Anahtarlarıyla tasavvuf ve tarîkatlar Giriş


M.XVI.-XIX.Asirlarda Tarikatlar



Yüklə 200,78 Kb.
səhifə3/5
tarix06.03.2018
ölçüsü200,78 Kb.
#44548
1   2   3   4   5

3.M.XVI.-XIX.Asirlarda Tarikatlar

  • -XVI.asir,Osmanli yükselisinin zirveye ulastigi asirdir.XVII.asir ise yükselisin sona erdigi,duraklamanin basladigi yillardir.

  • -Özellikle tekke-medrese kavgasi en hizli bicimde XVII.yy da gündeme gelmistir.Bütün diger alanlarda oldugu gibi bu asirlarda tasavvufi sahada da belli bir gerileme söz konusudur.

  • -Ibn Arabi ve fikirlerinin bu yillardan sonra Osmanli ülkesinde daha rahat yayilma zemini buldugu gözlenmektedir.

  • -Bu asirda Misir bölgesinde yetisen en önemli iki sufi Zekeriye Ensari ve Imam Saranidir.

  • -XVII.Asrin ünlü tasavvufi simalari Maksibendiligin yeni bir veche kazanmasini saglayan Imami Rabbani,Celvetiyye tarikati piri Aziz Mahmud Hüdayi,kadiriligi Istanbula getirip adina bir tekke kurarak kol gelistiren Ismail Rumi,…(S.144)

  • -XVII.asirin sonu ile XIX:asrin baslarinda yeniceri ocaginin kaldirilmasi ile Bektasi tekkelerinin kapatilmasi yillarina rastlayan bu dönem,Naksibendi tarikatinin Osmanli Ülkesinde en yaygin tarikat konumuna yükseldigi yillardir.

  • -XIX.Asrin en büyük müellif sufilerinden biri Haririzade M.Kemaleddin Efendidir.onun Tibyanü vesailil hakaik adli tarikatlar ansiklopedisi niteligindeki eseri,sahasinda önemli bir boslugu doldurmustur.



  • 4.XVI.-XIX.Asirlarda Baslica Tasavvufi Olaylar

  • -XVI.asir Islam dünyasinda Osmanli hakimiyetinin tamamlandigi,ilmi,idari,askeri,edebi alanlarda ilerlemelerin en iler seviyeye ulastigi dönemlerdir.

  • -Meydana gelen tasavvufi olaylar:

  • 1)XVI.yy bütün tarikatlerin kurulusunun tamamlandigi,tarikat ve adava dair eserlerin te’lifinin hemen hemen sona erdigi yillardir.

  • 2)Osmanli ülkesinde düsünce hürriyetinin özellikle sir ve edebiyatta vahdet-I vicud fikrinin yayginlastigi yillardir.

  • 3)XVII.yy da medreselerle birlikte tekkeler degerilemeye basladi.Tekke egitiminde belli bir seviye düsüsü meydana getirmis ve ehil olmayan bazi kisilerin seyh oglu olmak avantaji ile tekkelere seyh tayin edildigi cok görülmüstür.

  • 4)Kadizadeler ile Sivasizadeler arasinda XVII. Yy’daki tekke-medrese kavgasi bazen gruplarin birbirlerini tekfire varan boyutlara ulasmistir.

  • 5)Bursali Ismail Hakki ve Erzurumlu Ibrahim Hakki gibi iz birakan iki büyük mutesavvuf yetismistir.

  • 6)Yeniceri ocaginin kaldirilmasi üzerine,Bektasi tekkeleri de kapatilmis ve Naklibendiligin etkinligi artarken,Bektasilik daha sirri bir tarikat haline gelmistir.

  • 7)tekke ve dergahlarin düzenlenmesi icin bir takim islahat hareketleri baslatilmis be meclisi mesayih kurulmustur.

  • 8)gazete ve dergi nesriyatinin yayginlasmasi üzerine, tekke cevrelerinde de birtakim nesriyat faliyetleri olmus

  • 9)Tarikat ve tekkelerin düzenlenmesiyle ilgili islahat calismalari

  • 10)Bazi tekkeler ehil seyh bulunmadigi icin kapatilmis ve tekkeler toplumda belli bir nüfuz kaybina ugramistir.Bütün bunlara ragmen XIX.asrin sonlarinda Istanbul’da 330’den fazla tekkenin bulunuyordu.

    3. bölüm

    Tasavvuf Kavramlari

    MUtasavvuflarin kavramlari genellikle iki maksadla gelistirip kullandiklari bilinmektedir:

    1)anlasilmasi zor konularin ehli tarafindan daha kolay anlasilmasini saglamak

    2)Ahli olmayan kimselerden tasavvufi sirlari gizli tutmak



    Tasavvuf Kavramlarinin Kaynaklari

    -tasavvuf kaynaklari icin ilk kaynak el-Luma,et-Taarruf,Kütü’l-Kutub…

    1)Seyyid Serif cürcani’nin-Ta’rifat’i

    2)Sari Abdullah Efendi’nin Semeratü’l-fuad’i bu konuda yazilan eserlerin basta gelenleridir. (daha kitap var hepsini yazmadim s.154)

    -Klasik tasavvuf kitaplarinda makam,hal,menzil ve vakt gibi gruplara ayrilarak tasnif edilenmistir bu kavramlar.

    Makam:kulun tekrar ede ede kazandigi ve vasif haline getirdigi adab ve ahlaktir, istekle, arayisla, sIkintilara gögüs germe ile ve calisarak elde edilir, kalicidir.Genellikle makamlarin ilki tevbe, sonuncusu da riza olarak tasnif edilir.

    Hal:kulun kasdi ve tesebbüsü olmadan kalblere gelen nes’e ve hüzün, rahatlik ve sIkinti gibi manalardir. Haller Allah’in lütuf ve ikramidir, yani vehbidir. Bz yüzden de makam gibi kalici ve daimi degildir. Makam sahibi mücahedesiyle kaim oldugu halde, hal sahibi nefsinde fanidir.

    Sühreverdi:Halin zamanla makama dönüstügünü öne sürer.

    Vakit: Mazi ile istikbal arasinda ki zaman biriminde sufinin icinde bulundugu seydir. Gönül dünya ile mesgul olunca vakit dünyadir. Ukbe ile mesgul olunca vakit de ukbe olur. Sufiler vakit kavramini Ibnü’l-vakt seklinde kullanirlar.Ibtila ve imtihanla karsi karsiya ise,riza ile teslim olmali ki vaktin hükmüne uygun kareket etmis olsun. Gecmise üzülmeyi ve gelecek icin telaslanmayi birakip icinde bulundugu ani degerlendirmelidir.

    -Tasavvuf kavramlari:

    A.Tahalluk kavramlari:

    1)Ibadet ve ahlakla ilgili olanlar

    2)Seyr u sülük (egitim)‘a dair bulunanlar

    b.Tahakkuk ve vicdani olanlar

    1)Kalbi ve vicdani olanlar

    2)Ma’rifet ve bilgiye dair bulunanlar



    A.Tahalluk Kavramlari

    1)Ivadet ve Ahlaka dair olanlar

    1.Ibadet: abd kökünden gelen bu kelime,tasavvufta ALLAH rizasina yönelik her türlü hareket ve davranisi icne alir.

    2.Takva: Kelime anlami herhangi bir tehlikeden korunmak demektir. Kur’an’da takva üc manada kullanilmistir:

    1.Hasyet ve heybet manasina:Yanlis benden korkun! (Bakara 51/56)

    2.Taat ve ibadet anlamina: Ey inananlar! Allah’tan nasil korkmak lazimsa öylece korkun.Ancak müslüman olarak can verin. (Ali-i Imran 3/102)

    3.Kalbi günahlardan temizleme anlamina: Her kim,Allah’a ve peygamberine itaat eder,ALLAH’tan korkar,O’nun azabindan sakinirsa,iste böylerleri muradlarina erecek olanlardir. (Nur 24/52)

    -Tasavvufi manada takva,son ayette gectigi gibi,labi günahlardan temizelmek demektir.

    3.Vera‘: Uzak durmak demektir.Haram ve yasan olan seylere düsmemek icin,süphelilerden sakinmaktir.

    -Vera‘, zühdün baslangici sayilir.Cünkü vera süpheliyi, zühd ihtiyactan fazlasini terktir.

    -Hadislerde pek cok defa gecmektedir. „Dinimizin asli vera dir“

    -„Helal bellidir,haram da bellidir. Bu ikisinin arasinda süpheli olan seyler vardir. Bu süpheliler Allah’in korulugudur. Cünkü koruluk etrafinda koyun otlatanin sürüleri korulaga dalabilir. süpheli seylerden sakinmak anlamindadir.

    Vera’nin 4 derecesi vardir:

    1.Vera-I adul: Fetva ehlinin dinin hükümlerine riayeti

    2.vera-I suleha:Haram ihtimali olan seylerden kacinmaktir.

    3.Vera-I müttekiyan;Helalde süphelilerden uzaklasmaktir.

    4.Vera-I siddikiyan:Dünyaliklardan ibadete kuvvet olacak kadar olaniyla yetinmek.

    -Veranin en ypksek derecesi zühd kapsamina girmektedir.

    -Mesela Haris Muhasebi,bir seye elini uzattiginda,o sey süpheli bir nesne ise derhal orta parmaginda bir damar,gayri insiyaki olarak atmaya baslardi.

    4.Tevbe

    -Günahdan rücu edip Hakk’a yöneşmektir.Peyg. tevbeyi nedamet olarak tanımlamıstır.

    -tevbe Mü’mının kötü huylardan,İslam’ın ruhuna zıd davranışlardan sıyrılması,samimiyetle güzel huylara rücu etmesidir.

    -Kur’an’da mü’minlerin kurtuluş sebebi sayılan ve dönüsü olmayan nasuh tövbesine tesvik eden istigfarı,ardından tevbeyi emreden ayetler vardır. (nur 24/31)

    -Kur’an’da gecen Tevvab (tevbeleri kabul eden), Gaffar ve GAfur (bağışlayıcı) gibi esma-i hüsna ile peygamberlerin tevbe ile nakilleri,tevbenin önemini gösteriri.

    --Tasavvuf tövbesinin sağlıklı olabilmesi icin,mazi,hal ve istikbale ait şu üç esasın bulunması şarttır:

    1)yapılan günahlara pişmanlık (mazi)

    2)Günahlardan sıyrılmak (hal)

    3)bir daha günaha dönememeye azmetmek (istikbal)

    -tevbe bazı mutesavvıflarca Kur’an’dan alınan tabirlere üç derecede incelenmiştir:Tevbe,inabe,evbe

    Tevbe:Allah’ın azabından korkarak günahı terk etmektir.

    İnabe:Zahirde tövbe ile düzelmeye baslayan nefs ile birlikte,sırrın da salaha dönmesidir. İnabe kulun Hakk’ın iradesine uyarak Hakki le olması,faniye baglanmadan sevk ile Allah’a koşmasıdır.Tevbenin orta noktasıdır.

    Evbe: Hakk’ın rızasını kazanmak ve sadece O’na yönelmektir.Tevbenin en ileri derecesidir. Kur’an’da Davud,Süleyman ve Eyyüb (as)‘ın tevbesi.

    -İstiğfar dil ile Allah’dan magfiret dilemektir,tövbe ise bir kalp işidir.



    5.Zikir

    -Unutmamak,zihinde tutmak.

    - Kur’an’da zikir kelimesi 256 yerde gecmektedir.Kur’an’da genellikle lugat anlamlarına uygun sekilde Allah’ı anmak,O’nu daima hatırlayıp hic unutmamamk manalarına kullanıldıgı gibi,namaz ve Kur’an gibi anlamlarda da kullanılmıstır.

    -Bir ayette icinden yalvararak ve korkarak,aşikare olmayan hafif bir sesle Rabbini an da,gafillerden olma! (Araf 7/205)

    -Zikrin fazileti hadislerde de övülmüştür.Hz.Peygamber bir hadiste Rabbini zikredenle etmeyeni diri ile ölüye benzetir.

    -Tasavvuf erbabı,zikri tarikatlarının üssü’l-esası saymışlardır.

    -Zikri emreden ayetler genellikle iki türlüdür:

    1)Doğrudan dogruya ve mutlak manada zikri emredenler

    2)Allah’ın adının anılmasını emredenler

    -acıktan cerhi veya celi olarak zikri emreden ayetler,bir bakıma zihni ve kalbi olarak bu noktaya fekemeyenlerin,dil ile Allah’ın adını anlamarını,Kur’an okumalarını,evrad ve tesbih gibi zikrin yardımcılarıyla meşgul bulunmalarını beyan etmektedir.

    -Tarikatler.ferdi ve toplu zikre büyük önem vererek,bunun icra sekli konusunda degişik usuller geliştirmiştirler.

    -Bazen hafi mi cerhi mi zikrin efdal oldugu tartışılmıştır.

    -cerhi Hz. Ali hafi Hz. Ebu Bekir kanalıyla gelir

    6.Murakabe

    -denetleme,kontrol etme

    -Kur’an’sa: Allah Teala herşeyi görüp gözetir. (Ahzap 33/52)

    -tasavvuf kavramı olarak murakabe,kulun gönlüne ve iç dünyasındaki duygu ve düşüncelerine Allah’ın muttaki oldugunu bilmesi ve bu sebeple kalbini zikr-i ilahiden alıkoyacak kötü düşüncelerden arıtmasıdır. Cibril hadisinde İhsan olarak ifade edilen: Allah’ı görüyormuşcasına kulluk etmek, ya da Allah’ın bizi gördüğü duygusuyla ibadet anlayısı,murakabe kavramına işaret sayılmıştır.

    -Kul,kendi yönünden murakabe her fiil ve davranışda kalbini denetleyerek Allah’ın rızasına kazanmaya ve gönlünü nazargah-i ilahi haline getirmeye calışır. Allah yönünden murakabede ise kul,her düşünce,her hareket,her söz ve davranışı sırasında Hakk’ın gözetiminde olduğunu hissetmekte ve kavramıs bulunmaktadır.

    -Nefs,Allah’ı murakabe sayesinde korunur,şeriatı ikame sayesinde de zahir ve batın mamur olur.



    7.İtmi’nan

    -sıkıntıdan sonra sükunete ermek,Kur’an’da 13 yerde gecer

    -kalb ve gönlün bir şeye güvenip bağlanması ve bu güvenle huzura ermesi demektir.

    -hadislerde rükudan doğrulduktan sonra secdeye varmadan,ayakta bir süre bekleyerek yapılan ta’dili erkanın sıfatı da itmi’nan,ya da tume’nindir.

    -iyiliği tarif eden hadislerde nefs ve kalbin itmi’nan buldugu,yani tereddütsüz ve şeksiz kabul ettigi şeyin birr olduğu ifade edilmektedir.

    -İman ve zikir halinde insan bedenden,kalben ve zihnen tam bir emniyet ve huzur halinde olduğu için,bu halde bulunanlara mutmeinne makamına ermiş denilir.

    -Tasavvufi eserlerden, itmi’nan kavramını ilk olarak acıklayan Abu Nasr Serrac’ın el Luma’ıdır. İtmi’nan kalbde hicbir süpheye yer bırakmadan Allah’a yöneşmetir.

    -Mutesavvuflar genel olarak itmi’nan kavramını 3 derecede incelerler: Avam’ın,havass’ın ve ahassu’l-havass’ın itmi’nanı.

    a.Avam,zikir sayesinde sükunete erer ve itmi’nan duyarak bu duygudan hazz alır.

    b.Havvas’ın itmi’nanı,kalblerin kazaya razı,belaya sabır,ihlas,takva ve sükunete ermek suretiyle yatışması Allah sabredenlerle beraberdir ayetiyle nefislerin huzura ermesidir.

    c.Ahassu’l-havass’ın itmi’anı;bunların itmi’ani itmi’andan doymakdır.Allah’a olan saygı ve tazimleri sebebiyle ve Hakk’ın vücud denizine dalmayı tercih ederler.

    8.Sıdk

    -dogruluk,Kur’anda 155 yerde gecer.Bu sıfatın peygamber olmayan sahipleri,peygamberden hemen sonraki makamdadır.

    -Sıdk,fiil ve davranışlardaki tutarlılık,iç ve dışın birbirine uygunluğu demektir.

    -Ey iman edenler,Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakının ve doğrularla (sadıklarla) beraber olun! ( Tvebe 9/121)

    -Hz.Peygamber de hadisi serifinde sıdk insanı birr’e,birr’de cennete götütü buyurur. (müsliö birr 105)

    9.İhlas

    -temiz ve katkısız yapmak.İbadet ve davranışları yanlız Allah’a has kılarakyapmak,başka düşüncelerden temizlemektir.

    -Allah Teala:Kendilerine,dini yanlız Allah’a halis kılarak,O’na ibadet etmeleri emrolundu. (Beyyine 98/9)

    -Sehl b. Abdullah Tüsteri’nin insanlara en ağır gelen amel



    10.Sabır

    -Sabır,elem,sıkıntı ve belalara sızlanmayı terketmek demektir.

    -Kur’anda 103 yerde gecer.Hz.Peygaöber sabrı dinin yarısı olarak nitelemiştir.

    -sabır 2 yerde olur:

    1)kulun iradi fiillerinde: emredilenlere uymada sabır,nahyedilenlerden sakınmada sabır olmak üzere iki türlüdür.

    2)kulun iradesi dışında kalan bela ve musibet anında:İki türlüdür:

    a.dogrudan Allah tarafından gelen ve kişinin savuşturmaya gücünün yetmediği eziyet ve belalar.Bir yakının ölmesi

    b.İnsanlar vasıtasıyla gelen ve kişinin uzaklasştırmaya güc yetiremediği eziyet ve belalar.dedikodu etmeleri.iftira

    -Sabır insana has bir sıfattır.hayvan ve melekte sabır olmaz.

    -Yasak olan seylerden sakınmak ıcın sabır farz,mekruhlara karşı direnç göstermek için nafile,tehlikeli eziyetlere,mal,can ve ırza yapılan saldırıya sabır,haramdır.



    11.Tevekkül

    -işini gördürmek icin birini vekil tayin etmek.Gönülde Allah’tan başka fail olmadıgı inancı taşıyan kulun O’na güvenip dayanmasıdır.

    -Kur’an’da 47 yerde gecer: ‘İnanıyorsanız yanlız Allah’a tavekkül edin.‘ (Maite 5/18)

    -Gazzali tevekkülü bilgi,hal ve fiil olarak üc boyutta inceler.Tevekkülün bilgi boyutu kalb ile tasdik ve dil ile ikrar;hal boyutu teslimiyet ve tevekkül,fiil de tabii sartların gerektirdiği eylemdir.

    -Tavakkül bir kalb işi ve güven duygusu olması itibariyle üc derecede gercekleşir:

    a.kulun kendi vekiline karşı itimadı gibib Allah’a güvenmesi

    b.kulun annesinden başkasını tanımayan cocuk gibi,sadece Allah’a yönelmesi

    c.kulun kendini gassal önünde meyyit,rüzgar önünde yaprak gibi Allah’a teslim etmesi.



    12.Şükür

    -Şükür,dil,kalb ve bedenle olur.Dille sükür,nimet sahibini itiraf ile hamd;kalb ile şükür,nimeti verenin Allah oldugunu bilmek;beden ile sükür,bedeni Allah’ın yasaklarından korumak ve buyruklarına uymaktır.

    -Hamd ile şükür ayrı ayrı şeylerdir.Hamd,sevgi ile birlikte,tazim ve saygı göstererek güzellikle övmektir.Şükür nimet karşılığı olur,her nimetin şükrü kendi cinsinden olur. (malın şükrü mal ile..)

    -cehalet ve kötü huy dünyada da,ahirette de sevimli olmayan şeylerdir.İnsanları şükürden alıkoyan şeylerin başında da cehalet ve gaflet gelir.



    13.Rıza

    -hoşnutluk,begenmek,müsade ve boyun kesmek demektir.Hükm-i ilahi larşısında kulun itirazsız boyun eğmesidir.Rıza,tasavvuf makamlarının en üsütünğ olarak kabul edilmiştir.İki boyutludur:

    1)Kulun Allah’tan razı olması

    2)Allah’ın kuldan razı olması

    Allah onlardan,onlar da Allah’dan razı olmuşlardı (beyyine 96/8) ayetinde,önce Allah’ın kuldan razı oldugu ifade edilirken,Ey itmi’nana ermiş nefs,dön Rabbine;sen O’ndan, O’da senden razı olarak (Fecr 89/27/28) ayetinde de önce kulun Allah’dan rızası söz konusudur.

    -Rıza ile sevgi arasında bir ilişlinin bulundugu bilinmektedir.cünkü seven,sevdiginin yaptıklarından hoşlanır ve razı olur.

    -İnsanın rızaya alıstırıp hazırlazan iki yol vardır:

    1)dünyalık istifademiz icin;mesela tedavi olamk icin ilcaın acılıgına nasıl katlanıyorsak,kenimizi kazaya rızaya da gercekteki istifade icin alıstırabiliriz.

    2)Sevgilinin rızasını alıp gönlünü hoş etmek icin,onun istediği güclüklere isteyerek göğüs germek.

    14.Fakr

    -Fakr,ihtiyac duyulan seyin yoklugu demektir.Tasavvufta kulun kendinde bir varlık görmemesi,herseyi Hakk’a irca etmesi,şahsının,amelinin,halinin ve makamının Allah’ın lütfu oldugunu kabul etmesidir.

    -Kur’an’da: Ey insanlar siz Allah’a karşı fakir (muhtac)sınız.Allah ise gani (zangin) ve övgüye layıktır.(Fatır 35/15)

    -Fakir dervis demektir.Fakirliği iki türlü anlamak gerekir:

    1)Suret fakirligi:Maddi anlamda fakirlik

    2)Manevi fakirlik:beseri sıfatlardan sıyrılıp kendini birseye Malik görmemektir.Mala sahip olmamak degil,köle olmamaktır.

    -gazzali,fakr,zühd,istiğna,kanaat ve hırs kavramları arasında ilgi kurar.Fakrı 5 derecede inceler:

    1)Zühd:muhtac oldugu mal kendisine verilse de bundan hoslanmayan,kendisini mesgul edecegi düsüncesiyle mal biriktirmekten kacınan kımselerın hali.

    2)Rıza:mala heves etmedigi gibi,eline gecmesiyle sevınmeyen,gecmesiyle de üzülmeyen kişinin hali.

    3)Kanaat:kendisine malın varlıgı,yoklugundan daha sevimli olan fakat mala ragvet edip peşinden koşmayan kimselerin hali

    4)Hırs:ihtiyac duydugu servetin peşinden koşmayışı aczinden ötürü olan,yoksa mala ragbet ve sevgi ateşi,icinden eksik olmayanın hali.

    5)Iztırar:Elde olmayan mala mutac olma hali.Ekmegi olmayan ac,elbisesi bulunmayan cıplak gibi.



    15.Zühd

    -Allah’dan baska herseyi gönülden cıkarmak.Allah ile gani,Allah ile Aziz olmaktır.

    -Zühd Allah ile olmayı önleyen her türlü masiva be kıyl u kalden uzak durmak,kalpte onlara yer vermemektir.

    -Zühdü 3 derecede inceleyebiliriz:

    1)farz olan zühd,büyük-kücük bütün günahlardan sakınmak

    2)şüphelilere yaklaşmamak,helalden fuzuliyi terk

    3)Allah’ı tefekküre mani olan seyleri terk

    -Aslında zühd,haz ve lezzet veren şeyleri büsbütün terketmek degil,azaltmak ve icine dalmamaktır.



    16.Kanaat

    -Allah’ın verdigine sabredip razı olmaktır,calıiıp cabalayarak bütün gayretini sarfettikten sonra,ele gecene razı olmaktır



    17.İstikamet

    -düzgün ve dogru haretek etmek

    -Kur’an’daki:öyleyse emreolundugun gibi (ıstıkamet üzere) dosdogru ol,sen ve sana tabi olanlar haddi asmayın.Zira yaptıklarınızı görmektedir. (Hud 11/112)

    -İstikamet,tasavvufta genellikle keramet ile birlikte kullanılan ve kuldan beklenenin keramet degil,istikamet oldugu belırtilen bir kavramdır.

    -istikamet üzere olanlara Allah’ın rahmet nimetinin devamlı olacagı haber verilmiştir.

    II.Seyr u Süluk Kavramları

    1.Seyr u Süluk

    -seyr gezmek,süluk de yürümek ve gitmek anlamındadır.

    -tasavvuf istılahında ise seyr,cehaletten ilme,kötü ve cirkin huylardan güzel ahlaka,kendi vücudundan Hakk’éın vücuduna dogru hareket,demektir. Süluk de tasavvuf yoluna girmiş kişiyi Hakk’a vuslata hazırlayan ahlaki eğitimdir.Seyr u süluk,tasavvuf ve tarikata giren kimsenin manevi makamlarını tamamlayıncaya kadar geçirdiği safahata verilen isimdir.

    -seyr u süluk birbirinin ayrılmaz parcaları sayılır.Nasıl abdesti olmayanın namazı yok demekse,sülukü olmayanın da seyri yok sayılır.



    2.Şeyh-Mürşid

    -Şeyh lügatta simasında yaşlılık alameti beliren demektir.Cogulu şüyuh ve meşayih şeklinde gelir.

    -Tasavvuf da tarikat piri,mürşid ve üstad manasınadır.

    -müderris ders takdim eder,şeyh ise kendisine intisab eden saliklere istidad ve kabiliyetlerine göre manevi olgunluga eriştirmek üzere rehberlik ve önderlik eder,kalblerine Allah sevgisini yerleştirmeye calısır.Müderrisin yaptıgı iş nazari ce kavli,seyhinki ise ameli ve tatbikidir.

    -Seyh,kitap ve sünneti iyi bilen bir alim olmalıdır.fakat her alim şeyh olamaz.şehy olacak kimsenin kemal sıfatlarıyla donanmış,dünya ve makam sevgisinden gecmiş,az yeme,az uyuma,az konusma ve halvet gibi,riyazat ve mücahede,namaz,oruc ve zikir gibi nafile ibadetlerle nefsini arıtmış,Allah ve resulünün ahlakıyla ahlaklanmıs bir kimse olması gerekir.Ayrıca da Hz.Peygambere uzanan kesiksiz bir silsileye sahip bulunmalıdır.

    3.Mürid ve Salik

    -Mürid lugatta irade eden,irade sahibi demektir.İstılahta ise iradesini Hakk’ın ve şeyhinin teslim etmiş kimse demektir.

    -Mürid =Fakir=derviş, Fakir yokluk ve hicliğe talip,derviş de bir tarilatın hadimi demektr.

    -Müridin yolunda gidecegi bir seyh ve üstada ihtiyacı vardır.

    -Mürşidine teslim olam kimseye mürid dendiği gibi,bu yolda mesafe kat eden müride de salik denir.

    4.Bey’at veya İntisab

    -lügatta bey’at satmak,tasavvufta talib denilen mürid adayının şeyhe ve onun verecegi emirlere baglı kalacagına söz vermesi demektir.İntisab,mubayaa,ahid,inabe,el alma ve ikrar gibi terimler de bu anlamda kullanılır.

    -tasavvufi anlayısta bey’atin temeli,Hz.peygamberin islma’a girmek isteyen kişilerden,cıhat ve hicret gibi önemli faaliyetlere katılacak sahabilerden bey’at almasıdır.

    -Bey’at sırasında talib gusül abdestiyle şeyhin huzuruna varır,diz cökerrek oturur.Genellikle diz dize oturan şeyh ve talib musafaha eder gibi elele tutusurlar.Şeyh telkin eder.ardından üzerinde hukui ilahi,hukuki ibad (kul hakkı) var ise bunları ödemesini ögütler.Mürid şeyhinin söylediklerini dinler ve bunlara uyacagına,kendisini talim ve telkin edilenlere riayet edecegine dair Allah adına söz veriri ve Allah’ı Rabb,Hz.Muhammedi peygamber,Kur’anı rehber ve şeyhini mürşid saydıgını ifade ederek şeyhinin ihvanının ihvanı arasına katılıp sohbetlere devam etmeye baslar.

    -kadınların intisab ve bey’atı,seyh ile elele tutuşmadan,sözlü veya yazılı olarak yapılır.

    5.Sema ve Ayin

    -Sema kulaga gelen seslerı algılamak,işitmek ve dinlemek anlamındadır.Dinleme sırasında vecde gelip kendini tutamayarak saga sola bir takım hareketler yapmaktır.

    -Ayin ise icrayı zikrullah demektir.Topluca yapılan tarikat zikirleri bu adla anılır.yapılıs sekillerine göre her tarikat ayinine ayrı bir isim verilir. Mevlevi ayinine sema,Kadirilerinkie devran,Rifai ve Sadilerinkine zikri kıyam,Halvetilerinkine darbı esma,nakşilerinkine hatmi hacegan,yasevilerinkine zikri erre,celvetilerimkine nısfı kıyam,şazilierinkine hadra denilir.

    -Gazzali:Sema,eger behimi arzuları uyandırırsa yasak,bedii duyguları tahrik ederse mubah ve helaldir.

    -İlk sema meclislerinin,ilk sufilerinden Sakati,Zünnun Mısri ve Cüneyd Bagdadi tarafından kuruldugu bilinmektedir.

    -Sema Allah icin ve Allah ile olan ruhla yapılır,nefsle degil.

    -Sema meclisi icin arif bir mürşidin emin ve muhlis bir zakirbaşının bulunması gerekir.

    6.Sohbet

    -sohbet,beraber bulunmak,arkadas ve dost olmak anlamındadır.

    -Sahabe adı sohbet kökündendir.

    -Sohbette hem sözlü egitim,irşad ve tebliğ vardır;hem de hal egitimi,manevi yansıma söz konusudur.

    -Mutasavvuflar sohbeti 4 derecede mütalaa ederler:

    1)Seyh ve mürşid ile sohbet,mürid icin ilac gibidir.

    2)İhvan ile sohbet,vücudu besleyen gıda gibidir.

    3)Fasık ve günahkarlarla sohbet,mikrop gibidir.

    4)Kafir,mülhid ve zındıklarla sohbet zehir gibidir.

    -sohbet bir duygu alıs verişidir.

    -Sohbetlerde dikkat edilecek husus,karakterlerin imtizacı,huy ve fıtratların uyumudur.

    7.Mücahede ve Riyazat

    -Mücahede insanın nefsinin arzularına,kötü isteklerine ve şeytanın askerlerine karşı direnip savaşmasıdır.Bu savasın silahı ibadetler,zikir,tesbih ve duadır.

    -Riyazat nefsin ve tenin isteklerini kesmek,asgariye indirmek ve ona zor gelen şeyleri yaptırmaktır.Az yemek…

    -nefs ile cihad,cıhadı ekber

    -Bizim ugrumuzda mücahede edenleri yollarımıza iletiriz (Ankebut 29/69)

    -Mücahede nefsi iyilige zorlamak,riyazat da nefsi bu işe alıştırmaya calışmaktır.

    -Nefsin hayra engel iki sıfatı vardır:

    1)heva ve heveslerine dalmak

    2)İbadet be taatlardan kacmak

    -nefs tezkiyesine ermek icin yapılan mücahede ve riyazatın,genellikle kabul edilen görüşe göre,üc esası vardır: Aclık (cu) ve az yemek (kılleti taam) az uyumak (kılleti menam) az konusmak /kılleti kelam.



    Yüklə 200,78 Kb.

    Dostları ilə paylaş:
  • 1   2   3   4   5




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin