemler, “var”lık kokusunu dahi almamıştır” vurgulaması da bu yüzden yapılmıştır!.

Gerçekte, tümüyle “sanal bir âlem”de yaşıyoruz; ama, “gerçekmişçesine” ve “var”mışçasına algılayarak!… Ve dahi bu durum, sonsuza kadar böylece devam edecek çeşitli boyutsal dönüşümlerle!

Bazıları, bu gerçeği fark ederek devam edecek ve bu farkında olmanın getirisini yaşayacak… Bazıları da, bu dünyadan “a’mâ” olarak boyut değiştirip, sonsuza dek “a’mâ”=(bilgi körlüğü) olarak sonuçlarını yaşayacak.

Zirâ, esma boyutunda… Yani… Sayısız Allah isimleri ile işaret edilen özelliklere sahip “TEK”illik boyutunda (“vahidiyet”), yani, “tek kare resim”de mevcut bulunan özellikler, tüm varlıkların yalnızca “ilmî sûretler” (sanal=var olarak algılanan) hâline işaret eder.



 Gerçekte, “maddî” diye bir âlem yoktur; yalnızca “manevî” âlem vardır! “Madde” algılaması beş duyunun beyinde oluşturduğu bir kabuldür!.



Uzay” ve “evren içre evrenler” kelimeleriyle işaret ettiğimiz “âfak”tan; tasavvufta, “esmâ mertebesi” diye işaret edilmiş “tek kare resim” olarak tanımladığımız stringler boyutuna uzanan “enfüs”e kadar; bize GÖRE iç içe olan ve 3D (üç boyutlu) olarak algılanan tüm katmansal boyutlar, aslında tek bir boyuttur!.

CEBERÛT” âlemi olarak tanımlanmış bu salt tekillik boyutunun mânâlarının açığa çıkarılması (tenezzülü) ise, “MELEKÛT” âlemi diye anlatılan tüm varlık seyrini ve yaşamını meydana getirir!.

LÂHUT” ise fikir kabul etmez! Düşünce, o boyutta “yok” olur! “Ahadiyet” denilen bu mertebe “hiç”liktir!

ALLAH” ismiyle işaret olunanın, “Rahmaniyeti ve Rahîmiyeti” sonucu, “iki eliyle” (ilim ve kudret) -data ve enerji-, “Esmâ mertebesi” -stringler boyutu- hâsıl olmuş; bu boyutun her an yeni bir şan alışı ile de tüm evren içre evrenler ve içindekiler olarak, birbirlerince algılananlar meydana gelmiştir, “melekût” (kuvveler) boyutunda.

Ki bu duruma, “Âlemler, Allah’ın ilmindeki ilmî sûretlerdir” diye işaret edilmiştir tasavvufta.



TEK BİLİNCİN (Allah İlminin) ESERİ OLARAK



MEYDANA GELMİŞ HER “ŞEY”İN

(Kendi kapasitesine göre)

BİR BİLİNCİ VARDIR

Bu kâinatı meydana getiren ana güç, cevher, enerji dediğimiz şeyin, bilinçli-şuurlu bir kudret olduğunu artık biliyoruz!

Gene biliyoruz ki, evrenin her boyutunda, her kesitinde bir düzen, sistem var! Bu da aynı TEK özden oluşmanın getirdiği bir şuurun, bir bilincin eseri!

Her şey, TEK bilincin yani ALLAH ilminin eseri olduğuna göre; O`ndan meydana gelmiş her yapının da, kendi yapısına, boyutuna, kapasitesine göre bir bilinci var, demektir...



“İLMİ ALGILAYICILAR”



(Orijini itibariyle “İlim”den ibaret olan Kâinatta

Evrensel ilim sûretlerini deşifre eden algılayıcılar)



"RÜ'YET", "İLİM"dir!

Orijini itibariyle kâinat, ilimden ibarettir!

Gerçekte, görülen hiç bir şey, görüldüğü üzere mevcut olmayıp; evrensel ilim sûretleri ve bu ilim sûretlerini deşifre eden ilmî algılayıcılar mevcuttur!



İLMİ ALGILAYICILAR DAHİ



İŞLEM KAPASİTELERİNİ GENİŞLETTİKLERİ

ÖLÇÜDE MUHİTE YAKLAŞIRLAR!

İlmî algılayıcılar dahi ilim kapasitelerini genişlettikleri ölçüde, "Muhît"e yaklaşırlar... Ve sonuçta Bâkî olan TEK İLİM kalır!

Açıklayalım dedik, ama galiba henüz pek bir açıklama olmadı! Öyle ise biraz daha detaylara girelim...

Hazreti Rasûl Aleyhisselâm meşhur hadîs'inde şöyle diyor:

"İlim Çin'de bile olsa, alınız!"

Burada bahsedilen "İlim", Hakikat ilmi'dir. Çünkü, insanın bütün geleceği bu ilmi elde etmesine bağlıdır!

İlim, esas itibariyle ikiye ayrılır. Geçici yarar sağlayan ilim, ebedî yarar sağlayan ilim.

Mevcut, çokluk âlemine dair bütün ilimler, geçici yarar sağlayan ilimler sınıfındadır. Çünkü bir süre için, o varlığın yapısı dolayısı ile veya varoluş gayesi istikametinde faydalı olacak olan ilimdir.

Hakikat ilmine dair olan ilim ise asıl gerçek ilimdir. Herhangi bir konuya bağlanmadan sadece "ilim" kelimesiyle Hazreti Rasûlullah'ın bahsetmiş olduğu "ilim" hep "Hakikat ilmi”dir ki, bu tüm mevcûdatın özünde saklı olan SIRRI bildiren ilimdir.

Hakikat ilmi, gözle görülecek sûrî yani şekli, maddesi olan bir nesne değildir. Dolayısıyla ister madde gözüyle, ister rüya şeklinde görülmesi sözkonusu olan bir şey değildir HAKİKAT ilmi!

Hakikat ilmi, gözle görülecek, yani rü'yet edilecek bir şey olmaz ise; O yüce ilmin ZÂTI nasıl görülebilir ki?..

İşte bu sebepledir ki, kim baş gözüyle veya rüya şeklinde Allah'ın görülebileceğinden söz ederse, bu kişi ilmin özünden mahrum olması sebebiyle konunun hakikatından mahrumdur.

Zira "ALLAH İsmiyle İşaret Edilen”, “Hazreti MUHAMMED'İN açıkladığı ALLAH" isimli kitabımızda açıkladığımız üzere, bir maddî yapı değildir! Dolayısıyla maddeye dayanan beş duyu ile anlaşılması da mümkün değildir!

Bu sebepledir ki, Allah isimli, sonsuz-sınırsız yüce varlığın gözle görülmesi mümkün değildir.

Bu arada bazı bilgi sahiplerinin aklına takılabilecek şu soru olabilir.

Gerek Hazreti Rasûlullah ve gerekse Evliyaûllah'ın önde gelenlerinden bazı zevâtın rüyalarında, Allah'ı bir insan sûretinde gördüklerine, dair nakiller mevcuttur. Bunlar elbette ki yalan değildir. Ancak rüyanın ne olduğunu iyi bilmek gerekir.

Rüyalar, çeşitli mânâların, o mânâlara uygun sûretlere bürünerek bize görünmesi hâlidir.

Esas itibariyle, her şey yani her görüntü, Allahû Teâlâ'nın çeşitli isimlerinin mânâlarının bir sûrete bürünmüş hâlidir. Hattâ daha gerçeğiyle, biz o mânâları, beynimizdeki özel algılama sistemi ile, görüntüler, sûretler şeklinde algılarız.



İLİM"İN FİİLLERE DÖNÜŞ SINIRI



  • Soyut olan sırf mânâ ile çokluk arasındaki sınır

  • Soyutun somuta döndüğü sınır...

  • Mücerretin müşahhasa döndüğü sınır...

  • Eylemin-fiilin-oluşumların başladığı sınır...

  • Düşüncenin, İlmin, Bilincin eyleme dönüş sınırı...

  • "Arş"

ARŞ, mekânsal maddesel bir kavram değildir. Arş, bir sınırdır.

Eylemin-fiilin-oluşumların başladığı; düşüncenin, bilincin, ilmin veya başka bir ifadeyle soyutun somuta döndüğü mücerretin müşahhasa döndüğü sınır ARŞ’tır. “Arş”la ifade edilebilmiştir..

Yani Arş mekânsal bir kavram değildir!

Evrenin başı veya sonu noktası gibi mekânsal bir kavramı anlatmaz.

İlmin, bilincin, fiile eyleme dönüş sınırıdır.

Rahman Arş’ın üstündedir” âyetiyle işaret edilen anlam, Rahman ismiyle Allah’ın Rahmaniyet mertebesine işaret edilir.



Rahmaniyet mertebesi, Allah’ın bütün isimlerinin içine alındığı esmâ mertebesinin toplu adıdır. Yani varlığın aslı üzerinde Allah’ın ilmi ve kendisindeki esmâsının özellikleri hâkimdir ve tasarrufluk meydana getirir anlamınadır bu ifade..

İlmin, fiillere dönüş sınırı olarak konan “ARŞ” isminin kapsamı altındaki herşey, Allah isimlerinden bir terkibin mânâsını ortaya koyan sonsuz-sınırsız varlıkları kapsamına alır.



ALLAH İLMİ”NİN İNZALİ İŞLEVİ



  • Cibrî(Cebrâil)

  • “Ruh'ül Kuds"

  • "Sistem'e dönük Akıl"

  • “Aklı Evvel”in, bizim âlemimizde  ”Akl-ı Kül” şeklinde zahir olduğu sûret

  • Seçilmiş kişilere Allah'ın evrensel düzeni ve değerleri hakkında bilgilendirerek" o topluma yol gösterilmesi işlevi

  • “Tek Akıl”ın[“Melekût âleminde mevcut olan akıl”ın-“Akl-ı Kül”ün-“Küllî akıl”ın-“O`nun ilim sıfatının tafsîlinin-kesret(çokluk) âlemindeki en geniş kapsamlı ilmin] açığa çıkışı

  • Kuvveleri şiddetli olan bir üst boyut bilincinin, yapısını oluşturan "Alim", "Basir", "Fettah", "Hakim" ve "Muhyi" gibi ağırlıklı anlamların sonucu olarak îfa ettiği görev… .

De ki: "Kim Cibrîl'e düşman ise şunu bilmeli; kesinlikle O, kendindekinden öncekini tasdik eden ve iman edenlere hidâyet ve müjde olanı (Kurân'ı) senin şuuruna Biiznillah (varlığını meydana getiren Esmâ bileşiminin elvermesiyle)  inzâl etmiştir."

Kim Allah'a (Ulûhiyet hakikatine), Melekî boyuta (âlemlerde Allah isimlerinin işaret ettiği anlamların açığa çıkmasına) ve Rasûllerine (hakikati dillendirmeleri için irsâl ettiklerine), Cibrîl'e (Allah ilminin inzâli işlevine), Mikail'e (rızıkların yerini bulması işlevine) düşman olursa, muhakkak ki Allah (o) gerçeği örtenlerin düşmanıdır! (Bakara/97-98)



“İNZAL OLAN İLİM"İN HAKİKATİ



  • “Data”

  • Sûretsiz, şekilsiz, mekânsız data!

  • “Vücud”

Data”, inzal olan “ilmin hakikati”dir! “Esmâ ül Hüsnâ”, O’ndaki özelliklerin isimleridir, bizim boyut ve algılama kapsamımız kadarıyla… Biz buna “Esmâ mertebesi” tanımlamasıyla agâh olduk! Oysa O, yalnızca “DATA”dır! Sûretsiz, şekilsiz, mekânsız! “Vücud”dur!.. “İLİM”dir!

Beyin”, seyreden oldu “Esmâ mertebesi”nde; lâkin seyreden ol kendi oldu!

Şimdi iyice bir konsantre olup gerçekçi bir biçimde düşünün...

Esmâ mertebesi beynin neresinde?

Beyin, “Esmâ mertebesi”nin neresinde?

Tanrı”, ötende olarak kabul edip zannettiğin “ilah”ının adıdır!



İman” edilesi şey ise, “Hakikat-i Muhammedî” olarak işaret edilen “Esmâ mertebesi”nin, senin hakikatin olduğudur!..



İLİM”İN ŞUURU



  • "Fuad"

  • "Hologramik gerçeklik"ten kaynaklanan ve varlığındaki "esmâ" hakikatinden projekte olan…

Varoluş özelliği dolayısıyla beyin, hayal yollu madde kabulünü oluşturuyor insanlarda… Oysa “beyin” kelimesiyle tanımladığımız yapı, boyutsal derinliği itibariyle “ruhlar âlemine” ait bir yapıdır! (“Bedenleriniz ruhlarınızdır, ruhlarınız bedenlerinizdir” hadisi ve “Zâhir Bâtındır” uyarısı)… Bu yüzden de, ister kendi “ikizi”ni deyin, ister “ruh”unu deyin, ister “back-up”ını deyin, kendindekinin bir kopyasını oluşturup, yaşamını sonsuza dönük devam ettiriyor Yaratanın muradınca; varlığını oluşturan “esmâ” özellikleriyle, yani derûnundaki “Rubûiyyet hakikatiyle”!

Maddeye göre mânâ kabul edilen bu boyut, tek tek birimlerin oluşturduğu çokluk itibariyle “Efâl” âlemi diye tanımlanmıştır ki; gerçekte ehlullah indinde (seyrinde) böyle bir boyut “yok”tur! Çünkü bu boyutun aslı “hayal”dir! Varlığı yalnızca “ilim”de mevcuttur!

Tıpkı, dışarıda algılanan şeylerin, beynin içinde var olmayıp, beyindeki varlıklarının yalnızca bilgi ihtiva eden dalgalardan ibaret olması gibi!

Esmâ” mertebesine sanki ayna olan “beyin” adını verdiğimiz, “kalp” diye “şuuru” itibariyle tanıtılmış yapı, eğer “fuad” denilen “hologramik gerçeklik”ten kaynaklanan ve varlığındaki “esmâ” hakikatinden projekte olan “ilmin şuuru” ile “iman nuru” olarak işlev görürse, açığa çıkar!..

Ancak bu açılımın sonucunda, “kalp” gördüğünü yalanlamaz ve o hakikate göre yaşar ki getirisi, varlığında gören “Basîr”, işiten “Semî”, konuşan “Kelîm” olur… Ama bakanlar, hâlâ onu insanca görür, yaratılış amaçları gereği!



VAROLUŞ PLÂNINDA



VAROLUŞ GAYESİ VE GEREKLERİ

(Talep ve icâbet)



Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin