Ayet ve hadislerle esmâÜ'l-hüsna



Yüklə 1,09 Mb.
səhifə46/48
tarix05.09.2018
ölçüsü1,09 Mb.
#76828
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   48

ES-SABÛR (C.C.)

“Çok çok sabırlı olan.”

Herşeyde O'nun dengi ve benzeri olmadığı gibi, sabır da O'na denk kimse yoktur. Eğer mahlûklar misali asileri hemen cezalandıracak olsa, âlemde bu kadar insan hayat sahnesinde boy gösteremezdi.

Allah Sabûr'dur. Kendisine isyan edenlerden intikam almaya gücü yeterken, hemen öç almakta acele etmez, onlara mühlet verir. Hattâ rızıklarını bile kesmez, çok kere nimetlerini ayaklarına gönderir. Nice gafiller de bunu kendi yiğitliklerinden, hünerlerinden zannederler. Halbu­ki şanı yüce Allah hilm ile muamele buyurmaktadır.

Öyle anlar, öyle hadiseler olur ki, hiçbir insan buna sabır ve tahammül gösteremez, hemen patlayıverir. Eğer imkânı olsa o hadiseyi ortadan kaldırır. Ne var ki Cenâb-ı Hakk'ın sonsuz büyüklüğü burada da tecellî eder. O işleri yapanları hemen kahredivermek dindeyken bunu yap­maz.

O'nun mülkünde, onun nimetleriyle beslenen, onun yarattığı havayı teneffüs eden, suyu içen ve daha nice şeylere mazhar olan insanlar, O'na isyan etmekte âdeta yarışırlar da O yine keremini esirgemez.

Çünkü O “Rahman” sıfatına haizdir.

Çünkü O “Sabûr” dur. Çünkü O “Halim” dir.

Çünkü O, her şeye bir zaman, bir mühlet tayin buyur­muştur. Herşey muayyen olan seyrini tamamlayacaktır. O'na kafa tutan zalimlerden yere geçmeyen, tahtı, salta­natı, orduları tarumar olmayan kim kalmıştır? Evet, helak vakti gelince o Hak tanımaz zalimleri bir görseniz. Kaçacak delik ararlar, ama bulamazlar. O'nun azap arslanları nice firavunları bu dünyadan silip süpürmüş, 'müthiş akıbetlerine havale etmiştir.

Allahü Teâlâ'nın sabır göstermesi, mühlet vermesi, hilm ile muamele etmesi insanlar için bir rahmettir. İnsan aklını başa devşirir, bu mühlet içinde tevbeye gelir, O'na iltica ederse eli eteği rahmetlerle dolar, tevbesi makbul olur, suçlarının üzerine bir perde çekiliverir.

Hani kitapçı bir hocaefendinin dükkanına bir müslüman gelmiş de:

“Sizde Allah'ın gazapları var mı?” diye sormuş. Hoş sohbet olan hoca da: “Hayır, kardeşim, bizde Allah'ın rah­meti var!” karşılığını vermişti.

Gerçekten her tarafımıza onun kerem yağmuru dökülmektedir. Eğer bizim günah ve isyanlarımıza karşı adaletiyle muamele etse biz ayakta duramayız. Fakat o merhametiyle, Rahman sıfatının tecellisiyle muamele ediyor ve her sabah kapımıza güneşler doğuyor.

O'na hamd olsun!..

“Sabûr” ism-i şerîfi “Halîm” ism-i şerifiyle mânâ bakımından birbirine yakındır: Yalnız “Sabûr” ism-i şerifi, asiler ve isyankârlar tevbe etmeden, ettikleri hatalardan dönmeden ahirete göçerlerse, işte o zaman kendilerine in­tikamın orada dokunacağını intikam ve azap okuna hedef olacağını bildirir. “Halîm” ism-i şerifi ise daha ziyade af ve mağfiretin pırıltılarını aksettirir. Yani mağfireti bildirir. Aradaki fark budur.

Sabır, hem Kur'an-ı Kerim'de hem de hadis-i nebevide övülmüştür. Sabır aydınlığın anahtarı, cennetin hazinesi­dir. Sabrı, kararı, azmi, sebatı olmayan bir kimse ilme ere­mez. İnsan, bir yerden bir yere gelmek için sabır süzgecinden geçecektir. Ona hemen gülistanın kapıları açılmaz.

İbadetler de sabır işidir. Bir düşününüz ki, ömür boyu günde beş vakit namaz kılmak, Ramazan ayında oruç tut­mak, haramlardan korunmak az şey midir? Sabırsız kişilerin böyle bir şeye tahammül etmeleri mümkün değildir.

Sabır deyince, ben boynumu bükeyim, herkes sırtıma basıp geçsin, beni hor, hakir etsin, bütün haklarımı elim­den alsın, bir paçavra gibi beni sıkıp çöpe atsın mânâsı anlaşılmamalıdır. Bu sabır değil acizliktir.

Sabır, Allah emrinde olmaktır. Ve Allah'ın ahlâkından bir ahlâktır. Sabırlı kişiler, faziletli insanlardır. Onların gönüllerinde cennet pınarları çağlar. Onlar zulme, ceha­lete, haksızlığa, cimriliğe, yalana ve İslama zıt hiçbir şeye razı olmazlar. O kötülüklerin ortadan kalkması için gece gündüz gayret gösterirler. Hem dünyanın, hem ahiretin saadet ve selâmeti böyle bir sabırla elde edilir. Miskinlikle bir şeye kavuşmak nerede görülmüştür?

Meselâ: Şu elinizdeki kitabın hazırlanması bir sabır işidir. Eğer ben sabretmesem, gayret göstermesem, sırtüstü yatsam bu eser meydana gelir miydi?

İşte her başarının anahtarı sabırdır. Kur'an-ı Kerim bize bir ebediyet ölçüsü veriyor:

Allah'a ve onun Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz el­den gider. Bir de sabırlı olun. Çünkü Allah, sabreden­lerle beraberdir.” 261

Evet:

Senin Ömür tarlanın ameldir bereketi,



Bir sabır fidanı ol, öyle yap hareketi!

Kâinatın Efendisi ve Allah'ın Aziz Nebisi buyuruyor­lar ki:

“Mü'minin işi teaccübe şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu meziyet yalnız mü'mine mahsus­tur. Zira o sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırdır. Başına (bir) belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırdır.” 262

Dünyanın nice sevinçli günleri olduğu gibi, gamlı ve belâlı günleri de vardır. İnsanlar bir hal üzere kalmazlar. Çok kere insanı felaket okları avlar. İşte böyle zamanlarda sabır devreye girer. İnsan güç yetiremediği bir felakete sabır etmezse, o felâket yine onun üstünden geçer, fakat sevap namına bir şey kazanamaz.

Amma sabır gösterirse felâket yine akıp gidecektir. Öyledir de, neticede alınacak mükâfat pek büyüktür. Hep bilirsiniz ki, dünyada en çok dert ve belâya mübtelâ olan­lar Peygamberlerdir. Sonra velîler, sonra derece derece salihler ve diğer mü'minlerdir. Neden öyledir? Allah ile dostluk kolay değildir. Sadece sözle “Ben Allah'ı seviyo­rum!” demek yetmez, ondan gelene katlanmak da lâzımdır. Ve yine bu belâlara tahammül insanın derecesini kat kat yükseltir, insana manevî iklimlerin kapısını açar...

İmam Gazali (Rahmetullâhi Aleyh) diyor ki:

“Musibetlere sabır, faziletten olduğu halde derecesi­nin daha üstün olması; haramlara sabır, her mü'minin ya­pabileceği ve fakat belaya sabır ise ancak peygamberlerin güç yetireceği bir şey olması bakımındandır. Zira belâ ve ibtilâ, nefse ağır gelen bir imtihandır ve aynı zamanda sıddıkların azığıdır.”

Atâ bin Ebî Rebâh'dan: İbn-i Abbas (r.a.), bana:

“Cennet ehlinden bir kadını sana göstereyim mi?” dedi.

“Evet, göster dedim, kimdir o bahtiyar kadın?”

İbn-i Abbas Hazretleri buyurdu ki:

“İşte şu siyah kadındır ki, bu kadın (bir gün) Resûl-i Ekrem (s.a.v)'e geldi ve:

“(Ey Allah'ın Resulü), dedi, sar'am tutuyor ve tenim açılıyor. Benim için Allah'a dua ediniz (de şifa bulayım).” Rahmet Nebi (s.a.v) buyurdular ki:

“İstersen sabreder, cennetlik olursun; istersen, sana afiyet vermesi için Allahü Teâlâ'ya dua ederim!”

Kadın:

“O halde sabrediyorum, dedi, lâkin (sar'a tutunca) vücudum açılıyor. Açılmamaklığım için duâ et.”



Allah'ın Resulü de ona duâ etti.” 263

Sabır belki acıdır, fakat meyvesi tatlıdır. O kadıncağız sabır ipine tutunmasa, şifâ isteseydi, elbet belâdan kurtu­lacaktı. Fakat bu büyük mükâfata nail olamazdı. İki günlük dünya hayatı düğün bayram olarak geçse ne ki, yine sonunda ölüm vardır, âhiret vardır. Dünya bahar rüzgârı gibi göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçer. Ana rahminden beşiğe, beşikten tabuta, tabuttan kabre, ka­birden mahşere... Dünya fânî, ahiret bakî...

Hazreti Mevlânâ şu incileri saçar:

“Bu kadar çamur gibi olan dünya nimetlerine sabrın yoksa; Allah'ın rahmeti ve mağfireti çeşmesine nasıl sab­rediyorsun? Seherlerde iltica etmiyor, muhabbet-i Rabbânî ile yanıp yakılmıyorsun?”

“A kuzum! Hırs ve tama'dan sabret de bu geçici ve fani şevklerin helvasını satın alma. Sabır, akıllı ve zekî olanların dilediği şeydir. Helva ise çocukların istediğidir.”

Burada zalimlere, zorbalara, haksızlığa, hakka te­cavüzü meslek ve âdet edinenlere bir tek sözümüz ola­caktır: Biliniz ki Kahhâr olan Allah zâlimlerden intikamını alır. Zalimleri Allah'ın yakalaması çok yamandır, çok çok şiddetlidir. Artık onu hiçbir kuvvet ve silah önleyemez. Sabûr ism-i şerifinin tecellîsi olarak zalim ve zorbalara mühlet vermesi, onlardan hesap sormayacak mânâsına anlaşılmamalıdır. O'nun hesabı geldiğinde bütün hesaplar şaşar, bütün saltanatlar yere geçer.

O'na yine O'nun kudsî isimleriyle niyaz edelim: Yâ Allah, Yâ Rahman, Yâ Rahîm!. Bize meded kıl!..

“Ey ariflerin sevinç ve sürûru,

Ey müritlere ünsiyet ve huzur veren,

Ey âşıkları kurtaran,

Ey tevbekârların sevgilisi olan,

Ey fakirlerin râzıkı olan,

Ey günahkârların umudu olan,

Ey sıkıntıya düşenlerin sıkıntısını gideren,

Ey gam ve kedere düşenlere nefes aldırtan,

Ey üzülenlere sevinç ve ferahlık veren,

Ey evvelkilerin ve sonrakilerin mabudu olan (Allah'ım!)

Seni tenzih ve tesbih ederiz. Senden başka ilâh yok­tur. Sen emansın; bizi cehennem ateşinden kurtar.” 264




Yüklə 1,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin