Azerbaycan’da Müstakil Hanlıklar Devrine Umumî Bir Bakış



Yüklə 8,92 Mb.
səhifə117/178
tarix17.01.2019
ölçüsü8,92 Mb.
#98430
1   ...   113   114   115   116   117   118   119   120   ...   178

24 Bk. Faruk K. Timurtaş, Eski Türkiye Türkçesi, İstanbul 1977, s. VIII.

25 Bk. Faruk Sümer, Oğuzlar, Ankara 1967, s. 52; W. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, İstanbul 1927, s. 128.

26 Divanü Lugati’t-Türk Tercümesi (trc. Besim Atalay), Ankara 1939, I, s. 30.

27 Arguca da n/y değişmesi bakımından Oğuzlar gibi “n” grubundadır.

28 Divanü Lugati’t-Türk Tercümesi, I, s. 30-35.

29 Bk. Zeynep Korkmaz, “XI-XIII. Yüzyıllar Arasında Oğuzca”, TDAY-Belleten, 1973-1974, s. 41-48.

30 Bk. Fuat Köprülü, “Gazneliler Devrinde Türk Şiiri”, Edebiyat Fakültesi Mecmuası, VII/2 (1929) s. 81-83.

31 Bk. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1980, s. 333.

32 Bk. Zeynep Korkmaz, “XI-XIII. Yüzyıllar Arasında Oğuzca”, s. 47.

33 Bk. Kerimüddin Mahmud, Müsâmeretü’l-ahbâr (nşr. Osman Turan), Ankara 1944, s. 64.

34 Bk. Azîz b. Erdeşîr-i Esterâbâdî, Bezm u Rezm (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 1990, s. 491.

35 Bk. Tercüme-i Medh-i Fakr u Zemm-i Dünyâ, Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 5426, vr. 229a.

36 Bk. Ahmet Ateş, “Hicrî VI-VIII. (XII-XIV. ) Yüzyıllarda Anadolu’da Farsça Eserler”, TM, VII-VIII/2 (1945), s. 125.

37 Bk. Enver Ziya Karal, “Osmanlı Tarihinde Türk Dili Sorunu”, Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe, Ankara 1978, s. 22, 23.

38 Bk. Ahmet Yaşar Ocak “Battalname”, DİA, V, 206.

39 Bk. Ahmet Yaşar Ocak “Danişendname”, DİA, VIII, s. 478-480.

40 Meselâ bk. İstanbul Belediyesi Atatürk Ktp., Muallim Cevdet, nr. 441; Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 571; ayrıca bk. Irene Melikoff, La Geste de Melik Dânişmend: Etude Critique du Dânişmendnâme, I-II, Paris 1960.

41 Bursa Orhan Ktp., Kurşunluoğlu kitapları, nr. 5; Süleymaniye Ktp., İbrahim Efendi, nr. 354.

42 Behcetü’l-hadâik üzerinde yapılmış çalışmaların belli başlıları şunlardır: İsmail Hikmet Ertaylan, “VII. (XII. ) Asra Ait Çok Değerli Bir Türk Dili Yadigârı Behcetü’l-hadâik fî mev‘izeti‘l-halâyık”, TDED, III/3-4 (1949), S. 275-293; Sadettin Buluç, “Eski Bir Türk Dili Yadigârı Behcetü’l-hadâik fî mev‘izeti’l-halâik”, TDED, VI (1955), s. 119-131; a. mlf., “Behcetü’l-hadâik fî mev‘izeti’l-halâik’den Örnekler”, TDED, VII/1-2 (1956), s. 17-44; a. mlf., “Behcetü’l-hadâik fî mev‘izeti’l-halâik‘ten Derlenmiş Koşuklar”, TDAY-Belleten 1963, s. 161-201; a. mlf., “Bir Eserin İki Yazma Nüshası”, TM, XIV (1965), s. 151-197; Esat Coşan, “Behcetü’l-hadâik’ın Yeni Bir Nüshası”, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, XII (1964), s. 159-161; Mustafa Canpolat, Behcetü’l-hadâik fî mev‘izeti‘l-halâik (doktora tezi), Ankara 1960; a. mlf., “Behcetü’l-hadâik’ın Dili Üzerine”,

TDAY-Belleten 1967, s. 165-175; Zeynep Korkmaz, Marzubannâme Tercümesi, Ankara 1973, s. 21-28; Hanna Sohrweide, Turkische Handschriften, Wiesbaden 1974, s. 17-18.

43 C. Brockelmann, “ Ali’s Qissa-i Jûsuf der alteste Vorlaufer der Osmanischen Literatur”, Abhandlange der Bayerischen Akademia der Wissenschaften, Berlin 1916, s. 6-8.

44 Bk. Brockelmann, a. g. m., s. 5.

45 Bk. W. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler (trc. Ragıb Hulûsi), İstanbul 1927, s. 133.

46 Bk. Türk Edebiyatı Tarihi, s. 235.

47 Bk. Ahmet Caferoğlu, Türk Dili Tarihi, İstanbul 1974, II, 141.

48 Bk. Zeynep Korkmaz, ”Eski Bir Kudûrî Çevirisi”, XI. Türk Dil Kurultayında Okunan Bilimsel Bildiriler, Ankara 1968, s. 225-231; a. mlf., Marzubannâme Tercümesi, Ankara 1973, s. 53-57.

49 Bk. Şinasi Tekin, “1343 Tarihli Bir Eski Anadolu Türkçesi Metni ve Türk Dili Tarihinde ‘olga-bolga’ Sorunu”, TDAY-Belleten 1973-1974, s. 59-133.

50 Bk. Muzaffer Akkuş, Kitab-ı Gunya, Ankara 1995.

51 Bk. Şerefeddin Yaltkaya, “Mevlânâda Türkçe Kelimeler ve Tükçe Şiirler”, TM, IV (1936), s. 161-168; Mecdut Mansuroğlu, “Mevlana Celâleddin Rumî’de Türkçe Beyit ve İbareler”, TDAY-Belleten 1954, s. 207-220.

52 Bk. Mecdut Mansuroğlu, Sultan Veled’in Türkçe Manzumeleri, İstanbul 1958.

53 Bk. Mecdut Mansuroğlu, Dehhanî ve Manzumeleri, İstanbul 1947.

54 Bk. Mecdut Mansuroğlu, Ahmad Fakih Çarhnâme, İstanbul 1956.

55 Bk. Hasibe Mazıoğlu, Ahmed Fakih Kitabu Evsafı Mesâcidi’ş-şerîfe, Ankara 1974.

56 Bk. Şeyyad Hamza, Yusuf ve Zeliha (nakleden: Dehri Dilçin), Ankara 1946.

57 Bk. Sadettin Buluç, “Şeyyad Hamza’nın Bilinmeyen Bir Mesnevisi”, TM, XV (1968), s. 247-257.

58 Bk. Sadettin Buluç, “Şeyyad Hamza’nın Beş Manzumesi”, TDED, VII/1-2 (1956), s. 5-12; a. mlf., “Şeyyad Hamza’nın Lirik Bir Şiiri”, TDED, XIII (1963), s. 139-142.

59 Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus Emre, Risâletü’n-nushiyye ve Divan, İstanbul 1965.

60 Bk. Zeynep Korkmaz, “Selçuklular Çağı Türkçesi’nin Genel Yapısı”, TDAY-Belleten 1972, s. 17-34.

61 Bk. Zeynep Korkmaz, “XI-XIII. Yüzyıllar Arasında Oğuzca”, s. 48.

62 Bk. Millet Ktp., Ali Emîrî, Şer‘iyye, nr., 379.

63 Bk. Zeynep Korkmaz, Marzubannâme Tercümesi, Ankara 1973, s. 16, 17;.

64 Bk. Azmi Bilgin, “Eski Anadolu Türkçesi Döneminde Karışık Dil Unsurları Taşıyan Eserler ve Dil Özellikleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, 69 (Aralık 1990), s. 63-74.

65 Bk. Reşit Rahmeti Arat, “Anadolu Yazı Dilinin Tarihî İnkişfına Dair”, V. Türk Tarih Kongresi 1956, Ankara 1960, s. 225-232; Mecdut Mansuroğlu, “Anadolu’da Türk Yazı Dilinin Başlama ve Gelişmesi”, TDED, IV/3 (1951), s. 215-229; Zeynep Korkmaz, “Selçuklular Çağı Türkçesinin Genel Yapısı”, TDAY-Belleten 1972, s. 17-37; Mustafa Canpolat, “Behcetü’l-hadâik’ın Dili Üzerine”, TDAY-Belleten, 1967, Ankara 1968, s. 165-175.

66 Bk. Azmi Bilgin, Nazmü’l-hilâfiyyât Tercümesi, Giriş-Metin-Dil Özellikleri (doktora tezi), İstanbul 1990.

67 Bk. Şinasi Tekin, “1343 Tarihli Bir Eski Anadolu Türkçesi Metni ve Türk Dili Tarihinde ‘olga-bolga’ Sorunu”, TDAY-Belleten 1973-1974, s. 70.

68 Şinasi Tekin, a. g. m., s. 70, 71.

69 Bk. Zeynep Korkmaz, “XI-XIII. Yüzyıllar Arasında Oğuzca”, TDAY-Belleten 1973-1974, s. 41-48; Gerhard Doerfer, “Das Chorasan-turkische”, TDAY-Belleten 1977, s. 127-204.

70 Bk. Ahmet Yaşar Ocak, Babaîler İsyanı, İstanbul 1980.

71 Bk. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, Ankara 1988, s. XII; Erdoğan Merçil, “Anadolu Beylikleri”, DİA, III, s. 138-139.

72 İ.H. Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, s. 84.

73 Fuat Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Ankara 1994, s. 105

74 Anadolu beylikleri ile ilgili olarak bk. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1988; Fuat Köprülü, Osmanlı Devletinin Kuruluşu, Ankara 1994; Yaşar Yücel, Çobanoğulları-Candaroğulları Beylikleri, Ankara 1980, s 1-8; Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ankara 1993, s. 236-319; a. mlf., “Anadolu Beylikleri”, DIA, II, s. 138-139; B. Flemming, “Türkler-Anadolu Beylikleri”, İA, XII/2, s. 280-286.

75 Bk. Ahmet Ateş, “Hicrî VII-VIII. (XII-XIV) Asırlarda Anadolu’da Farsça Eserler”, TM, VII-VIII/2 (1945), s. 94-135.

76 Bk. Feridun Nafiz Uzluk, “Karamanoğulları Hakkında ilgi Ağıt”, TDAY-Belleten, 1962, s. 68.

77 Konuyla ilgili tartışmalar için bk. Erdoğan Merçil, “Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe’nin Resmi Dil Olmasını Kim Kabul Etti?”, TTK-Belleten, LXIV ( Nisan 2000), s. 51-57.

78 Bk. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, I, İstanbul1970, s. 271; Yusuf Ziya Öksüz, Türkçenin Sadeleşme Tarihi, Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi, Ankara 1995, s. 2.

79 Mesud b. Ahmed, Süheyl ü Nevbahar ( nşr. J. H. Mordtmann), Hannover 1924, s. 371.

80 Şeyhoğlu Mustafa, Kenzü’l-kübera ve mehekkü’l-ulema ( haz. Kemal Yavuz), Ankara 1991, s. 27.

81 Gülşehrî, Mantıkuttayr (nşr. Agâh Sırrı Levend), Tıpkıbasım, Ankara 1957, s. 296.

82 Bk. Franz Taeschner, Gülschehrîs Mesnevi auf Achi Evran den Heiligen von Kırschehir und Patron der türkischen Zünfte, Wiesbaden 1955.

83 Kemal Yavuz, Aşık Paşa Garib-name, I/1-2-II/1-2, Ankara 2000.

84 Elvan Çelebi, Menâkıbu’l-kudsiyye fî menâsıbi’l-ünsiyye (haz. İsmail E. Erünsal-A. Yaşar Ocak), İstanbul 1984.

85 Mesud b. Ahmed, Süheyl ü Nevbahar (haz. Cem Dilçin), Ankara 1991.

86 Kırşehirli Hoca Mesud b. Osman, Ferhengnâme-i Sadi Tercümesi Yahud Muhtasar Bostan Tercümesi (nşr. Kilisli Muallim Rifat-Veled Çelebi), İstanbul 1340-1342.

87 Şeyhoğlu Mustafa, Hurşîd-nâme (Hurşîd ü Ferahşâd) (haz. Hüseyin Ayan), Erzurum 1979.

.

88 Şeyhoğlu Mustafa, Kenzü’l-kübera ve mehekkü’l-ulema ( haz. Kemal Yavuz), Ankara 1991.



89 Şeyhoğlu Mustafa, Marzubanname Tercümesi ( haz. Zeynep Korkmaz), Ankara 1973.

90 Nurcan Öznal Güder, Kastamonulu Şazi, Dastan-ı Maktel-i Hüseyn, (doktora tezi), İstanbul 1997.

91 İsmail Ünver, Ahmedi İskendername, İnceleme, Tıpkıbasım, Ankara 1983.

92 Mehmet Akalın, Ahmedi, Cemşid ü Hurşid, Ankara 1975.

93 Bk. Tervihü’l-ervah, TSMK, Revan, nr. 1681, vr. 374a.

94 Leyla Karahan, Mustafa Darir, Kıssa-i Yusuf, Ankara 1994.

95 Kazım Köktekin, Süle Fakih’in Yusuf ve Zelihası (doktora tezi), Erzurum 1994.

96 Gönül Alpay, Ahmed-i Dai and His Cengname (An Old Ottoman Mesnevi), Cambridge 1975.

97 Gürer Gülsevin, Ahmed-i Dai Miftahu’l-cenne (doktora tezi), Malatya 1989.

98 Önder Çağıran, Ahmed-i Dai, Tıbb-ı Nebevi (doktora tezi), Malatya 1992.

Anadolu Beylikleri Döneminde

Türk Dili


Yrd. Doç. Dr. Alİ AKAR

Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Türkçenin Anadolu’da

Hakimiyetini Hazırlayan

Tarihî Şartlar

nadolu, Malazgirt Zaferi’ni müteakiben siyasî, demografik ve kültürel bakımdan Türkler lehine esaslı değişikliklere sahne olmuştur. Bu savaşa katılan Türkmen beyleri, Anadolu’nun çeşitli bölgelerini ele geçirerek buralarda hakimiyetlerini tesis etmeye başlamışlardır. Artuk Bey, Diyarbakır, Mardin, Malatya, Harput Hasankeyf (Hısn-ı Keyfa)’de; Saltuk Bey Erzurum’da; Mengücek Gazi, Erzincan, Kemah, Kögonya (Şebinkarahisar), Divriği’de; Danişmend Gazi ise Sivas, Kayseri, Zamantı, Tokat, Niksar ve Amasya havalisinde hakim olmuşlardır.1

Anadolu Beylikleri (tav†if-i müluk), XIII. yüzyılın başından itibaren Anadolu Selçuklu Devleti tarafından Bizans ve Kilikya sınırına yerleştirilen “uç”taki Türkmen beylerince kurulan beyliklerdir. Bunlar, Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı siyasî hakimiyetlerini güçlendirmek için sürekli mücadele içinde olmuşlar; Kösedağ Savaşı (1243)’nda Anadolu Selçuklularının Moğollara yenilmesiyle de merkezî idare ile bağlarını kopararak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Beyler, hakimiyet kurdukları “uç”taki kent merkezlerini ele geçirmek suretiyle oraları sahip oldukları bölgenin siyasî ve kültürel merkezleri durumuna getirmişlerdir.2

Anadolu’da kurulan beyliklerin en güçlüsü Ermenek ve Karaman civarında kurulan Karamanoğulları Beyliği’dir (1256-1483). Bu beylik, önce Selçuklular, Moğollar ve Ermenilerle sonra da Osmanlılarla mücadele etmiştir. Karamanoğlu Mehmed Bey’in, 1277’de Konya’ya girdiğinde, Türkçeden başka dil kullanılmayacağına dair çıkardığı ferman, Karamanlıların millî dil şuurunu göstermesi bakımından önemlidir.3

Malatya bölgesinde bulunan Germiyan Türkmenleri, Moğol baskısı ile Batı Anadolu’ya göç ederek Kütahya ve Uşak civarında Germiyanoğulları Beyliği’ni (1300-1429) kurmuşlardır.4

Germiyanlı Beyliği döneminde edebî faaliyetlerin çok canlı olduğu görülmektedir. Burada yetişen şair ve yazarların Türk dili ile verdikleri eserler, Beylikler devrinin en önemli dil yadigarlarıdır. XIV. yüzyılda Şeyhoğlu Mustafa, Şeyhî Sinan, Ahmedî ve Ahmedî-i Daî gibi yazar ve şairler çeşitli alanlarda eserler vermişler ve XV. yüzyılda Anadolu’da Oğuzcaya dayalı bağımsız bir Türk edebî dilinin doğmasına önayak olmuşlardır.

Şeyhoğlu Mustafa, Germiyanlı Beyliği’nde yetişmiş daha sonra Osmanlı saray çevresinde edebî faaliyetlerde bulunmuş önemli şahsiyettir. Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın isteği üzerine doğu klasiklerinden Marzub†nn†me ve K†busn†me’nin tercümelerini yapmış ve Yıldırım Bayezıt döneminde de Kutadgu Bilig’den sonra Türk diliyle yazılmış en önemli siyasetnâme olan Kenzü’l-Küber† ve Mehekkü’l-Ulem†’yı kaleme almıştır.5

Germiyanlı sarayında yetişen önemli bir edebî şahsiyet de aynı zamanda hekimliği ile de meşhur olan Şeyhî’dir. Şeyhî, Türk mizah edebiyatının ilk eserlerinden biri olan Harn†me’yi ve klasik doğu hikayesi Hüsrev ü Şirin’i kaleme almıştır.6

XIV. yüzyıl Anadolu Türk edebiyatının, ünü Osmanlı sınırları dışındaki Türk topluluklarınca da bilinen önemli ismi olan Ahmedî de Germiyan kültür çevresinde yetişmiştir. Ahmedî’nin, İskendern†me ve Cemşid u Hurşid, Tarvih el-Erv†h mesnevileri ile Div†n’ı, Mirk†t eledeb adlı Farsça manzum bir sözlüğü vardır.7
Germiyanlı sarayında yetişen Ahmedî-i Dâ’î, Emir II. Yakub’un isteğiyle Farsçadan Tabirn†me adlı rüya yorumları ile ilgili bir eseri Türkçeye çevirmiştir. Diğer eserleri, hekimlikle ilgili Tıbb-ı Nebevî 8’yi dinî-ahlakî bir eser olan Miftahü’l-Cenne9’dir.

Bunların yanında, Germiyanlılardan kalan önemli bir Türkçe eser de Taş Vakfiye’dir. II. Yakub Bey zamanında 1414’te dikilen Vakfiye’de zamanın sosyal ve ekonomik hayatı işlenmiştir. 3.30x2.10 m. ebatlarındaki kitabe, Göktürk, Uygur ve Timur’un Ulutav’daki yazıtlarından sonra taşa yazılmış önemli bir Türkçe abidedir.10

Güneybatı Anadolu’da, bölgeye deniz yoluyla gelen ve iç bölgelere doğru ilerleyen Türkmenler Menteşe Beyliği’ni (1280-1424) kurmuşlardır. Menteşeoğulları, daha çok Ege denizinde faaliyet göstermiştir. Menteşe Bey’in oğlu Mesud Bey, 1300’de Rodos adasını fethetmiştir. Menteşe Beyi İlyas Bey, İly†siyye adında Arapça bir tıp kitabı yazdırmış, sonra bunu Şirvanlı Mahmud oğlu Mehmed, Türkçeye çevirmiştir.11 Yine Menteşe Beyi Mahmud Bey’in emriyle avcılığa ait Farsça bir eseri B†zn†me adıyla Peçinli Mehmed oğlu Mahmud Türkçeye çevirmiştir.12

Batı Anadolu’da kurulan beyliklerden biri de Aydınoğulları Beyliği’dir (1308-1426). Bu beylik, Umur Bey zamanında Adalar Denizi ve Mora sahillerine yaptığı deniz seferlerinde başarı elde etmiştir.13 Aydınoğlu Mehmed, Arapça peygamberler tarihi olan Ar†isi, Türkçeye tercüme ettirmiştir.14 Aydınoğlu Umur Bey adına, Kul Mes’ud tarafından Kelile ve Dimne’nin Batı Türkçesine ilk çevirisi yapılmıştır.15

İnançoğulları Beyliği, Denizli bölgesinde (1276-1368) hüküm sürmüştür. İnançoğlu Murad Aslan adına İhl†s ve Fatiha sürelerinin tercümeleri yapılmıştır.16

Saruhanoğulları Beyliği (1302-1410) Manisa’da kurulmuştur. Beyliğin kurucusu Saruhan Bey, Harezmlilerin komutanı iken Anadolu Selçuklularının hizmetine girmiş Saruhan ismindeki başbuğun torunudur. Saruhanoğulları, Adalar Denizi’ne, hatta Balkanlar’a seferler düzenlemişlerdir. Bu beylik, 1410’da Osmanlılar tarafından ortadan kaldırılmıştır.17 Saruhanoğullarından Emir Yakub b. Devlethan adına Salahüddin adlı bir yazar tarafından Farsçadan tercüme edilmiş Kit†b-ı Bahn†me-i ކhî adlı eser bulunmaktadır.18

Karadeniz bölgesinde Kayı boyunun bu bölgedeki uç beyi Hüsameddin Çoban tarafından Çobanoğulları Beyliği (1227-1309) kurulmuş, daha sonra yerini aynı bölgedeki Candaroğulları Beyliği’ne bırakmıştır.19 Candaroğlu İsfendiyar Bey emriyle Cev†hirü’l-asd†f adlı meşhur Kur’an tefsiri kaleme alınmıştır.20

Ertana (Eratna) Beyliği, (1335-1381) İlhanlıların Anadolu’daki valisi Uygur Türkü Alaaddin Ertana tarafından Sivas’ta kurulmuştur. Beyliğin ileri gelenlerinden Kadı Burhaneddin, Ertana Beyliği’ne son vererek yerine kendi beyliğini kurmuştur. Bu beylik, (1381-1398), çevresindeki Anadolu beylikleriyle mücadele etmiş, Kadı Burhaneddin’in ölümüyle yıkılmıştır.21 Ertana beylerinden Hacı Şadgeldi adına, Mehmed Cemalüddin-i Aksarayî tarafından Ravzatü’l-ulem† adlı Arapça eser Teferrücü’l-ümer† adıyla Türkçeye çevrilmiştir.22 Kadı Burhaneddin (1345-1398), devlet adamı, şair ve tarihçiydi. Div†n’ı, Beylikler devrinin önemli dil yadigarlarından biri sayılmaktadır.23

Bu eserler, beylerin, kültür, sanat ve bilimi himaye ettiklerini göstermeleri yanında Türkçe yazan şair ve yazarları koruduklarının önemli delillerdir.24 XIII-XV. yüzyılda, tefsir, fıkıh, tasavvuf, tarih, tıp, ahlak, şiir ve edebiyat alanında yazılmış yüzlerce telif ve tercüme eser, bu dönemin kültür ve sanat hayatı hakkında önemli ipuçlarını vermektedir.25

Beylikler Döneminde Türkçenin

Yazı Dili Oluşu

Büyük Selçuklu Devleti, kendine karşı tehlike teşkil edecek Türkmenleri Isfahan bölgesinden Batı’ya doğru sevk etmiştir. Devletin merkezinden uzaklaştırılarak Bizans sınır bölgelerine yerleştirilen Türkmenler, millî geleneklerini, dillerini korumada çok titiz davranmışlardır.26

“Uç”lardaki nüfusun büyük çoğunluğunu teşkil eden göçebe Türkmenler arasında, halk kültürü ve tasavvufa dayalı bir din anlayışı hakimdi.27 Bu bakımdan, Türkmenlerin mensup oldukları kültür ve inandıkları tasavvufî din anlayışı, Türk dili ile ifadelendirilmeye daha uygun düşmekteydi. Bunun yanında, XIII. yüzyıldan itibaren devlet adamlarının Türk diline sahip çıkmaları ve Anadolu’da yetişen şair ve yazarların yerli dil ile yazmaları sayesinde, Türkçe, yalnızca halk arasındaki bir konuşma dili olmaktan çıkıp aydınlar arasında da itibar gören bir yazı dili olma yoluna girmiştir. Türkmen beylerinin, kendi dilleriyle söz söyleyecek yazar ve şairleri desteklemeleri ve onlara imkan hazırlamalarıyla, Türk kültürü lehine gerçek bir değişim yaşanmıştır.28 Beylikler devrinde Arapça ve Farsçaya karşı Türkçeyi hakim kılma mücadelesini, Karamanoğlu Mehmed Bey, 13 Mayıs 1277 (=676 Zilhicce Perşembe) günü, “Şimden girü hiç kimesne kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türki dilinden gayrı dil söylemeye” fermanıyla başlatır.29 Böylece, o, bir yandan divandan çıkacak ve divana girecek yazıların emni

yetini sağlarken, diğer taraftan da millî dil mücadelesini başlatıyordu.30

Zeynep Korkmaz, Eski Anadolu Türkçesinin dil yapısı bakımından gelişimini iki döneme ayırır:

1. Selçuklu Türkçesi (XI-XIII. yüzyıllar arası)

2. Beylikler Devri Türkçesi (XIII-XV. yüzyıllar)31

Anadolu Beylikleri devri Türkçesi, XIII. yüzyılın sonlarından XV. yüzyıl ortalarına kadar uzanan, genel çerçeve olarak, Anadolu Selçuklularının yıkılışından Osmanlı Devleti’nin imparatorluk temellerinin atılmasına kadarki dönemdir.32 Bu dönemde Türkçe, bir yandan Selçuklu çağındaki Farsçanın mutlak hakimiyeti karşısında kendini bir yazı dili olarak göstermeye başlamış, diğer yandan da klasik Osmanlı yazı dilinin oluşumuna kaynaklık etmiştir.

Anadolu’da Türk yazı dilinin oluşumu XIII. yüzyıla kadar götürülebilmektedir. Hazar ötesinden Anadolu’ya XI. yüzyıldan başlayan Türk akınları, XII. yüzyılda Moğol baskısı ile daha da hızlanmış,33 XIII. yüzyıldan sonra Anadolu’da Oğuzca temelli, fakat yerli ağız özelliklerinin ağır bastığı bir yazı dili doğmuştur.34

Bu dönemde verilen eserlerin birçoğu, her ne kadar Farsçadan tercüme olsa da, dil yönüyle Orta Asya’daki edebî Türkçeden tamamen farklı, Oğuz ağız özelliklerine dayanan yeni bir Türkçeyle yazılmış olmaları bakımından büyük önem taşırlar.

XIII. yüzyıldaki Moğol akınları Oğuzlar dışında da unsurların gelmesini sağlamış,35 böylece Anadolu’da Oğuz ve Kıpçak lehçeleri birbirini karşılıklı olarak etkilemiştir.

Anadolu’da Beylikler devrinden önce bir Selçuklular devri Türkçesi, -bu dönemden elde fazla eser bulunmamasına rağmen- daha çok Orta Asya’da şekillenen ve Kaşgarlı Mahmud’un Divan’da bahsettiği Oğuzca özelliklerin ağır bastığı “karma” bir Türkçedir. “Karışık dilli eserler” deki olga-bolga meselesi,36 Selçuklu çağı Türkçesinin, birden çok lehçenin etkisini taşıyan, fakat Oğuzcanın hakimiyetinde bir yazı dili olduğunu göstermektedir.37 Bu, aynı zamanda daha sonra Anadolu’da yerli ağızların etkisiyle oluşan Beylikler devri yazı dilinin, Hazar ötesinden ses ve yapı özellikleri taşıdığını da göstermektedir.

Oğuz Türkçesi, Orta Asya’da en geç XII. yüzyılda ayrı bir yazı dili olma yoluna girmiştir, buna rağmen, Karahanlı yazı geleneğinden ayrılmamıştır. Orta Asya’da XII-XIII. yüzyılları kapsayan karışık dilli Oğuzcayı Zeynep Korkmaz, “Eski Doğu Oğuzcası” veya “Selçuklu Oğuzcası” diye adlandırmaktadır.38 İşte, XI-XIII. yüzyılda Anadolu’ya göçen Oğuz boylarının yazı dili, bu karışık Oğuzcadır. Bu nedenle, Oğuzca XIII. yüzyılın sonlarında, Beylikler çağında bir “yerlileşme” dönemine girmiş, Selçuklu devri eserlerinde etkisi açık olarak görülen Karahanlı ve Doğu Türkçesinin özellikleri silinmeye yüz tutmuş, Batı Oğuzcasına dayanan yerli ağız özelliklerinin ağır bastığı bir dil oluşmuştur.39

Anadolu’da Türk yazı dilinin kuruluşu Beylikler devrine rastlar. Her ne kadar Selçuklular devrinde de birtakım Türkçe eserler yazılmış olsa da40 bunun arkasında siyasî destek olmadığı için söz konusu eserler genel bir yazı dili oluşturmaya yetmemiştir.

Harezm-Kıpçak-Karahanlı dönemi eserlerinde her ne kadar Oğuzcanın izleri görülse de, Oğuzca, Beylikler devrinde bağımsız bir yazı dili olmuştur.

Beylikler Devrinde Eser Veren

Başlıca Yazarlar ve Eserleri

1. Gülşehrî

Gülşehrî’nin hayatı hakkındaki bilgiler çok azdır. XIII. yüzyılın sonlarına doğru Sultan Veled’in isteği üzerine Kırşehir’de kurduğu zaviyede Mevlevî tarikatını tanıtıp yaymaya başladı. Ne zaman öldüğü belli değildir. Yalnız, Mantıku’t-tayr’ı 717 (M. 1317) tamamladığından hareketle 1317’den sonra ölmüş olabileceği görüşü hakimdir.41

Eserleri


* Felek-n†me: 701’de (M. 1301) Farsça olarak yazılmış astronomi ile ilgili bir mesnevidir. Eserin tek nüshası Ankara Milli Kütüphane, 817 numarada kayıtlıdır. 142 yapraktır. Gülşehrî bu eserini o zamanlar Anadolu’da hakim olan İlhanlı Hanı Gazan Mahmud Han’a sunmuştur. 843’te (M. 1439) istinsah edilmiştir.42

* Aruz Ris†lesi: Kilisli Muallim R. Bilge tarafından bilim dünyasına tanıtılmış, 16 yapraktan oluşan Farsça bir risaledir.

* Keram†t-ı Ahi Evren: 167 beyitlik Türkçe bir mesnevidir. Bazı bilim adamlarınca Gülşehrî’ye ait olabileceği şüphesi vardır.

* Kuduri Tercümesi: Gülşehri, Mantıku’t-tayr tercümesinde Kudurî’yi nazmen çevirdiğini söylüyorsa da, bu eser henüz ele geçmemiştir.

* Mantıku’t-tayr: Feridüddin Attar (öl. 1193)’ın Mantıku’t-tayr adlı eserinin 717 (M. 1317) yılında Türkçeye uygulanmasıdır. Gülşehrî, Attar’ın esas konusuna sadık kalmasına rağmen, ondaki pek çok hikayeyi kul

lanmamış, bunun yerine Mesnevi, Kelile ve Dimne, K†busn†me’den hikayeler almıştır. Eser M. Cunbur tarafından doktora tezi olarak hazırlanmış,43 A. Sırrı Levend tarafından tıpkıbasım şeklinde yayımlanmıştır.44

2. Âşık Paşa

14. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’da yetişen önemli şair ve mutasavvıflardan biridir. Dedesi Şeyh Baba İlyas Horasan’dan Anadolu’ya gelerek Amasya’ya yerleşmiştir. Âşık Paşa’nın babası, Baba İlyas’ın en küçük oğlu Muhlis Paşa’dır. Âşık Paşa, Kırşehir’de doğmuş ve ilk öğrenimini de Süleyman-ı Kırşehrî’den almıştır. Bir ara Anadolu valisi Timurtaş’ın veziri olmuş, daha sonra bir isyan sonucu Mısır’a kaçmış, oradan dönerken Kırşehir’de hastalanarak ölmüştür. Türbesi Kırşehir’dedir. Oğlu Elvan Çelebi’ye göre, babası dünya işlerine hiç karışmamış, kendini tasavvufa vererek bir veli hayatı sürdürmüştür.

Devrinin İslamî ilimlerini, Arapça ve Farsçayı bilen Âşık Paşa, Anadolu’da şuurlu Türkçecilik hareketinin başlatıcılarından biri sayılmaktadır. Garibn†me’nin Farsça ön sözünde “Türklere hak yolunu göstermek, tasavvufun inceliklerini anlatmak, yanlış yollara gitmelerini men etmek” için bu eseri “Türkçe” olarak yazdığını ifade etmektedir. O, Yunus Emre ve Gülşehrî gibi sanatkar değil, bir mutasavvıftır. Bu itibarla yazdığı eserler, edebî değerinden çok, dil yönüyle önem arz etmektedir.

Eserleri


* Garibn†me: 730/1330 tarihinde bitirilmiş, on bab üzerine kurulmuş mesnevi tarzında bir eserdir. Eserde tasavvuf ilkeleri anlatılmaktadır. Yaklaşık 12.000 beyittir. Halkı eğitmek amacıyla Türkçe olarak yazılmış ve Âşık Paşa, eserinde özellikle o devir aydınlarının Türk diline bakışını eleştirmiştir. Eser, doktora tezi olarak Z. Kaymaz tarafından ele alınmıştır.45

Türk diline kimesne bakmazıdı

Türklere hergiz gönül akmazıdı

Türk dahı bilmezidi bu dilleri

İnce yolı ol ulu menzilleri

Bu Garibn†me anın geldi dile

Kim bu dil ehli dahı mani bile

* Fakrn†me: Tasavvufi bir eserdir. 161 beyitlik bir mesnevidir. Fakr, bir kuş istiaresiyle ele alınmıştır. Eserin 2 nüshası vardır. Biri, Roma’da Biblioteca Eananatense turca 2054, biri de Garibn†me’nin sonunda Manisa Muradiye Kütüphanesi’ndedir.


Yüklə 8,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   113   114   115   116   117   118   119   120   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin