Baba Mertcan: 216-3884688, Şaban Mertcan: 212-2498127, 544-6297861, 533-4219394, 435+havaalanı 103=538$


KIRIK TESTİ – 27-05-2002 Editör’ün Notu



Yüklə 3,83 Mb.
səhifə30/185
tarix04.01.2019
ölçüsü3,83 Mb.
#90520
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   185

KIRIK TESTİ – 27-05-2002

Editör’ün Notu:


Kıymetli Okuyucularımız,

Son günlerde sayfamızın ve özellikle “Kırık Testi” köşemizin daha sık aralıklarla yenilenmesi ve sayfa hacminin büyütülmesi yönünde e-mailler almaktayız. Gösterdiğiniz ilgiden dolayı sizlere çok teşekkür ederiz. Biz bir-iki arkadaş, mübarek bir çeşmeye yakın olma nimetinin şükrünü, o çeşmenin suyunu mümkün olduğu kadar çok insanla paylaşmakla edâ edeceğimize inanıyoruz. Bundan dolayı da, hiçbir şey kaçırmamaya azamî gayret göstererek testimize doldurduğumuz âb-ı hayatı sizlere de arzetmeye çalışıyoruz. Ne var ki; hayatî tehlikeyi atlatmış olmasına rağmen Hocamızın hastalığı ciddiyetini devam ettiriyor. Pek çok hafta, sadece yarım saatlik bir çay sırasında anlatılanları kaydedip sayfamıza koyma imkanını ancak bulabiliyoruz. Kalblerimizin sizlere faydalı olabilmek için çarptığını ve yalnızca bu vesileyle kurtulabileceğimize inandığımızı bilmenizi ister; dualarınızı istirham ederiz.

Bunlar, Son Sözlerim Olabilir!..


Hastalıklar bir yönüyle, ötelere yolculuk için hazırlık yapma çağrısı ve îkazıdır. Her hastalık, insana bu hayatın fânî olduğunu ve ebedî bir aleme gidileceğini hatırlatmaktadır. Senelerdir çok çeşitli rahatsızlıklar geçirdim ama şu en son geçirdiğim kalb krizi beni bütün bütün ötelere bağladı. Artık söylediğim cümleleri “son sözlerim” olarak görüyor ve öyle telaffuz ediyorum. Son anlarımı yaşadığım ve ahirete açılan koridora iyice yaklaştığım hissi var içimde. O ilk krizi atlatsam da, kalb ve şeker gibi rahatsızlıklarım devam ediyor. Günde birkaç defa kan şekerimi kontrol ediyor ve kalb atışlarımın ritmini dinlettirmek zorunda kalıyorum. Bazı ekstradan aldıklarım hariç, her gün 25-30 adet ilaç kullanıyorum. O kadar ilacın vücutta hâsıl edeceği komplikasyonlar bile bir insanı yatağa düşürmeye yeterlidir. Fakat yatakta olmaktan, hatta uykuyu biraz fazla kaçırmaktan hayatım boyu iğrenmişimdir. Bu sebeple uzun süre yatakta kalmaktan sıkılıyor ve yarım oturarak da olsa bir-iki arkadaşın bulunduğu bir mekanda olmayı tercih ediyorum.

Bazı insanlar, eğer bir yerde fakire ait bir yazı görmüşlerse hemen o gazete, dergi ya da internet sayfasıyla bizzat ilgilendiğim kanaatine varıyorlar. Hatta e-mail adresimi istediklerini ve yazışma telebinde bulunduklarını arkadaşlardan duyuyorum. Halbuki, ben bazı dostlardan gelen mektupları dahi okuyamıyor; bir-iki satırla da olsa cevap veremiyorum. İnternetle de hiç ama hiç meşgul olmuyorum. Zaten, hayatımın son anları olarak düşündüğüm şu günlerin hiçbir dakikasını öyle şeylerle geçirmek istemem. Rabbimin huzuruna giderken, O’nun rızası için yapmaya çalıştığım ibadet ü taat ve dua dışında bir hal üzere olmayı Cenâb-ı Allah’a karşı vefasızlık sayıyorum. Şu anda, sadece O’nun rızasını düşünmek, O’nun huzurunda başımı secde eşiğine koymak ve emanetini alacağı an en temiz duygu ve düşünceler içerisinde bulunmak istiyorum.

Bazı arkadaşlar hüsn-ü zan edip bu fakirden hâlâ birşeyler öğrenebileceklerini zannediyor ve sorular soruyorlar. Konuşacak takatim olmamasına rağmen onlara saygımın icabı birkaç cümleyle de olsa cevap vermeye çalışıyorum. Sonradan öğrendim ki, arkadaşlardan bir-ikisi anlatılanları kaydediyor ve bir İnternet sitesinde yayınlıyorlarmış. Anlattıklarımın bir kıymeti olduğunu ya da birşeyler ifade ettiğini zannetmiyorum. Fakat hüsn-ü zan eden, iyi niyetli ve hayır düşünceli insanların bu gayretlerine de saygı duyuyor ve ses çıkarmıyorum.

Bu işin bir başka boyutu daha var ki, ben kendimi nasihat etmeye ve insanlara birşeyler anlatmaya hiç ehil görmedim, görmüyorum. Va’z u nasihat edecek insan ciddi bir iç hazırlıkla ve manevî doygunlukla muhataplarının karşısına çıkmalıdır. Bu da, öyle surata bir maske takıp ortaya çıkma gibi birşey değildir. Konuşacak insan herşeyden önce kalbinin Allah’la irtibatına ve dinleyicilerin vaktini israf etmeyecek şekilde hazırlanmaya dikkat etmelidir. Bir sohbet, bir nasihat deyip geçemezsiniz.. insan yarım saatlik bir konuşma için aklen, fikren, rûhen, hissen birkaç gün hazırlanmalı; gözünü ağyardan sakınmalı, kalbin gez-göz ve arpacığıyla rıza hedefine kilitlenmeli; çok dua etmeli, Yüce Allah’ın razı olacağı sözleri söyleyebilmek için Rabbine sığınmalı ve yalvarıp yakarmalıdır. Bir tanesi, Tabiîn’in büyüklerinden Tâvus bin Keysân’a gelip “Bana dua eder misin?” deyince Tâvus Hazretleri “Gönlümde dua edebilecek haşyet hissetmiyorum.” cevabını veriyor. İşte, konuşacak insan iç haşyet ve manevî hazırlıkla dolu olarak muhataplarının karşısına çıkmalı; çıkarken de kötü örnek olmaktan Allah’a sığınmalıdır.. sığınmalı ve “Müslümanlığı benim şahsımda, davranışlarımda ve kaba hallerimde görürlerse dine karşı nefrete sebebiyet vermiş olurum.” mülahazasıyla, hitap edeceği yere tir tir titreyerek yürümeli, sonra da bu duygularla söze başlamalıdır.

Evet, meselenin sorumluluğunu hisseden bir kimse için irşad adına halka sohbet etmek çok zordur. Hatta vaaz u nasihat kadar zor bir iş yoktur denebilir. Her kelimeyi Allah’ın rızasına bağlamak, iyi bir söz söyleyince hemen nefis muhasebesi yaparak: “Aman Ya Rabbi! Bir yanlışlığa düşmekten Sana sığınırım. Sözü söyleten Sensin, telaffuz eden ben olsam da insanların ihtiyacına binâen bu sözleri hatırıma getiren Sensin. Bunu nefsime maletmek gibi bir şirke düşmekten beni muhafaza buyur!” diyerek anında kendini sorgulamak, murâkabede bulunmak çok önemli ve önemli olduğu kadar da zor bir meseledir. Vaaz “gönlün sesi” olmalıdır. Vâiz, o sesi önce kendi gönlünde duymalı; birisi ona nasihat ediyormuş gibi hissetmeli; kendini, verdiği misallerin kahramanıyla beraber bilmeli; Hz. Hamza’yı destanlaştırırken karşısında Utbe’yi, Şeybe’yi, Velid’i görüyor gibi olmalı ve ciddi bir konsantrasyon içerisinde konuşmalıdır.

Mesuliyet duygusundan mahrum kimseler bildikleri şeyleri rastgele seslendirebilirler. Oysa, mesele bir yarım saati doldurmak ve konuşmuş olmak değildir. İrşadın en önemli tarifi; insanlarla Allah arasındaki engelleri bertaraf ederek, lâhutî (ilâhî) alemle gönülleri buluşturmaktır. Konuşmacı, göze batan tavırlarıyla, kulak tahriş eden sözleriyle, beyanındaki kabalıkla araya giriyorsa, irşad, maksadının aksine netice verecektir. Hatibin kendini aradan çıkarıp muhataplarını O’nunla başbaşa bırakması asıldır. Konuşanın nefsî meyilleri de dahil aradakileri bertaraf etmek, manevî bir vuslat köprüsü kurmak irşad yörüngeli bir konuşmanın en önemli hedefidir. Böyle bir hazırlık ve duygudan yoksun olanlar, alâka uyarma maksadıyla sunî olarak bağırıp çağırsalar ve mevzuyu esprilere boğsalar da halk tarafından sevilmeyecek; onları, Allah’a götüremedikleri gibi bir de kendilerinden uzaklaştırmış olacaklardır.



Yüklə 3,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   185




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin