Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 18,14 Mb.
səhifə66/189
tarix03.01.2019
ölçüsü18,14 Mb.
#89926
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   189

iğfâlî (a.s.) iğfala ait, iğfal ile ilgili.

iğfâliyyât (a.i.c.) gaflete düşürmek, yanıltıp aldatmak için söylenilen sözler.

iğfalkârane (a.f.zf.) iğfal edene yakışacak yolda, iğfal edercesine.

iglâ' (a.i. galâ'dan) 1. fiyatını yükseltme, pahalılandırma. 2. kaynatma, kaynatılma.

iglâf (a.i. gılâfdan) gılafına, kılıfına, kınına sokma, (bkz: igmâd).

iğlâk (a.i.) 1. kapama, (bkz: sedd). 2. (ed. c. iğlâkat) sözü muğlâk, karışık ve anlaşılmayacak şekilde söyleme.

iğlâk-ı kelâm sözü muğlâk, anlaşılmaz hâle sokma.

iğlâkat ("ka" uzun okunur, a.i. iğlâk'ın c.) muğlâk, karışık, anlaşılmaz sözler.

iğlâl (a.i.) gallelenme, tarlada mahsul, ekin erişme.

iglât (a.i. gallat'dan) yanlışa götürme.

iglâz (a.i. galîz'den. c. iglâzât) galîz, kaba, fena söz söyleme.

iglâzât (a.i. iglâz'ın c.) galiz, kaba sözler.

igmâ' (a.i.) hek. bayılma, kendinden geçme.

igmâd (a.i.) 1. kınına, kılıfına sokma, (bkz: iglâf).

igmâd-ı seyf kılıcı, kınına sokma. 2. birçok şeyleri bir yere tıkma.

igmâm (a.i.) gamlandırma, kederlendirme, acılandırma.

iğmâz (a.i.) ayıplama.

iğmâz (a.i.) göz yumma, görmezlikten gelme.

iğmâz-ı ayn kabahate, kusura göz yumma.

ignâ' (a.i. gınâ'dan) 1. zengin etme, edilme. 2. başka bir şeye ihtiyaç bırakmama, muhtaç bırakmama.

iğrâ' (a.i.) 1. rağbetlendirme. 2. hırsını uyandırma. 3. teşvîketme, azdırma, kışkırtma.

igrâb (a.i.) uzaklara yolculuk etme.

igrâd (a.i.) güzel ve yüksek sesle şarkı söyleme.

igrâk (a.i.) 1. gark etme, suda boğma. 2. (ed. c. igrâkat) olması, akla yakın geldiği halde, imkânsız bulunan mübalâğa, büyültme.

igrâkat ("ka" uzun okunur, a.i. igrâk'ın c.) mübalâğalar, aşın büyültmeler.

igrâkıyyât (a.i.c.) iğrak, mübalâğa suretiyle söylenen saçma sapan sözler.

igrâm (a.i.) borç ödetme.

igrâs (a.i.) 1. toprağa dikme, dikilme. 2. ağaç dikme, (bkz: gars).

igsâs (a.i.) güzel yemek yedirme, yedirilme.

igsâs (a.i.) tazyik etme, sıkıştırma; bir yer halkını sıkıntıya düşürme, düşürülme.

igsûn, egsûn (f.i.) büyüklerin giydikleri süslü, değerli elbise.

igşâ' (a.i.) örtme, kapama.

igşâş (a.i.) 1. kışkırtma. 2. acele ettirme.

igtâ' (a.i.) 1. bir nesne uzanarak başka bir nesneyi örtme. 2. ağacın dalları, uzayarak yerlere sürünme. 3. asma yeşerme.

igtidâ' (a.i. gıdâ'dan) gıdâlanma, yiyip içme. (bkz. igtizâ').

iğtilâ' (a.i.) hızlı, çabuk yürüme.

iğtilâf (a.i.) gılaflanma, kılıf içine girme.

iğtilâf-ı seyf kılıcın kınına girmesi.

iğtilâl (a.i.) 1. içme. 2. elbiseyi üstüste giyme. 3. hayvanın çok susaması. 4. iyi sağılmamasından dolayı koyun hastalanma.

iğtilâm (a.i.) hırs ve şehvetin galip gelmesi.

igtimâd (a.i. gımâ'dan) 1. kılınç kınına girme. 2. birisi geceye girme.

igtimâm (a.i. gamm'dan) gamlanma, kederlenme.

igtimâs (a.i.) suya dalma.

igtimâz (a.i.) gözünü yumma.

igtinâ' (a.i. gınâ'dan) zenginleşme, zengin olma.

igtinâm (a.i.) 1. ganimet suretiyle alma, yağma ve talan etme. 2. zahmetsiz bir kazanç gözüyle bakma.

iğtinâm-ı fursat fırsatı kaçırmama, fırsattan faydalanma.

igtirâb (a.i. gurbet'den) 1. gurbete çıkma. 2. göz önünden kaybolma. 3. [Güneş ve Ay gibi şeyler] batma, (bkz. gurûb).

igtirâf (a.i.) eliyle su alma, avuçla su içme.

igtirâk (a.i. gark'dan) 1. gark olma, suda boğulma. 2. soluğu kuvvetle içe çekme.

igtiram (a.i.) borç verme, diyet verme;cereme verme.

igtirâr (a.i. gurûr'dan) 1. mağrur olma, gururlanma, güvenilmeyecek şeye güvenme. 2. aldanma. 3. gaflette bulunma.

igtirâren (a.zf.) mağrur olarak, güvenerek.

igtisâb (a.i. gasb'dan. c. igtisâbât) gasbetme, zorla alma.

igtisâbât (a.i. igtisâb'ın c.) gasbetmeler, zorla almalar.

igtisâl (a.i. gasl'den) gereğine uygun olarak gusletme, yıkanma.

iğtişâş (a.i. gış'dan. c. iğtişâşât) 1. kanşıklık. 2. duruluğu, saflığı kaybolma, bozulma.

iğtişâşât (a.i. iğtişâş'ın c.) karışıklıklar, bozukluklar, fenalıklar.

igtitâ' (a.i.) bir şeye sarınma, örtünme.

igtiyâb (a.i. gıyâb'dan) gıybet etme, arkadan zemmetme, yerme.

igtiyâl (a.i.) birden bastırıp yok etme.

igtiyâ (a.i.) 1. faydalanma. 2. erzak edinme.

igtiyâz (a.i.) gayızlanma, öfkelenme, kızma.

igtizâ' (a.i. gızâ'dan) gıdalanma, yiyip içip beslenme, (bkz: igtidâ').

igtizâb (a.i.) gazebe gelme, kızma, darılma.

igvâ' (a.i. gavâye'den) azdırma, azdırılma, baştan çıkarma, çıkarılma, yolunu şaşırtma, ayartma, ayartılma.

igzâ' (a.i.) görmemezliğe gelme.

igzâ' (a.i. gazâ'dan) gazaya, cenge, savaşa gönderme, gönderilme.

igzâb (a.i. gazab'dan) gazeplendirme, gazebe getirme, kızdırma, kızdınlma.

îhâ (a.i.) gönderme, sevketme.

ihâb (a.i.) ham deri.

îhâb (a.i.) verme, (bkz: i'tâ).

ihâfe (a.i. havfden) korkutma, korkutulma, (bkz: tahvîf, tehdîd).

ihâka (a.i.) 1. kuşatma. 2. bir hâdiseyi bir adama yükleme, birinin üzerine atma.

ihâke (a.i.) te'sîr etme.

ihâle (a.i. havl'den) birisi birçok isteklilerin arasından en uygun görülen şartlarla kabul edene bırakma.

ihâleten (a.zf.) ihale suretiyle, ihale ederek.

îhâm (a.i. vehm'den. c. îhâmât) 1. vehme düşürme. 2. ed. iki manâlı kelimelerden en az kullanılan mânâyı bilerek kullanma.

îhâm-ı kabîh edep ve terbiye dışı olan mânâyı bilerek kullanma.

îhâm-ı tenasüb ed. bir çok mânâsı olan bir sözün bir manâsıyla diğer bir kelimenin mânâsı arasında münasebet bulunması, [meselâ Nâbî'nin "Pek uçurma bildiğim kuştur benüm ey bâğbân / Bülbülün gülzâr-ı âlemde hezârın görmüşüz" beytinde "uçurma" ile "kuş" ve "bülbül" ile "hezâr" kelimelerinin bir arada bulundurulması gibi].

îhâm-ı tezâd ed. bir mânâsı, diğer bir kelimenin manâsıyla zıt bir lâfzın o kelime ile birlikte söylenmesi, [meselâ "Eline geçeni biraz da sakla / Ak akça kara gün içindir derler" beytindeki (atasözündeki) "ak" ve "kara" kelimelerinin birlikte söylenmesi gibi].

ihâme (a.i.) çadır kurma.

îhân (a.i. vehn'den) 1. birini zayıf, kuvvetsiz tutma; güçsüzlendirme. 2. birini tahkir etme, hor görme.

ihan (a.i. ihnet'in c.) gazaplar, öfkeler, hiddetler.

ihâne, ihânet (a.i.) mahvetme.

ihânet (a.i, hevn'den) 1. haksızlık. 2. hayınlık, kötülük.

ihâse (a.i.) toprağı kazıp içinde bir şey arama.

îhâş (a.i.) bir kimsenin namusuna dokunma.

ihâşe (a.i.) avı, tuzağa düşürmek üzere sürüp götürme.

ihâta (a.i.) 1. bir şeyin etrafını çevirme, sarma, kuşatma, etrafı çevrilme, kuşatılma, sarılma. 2. tam kavrayış, anlayış, geniş bilgi.

ihâta-i nazar gengörü.

ihâta-vî (a.s.) ihata edecek gibi, içine alacak şekilde.

ihâze (a.i.) 1. tar. hükümdarın verdiği yer, timar. 2. kalkanın tutulacak yeri.

ihbâ' (a.i. habâ'dan) 1. örtme, gizleme. 2. ateşi basıp söndürme.

ihbâk (a.i.) yumuşaklıkla söz dinleme, boyun eğme. (bkz: inkıyâd, mutâvaat).

ihbâl (a.i. habl'den) huk. gebe bırakma, [mecellenin 985. maddesi hükmüne göre erkek çocuk için ihtilâmla birlikte buluğ alâmeti sayılırdı].

ihbâr (a.i. haber'den. c. ihbârât) haber verme, bildirme, anlatma, (bkz: inbâ').

ihbar tasrîfi gr. basit zaman çekimi, fr. indicatif.

ihbârât (a.i. ihbâr'ın c.) haber vermeler, bildirmeler, anlatmalar.

ihbârât-ı mahremâne gizli haber vermeler, gizli bildirmeler.

ihbârî, ihbâriyye (a.s.) 1. habere ait, haberle ilgili. 2. i. gr. basit zaman.

ihbâriyyât (a.i.c.) haberle ilgili cümleler.

ihbâriyye (a.i.) 1. haber verme kâğıdı, (bkz: ihbârnâme). 2. haber verme ücreti.

ihbâr-nâme (a.f.b.i.) haber verme kağıdı, yazı ile haber verme, bildirme.

ihbâs (a.i.) hayır için, iyilik için, savaş için mal ve hayvan vakfetme.

ihbâs (a.i.) birinin hakkını yok etme.

ihbât (a.i.) 1. iptal etme. 2. işin karşılığını verme.

ihcâc (a.i.) hac vazifesini yapmak için bedel gönderme, gönderilme.

ihcâf (a.i.) eksiklik, noksanlık.

ihcâl (a.i. hacl'den) utandırma, utandırılma.

İhcâm (a.i.) 1. bir şeyden korkup vaz geçme, cayma. 2. men olunma.

ihdâ (a.s.) bir. ["ahad" in müennesi].

ihdâ aşer on bir. (bkz: yâz-deh).

ihdâ' (a.i. hediyye'den) 1. hediye verme, hediye etme, hediye gönderme, armağan yollama. 2. (hidâyet'den) doğru yola götürme.

ihdâd (a.i.) keskinleştirme.

ihdâf (a.i.) karşısına dikilip durma, hedef olma.

ihdâiyye (a.i.) hediye etme, armağan verme vesilesiyle yazılan yazı.

ihdâl (a.i.) ıslatma, ıslatılma, (bkz: ıhzâl).

ihdâr (a.i. hadr'dan) 1. bir uzvun, organın hissini iptal etme, uyuşturma, fr. anesthesie. 2. genç kızı yaşmaklandırma; ferace giydirme.

ihdâr (a.i.) iptal etme, hükümsüz bırakma.

ihdâr-ı dem huk. maktulün diyetini katilden aldırmamak.

ihdâs (a.i. hades'den) meydana getirme, ortaya çıkarma.

ihevât (a.i. ihve'nin c.) 1. sâdık, samîmî, candan dostlar. 2. tarikat arkadaşları.

ihfâ' (a.i. hafî'den) gizleme, saklama, saklanılma.

ihfâf (a.i.) 1. hafifletme. 2. birinin izzeti nefsini kıracak söz söyleme.

ihfîk (a.i.) yer sarsıntısının yaptığı çatlaklıklar, yarıklar.

ihfîk-ül-arz yer yarıgı.

ihkab ("ka" uzun okunur, a.i.) arkası kesilme.

ihkad ("ka" uzun okunur, a.i.) başkasında kin ve garaz uyandırma.

ihkak ("ka" uzun okunur, a.i. hakk'dan) hakkı yerine getirme, hak, yerine, getirilme.

ihkak-ı hakk bir hakkı usûlü dâiresinde yerine getirme, bir hakkı murafaa ve muhakeme neticesinde ispat ve izhâr etme. [kelime, dâima "hakk" kelimesiyle birlikte kullanılır].

ihkâm (a.i. hakem ve tahkîm'den) muhkem kılma, sağlamlaştırma, ["ihkâm" maneviyatta, "tahkim" maddiyatta kullanılır].

inkar ("ka" uzun okunur, a.i.) tahkir etme, rezil etme.

ihkar (a.i.) huk. bir yere bina yapmak veya ağaç dikmek için yıllık belirli bir para ile ve üzerinde kalması (beka) şartıyla o yeri kiralama.

ihlâ' (a.i. hulv'den) tatlılaştırma, tatlılandırma. (bkz: hulv).

ihlâ' (a.i.) hâlî, boş bırakma, boşaltma. (bkz. tahliye).

ihlâ-i sebîl yolunu açık bırakma.

ihlâf (a.i.) yemin ettirme, (bkz: kasem).

ihlâk (a.i. helâk'den) 1. helak etme, öldürme, öldürülme, yok etme. 2. harcama, tüketme.

ihlâl (a.i. halel'den) halel getirme, bozma, sakatlama.

ihlâl (a.i. mahall'den) yer gösterme, yerleştirme, fr. localisalion.

ihlâs (a.i.) müşteriyi aldatma; iflâs etme.

ihlâs (a.i. hulûs'dan. c. ihlâsât) 1. hâlis, temiz, doğru sevgi. 2. gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk, bağlılık.

Sûre-i ihlâs (ihlâs sûresi) Allah'ın birliği akidesini bildirme ve Kur'ân-ı Kerîm'in "Kul hüvallahü ahad..." âyetiyle başlayan 112’nci sûresi.

ihlâs-mend (a.f.b.s.) temiz yürekli.

ihlâs-mendâne (a.f.zf.) temiz yürekli olana yakışacak surette.

ihlâs-mendî (a.f.b.i.) temiz yüreklilik.

ihlâs-perver (a.f.b.s.) ihlâs sahibi, temiz yürekli.

ihlâs-perverâne (a.f.zf.) ihlâs-perver, temiz yürekli olana yakışacak surette.

ihlâs-perverî (a.f.b.i.) ihlâs sahibi, temiz yürekli olma.

ihlîl (a.i.c. ehâlîl) anat. 1. erkeklik uzvunun, organının deliği; sidik yolu. 2. memedeki sütün aktığı yer.

ihlîlec (a.i.) tohumları müshil olarak kullanılan ve "kara helile" veya "sarı helile" denilen bir çeşit ilâç.

ihlîleci (a.s.) yumurta biçiminde olan. (bkz. beyzî).

ihmâ' (a.i.) bir şeyi ateşte kızdırma.

ihmâd (a.i.) ateşin alevini söndürme, alev söndürülme.

ihmâl (a.i.haml'den) yükletme, yükletilme.

ihmâl (a.i.) ehemmiyet vermeme, mü-himsememe, boşlama, terk etme; haliyle bırakma; savsaklama.

ihmâl-i kıyem fels. adiaphorie.

ihmâl-kâr (a.f.b.s.) ihmalci, işi savsaklayan.

ihmalkâr-âne (a.f.zf.) ihmal-kârcasına, savsaklayarak; ihmalciye yaraşır bir yolda.

ihmâm (a.i.) 1. mahzun etme, kederlendirme. 2. yaşlandırma, ihtiyarlatma.

ihmirâr, ihmîrâr (a.i.hamr'den) 1. kızarma, kızıllık. 2. hek. kızıl hastalığı.

ihmirâr-ı cildî hek. ürtiker.

ihnâ' (a.i.) merhamet etme; acıma.

ihnâc (a.i.) bir şeyi bir yana eğme, bir şey bir yana eğilme.

ihnâk (a.i. hunk'dan) 1. gazaplandırma, kin bağlama. 2. boğma.

ihnet (a.i. c. ihan) gazap, hiddet, öfke. (bkz. gayz, kîn).

ihrâ' (a.i.) eksiltme, eksiltilme.

ihrâb (a.i.) harâbetme, edilme.

ihrâb (a.i.) 1. azmetme. 2. kaçmaya mecbur kılma.

ihrâb (a.i.) kavgayı kızıştırma, harb kızıştırılma.

ihrâc (a.i. hurûc'dan. c. ihrâcât) 1. dışarı atma; çıkarma. 2. fazla malı, yurt dışına gönderme.

ihrâcât (a.i. ihrâc'ın c.) bir memleketten başka memlekete mal satma, ["idhâlât"ın zıddı], fr. exportation.

ihrâk (a.i.) dökme, akıtma.

ihrâk-ı dumû gözyaşı dökme.

ihrâk (a.i. hark'dan) 1. yakma, yakılma. (bkz: hark).

ihrâk bi-n-nâr ateşte yakma. 2. yangın.

ihrâkan (a.zf.) yakmak suretiyle.

ihrâkıyye (a.i.) yedek olarak alınan yakacak.

ihrâm (a.i. harem'den) 1. hacıların Kabe'yi tavaf için Mekke hâricinde örtünmeğe mecbur oldukları dikişsiz burgu. 2. Arapların büründükleri büyük yün çarşaf. 3. sedire veya yere serilen yün yaygı.

ihrâz (a.i.) 1. alma, kazanma, elde etme. 2. erişme.

ihrîz (a.i.) kımıldanmaya hâli olmayan, dermansız, bitkin.

ihsâ' (a.i.) hayvan tezeği yakma.

ihsâ' (a.i. hasâ'dan. c. ihsâiyyât) sayma, sayılma.

Nâ-kabil-i ihsâ sayılamaz.

ihsâ' (a.i.) 1. yalnız bir ilim ve sanat ile uğraşıp onda geniş bilgi elde etme. 2. husyelerini çıkarma, hadım etme, iğdiş etme, eneme.

ihsâb (a.i.) ucuzlama, ucuzluğa erişme.

ihsâd (a.i.) biçme, biçtirme [ekin, ot].

ihsâî (a.s.) 1. sayım ile, sayma ile ilgili. 2. sosy. sayımsal, fr. statistique.

ihsâiyyât (a.i. ihsâ'nın c.) istatistik, fr. statistique.

ihsâiyyet (a.i.) . (bkz. ihsâiyyât).

ihsâiyyûn (a.i.c.) istatistikçiler, istatistik yapan uzmanlar.

ihsân (a.i. hısn'dan) 1. bir yeri sağlamlaştırma. 2. iffetli ve namuslu olma.

ihsân (a.i. hasen'den. c. ihsânat) 1. iyilik etme. 2. bağış, bağışlama. 3. verilen, bağışlanan şey. (bkz: atiyye). 4. lütuf, iyilik.

El-ihsânü bi-t-temâm bir şey verilince tam verilmeli; bir iyilik edilince tam edilmeli.

ihsân-ı şâhâne pâdişâhın ihsanı, lutfu, bahşişi.

ihsân ale-l-ihsân ihsan üstüne ihsan, katmerli bağış. 5. erkek ve kadın adı.

ihsânât (a.i. ihsân'ın c.) ihsanlar, (bkz: ihsân).

ihsân-dîde (a.f.b.s. c. ihsân-didegân) ihsan, lütuf, iyilik görmüş, bahşiş almış, minnetli olan, minnettar.

ihsân-dîdegân (a.f.b.s. ihsân-dîde'nin c.) ihsan, lütuf, iyilik görmüşler, bahşiş almış olanlar, minnettar bulunanlar.

ihsânen (a.zf.) ihsan suretiyle; iyilik ederek; bağışlayarak.

ihsânî (a.s.) 1. ihsana ait, ihsan ile ilgili, ihsan yoluyla. 2. i. erkek adı.

ihsân-nâme (a.f.b.i.) ed. iltifat ve tahsîni hâvi yazılan mektup.

ihsâr (a.i. hasr'dan) 1. kısalma; kısaltma. [Arapçada "birini tazyik etme", "işinden alıkoyma" mânâlanndadır]. 2. kuşatma, sarma.

ihsâs (a.i.) hisse verme, verilme, pay etme.

ihsâs-ı ganâim ganimetleri, düşmandan ele geçirilen malları pay etme.

ihsâs (a.i.) kandırma, (bkz: tergîb).

ihsâs (a.i. hiss'den. c. ihsâsât) 1. üstü kapalı anlatma, duyurma, sezdirme. 2. psik. duyum.

ihsâs-ı kâzib psik. yalancı duyum, sözde duyum.

ihsâs-ı muzâaf psik. çift duyum.

ihsâs-re'y fikrini, düşüncesini hissettirme, sezdirme, belirtme.

ihsâsât (a.i. ihsâs'ın c.) 1. üstü kapalı anlatmalar, duyurmalar, sezdirmeler. 2. duyumlar.

ihsâsî (a.s.) psik. duyumsal.

ihsâsiyye (a.s.) ["ihsâsî" nin müen.]. (bkz: ihsâsî).

ihşâd (a.i.) birikme, biriktirme [insan hakkında].

ihşâm (a.i.) utandırma, kızdırma.

ihtâ' (a.i.) 1. hatâya düşürme, düşürülme. 2. yanılma, yanıltılma.

ihtâr (a.i. hutûr'dan. c. ihtârât) 1. hatırlatma. 2. dikkatini çekme; tenbih.

ihtârât (a.i. ihtâr'ın c.) 1. hatırlatmalar. 2. dikkati çekmeler; tenbihler.

ihtar-nâme (a.f.b.i.) protesto.

intibâ' (a.i. habâ'dan) özenerek saklayıp gizleme, gizlenilme.

ihtibâk (a.i.) kumaş dokuma, bez örme; sarma denilen işlemeyi örme.

ihtibâl (a.i. habl'den) ip ağı ile tuzak kurarak avlanma.

ihtibâr (a.i. haber'den) yoklama, deneme, sınama [bir kimseyi].

ihtibârî (a.s.) 1. yoklama, deneme, sınama ile ilgili, tedbîri, tecrübî. 2. fels. ampirik, fr. empirique.

ihtibâriyye (a.i.) 1. deneyip, yoklayıcı; tedbîriyye; tecrübiyye. 2. ampirizm, f r. empirisme.

ihtibâs (a.i. habs'den) 1. tutulma, tutukluk.

ihtibâs-ı bel hek. idrar tutukluğu, idrar zorluğu.

ihtibâs-ı hayz hek. hayiz görememe, aybaşı tutukluğu. 2. hapsetme, hapsolunma, kapanıp kalma.

ihticâ' (a.i. hicv'den) biribirini karşılıklı, hicvetme.

ihticâb (a.i. hicâb'dan) 1. hicab, perde altına girme, saklanma, gizlenme. 2. doğumun, belli zamanından fazla uzaması.

ihticâc (a.i. hüccet'den. c. ihticâcât) delil, vesîka, şahit, tanık gösterme.

ihticâcât (a.i. ihticâc'ın c.) delil, vesîka, şahit göstermeler.

ihticâcen (a.zf.) ihticâc, delil, şahit gösterme yoluyla.

ihticâm (a.i. hacâmet'den) 1. hacamat olma, kan aldırma, (bkz: fasd). 2. hek. organlardan birinin vazîfesi şiddetlenme.

ihticân (a.i.) bir yerin etrafına duvar veya çit çekme.

ihtidâ' (a.i. hada'dan) 1. hilekârlık, hîlecilik. 2. aldatma, oyun etme.

ihtidâ' (a.i. hidâyet'den) doğru yola girme, islâm dînini kabul etme, Müslüman olma.

ihtidâ' (a.i.) tevâzu', gönül alçaklığı, (bkz: ihtizâ').

ihtidâb (a.i.) 1. boyanma, renklenme. 2. kına ile saç ve sakal boyanma, (bkz: ihtizâb).

ihtidâd (a.i.) 1. keskinleşme.

ihtidâd-ı seyf-i cihâd kutlu savaş kılıcının keskinleşmesi. 2. çok hiddetlenme, kızma. 3. kan seyrinin hızlanması. 4. hastalık a'râzının azması.

ihtidâr (a.i.) perde tutma, örtülenme.

ihtifâ' (a.i. hafî'den) saklanma, gizlenme.

ihtifa' (a.i.) çıplak ayakla yürüme.

ihtifâd (a.i.) sür'atle işleme, acele yapma.

ihtifâf (a.i.) 1. yüzdeki kılları giderme. 2. kuşatma.

ihtifâ-gâh (a.f.b.i.) barınacak, saklanacak, gizlenecek yer.

ihtifâl (a.i.c. ihtifâlât) büyük bir kalabalıkla yapılan merasim, tören yapma, anma töreni.

ihtifâlât (a.i. ihtifâl'in c.) merasimler, törenler, anma törenleri.

ihtifâr (a.i. hafr'dan) kazma, kazılma.

ihtifâz (a.i.) 1. darılma. 2. bir şeyi nefsine hasretme.

ihtikâ' (a.i.) 1. dimağ heyecanı. 2. bir şeyin sağlamlığı.

ihtikâk (a.i. hikke'den) 1. sürülme, biribirine sürünme, değme. 2. kaşınma.

ihtikâk-i himâr eşeğin sürtünüp kaşınması.

ihtikak ("ka" uzun okunur, a.i.) huk. iki taraftan her birinin "hak benimdir" diye ayak diremesi.

ihtikan ("ka" uzun okunur, a.i. hakn'dan) l. kan yürümesi, kanın bir yere toplanması, birikmesi. 2. tenkıye yapma, şırınga ile göden bağırsağına su alma.

ihtikan-ı dem hek. vücûdun bir tarafına kan hücumu.

ihtikar (a.i. hakâret'den) 1. hor, hakir görme. 2. hakarete katlanma,

ihtikar-ı nefs nefsini hor görme.

ihtikâr (a.i.) halkın, yiyecek ve içecek gibi zarurî ihtiyaçlarını ucuz ucuz toplayıp, fırsat bulunca pahalı pahalı satma, vurgunculuk, boğuntu, madrabazlık.

ihtikâren (a.zf.) ihtikâr suretiyle, vurgunculukla, boğuntu ile, madrabazlıkla.

ihtilâ' (a.i.) kadın, mehrinden vaz geçip veya çok para verip kocasından boşanma, nikâhı bozdurma.

ihtilâ' (a.i.) taze ot biçme.

ihtilâb (a.i.) aldatma, aldatılma.

ihtilâb (a.i.) süt sağma.

ihtilâc (a.i.c. ihtilâcât) 1. çarpıntı, çarpınma. 2. seğirme. 3. etler gevşeyip büzülme. 4. havale nöbeti tutma.

ihtilâc-ı ayn göz seğirmesi.

ihtilâc-ı kalb hek. yürek çarpıntısı.

ihtilâcât (a.i. ihtilâc'ın c.) ihtilâçlar, çarpınmalar, çarpıntılar, seğirmeler.

ihtilâcât-ı asabiyye asabî çarpıntılar.

ihtilâc-nâme (a.f.b.i.) ed. yüzün ve gözün seyirmesi hakkında yazılan bir çeşit mensur falname, fal kitabı.

ihtilâf (a.i. hilâfet'den. c. ihtilâfât) ayrılık, uymayış, uymama, anlaşmazlık, aykırılık.

ihtilâf-i dâr mûris ile vâristen her birinin başka başka ülkeler ehâlîsinden olması.

ihtilâf-ı kanun huk. türedışı.

ihtilâf-ı manâzır astr. paralaks.

ihtilâf-ı manzar astr. ıraklık açısı.

ihtilâf-ı re'y-i ümmet halkın fikirlerinin başka başka olması.

ihtilâfât (a.i. ihtilâf’ın c.) ayrılıklar, uymayışlar, uymamalar, anlaşmazlıklar, aykırılıklar.

ihtilâf-dâr (a.f.b.s.) huk. mirasçı ile miras bırakanın, başka başka memleketler halkından olması.

ihtilâk (a.i.) tıraş etme, tıraş edilme.

ihtilâk (a.i.) yalan uydurma.

ihtilâken (a.zf.) ihtilâk yoluyla, uydurarak.

ihtilâkıyyât (a.i.c.) yalanlar, uydurma olarak söylenilen sözler.

ihtilâl (a.i. halel'den. c. ihtilâlât) bozukluk, bozulma, karışıklık, düzensizlik,

ihtilâl-i dimâğ beyin bozukluğu.

ihtilâl-i nizâm nizam bozukluğu,

ihtilâl-i nutuk konuşma bozukluğu.

ihtilâl-i umûr işlerin bozukluğu.

ihtilâm (a.i. hulm'den) 1. düş azma. 2. baliğ olma, ergen olma.

ihtilâs (a.i.c. ihtilâsât) 1. kapma, kapılma. 2. çalma [sirkat], para çalma, aşırma.

ihtilâs-ı vakt işler arasında vakit bulabilme.

ihtilâsât (a.i. ihtilâs'ın c.) sirkatler, çalmalar, kapmalar, aşırmalar.

ihtilâs-kâr (a.f.b.s.c. ihtilâs-kârân) ihtilas eden, çalan, kapan, aşıran.

ihtilâs-kârân (a.f.b.s. ihtilâs-kâr'ın c.) ihtilas edenler, çalanlar, kapanlar, aşıranlar.

ihtilâs-kârâne (a.f.zf.) ihtilâskâra, çalana, kapana, aşırana yakışacak surette.

ihtilât (o.i. halt'dan) 1. karışma, katışma. 2. karşılaşıp görüşme.

ihtilât-gâh (a.f.b.i.) ihtilâl yeri.

ihtimâ' (a.i. himye'den) 1. perhiz. 2. sığınma. 3. kaçınma.

ihtimâl (a.i. haml'den. c. ihtimâlât) 1. yüklenme, çekme, (bkz: tahammül). 2. mümkün olma, mümkünlük, bir şeyin olabilmesi. 3. z f. belki.

ihtimâl-i baîd uzak bir ihtimal.

ihtimâl-i galib kuvvetli bir ihtimal.

ihtimâlât (a.i. ihtimâl'in c.) olabilecek, olması mümkün olan şeyler.

ihtimâlât-ı baîde uzak ihtimaller.

ihtimâlât-ı karîbe yakın ihtimaller.

ihtimâlî (a.s.) fels. belkili, olasılı, fr. problematique.

ihtimâliyye (a.i.) fels. olasıcılık, fr. probabilisme.

ihtimâm (a.i.) süpürme, süprülme.

ihtimâm-ı beyt evi süpürme.

ihtimâm (a.i.) elemden, kederden dolayı uyuyamama.

ihtimâm (a.i. hemm'den. c. ihtimâmât) dikkatle, gayretle çalışma, özenle iş görme.

ihtimâr (a.i. hamr'den) mayalanma, kendiliğinden köpürüp kabarma, ekşiyip mayalanma.

ihtimâr-ı küûlî kim. alkol mayalanması.

ihtinâc (a.i.) meyletme, bir şeye dönme.

ihtinâk (a.i. hank'dan) boğulma, nefes alamayarak ölme.

ihtinâk-ı rahm hek. isteri, fr. hysterie.

ihtinân (a.i.) sünnet olma.

ihtirâ' (a.i.c. ihtirâât) benzeri görülmemiş bir şey îcâdetme, vücûda getirme, getirilme.

ihtirâât (a.i. ihtirâ'ın c.) ihtira olunan, yoktan meydana getirilen şeyler.

ihtirâb (a.i. harb'den) cenkleşme, kavga etme.

ihtirâî (a.s.c. ihtirâiyyât) ihtira ile ilgili, ihtira suretiyle vücûda getirilmiş.

ihtirâiyyât (a.i. ihtirâî'nin c.) ihtirâî, ihtira suretiyle vücûda getirilmiş olan şeyler.

ihtirâk (a.i. hark'dan) 1. tutuşup yanma. 2. astr. bir gezegenin Güneş'e yaklaşması.

ihtirâk-ı batî kim. yavaş yanma.

ihtirâk-ı teneffüs nefes alırken ciğerlere giren oksijenin te'sîriyle vücuttaki yağların yanması.

ihtirâ-kârâne (a.f.zf.) 1. ihtira edene yakışır surette. 2. s. ihtira ve îcâd ile ilgili veya buna muktedir.

ihtirâm (a.i. hürmet'den. c. ihtirâmât) saygı, hürmet.

Vâcib-ül-ihtirâm saygıdeğer.

ihtirâmât (a.i. ihtirâm'ın c.) hürmetler, saygılar.

ihtirâmât-ı fâika üstün saygılar.

ihtirâmen (a.zf.) saygı göstererek, saygı göstermek üzere.


Yüklə 18,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin